Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile Ortak Basın Toplantısı 11 Ağustos 2012, İstanbul

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Değerli basın mensupları, bugün çok değerli mevkidaşım ABD Dışişleri Bakanı Sayın Hillary Clinton’ı son 5 ay içinde üçüncü kez ülkemizde ağırlamaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Şubat ayında benim Amerika’ya gerçekleştirdiğim ziyaret sonrasında Sayın Clinton, 1 Nisan’da Suriye’nin Dostları Toplantısı, 6 Haziran’da Terörle Mücadele Küresel Forumu çerçevesinde ülkemizi ziyaret etmişlerdi. Son olarak da Cenevre ve Paris’te Suriye bağlamında yapılan birisi Birleşmiş Milletler inisiyatifi olarak, diğeri de Suriye’nin Dostları Grubu toplantılarında görüşme yapmıştık.

Bugün tekrar bir araya gelerek özellikle Suriye bağlamındaki son gelişmeleri ele aldık. Tabii Cenevre toplantısı sonrasında hem alanda, hem de diplomatik çerçevede çok önemli gelişmeler yaşandı. Maalesef Cenevre’de mutabık kaldığımız geçiş planı çerçevesinde çalışmaları yürüten Birleşmiş Milletler ve Arap Ligi Özel Temsilcisi Sayın Kofi Annan’ın istifasından sonra diplomatik çalışmalarda çok ciddi bir kesinti durumu ortaya çıktı. İsterdik ki, uluslararası toplum bu konuda tek bir vücut halinde hareket edebilsin ve alanda gittikçe de kötüleşen duruma müdahil olabilsin. Ancak maalesef Kofi Annan’ın istifası, diplomatik çalışmaların alandaki duruma yansımasını etkilemektedir. Ve alanda da insani durum gittikçe daha vahim bir hal alıyor. Biz bugün bu konuda geniş bir görüş alışverişinde bulunduk.  Bugün itibariyle Türkiye’ye sığınan mültecilerin sayısı 55 bini aştı ve her gün 2-3 bin mülteci Türkiye sınırından ülkemize giriş yapıyor.

Biz her zaman söyledik, Suriye’den gelen dostlarımız, kardeşlerimiz Türkiye’de kendilerini evinde hissedecek şekilde imkânlarımızı seferber ettik, ediyoruz. Ancak bu mülteci sayısındaki artış, Suriye’de insani durumun ne kadar kötüleşmiş olduğunun açık bir göstergesi. Ve tabii bu yükün üstlenilmesi konusunda uluslararası toplumdan çok daha geniş bir dayanışma beklediğimiz de açık. Yine, Suriye’deki durumun bu hali, bu kötü gidiş devam ettiği sürece insani durumun kötüleşmesini de göz önüne aldığımız için bir an önce Suriye’de bu insanlık trajedisine son verecek kararlı adımların atılması en temel dileğimiz.

Son olarak Halep’teki gelişmeler hepimize kaygı veriyor, Halep’te yerleşik mekânlara hava kuvvetleriyle yapılan saldırılar, hem büyük bir insan katliamına, hem de büyük bir tarih katliamına yol açıyor. Uluslararası toplumun artık bu katliama açık ve net bir şekilde dur diyecek adımları atması lazım. Ve Sayın Clinton’la bu konuları, birlikte atılabilecek adımları geniş bir çerçevede ele aldık.  Ayrıca, Suriye’de geçiş sürecinin en kısa sürede tamamlanması ve bu geçiş sürecinde herhangi bir güç boşluğun oluşmaması konusunda da mutabık kaldık. Böylesi bir güç boşluğundan istifade etmek isteyen başta PKK olmak üzere terör gruplarına karşı her türlü tedbiri almamız gerektiği konusunda da ortak bir perspektife sahibiz. Gerek Türkiye’nin, gerek Amerika Birleşik Devletleri’nin bu konuda atacağı adımlar çerçevesinde ortak çalışmalar yapma kararlılığı var. Önümüzdeki dönemde Suriye’deki gelişmeleri yakından takip edeceğiz ve bütün ekiplerimizle birlikte ortak değerlendirmeler yapacağız. Ayrıca, önümüzdeki dönemde yine Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde ve Suriye’nin Dostları Grubu olarak atayacağımız adımları da bugün gözden geçirdik. Dolayısıyla bu çok zamanlı ziyaret hem alandaki gelişmeler, hem insani durum, hem de diplomatik çabalar hususunda çok kapsamlı bir istişare imkanı oluşturdu. Bundan sonra da istişarelerimizi daha yakından telefonla ve gerekirse bizzat biraraya gelerek sürdürme kararlılığını da ifade ettik.

