Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Mısır Dışişleri, Göç ve Yurtdışı Mısırlılar Bakanı Bedir Abdulati ile Ortak Basın Toplantısı, 4 Şubat 2025

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli basın mensupları, bugün Mısır Dışişleri Bakanı değerli dostum Sayın Bedir Abdulati’yi ülkemizde ağırlamaktan duyduğum memnuniyeti ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Kıymetli kardeşim Abdulati’nin ülkemize bu ilk ikili resmi ziyareti, kendisine ve heyetine tekrar hoş geldiniz diyorum.

Mısır’la olan ilişkilerimiz her geçen gün kuvvetleniyor. Bölgesel konularda daha yakın iş birliği yapıyoruz. 2025 yılı Mısır’la diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 100. yıl dönümünü teşkil ediyor. Bu önemli yılda gerek ikili, gerek bölgesel konularda daha da yakın bir çalışma içinde olacağız.

İlgili kurumlarımız, teknik nitelikli anlaşmaların müzakerelerini hız kesmeden sürdürüyorlar. Cumhurbaşkanlarımızın talimatları doğrultusunda Sayın mevkidaşımla birlikte bu görüşmelerin takibini ve eşgüdümünü gerçekleştirmekteyiz.

Kurumlarımız tarafından yürütülen çalışmaların olumlu sonuçlarını gözlemlemeye başladık. 2024 yılında ticaret hacmimiz bir önceki yıla göre yaklaşık 1 milyar Dolar artışla 9 milyar Dolara ulaştı. Mısır’daki Türk yatırımcılar kapasitelerini genişletiyor, yeni üretim tesisleri kuruyor.

Değerli kardeşimle ayrıca stratejik önemi haiz savunma sanayii, ro-ro ulaştırma, enerji ve hidrokarbonlar konularını da ele aldık. Bu alanlardaki iş birliğimizi de geliştirmek istiyoruz.

Değerli basın mensupları, bölgemizdeki sorunların yansımaları hiçbir zaman bölgemizle sınırlı kalmıyor. Bizler, bölgemizdeki sorunlarla ilgilenmezsek üçüncü ülkeler gelip bölgesel meselelerde belirleyici politikalar izliyorlar.

Şu hususun artık kabul edilmesi gerekiyor: Yerel sorunlara ithal çözüm arayışları bölgemize huzur getirmedi. Tam aksine, yabancı güçlerin kendi çıkarları doğrultusunda attığı adımlar bize savaş, istikrarsızlık ve yoksulluk olarak geri döndü. Bu gözlemden hareketle, çevremizdeki sorunlarla daha yakından ilgilenmemiz ve kendi çözümlerimizi ortaya koymamız gerekiyor. Türkiye ve Mısır, Cumhurbaşkanlarımızın liderliğinde bu doğrultuda önemli bir sorumluluk üstlenmiştir. Her konuda daha fazla istişare ve iş birliği içerisindeyiz. Bu meselelerin başında Filistin’deki durum geliyor.

Kıymetli basın mensupları, her şeyden önce Gazze’deki ateşkesin sağlanması için gösterdikleri çabalardan ötürü Mısırlı kardeşlerimize teşekkür borçluyuz. Gerçekten kendileri olağanüstü bir gayret ortaya koydular. Mısırlı yetkililer, Katar ve diğer ülkelerle beraber, büyük bir çaba sergilediler. Şimdi bu ateşkesin kalıcı olması için tüm uluslararası toplumun seferber olması gerekiyor.

Pazar günü Doha’da Hamas Siyasi Büro üyeleriyle bir görüşme yaptım. Hamas tarafı ateşkes anlaşmasının gereklerini yerine getirme konusunda herhangi bir tereddüt taşımıyor. Ancak, İsrailli esirler serbest bırakıldıktan sonra Netanyahu hükümetinin nasıl bir tavır takınacağı hususunda tüm dünyada bazı soru işaretleri var. Netanyahu’nun savaşı yeniden başlatma ihtimali barıştan yana olan herkesi endişelendiriyor. 16 ay süren savaşın ardından Filistin’in de, İsrail’in de barışa ve huzura ihtiyacı var. Uluslararası toplum ortak bir duruş sergilemeli ve Netanyahu’nun siyasi çıkarlar uğruna soykırımı yeniden başlatmasına engel olmalıdır.

