13 Aralık 2017 tarihinde Türkiye’de düzenlenen Olağanüstü İslam Zirvesi’nde
bir araya gelen İslam İşbirliği Teşkilatı’na (İİT) Üye Ülkelerin Kralları
ile Devlet ve Hükümet Başkanları olan Bizler,
İlk Kıblemiz ve İslam’ın üç mukaddes mescidinden biri olan Harem-i Şerif’in
yer aldığı, İsra’nın ve Mirac’ın vuku bulduğu Kudüs’ün tarihi statüsüne
ilişkin Trump Yönetimi açıklaması ve sonrasındaki gelişmeler hakkında
değerlendirmelerde bulunmuş olarak,
Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bahsekonu açıklamanın
yapıldığı gün İslam İşbirliği Teşkilatı Zirve Dönem Başkanı sıfatıyla dünya
kamuoyuna yaptığı çağrıyı dikkate alarak,
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın ana kurulma gayesini teşkil eden Filistin ve
Kudüs davasının savunulmasının tüm insanlık bakımından merkeziliğini
vurgulayarak,
Kudüs’ün ve Harem-i Şerif’in kutsiyetinin ve tarihi statüsünün
muhafazasının tüm İslam Ümmeti için taşıdığı hayati önemi bir kez daha
teyit ederek,
İslam Ümmeti’nin dünya sathındaki davalarını ancak birlik ve beraberlik
içerisinde hareket ettiğinde güçlü şekilde savunabileceğini vurgulayarak,
İslam İşbirliği Teşkilatı Şartı, Birleşmiş Milletler Şartı ve uluslararası
hukuk ilkelerine bağlılığımızı belirterek,
İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi ve Dışişleri Bakanları Konseyi tarafından
Filistin ve Kudüs Davası bağlamında kabul edilmiş kararlara atıfta
bulunarak,
Filistin ve Kudüs hakkında Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş
olan kararları, özellikle de 1980 tarihli 478 sayılı Güvenlik Konseyi
Kararı’nı hatırlatarak,
Başta Kudüslüler olmak üzere tüm Filistin halkının Temmuz ayında Harem-i
Şerif’te yaşanan fütursuz tecavüz teşebbüsü karşısında sürdürdükleri ve
pekçok fedakarlıkla başarıya ulaştırdıkları muazzam barışçı direnişi
selamlayarak,
ABD Başkanı Trump'ın açıklamasına karşı hemfikir tüm uluslararası
ortaklarla birlikte uluslararası hukuk ve meşruiyet temelinde mücadele
edilmesinin ve her türlü şiddet eyleminden kaçınılmasının önemini
vurgulayarak,
Ürdün Haşimi Hanedanı’nın Kudüs’teki kutsal mekanların hamisi olarak
rolünün ve Ürdün İslam Vakfı’nın bütünüyle bir İslam mabedi olan Harem-i
Şerif’in kutsiyetinin ve tarihi statüsünün muhafazasındaki kararlı duruşunu
destekleyerek,
İsrail’in işgal altında tutmakta olduğu Filistin topraklarındaki yasadışı
yerleşim faaliyetlerini, kamulaştırmalarını, ev yıkımlarını ve aşırı güç
kullanımını kınayarak,
Gazze’de 10 yıldan fazla süredir 2 milyon Filistinli kardeşimizi
Filistin’in ve dünyanın geri kalanından izole halde hürriyetlerinden ve
medeni bir hayatın gereklerinden mahrum yaşamak zorunda bırakan insanlık
dışı ambargonun sona ermesi ve Gazzeli kardeşlerimizin hürriyetlerine ve
medeni bir hayat imkanına kavuşması için ortak çabaların devam
ettirileceğini kaydederek,
Filistinli mültecilerin haklarının adil ve kalıcı bir çözüm bulunana değin
takipçisi olacağımızı ve bu çerçevede 1949 yılından bu yana Filistinli
mültecilerin hayatlarını idame ettirebilmeleri için gerekli temel
hizmetleri sağlayan BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mülteciler için Yardım ve
Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) destek verilmesinin önemini vurgulayarak,
Başkan Trump'ın Kudüs’e ilişkin kararının, sadece BM kararlarına değil,
Kudüs’ün asırlara sâri kadim karakterine de aykırı olduğunun, dolayısıyla
uluslararası hukukla birlikte, tarihi, sosyal ve kültürel gerçeklerin de
hiçe sayılması anlamına geldiğinin altını çizerek,
İtidal ve barış içinde bir arada yaşama dini olan İslam’ın kadim hoşgörü
