Türkiye, FETÖ'den etnik bölücü PKK’ya, aşırı solcu terör örgütü DHKP-C’ye,
El Kaide ve DEAŞ gibi dini istismar eden terör gruplarından “17 Kasım” ve
ASALA gibi terör örgütlerine kadar, terörizmin farklı biçimleriyle
yıllardır mücadele etmektedir.
Türkiye’yi hedef alan terör grupları ülkemizin sınırlarının dışında
teröristler için eğitim kampları kurmakta, fon toplamakta ve medya
organları yoluyla propagandalarını yapabilmektedirler. Terör örgütlerinin
liderleri, terör suçlarının failleri, hamileri ve finansörleri Türkiye
dışında serbestçe dolaşabilmektedirler.
Bu tehdide karşı uzun yıllardır verdiğimiz mücadeleden çıkarılan temel
derslerden biri uluslararası düzeyde somut işbirliği tesis edilmeden,
terörle mücadelede başarılı olunamayacağıdır.
Bu anlayıştan hareketle Türkiye, uluslararası toplumun terör tehdidine
karşı farkındalığını artırma çabalarında her zaman ön planda olmuştur.
Terörle mücadelede daha etkin mekanizmaların oluşturulmasını teminen, gerek
ikili planda, gerek çeşitli uluslararası platformlarda ciddi çaba
göstermiştir.
Türkiye, bu çabalarında şu hususları vurgulamaktadır:
· Terör, uluslararası barış ve güvenliğe yönelik büyük bir tehdit teşkil
etmektedir ve motivasyonu ne olursa olsun; nerede, ne zaman ve kim
tarafından işlenirse işlensin hiçbir terör faaliyeti meşru görülemez.
· Teröristlerin barınmasının önlenmesi için “iade et veya yargıla” prensibi
temelinde devletler arasındaki işbirliği artırılmalıdır.
· Uluslararası toplum, terör örgütleri arasında ayrım gözetmemelidir ve
terör gruplarının, üyelerinin ve eylemlerinin önlenmesinde,
sindirilmesinde, takibinde ve yargılanmasında aynı kararlılıkla hareket
edilmelidir.
· Terörü herhangi bir din ya da etnik grupla ilişkilendirmek tamamen
yanlıştır ve teröristlerin amaçlarına hizmet etmektedir.
Son dönemde artan terör tehdidi uluslararası işbirliğinin önemini daha da
ortaya çıkarmıştır. Bu bağlamda, günümüzde uluslararası toplum emsali
bulunmayan ölçekte bir tehditle karşı karşıya bulunmaktadır. Terör
örgütleri küreselleşmekte, çok daha büyük ölçekte kayıplara yol açabilecek
şiddet kapasitesine ulaşmakta, gelişen sosyal medya imkânları sayesinde
kendi söylemlerini yayma ve gençleri şiddete teşvik etme yeteneklerini
arttırmaktadırlar. Dünyanın herhangi bir bölgesinde, sadece yanlış zamanda
yanlış yerde bulunan insanları ayırt etmeden hedef alan bir terör
saldırısının gerçekleşmediği bir gün neredeyse yok gibidir. Yabancı
Terörist Savaşçılar olgusu bu endişe verici gerçeğin bir tezahürüdür.
Türkiye, Yabancı Terörist Savaşçılardan kaynaklanan tehditte meydana gelen
değişiklikler doğrultusunda uluslararası düzeyde alınan güvenlik
önlemlerinin güncellenmesine yönelik çalışmalara aktif katkı sağlamaktadır.
Bu bağlamda Türkiye, çok boyutlu bir sorunu teşkil eden YTS olgusuyla
mücadele kapsamında 21 Aralık 2017 tarihinde kabul edilen YTS’lere ilişkin
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2396 sayılı karar tasarısına
eş-sunucu olmuştur.
Bu büyüyen tehditle başa çıkabilmek için, etkin, çabuk ve eşgüdüm halinde
küresel yanıtlar verilmesi zaruridir.