Değerli basın mensupları, acilen ilgilenmemiz gereken bir diğer konu da Gazze’deki insani durumdur. Mısır, Gazze’ye yardım ulaştırılması konusunda çok önemli bir rol üstleniyor. Kendilerine gösterdikleri iş birliği ve yardımdan ötürü de huzurlarınızda ayrıca teşekkür etmek istiyorum.

Türkiye olarak ateşkesin ilanından bu yana Gazze’ye 8 bin 500 ton insani yardım sevk ettik. Böylece krizin başından itibaren yolladığımız yardım miktarı 97 bin tona ulaştı. Gazze’de özellikle çadır, yakıt ve iş makinesi ihtiyacı olduğu anlaşılmakta. Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda bu ihtiyaçların giderilmesi için de çalışmalara başladık.

Değerli arkadaşlar, son günlerde Filistin halkının kendi topraklarından koparılması fikri tekrar gündeme getiriliyor. Filistinlileri ana yurtlarından kovmayı hedefleyen her türlü girişime karşıyız. Daha önce de ifade ettiğim gibi, bu fikir uluslararası hukuka da insanlık vicdanına da aykırıdır. Böylesi bir adım hiçbir sonuç vermeyecek, sadece ve sadece yeni çatışmalara yol açacaktır. Aynı zamanda, bölge ülkelerinin iç huzurunu olumsuz etkileyecektir. Filistinlileri ana yurtlarından kovmaya dönük her türlü girişimin karşısında durmalıyız.

Batı Şeria’da Filistinlileri hedef alan saldırıların artmasından da büyük endişe duyuyoruz. Batı Şeria’daki operasyonlara ve yerleşimcilerin yarattığı teröre bir an önce son verilmesi gerekiyor. Filistinlilerin Mısır’a ve Ürdün’e sürgüne gönderilmesi konusunda ortaya atılan fikirlerin beyhude olduğunu, bu konuya sonuna kadar karşı çıkacağımızı, Mısır’la bu konuda dayanışma içerisinde olduğumuzu da buradan bir kez daha dünyaya duyurmak istiyorum.

Değerli basın mensupları, Mısır’la Suriye konusunda iş birliği ve koordinasyona büyük önem atfediyoruz. Değerli kardeşimle görüşmemizde Suriye’nin güvenlik, ekonomik ve insani durumunun etraflı bir değerlendirmesini yaptık. Suriye’nin istikrarlı ve huzur dolu bir ülkeye dönüşmesi bölgesel düzeyde hepimizin çıkarına olacaktır. Geçiş sürecinin kapsayıcı olması ve hukukun üstünlüğü temelinde ilerleyebilmesi için Suriye’nin yeni yönetimine destek sağlanması önem taşımakta.

Kıymetli arkadaşlar, Suriye’deki istikrarın ön koşulu ülkenin terörden arındırılmasıdır. DEAŞ ve PKK/YPG terör örgütleri Suriye’ye yönelik en önemli iki tehdit kaynağı durumundadır şu anda. Suriye’nin normal bir ülkeye dönüşmesi için tarihi bir fırsat yakalanmıştır. Böylesi bir dönemde terör örgütlerine karşı ortak bir mücadele yürütülmesi gerekmektedir. Bu amaçla Suriye’ye komşu ülkelerin DEAŞ’a karşı beraber çalışabileceğini düşünüyoruz. Bu yöndeki çalışmalarımız devam ediyor. Suriye’deki yönetimin terörle mücadele kapasitesini desteklemeyi de sürdüreceğiz.

