Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Ortak Basın Toplantısı, 2 Aralık 2024

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bugün Ankara’da İran Dışişleri Bakanı değerli dostum, mevkidaşım Sayın Abbas Arakçi’yi ağırlamaktan duyduğum memnuniyeti ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Bildiğiniz gibi kendisi geçtiğimiz Ekim ayında 3+3 toplantıları için İstanbul’a da gelmişti. Orada kendisiyle ikili münasebetlerimiz ve bölge konuları üzerinde uzun değerlendirmelerimiz olmuştu. Daha sonra çeşitli uluslararası platformlarda da kendisiyle bir araya gelme imkânımız oldu. Bugün sağ olsunlar bölgedeki olağanüstü gelişmeler muvacehesinde, kendisi ülkemizi ziyaret ediyor. Bugün, kendisiyle önemli bir değerlendirme toplantısında bulunduk, hem mevcut Suriye ve bölgedeki gelişmeleri hem ikili ilişkilerimize ilişkin konuları gözden geçirdik.

İran’la olan ikili ilişkilerimizi her alanda geliştirmek için yoğun bir çaba içerisindeyiz. İlişkilerimizin kurumsal yapısını kuvvetlendirmemizi sağlayacak yeni mekanizmalar ve anlaşmalar üzerinde çalışıyoruz. Özellikle sınır illerimizi kapsayan bölgeyi bir ticaret havzasına dönüştürmek konusunda da kararlıyız. Bunun için öncelikli olarak sınır kapılarını ve ulaştırma hatlarını iyileştirmemiz gerekiyor. Bu amaçla, gerekli altyapı girişimlerini bir an önce başlatmamız gerekiyor.

Değerli basın mensupları, ülkelerimiz arasındaki ticareti artırmak ve halklarımızın refahına katkı sağlamak istiyoruz. Bölgemizin kalkınma potansiyelini hayata geçirmek istiyoruz. Bunu başarabilmemiz için gerekli koşullardan biri de malumunuz terörün yok edilmesi. Türkiye ve İran teröre karşı ortak iş birliği içerisinde olmaya devam edecekler. Bu ortak düşmana karşı ortak bir mücadeleyi her zaman için sergilememiz gerekiyor. Hem PKK’ya, hem de PKK’nın uzantıları olan YPG ve PJAK’a karşı net ve kararlı bir politika izlememiz gerekiyor. Bu örgütlerin bölgemizden tamamıyla tasfiye edilmesi hususunda Türkiye ve İran arasında bir görüş birliği var, bu mutabakatı sahada ortak bir mücadeleye dönüştürmek konusunda daha fazla zaman kaybetmek istemiyoruz.

Değerli basın mensupları, bugün ayrıca bölgedeki önemli gelişmeleri gözden geçirdik. Bunların başında Lübnan’da geç de olsa sağlanan ateşkes. Bunu daha önce de ifade ettik, bu ateşkesi memnuniyetle karşılıyoruz. Bu ateşkesin kalıcı ve sürdürülebilir olması için İsrail üzerinde gerekli baskı kurulmalıdır.

Öte yandan, bölgemizde barış ve huzurun tesisi, Filistin’de barışın sağlanmasıyla mümkün olacaktır. Gazze’deki soykırım maalesef devam ediyor. Netanyahu hükümeti, bölgeye insani yardım ulaştırılmasını engelliyor. Yaşanmakta olan hiçbir gelişme Gazze’nin unutulmasına neden olmamalıdır. Soykırımın durdurulması ve Filistin Devleti’nin kurulmasına yönelik adımlar atmaya devam etmeliyiz.

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama kararı adaletin tecellisi bakımından umut verici bir adımdır. Gazze’de suç işleyen İsrailli yetkililerin uluslararası mahkemelerde hesap vermesi hukuki ve vicdani bir sorumluluktur. Bu yönde çalışmaya devam edeceğiz.