Ayrıca, diğer bölgesel konuları da ele aldık. Mısır’da Mısır askerlerine yapılan saldırı konusu başta olmak üzere bu konudaki üzüntümüzü dile getirdik. Lübnan, Irak, Ürdün’de, Suriye’nin diğer komşu ülkelerinde yaşanan gelişmeleri de yine istişare etme imkânı bulduk. Ben kendisine tekrar hoş geldiniz diyorum ve sözü kendisine veriyorum.

ABD DIŞİŞLERİ BAKANI HILLARY CLINTON- Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Tekrar burada olmak, İstanbul’da olmak benim için büyük bir zevk.

Ben de öncelikle PKK saldırılarında 2 gün önce hayatını kaybeden Türk askerleri için taziyelerimi sunarak söze başlamak istiyorum.

Bizim çok uzun zamandan beri konsültasyonlarımız, görüş alışverişlerimiz devam etmekte. Suriye’nin Dostları Toplantısıyla başlamıştı bu, ama o dönemden bu yana Suriye’deki sıkıntılar daha da derinleşti ve rejim şu anda şiddetini daha da artırarak saldırılarda bulunmakta ve gerçekten çok yüksek düzeyde zarar vermekte. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu bir karar çıkardı ve bu kararla birlikte Esad rejimini kınadı ve barışçıl, siyasi bir geçiş için çağrıda bulundu. Ama Rusya ve Çin, Güvenlik Konseyindeki gerekli eylemlerin önünü tıkadı. Bugün Birleşik Devletler ve Türkiye’nin birlikte neler yapabileceğini tartıştık. Uluslararası dostlar olarak Suriye içerisinde ve Suriye dışarısında neler yapabiliriz ve orada artarak devam eden insani ve politik krizi sona erdirmek için neler yapabiliriz bunu ele aldık.

Üç tane temel önceliğimiz var. Bunlardan birincisi; muhalefetin çabalarını destekleyip şiddetin durdurulması ve Esad olmadan demokratik ve özgür  bir Suriye’ye erişilmesi. Amerika Birleşik Devletleri muhalefete silah dışı yardımını ve mali yardımını ve iletişim yardımını sürdürmeye devam edecektir. Aynı zamanda farklı şekillerde de desteklerimizi sürdürüyoruz. Bugün Amerikan ve Türk ekipleri arasında notlarımızı birbirimizle paylaştık ve ortak bir operasyonel resim ortaya koymak istedik. Bu sayede biz kendi aramızdaki işbirliğini iyileştirmeyi, artırmayı ve şiddeti durdurmak isteyen herkesle işbirliği yapabilmeyi sağlamayı amaçlıyoruz. Ve dışarıdan da Suriye’deki şiddetin durabilmesi için elimizden gelen baskıyı devam ettireceğiz. Dün Washington’da İran, Hizbullah ve Suriye arasındaki bağlantıların kesilmesi için gerekli adımların atılması kararlaştırıldı ki bu sayede Esad rejimi daha erken bir şekilde gidebilsin.

İkinci önceliğimiz ise, Esad rejiminin yaptığı saldırılar sonucu ortaya çıkan ağır insani krizi hafifletmek ve ortadan kaldırmaktır. 2 milyon kişi Suriye içerisinde şu anda yardıma muhtaç ve 140 binden fazla insan da Suriye’nin komşuları olan ülkelere sığınmış durumda. Sayın Bakanın da söylemiş olduğu gibi yaklaşık 50-55 bin kişi şu anda Türkiye’de ve daha fazlası da muhtemelen yolda buraya geliyor.

Ben, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine ve halkına çok cömert konukseverliğinden dolayı şükranlarımı sunmak istiyorum. Güvenlik için ülkelerini terk edip buraya gelen erkeklere, kadınlara ve çocuklara siz sadece sınırlarınızı değil kollarınızı ve kalbinizi de açtınız.