Değerli basın mensupları, Libya’da birlik ve bütünlüğün sağlanması hususunda da Mısır’la görüş birliği içerisindeyiz. Bu ülkede kalıcı istikrarın teminine olası katkılarımıza dair diyaloğumuzu Mısır’la sürdürmekteyiz.

Afrika’yla ilgili diğer konularda da Mısır’la yakın temas ve istişare içinde olmayı açıkçası önemsiyoruz.

Sudan’da yirmi birinci ayını dolduran ve ülke çapında yıkıcı sonuçlara yol açan çatışmaların bir an önce son bulması en büyük temennimizdir. Sudanlı kardeşlerimizin Ramazan ayına çatışma ortamında girmemesi için elimizden geleni yapmalıyız. Sudan’da diplomatik çözüme katkı sağlamaya çalışıyoruz. Bu kapsamda bölgenin önemli aktörü olan Mısır ile birlikte çalışmayı da arzuluyoruz.

Türkiye, Afrika Boynuzu’nda barış ve istikrarın tesisi için de her türlü desteği vermeye hazırdır. Bu çerçevede hem Somali hem de Etiyopya’nın ülkemize duyduğu güvenle Ankara Süreci’ni başlattık, Mısır’a da bu sürece verdikleri manevi destekten ötürü de ayrıca teşekkür ediyoruz. Bu uzlaşının Afrika Boynuzu’nda barışa, istikrara ve refaha hizmet etmesini umuyoruz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye ve Mısır’ın beraber çalışması, iş birliği yapması bir zorunluluktur. Bizim ortaklığımız halklarımızın ve bölgemizin huzurunu ve refahını artıracaktır. Bunu çok iyi biliyoruz ve değerli kardeşim Dışişleri Bakanı Sayın Abdulati ile beraber bu bilinçle çalışıyoruz.

Kendisine tekrar ziyaretleri teşekkür ediyor, sözü kendisine veriyorum.

MISIR DIŞİŞLERİ, GÖÇ VE YURTDIŞI MISIRLILAR BAKANI BEDİR ABDULATİ – [SİMULTANE TERCÜME] https://www.youtube.com/live/raKwjYR7Rd8?si=VM2M16rR8R2Iewfh&t=515

SORU- Efendim, İsrail ateşkes anlaşması kapsamında serbest bırakılan bazı Filistinlilerin Filistin topraklarına bir daha dönmemesi şartını koymuştu ve Türkiye de ateşkese destek olmak amacıyla bazı Filistinlilerin Türkiye’ye kabul edileceğini duyurdu. Bu kapsamda, 15 Filistinli ilk etapta Türkiye’ye gelecek denmişti, hatta sanırım bugün Türkiye’ye ulaştılar. Bu konuda biraz ayrıntı paylaşabilir misiniz? Kimdir bu Filistinliler? Kaç kişi gelecek? İlk etapta 15 denmişti, bir planlama var mı uzun ya da orta vadeli? Bir de Türkiye’deki yaşam koşulları ne olacak?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli arkadaşlar, soruda da ifade edildiği gibi Türkiye Filistin’de devam eden barış görüşmesine başından itibaren muazzam bir destek vermiştir. Ateşkesin sağlanması tabii ki birinci önceliğimiz olmuştur, devam eden soykırımın, insanlık dramının bir an önce son bulması gerekiyordu. Biz hem arabuluculara, Mısır ve Katarlı arabulucu kardeşlerimize her türlü desteği verdik, hem de taraflar tarafından mutabık kalınmış ateşkes hükümlerinin hayata geçmesi için olabilecek bütün destekleri verdik. Esasen buna benzer bir olay 2011 yılında biliyorsunuz Hamas’la İsrail arasında Gilad Shalit’in serbest bırakılmasında da olmuştu. O zaman da bin Filistinli hapishanelerden serbest bırakılmıştı. İsrail bunlardan bazılarının Filistin topraklarında kalmamasını şart koşmuştu. Biz de bazı ülkelerle beraber bunları almıştık. Şimdi yine böyle bir durumla karşı karşıyayız. Belli miktarda Filistinlinin Filistin topraklarında kalmaması şartı var, taraflar tarafından mutabık kalındı. Bu kardeşlerimizin serbest bırakıldıktan sonra belli ülkelerde ağırlanması söz konusu. Türkiye de gelen talep üzerine bu konuda Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle olumlu bir tavır gösterdi. Sözünü ettiğiniz gibi birkaç gün önce 15 Filistinli kardeşimize, hapishaneden bırakıldıktan sonra Kahire’deki Büyükelçiliğimiz üzerinden vizeleri verildi ve Türkiye’ye geldiler. Biz, diğer bölge ülkelerinin de bazı ülkelerin de bu konuda rol almasının çok faydalı olacağını düşünüyoruz. Mısır bu konuda rol oynayacak, Katar oynayacak, Türkiye oynuyor. Şu anda bazı ülkeler de bunu gözden geçiriyorlar.

