Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu’nun ABD Dışişleri Bakanı John Kerry İle Ortak Basın Toplantısı, 1 Mart 2013, Ankara

 

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Değerli basın mensupları, Sayın ABD Dışişleri Bakanı, sevgili dostum John Kerry, bugün sizi güzel ülkemizde, başkentimizde görmekten büyük memnuniyet duyuyorum.  Ayrıca, sizi bu tarihi binada ağırlamak da bizim için bir ayrıcalık.

Sayın Kerry ile Senato’daki görevi nedeniyle çok uzun süredir yakın bir işbirliği içindeyiz. Bu nedenle, ABD Dışişleri Bakanlığı görevini üstlenmesi çok güçlü olan ilişkilerimize yeni bir ivme kazandırmıştır. Yeni görevinde kendisine başarılar diliyorum. Yeni göreviyle Türkiye’yi ziyaret etmesinden dolayı da memnuniyetimi ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, bugün ikili görüşmemizin hemen öncesinde Büyükelçiliklerine geçmiş olsun ziyaretinde bulundu. Ben de bir kez daha Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milleti adına kendisine ve Amerikan halkına bu terörist saldırı dolayısıyla geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Rahmetli Mustafa Akarsu’ya rahmet diliyorum. Akarsu’nun ailesini Büyükelçiliklerine çağırmaları da büyük bir jesti, bunun için de teşekkür ediyorum. Değerli gazeteci kardeşimiz Didem Hanıma da acil şifalar diliyorum.  

Sayın John Kerry ile zaten son iki gün Roma’da da birlikteydik. Bazı ortak dosyalarımızı Roma’da ele alma imkanı oldu. Transatlantik akşam yemeğinde İttifakımızı ilgilendiren konuları ele aldık. Dün de Suriye’nin Dostları Grubu’nda Suriye politikasıyla ilgili görüş alışverişinde bulunduk. Ancak, tabii bunlar hep çok taraflı görüşmelerdi. Şimdi ekiplerimizle birlikte, yüz yüze çok daha detaylı olarak bu konuları inceleme imkanı bulduk.

 

İkili ilişkilerimiz mükemmel düzeydedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın, Sayın Başbakanımızın Sayın Obama ile ilişkileri yakın ve çok sık istişare anlayışı içinde yürümektedir. İkili ilişkilerimiz - Sayın Obama’nın ilk göreve geldiği 2009 yılında kullanmış olduğu güzel terminolojiyle - model ortaklık mantığı içinde hızla ilerlemektedir. Sayın Obama Sayın Başbakanımızla en sık görüşme yapan liderlerden biridir. Her konuyu çok açık ve şeffaf bir şekilde paylaşma kültürüne, anlayışına sahibiz. Çok köklü bir ittifak ilişkimiz var, kurumsallaşmış ilişkilerimiz var.

 

Ancak Soğuk Savaş sonrası dönemde, bu kurumsallaşmış ilişkileri alanda, diplomatik anlamda ve operasyonel anlamda güçlü bir şekilde yürütme ihtiyacı da var. Çünkü bugün birçok bölgede, Balkanlar’dan Asya içlerine, Ortadoğu’dan Afrika içlerine kadar uygulamada birçok meydan okumayla karşı karşıyayız.

 

Bu çerçevede, bugünkü toplantımızda da birçok konuyu ele aldık.

 

Her şeyden önce, Amerika Birleşik Devletleri’nin Avrupa Birliği’yle, Avrupa’yla son dönemde “Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı” formülasyonu çerçevesinde geliştirmeyi amaç edindiği ilişkiyle yakından ilgileniyoruz. Bu konuyu Roma’da da görüşmüştük, bugün de detaylı görüştük. Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle Gümrük Birliği ilişkisine sahip olması dolayısıyla, Amerika Birleşik Devletleri’yle olan ticari ilişkilerimiz de göz önüne alındığında bu transatlantik ekonomik, ticari ve yatırım ortaklığı içinde Türkiye’nin güçlü bir konumunun olması gerektiğini paylaştık. Bu konuda çok açık ve net ifadelerle bu vizyonun içinde Türkiye’nin yer aldığını ifade etmeleri önemliydi.