Türkiye’deki kamplarda yaşayan bir küçük kadın grubuyla da bir araya gelme fırsatım olmuştu ve tüm mülteciler, sığınan tüm Suriyeliler gerçekten Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin yapmış olduğu bu konukseverliği, bu cömertliği takdirle karşılamaktadır.

Rejim kuvvetleri şu anda köyleri yakmakta ve bizim orada görmüş olduğumuz insanlar köyleri yıkılmış, evleri yakılmış insanlar. Türkiye’nin bu noktada bu kurbanlara göstermiş olduğu cömertlik ve göstermiş olduğu yardım gerçekten çok önemli. Suriyeliler şu anda Türkiye’de gıda, eğitim, sağlık gibi hizmetler alıyorlar ve bunun tabii ki Türkiye’ye bir maliyeti var, biz bunu takdir ediyoruz.

Bugün bir plan duyuruyoruz, ek 5 milyon dolar Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine aktaracağız. Uluslar arası Göç Örgütü’ne de 5 milyon dolar aktaracağız Türkiye’deki Suriyelilerin finansmanı için. Yaklaşık 82 milyon dolarlık bir yardım yapıldı. Bu yardım gıda için, hijyen kitleri, battaniye ve diğer insani yardım unsurları için kullanılacak. Bu rejimin ne kadar zaman içerisinde yıkılacağını şu anda tam olarak göremiyoruz, ama bizim önümüzdeki bir numaralı görev şu anda; sonradan ortaya çıkacak duruma kendimizi hazırlamak. Tabii ki Suriyeliler bu dönüşümün liderliğini yapmak durumunda ve bu dönüşümle birlikte siyasi enstitülerini, siyasi kurumlarını tesis etmek durumundalar. Güvenliği oluşturmak ve ülke içerisinde kimyasal silahlar da dahil olmak üzere rejim sonrası boşta kalabilecek olan ve ülkenin yıkımına sebep olabilecek olan silahların bulunması ve temizlenmesi de gerekmekte. Ve tabii ki şu anda devam eden insani sıkıntıların da ortadan kaldırılması gerekmekte. Dolayısıyla uluslararası camianın üzerindeki sorumluluk, şu anda bu durumun planlanmasının yapılmasıdır.

Şimdi muhalif gruplar ayrıntılı geçiş planı için Kahire’de buluşacaklar. Esad sonrası dönemde Suriye’nin birleşmiş, çoğulcu ve demokratik bir yapı içerisinde olmasını istiyoruz. Bugün bu planı nasıl destekleriz diye birbirimizle görüş alışverişinde bulunduk. Aynı zamanda da ortaya çıkabilecek olan durumlara nasıl müdahale edilebileceği, nasıl bunların desteklenebileceği şeklinde de görüşlerimizi ortaya koyduk. Önümüzdeki haftalarla bununla ilgili toplantılar da yapılacak.

Bir aktivist grubuyla bir araya geldim. Öğrenci liderleri, hukuki uzmanlar içeriyordu bu grup. Ve Amerika Birleşik Devletleri onları da destekleyecektir.

Türkiye ile PKK ile mücadelesinde de dayanışmamızı bir kez daha ortaya koymak istiyorum. Bu korkakça, alçakça yapılan saldırılar karşısında hayatını kaybeden Türk askerlerinin ailelerine de başsağlığı dilemek istiyorum.

Esad rejiminin yıkılması sonrasında da aynı şekilde mücadele konusunda, PKK’yla mücadele konusunda desteğimiz devam edecek. Suriye halkının şu anda yaşadığı sıkıntılar var. Ama bu saymış olduğum tüm bu alanlarla ilgili olarak şunu da söylemek istiyorum: Türkiye bir liderdir ve Türkiye’nin ortağımız olmasından gurur duyuyoruz.

Sayın Bakana bir kez daha çabalarından dolayı, Suriye halkına yardım konusundaki çabalarından dolayı teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Bugün öğleden sonra Sayın Başbakanla ve Sayın Cumhurbaşkanıyla da görüşmelerimiz olacak, başka konuları da ele alacağız. Böylesi kritik bir zamanda görüş alışverişi yaptığımız için teşekkür ediyorum.

