5 Mart 2010 tarihli basın toplantısının metni


SAYIN BAKAN:
 Değerli basın mensupları, dün bildiğiniz gibi Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi “sözde soykırım” tasarısını oylayarak 23 evet oyuna karşı 22 hayır oyu çıkmış olmasına rağmen kabul etmiş oldu. Bugün, bu konuyla ilgili düşüncelerimizi sizinle paylaşmak istiyoruz. Zaten kararın çıkmasından hemen sonra hatırlayacağınız gibi hükümetimiz gerekli açıklamayı yapmıştır. Cumhurbaşkanımız açıklama yapmıştır. Bu çerçevede, Türkiye’nin tutumu net ve bellidir. Her şeyden önce iki hususa dikkatinizi çekmek istiyorum. Birincisi, oylamanın neticesinden daha çok oylamanın süreciyle ilgili olan husus. Burada sadece bir Dışişleri Bakanı olarak değil, bir akademisyen olarak da doğrusu tarihi olaylarla ilgili bir konunun, tarihin değerlendirilmesinin bir parlamentoda yapılmasının yol açabileceği tablo çok açık bir şekilde gözler önüne serilmiştir. Amerika Birleşik  Devletleri  gibi küresel bir gücün, insanlık tarihinin en önemli güçlerinden birinin parlamentosunda böyle bir tablonun ortaya çıkması çok üzücüdür.

 

100 sene önce yaşanan olaylarla ilgili yapılan oylamada sürecin kendisi yakından takip edildiği için son derece gayri ciddi bir görüntü oluşturmuştur. Bu kararla bir millet hakkında hükmedilmiştir, bir tarihi olay yargılanmıştır. Ancak, bu oylamaya katılanların, bu tarihi olayla ilgili ne kadar kanaat sahibi oldukları dün oylama esnasında takındıkları tavırlarla da ortaya çıkmış bulunmaktadır.

 

Aslında, bunun son derece önemli bir tecrübe olarak telakki edilmesi gerekir. 1915’de ne yaşanmıştır?  Hangi acılar yaşanmıştır?  Bunları en iyi o dönemi yaşayan halklar, topluluklar bilir. Ermeniler için 1915 bir tehcir dönemi olabilir. Bizim için 1915 aynı zamanda Çanakkale’dir. Bir milletin bekası ile ilgili büyük bir savunma çabası içinde olduğu bir yıldır. Anadolu’da büyük acılar yaşanmıştır. Ama sadece Anadolu’da mı? Anadolu’nun her yerinde yaşanan acılar dışında o yıllarda Balkanlardan iki milyon insanımız göç etmiştir. Kafkasya’dan göçler yaşanmıştır. Bir imparatorluğun dağılış sürecinde büyük bir kaos yaşanmıştır. Biz Türk milleti olarak bütün bu acıları paylaşmayı her zaman bildik ve bu acılardan siyasi sonuçlar çıkarmaktan daha çok insani dersler çıkarmaya çalıştık. Dün Yeni Zelanda Dışişleri Bakanıyla çok önemli bir görüşme gerçekleştirdik. Yeni Zelanda ki kilometrelerce, on binlerce kilometre uzaktaki Çanakkale’ye savaşmak üzere asker göndermiştir. Ve bizim dedelerimiz İstanbul’u savunabilmek için 250 bin şehit vermişlerdir. Bu acılar yaşandıktan sonra o savaşta komutanlık yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Anzak annelerine verdiği mesaj Türk milletinin mesajıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk demiştir ki:

 

“Anneler müsterih olunuz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

 

