NATO Genel Sekreteri, 4 Aralık 2019 tarihinde Londra’da düzenlenen Liderler
Toplantısında NATO Devlet ve Hükümet Başkanları tarafından, İttifakın
stratejik ve siyasi rolünün güçlendirilmesine yönelik bir Değerlendirme
Çalışması başlatmakla görevlendirilmiştir. Bu çerçevede, Değerlendirme
Sürecini yürütmek üzere Genel Sekreter tarafından aralarında Büyükelçi
Tacan İldem’in de yer aldığı 10 üyeden müteşekkil bir grup oluşturulmuştur.
Grup tarafından 25 Kasım 2020 tarihinde Genel Sekretere ve 1 Aralık 2020
tarihinde NATO Dışişleri Bakanları Toplantısına sunulan taslağa ilişkin
özet aşağıda sunulmaktadır.
1.
Giriş
Çalışmanın amaçlarının anlatıldığı önsöz ile başlayan rapor, “Giriş ve
Temel Bulgular”, “Analiz: 2010-2030 Güvenlik ve Siyasi Ortam” ile
“Öneriler: NATO’nun Rolünün, Uyumunun ve İstişaresinin Güçlendirilmesi”
başlıklı üç ana bölümden oluşmakta ve sonuç bölümüyle tamamlanmaktadır. İlk
bölümde, Grubun 2030’daki NATO vizyonunun ana hatları ile Grubun temel
bulgularının özeti sunulmaktadır. İkinci bölüm, günümüz ile 2030 arasında
NATO’nun içinde bulunduğu koşullara etki edebilecek ana eğilimleri
değerlendirmektedir. Üçüncü bölümde ise, Genel Sekreter tarafından Gruba
verilen üç hedefin (1- Müttefiklerin birliğinin, dayanışmasının ve uyumunun
güçlendirilmesi; 2- NATO bünyesinde Müttefikler arasındaki siyasi
istişarenin ve eşgüdümün artırılması; 3- Tüm stratejik yönlerden İttifak’ın
güvenliğine yönelik mevcut ve gelecekteki tehditlere ve sınamalara cevap
verebilmek için NATO'nun siyasi rolünün ve ilgili araçlarının
güçlendirilmesi) her birine göre tematik olarak düzenlenmiş tavsiyelerin
daha ayrıntılı bir tartışması ile bu kapsamdaki öneriler sunulmaktadır.
1.
2.
Temel Bulgular
2.1.
Belirsiz Zamanlarda Stratejik bir Çıpa
Tarihin en başarılı ittifakı olduğu vurgulanan NATO’nun, geçmişin
sınamalarına başarıyla mukabele ettiği, varoluş sebebi olan Sovyet
tehlikesinin sonlanmasını takip eden otuz yıl içerisinde Balkanlarda iki
savaşa ve etnik temizliğe müdahale ettiği, Rusya dahil olmak üzere eski
rakiplerine işbirliği elini uzattığı, NATO topraklarında ve Afganistan
örneğinde olduğu gibi dışarıda, terörizm tehdidine karşı durduğu ve
Avrupa-Atlantik coğrafyasındaki Rus saldırganlığına karşı açık, kararlı ve
ortak bir yanıt verdiği belirtilmekte; bununla birlikte NATO’nun geleceğin
taşıdığı belirsizliklerin yaratabileceği sınamalara ayak uydurması
gerektiğine vurgu yapılmaktadır. Askeri açıdan kendini birçok kez
kanıtladığı belirtilen İttifak’ın, transatlantik topluluğu için başat
siyasi forum olma yeteneğini geliştirmesi gerektiği; bu sayede, üyelerinin
güvenliği ile özgürlüğünü korurken, uluslararası düzenin de önemli bir
parçası olabileceği kaydedilmektedir.
2.2.