SORU- Sayın Clinton, muhalif aktivistlerle olan toplantınızla ilgili biraz daha ayrıntıya girer misiniz lütfen? Yani bir dönüşüme liderlik etme konusunda siz de hazırlık yapıyor musunuz? Onlara ne tür sorular sordunuz? Sahada çatışmayı kim gerçekleştirecek? Ne tip yanıtlar aldınız bu sorularınıza? Ortak operasyonel bir tablodan bahsettiniz. Ortak operasyonel tablo içerisinde kuzeyde devam eden bir savaş var biliyorsunuz Halep civarında. Kimyasal silahlarla mücadele konusunda herkesin kaygısı var bununla ilgili neler yapılacak?

ABD DIŞİŞLERİ BAKANI HILLARY CLINTON- Görüştüğüm aktivistlerle ilgili şunu söyleyebilirim: Onlardan her birinin ne yaptığıyla ilgili bir açıklama aldım. Bu insanlar erkekler ve kadınlardan oluşmakta. Ve bu insanlar çoğulcu, demokratik kapsayıcı bir Suriye hayali kurmakta ve hepsi bunun için de kendi üzerlerine düşen görevi yerine getirmekteler. Ve tabi ki özgür bir basın olmadığı için şu anda Suriye içerisinde onların anlattıkları haberleri de aldık.

Bir başka görüşmemiz, bir başka konu ise; tabi ki şu anda Suriye içerisinde meydana gelen birçok istismar ve bunların belgelenmesi lazım. Ve Suriye halkı yeni bir hükümet kurduğu zaman bu yapılmış olan istismarları yargı önüne getirebilmeli bu sayede.

Bu insanlarla konuştuğumuz zaman Suriye içerisinde kadınlara karşı işlenen suçlar ve istismarların neler olduğunu da bize anlattılar. Rejimin oradaki kadınlara yapmış olduğu istismarları anlattılar. Kadınlar da yeni oluşacak yapı içerisinde seslerini duyurabilmeliler, katılımcı olmalılar ve geçişin temelinde de bunun olması lazım.

Yine öğrencilerin, üniversite kampüsleri içerisinde barışçı protestolar gerçekleştiren ve muhalefeti desteklemeye çalışan öğrencilerin, temsilcileriyle de bir araya geldik ve onlar da dışarıdaki muhalefet arasında bir birliğin olmamasından şikayet ettiler ve gerek Suriye içerisinde, gerekse de Suriye dışında önümüzdeki dönem için birleşik bir cephe oluşturulması gerektiğini ortaya koydular. Bir tane genç adam vardı Halepli. Ve tank ve hava saldırılarına karşı bu insanlar orada direniyorlar. Ve sahadakilerin de daha fazla acı çekmesine müsaade edilmeden desteklenmeleri gerektiğini bizlerle paylaştı. Bu çatışmayı en hızlı bir şekilde durdurmamız lazım, ama neticesinde de daha fazla ölüm, yaralanma ve yıkımın olmaması lazım. Yani bu genç aktivistten gerçekten çok etkilendim. Ve gerçekten de bizim şu anda halihazırda sunmakta olduğumuz yardımları biraz daha güçlendirmemiz gerektiği kanaatine vardım. Birleşik Devletler olarak biz 25 milyon dolarlık silah dışı yardım yapmaktayız ki bunlar daha çok iletişim aracı olarak yapılan yardımlar. Dolayısıyla biz buradaki insanlara onların da hayatını tehlikeye atmadan nasıl yardım edebileceğimizin de yolunu bulmak durumundayız.

