İran İslam Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti
temsilcileri Astana Formatının garantörleri olarak:
1. Son uluslararası ve bölgesel gelişmeleri ele almışlar ve Suriye krizinin
kalıcı çözümünde Astana Süreci'nin öncü rolünü vurgulamışlardır;
2. Filistin-İsrail çatışmasının tırmanmasının Suriye Arap Cumhuriyeti'ndeki
durum üzerindeki olumsuz etkisini teslim etmişlerdir. Silahlı çatışma
alanının genişlemesinin ve bölgedeki diğer devletlerin çatışmalara dahil
olmasının önlenmesinin öneminin altını çizmişlerdir.
Ayrıca, Gazze'deki insani felaketle ilgili derin kaygılarını ifade ederek,
İsrail'in Filistinlilere yönelik acımasız saldırılarına son verilmesi ve
Gazze'ye insani yardım gönderilmesinin gerekliliğini vurgulamışlardır.
Derhal ateşkes yapılmasını ve tüm tarafların uluslararası hukuk
kapsamındaki yükümlülüklerine uymasını talep eden A/ES/-10/L.27 (2023)
sayılı BM Genel Kurul Kararı’nın uygulanması çağrısında bulunmuşlardır.
3. Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak
bütünlüğüne ve BM Şartı'nın amaç ve ilkelerine olan sarsılmaz
bağlılıklarını yeniden teyit etmişler ve bu ilkelere herkes tarafından
saygı gösterilmesi ve uyulması gerekliliğinin altını çizmişlerdir.
4. Terörle mücadele edilmesi, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği'nin (BMMYK) katılımıyla Suriyelilerin güvenli, gönüllü ve
onurlu geri dönüşü için uygun koşulların oluşturulması, siyasi sürecin
canlandırılması ve tüm Suriyelilere insani yardımın engelsiz aktarılmasının
sağlanması için Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin karşılıklı saygı,
iyi niyet ve iyi komşuluk ilişkileri temelinde yeniden tesis edilmesine
yönelik çabaların sürdürülmesinin önemini vurgulamışlardır. Dörtlü format
çerçevesinde Astana garantörlerinin bu amaca yönelik çabalarını
memnuniyetle karşılamışlardır.
5. Terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele etme ve Suriye’nin
egemenliği ve toprak bütünlüğünü zayıflatan, sınır ötesi saldırılar ve
sızmalar dahil olmak üzere, komşu ülkelerin milli güvenliğini tehdit eden
ayrılıkçı gündemlere karşı durma konularında birlikte çalışmaya devam etme
yönündeki kararlılıklarını ifade etmişlerdir. Sivil kayıplarıyla sonuçlanan
sivil tesisleri hedef alan saldırılar dahil olmak üzere, terörist grupların
ve Suriye’nin muhtelif bölümlerinde farklı isimler altında faaliyet
gösteren bunlarla iltisaklı grupların faaliyetlerini kınamışlardır.
Suriye’nin kuzeyi ile ilgili tüm düzenlemelerin tümüyle uygulanması
gerektiğini vurgulamışlardır.
6. İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki (İGAB) durumu ayrıntılı olarak
gözden geçirmişler ve İdlib'e ilişkin tüm anlaşmaların tam olarak
uygulanması suretiyle sahada sükunetin korunması gerekliliğinin altını
çizmişlerdir. İGAB içinde ve dışında sivillere tehdit oluşturan terör
gruplarının varlığı ve faaliyetlerine ilişkin ciddi endişelerini dile
getirmişlerdir. İnsani durum dahil olmak üzere, İGAB içindeki ve
çevresindeki durumun sürdürülebilir şekilde normalleşmesini sağlamak için
daha fazla çaba gösterilmesi konusunda mutabakata varmışlardır.
7. Suriye Arap Cumhuriyeti’nin kuzeydoğusundaki durumu ele almışlar ve bu
bölgede kalıcı güvenlik ve istikrarın ancak ülkenin egemenliği ve toprak
bütünlüğünün korunması temelinde sağlanabileceği hususunda mutabık
kalmışlardır. Gayrimeşru özyönetim teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle
mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her
türlü teşebbüsü reddetmişlerdir. Suriye’nin birliğini zayıflatmayı
amaçlayan ve Fırat’ın batısından da gerçekleşen sınır ötesi saldırılar ve
sızmalar dahil olmak üzere komşu ülkelerin ulusal güvenliğini tehdit eden
ayrılıkçı gündemlere karşı koyma kararlılıklarını yeniden teyit
etmişlerdir.
Suriye'ye ait olması gereken petrol gelirlerinin yasadışı olarak ele
geçirilmesine ve aktarılmasına karşı olduklarını yinelemişlerdir. Ayrılıkçı
gündemin kolaylaştırılması suretiyle ülkeyi çöküşe götürebilecek,
Suriye'nin belirli bölgelerine uygulanan tüm seçici tedbirler ve
muafiyetler dahil olmak üzere, uluslararası hukuku, uluslararası insancıl
hukuku ve BM Şartını ihlal eden tüm tek taraflı yaptırımları kınamışlardır.