Bizim tarihe bakış açımız bu. Bizimle savaşmak üzere gelenleri evlatlarımız kabul eden bir anlayışa sahibiz. Aynı şekilde 10 asır birlikte yaşadığımız Ermenileri dostlarımız, komşularımız , ortak tarihi paylaştığımız bir millet olarak telaki ediyoruz. Eğer bu 10 asırlık tarihe bakarsak, 10 asırlık tarih içinde son çeyrek asrı bir kenara koyarsanız, Türk-Ermeni ilişkileri büyük bir hoşgörü ilişkiler tarihini oluşturmuştur. İstanbul’un fethinden sonra ilk Ermeni Patrikliğini bizzat Fatih Sultan Mehmet kurdurmuştur. Köy köy, şehir şehir, sokak sokak birlikte yaşadık. Ve eğer imparatorluğun çöküş sürecinde yaşanan o travma gerçekleşmemiş ve bir millet hemen hemen her yerden saldırıya maruz kalmamış olsaydı belki bu acılar da hiç yaşanmayacaktı.

 

Biz şimdi buradan bir çağırıda bulunmak istiyoruz. Nerede olurlarsa olsunlar bütün Ermenilere ve  özellikle de Ermenistan’a. Dünkü gayrı ciddi,  komik düzeyde yapılan oylamanın bu meselenin çözümü için ne kadar yanlış yol olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu görüntü parlamentolar üzerinden tarihi yargılamanın ne kadar yanlış olduğunu gözler önüne sermiştir. Bir oy, orada değil de bu tarafta olmuş olsaydı tarihin akışı değişmiş olacaktı ve bir danışman bir temsilciler meclisi üyesine “yes” değil de”“no” diye fısıldamış olsaydı bu oylama farklı çıkacaktı. Tarih bu kadar gayri ciddi ele alınabilir mi? 10 asırlık birliktelik böylesine basite indirgenebilir mi?  Evet, çağrımızı tekrarlıyoruz. Bu çağrı 2005’te o zamanki bütün Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin yaptığı çağrıdır:  Ortak tarih çalışması.

 

Nerede olurlarsa olsunlar, bütün Ermenilere ve Ermenistan’a çağrımız şu. Parlamentolar üzerinden tarihi yargılamak yerine, gelin yüz yüze konuşalım, gelin arşivlerimizi paylaşalım, gelin 10 asırlık tarihin dokuz buçuk asrını nasıl birlikte yaşadığımızı da konuşalım ve torunlarımıza, gelecek nesillere güzel bir örnek oluşturalım. Bunu yapmaz parlamentolar üzerinden Türkiye üzerine baskı oluşturmak suretiyle bir netice alınacağını düşünüyorsanız, bu 10 asırlık tarihte Türk milletini tanımamışsınız demektir. Hiçbir şartla Türkiye baskı altında karar almayacaktır. Bunun herkes tarafından bilinmesi büyük bir önem taşıyor. Biz Ermenistan’la protokolleri imzalarken bu perspektifle imzaladık. İstedik ki acılarımızı paylaşalım. İstedik ki adil bir hafıza oluşturalım. İstedik ki geleceğe güzel bir miras bırakalım. Ama bütün bu çabalarımıza rağmen hala parlamentolar üzerinden bu kararlar çıkarılıyorsa, biz tarafların iyi niyetlerinden şüphe etmeye başlarız. O bakımdan birinci olarak üzerinde durmak istediğim husus; aslında, dünkü karar ve kararın alınış tarzı ve süreci Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşmenin  doğasının nasıl değişmek zorunda olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bu normalleşme iki milletin oturarak, konuşarak gerçekleştireceği bir normalleşme olabilir.

 

Üçüncü tarafların her müdahalesi bu normalleşmeyi imkânsız hale getirecektir. Burada da Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Üyelerine seslenmek istiyorum. Yaptığınız her müdahale Türkiye-Ermenistan normalleşmesinin önüne engel çıkarmaktadır. Bu şekilde aldığınız her gayri ciddi karar Türklerle Ermenilerin büyük tarihi barışını engellemektedir. Lütfen bu konuyu tekrar gözden geçiriniz. Ve bu süreci devam ettirmek gibi bir tercihte bulunduğunuz anda birçok şeyin engelleneceğini, birçok iyi niyetli adımın, emek verilerek son 4-5 yılda emek verilerek hazırlanmış birçok sürecin akamete uğrayabileceğini göz önünde bulundurun.

