SAYIN BAKANIMIZ: Değerli basın mensupları, Kaşgar, Urumçi, Xian, Şanghay temaslarımızdan sonra dün ve bugün de Pekin’de resmi temaslarımızı yaparak Çin seyahatimizi tamamladık. Gerçekten son derece faydalı ve çok yapıcı görüşmelerin gerçekleştiği bir seyahat oldu. Bu seyahatin zamanlaması da, ele aldığımız konular ve gezdiğimiz şehirler de önemliydi. Ziyaret ettiğimiz şehirler önemliydi, çünkü eğer bakarsanız Çin’in değişik bölgelerine farklı nitelikte, farklı özelliklerin öne çıktığı seyahatler yaptık. Kaşgar’da, Urumçi’de, Sincan Uygur Özerk Bölgesinde bizimle tarihi bağları çok kuvvetli olan Uygur Türkleri’nin yoğun olduğu bu bölgede kültürel ağırlıklı ve bu bölgenin sorunlarıyla da doğrudan ilgilenip bunu ilgili konuları ele aldığımız görüşmeler gerçekleştirdik ve geçen sene yaşanan olaylardan sonra, gerek Kaşgar’da, gerek Urumçi’de sükunetin sağlanmış olması ve buradaki atmosferin çok daha barışçı bir ortama ulaşmış olması önemliydi. Daha sonra Xian’a gittik. Xian, Orta Çin’de tarihi Çin’in tarihi merkezi. Şanghay’da ise EXPO 2010’un kapanış törenlerine katıldık. Bu da Çin’in tabiri caizse görünen modern yüzünü temsil eden bir şehir Şanghay ve Şanghay’da bu görüşmeler esnasında, bu kapanış törenine katılan BM Genel Sekreteri Sayın Ban Ki-Moon’la, Avusturalya, Danimarka Dışişleri Bakanları’yla, Afrika Birliği Dönem Başkanı, Afrika Birliği Başkanı’yla görüşmeler yapma imkanı bulduk.
Dün ve bugün de Pekin’de temaslarımızı gerçekleştirdik. Dün Devlet Başkan Yardımcısı Sayın Xi Jinping’le çok önemli bir görüşme yaptık. Bugün de Dışişleri Bakanı Sayın Yang Jiechi ile bir araya geldik. Bu görüşmelerin zamanlaması itibariyle bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum. Bildiğiniz gibi bundan üç hafta önce Çin Başbakanı Sayın Wen Jiabao Türkiye’deydi. Geçen sene Sayın Cumhurbaşkanımız’ın Çin seyahati gerçekleşmişti. Sayın Cumhurbaşkanımız’ın Çin seyahatinde bundan sonra ilişkilerin yoğunlaştırma kararı alınmıştı. Sayın Wen Jiabao’nun Türkiye ziyaretinde de iki Sayın Başbakan bundan sonra stratejik ilişkiler geliştirileceğini belirterek, stratejik işbirliği konusunda bir ortak bildiriyi kabul etmişlerdi. Biz bugünkü ve dünkü görüşmelerimizde bu stratejik işbirliği kavramının içini doldurmaya çalıştık ve gerçekten çok yapıcı görüşmeler gerçekleştirdik.
Biz konuyu, Çin-Türkiye ilişkilerini 4 ayrı düzlemde geliştirilmesi gereken ilişkiler olarak değerlendiriyoruz. İkili ilişkiler düzlemi var; bölgesel işbirliği alanları, yani Türkiye ile Çin’in Orta Asya, Orta Doğu, Güney Asya, Güneydoğu Asya, Afrika gibi değişik bölgelerde birlikte işbirliği yapabilecekleri alanlar; üçüncüsü Asya ölçeğinde, kıta ölçeğinde, Türkiye ile Çin’in Asya’da birlikte gerçekleştirebileceği hususlar; dördüncüsü de uluslararası örgütlerde ki başta BM Güvenlik Konseyi’nde iki senedir birlikte çalışıyoruz ve G-20 olmak üzere bütün uluslararası örgütlerde küresel barışa birlikte nasıl katkıda bulunabileceği hususu.