Değişime Uyum Sağlamak: NATO’nun Siyasi Mirası
Bu bölümde, NATO’nun uzun ömürlü ve başarılı oluşunun, değişen stratejik
koşullara uyum sağlama yeteneği sayesinde mümkün olduğu; askeri bir ittifak
olarak algılanan NATO’nun her zaman siyasi bir yönünün de bulunduğu; zaman
içerisinde NATO’nun siyasi boyutunun giderek güçlendiği; Soğuk Savaş’ın
ardından en belirgin adaptasyon sürecinin yaşandığı; Ortakların NATO
işbirliğine dahil edildiği ve Akdeniz/Orta Doğu ülkeleriyle diyalog
süreçlerinin başladığı kaydedilmektedir. Öte yandan, esasen farklı koşullar
düşünülerek tasarlanan 5. Madde'nin, İttifak tarihinde ilk kez 11 Eylül
2001’de ABD’de gerçekleşen terörist saldırıların akabinde harekete
geçirilmesinin, İttifak'ın adaptasyon yeteneğini ortaya koyduğu dile
getirilmektedir. 2014 yılından bu yana yaşanan gelişmelerin de altı
çizilerek NATO’nun bugün, Rus askeri tehdidine karşı koymanın yanı sıra,
hibrit ve siber nitelikteki tehditleri de öngörebilecek ve onlara karşı
savunma yapabilecek geniş bir araç yelpazesine sahip olduğu
aktarılmaktadır.
2.3.
Yeni Bir Çağa Uyarlanmış Yeni Bir Siyasi Rol
2030’a doğru NATO’nun kuruluş misyonunu korumakla birlikte bu misyonu
desteklemek için gereken uyumu sağlamakta zorlandığı; NATO bünyesindeki
siyasi görüş ayrılıklarının Rusya ve Çin gibi dış aktörlerin müdahalesini
mümkün kıldığı; Müttefikler arasında birliğin sağlanamaması halinde NATO
üyelerinin sınamalara karşı yalnız başlarına kalacakları; güncel şartların
İttifak bünyesindeki siyasi istişarelerin önemini artırdığı; yeni çağın
sınamaları karşısında NATO’nun siyasi uyumu ve birliği sağlama görevini
nasıl yerine getirmesi gerektiği sorusunun bu raporun temel konusunu
oluşturduğu; Rusya ve Çin’in eşzamanlı jeopolitik ve ideolojik meydan
okuması karşısında NATO’nun siyasi uyuma önemle ihtiyaç duyduğu; küresel
sınamalar çağında NATO’nun büyük siyasi sorumluluğa ve fırsatlara sahip
olduğu; bu bakış açısıyla değerlendirildiği takdirde karşılaşılabilecek
zorlukların bu uyumdan elde edilecek faydanın yanında önemsiz kalacağı
kaydedilmektedir.
2.4.
Vizyon
Değerlendirme Grubu’nun 2030’daki NATO vizyonu, “ an Alliance defined by vitality, utility, relevance and endurance”
(hayatiyet, kullanılırlık, geçerlilik ve dayanıklılıkla tanımlanan bir
İttifak) olarak tanımlanmıştır. Raporda, NATO’nun gelecekte de
Avrupa-Atlantik bölgesinde barış, istikrar ve hukukun üstünlüğü ilkesinin
temeli olacağı; güncellenecek bir stratejik konsept çerçevesinde bütün
üyelerinin kolektif savunmasının stratejik ağırlık merkezi olmaya devam
edeceği; tüm önemli ulusal güvenlik sınamalarında üyelerin başvurduğu
yegane ve asli platform olma rolünü güçlendireceği; uluslararası düzende
daha etkin olacağını; ortaklarla daha derin stratejik ve karşılıklı
bağlantılar kuracağı; ortak ilgi alanına giren meselelerde Avrupa Birliği
ile daha sağlam bir ilişkiye sahip olacağı ve istişareyi yoğunlaştıracağı
öngörülmektedir.
2.5.
Temel Bulgular
Raporda, NATO’nun 2030 yılına uzanan süreçte dikkate alması gereken 138
öneriye yer verildiği belirtilirken, bunların tasnif edildiği 20 başlığın
her birinde öne çıkanlar sıralanmaktadır: 2010 yılına ait Stratejik Konsept
belgesinin güncellenmesi; Rusya’ya karşı caydırıcılık ve diyalogu birlikte
barındıran çift kulvarlı yaklaşımın kullanılması; Çin’in oluşturduğu
güvenlik sorunlarına daha fazla zaman ve siyasi kaynak vakfedilmesi;
Yükselen ve Çığır Açan Teknolojiler (EDT) alanındaki çabaların artırılması;
terörizmle mücadelenin temel görevler arasına açıkça dahil edilmesi; etkili
nükleer caydırıcılık sürdürülürken silahların kontrolüne verilen desteğin
yeniden teyit edilmesi; iklim değişikliği konusuna değinilmesi; siyasi uyum
ve birliğin sürdürülmesi; transatlantik istişarenin güçlendirilmesi; NATO
ve AB arasındaki güven ve anlayışın en üst düzeyde yeniden canlandırılması;
stratejik çıkarlar çerçevesinde ortaklıklarından daha iyi yararlanılması;
zamanlıca karar alma ve uygulama konusundaki yeteneğin korunması; siyasi
boyutun askeri ilerlemeyi yakalayacak şekilde güçlendirilmesi.