 

İkinci önemli husus, Ermenistan’dan ve Ermenilerden daha çok Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerimizle ilgilidir. Türk-Amerikan ilişkileri son birkaç gün içinde birkaç kere vurguladığım gibi tarihinin en kapsamlı işbirliği dönemini yaşamaktadır. Her bölgede, her kriz alanında, bütün küresel forumlarda G-20’de, BM Güvenlik Konseyi’nde, Medeniyetler İttifakı’nda birlikte çalışıyoruz. Biz bu ilişkileri dünyanın bütün önemli olaylarının seyrettiği bir coğrafyadan bakarak şekillendiriyoruz ve tam bir stratejik vizyon perspektifinden bakıyoruz. Ama dünkü karar maalesef, en azından Amerika Birleşik Devletleri Dış İlişkiler Komitesinde bir stratejik vizyon eksikliği olduğunu göstermiştir. Türk-Amerikan ilişkileri bu tarz kararlarla zedelenmemeli. Bizi sevindiren en önemli gelişme ise-hepsini tek tek takdir etmek istiyorum buradan, 22 üyenin bu meseleye stratejik vizyon perspektifinden bakmış olmalarıdır. Bundan sonra gerek bölgesel konularda- ortak bölgelerimiz gerek kriz alanları Türk-Amerikan işbirliğine büyük ihtiyaç hissedecekler. Onun için bu kararın sonuçlarını biz tabii ki değerlendireceğiz Türk-Amerikan ilişkileri perspektifinden. Ve atılacak her adımı gözden geçirmek üzere Sayın Büyükelçimizi Ankara’ya çağırdık. Biraz sonra da Amerikan Büyükelçisi Bakanlığımıza gelecek. Ve gerekli istişareleri yapacağız.

 

Ancak şunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bugün artık herkesin soğukkanlı bir şekilde alınan kararların sonuçlarını göz önünde bulundurma sorumluluğuna sahip olduğu bir dönemden geçiyoruz. O bakımdan ümit ediyoruz ki bundan sonra böylesi bir stratejik vizyon eksikliği tekrar gösterilmez. Biz bu stratejik vizyonu paylaşabilmek için her türlü adımı attık. Sayın Cumhurbaşkanımız Sayın Obama’yı aradı. Sayın Başbakanımız Sayın Obama’yla Aralık ayında gerçekleştirdiği toplantıda bu konuları en kapsamlı şekilde ele aldı. Yine Sayın Başbakanımızla birlikte Sayın Clinton’la Katar’da bu konuyu görüştük. Ben Sayın Clinton’la defalarca görüştüm.  Diğer muhataplarımızla görüştük. Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyeti hepsine tek tek teşekkür ediyorum. Türk-Amerikan Dostluk Gurubu Amerika’ya gittiler.  Yoğun bir şekilde muhataplarına bunları anlattılar ve gerçekten büyük bir gayret sarfedildi. Ben, iktidar üyeleriyle, muhalefet partilerimizin üyeleriyle, bütün Dışişleri Komisyonu üyelerini ve Türk-Amerikan Dostluk Grubu üyelerini tebrik etmek istiyorum, teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Amerika’daki Türk Sivil Toplum Kuruluşları bu kez çok yoğun çaba sarfettiler. Medyamız gerçekten bu konuya hassasiyetle yaklaştı. Bütün bu çabalara rağmen bu stratejik vizyon perspektifinin maalesef Amerika’daki muhataplarımızca yeterince algılanmadığını gördük. Ümit ederiz ki bundan sonra bu konu daha iyi algılanır ve Türk-Amerikan ilişkileri yeni bir sınavdan geçirilmeye kalkışılmaz.