İkili ilişkiler bağlamında, çok önemli kararlar aldık. Bir kere, geçen sene Sayın Cumhurbaşkanı’nın seyahatinde prensip olarak karara bağlanan, Sayın Başbakanlar’ın da onayladığı ortak çalışma grubu ki Dışişleri Bakanlıkları’nın bütün birimlerinin ortak olarak toplanmasını öngören bir çalışma grubu. Gelecek sene 2011 ayının ilk aylarında Türkiye’de toplanacak ve bütün bu bahsettiğimiz alanları kapsayan bir ortak çalışma eylem planı ortaya konacak.
Yine iki ülke olarak bundan sonra üst düzey ziyaretlerin çok daha düzenli ve sık yapılması konusunda karara vardık. Gerçekten son bir buçuk yılda çok seyahat oldu, işte Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Çin Başbakanı’nın ziyaretleri gibi, ama baktığımızda Çin Başbakanı 8 yıl sonra Türkiye’ye geldi. Bizim Cumhurbaşkanımız da 14 yıl sonra Çin’e geldi. Bu 14 yıl ve 8 yıl içinde dünyada çok büyük değişiklikler oldu. Bugün Çin Dışişleri Bakanı’yla, dün de Çin Devlet Başkan Yardımcısı’yla bunları ele aldık. Bundan sonra düzenli olarak her sene mutlaka üst düzey bir ziyaret yapılması karşılıklı olarak karara bağlandı. Ve bu üst düzey ziyaretlerde çizdiğimiz stratejik işbirliği çerçevesinin tekrar her görüşmede revize edilmesi konusu ele alınacak. Bu çerçevede, gelecek sene Sayın Başbakanımızın muhtemelen 2011’in yaz aylarında bir ziyareti planlanıyor. Yine aynı şekilde Çin Cumhurbaşkanı’nı da biz Türkiye’ye davet ettik, Sayın Hu’yu, çünkü gelecek sene ilişkilerimizin 40’ncı yılı, diplomatik ilişkilerimizin 40’ncı yılı. Dolayısıyla gelecek sene bu stratejik işbirliği konseptinin iyice içi doldurularak önümüzdeki on yıllara yayılacak bir ortak eylem planı etrafında görüşmeler ve kurumsallaşma gerçekleşecek. Yine gelecek sene Dışişleri Bakanı Sayın Yang Jiechi Türkiye’ye gelecek. Dolayısıyla bu ritmi sürdürmeye kararlıyız. Ortak Çalışma Grubu kuracağız, bu ritmi sürdüreceğiz ve karşılıklı olarak temsilciliklerimizin de artıracağız.
Bu çerçevede bu gezinin önemli bir sonucu olarak size şunu söylemek istiyorum; Pekin’deki Büyükelçiliğimiz dışında Şanghay ve Hong Kong’da Başkonsolosluklarımız vardı, bugün itibariyle Guangzhou’da da Başkonsolosluk açılmasına yönelik işlemler tamamlandı; Çin tarafından da gerekli izinler verildi. Dolayısıyla Çin’de üçüncü Başkonsolosluğumuzu da açmış olacağız. Bu gezinin belki de en önemli sonucu, bugün bu konuda mutabık kaldık, izinler tamamlandı, en kısa zamanda Guangzhou’ya bir Başkonsolos tayin edeceğiz ve çalışmaları bundan sonra da daha başka alanlara kaydıracağız. Bugün Dışişleri Bakanı Yang’a da ifade ettim, Çin bizim için neredeyse bir kıta, mümkün olan en fazla eyalette Başkonsolosluk açmak istiyoruz. Çin de arzu ettiği takdirde Türkiye’deki Başkonsolosluk sayısını artırabilir.