Planlamayla alakalı olarak da bugün Sayın Bakanla üzerinde mutabık olduğumuz bir şey de, ortak operasyonel plandı. Bu da, bu çatışma süresince başından bu yana yaptığımız bir şey zaten. Bu planın ayrıntılarına burada girmek istemiyorum. Hükümetlerimiz arasında öncelikle bunlar teati edilmek durumunda. Ama iki bakanlık olarak biz bunun koordinasyonunu gerçekleştiriyoruz. Ama istihbaratlarımız, askeriyelerimiz bu noktada çok önemli sorumluluk ve rollere sahipler, oynamaları gereken roller var. Bir çalışma gurubu oluşturulup bu koordinasyonu sağlayabiliriz. Sayın Bakan ve benim gerçekten çok fazla görevimiz var. Sürekli olarak başka işlerle de uğraşıyoruz. Dolayısıyla da, sizin de bahsetmiş olduğunuz kimyasal silahların kullanılabilme olasılığı da var. Ve Suriye rejiminin kimyasal silah kullanması bütün dünya için bir kırmızı çizgi zaten. Tabi ki diğer taraftan da tıbbı ve acil durum yardımlarının da yapılması gerekmekte. Ve kimyasal silah stoklarının yanlış ellere geçmemesini sağlamak durumundayız.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Bu ortak yapacağımız çalışmalar konusunda Sayın Clinton’un ifade ettiği ortak çalışma grubu ve o çerçevelye birlikte aslında iki ana hususta yoğunlaşacağız. Birincisi; olabilecek olumsuz senaryolara karşı Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri olarak ve uluslararası toplum olarak nasıl tepki vereceğiz, bunun planlaması. Bu olabilecek olumsuz senaryolar içinde Halep’teki son gelişmelerin de açıkça gösterdiği gibi büyük bir insani göç dalgası yaşanması olasılığı da var. Birtakım düzensizliklerden, güç boşluğundan istifade eden bazı gruplar, son zamanlarda bazı yerlerde gördüğümüz gibi, kendi kontrollerini kurmaya kalkabilirler. Ve tabii kimyasal silahlarla ilgili potansiyel bir tehdit zaten sözkonusu. Bütün bu olumsuz senaryolar üzerinde birlikte ve uluslararası toplumun bu konuda kaygı duyan diğer aktörleriyle birlikte yapacağımız çalışmalar konusunu planlamak. Tabii mesela büyük bir mülteci akını olduğunda bu mültecilerin Suriye içinde korunması bir insani koruma misyonunu beraberinde getirebilir. Her zaman ifade ettiğimiz gibi, Suriye’deki mazlum halka her türlü korumayı sağlarız. Ama ya bu halk içeride, şehirlerde, meskun mahallerde sürekli hava bombardımanın altında yaşıyorsa, her gün helikopterle, uçaklarla, toplarla, tanklarla meskun mahaller bombalanıyorsa ki bu birçok yönleriyle savaş suçları içine girebilecek şekilde işlenen, yapılan saldırılardır, o zaman ne olacak. Bu konuda artık uluslararası toplumun sessizliğini bozması ve sadece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi içindeki bir takım müzakerelerin dışında da alınabilecek tedbirleri görüşmesi lazım. Bu konulardan birinci derecede etkilenen ülke Türkiye’dir. Biz elimizden gelen her türlü çabayı gösteriyoruz. Şimdi Amerika Birleşik Devletleri’yle birlikte eskiden olduğu gibi zaten ciddi bir koordinasyon var aramızda. Şimdi olabilecek bu olumsuz senaryolara önceden hazırlıklı olmamız gerektiği kanaatiyle daha pratik, doğrudan sonuç alıcı çalışmalar yapma kararı aldık.

İkincisi de; bütün bu geçiş döneminden sonra ortaya çıkacak yeni Suriye’nin kamu düzeninin sağlanması, bu yeni Suriye’de herhangi bir şekilde etnik ve mezhep çatışmasının olmaması ve düzenli bir geçişin temin edilmesi için yine birlikte ve uluslararası toplumla beraber atacağımız önemli adımlar olabilir. Şimdiden de buna hazırlanmak lazım. Bu konuda gerek olumsuz senaryolar, gerekse Suriye’de olabilecek muhtemel gelişmeler konusunda hiçbir şekilde bir sürprizle karşı karşıya kalmak istemiyoruz. Türkiye’nin kendi stratejik hazırlıkları hep olmuştur. Amerika Birleşik Devletleriyle birlikte zaten bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da koordinasyonumuz vardı. Bunu daha intensif, daha sonuç alıcı bir niteliğe dönüştürme kararı aldık. Bu açıdan bu görüşmemiz son derece faydalı bir alt yapı oluşturdu.

SORU- Aslı Aydıntaşbaş, Milliyet.