 

Bundan sonraki aşamayı yakinen takip edeceğiz. Kendi tarihimize tam bir özgüven içinde yaklaşıyoruz. Her türlü konuyu tartışmaya, konuşmaya, iyi niyetle paylaşmaya hazırız. Güzel günleri de, acı anıları da paylaşmaya hazırız. Ama baskıya maruz kalmaya, konudan bir haber parlamenterlerin oylarıyla tarihimizin yargılanmasına kesinlikle, altını çizerek söylüyorum, kesinlikle izin vermeyiz. Yine aynı şekilde Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkileri normalleştirmeye kararlıyız. Kafkaslarda kalıcı barışı gerçekleştirmeye kararlıyız. Bu kalıcı barış sadece Türkiye’nin, sadece Azerbaycan’ın menfaatine değil, en çok da Ermenistan’ın menfaatinedir. Bu konuda da kararlıyız. Ben bu kararlılığımızı her vesileyle, son olarak da Sayın Sarkisyan’a Ukrayna’da dile getirdim. Ama bu kararlılığımız üçüncü aktörler ve üçüncü parlamentolar yoluyla baskı suretiyle bu normalleşmenin istenilen çerçevede gerçekleşmesini temin edecek bir kararlılık değildir. Aksine birlikte bu yolu yürüyerek bu vizyonu hayata geçirmek durumundayız. Dolayısıyla, bundan sonra Türkiye-Ermenistan ilişkisinin normalleşmesinin sürmesi Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri ilişkilerindeki stratejik vizyonun daha da kökleşmesi için herkesi daha sağduyulu, daha soğukkanlı davranmaya davet ediyoruz. Ben tekrar ilginiz için teşekkür ediyorum.

 

Sorularınızı alalım.

 

SORU:  Sayın Bakan, Amerikan yönetiminden telkinlerinize rağmen son ana kadar bir tepki gelmedi. Son anda oylamaya birkaç saat kala cılız bir ses geldi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz, inandırıcı buluyor musunuz?

 

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI: Şimdi biraz önce söyledim bütün muhataplarımıza bu konunun önemini anlattık. Şimdi tabii Amerikan sisteminin iç işleyişini burada değerlendirmek istemem. Fakat görünen tablo gerçekten yeterince ağırlık konmadığını gösteriyor. Maalesef bu tablo bizi ciddi şekilde rahatsız etmiştir. Geçmiş oylamalara göre ki, daha önce de 7 kez bu komiteden geçti bu, tabii ki dünkü oylamada çok daha dengeli bir tablo vardı. Bu konuda Türkiye’nin gösterdiği çabalar biraz önce söylediğim gibi heyetlerimizin ve sivil toplum kuruluşlarımızın gösterdiği çabalar etkili olmuştur. Amerikan yönetiminin bundan sonra bu konularda daha etkin  çaba göstermesini bekliyoruz. Çünkü bu etkin çaba demin söylediğim gibi birçok alandaki işbirliğimizi olumlu yönde etkileyecektir. Aksi takdirde karşı karşıya kalacağımız tablo gerçekten birçok açıdan olumlu değerlendirilebilecek bir tablo olmaz. Ama biz bu çabaları sürdürmeye devam edeceğiz. Amerikan yönetimiyle her düzeyde, değişik konularda şu ana kadar iyi bir işbirliği yürüttük. Sayın Obama’nın barış vizyonunu her zaman destekledik. Bu konuda ne kadar katkı sağladığımızı en çok Amerikalı muhataplarımız bilir, her alanda, bu alanları tek tek saymak istemiyorum. Bu katkılarımızın doğru değerlendirilmesini arzu ediyoruz ve bu katkılarımızın Amerika’daki bazı yerel siyaset oyunlarına kurban edilmemesini bekliyoruz.

 

SORU:  Sayın Bakan, her şeye karşın Türk-Ermeni yakınlaşmasından ve Kafkaslar’da kalıcı barışı sağlamak için çok kararlı olduğunuzdan söz ediyorsunuz. İlgili tarafları ilgilendiren bir protokol sözkonusu. Protokollerin bundan sonra hayata geçmesi için nasıl bir süreç işleyecek. Nasıl bir takvim üzerinde çalışıyorsunuz? Neler yapılacak Mecliste? Nasıl bir onay süreci öngörüyorsunuz?