Değerli basın mensupları, kıymetli mevkidaşımla ayrıca Suriye’de yaşanan son gelişmeler üzerinde de görüş alışverişinde bulunduk. Suriye’deki olayları herhangi bir dış müdahale ile açıklamaya çalışmak bu aşamada yanlış olacaktır. Bu, Suriye’yle ilgili gerçekleri anlamak istemeyenlerin sığındığı bir sığınaktır, hatadır. Astana süreci sahada sıcak ve yoğun çatışmaların durmasını sağlamıştı. Böylece rejimin muhalefetle siyasi alanda angajmanının ilerletilmesini hedeflemiştik. Geldiğimiz noktada, Suriye’de geniş çaplı çatışmaların tekrar başlamasının nedeni, bu ülkenin birbiriyle bağlantılı sorunlarının 13 yılı aşkın süredir çözülmemiş olmasıdır.

Muhalefetin meşru taleplerinin göz ardı edilmesi ve rejimin siyasi sürece samimi biçimde dahil olmaması bir hataydı. Son olarak, sivillere yönelik kapsamlı saldırılar gerçekleştirilmesi iç savaşı yeniden alevlendirdi. Biz, bu konulardaki uyarılarımızı ilgili tüm taraflara defalarca yapmıştık. Son gelişmeler, Şam’ın kendi halkıyla ve meşru muhalefetle uzlaşı sağlaması gerektiğini bir kez daha gösteriyor. Türkiye, bu yönde gereken tüm katkıyı sağlamaya hazırdır.

Astana süreci kapsamında önemli çalışmalar yürüttüğümüz İran’la koordinasyonumuzu önümüzdeki dönemde de sürdüreceğiz. Biz, Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve birliğinin korunmasını her zaman destekledik, bundan sonra da destekleyeceğiz.

Bir hususu daha güçlü ve kararlı şekilde vurgulamak istiyorum.

Milletimiz müsterih olsun.

Türkiye istikrarsızlık ortamından istifade etmeye çalışan terör örgütlerine asla ve asla geçit vermeyecektir. Ulusal güvenliğimize ve halkımıza yönelen her türlü tehdidi bulunduğu yerde yok edeceğiz.

Değerli basın mensupları, önümüzdeki dönemde de İran’la ikili ilişkilerimizi geliştirmeye ve bölgesel konulardaki iş birliğimizi güçlendirmeye yönelik istişarelerimizi sürdüreceğiz.

Tekrar ben değerli kardeşim Arakçi’ye ziyareti için teşekkür ediyorum.

İRAN DIŞİŞLERİ BAKANI ABBAS ARAKÇİ- [SİMULTANE TERCÜME]

https://www.youtube.com/live/QiPFmYp5smQ?si=m2_wh0ZWylVwBW-O&t=351

SORU- [SİMULTANE TERCÜME]

https://www.youtube.com/live/QiPFmYp5smQ?si=SAhhqdcnNAuJxYmb&t=851

İRAN DIŞİŞLERİ BAKANI ABBAS ARAKÇİ- [SİMULTANE TERCÜME]

https://www.youtube.com/live/QiPFmYp5smQ?si=ciLghd5qybo3UGE8&t=872

SORU- Doğancan Aksoy, TRT Haber. Benim sorum Sayın Hakan Fidan’a olacak.

Efendim, Suriye’de sıcak gelişmeler yaşanıyor, siz de basın toplantısında bundan bahsettiniz. Biraz daha geniş bir pencereden açmak için soruyorum sizlere, bu Suriye’deki son gelişmeleri siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli arkadaşlar, Suriye’yle ilgili gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz. Özellikle kurumlarımızın yoğun bir eşgüdümü söz konusu. İlgili bütün kurumlarımız gece-gündüz Suriye’deki gelişmeleri yakından takip etmekte ve olası sorunlara ilişkin gerekli tedbirler alınmakta. Diğer taraftan, aslında Suriye meselesi son 3 yıldır çeşitli boyutlarda evrilen bir mesele. Biz, bu 13 yılın muhasebesini yaparak ve önemli sonuçlara ulaşarak, yeni dönemde nasıl adımlar atılabilir, hep onun hesabı içerisinde olduk.