anlayışının tarihi bir neticesi olarak üç semavi dinin kutsal mekânlarının
bir arada yeraldığı Kudüs’ün bu karakterinin muhafazasının tüm insanlık
için önemini vurgulayarak,
Kudüs’te, Filistin’in BM kararlarıyla defalarca tasdik olunmuş haklarını
yok sayan her adımın, farklı dinlere mensup insanların bir arada yaşama
idealine vurulmuş çok ağır bir darbe olduğunu kaydederek,
Geçmişte, Kudüs’ün özel dini yapısına ve bundan kaynaklanan mahremiyetine
saygı duyulmadığında yaşanan derin acıları hatırlayarak,
Kudüs’e sahip çıkmanın gerek bölgemizde gerek tüm dünyada, vicdanın,
adaletin, karşılıklı saygının tesisinin ve sürdürülebilmesinin mihenk taşı
olduğunu belirterek,
Herkes için hakiki barışın, ancak Doğu Kudüs, Batı Şeria, Gazze’deki İsrail
işgali sona erdiğinde ve Filistinliler kendi yurtlarında hür olabildiğinde
mümkün olacağını hatırlatarak,
Tüm dünyaya bu ve bu tür tüm gayrihukuki adımların karşısında durularak,
gelecek nesillerin barış ve güvenliğine sahip çıkılması gereğini
vurgulayarak,
Bugün, haklı davalarında Filistin halkının ve Kudüslülerin yanında olmanın
her dinden, her milletten, her inançtan sağduyu ve vicdan sahibi tüm
insanların ortak vazifesi olduğunu teyit ederek,
Türkiye Cumhuriyeti ile Türk halkını Ümmetin bu önemli davasına ilişkin
Olağanüstü İslam Zirvesi’ne ev sahipliği yaptıkları için, özellikle de
Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı Olağanüstü Zirve çağrısı
için takdir ederek,
1.ABD Yönetimi’nin Kudüs’ün statüsüne ilişkin hukukdışı açıklamasını
reddediyor ve kınıyoruz.
2. İsrail’in Kudüs’ü ilhak kararı, bu çerçevede yaptığı tüm işlemler ve
uygulamalar nasıl hiçbir zaman kabul görmemişse, bu açıklamanın da aynı
şekilde gerek vicdan, gerek hukuk, gerek tarih önünde hükümsüz olduğunu
ilan ediyoruz.
BM, AB ve uluslararası toplumun tüm üyelerini, Kudüs’ün statüsüne ve buna
ilişkin tüm BM Kararlarına sahip çıkmaya davet ediyoruz.
3. Bölgedeki huzur ve güvenliğin şartı olarak gördüğümüz 1967 sınırlarında,
başkenti Doğu Kudüs olan, egemen ve bağımsız Filistin Devleti talebinden
vazgeçilebilmesinin asla mümkün olmadığını vurguluyoruz.
4. Başta BM olmak üzere uluslararası platformlarda Filistin Davası’na ve
Kudüs’e sahip çıkmak üzere işbirliği ve eşgüdüm içerisinde hareket
edeceğimizi beyan ediyoruz.
5. Filistin Devleti’nin ve kurumlarının her sahada güçlendirilmesi için tüm
insanlık adına seferber olacağımızı bildiriyoruz.
6. 1988 yılında ilan edilen ve Filistin halkının hür yaşama iradesinin
eseri olan Filistin Devleti’ni henüz tanımamış tüm ülkelere, vuku bulan
gelişmeler ışığında artık bölgede aklıselimi ve adaleti ayakta tutacak bir
dengenin sağlanabilmesi bakımından zaruri hale gelen bu önemli adımı
atmaları ve derhal Filistin Devleti’ni tanımaları çağrısında bulunuyoruz.
Başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devletini tanıdığımızı teyit ediyor, tüm
dünyayı Doğu Kudüs’ü Filistin Devleti’nin işgal altındaki başkenti olarak
tanımaya davet ediyoruz.
7. Filistinliler arası uzlaşının mevcut şartlar altında daha fazla
geciktirilmeden karşılıklı saygı, güven ve özveri dahilinde tam bir milli
birlik şuuru içinde hızla hayata geçirilmesinin Filistin Davası’nın
geleceği bakımından zaruri olduğunu hatırlatıyor ve bu çerçevede
desteğimizi yineliyoruz.
8. Trump Yönetimi’ni bölgede kaosu tetikleyecek bu hukukdışı kararı gözden
geçirmeye ve attığı hatalı adımı geri almaya davet ediyoruz.
9.İslam İşbirliği Teşkilatı olarak, başkenti Kudüs olan bağımsız ve egemen
Filistin mücadelesinde başta Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas olmak
üzere, tüm Filistinli kardeşlerimize tam desteğimizi teyit ediyoruz.