Yalnız ben bu vesileyle şunu da ifade etmek istiyorum uluslararası topluma: Türkiye’nin, biz bunu Gliad Shalit olayında da gördük, insanlık dramını sona erdirme amacıyla taşıdığı bu iyi niyetin daha sonra belli çevrelerce Türkiye aleyhine bir propaganda materyaline dönmesini kabul etmiyoruz. Bunun için de şimdiden bir uyarı getirmek istiyorum. Ateşkese destek vermek için hapisten salınan Hamas üyelerinin Türkiye’ye gelmesinin, başka ülkelerle beraber, daha sonra Türkiye’nin aleyhine bir propaganda malzemesi olarak bazı Siyonist çevrelerce kullanılmasını kabul etmiyoruz, doğru da bulmuyoruz. Uluslararası bazı kamu aktörlerinin de bu propagandalara şimdiden kanmamasını istiyoruz. Kayda geçirmek istiyorum, bizim yaptığımız barışa hizmettir, tarafların işini kolaylaştırmaktır ve insani bir destektir. Ne fazlası, ne azı. Ama bunun dışında bu olayı farklı türden yansıtma potansiyelinde olduklarını zaman zaman görüyoruz, biz bunu Gilad Shalit olayından sonra da görmüştük. Ben bu vesileyle bunu da kayda geçirmek istiyorum.

SORU- Efendim, benim sorum Konuk Bakana olacak. Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’la daha önce birçok kez görüşme gerçekleştirdiniz hem uluslararası marjda, hem de karşılıklı ziyaretler çerçevesinde. Siz de konuşmanızda da değindiniz aslında, Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısının ikincisi için de yeniden bir araya geleceğinizi ifade ettiniz. Tabii, geçtiğimiz yıl yine liderler de Aralık ayında Kahire’de D-8 Zirvesi marjında 2024 yılında üçüncü kez olmak üzere bir araya gelmişlerdi. Tüm bu çerçevede bakacak olursak, bu gelişmelerin ikili ilişkilerdeki stratejik hususlara, özellikle de bölgesel meselelerdeki iş birliğine ne tür yansımaları olacaktır?

MISIR DIŞİŞLERİ, GÖÇ VE YURTDIŞI MISIRLILAR BAKANI BEDİR ABDULATİ- [SİMULTANE TERCÜME]