Sayın Clinton, Suriyelilerle bir araya geldiğinizi söylediniz. Ama Suriye içerisinde ya da dışarısında görüştüğümüz Suriyeliler gerçekten uluslararası camiadan hayal kırıklığına uğradıklarını söylüyorlar müdahale edilmemesi, yanıt verilmemesi konusunda. Siz aynı zamanda silah dışı yardımlardan bahsettiniz ve Esad dönemi sonrası yapılanma için yardımlarınızdan bahsettiniz. Ama Halep gibi diğer büyük şehirler, Halep’le birlikte şu anda ağır bombardıman altında ve insanlar hayatlarını kaybediyorlar. Uçuşa kapalı bölge, güvenlik bölgesi gibi somut bir yardım ya da somut bir uygulama olacak mı? Ya da BM Güvenlik Konseyinden günlük yaşamı etkileyen bir karar çıkacak mı?

Türk kamuoyunda da şu anda potansiyel PKK varlığıyla alakalı Suriye’nin kuzeyinde önemli bir endişe var. Sizin değerlendirmenize göre bu sizi endişelendiren bir durum mu ya da PKK’nın Suriye içerisindeki gücüne veya potansiyeline baktınız mı?  

ABD DIŞİŞLERİ BAKANI HILLARY CLINTON- Teşekkür ediyorum.

İlk sorunuzla alakalı olarak sorunuz içerisinde değindiğiniz konu Sayın Bakanla üzerinde mutabakata vardığımız ve daha ayrıntılı analiz yapılması gereken konuların başında geliyor. Yani biz her türlü potansiyel adımı görüşüyoruz. Ama yoğun analiz yapmadan somut adım atılamıyor. Operasyonel planlama yapmadan somut adım atılması zor. Sadece bu hayal kırıklığını değil, aynı zamanda Suriye halkının öfkesini de aslında paylaşıyoruz. Çünkü bu öfke rejimin yaptıklarından dolayı ortaya çıkıyor ve şu anda buradaki vahşet, buradaki zulüm gerçekten çok fazla. Ve hiç şüphe yok ki Sayın Bakanın da, benim de aklımızda hep var. Yapabileceğimiz bir şey varsa bu kan akışını azaltabilmek için bunu yapmaya hazırız. Ama daha fazla kan dökülmesine veya daha fazla saldırıya neden olabilecek bir şey yapmak istemiyoruz. Biz acil durum planlamamızı yapıyoruz, olasılık planlamalarımızı yapıyoruz, önümüzde çok uzun bir liste var. Ve bu liste üzerinden geçtik bugün sabah, tüm konuları ele aldık. Esad’ın düşmesi kaçınılmaz, ama bundan önce gerçekten çok dikkatli olmamız lazım, her zaman için şunu unutmamamız lazım: Birincisi bizim amacımız Esad rejiminin ortaya koymuş olduğu kan dökmeyi, vahşeti azaltmak bunu mümkün olduğu kadar azaltmak ve de ortaklarımız olarak Suriye halkına biz yardım ederken Esad sonrası demokratik, çoğulcu bir toplum ve hükümetin orada oluşturulması ve daha iyi bir geleceği insan haklarına saygıyla birlikte onların tesis edilebilmesidir.

PKK’yla ilgili olarak ise şunun altını çizmek istiyorum: Amerika Birleşik Devletleri, Türk müttefiklerimizin savunmasında onlara destek verme konusunda kararlılıklarını artırarak devam ettirmektedir. Ve birçok bölgesel güvenlik sıkıntısı var şu anda karşımızda. Ve bu nokta da PKK’ya karşı Türkiye ile omuz omuza sıkı bir şekilde duruyoruz.

Sizin sorunuz şuydu: PKK’nın aktivitelerinin Suriye içerisinde otorite boşluğundan dolayı artabilir mi bundan endişe duyuyor musunuz? Cevabım evet. Biz teröristler konusunda, PKK konusunda, El-Kaide konusunda ve diğer teröristler konusunda şu anda Suriye halkının özgürlük için meşru mücadelesini fırsat bilip bunu istismar etmelerini endişe olarak görüyoruz. Ve belki de diğerlerine karşı bu meşru müdafaayı kullanıp saldırı da düzenleyebilirler. Türkiye’nin PKK’yla mücadelesinde biz Türkiye’yi destekliyoruz ve bunu yapmaya da devam edeceğiz. Türkiye’nin ve Türk halkının bu ulusun bu tip bir terörizmden zarar görmemesi için elimizden geleni yapacağız, yapmaya devam edeceğiz.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Teşekkür ederiz.