 

Bölgesel konuları detaylı bir şekilde ele aldık, almaya devam edeceğiz. Suriye konusu, Arap Baharı’nda son yaşanan gelişmeler, Mısır, Tunus, Libya ve Fas’ta yaşanan seçim süreçleri ve bu bölgeyle ilgili ortak perspektifimiz, Afganistan’dan çekilme süreci ve sonrasındaki muhtemel gelişmeler, NATO ile ilgili konular şu ana kadar ele aldığımız hususlar. Bütün bu konulara, karşılıklı anlayış içinde ortak bir perspektifle bakıyor olmamızdan büyük memnuniyet duyuyoruz.

 

Türk-Amerikan ilişkileri her iki ülkenin geleceği için de çok önemli ilişkilerdir. Ancak bugün sadece iki ülke değil, uluslararası sistem de, bölgesel ve küresel barış da bu ilişkiye büyük bir ihtiyaç hissediyor. Eminim, Türkiye ile Amerika’nın ortak bir anlayış içinde bu sorunlara yaklaşması, sorunlara kalıcı çözüm bulunmasına büyük katkı sağlayacaktır.

 

Sayın Kerry’nin buradan sonra bölgeye yapacağı ziyaretlerde de ele alacağı konular bağlamında kendisine başarılar diliyorum. Özellikle de Ortadoğu Barış Süreci konusunda güçlü bir iradenin gerek Sayın Kerry’de gerek Sayın Obama’da bu dönemde ortaya çıkmış olmasından dolayı memnuniyetimi de ifade etmek istiyorum. Artık bütün aktörlerin iki devletli, 1967 sınırına dayalı kalıcı bir barış için çaba sarf etmesi elzemdir. Ortadoğu’ya kalıcı barışın gelmesi ve Ortadoğu’da son dönemde yükselen demokrasilerin istikrarlı bir nitelik kazanması, Türkiye’nin ve Amerika’nın ortak perspektifleri içindedir.

 

Tabii Kıbrıs’taki son seçim sonrası durum, Kafkasya’daki dengeler ve diğer ikili konular Balkanlar da dahil olmak üzere Avrupa’daki gelişmeler konusunu da ele almaya devam edeceğiz.

 

Gördüğünüz gibi çok geniş bir perspektifte, çok farklı konular gündemimizdeydi. Biraz sonra Sayın Başbakanımız tarafından kabul edileceğiz, daha sonra Sayın Cumhurbaşkanımız kabul edecekler. Akşam yemeğinde de görüşmelerimize devam edeceğiz.

 

Ben tekrar kendisine hoş geldiniz diyorum. Kendisi Türkiye için yabancı bir sima değil, Türkiye de kendisi için uzak bir ülke değil. Bundan sonra çok sık beraber olacağız. Bu sefer bir günlük kısa bir ziyaret oldu, ama bir dahaki seferlerde inşallah daha uzun kalışlarla bu ilişkilerimizi daha da kökleştirme imkanı bulacağız. Kendisine Dışişleri Bakanlığı görevinde de başarılar diliyorum, tekrar hoş geldiniz diyorum. Hoş geldin John.

 

ABD DIŞİŞLERİ BAKANI JOHN KERRY- Çok teşekkür ediyorum Sayın Bakan Davutoğlu.

 

Kısa bir ziyaret, ama içeriği çok şey dolu. Buradaki ağırlamanızdan ötürü teşekkürlerimi de sunmak istiyorum. Benim için bugün Türkiye’de tekrar bulunmak gerçekten önemli.

 

Toplantımızdan önce bildiğiniz gibi Büyükelçiliğimizde Rahmetli Mustafa Akarsu için düzenlenen bir anma törenine katıldım. Kendisi Büyükelçiliğimizdeki insanları korumak amacıyla hayatını feda etti. Gerçekten çok cesur bir hareketti. Sayın Bakan ve Türk halkına bu kayıptan dolayı taziyelerimi de sunmak istiyorum. Bir anma töreni düzenledik, merhumun ailesi de oradaydı. Eşi ve çocukları oradaydı. Ve hayatını kaybedenler, canlarını verenleri her zaman andığımızı söylemek istiyorum. Bu cesur Türk vatandaşını her zaman hatırlayacağız.