https://www.youtube.com/live/raKwjYR7Rd8?si=kW-zfnIhVPcrSO3O&t=1629

SORU- Benim sorum Sayın Bakan Fidan’a olacak. Efendim, ABD Başkanı Donald Trump’ın, Filistinlilerin Gazze’den çıkarılarak Mısır ve diğer ülkelere gönderilmesi yönündeki açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye olarak, Gazze’deki Filistinlilerin yerlerinden edilmesine karşı tutumunuz nedir?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli arkadaşlar, onu müteaddit defalar ifade ettik, Cumhurbaşkanımız da ifade ettiler. Biz bu teklife sonuna kadar karşıyız. Hatırlayacağınız gibi, zaten bütün Filistin sorunu Filistinlilerin yerlerinden edilmesiyle beraber başlamıştı. Şimdi biz bu sorunu kalıcı olarak çözmek için Filistinlilere bulundukları topraklar üzerinde devlet hakkı tanınsın, iki devletli çözümle artık bu ihtilafa, bu çatışmaya bir son verilsin fikrini savunurken, tam da bunun aksine başka bir teklifle gelmek aslında tarihi iyi okumamak demektir. Tarihte bu yöntem denendi ve 60-70 yıldır da devam eden bir savaş var. Bu yöntemi tekrar bastırırlarsa, ileri götürürlerse hem bölgesel barışı, hem küresel barışı tehlikeye atacak bir durum ortaya çıkar. Biz, Türkiye olarak bir tarafgirlik üzerinden değil, evrensel bir maslahat ve fayda üzerinden dünyaya mesajımızı veriyoruz. Diyoruz ki, bu türden gelecek nesillere savaş bırakacak, intikam bırakacak, yıkım bırakacak projelerden vazgeçmek lazım. Konjonktürel olarak gücünüz olabilir, iyi ittifaklarınız olabilir, birtakım şeyleri yapmaya muktedir olabilirsiniz. Fakat, biz uluslararası ilişkilerin hem bugününde hem geçmişinde şunu çok gördük: Bir meseleyi çözmek için attığınız adım, başka bir meselede sizin inanılmaz derecede aleyhinize sonuç üretebiliyor. Şu anda yakın 10 yıl içerisinden 3-4 tane çok büyük örnek verebilirim, ama detayına girmek istemiyorum. Burada da aynı sorunu, aynı problemi tekrar yaşamamak gerekiyor. Netanyahu’nun zihnine bütün bir bölgeyi, bir Amerikan politikasına hapsedip oradan politika geliştirmek büyük bir yanlış. Bunu anlamak için dahi olmaya gerek yok. Bölgeyi yakından takip eden herkesin, yakından şahit olduğu bir husus. Dolayısıyla, bu hatanın tekrar edilmemesi akıllı insan olmanın bir gereği. Ama aklı değil, başka niyetleri esas alıp ortaya politika koyarsak, bunu hayata geçirirsek, tekrar ediyorum, bunun sonu yine bitmeyen savaşlar ve dramlar olacak. Bu savaşlar kime, ne zaman, nerede sonuç üretecek o da belli değil. Bakın, az önce ifade etmeye çalıştım, bir noktada bir savaş çıkartıyorsunuz, bir eyleme girişiyorsunuz, ama beklemediğiniz başka bir yerde ağır bir darbe yiyorsunuz. Artık dünyadaki ilişkiler, olaylar belli bir öngörülemezlik düzleminde ilerlemekte. Emin olduğumuz tek şey şu: İyi niyetle iyi adımlar atarsanız iyilik sizi her yerde bulur. Kötü niyetle kötü adımlar atarsanız, konjonktürel olarak zafer kazanıyor gözükseniz de zarar gelir sizi bulur. Onun için yol yakınken bu fikirlerden vazgeçelim.

SORU- Benim sorularım Konuk Bakana olacak. Sayın Bakan, Gazze’de son dönemde varılan ateşkes anlaşmasının kalıcı hale getirilebilmesi için hangi adımların atılması gerekiyor? Bu konuda uluslararası topluma düşen görevler neler? Öte yandan Suriye’deki geçiş hükümeti hakkında değerlendirmeleriniz neler?

MISIR DIŞİŞLERİ, GÖÇ VE YURTDIŞI MISIRLILAR BAKANI BEDİR ABDULATİ- [SİMULTANE TERCÜME]

https://www.youtube.com/live/raKwjYR7Rd8?si=K1kdSfTPaYVDA_e9&t=2057

* Interpress deşifresidir.