 

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI: Şimdi her şeyden önce bir yanlış algılamayı ortadan kaldırmak lazım. Sanki protokoller Türkiye tarafından yavaşlatılmış gibi bir görüntü doğru değil. Biz 10 Ekim’de protokolleri imzaladık. 19 Ekim’de, bir hafta 10 gün sonra, protokoller Meclisimize sevkedildi. Türkiye demokratik bir sistemdir. Ve Meclis iradesi her şeyin üzerindedir. Dolayısıyla biz hükümet olarak, ben Dışişleri Bakanı ve Dışişleri Bakanlığı, Başbakanımız, siyasi iradesiyle hükümetimiz bir bütün olarak elimizden geleni yaptık. Üzerimize düşeni yaptık ve Meclisimize sevk ettik. Bizim 10 günde yaptığımız sevki Ermenistan 4 ayı aşkın bir sürede yaptı. Kimse Ermenistan’ı yavaşlatmayla itham etmiyor. Bu doğru bir tutum değil. Yüce Meclisimiz bunu ne zaman onaylar. Bu Meclis’in takdirindedir. Teknik olduğu kadar siyaset atmosferiyle de ilgili bir husustur bu. Ve biz onun için bu siyasi atmosferin sağlanabilmesi için birlikte çalışmaya her zaman hazır olduğumuzu da söyledik. Bu konuda da kararlılığımızı da sürdürüyoruz. Karşılıklı olarak atılacak adımlarla, bu sürecin başarıya ulaşması için elimizden geleni yapacağız. Ama şunu bir kez daha söylüyorum. Dün alınan karar bu süreci yavaşlatmak gibi bir ifade kullanılmışsa, yavaşlatma değil durdurma riskini de bile beraber getirmiştir. Bu kararlarla hiçbir yol alamayız. Bunu da herkesin bilmesi lazım. Yani şöyle bir düşünce varsa bu karar Türkiye üzerinde baskı oluşturur, Türkiye de protokolleri Meclis’ten geçirir. Hayır, Türk dış politikasını takip edenler,  hükümetimizin tutumunu takip edenler bilirler ki hiçbir zaman baskı altında karar almadık ve almayacağız. Ama bizim de kalıcı ve kapsamlı bir barış kurma çabası varsa, bunu da detaylarıyla görüşmeye hazırız ve onun gereğini de yapmaya hazırız. Ama bu Kafkasların bütününe barış getirecek bir hamle olmalı ve tek taraflı bir çıkar ilişkisine dayanmamalı.

 

SORU: Can you please reiterate what will be the results of this resolution? How it will affect Turkey-US relations? And what kind of concrete measures Turkey is planning to take in order to show its reaction? Thank you.

 

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI:  Şimdi nasıl yapalım. Türk kamuoyundan ve buradaki gazeteci arkadaşlardan müsaade alarak buna İngilizce olarak cevap vereyim. Yesterday, the decision of the committee unfortunately has made a very negative impact from two perspectives. First of all, the judgment on historical events by parliamentary process was a big mistake. In fact the process yesterday itself showed this mistake very clearly to all of us. If we want to have a real reconciliation between Turkey and Armenia and between Turks and Armenians wherever they are, there should be a serious effort and as Turkey we are ready to discuss everything of our history. Together with all Armenians or other historians, based on historical events we are ready to share everything what we lived in 1915. But 1915 is not only a year of Armenian issue but for us it is a year of Gallipoli, it is also a year of big migrations from Balkans and Caucasus so we have to share all of these issues, all of our common pains. We have to develop a just memory. A just memory for the future of all of us. This is a call from Turkey to Armenia. The method of using other parliaments to judge history is not an appropriate method in this sense.