 

Mustafa’nın trajik kaybı hepimize şunu hatırlatıyor aslında: Nereden gelirsek gelelim paylaştığımız ortak bir bağ var. Ve açıkçası şunun da altını çiziyor bu: Gerçekten hoşgörü ruhunu teşvik edilmesine acil ihtiyaç var. Tüm liderlerin yapmış oldukları açıklamalarda, vermiş oldukları demeçlerde bunun altını çizmeleri lazım. Özgürlüğü ve demokrasiyi yayma konusunda çaba gösterilmesi gerekiyor, bu bölgede ve dünyanın geriye kalan kısmında güvenliği sağlarken.

 

Sayın Dışişleri Bakanı ve ben oldukça verimli, oldukça direkt görüşmeler yaptık, aramızdaki ikili konuları ele aldık. Bunların yanı sıra buradaki, yani hem Türkiye’deki, hem Amerika Birleşik Devletleri’ndeki konuları, sıkıntıları da ele aldık, ülkelerimizi birbirine daha yaklaştırmak açısından neler yapacağımızı ortaya koyduk.

 

ABD olarak NATO müttefikimiz Türkiye’nin terörizmin her türlü formuyla, yani bir tarafta El Kaide, diğer tarafta PKK ve diğer bütün terör örgütleriyle mücadelesinde yanındadır. Ve Sayın Bakan size ve ülkenize geçtiğimiz ay yapılan saldırının faillerinin adaletin önüne çıkarma konusundaki yardımlarınızdan ve ayrıca terörizmle mücadelede güçlü bir ortak olmanızdan ötürü teşekkür etmek istiyorum. Bizimki zorlu bir görev, maksimum işbirliği gerektiriyor ve uluslararası çabalara da ihtiyaç var.

 

Dün de Roma’da biraraya geldik. Uluslararası camianın nasıl biraraya gelip Suriye halkını destekleyeceği konusunda da görüş alışverişinde bulunduk. Bir siyasi geçişin sağlanması lazım, o insanların emniyetinin, güvenliğinin ve hak ettikleri özgürlüğün sağlanması lazım. Sayın Davutoğlu ve ben,  müttefikimiz olan diğer ortaklarımızla birlikte, şuna inanıyoruz ki; kendi halkına karşı şiddet uygulayan Esad rejiminin artık meşruiyeti kalmamıştır. Ve şunu da ortaya koymaya devam edeceğiz: Artık Esad rejiminin yapacağı seçimlerin çok fazla bir önemi yok. Akan kanın durulması konusunda gösterdiği kararlılık ve liderlik için Türkiye’ye teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca, ülkenizin sağladığı insani yardımlar – yüz binlerce Suriyeliye kapılarınızı açmanız dahil - dolayı minnettarız.

 

Sayın Dışişleri Bakanı ve ben yine bu noktada önemli ekonomik işbirliğimizi de devam ettireceğimiz konusunda mutabık kaldık. Biliyorsunuz Transatlantik Yatırım İşbirliği ortaklığı söz konusu. Bu Avrupa için, bizim için ve Türkiye için önemli bir fırsat; hem ülkelerimize daha fazla istihdam yaratabileceğiz, hem aramızdaki ilişkileri daha iyi hale getirebileceğiz ve aramızdaki engelleri de daha fazla ortadan kaldırabileceğiz. Sayın Bakanın da bu konuda benimle çalışmayı istediğini biliyorum ve bu konuda nasıl ilerleyeceğimiz konusunda bir anlayış birliğine vardık.

 

Hükümetlerimiz arasında sürekli diyalog var ve ticaret ve yatırımın artırılması amacıyla somut adımlar atılıyor. Bu çabalar sonucunda 20 trilyon dolarlık ticaret hacmine ulaştık ve bunu da artırmaya kararlıyız. Söylemeye gerek yok, halklarımızı müreffeh kılmak için daha yaratıcı yollar bulmak için kendimizi zorlamalıyız, sınırları zorlamalıyız.

 

Yine temel hak ve özgürlüklerin basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün güçlendirilmesi konularını da ele aldık. Ülkeler, uluslar bu hakları korumak durumunda, demokrasiyi korumak durumunda. İnsanlar eğer özgürlüğe ve temel hak ve hürriyetlere saygı duyuyorsa o ülkeler daha müreffeh, o ülkeler daha başarılı. Her iki ülke de kendi yolunda giderek gerek Amerika Birleşik Devletleri, gerek Türkiye bu noktada iki tane farklı model oluşturmakta aslında.