Raporda, NATO’nun Güney’e dair sarih ve tutarlı bir yaklaşım geliştirmesi,
NATO’nun AB’nin yanısıra, Afrika Birliği, Arap Ligi, İİT, Körfez İşbirliği
Konseyi ile G5 Sahel gibi bölgesel aktörleri angaje etmesinin lüzumuna da
değinilmektedir.
3.
Analiz: 2010-2030 Güvenlik ve Politika Ortamı
Üçüncü bölümde 2010-2030 dönemindeki siyasi şartlar ve güvenlik ortamı iki
farklı alt bölümde analiz edilmektedir. Sistematik rekabetin geri döndüğü
ve küresel tehditlerin yükselişe geçtiği belirtilirken Rusya, Çin,
terörizm, Orta Doğu ve Kuzey Afrika, Yükselen ve Çığır Açan Teknolojiler
(EDT), iklim değişikliği, COVID-19 salgını gibi konulara değinilmektedir.
Sürekli değişen güvenlik ortamında, NATO’nun birliğini koruması ve
güçlendirmesi gerektiği; bu hedefe ulaşabilmek için Müttefiklerin,
İttifak’ın stratejik hedefleri ile siyasi kimliğine bağlılıklarını eylem ve
söylemleriyle göstermelerinin elzem olduğu belirtilmektedir.
4.
Öneriler: NATO’nun Rolünün, Uyumunun ve İstişaresinin Güçlendirilmesi
Değerlendirme Grubu tarafından hazırlanan önerilerin tamamı, dört başlıkta
(1- NATO’nun 21. Yüzyıldaki Siyasi Amacı; 2- Her Yönden Ortaya Çıkan Tehdit
ve Sınamalar Karşısında NATO’nun Siyasi Rolü ve Araçlarının
Güçlendirilmesi; 3- NATO’nun Siyasi Uyum ve Birliğinin Geliştirilmesi; 4-
NATO’nun Siyasi İstişare ve Karar Almasının Geliştirilmesi) altında
gruplandırılarak raporun bu bölümünde ayrıntılı bir biçimde sunulmaktadır.
5.
Sonuç
Metnin sonuç bölümünde NATO’nun, devlet ve devlet dışı aktörlerden
kaynaklanan yeni tehditlere mukabele etme yeteneğini artırması; modern
tehdit ortamında İttifak’ı korumak ve rakipleri caydırmak için siyasi
araçlarını geliştirmesi ve değişen stratejik koşullara sürekli uyum sağlama
yetisini koruması gerektiği kaydedilmektedir.
2014 yılından bu yana NATO’nun, bir nesilde yapılabilecek en büyük müşterek
savunma tahkimatını gerçekleştirdiği; askeri alandaki bu ilerlemenin siyasi
alanda da yakalanabilmesine ihtiyaç duyduğu; siyasi uyumun, NATO'nun
DNA’sında yer almakla birlikte bekası için de temel bir koşul olduğu; son
yıllarda daha da karmaşık ve zorlayıcı hale gelen değişken güvenlik
ortamıyla birlikte bu ihtiyacın ivedilik kazandığı dile getirilmektedir.
Öte yandan, Avrupa’nın güvenliği için Kuzey Amerika’nın yapmakta olduğu
hayati katkı ile külfet paylaşımında Avrupalı Müttefiklerin önümüzdeki
yıllarda artacak payları arasında dengenin sağlanması gerektiği; tüm bu
konuların, 2010 yılından beri sağlanan ilerleme ile yeni sınamaları
kapsayacak yeni bir Stratejik Konsept içerisinde bir araya gelmesinin
gerekli olduğu kaydedilmektedir. Avrupa’nın büyük bir kısmında son 70
yıldır süregelen barış ortamının tarihi bir istisnayı teşkil ettiğinden
hareketle, her türlü çıkar çatışmasına, özeleştiriye, sorgulamaya rağmen
Müttefiklerin İttifak’ın yaşayabilirliğine ve kalıcılığına olan güvenini
koruması hedeflenmekte; raporda sunulan önerilerin hayata geçirilmesiyle
NATO’nun, Müttefiklerin kolektif savunmasının temeli olmayı sürdüreceğine
inanıldığı belirtilmektedir.