 

The second, about the Turkish-American relations, unfortunately yesterday this decision showed us there is a problem of strategic vision in the minds of some parliamentarians, some members of the House that they didn’t understand the scope of Turkish-American strategic relations. Today as Turkey and United States, we are working in many regions, in many crisis points, in many global foras like G-20, UN Security Council and others. And damaging these relations for small interest of local politics will not harm Turkey; but will harm the strategic vision of the United States. Therefore, we want to discuss everything and share everything with our allies , United States,  from this perspective not from the perspective of small interest of local politics. This is the message to Armenia and to the United States. Therefore we have called our ambassador to Turkey for consultations. We will make necessary consultations and we will plan the future in front of us. 

 

SORU: Efendim, bu oylama sürecinde Yahudi lobisinin de Türkiye aleyhinde çalıştığı yönünde bir kanı var. Sizin düşünceniz nedir acaba?

 

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI: Bu konuda bir hükümde bulunmak istemem. Bu konuyu bir Türk-Yahudi ilişkileri konusu haline dönüştürmeyi de doğru bulmam. Ancak, şunu bir kez daha söyleyeyim. Türkiye bütün bu konuları tek başına göğüsleme gücüne de sahiptir.

 

SORU: Sayın Bakan, eğer bu tasarı onaylanırsa Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerimizde de birtakım gerilimler yaşanabileceği konuşuluyordu, ihalelerin iptal edilebileceği. Bu bağlamda önümüzdeki günlerde İncirliğin yapısının tartışmaya açılması, Afganistan’dan asker çekilmesi gibi belki de Birleşmiş Milletler nezdinde bazı girişimler yapılması gündeme gelebilir mi?

 

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI: Biraz önce söyledim. Sayın Büyükelçimizin gelmesinden sonra bu konuları ele alacağız. Tabii Sayın Başbakanımızla Bakanlar Kurulu’nda bunları konuşacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın görüşlerini alacağız. Gerekli görüldüğü durumlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsil edilen muhalefet partilerimizle de gerekirse temas kurarız. Bu bir kere bizim için bir milli onur meselesidir. Dolayısıyla bu konularda görüş farklılıklarını bir kenara bırakarak ortak bir tutum sergilememiz tabiidir. Bunları değerlendireceğiz. Şu aşamada, bunlar aşamalı olarak düşünülecek adımlardır. Kamuoyunda şu anda konuşulan spesifik adımları şu anda erken tartışmalar olarak görüyorum. Gerekli değerlendirmeleri önümüzdeki günlerde yapacağız.

 

SORU: Sayın Bakan, birkaç sorum olacak aslında. Öncelikle, Sayın Büyükelçi ne kadar süreyle burada kalacak? Ona ilişkin bir bilgi verebiliyor musunuz istişareler yapacaksınız ama? Bir de dün komiteden çıkan karar sonrasında malum 24 Nisan takvimi yaklaşıyor, Türkiye bu tarihe göre hareket etmiyor ama bu komiteden çıkacak karar 24 Nisan beklentisiyle ilgili olarak Türkiye’nin görüşü bu konuda nedir? Nasıl etkileyecek bu karar? 24 Nisan konusunda beklentileriniz nedir? Bir de son bir soru sormak istiyorum malum Amerika’da alınan bir karar ama. Daha öncede söylemiştiniz gündeme alınması, Ermenistan Anayasa Mahkemesinin kararı bunların hepsi bir tesadüf olamaz demiştiniz. Amerika’ya mesajlarınız vardı ama Rusya ayağını da sormak istiyorum. Ermenistan üzerinde etkisini biliyoruz. Siz Rusya’nın Kafkaslarda gerçekten tatminkâr bir şekilde sizin barış vizyonunuzu desteklediğini düşünüyor musunuz hala?