Bu siyasi ilişkiler bağlamında Dışişleri Bakanlıkları arasındaki irtibatları da artıracağız. Önümüzdeki dönemde karşılıklı olarak genç diplomat değişimleri yapacağız. Diplomasi akademisiyle dün benim konferans verdiğim CIIS’deki Çin Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü arasında bir irtibat kuracağız ve karşılıklı diplomasi akademileri arasında eğitim faaliyetleri yapılacak.
Bu siyasi gelişmeler dışında kararlar için ekonomik alanda da önemli yine bir perspektif oluşturduk. Bir kere iki Sayın Başbakan’ın İstanbul, Türkiye’de, Ankara’da aldığı kararları hayata geçirme konusunda atılacak adımları gözden geçirdik. Ticarette 2015 yılında 50 milyar dolar, 2020 yılında da 100 milyar dolara ulaşma kararlılığındayız. Bunun için Çin’in Türkiye’den alacağı malların tetkikiyle ilgili olarak Çin’den bir alım heyeti Türkiye’ye gelecek. Yani aradaki ticaret açığını da bu anlamda kapatmaya kararlıyız. Ulaştırma alanında Pekin’den İstanbul’a kadar uzanacak olan demiryolu projesini biraz daha kapsamlı ele aldık ve bu konuda ortak çalışmayı bundan sonra da sürdürmeye kararlıyız. Yine bu çerçevede İpek Yolu’nu demiryolu haline dönüştürecek olan bu proje dışında aramızdaki coğrafi mesafeyi ortadan kaldıracak şekilde hem yolcu hem de mal taşımacılığında havayolunu daha etkin kullanma kararlılığındayız. Bildiğiniz gibi Türkiye’nin, THY’nin, şu anda 21 slot ile Pekin’e, Şanghay’a, Guangzhou’ya uçuşları var. Biz bunun yaygınlaştırılarak Xian’a ve Urumçi’ye de olması konusunu teklif ettik. THY, Çin Hava Yolları uygun görülen şartlarda Çin’in değişik noktalarında uçuşlarını, Türkiye uçuşlarını artırmaya kararlıyız.
Enerji işbirliği konusunu ele aldık. Diğer birçok ekonomik alanda ilgili diğer birçok konularda da kapsamlı görüşmeler gerçekleştirdik. Ayrıca Çin yatırımcılarının Türkiye’ye gelmeleri hususunu ele aldık. Dün Şanghay’da, belki sizin takip etme imkanınız olmadı, Huawei diye çok önemli bir telekomünikasyon şirketini ziyaret ettik. Bu büyük dünya teknoloji devi, Bütün bölgesel merkezini Türkiye’ye taşıdı, yani Orta Asya, Ortadoğu, Balkanlar, Avrupa Merkezi şu anda Türkiye’de. Biz daha çok Çinli şirketin İstanbul’u, İzmir’i, değişik şehirlerimizi merkez edinmesine önem veriyoruz. Böylece Çin tarafı da Türkiye’nin coğrafyasının sağladığı avantajlardan faydalanmak niyetinde. Daha fazla Çin yatırımının Türkiye’ye gelmesi konusunu ele aldık. Yuan-Türk Lirası uygulamasına geçişi gözden geçirdik ve parasal, mali atılacak işbirliği konusunda da, bankacılık işbirliği konusunu da ele aldık. Dolayısıyla önümüzde siyasal ve ekonomik alanda çok daha yeni kapsamlı bir perspektif var.
