1999 yılından bu yana tüm Avrupa vatandaşlarıyla birlikte kutladığımız 9 Mayıs Avrupa Günü, Avrupalılık bilincinin ve felsefesinin tazelenmesine katkı sağlamaktadır.
Geride bıraktığımız yarım asır boyunca farklı Avrupa uluslarının, özgürlük, demokrasi ve insan haklarına saygı gibi evrensel değerler etrafında kenetlenmesini sağlayan Avrupa Birliği projesi, tüm dünyanın takdir ettiği tarihi bir başarıdır. Bu şekilde, birçok Avrupa milleti tek başına erişemeyeceği idealleri, birlik ve dayanışma sayesinde gerçekleştirme ve geleceğine güvenle bakma imkanına kavuşmuştur.
Kuruluşundan sonraki genişleme dalgalarıyla yeni ulusları kucaklayan Birlik, yeni fikirler, yeni kültürel renkler, yeni deneyimler, yeni iş alanları, yeni pazarlar ve dolayısıyla Birliğe her katılan yeni üye ülkenin beraberinde taşıdığı yeni olanaklar sayesinde daha da güçlenmiştir. Birlik, bugün yaklaşık 500 milyona ulaşan nüfusuyla, dünyanın en önemli iktisadi güçlerinden biridir. Son olarak, Lizbon Antlaşması’nın kabul edilmesiyle, kurumsal açıdan da önemli bir aşamayı geride bırakmıştır.
Bununla birlikte, Avrupa’nın entegrasyon sürecini başarıyla tamamlaması, Avrupa Birliği’nin ayrım gözetmeden ve istisnasız olarak tüm Avrupa uluslarını ortak değerler etrafında biraraya getirmesiyle mümkün olabilecektir. Yeni sınırlar ve bölünme hatları yerine, kucaklayıcılığı esas alan ve gücünün temel unsurları arasında çeşitliliğin bulunduğu bir Avrupa Birliği, 21’nci yüzyılın güçlükleriyle daha kolay başa çıkabilecektir.
Türkiye, bölgesel ve küresel etkinliği, dinamik ekonomisi ve genç insan gücüyle Avrupa Birliği’ne önemli katkılar sağlayacak ve ilave güç katacaktır. Halihazırda yürütülen katılım müzakerelerimizin hedefi tam üyeliktir. Müzakere sürecimizde zaman zaman karşılaşılan konjonktürel gelişmelere bağlı güçlükler, bizleri asla yıldırmamakta ve üyelik irademizi zayıflatmamaktadır. Birliğe sonradan katılan birçok ülkenin katılım süreci zarfında da bazı sıkıntılar yaşandığı bilinmektedir. Ancak sonuçta, her genişlemenin Birliğe ilave güç kattığı da genel kabul gören bir gerçektir.
Zaman zaman karşılaştığımız bu güçlükler, üyelik sürecimizin kendi temel dinamikleri çerçevesinde gelişmesine mani olmamalıdır. Duygusallıktan uzak, bilgiye dayalı ve neticeye odaklı bir yaklaşım benimsenmesinin sonuca ulaşılmasında etkili olacağına inanıyorum.
Türkiye’nin Avrupalılığı esasen tescil edilmiş bir durumdur. Ülkemiz, benimsediği dünya görüşü, siyasal kurumları, çağdaş normlara uygun demokratik yapısı, laik devlet düzeni, serbest pazar ekonomisi ve kültürel değerleriyle, stratejik, coğrafi, tarihi ve kültürel anlamda her zaman Avrupa’nın merkezi bir ülkesi olma özelliğini taşımıştır. Tam üyelikle birlikte, Avrupa kendi içine önemli bir kültür zenginliğini ithal etmiş olacaktır. Böylelikle, hem Türkiye hem de AB evrensel değerlerin benimsenmesi halinde medeniyetlerarası uzlaşının mümkün olduğunu tüm dünyaya göstermiş olacaktır.
Bu vesileyle tüm vatandaşlarımızın ve bütün Avrupalıların 9 Mayıs Avrupa gününü kutlarım.