Yoksulluk ve istikrarsızlık kaynaklı artan göç olgusu, içinde bulunduğumuz çağın dikkat çekici özelliklerinden biridir.
Coğrafi bakımdan, müzakere sürecinde bir aday ülke olarak Avrupa Birliği’ne komşu olan ve aynı zamanda dünyanın istikrarsız bölgeleri ile sınırı bulunan Türkiye, karşı karşıya olduğu artan yasadışı göçmen akımıyla mücadelesini gelişen imkânları ölçüsünde kararlı bir şekilde sürdürmektedir.
AB ile katılım müzakereleri yürüten Türkiye, üzerindeki yasadışı göçün sebep olduğu külfeti paylaşma bağlamında Avrupalı ortaklarından destek beklediğini ısrarla gündeme getirmekteydi.
Ancak, 18–19 Haziran 2009’da yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nin Sonuç Bildirisi’nin yasadışı göçe ilişkin bölümünde Türkiye’ye yapılan atıf, beklediğimiz bu ortaklık yaklaşımını yansıtmaktan çok uzak kalmıştır.
Karmaşık veçheleri bulunan yasadışı göç olgusunun ortak sorumluluk, uluslararası dayanışma ve külfet paylaşımı gerektirdiğini bir kez daha yineliyoruz.