Uluslararası Örgüt Künyesi
Kuruluş Tarihi: 30 Eylül 1961 (OECD’yi oluşturan
14 Aralık 1960 tarihli Konvansiyonun yürürlüğe giriş tarihi)
Merkezi: Paris, Fransa.
Genel Sekreter: José Ángel Gurría (Meksika)
Üye Ülkeler: 37 ülke üyedir. (Türkiye, ABD, Almanya, Avustralya, Avusturya,
Belçika, Çekya, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Kore Cumhuriyeti,
Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsrail, İsveç, İsviçre, İtalya,
Japonya, İzlanda, Kanada, Kolombiya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg,
Macaristan, Meksika, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovakya, Slovenya, Şili,
Yeni Zelanda, Yunanistan)
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü veya kısaca OECD,
İkinci Dünya Savaşından sonra oluşturulan Batı kuruluşları sisteminin bir
parçası olarak ihdas edilmiştir. Örgüt, İkinci Dünya Savaşı sonrasında,
Batı Avrupa ekonomilerinin desteklenmesi ve onarımı amacıyla, Marshall
Planı çerçevesinde ABD ve Kanada’nın o dönemde yaptıkları, yaklaşık 12
Milyar Dolar civarında olan mali yardımın dağıtımına yardımcı olmak ve
Avrupa ülkeleri arasındaki ticari ödemeleri serbestleştirerek geliştirmek
amacıyla 1947-1960 yılları arasında faaliyette bulunan Avrupa Ekonomi
İşbirliği Örgütü’nün (OEEC) işlevini tamamlaması üzerine, onun yerine ve
daha geniş bir görev tanımı çerçevesinde kurulmuştur.
14 Aralık 1960 yılında Paris’te imzalanan “Convention on the Organisation
for Economic Co-operation and Development”, OECD’nin kurucu Anlaşmasını
teşkil etmektedir. Konvansiyonun giriş bölümü “bireysel özgürlükleri
koruyarak genel refah düzeyini arttırmak olan BM amaçlarına ulaşmanın
ekonomik güç ve refah düzeyini yükseltmekten geçtiği inancıyla” diye
başlamaktadır. Örgütün amacı Konvansiyonun 1. Maddesinde:
-mali istikrarı koruyarak, en yüksek sürdürülebilir ekonomik büyümeyi ve
istihdamı sağlayacak, üye ülkelerde hayat standardını yükseltecek ve
böylece dünya ekonomisinin gelişmesine,
-üye olan veya olmayan ülkelerde sağlıklı ekonomik kalkınmaya,
-uluslararası yükümlülüklere uygun olarak çok taraflı dünya ticaretinin
büyümesine ayırım yapmadan katkıda bulunacak siyasalar geliştirmek olarak
belirtilmektedir.
OECD, demokratik yapılara ve piyasa ekonomisine sahip 37 ülkenin
küreselleşmenin ekonomik, sosyal ve yönetim sorunlarını çözmek ve bu
sürecin fırsatlarından faydalanmak üzere müştereken çalıştıkları bir
Örgüttür.
OECD’nin en temel amaçları:
-Ekonomik büyüme, mali istikrar, ticaret ve yatırım, teknoloji, yenilik,
girişimcilik ve kalkınma alanlarında işbirliği yoluyla refahın sağlanması
ve yoksullukla mücadele konularında hükümetlere yardımcı olmak;
-Ekonomik ve sosyal gelişme ile çevrenin korunması arasındaki dengeyi
gözetmek.
-Herkes için iş imkânı yaratılması ve sosyal eşitlik ile etkin ve sağlıklı
bir yönetişim gerçekleştirilmesi;
-Yeni gelişme ve sorunları anlamak ve bunlara çözüm üretmek konularında
hükümetlere tavsiyelerde bulunmaktır.
OECD’nin 20 kurucu üyesi bulunmaktadır (Türkiye, ABD, Avusturya, Kanada,
Fransa, Hollanda, Lüksemburg, Almanya, İtalya, İngiltere, Belçika,
Danimarka, İrlanda, Yunanistan, İsviçre, İsveç, İspanya, İzlanda, Norveç,
Portekiz). Bu ülkelere ek olarak, ilerleyen yıllarda, Japonya, Finlandiya,
Avustralya, Güney Kore, Meksika ve Yeni Zelanda “üye” olarak Örgüte
katılmışlardır. Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında, 1990’lı
yılların başında Batı ile entegrasyon süreçlerine hız kazandırmak için
Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ile Slovakya da Örgüte “üye” olarak
kabul edilmişlerdir. Estonya, İsrail, Slovenya ve Şili 2010 yılı içinde üye
olarak Örgüte katılmıştır. Son olarak Kolombiya üye olmuştur.
Halihazırda, Örgütün 37 üyesi bulunmaktadır. Avrupa Birliği Komisyonu da oy
hakkı olmadan toplantılara katılmaktadır. “Kilit Ortaklar” modeli
çerçevesinde Brezilya, Çin, Endonezya, Güney Afrika ve Hindistan Örgüt
çalışmalarına katılmaya, Örgütün koyduğu ilkeleri ve geliştirdiği
uygulamaları kabul etmeye davet edilmişlerdir.
