DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bugün Ankara’da İran Dışişleri Bakanı değerli
dostum, mevkidaşım Sayın Abbas Arakçi’yi ağırlamaktan duyduğum memnuniyeti
ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.
Bildiğiniz gibi kendisi geçtiğimiz Ekim ayında 3+3 toplantıları için
İstanbul’a da gelmişti. Orada kendisiyle ikili münasebetlerimiz ve bölge
konuları üzerinde uzun değerlendirmelerimiz olmuştu. Daha sonra çeşitli
uluslararası platformlarda da kendisiyle bir araya gelme imkânımız oldu.
Bugün sağ olsunlar bölgedeki olağanüstü gelişmeler muvacehesinde, kendisi
ülkemizi ziyaret ediyor. Bugün, kendisiyle önemli bir değerlendirme
toplantısında bulunduk, hem mevcut Suriye ve bölgedeki gelişmeleri hem
ikili ilişkilerimize ilişkin konuları gözden geçirdik.
İran’la olan ikili ilişkilerimizi her alanda geliştirmek için yoğun bir
çaba içerisindeyiz. İlişkilerimizin kurumsal yapısını kuvvetlendirmemizi
sağlayacak yeni mekanizmalar ve anlaşmalar üzerinde çalışıyoruz. Özellikle
sınır illerimizi kapsayan bölgeyi bir ticaret havzasına dönüştürmek
konusunda da kararlıyız. Bunun için öncelikli olarak sınır kapılarını ve
ulaştırma hatlarını iyileştirmemiz gerekiyor. Bu amaçla, gerekli altyapı
girişimlerini bir an önce başlatmamız gerekiyor.
Değerli basın mensupları, ülkelerimiz arasındaki ticareti artırmak ve
halklarımızın refahına katkı sağlamak istiyoruz. Bölgemizin kalkınma
potansiyelini hayata geçirmek istiyoruz. Bunu başarabilmemiz için gerekli
koşullardan biri de malumunuz terörün yok edilmesi. Türkiye ve İran teröre
karşı ortak iş birliği içerisinde olmaya devam edecekler. Bu ortak düşmana
karşı ortak bir mücadeleyi her zaman için sergilememiz gerekiyor. Hem
PKK’ya, hem de PKK’nın uzantıları olan YPG ve PJAK’a karşı net ve kararlı
bir politika izlememiz gerekiyor. Bu örgütlerin bölgemizden tamamıyla
tasfiye edilmesi hususunda Türkiye ve İran arasında bir görüş birliği var,
bu mutabakatı sahada ortak bir mücadeleye dönüştürmek konusunda daha fazla
zaman kaybetmek istemiyoruz.
Değerli basın mensupları, bugün ayrıca bölgedeki önemli gelişmeleri gözden
geçirdik. Bunların başında Lübnan’da geç de olsa sağlanan ateşkes. Bunu
daha önce de ifade ettik, bu ateşkesi memnuniyetle karşılıyoruz. Bu
ateşkesin kalıcı ve sürdürülebilir olması için İsrail üzerinde gerekli baskı
kurulmalıdır.
Öte yandan, bölgemizde barış ve huzurun tesisi, Filistin’de barışın
sağlanmasıyla mümkün olacaktır. Gazze’deki soykırım maalesef devam ediyor.
Netanyahu hükümeti, bölgeye insani yardım ulaştırılmasını engelliyor.
Yaşanmakta olan hiçbir gelişme Gazze’nin unutulmasına neden olmamalıdır.
Soykırımın durdurulması ve Filistin Devleti’nin kurulmasına yönelik adımlar
atmaya devam etmeliyiz.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ve Gallant hakkındaki tutuklama
kararı adaletin tecellisi bakımından umut verici bir adımdır. Gazze’de suç
işleyen İsrailli yetkililerin uluslararası mahkemelerde hesap vermesi
hukuki ve vicdani bir sorumluluktur. Bu yönde çalışmaya devam edeceğiz.