Sınır ötesi bir tehdit teşkil eden terörizme karşı uluslararası dayanışma
ve müşterek yeteneklerin de kaydadeğer bir şekilde geliştiğinin
vurgulanmasında fayda görülmektedir. Bu çabalarda, uluslararası toplumu
temsil yeteneğine sahip tek evrensel örgüt olan, ayrıca terörizmle
mücadelenin çeşitli boyutlarını bütüncül bir yaklaşımla ele alma
kapasitesini haiz Birleşmiş Milletler merkezi bir rol oynamaktadır.
Terör eylemlerini cezalandıran ve üye devletleri terörün çeşitli
boyutlarıyla mücadelede işbirliğine zorlayan küresel hukuki bir çerçevenin
olması çok önemlidir. BM, AK ve AGİT gibi uluslarası örgütler bünyesinde
yürütülen danışma ve müzakereler, ortaya konulan belgeler bu yönüyle önem
taşımaktadır.
Buna ek olarak, Güvenlik Konseyi özellikle 1267 ve 1373 gibi kararlar ve bu
kararların uygulanması amacıyla oluşturduğu farklı Komiteler yoluyla
terörle mücadelede aktif bir rol üstlenmiştir.
Aynı zamanda, Birleşmiş Milletler sistemine ait birçok program, ofis ve
ajans teröre karşı belli aktivitelerde yer almak suretiyle üye ülkelerin
etkin terörle mücadele kapasitesi inşa etmelerine yardımcı olmaktadır.
2006 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler Terörle Mücadele Stratejisi
de önem taşımaktadır. Dört temel dayanak üzerine kurulu olan Strateji,
Birleşmiş Milletler Üye Devletlerinin; kim tarafından, nerede ve hangi
amaçla olursa olsun terörizmle mücadele için ortak bir strateji ve
operasyonel bir çerçeve üzerinde anlaştığı ilk örneği teşkil etmektedir.
Türkiye, Birleşmiş Milletler sistemi altında evrensel bir hukuki çerçevenin
geliştirilmesinde aktif bir rol oynamaktadır. Bu bağlamda Türkiye, tüm BM
terörle mücadele araçlarına taraf olmuştur. Küresel Strateji’yi güçlü bir
şekilde desteklemekte ve BM Güvenlik Konseyi kararlarını azimle
uygulamaktayız.
Türkiye ayrıca, ABD’yle birlikte Terörle Mücadele Küresel Forumu (TMKF)
girişiminde bulunmuş ve sözkonusu organa Eylül 2011 -Nisan 2016 arasında
eşbaşkanlık etmiştir. Türkiye, Eylül 2017’ye kadar, TMKF içerisinde AB ile
birlikte Afrika Boynuzu Çalışma Grubu’nun da eşbaşkanlığını yürütmüştür.
TMKF bünyesinde 2016 yılında geliştirilen “Radikalleşmenin Yaşam Döngüsüyle
Mücadele Araç Seti” konulu girişime ve 2017 yılında geliştirilen “Kamuya
Açık Hedeflerin Terör Saldırılarından Korunmasına İlişkin Antalya
Memorandumu”na ülkemiz ABD ile birlikte öncülük etmiştir.
Türkiye, DAEŞ’e Karşı Küresel Koalisyon içinde aktif bir üyedir ve
koalisyon içerisindeki YTS çalışma grubuna eşbaşkanlık etmektedir. Ayrıca,
terör örgütünün Suriye ve Irak’taki etki alanlarına darbe vuran terörle
mücadele amaçlı askeri harekatları yürütmüştür.
Ülkemiz, YTS’lerle mücadele bağlamında gerekli önlemleri esasen BMGK’nın
konuyla ilgili 2178 (2014) sayılı kararından önce almaya başlamıştır. Bu
çerçevede, yabancı terörist savaşçıların bölgeye akışını engellemek için
güvenlik önlemlerini artırmış, bu çerçevede güvenlik riski yarattığı
değerlendirilen şahıslara ülkeye giriş yasağı konulmuştur. Keza, terör
örgütleriyle ilişkisi olduğundan şüphelenilen ve yasadışı yollarla ülkemize
giriş yapan yabancılar ilgili kurumlarımızca tespit edilerek idari gözetim
altına alınmakta ve “Geri Gönderme Merkezlerine” sevk edilmekte ve
sonrasında sınır dışı edilmektedir. Çeşitli havalimanı ve otobüs
terminallerinde kurulan Risk Analiz Gruplarınca şüpheli görülen yabancılar
kontrol edilmekte ve gerektiğinde ülkeye girişlerine izin verilmemektedir.