OECD’nin, IMF, Dünya Bankası veya DTÖ benzeri kuruluşlarda olduğu üzere,
uluslararası mali işbirliğinin sağlanması, kredi veya diğer mali destek
sağlanmasına imkan verecek kaynakları temin etmesi veya ticaretin çok
taraflı müzakereler kapsamında serbestleştirilmesi olarak tanımlanabilecek
özel bir görevi bulunmamaktadır. Bununla birlikte, OECD’yi, dünya
ekonomisinin yönetimine alt yapı oluşturan, küresel bağlamda önem
kazanmakta olan konuları analitik düzeyde inceleyen temel ve öncü
kuruluşlardan biri olarak nitelemek mümkündür. OECD esas itibariyle,
ekonomik konularda uzmanlaşmış hükümetlerarası bir istişare kuruluşu
görünümündedir. Üye ülkeler tarafından gündemine getirilen veya dünya
ekonomisindeki gelişmeler nedeniyle güncel hale gelen konularda, ekonomik
hayatın çeşitli boyutlarında, yaptığı analitik incelemelerin sonuçları
doğrultusunda üye ülkelere tavsiyelerde bulunmaktadır. “Soft law” şeklinde
nitelendirilebilecek bu tavsiye, öneri ve iyi davranış kuralları (best
practices), Sekretarya ve üye ülkelerin resmi temsilcileri olan uzmanlar
arasında görüşülerek sonuçlandırılmaktadır.
OECD’nin üye ülkeler hakkında genel veya tematik bazda periyodik olarak
hazırladığı raporlar “peer review” niteliğinde olmaktadır. “Peer Review”ın
amacı, o ülke ekonomisinin veya belli bir alanda ülkenin içinde bulunduğu
şartların objektif resminin çekilmesi ve çözümlerin gösterilmesidir.
Raporlar ve öneriler tavsiye niteliğini taşısa da özellikle hazırlanışında
izlenen yöntem ve önerilerin uygulanması gerektiği düşüncesinden hareketle,
İngiliz demokrasisinin gelişim sürecinde Lordlar Kamarasının bazı önlemler
için uygulaya geldiği “peer pressure” (ortak baskı) kavramından
esinlenerek, “peer review” adı verilmektedir.
Özellikle ekonomik analizler ve istatistikler konusunda OECD bir referans
kuruluş olarak kabul edilmekte, IMF ve Dünya Bankası gibi örgütler bu
çalışmaları kendi faaliyetleri için temel almaktadırlar.
Türkiye’nin OECD’yle İlişkileri
1960’tan 1980’li yıllara kadar geçen süre zarfında ülkemizin OECD’ye olan
ilgisi daha çok 12 Temmuz 1962 tarihinde oluşturulan, ülkemizin ekonomik
durumunun her yıl görüşüldüğü ve mevcut olanaklar ölçüsünde yapılacak
yardım miktarının belirlendiği “Türkiye’ye Yardım Konsorsiyumu”nun
çalışmaları üzerinde yoğunlaşmıştır. Konsorsiyumun yanı sıra, ülkemizin
aktif bir şekilde iştirak ettiği diğer bir çalışma da 17 Mayıs 1978
tarihinde ülkemizin artan dış borçlarının daha iyi yönetilmesinin
sağlanması için oluşturulan “Türkiye’nin Dış Borçları Çalışma Grubu”nun
faaliyetleri olmuştur. Konsorsiyumun ve sözkonusu Çalışma Grubu’nun görev
sürelerinin sona ermesiyle birlikte 1980’li yılların ortalarından 2000
yılına kadar ülkemizin OECD’ye olan ilgisinde de göreceli bir azalma olduğu
söylenebilir. 2000’lerden itibaren ise, ulusal reform süreciyle de
irtibatlı olarak OECD’yle olan ilişkilerimizde tekrar bir canlanma
kaydedilmeye başlanmıştır.
Son dönemde daha fazla sayıda ulusal kurum ve kuruluşumuzun OECD’nin
çalışmalarına iştirak etmektedir. Ulusal kurum ve kuruluşlarımız kendi
görev alanlarına giren konuları izlemekte, katkıda bulunmakta ve bu
çalışmalardan yararlanmaktadır. Düzenleyici kurumlarımızın da OECD
çalışmalarına ilgilerinin artmakta olduğu gözlenmektedir.
Ayrıca, Ankara’da Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı
tarafından idare edilen bir OECD Çok Taraflı Vergi Merkezi (OECD Ankara
Multilateral Tax Center) bulunmaktadır.
OECD İstanbul Merkezi’nin açılması hususunda bir mutabakat zaptı OECD ve
ülkemiz arasında imzalanmıştır. Anılan merkez Ticaret Bakanlığı tarafından
idare edilmektedir.
Ülkemiz, 26 yıl aradan sonra 2012 yılında OECD Bakanlar Konseyi
Başkanlığını deruhte etmiştir. Ülkemiz 2013 yılında Eğitim Bakanları,
Evrensel Sağlık Kapsayıcılığı Bakanlar Konferansı, Bilgi Ekonomisi Küresel
Forumu gibi önemli OECD toplantılarına evsahipliği yapmıştır. Ayrıca, OECD
çatısı altında faaliyet gösteren Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2013
Bakanlar Toplantısı’na ülkemiz başkanlık etmiştir. Ülkemiz 2015 yılında
üstlendiği G20 Dönem Başkanlığı süresince de OECD ile yakın işbirliği
içinde çalışmıştır. Ülkemizden OECD bünyesinde yapılan farklı düzeylerdeki
100’den farklı toplantıya düzenli olarak katılım sağlanmaktadır. OECD
Nezdindeki Daimi Temsilciliğimiz OECD’yle ilişkilerimizi yerinden takip
etmekte ve düzenli veri akışının sağlanmasını sağlamaktadır.
Türkiye, OECD’nin yirmi kurucu üyesinden biri olarak OECD çalışmalarına
aktif şekilde katılmaya ve katkı sağlamaya devam edecektir.