 

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI:  Evet, birincisi Sayın Büyükelçimiz bugün itibariyle Amerika’dan ayrılacak ve muhtemelen yarın Türkiye’de olur. Ancak ben bugün öğleden sonra Avrupa Birliği Gymnich Dışişleri Bakanları toplantısı dolayısıyla İspanya’ya, Cordoba’ya hareket edeceğim. Oradan da, Alman Dışişleri Bakanı Sayın Westerwelle ile bir açılış için Dresden’e geçeceğim. Oradan da son günlerdeki bazı önemli gelişmeleri istişare etmek üzere Suriye’ye giderek, Pazar günü Suriye Devlet Başkanı Sayın Beşar Esad’la ve Dışişleri Bakanı Sayın Velid Muallem’le bir görüşme gerçekleştireceğim. Dolayısıyla Pazar akşamına kadar üç ayrı ülkede meşgul olacağım. Pazartesi günü önce Bakanlığımızda sonra Bakanlar Kurulunda gerekli değerlendirmeleri, istişareleri Sayın Büyükelçimizle birlikte yapacağız. Türk-Amerikan ilişkilerinin boyutunun kapsamı çok geniş olduğunu söyledim. Dolayısıyla istişareler de uzun sürebilir.

 

İkinci konu 24 Nisan ile ilgili. Biz artık Türk-Amerikan ilişkilerinin her bahar bir kriz yaşamasını istemiyoruz. Aslında Türk-Ermeni protokollerinin, normalleşmesinin olumlu yan sonuçlarından birinin de bu bahar krizlerinden Türk-Amerikan ilişkilerini kurtarmak olduğunu düşünüyorduk. Ama maalesef bütün çabalarımıza rağmen demek ki yeterince, bu en azından Temsilciler Meclisi’nin Dışişleri Komitesi’nce algılanmamış. Ümit ederiz ki bu Beyaz Sarayca doğru algılanır. Ben, Sayın Obama’nın barış vizyonunu ve erdemini görüşmelerimizde görmüş bir insanım. Biz 24 Nisan’da bu krizi daha da büyütecek bir açıklamanın yapılmamasını bekliyoruz. Ancak, dediğim gibi bütün bu gelişmeler Türk-Amerikan ilişkilerini, Türk-Ermeni ilişkilerini, Kafkasya’daki normalleşmeyi doğrudan etkileyecek gelişmelerdir ve basiretle davranacağına inanıyoruz.

 

Rusya konusu önemli. Biz Rusya’yla son dönemde Kafkaslarla ilgili olarak da kapsamlı istişarelerde bulunduk. Sayın Başbakanımızın Moskova seyahatinde Sayın Medvedev’le Sayın Putin’le ben de Sayın Lavrov’la kapsamlı görüşmeler yaptım ve bugün Dışişleri Bakanlığı Müsteşarımız Sayın Feridun Sinirlioğlu ve Müsteşar Yardımcımız Sayın Ünal Çeviköz istişarelerde bulunmak üzere Rusya’ya gittiler. Bugün orada istişarelerde bulunacaklar. 

 

Kafkaslar Türkiye ile Rusya’nın ortak coğrafyasıdır. Biz Rusya ile bu konuda bir ortak perspektif geliştireceğimize inanıyoruz. Ve Rusya’yla da beraber çalışmaya kararlıyız. Mayıs ayında da Sayın Medvedev Türkiye’yi ziyaret edecekler. Burada da Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Toplantısı yanında vizelerin kaldırılması konusunu da ele alacağız. Bu kadar kapsamlı ilişkiler geliştirdiğimiz geliştirmekte olduğumuz bir komşu ülke ile ortak bölgemiz olan Kafkaslarda ortak bir barış vizyonu geliştirmemizi de doğal karşılanmalı.

 

SORU:  Sayın Bakan, oylama bir oy farkla Türkiye aleyhine çıktı. Şimdi bu bağlamda tasarının Genel Kurula gelmesi konusunu siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Gelir mi, yoksa getirmezler mi? Ve bu çerçevede Türkiye, tasarının Genel Kurula gelmesi sürecinde nasıl adımlar atacak? Sayın Başbakan’ın Amerika’ya gideceğini biliyoruz, 14 Nisan’da Nükleer Güvenlik Zirvesi için. Bu süreç içinde somut olarak biz tam ne yapacağız?