 

Ortak sıkıntılarımız çok fazla olabilir, ama iki ülke olarak ben şunu söyleyebilirim:  İlişkilerimizin güçlendirilmesi konusunda ortak bir anlayış var. Ve birçok sıkıntı konuları önümüzdeki günlerde birlikte ele alacağız diye düşünüyorum. Sayın Bakan ve ben bu noktada güçlü bir şekilde gündemimizin ne olduğunu anlıyoruz ve bu sorunları çözmek içinde birlikte çalışmamız gerektiğini de biliyoruz.

 

Sayın Bakan, Washington’da birçok defa bir araya geldik, dünyanın farklı yerlerinde görüştük şimdi de burada birlikteyiz. Bu noktada zorlu dönemlerde birlikte çalışmamızın faydasını gördük ve işbirliğimizin daha güzel sonuçlar vereceğini de düşünüyorum. Teşekkür ederim.

 

SORU (Matt Lee – AP) -  Sayın Dışişleri Bakanı, Sayın Davutoğlu, geçtiğimiz yıllarda, ancak özellikle de son aylarda siz de dahil olmak çok üst düzey Türk yetkilileri İsrail devleti, Siyonizm ve İsrail halkı hakkında artan şekilde düşmanca açıklamalar yaptı. Bu açıklamalara, sadece bu hafta Başbakan tarafından yapılan açıklamalar değil, ayrıca İsrail’i bir terörist devlet olarak niteleyen, varlığını sorgulayan açıklamalar da dahil.

 

Şunu merak ediyorum: Türkiye bu yorumları yapmakla neyi amaçlamakta? Bu açıklamalar, barış istediğini söyleyen bir ülkeye uyuyor mu?

 

Ve Sayın Kerry’e de sorum olacak; Sayın Dışişleri Bakanına bu akşam bu konuda neler söylediniz, akşam da Sayın Başbakana neler söyleyeceksiniz. Benim soruma Sayın Dışişleri Bakanının vereceği cevabı lütfen dinleyiniz ve sizin bu konudaki yorumunuzu da istirham ediyorum.

 

Ve yarın Mısır’a gidiyorsunuz, Mısır seyahatinizin de beklentilerini sizden almak isterim.

 

ABD DIŞİŞLERİ BAKANI JOHN KERRY- Zannedersem soru ilk size soruldu Sayın Davutoğlu.

 

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Bana yönelttiğiniz soruyla ilgili çok net bir konuyu açıklık getirmek istiyorum. Sorunuzda “hostile remarks” ifadesi var, yani düşmanca açıklamalar. Bakınız şunu bir kez daha burada size ve uluslararası kamuoyuna, kamuoyumuza da açıklamak istiyoruz.

 

Biz hiçbir zaman, hiçbir şekilde, hiçbir ülkeye ve millete dönük düşmanca açıklamalarda bulunmadık. Ama eğer düşmanca bir uygulamadan bahsetmek gerekirse;  açık denizlerde 9 sivil vatandaşımızı - İsrail'in hiçbir hukukunu ihlal etmedikleri halde - hunharca katleden İsrail’in tutumuna düşmanca denebilir. Bütün buna rağmen, biz her zaman İsrail’e bu tutumunu düzeltme imkanı verdik. Onlar bu tutumunu düzeltmek yerine son 2,5-3 yıl içinde eski tutumlarında ısrar ederek gösterdikleri düşmanca tavrı meşrulaştırmaya çalıştılar. Hiçbir açıklama bir insanın kanından daha yüksek bir bedel taşımaz.

 

Burada Ankara’dasınız ve ben size şu soruyu soruyorum - lütfen bu soruyu aynen Tel Aviv’de sorun: Bu 9 masum insanın suçu neydi? Bu 9 masum insan içinde bir de Amerikan vatandaşı var. Amerikan kamuoyuna da bunu sorun; ne oldu ki, düzenli bir orduyla uluslararası sularda seyretmek durumunda olan bir gemiye sanki bir düşman gemisiymiş gibi saldırıda bulunuldu?

