Fransa Cumhurbaşkanı Macron yine eski sömürgeci refleksleriyle kibirli, üst perdeden ders vermeye çalışan bir açıklama yapmıştır. Aslında Macron’un açıklamaları kendi acziyetinin ve içinde bulunduğu çaresizliğin dışa vurumudur. Zira tüm dünyada serbestçe at koşturdukları günler geride kalmıştır. Dış politikadaki tüm sinsi planlarını suya düşürdüğümüz, kirli oyunlarını bozduğumuz Macron iç acısıyla her gün fütursuzca Türkiye’ye ve Sayın Cumhurbaşkanımıza saldırmaktadır.
Sayın Cumhurbaşkanımız Avrupa’da en yüksek oy oranıyla seçilen liderlerdendir. Sayın Cumhurbaşkanımız gücünü her zaman Türk halkından almıştır. Türk halkı ve Hükümeti, bu tür hezeyanlar karşısında hep tek yürek olmuştur ve olmaya da devam edecektir.
Akdeniz’de veya başka bir coğrafyada herhangi bir ülkenin deniz yetki alanını belirlemek Macron’un haddine değildir. Fransa, tektaraflı ve kışkırtıcı adımlar atan ve AB’yi kendi dar bakışlı çıkarları uğruna rehin alan Yunanistan ve GKRY’nin körü körüne avukatlığını yapacağına, uzlaşmadan ve diyalogdan yana tavır koymalıdır. Bu, Avrupalılığımız ve NATO Müttefikliğimizin de bir gereğidir.
Fransa Cumhurbaşkanı, ferdi ve milliyetçi mevcut tutumuyla gerginliği teşvik etmekte ve Avrupa’nın ve AB’nin büyük çıkarlarını da riske atmaktadır.
Doğu Akdeniz’e sınırı bile olmayan ve bölgede hala sömürgecilik anlayışıyla hareket eden Fransa’nın, Türkiye’nin bölgedeki ortaklığını, samimiyetini, işbirliğini ve insani ve girişimci dış politikasını eleştirmesi tam bir tutarsızlıktır. Halk nezdindeki desteği sürekli azalan Macron’un içine düştüğü aciz durumu Fransız halkının takdirine bırakıyoruz.