Kültürel alanda da daha fazla kültürel ilişki konusunu geliştirmek konusunda da mutabık kaldık. 2012 yılında Türkiye’de Çin Yılı ilan ediyoruz, 2013 yılında da Çin’de Türkiye Yılı. Bu vesileyle Çinli turistlerin Türkiye’ye daha fazla gelmesini teminen sürekli kültür faaliyetleri yapacağız. Pekin’de bir Yunus Emre Vakfı açarak buradaki Türk kültürünü tanıtma faaliyetlerine hız vermek istiyoruz. Ve güzel bir gelişme, son rakamlara göre, 307 Türk öğrenci Çin’de eğitim görmektedir. Bu özellikle Çin’e dönük ekonomik aktivitelerimiz ve kültürel aktivitelerimiz için çok büyük önem taşıyor. Çince bilen Türkler’in artışı, Çin üniversitelerinden mezun olan Türk öğrencilerin sayısal olarak artışına büyük önem veriyoruz.
Yine bu kültürel bağlamda Uygur Bölgesi’ne dönük olarak bizim tarihi ve kültürel bağlarımızı çok açık bir şekilde Çinli muhataplarımızla paylaştık. Tabii Çin’in toprak bütünlüğüne saygı duyuyoruz. Bu konuda uluslararası hukukun gerektirdiği bütün temel ilkelerden hareket ediyoruz. Ama aynı zamanda Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin Türkiye ile Çin arasında bir dostluk köprüsü oluşturduğu, dolayısıyla bu bölgeye Türkiye’nin ilgisinin artmasının doğal görünmesi gerektiği konusunda da mutabık kaldık. Onlar da bu konuda Türkiye’nin bölgedeki faaliyetlerinin artmasına olumlu baktıklarını söylediler. Bu çerçevede, Urumçi’de bir Türk Sanayi Bölgesi kurulması konusunda daha önce varılan mutabakatı hayata geçirme hususunda atılacak adımları görüştük. Yine bölgeye dönük olarak Türk yatırımlarının artması ve bölgenin Türkiye ile olan ilişkilerinin geliştirilmesi konusunda da bir mutabakat oluştu. Gördüğünüz gibi siyasi, ekonomik, kültürel bağlamda çok geniş bir işbirliği alanımız mevcut.
İkili görüşmelerin çalışma yemeği kısmında ise bölgesel ve küresel konuları ele aldık. İran nükleer programındaki son gelişmeleri gözden geçirdik. Orta Doğu’da ve Orta Asya’da birlikte neler yapabileceğimizi ele aldık. Pakistan, biliyorsunuz hem Türkiye’nin hem Çin’in yakın dostudur, birlikte Pakistan’a yönelik yardımlarımızı nasıl koordine edebileceğimizi ele aldık. Ama belki de en önemlisi BM reformu. G-20’nin uluslararası sistemde daha etkin bir konum kazanması konusunda Türkiye ile Çin’in zaten ortak bir perspektifi vardı. Bundan sonra bütün bu konularda Türkiye ile Çin birlikte çalışma kararı aldılar. Uluslararası toplantıların öncesinde ve uluslararası toplantıların marjında özellikle uluslararası ekonomik sistemin yeniden yapılandırılması ve finansal mimarinin tekrar oluşturulması konusunda birlikte çalışma kararlılığını bir kez daha vurguladık.
Gördüğünüz gibi ikili ilişkiler, bölgesel ilişkiler, Asya ölçekli işbirliği alanları ve küresel alanda bir anlamda yeni bir Türk-Çin işbirliği paradigması doğuyor. Biz buna büyük önem veriyoruz. Soğuk Savaş dönemindeki abnormaliteden, olağanüstü durumdan çıkarak tarihte olduğu gibi, Xian ile İstanbul’da olan İpek Yolu’nu, Ankara-Pekin’le İstanbul arasında tekrar kurmaya kararlıyız. Bu açıdan ben ziyaretimizin çok verimli geçtiğini düşünüyorum. Ve gerçekten de çok büyük bir misafirperverlikle karşılandık. Bize ve beraberimizdeki işadamları, akademisyenler, gazetecilere güzel bir misafirperverlik gösterildi. Bunun için de Çin yetkililerine teşekkürü bir borç biliyorum. CIIS’de Çin stratejisinin önde gelen isimleriyle bir toplantı gerçekleştirmiştik, yuvarlak masa toplantısı. Biraz sonra da Renmin Üniversitesi’nde konuşma yapacağım. Böylece buradaki entelektüel çevrelerle de yakın bir temas kurmuş olacağız.