 

Türk halkının dostluğu da kavidir, Türk halkına dönük olarak yapılan saldırılara tepkisi de kavi olur. Ve geçmiş asırlara bakarsanız her zaman bizim Yahudi milletiyle ilgili sorunlarla yakından ilgilendiğimize, Yahudilere her zaman kucak açtığımıza, her zaman antisemitizme karşı çıktığımıza bütün tarih şahittir. Bugün de biz antisemitizme en gür sesle karşı çıkan ülkelerin başında geliyoruz. Her türlü ırkçılığa karşı çıkan ülkelerin başında geliyoruz ve bu tutumumuzu sürdüreceğiz.

 

İsrail eğer Türkiye’den olumlu açıklamalar duymak istiyorsa, tutumunu gözden geçirmelidir. Hem bize dönük tutumunu hem de başta Batı Şeria’daki yerleşimler sorunu olmak üzere bölge halklarına karşı olan tutumunu gözden geçirmelidir.

 

Unutmayın ki, Gazze saldırıları olana kadar, Mavi Marmara olana kadar İsrailli yetkililer Türkiye’de en üst düzeyde ağırlandılar. İsrail-Suriye barışını sağlamak için gece gündüz Sayın Başbakanımız, bizler çaba sarf ettik. İsrail-Filistin barışı olsun diye büyük çabalar sarf ettik, yine sarf etmeye hazırız. Sayın Kerry, Sayın Obama bu konuda çok ciddi çabalar içerisine girecekleri bilgisini ilettiler.

 

Türkiye her zaman iki devletli adil bir çözüm için - 1967 sınırlarına dayalı iki devletli bir çözüm için - ne yapılması gerekiyorsa yapmaya hazırdır. Bunu diyen bir ülkenin, herhangi bir başka ülkenin varlığına yönelik bir yaklaşım içinde olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Ama eğer bazı ülkeler - bir ülke - bizim vatandaşlarımızın hayat hakkını açıkça ve düşmanca tehdit etmiş ise, müsaade edin de buna karşı biz açıklama yapma hakkımızı mahfuz tutalım.

 

Bu herhangi bir ülkeye ya da bir topluluğa karşı bir tutum değil. Saldırgan bir tutumla, tavırla ilgili tepkidir. Yoksa biz her zaman Ortadoğu’da barış için her türlü çabayı göstermeye hazırız. Yakın zamana kadar da ne kadar büyük çabalar sarf ettiğimizi - İsrailli yetkililerle birlikte ne kadar büyük çabalar sarf ettiğimizi de - herkes yakından bilir. Şimdi de ben Sayın Kerry’e söyledim. Ne yapılması gerekiyorsa iki devletli barış çözümü doğrultusunda, her türlü katkıyı vermeye Türkiye hazır.

 

ABD DIŞİŞLERİ BAKANI JOHN KERRY- Sayın Dışişleri Bakanının açıklamasına ilişkin tepkimi sordunuz.

 

Ben bu noktada, bu bölgede barışa gidecek bir orta yol bulunması, çeşitli farklılıkların giderilmesi konusunda çaba sarf etmemiz gerektiğini söylemek istiyorum. Sayın Dışişleri Bakanı da zaten dile getirdi. Sayın Dışişleri Bakanı ile bu konuda çok açık ve dürüstçe bir görüş alışverişi yaptığımızı düşünüyorum.

 

İki yıldan bu yana kendisinin işaret ettiği konu üzerinde çalışıyorum. Bir çözüm bulunacağına inanıyorum. Ancak, sorunuzun ve diğer birçok sorunun kökünde de yatan bu durumun Viyana’daki konuşma sonrasında daha karmaşık bir hal aldığını düşünüyorum. Bu konuyu Sayın Bakanla ele aldım, Sayın Başbakanla da görüşeceğim. Yaptığımız açıklamalar bizim tavrımızı göstermektedir. Beyaz Saray bu konuda çok sarih bir açıklama yaptı. Bu çerçevede dile getirilen ifadelerle aynı fikirde değiliz ve kabul edilemez buluyoruz.

 

Bununla birlikte, Türkiye ve İsrail, her ikisi de Amerika Birleşik Devletleri’nin hayati müttefikleridir. Söylemlerin ötesine geçilebilmesi amacıyla birlikte çalıştıklarını ve bu ilişkinin değiştirilmesi için somut adımlar attıklarını görmek istiyoruz. Bunun mümkün olduğunu düşünüyorum. Bu noktada içerisinde bulunan ortamda zaten birçok sıkıntı var ve böylesine sıkıntılı bir ortamda İsrail ve Türkiye’nin gerekli adımları atması ve bu adımların sonunda da köklü işbirliklerine geri dönmeleri elzem görülmektedir. Yani bu tip tartışmaların ötesine geçmemiz lazım.