Değerli basın mensupları, kıymetli mevkidaşımla ayrıca Suriye’de yaşanan
son gelişmeler üzerinde de görüş alışverişinde bulunduk. Suriye’deki
olayları herhangi bir dış müdahale ile açıklamaya çalışmak bu aşamada
yanlış olacaktır. Bu, Suriye’yle ilgili gerçekleri anlamak istemeyenlerin
sığındığı bir sığınaktır, hatadır. Astana süreci sahada sıcak ve yoğun
çatışmaların durmasını sağlamıştı. Böylece rejimin muhalefetle siyasi alanda
angajmanının ilerletilmesini hedeflemiştik. Geldiğimiz noktada, Suriye’de
geniş çaplı çatışmaların tekrar başlamasının nedeni, bu ülkenin birbiriyle
bağlantılı sorunlarının 13 yılı aşkın süredir çözülmemiş olmasıdır.
Muhalefetin meşru taleplerinin göz ardı edilmesi ve rejimin siyasi sürece
samimi biçimde dahil olmaması bir hataydı. Son olarak, sivillere yönelik
kapsamlı saldırılar gerçekleştirilmesi iç savaşı yeniden alevlendirdi. Biz,
bu konulardaki uyarılarımızı ilgili tüm taraflara defalarca yapmıştık. Son
gelişmeler, Şam’ın kendi halkıyla ve meşru muhalefetle uzlaşı sağlaması
gerektiğini bir kez daha gösteriyor. Türkiye, bu yönde gereken tüm katkıyı
sağlamaya hazırdır.
Astana süreci kapsamında önemli çalışmalar yürüttüğümüz İran’la
koordinasyonumuzu önümüzdeki dönemde de sürdüreceğiz. Biz, Suriye’nin
toprak bütünlüğünün ve birliğinin korunmasını her zaman destekledik, bundan
sonra da destekleyeceğiz.
Bir hususu daha güçlü ve kararlı şekilde vurgulamak istiyorum.
Milletimiz müsterih olsun.
Türkiye istikrarsızlık ortamından istifade etmeye çalışan terör örgütlerine
asla ve asla geçit vermeyecektir. Ulusal güvenliğimize ve halkımıza yönelen
her türlü tehdidi bulunduğu yerde yok edeceğiz.
Değerli basın mensupları, önümüzdeki dönemde de İran’la ikili
ilişkilerimizi geliştirmeye ve bölgesel konulardaki iş birliğimizi
güçlendirmeye yönelik istişarelerimizi sürdüreceğiz.
Tekrar ben değerli kardeşim Arakçi’ye ziyareti için teşekkür ediyorum.
İRAN DIŞİŞLERİ BAKANI ABBAS ARAKÇİ- [SİMULTANE TERCÜME]
https://www.youtube.com/live/QiPFmYp5smQ?si=m2_wh0ZWylVwBW-O&t=351
SORU- [SİMULTANE TERCÜME]
https://www.youtube.com/live/QiPFmYp5smQ?si=SAhhqdcnNAuJxYmb&t=851
İRAN DIŞİŞLERİ BAKANI ABBAS ARAKÇİ- [SİMULTANE TERCÜME]
https://www.youtube.com/live/QiPFmYp5smQ?si=ciLghd5qybo3UGE8&t=872
SORU- Doğancan Aksoy, TRT Haber. Benim sorum Sayın Hakan Fidan’a olacak.
Efendim, Suriye’de sıcak gelişmeler yaşanıyor, siz de basın toplantısında
bundan bahsettiniz. Biraz daha geniş bir pencereden açmak için soruyorum
sizlere, bu Suriye’deki son gelişmeleri siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli arkadaşlar, Suriye’yle ilgili
gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz. Özellikle kurumlarımızın yoğun bir
eşgüdümü söz konusu. İlgili bütün kurumlarımız gece-gündüz Suriye’deki
gelişmeleri yakından takip etmekte ve olası sorunlara ilişkin gerekli
tedbirler alınmakta. Diğer taraftan, aslında Suriye meselesi son 3 yıldır
çeşitli boyutlarda evrilen bir mesele. Biz, bu 13 yılın muhasebesini
yaparak ve önemli sonuçlara ulaşarak, yeni dönemde nasıl adımlar
atılabilir, hep onun hesabı içerisinde olduk.
