AB Komisyonu’nun Türkiye 2012 İlerleme Raporu ve Genişleme Stratejisi Belgesi bugün (10 Ekim 2012) yayınlanmıştır.
Komisyonca hazırlanmakta olan İlerleme Raporları, Avrupa Birliği’ne katılım sürecimizin takibinde önemli araçlardan biridir. Bu bakımdan Rapor’da yer alan tespitler tarafımızdan dikkatle incelenmekte, görüşlerimiz geçtiğimiz yıllarda olduğu üzere, Komisyon’la ayrıntılı biçimde paylaşılmaktadır. İlerleme Raporu’nun adil ve dengeli olduğu ölçüde AB’ye katılım sürecimiz dahil Türkiye-AB ilişkilerine katkı sağlayacağı açıktır.
Yeni anayasa çalışmaları, 3’üncü Yargı Reformu Paketi, Kamu Denetçiliği kurumunun tesisi gibi adımlara işaretle siyasi reformlarımızın devam etmekte olduğu, Türkiye’nin dinamik ekonomisi, stratejik konumu ve önemli bölgesel rolüyle AB için anahtar bir ülke konumunda bulunduğu, dış ve güvenlik politikası alanında AB ile siyasi diyaloğun önemli ölçüde arttığı, ekonomimizin güçlü biçimde büyümeye devam ettiği, işleyen bir pazar ekonomisine sahip olduğumuz, AB müktesebatına uyum bağlamında üyelik şartlarını yerine getirme konusunda gelişme sağlanmaya devam edildiği, anılan iki belgede Komisyonca teslim edilen başlıca olumlu hususlardır. Ayrıca, PKK’nın AB terörist örgütler listesinde yer aldığı hatırlatılarak, tüm terörist saldırıların AB tarafından kınandığı da vurgulanmıştır.
Bununla birlikte, geçtiğimiz yıllarda da olduğu üzere, bahsekonu belgelerde, olumlu unsurlardan ziyade, olumsuz unsurlara odaklanıldığı ve ağırlık verildiği müşahade edilmektedir. Bu haliyle Rapor dengesiz bulunmaktadır.
Komisyon, bu vesileyle, adalet ve içişleri sahasında geniş diyalog ve işbirliğinin geliştirilmesi üzerinde de durmuş, yasadışı göçle mücadele bağlamında Türkiye ile AB arasında parafe edilen Geri Kabul Anlaşmasının imzalanmasına önem verildiğini dikkate getirmiştir. Anlayışımız, bu hususun, vatandaşlarımıza vize serbestisi sağlanması konusunda AB’nin atacağı adımlarla eşzamanlı olması gerektiği yönündedir. Keyfiyet AB tarafına her seviyede esasen bildirilmiştir.
Öte yandan, Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki yapıcı tutumu malumdur. Ada’da kapsamlı bir çözüm için Türk tarafı her türlü gayreti sarfetmiştir. Türkiye’nin çözüm müzakerelerine ilişkin açık desteğini ortaya koymaya devam ettiğine raporda işaret edilmiş olması memnuniyet vericidir. Buna karşılık, AB Komisyonunun müzakerelerin tıkandığı tespitini yaparken, Rum tarafının bu olumsuz neticeye ilişkin sorumluluğunu sorgulamaması da ciddi bir eksikliktir. AB’nin kendi hatası sonucu ithal ettiği Kıbrıs sorununa taraf olması değil, çözüme katkı sağlaması beklenir. Bu da ayrımcı ve taraflı tutumunu gözden geçirmesiyle mümkündür.
GKRY ile “ikili ilişkilerimizin normalleştirilmesi” beklentisinin Komisyonca yineleniyor olması, tutumumuzun ve siyasi gerçeklerin gözardı edilmesinden başka bir anlam ifade etmemektedir. Bu çerçevede, tarafımızdan yapılan bazı açıklamaların “tehdit” olarak takdim edilme yaklaşımının tekrarlanması kabul edilemez niteliktedir.
Ülkemiz, AB’ye üyelik yolunda gayretlerini kararlılıkla sürdürmektedir. Reformlarımıza halkımızın ihtiyaç ve beklentileri temelinde devam edilecektir. Yüce Meclisimiz yeni yasama dönemine 1 Ekim 2012 tarihinde başlamıştır.
Yaklaşık 50 yıllık geçmişi bulunan AB ile ilişkilerimiz çokboyutlu ve derin bir nitelik taşımaktadır. Bu ilişkinin muhafazası ve daha da ilerletilmesi temel hedefimizdir. AB’nin de taahhütleri temelinde sağduyu ve öngörüyle katılım sürecimizi ortak çıkarlarımıza hizmet edecek şekilde olumlu sonuçlandırmak konusunda gerekli adımları atması önem taşımaktadır.