SORU: Efendim THY’nin Xian ve Urumçi’ye sefer düzenlemesini önerdiğinizi belirttiniz. Buna Çin tarafının bakışı ne oldu?
SAYIN BAKANIMIZ: Tabii bunlar daha düşünce aşamasında olan fikirler, ama prensipte Çin ve Türk halklarını birbirine yakınlaştıracak her adımı birlikte atmaya kararlıyız. Onlar da bu konuda yani bu genel ilkeler konusuna son derece olumlu bakıyorlar. Bundan sonra çalışmaları sürdüreceğiz. Uygun zeminde bu adımlar atılacak.
SORU: Efendim, Urumçi’ye Başkonsolosluk açılması gündemde mi?
SAYIN BAKANIMIZ: Şimdi Guangzhou’ya açıyoruz. Tabii bunlar adım adım ilerlenilecek hususlardir, ama Çin’in önemli merkezlerinde mumkun oldukca genis bicimde temsil edilmeye önem veriyoruz.
SORU: Çin harici sorabilir miyiz?
SAYIN BAKANIMIZ: Çin’i bitirelim önce, Çin bitmez ama.
SORU: Siz daha önce defalarca söylediniz ama “bu stratejik işbirliği, başka bölgelere ve başka ilişkilere alternatif değil” diye. Bu konuda Çin Yönetimi’nin tutumu nedir?
SAYIN BAKANIMIZ: Bir kere şunun çok iyi bilinmesi lazım. Türkiye ve Çin çok köklü devlet geleneklerine sahip, ilişkileri tarihin ta derinliğine kadar giden iki ülke. Dolayısıyla bu iki ülke arasında yoğun ilişkilerin olmasından daha doğal bir durum olamaz. Soğuk Savaş döneminin şartları içindeki durum anormaldi. Şimdi biz tarihimizin, coğrafyamızın, yani her iki ülke olarak söylüyorum, gerektirdiği yoğun ilişkileri tekrar kuruyoruz. Bu herhangi bir başka ilişkiye alternatif değildir. Biz hiçbir ilişkiyi diğerine alternatif olarak görmüyoruz. Bütün bu ilişkileri Türkiye’nin genel stratejisinin içinde birbirini tamamlayıcı unsurlar olarak görüyoruz. Tabiri caizse bir Asya kilimini düşünün, her renk bir harmoni içinde bulunur bizim kilimlerimizde. Dolayısıyla da burada da öyle düşünmek icap eder.
SORU: Bunun tam adı nedir efendim? Yani nasıl tanımlamamız lazım? Şimdi misal işte, Suriye ile Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi diyoruz, Çin’le olana ne diyelim?
SAYIN BAKANIMIZ: Bu yeni bir stratejik işbirliği…
SORU: Ortaklık, stratejik ortaklık?
SAYIN BAKANIMIZ: Tabii, tabii. Ortak çalışma grubu kuruyoruz üst düzey ziyaretlerle. Stratejik İşbirliği Eylem Planı tabii, Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği yakın komşularımızla, doğrudan komşularımızla geliştirdiğimiz bir model. Bunun ama bunun değişik bir kurumsallaşmış şekli olarak Çin’le de yapacağız, fakat bunun Suriye’yle, Yunanistan’la olduğu gibi ortak kabine toplantıları şeklinde olması pratikte zorluklar içeriyor. Düzenli üst düzey istişareler yapılmak suretiyle, stratejik işbirliğini geliştireceğiz. Yalnız Çin’in farkı diyelim, komşu ülkelerimize göre, küresel alanda çok daha fazla ortak çalışma alanımız mevcut, küresel konularda. Yani G-20’de, mesela bizim herhangi bir komşu ülke G-20’de yok, Rusya’yı hariç tutarsanız, ama Çin’le G-20’de de beraberiz; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde de beraber çalıştık. Birçok konuda, küresel ölçekli konularda tabii Çin ile çok daha fazla istişare edeceğimiz, konuşacağımız, stratejik işbirliği geliştireceğimiz alan mevcut.