Biliyorsunuz, Suriye’deki iç savaşın Astana süreciyle belli bir noktada durdurulması ve tarafların belli bir statüko içerisinde ateşkes halinde olması çok önemli bir başarıydı. Tabii bu başarının hayata geçmesinde özellikle Türkiye, Rusya ve İran’ın çok büyük bir payı var. Diğer taraftan taraflar, hem muhalefet hem rejim, bu üç ülkenin ortaya koyduğu çerçeveyi de büyük ölçüde takip ettiler. Fakat, geçtiğimiz yıllar içerisinde biz bu sessizlik sürecinin gerçekten büyük bir siyasi çözüme ulaşmada bir fırsat teşkil etmesini çok istedik. Hep bu yönde çalıştık İranlı dostlarımızla, Rus dostlarımızla bu konuda çok konuştuk. Bildiğiniz gibi, en son aşamada Cumhurbaşkanımız dostluk elini en üst düzeyde ulaşarak bu sorunun diyalogla bir an önce çözülmesi gerektiğinin altını bir kez daha çizdi. Çünkü geldiğimiz noktada ötelenmiş sorunlar artık Astana süreciyle de yönetilecek bir durum olmaktan çıkıyordu ve biz bunu görüyorduk. Özellikle nüfusun yarısının yerinden edilmiş olması gerek ülke içine gerek ülke dışına 10 milyondan fazla insanın çıkmış olması, diğer taraftan terörle ilgili konular, bölgede olan gelişmeler… Bunların hepsi tabii meseleyi daha yönetilmesi güç ve karmaşık hale hep getirdi ve muhalefetle rejim arasındaki diyalog eksikliği, çözüme yönelik arayış eksikliği maalesef sorunları bugün bu noktaya taşıdı.

Biz geldiğimiz noktada ne yapıyoruz? Birincisi, yoğun bir bölgesel diplomasi trafiğimiz var. Sağ olsun bugün değerli kardeşimiz kendileri Ankara’ya geldiler, uzun bir görüşmemiz oldu bu meseleyle ilgili. Türkiye ve İran’ın Suriye meselesinde görüşlerini çok samimi bir şekilde ortaya koyması ve neler yapabiliriz diye ortak bir çaba göstermesi Suriye açısından çok hayati bir konu diye düşünüyorum. Kendileri de ifade ettiler, yakın zamanda Astana sürecini inşallah toplayacağız. Rus meslektaşımızla hem kendisi konuştu hem kendim de konuştum, tekrar yakın zamanda Astana sürecini hayata geçireceğiz.

Diğer taraftan yine Lübnan Başbakanıyla, Katar Başbakanıyla, Rusya, Irak, Amerika, Mısır ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlarıyla da son 48 saatte bu kriz muvacehesinde görüşmelerimiz oldu. Bakanlıktaki ilgili arkadaşlarım Arap Birliği yetkililerini ve Birleşmiş Milletleri bilgilendirdiler, Türkiye’nin gözlemlerine dayalı bilgiyi bu organlara aktardılar. Hem uluslararası aktörleri hem bölgesel aktörleri bu noktada belli bir bilgilendirme trafiği içerisinde tutmak, görüş alışverişinde bulunmak fevkalade önemli.

Değerli basın mensupları, geçmişteki birtakım acı olaylara baktığımızda şu anda bizim görmek istemediğimiz bazı konular var. Özellikle iç savaşın daha da tırmanmasını istemiyoruz. İkincisi, sivillerin öldürülmesini, sivil altyapının yok edilmesini, şehirlerin ağır bombardımanla tekrar yıkıma tabi tutulmasını görmek istemiyoruz. Diğer taraftan, tekrar insanların yerlerinden edilmesini ve başka yerlere gitmesini istemiyoruz. Tam tersine, artık yerlerinden edilmiş olan insanların tekrar evlerine dönmesini istiyoruz. Mülteci akımının artık durması ve tersine dönmesi fevkalade önemli.

Diğer taraftan, terörle mücadelede hassasiyetimiz devam ediyor. Terör örgütlerinin fırsat kazanmaması, zemin kazanmaması önemli. Onun için, İranlı meslektaşım da dedi, Suriye’de istikrarın olması önemli. Şu anda bundan sonra bütün bölgesel aktörlerin ve diğer aktörlerin yapması gereken rejim ve muhalefet arasındaki diyalog kanallarının açılması ve sahici bir çözüm alanının bulunması, daha fazla kan ve gözyaşının ve yıkımın önlenmesi. Bizim Türkiye olarak pozisyonumuz bu, bu yönde çalışmaya devam edeceğiz.

* Interpress deşifresidir.