 

Sayın Dışişleri Bakanı bana gerçekten bu yönde samimi bir istekleri olduğunu ifade ettiler. Onun da tabi ki görüşleri var, benim de görüşlerim var bu çözümün nasıl sağlanabileceği konusunda. Tabi ki bir yol bulunulabilmesi lazım. Yani bu noktada açık bir taahhüt görüyoruz ve bu taahhüt de önemli. Türkiye iki devletli çözüme kendine adamış bulunmakta, barış sürecine katkı yapma konusunda kararlı ve elinden geleni yapıp Amerika Birleşik Devletleri’yle birlikte bunu gerçekleştirme konusunda istekli. Burada bulunmamın nedenlerinden biri de bu ve bu konuda biz çalışmaya devam edeceğiz.

 

SORU (Sevil Küçükkoşum – HDN) - Ben sorumu Sayın Kerry’e yöneltmek istiyorum Suriye hakkında. Suriye olayları ilk patlak verdiğinde Amerikan Yönetiminden sert bir tepki görmüştük, ancak aradan geçen zaman içerisinde Washington’ın Suriye muhalefetinin beklediği desteği vermediğini de gördük. Hatta, bölge ülkeleri olarak özellikle Türkiye bu konudaki en ağır yükü yüklendi.

 

Dün Roma’da yaptığınız toplantı, bugün Ankara’daki yaptığınız görüşmelerin ardından, gerek Suriye’ye insani yardım koridorları, gerekse Suriye muhalefetine verilecek destekle ilgili nasıl somut adımlar atılabilir? Bu konuda Türkiye’yle Amerika ne yönde işbirliği yapabilir?

 

Bunu sormak istiyorum, teşekkürler.

 

ABD DIŞİŞLERİ BAKANI JOHN KERRY- Çok teşekkür ederim. Şunu söylemek istiyorum: Amerika Birleşik Devletleri başından beri Türkiye’yle aynı amaç doğrultusunda çalışıyor. Sadece aynı amacı paylaşmıyoruz, aynı zamanda farklı adımlar da attık, bunların bazıları birlikte atılmış adımlar, bazılarıysa münferit olarak atılmış adımlar Suriye’deki sorunu çözmek için.

 

Ben öncelikle şunun altını çizmek istiyorum: Her iki ülke de birinci önceliğin siyasi çözüm olduğuna inanıyor. İnsanların yaşamını kurtarmak istiyoruz biz, buradaki şiddeti daha fazla artırmak değil.

 

Ama şu konuda da oldukça açacağız: Biz ülke içerisinde Suriye halkının birlik ve özgürlüğünü sağlamak istiyoruz, bu doğrultuda birlikte çalışıyoruz; sadece Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri olarak değil, çok büyük bir ülke grubu olarak. Ve bu ülke grubu içerisindeki ülkeler kendi kanunlarına göre, kendi kabiliyetlerine göre farklı adımlar atıyorlar.

 

Tabi ki ilk aşamalarda kime yardım edeceğiz ya da oradaki muhatabımız kimdir şeklinde bazı tereddütler olmuştur, bu doğrudur. Ama şimdi artık Suriye muhalefeti daha fazla birlik olmuş durumda ve kim sorusuna yanıt tabi ki belirginleşti ve çabalarımız devam ediyor.

 

Türkiye’yle Amerika Birleşik Devletleri birlikte bazı yaptırımlarda bulundu Esad rejiminin savaş makinesine giden kaynağın azaltılması amacıyla. Suriyeli muhalefetin daha fazlasını yapabilmesi konusunda birlikte adımlar attık. NATO’nun Patriot füzelerinin Türkiye’ye gelip konuşlandırılması ve bu sayede Türk sınırının koruma altına alınmasında birlikte çalıştık, insani yardım çalışmalarında birlikte çalışıyoruz.

 

Ve Türkiye’nin 10 binlerce, yüzbinlerce Suriyeliye kapılarını açtı. Yani kamplarda yaşayanların sayısı 182 bine ulaştı zannedersem, 200 bin kişide kampların dışında yaşıyor. Toplam da 300 bini aşkın Suriyeliye evsahipliği yapıyorsunuz.