SORU: İran nükleer sorunu ile ilgili olarak?
SAYIN BAKANIMIZ: Detaylı olarak konuştuk. Zaten Tahran Bildirisinin öncesinde de ben Çin Dışişleri Bakanı’nı bilgilendirmiştim. Tahran Bildirisi sonrasında da bilgilendirmiştim. Karşılıklı olarak bu konuda Çin’in görüşleri bizim görüşlerimize çok yakındır ve bundan sonra da gelişmeleri birlikte takip etmeye karar verdik; detaylı olarak bu konuyu ele aldık; çünkü Çin hem bu konuyla, İran’la ilişkileri bağlamında ilgilidir, hem de tabii P5+1’in üyesidir, yani İran’la müzakerenin bir tarafıdır. Dolayısıyla perspektifimizi bu konuda paylaştık.
SORU: Kıbrıs konuştunuz mu efendim?
SAYIN BAKANIMIZ: Çok detaylı konuları Kıbrıs da dâhil ele aldık ama tabii bir bütün içinde ele alındı. İlişkiler geliştikçe bizim Kıbrıs konusundaki yaklaşımımızı da Çin’in çok daha iyi anlayacağına eminim.
SORU: Enerji konusunun ele alındığını söylediniz. Çin ve Türkiye, Hazar bölgesindeki kaynaklar için rakip görüntüsü çiziyor ama, buna biraz detay verebilir misiniz acaba?
SAYIN BAKANIMIZ: Şimdi öyle görmemek lazım. Mesela ortak yaklaşımımız enerji konusunda diyelim Çin de büyüyen bir ekonomi, Türkiye de büyüyen bir ekonomi ve Çin’in de, Türkiye’nin de enerji ihtiyacı var, enerji fiyatlarının düşük olması her iki ülkenin de menfaatine. Ve bu enerji ihtiyacı da, hem Türkiye’nin hem Çin’in artacak. Bu enerji fiyatlarının düşük olması nasıl sağlanabilir? Bölgede, enerji bölgelerinde istikrar ortamının, barış ortamının temin edilmesiyle. Yani Ortadoğu barışı ve Orta Asya’da istikrarı en fazla talep eden iki ülke söyleseniz, bunun birisi Türkiye, birisi Çin’dir. Çünkü her iki ülkenin de enerjilerin bulunduğu coğrafyalara dönük olarak bir istikrar talebi var. Bu önemli bir alan. İkincisi de tabii, nükleer enerji konusunda da Türkiye ile Çin arasında daha yakın bir işbirliği olması konusunda da mutabık kaldık.
Peki, Çin dışındaki konulara da girebilirsiniz.
SORU: Sevdiğiniz bir konu olduğunu umuyorum. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde, bazı gazetelerde haber çıkmıştı, İsrail’in gelecek için Türkiye için bir tehdit olarak tanımlandığı belirtiliyordu. Ardından İsrail Kültür Bakanı İsrailli vatandaşlara Türkiye’ye gitmeme Türk mallarını boykot gibi çağrılarda bulundu. Birincisi bununla ilgili bir girişim yaptınız mı? Türkiye’nin gelecekte İsrail’den bir tehdit algılaması var mıdır ve İsrailli Bakanın tutumuna ne diyorsunuz? Çünkü onlardan sözde soykırımla ilgili laflar gelirdi, bu defa daha farklı bir boyuta taşınıyor galiba.