 

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI: Şimdi bunun Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’na gelmesi tabii bizim karar vereceğimiz bir husus değil. Dolayısıyla bir yorum yapmak istemem. Bu komite toplantısından sonra daha soğukkanlı değerlendirileceğini düşünüyorum bu konunun. Ama kendi takdirleridir. Biz bu konuda her türlü ihtimali gözeten çalışmalar yapıyoruz. Sayın Başbakanımızın seyahati de dahil olmak üzere bütün bu konuları söylediğim gibi önümüzdeki günlerde değerlendireceğiz.

 

SORU: Sürecin, Ermenistan’la normalleşme sürecinin durmuş en azından yavaşlamış ve yürümüyor gibi görünmesinin gerekçelerinden biri olarak da Türkiye’nin Yukarı Karabağ sorunuyla bu konuyu direk bağlantılı haline getirilmesi eleştirileri de yapılıyor. Acaba, bu noktada, Türkiye’nin pozisyonunu yeniden gözden geçirme ve biraz daha esneme gibi bir eğilimi olabilecek mi?

 

SAYIN BAKANIMIZIN CEVABI:  Bu konuyu daha önce defalarca açıkladık. Ben aslında biraz önce de söyledim. Kısaca yine vurgulamak gerekirse, biz protokolleri müzakere ederken Türkiye’nin perspektifi olarak üç amacı aynı anda gerçekleştirmeye çalıştık. Bir, Türkiye-Ermenistan normalleşmesi iki ulus devlet olarak. Bu konuda kararlıyız samimiyiz. Ve normalleşmesini istiyoruz. Diğer bütün komşularımızda olduğu gibi Ermenistan’la en iyi ilişkileri gerçekleştirmek istiyoruz.

 

İkincisi, Türk ve Ermenilerin, nerede olurlarsa olsunlar Türklerin ve Ermenilerin ilişkilerinin normalleşmesi. 10 asırlık dediğim gibi birlikte yaşamanın, yaşamış olduğumuz tarihin ortak şarkılarıyla ağıtlarıyla hikayeleriyle ortak kültürlüyle her yerde yaşanır hale gelecek şekilde ilişkilerin normalleşmesi. Maalesef dünkü karar buna büyük bir darbe vurmuştur, çok büyük bir darbe vurmuştur.

 

Üçüncüsü de, Türkiye-Ermenistan normalleşmesinin Güney Kafkaslarda kalıcı barışın temin edilmesi yönündeki ivmeyi artırması ve Güney Kafkaslarda kalıcı barışın temin edilmesi. Bu da Azerbaycan topraklarındaki işgalin bitmesi ve Türk-Ermeni barışı yanında Türk-Ermeni-Azeri barışının da sağlanması. Bizim bölgelerimizde tek ayaklı barış yürümüyor. Bunu herkesin görmesi lazım. Ortadoğu da az mı tecrübe yaşadık? Tek ayaklı barışlar yapıldığı zaman yürüyebildi mi? Balkanlarda az mı tecrübe yaşadık? Şimdi aynı tecrübenin Kafkaslarda yaşanmasını düşünebilir miyiz? Madem barış isteniyorsa niye sadece Türk-Ermeni barışından bahsediyoruz? Niye Ermeni-Azeri barışını öne çıkarmıyoruz? Onunda gerçekleşebileceğine niye inanmıyoruz. Niye Türkiye-Ermeni-Azeri barışı da gerçekleşsin, 17 yıldır süren bu bunalım da aşılsın dendiğinde hata yapılmış oluyor? Bunu da Amerikalı dostlarımızın, batılı dostlarımızın düşünmesi lazım. Soru net ve açık ve bizim cevabımız da net ve açık. Türk-Ermeni barışı isteniyor mu? Evet, Türkiye istiyor. Şimdi biz soruyu soruyoruz. Ermeni barışını istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Çıksınlar ve desinler ki istemiyoruz. Biz de ona göre bilelim. Ama istiyoruz diyorlarsa da gereğini yapsınlar. Barış siyasi irade gerektirir. Barışın yolu zordur, ama hep birlikte hareket edilirse de gerçekleştirilmeyecek bir hedef değildir.

 

Peki, teşekkürler.