 

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU:  Evet. Yaklaşık 400 bine ulaştı.

 

ABD DIŞİŞLERİ BAKANI KERRY: Türkiye’nin bu konuda oynadığı rolü gerçekten takdir ediyoruz.  Ve hatırlatmak isterim ki, ABD olarak 385 milyon dolarlık bir kaynak ayırdık kamplarda kalan Suriyeliler için - hem bu insanlara yiyecek vermek, hem de bu insanların güvenliğin sağlanması açısından.

 

Biz Suriye’de barışçıl ve siyasi bir geçiş dönemi istiyoruz. Ama tabi ki Roma’daki toplantıda çıkan sonuçla aynı şekilde şu konuda da kararlıyız: Biz birlikte çalışacağız, kararlıyız Suriye’deki ortamı düzeltmek için. Bu noktada oradaki bütün ülkeler aynı fikirdeydi. Şimdi artık daha fazlasını yapma vakti ve Esad rejiminin de bir şekilde anlaması lazım ki, uluslararası camia Esad rejiminin hedef gözetmeksizin siviller üzerine Scud füzeleri atmalarına müsaade etmeyecek, Suriye sokaklarını bombalamasına müsaade etmeyecek.

 

Bu kararlılık 2 gün önce Roma’da başladı ve eminim ki Türkiye’nin ve diğer ortaklarımızın da katkılarıyla, çabalarıyla önümüzdeki dönemde de devam edecek.

 

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Soru Sayın Kerry’e olmakla birlikte bir hususu paylaşmak isterim.

 

15 Mart’ta Suriye’deki barışçıl gösterilerin başlamasının ikinci yılı dolmuş olacak. 2 yıldır bir sivil halk yoğun bir bombardıman ve saldırı altında. Dolayısıyla, bu konuda uluslararası toplumun harekete geçme vakti gelmiştir. Roma toplantısı böylesi bir hareketin işareti olması bağlamında...

 

Yani o kadar yakın takip ediyorsunuz ki kulaklık olmadan.

 

ABD DIŞİŞLERİ BAKANI JOHN KERRY- Dinleyip anlamaya o kadar alıştım ki, kulaklık olmadan da anlamaya başladım galiba.

 

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU- Yani burada dilden kulağa değil, zihinden zihne konuşuyoruz, muhtemelen ondan anlıyorsunuz.

 

Zamanla Sayın Kerry’nin Türkçesi epeyce gelişecek, ben buna inanıyorum.

 

Bu çerçevede, son Roma toplantısında gerçekten önemli kararlar alındı. Burada Amerika Birleşik Devletleri’nin hem Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyesi olarak, hem de tabi bölgede geçmişten beri en etkin küresel aktörlerden biri olarak çok önemli katkılar yapacağına inanıyoruz. Baştan itibaren bizim bu konularda istişarelerimiz sürdü.

 

Türkiye’nin Suriye politikası açık ve nettir. Suriye’de halkın haklı talepleri yönünde gerçek bir siyasi değişimin yaşanması konusunda gerekli adımlar atılmalıdır. Ama bunun öncesinde, şu anda bizim tutumumuza, alacağımız kararlara bakan milyonlarca aç, susuz, barınaksız Suriyeli var. Kış şartlarında akşam çocuğuna yemek götüremeyen, sıcak bir yuvaya çocuğunu kavuşturamayan milyonlarca insandan bahsediyoruz. Her şeyden önce uluslararası toplumun onların acılarına duyarlı olması lazım. Bu çerçevede de insani yardım koridorlarının süratle oluşturulması ve uluslararası toplumun bu konuda harekete geçmesi önem taşıyor.

 

Ayrıca, Scud füzeleri başta olmak üzere savaş suçu niteliğinde sivil yerleşimlere yapılan saldırıların da derhal durdurulması gerekiyor. Bu konuda da Roma’da çok kapsamlı görüşmeler yaptık, bundan sonra da görüşmeye devam edeceğiz. Ama bütün görüşmelerimizin ana hedefinin Suriye’deki masum insanların korunması olması gerektiği kanaatindeyiz.

 

Bundan sonra da, akşam da istişarelerimizi sürdüreceğiz.

 

Tekrar ben hoş geldiniz diyorum.