Biliyorsunuz, Suriye’deki iç savaşın Astana süreciyle belli bir noktada
durdurulması ve tarafların belli bir statüko içerisinde ateşkes halinde
olması çok önemli bir başarıydı. Tabii bu başarının hayata geçmesinde
özellikle Türkiye, Rusya ve İran’ın çok büyük bir payı var. Diğer taraftan
taraflar, hem muhalefet hem rejim, bu üç ülkenin ortaya koyduğu çerçeveyi de
büyük ölçüde takip ettiler. Fakat, geçtiğimiz yıllar içerisinde biz bu
sessizlik sürecinin gerçekten büyük bir siyasi çözüme ulaşmada bir fırsat
teşkil etmesini çok istedik. Hep bu yönde çalıştık İranlı dostlarımızla, Rus
dostlarımızla bu konuda çok konuştuk. Bildiğiniz gibi, en son aşamada
Cumhurbaşkanımız dostluk elini en üst düzeyde ulaşarak bu sorunun diyalogla
bir an önce çözülmesi gerektiğinin altını bir kez daha çizdi. Çünkü
geldiğimiz noktada ötelenmiş sorunlar artık Astana süreciyle de yönetilecek
bir durum olmaktan çıkıyordu ve biz bunu görüyorduk. Özellikle nüfusun
yarısının yerinden edilmiş olması gerek ülke içine gerek ülke dışına 10
milyondan fazla insanın çıkmış olması, diğer taraftan terörle ilgili
konular, bölgede olan gelişmeler… Bunların hepsi tabii meseleyi daha
yönetilmesi güç ve karmaşık hale hep getirdi ve muhalefetle rejim
arasındaki diyalog eksikliği, çözüme yönelik arayış eksikliği maalesef
sorunları bugün bu noktaya taşıdı.
Biz geldiğimiz noktada ne yapıyoruz? Birincisi, yoğun bir bölgesel
diplomasi trafiğimiz var. Sağ olsun bugün değerli kardeşimiz kendileri
Ankara’ya geldiler, uzun bir görüşmemiz oldu bu meseleyle ilgili. Türkiye ve
İran’ın Suriye meselesinde görüşlerini çok samimi bir şekilde ortaya koyması
ve neler yapabiliriz diye ortak bir çaba göstermesi Suriye açısından çok
hayati bir konu diye düşünüyorum. Kendileri de ifade ettiler, yakın zamanda
Astana sürecini inşallah toplayacağız. Rus meslektaşımızla hem kendisi
konuştu hem kendim de konuştum, tekrar yakın zamanda Astana sürecini hayata
geçireceğiz.
Diğer taraftan yine Lübnan Başbakanıyla, Katar Başbakanıyla, Rusya, Irak,
Amerika, Mısır ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlarıyla da son 48 saatte
bu kriz muvacehesinde görüşmelerimiz oldu. Bakanlıktaki ilgili arkadaşlarım
Arap Birliği yetkililerini ve Birleşmiş Milletleri bilgilendirdiler,
Türkiye’nin gözlemlerine dayalı bilgiyi bu organlara aktardılar. Hem
uluslararası aktörleri hem bölgesel aktörleri bu noktada belli bir
bilgilendirme trafiği içerisinde tutmak, görüş alışverişinde bulunmak
fevkalade önemli.
Değerli basın mensupları, geçmişteki birtakım acı olaylara baktığımızda şu
anda bizim görmek istemediğimiz bazı konular var. Özellikle iç savaşın daha
da tırmanmasını istemiyoruz. İkincisi, sivillerin öldürülmesini, sivil
altyapının yok edilmesini, şehirlerin ağır bombardımanla tekrar yıkıma tabi
tutulmasını görmek istemiyoruz. Diğer taraftan, tekrar insanların
yerlerinden edilmesini ve başka yerlere gitmesini istemiyoruz. Tam tersine,
artık yerlerinden edilmiş olan insanların tekrar evlerine dönmesini
istiyoruz. Mülteci akımının artık durması ve tersine dönmesi fevkalade
önemli.
Diğer taraftan, terörle mücadelede hassasiyetimiz devam ediyor. Terör
örgütlerinin fırsat kazanmaması, zemin kazanmaması önemli. Onun için,
İranlı meslektaşım da dedi, Suriye’de istikrarın olması önemli. Şu anda
bundan sonra bütün bölgesel aktörlerin ve diğer aktörlerin yapması gereken
rejim ve muhalefet arasındaki diyalog kanallarının açılması ve sahici bir
çözüm alanının bulunması, daha fazla kan ve gözyaşının ve yıkımın
önlenmesi. Bizim Türkiye olarak pozisyonumuz bu, bu yönde çalışmaya devam
edeceğiz.
* Interpress deşifresidir.