Terörizmi destekleyen ülkelerin, Suriye'nin kuzeydoğusundaki gayrimeşru
özyönetim girişimleri dahil olmak üzere Suriye devletinin birliğine zarar
veren eylemlerini kınamışlardır.
Ahiren Arap aşiretleriyle çatışmalara da neden olan, zorla silah altına
alma, barışçıl gösterilerin bastırılması ve eğitim alanındaki ayrımcı
uygulamalar ile siyasi eylemlere, gazetecilere, toplanma hakkına ve seyahat
hürriyetine getirilen kısıtlamalar dahil olmak üzere ayrılıkçı grupların
Fırat’ın doğusunda sivillere yönelik her türlü zulmü karşısında derin
endişe duyduklarını ifade etmişlerdir.
8. Herhangi bir ülkenin, bireysel etnik ve inanç nüfus gruplarının terörist
ve ayrılıkçı isteklerinin körüklenmesi ve bahsigeçenlerin silahla
donatılmasına dönük her türlü çabasını kınamışlardır.
9. İsrail’in, Suriye’deki tüm askeri saldırılarını kınamışlardır. Bu
eylemleri, uluslararası hukukun, uluslararası insancıl hukukun ve
Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğünün ihlali olarak
değerlendirmişler; ve bunların bölgeyi istikrarsızlaştırdığını ve
gerginlikleri tırmandırdığını tasdik etmişler ve bu saldırılara son
verilmesi çağrısında bulunmuşlardır.
Özellikle, İsrail'in bu bağlamda aldığı tüm karar ve eylemleri geçersiz
sayan ve bunların hiçbir hukuki etkisi olmadığını değerlendiren Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi’nin 242 ve 497 sayılı kararları başta olmak
üzere, Suriye Golanı’nın işgalini reddeden ilgili Birleşmiş Milletler
kararlarının hükümleri dahil, evrensel olarak tanınan uluslararası hukuk
kararlarına uyulması ihtiyacını yeniden teyit etmişlerdir.
10. Suriye’de askeri çözüm olamayacağına dair kanaatlerini ifade etmişler
ve ihtilafın BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu, BM’nin
kolaylaştırıcılığında, Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde,
uygulanabilir ve kalıcı bir siyasi sürecin ilerletilmesine yönelik
taahhütlerini yeniden teyit etmişlerdir.
11. Soçi'deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresi kararlarının uygulanması
amacıyla Astana Formatı garantör ülkelerinin belirleyici katkısıyla
oluşturulan Suriye Anayasa Komitesi'nin Suriye Arap Cumhuriyeti’nde siyasi
çözümün teşvik edilmesindeki önemli rolünün altını çizmişlerdir. Suriyeli
tarafların yapıcı yaklaşımını sağlayarak, çalışmalarına bir an önce yeniden
başlaması ve Yazım Komisyonu’nun 9. turunu gerçekleştirmesi çağrısında
bulunmuşlardır. Bu bağlamda, sürdürülebilir ve etkili işleyişini sağlamak
için, Suriyeli taraflar ile kolaylaştırıcı konumundaki BM Genel
Sekreteri'nin Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen’le sürekli angajman
yoluyla Komite’nin çalışmalarını destekleme konusundaki taahhütlerini
yeniden teyit etmişlerdir.
Anayasa Komitesi’nin faaliyetlerini bürokratik ve lojistik engeller
olmaksızın yürütmesi ihtiyacını vurgulamışlardır. Komite’nin çalışmalarını
kesintisiz şekilde yürütmesi için tüm gerekli koşulların derhal sağlanması
çağrısında bulunmuşlardır.
Anayasa Komitesi’nin çalışmalarında, bir anayasa reformu hazırlanması ve
yazımı görevini yerine getirebilmesi için Usul Kuralları ve Temel Çalışma
İlkelerine riayet etmesi gerektiğine dair inançlarını beyan etmişlerdir.
12. 6 Şubat 2023'te meydana gelen yıkıcı depremin sonuçlarıyla daha da
ağırlaşan Suriye'deki insani durum hakkında ciddi endişelerini dile
getirmişlerdir.
13. Uluslararası hukuk ve BM Genel Kurulu'nun 46/182 sayılı kararı
doğrultusunda Suriye'ye insani yardımın sürdürülmesinin ve artırılmasının
önemini vurgulamışlardır. Bütçe kısıtlamaları nedeniyle Dünya Gıda Programı
(WFP) tarafından uygulanan yardım programlarının azaltılmasından
kaynaklanan gıda güvensizliği riskinin artması göz önünde bulundurularak,
tüm Suriyelilere insani yardım için bağışçılar eliyle yeterli fonun
sağlanması çağrısında bulunulmuştur.
Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti'nin, BM insani kuruluşlarının Suriye Arap
Cumhuriyeti’nin kuzeybatı bölgelerindeki sivil nüfusa yardım iletmek
amacıyla Türkiye ile sınır geçiş noktası olan Bab al-Hawa'yı kullanma
yetkisini 13 Ocak'tan 13 Temmuz 2024'e, 6 Şubat depremlerinden etkilenen
bölgelere yardım sağlamak amacıyla Türkiye ile arasındaki Bab al-Salam ve
Al-Rai sınır geçiş noktaları için yetkiyi 13 Şubat 2024 tarihine kadar
uzatma kararını not etmişler; Suriye'nin kuzeybatısına yönelik sınır ötesi
ve çizgi ötesi yardımlar dahil olmak üzere, BM tarafından onaylanan tüm
usul ve yöntemlerle tüm Suriyelilere kesintisiz insani yardım
ulaştırılmasının sürdürülmesinin önemini vurgulamışlardır.
İnsani yardımların ulaştırılmasının önündeki engellerin kaldırılması ve
ayrımcılık, siyasileştirme veya ön koşul gözetmeksizin ülke genelindeki tüm
Suriyelilere yönelik insani yardımların artırılması gereğini
vurgulamışlardır.
14. Suriye'deki insani durumun iyileştirilmesi ve siyasi çözüm sürecinde
ilerleme sağlanmasını desteklemek amacıyla uluslararası toplumu, Birleşmiş
Milletleri ve insani kuruluşlarını, temel altyapı varlıkları olan su ve
elektrik tedarik tesisleri, sanitasyon, sağlık, eğitim, okullar,
hastanelerin restorasyonu ile uluslararası insancıl hukuka uygun mayın
temizleme faaliyetleri dahil erken toparlanma ve dayanıklılık projelerinin
hayata geçirilmesi suretiyle tüm Suriyelilere yönelik yardımlarını
artırmaya çağırmışlardır.
15. Mültecilerin ve yerlerinden edilmiş kişilerin Suriye'deki ikamet
yerlerine güvenli, onurlu ve gönüllü geri dönüşlerinin kolaylaştırılması,
geri dönüş hakları ile bu süreçte desteklenme haklarının teminat altına
alınması ihtiyacını vurgulamışlardır. Uluslararası topluma Suriyeli
mültecilere ve yerlerinden edilmiş kişilere gerekli desteği sağlama
çağrısında bulunmuşlar, BMMYK ve diğer uzmanlaşmış uluslararası kuruluşlar
dahil olmak üzere ilgili tüm taraflarla angaje olmayı sürdürmeye hazır
olduklarını yeniden teyit etmişlerdir. Suriyelilerin gönüllü ve onurlu geri
dönüşleri için Suriye'de gerekli koşulların oluşturulmasına yönelik
çalışmaların sürdürülmesinin önemine dikkat çekmişlerdir.
16. Suriyeli taraflar arasında güven tesisi için gerekli ve etkili olduğu
kanıtlanmış benzersiz bir mekanizma olan Tutukluların/Kaçırılanların
Serbest Bırakılması, Cenazelerin Teslimi ve Kayıp Kişilerin Belirlenmesine
İlişkin Çalışma Grubu çerçevesinde tutukluların/kaçırılanların karşılıklı
salıverilmesi operasyonlarının sürdürülmesi hususundaki kararlılıklarını
yinelemişlerdir. Tutukluların/kaçırılanların serbest bırakılmasının
sağlanmasına dönük ortak çabaların yoğunlaştırılmasını
kararlaştırmışlardır. Cenazelerin teslimi ve kayıp kişilerin kimliklerinin
belirlenmesi konularını dahil etmek suretiyle Çalışma Grubunun
faaliyetlerinin genişletilmesi ihtiyacı üzerinde mutabık kalmışlardır. Grup
içindeki faaliyetlerin artırılması arzusunu memnuniyetle karşılamışlardır.
17. Astana formatına gözlemci olan Ürdün, Irak ve Lübnan heyetlerinin yanı
sıra Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi temsilcilerinin
katılımını memnuniyetle karşılamışlardır.
18. Kazakistan makamlarına, Astana formatında Suriye konulu 21. Yüksek
Düzeyli Toplantıya Astana’da evsahipliği yapmalarından ötürü içten
teşekkürlerini sunmuşlardır.
Astana sürecinin başlatıcısı olan ve bu benzersiz çok taraflı mekanizmanın
sorunsuz işleyişini sağlamak için her zaman yer sağlayan ve konukseverlik
gösteren Kazakistan tarafının Suriye ile ilgili uluslararası toplantılara
ev sahipliği yapan bir ülke olarak oynadığı özel role vurgu yapmışlardır.
19. 19 Temmuz 2022 tarihli Üçlü Zirve’nin Ortak Bildirisi’nde kayıtlı bir
sonraki Zirve’nin Rusya Federasyonu'nda yapılmasına ilişkin mutabakatı not
etmişlerdir.
20. Astana formatında Suriye konulu 22. Yüksek Düzeyli Toplantı’yı 2024
yılının ikinci yarısında gerçekleştirmeyi kararlaştırmışlardır.