SAYIN BAKANIMIZ: Şimdi şunu bir kere ilkesel olarak söyleyelim, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi gizli ve mahremiyeti olan bir belgedir ve bu konuda herhangi bir bilginin dışarıya çıkması sözkonusu olamaz, bizim bu konuda kamuya açık değerlendirme yapmamız da doğru olmaz muhtevası ile ilgili. Dolayısıyla İsrail basınında yer alan bu tür iddiaların pratikte bir zemini ve karşılığı yoktur. Yani spekülatif tarzda yapılan ve maalesef son dönemde İsrail basınında sık sık gördüğümüz tarzda provakatif nitelikli haberlerin bir örneğini teşkil eder. Buradan hani Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin muhtevasıyla herhangi bir şey söylemiyorum, söylememiz de zaten sözkonusu olamaz. Ancak, bu muhtevanın gizliliğine rağmen bu tür haberler kaynaksız şekilde yer alıyorsa burada iyi niyet aramamak gerekir. Yapılan açıklamaları da doğrusu bu temelde yapılan açıklamaları da temelsiz değerlendiriyoruz ve doğru bulmuyoruz.
İkinci sorunuz ile ilgili olarak ise, sürekli karşılıklı olarak bu konuları tartışmakta bir fayda görmüyoruz. Bizim tutumumuz bu konularda belli. Dolayısıyla onun için tekrar etmiyorum.
SORU: Girişiminiz oldu mu Ankara olarak?
SAYIN BAKANIMIZ: Ne konuda? Bir gazete haberi üzerine girişim yapmaz Ankara, açıklama da yapmaz bu anlamda.
SORU: Canlı yayında söylemiş Kültür Bakanı…
SAYIN BAKANIMIZ: Hayır Kültür Bakanının ifadesi üzerine diyorsanız o ayrı.
SORU: Evet, evet, Kültür Bakanının ifadesi üzerine diyorum zaten.
SAYIN BAKANIMIZ: Hayır sürekli karşılıklı olarak bu konularda tartışmakta bir fayda görmüyoruz. Bizim tutumumuz bu konularda belli, dolayısıyla onun için tekrar etmiyorum.
SORU: Pazar günü İstanbul’da, Taksim’de patlayan bomba, yaralıların sayısı 38 kişiye çıktı. Bu durum tabii Avrupa ülkeleriyle terörle işbirliği konusunu tekrardan gündeme getirdi. Dün Başbakanın açıklamaları vardı. Sizin beklentileriniz nelerdir? Yine Amerikayla da ilgili, terör konusunda da aynen, görüşlerinizi alabilir miyim?
SAYIN BAKANIMIZ: Biraz önce Sayın İçişleri Bakanımızla tekrar telefonla görüştüm. Zaten biliyorsunuz olay olduğunda Şanghay’da birlikteydik. Biz teröre karşı mutlak bir dayanışma bekliyoruz ve bu konuda terör örgütleri arasında bir ayrım yapılmasını da doğru bulmuyoruz. Tabii İçişleri Bakanımız da açıkladı, Sayın Başbakanımız da ısrarla üzerinde durdu, vurguladı. Daha bu araştırmalar sürüyor, ancak bu terörün kaynağı hususunda nihai olarak gidilebilecek her yöne, her kaynağa kadar araştırmalarımızı sürdüreceğiz ve gerekli her türlü girişimi yapacağız. Başta müttefiklerimiz olmak üzere, bütün ülkelerden de kayıtsız, şartsız destek bekliyoruz.
SORU: Bu konuda Çin ile herhangi bir işbirliği sözkonusu mu?
SAYIN BAKANIMIZ: Zaten İçişleri Bakanımız biliyorsunuz buradaydı. Birlikte buradaydık Şanghay’da, ondan önce de İçişleri Bakanımızın buradaki Kamu Güvenliği Bakanlığı, yani İçişleri Bakanlığının muadili olan Kamu Güvenliği Bakanlığıyla detaylı görüşmeleri oldu. Zaten bu çerçevede Çin’le ilişkilerimiz gayet iyi yürümektedir. Peki, teşekkürler arkadaşlar.