Güvenlik güçlerimiz ayrıca yurt içinde DAEŞ, El-Nusra ve El Kaide iltisaklı
olduğu tespit edilen çevrelere yönelik kapsamlı operasyonlar icra
etmektedir.
Türkiye, küresel bir karapara aklama karşıtı ve terörizmin finansmanıyla
mücadele organı olan Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) de bir üyesidir.
Türkiye, FATF tavsiyelerine bütünüyle riayet etmek için terörizmin
finansmanıyla mücadele konusunda mevzuatını ve uygulamalarını sürekli
gözden geçirmektedir. Türkiye ayrıca, FATF bünyesinde ABD‘yle birlikte,
2015 yılında DAEŞ’ın finansmanına ilişkin bir rapor hazırlamıştır.
Türkiye’nin finansal istihbarat birimi olan Mali Suçları Araştırma Kurulu
(MASAK) ulusal düzeyde savcılar ve kolluk kuvvetleri ile işbirliği ve
eşgüdüm içerisinde faaliyet göstermektedir. MASAK ayrıca, EGMONT Grubu
aracılığıyla diğer finansal istihbarat birimleri ile işbirliği
içerisindedir ve FATF’in çalışmalarına aktif olarak katkı sağlamaktadır.
Türkiye, terörizmin finansmanını cezalandıran ve teröristlerin mal
varlığını donduran 1267 ve 1373 sayılı BMGK kararlarının etkin bir şekilde
uygulanması için FATF tavsiyeleri ile uyum içerisinde hukuki bir çerçeve
hazırlamıştır.
Terörizmin başta uyuşturucu kaçakçılığı olmak üzere, çeşitli örgütlü suçlar
vasıtasıyla finanse edildiği tüm platformlarda kabul edilen bir olgudur. Bu
sorunun çözümü için uluslararası işbirliğini gerektiren ortak bir
sorumluluk bilinci geliştirilmelidir. Türkiye de konuya bu anlayışla
yaklaşmakta ve ulusal düzeyde attığı adımların yanısıra, bölgesel ve
küresel düzeyde işbirliğinin pekiştirilmesine yönelik çabalara da kuvvetle
destek olmaktadır. Bu çerçevede, BM Uluslararası Uyuşturucu ve Suç Ofisi
(UNODC) ile yakın bir işbirliği yürütülmektedir. UNODC’nin çalışmaları
başlıca iki Komisyon tarafından belirlenmektedir. Bunlardan Uyuşturucu
Maddeler Komisyonu (UMK), UNODC’nin uyuşturucuyla mücadele çerçevesinde
Uyuşturucu Kontrol Programına yönelik çalışmalarını belirlerken, Suçun
Önlenmesi ve Ceza Adaleti Komisyonu (SÖCAK) da suçla mücadele bağlamındaki
yönergesini ve Suç Programının içeriğini belirlemektedir.
Ülkemiz, terörle mücadelede uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesine
yönelik çalışmalar kapsamında, BM ve bölgesel kuruluşların kapasite
geliştirme çabalarına katkıda bulunmanın yanısıra, talep eden ülkelerle de
ikili düzeyde kapasite geliştirme programları gerçekleştirmektedir.
Sözkonusu eğitim programlarının gerçekleştirilmesinde Bakanlığımız ve
İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü yakın eşgüdüm içerisinde
çalışmaktadırlar. Diğer taraftan, çok sayıda ülkeyle güvenlik işbirliği
anlaşmaları imzalanmış olup, yeni anlaşmalara dönük müzakereler de
sürmektedir.