Dilşad Kırbaşlı KARAOĞLU*
Giriş
Asma, dünyada kültüre alınan en eski meyveli bitki türlerinden biridir. Bağcılık ve şarapçılık kültürünün Anadolu’nun kuzeydoğu kesimini de içine alan bölgede binlerce yıl önce başladığı ve buradan bütün dünyaya yayıldığı kabul edilmektedir (12).
Taze üzüm suyundaki şekerin fermantasyon yoluyla alkole dönüşmesi ile elde edilen, birçok çeşide sahip olan ve medeniyet tarihi kadar eski olan şarap, tarihte bereketin ve bolluğun simgesi olarak anılmış, efsanelerde en az buğday kadar yerini almıştır (6). Günümüzde, dünya alkollü içkiler dış ticaretinde birinci sırayı almakta olan şarabı viski, votka, cin gibi ürünlerin yer aldığı distile alkollü içkiler izlemektedir (14).
Şarap piyasası son yıllarda gittikçe daha dinamik bir hale gelmiş ve piyasanın genişleme potansiyelini ve getirisini farkeden yeni oyunculara yer açılmıştır. Şarabın geleneksel üreticileri olan beş Avrupa ülkesinin (Fransa, İspanya, İtalya, Almanya, Portekiz) dünya piyasasındaki payı son 20 yıl içinde % 80’lerden % 60’lara kadar inmiş, bu azalan piyasa payı, “Yeni Dünya” ülkeleri olarak adlandırılan ABD, Arjantin, Şili, Güney Afrika, Avustralya ve Yeni Zelanda’ya kaymıştır (4).
Diğer yandan, önemli bir protein, karbonhidrat, mineral ve vitamin kaynağı olan kuru üzümün, özellikle gelişmiş ülkelerde sağlıklı yaşam bilincinin artmasıyla, gelecek yıllarda dünya gıda pazarında daha büyük paylara sahip olacağı, aynı potansiyelin üzüm suyunda da olduğu değerlendirilmektedir (12-13) .
Türkiye, geniş bağ alanları, ekolojik uygunluğu, ucuz işgücü ve özellikle kuru üzüm piyasasındaki liderliği ile, katma değeri çok daha yüksek olan şarap üretiminde de büyük bir potansiyele sahip olmakla birlikte, pek çok sebepten dolayı henüz dış rekabete hazır bir şarap piyasasına sahip değildir. Ancak özellikle AB üyelik sürecimiz hızla bu rekabete hazır hale gelinmesini zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede, dünyadaki gelişmeleri takip etmek ve teknik destek alıp, piyasayı geliştirmek için uluslararası çalışmalara katılmak büyük önem taşımaktadır. Uluslararası Bağ ve Şarap Örgütü (OİV-Organisation Internationale de la Vigne et du Vin) bağcılık ve şarapçılık alanında dünyadaki en önemli örgütlenme ve bilimsel ve teknik açılardan da en belirgin otorite konumundadır.
1. Uluslararası Bağ ve Şarap Örgütü (OİV)
Amacı, alanında referans bir kuruluş olmak
OİV, bağcılık ve şarap ürünleri sektörünün mevcut uygulama ve standartlarının uluslararası düzeyde uyumlaştırılmasına, üretim ve pazarlama koşullarının iyileştirilmesine yönelik yeni uluslararası standartların hazırlanmasına katkıda bulunmak ve tüketicilerin çıkarlarının dikkate alınması için çalışmaktadır (15). OİV, üye ülkelere uluslararası şarap piyasasının ve şarap üretiminin geliştirilmesi konusunda tavsiyelerde bulunmakta, bu alanda çalışan diğer
kuruluşlar ve katılınmasında yarar görülen uluslararası anlaşmalar hakkında bilgi sunmaktadır. Bu çerçevede OİV, bilimsel ve teknik araştırmalar yaparak, konular hakkında veri toplamakta ve değerlendirmekte, üye ülkeler ve ilgili kuruluşlarla işbirliği yapmaktadır (16).
Köklü bir kuruluş
Hükümetlerarası bilimsel ve teknik bir kuruluş olan OİV’nin tarihi 1924’e kadar uzanmaktadır. O zamanki adıyla Uluslararası Şarapçılık Ofisi, bağ ve şarapla ilgilenen ülkelerin işbirliği ile oluşturulmuş, İspanya, Fransa, Yunanistan, Macaristan, İtalya, Lüksemburg, Portekiz ve Tunus kurucu üye olmuşlardır. Örgütün merkezi Paris’tedir.
1958 yılında Uluslararası Bağcılık ve Şarapçılık Ofisi adını alan örgüt, 1997’de Ofisin yeni uluslararası ortama uyumunu sağlamak için yeniden yapılanma kararı alması üzerine yürütülen çalışmalar sonucunda, 2001 yılında eski tüzüğü kaldırmış, 3 Nisan 2001 tarihli Kurucu Anlaşma imzalanmış ve 1 Ocak 2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Buna göre örgütün ismi Uluslararası Bağ ve Şarap Örgütü olarak belirlenmiştir.
Demokratik ve bilimsel bir yapı
OİV’de en yetkili organ Genel Kurul’dur ve yılda bir kez toplanmaktadır. Üye devletler Genel Kurul’da delegeler tarafından temsil edilmektedir. Her ülkenin temel iki oy hakkına, dünya bağcılık ve şarap sektöründeki görece pozisyonunu belirleyen objektif kriterlerden hesaplanacak ilave oy sayısı eklenmektedir. Kararlar oydaşma ile alınmaktadır.
Genel Kurul dışında, İcra Komitesi, Bilimsel ve Teknik Komite, İzleme Komitesi, Komisyonlar, Alt Komisyonlar ve Uzman Grupları mevcuttur. OİV’de Başkan ve Başkan Yardımcılarının yanı sıra örgütün iç idaresinden sorumlu bir de Genel Direktör görev yapmaktadır.
OİV, etkinliklerini Genel Kurul tarafından onaylanan bir stratejik plan çerçevesinde Bilimsel ve Teknik Komitenin eşgüdümünde diğer organları aracılığıyla yürütmektedir. Sözkonusu Komite, bağcılık, önoloji (şarap bilimi) ve ekonomi olmak üzere üç ana başlık altında etkinliklerini sürdürmekte, bu konuda veri toplama, yayınlama, değerlendirme, tanım yapma ve standart oluşturma çalışmaları yapmaktadır. Komisyon ve alt komisyonlar, özellikle şarapçılık konusunda pek çok uluslararası normun belirlenmesi ve kontrol çalışmalarında etkin rol üstlenmektedirler.
Örgütün 2004 yılında hazırladığı ve 2005-2008 yıllarını kapsayan Stratejik Planı bir ilki oluşturmaktadır. Plan çerçevesinde örgütün bütün çalışmaları yeniden şekillenmiş ve verimliliğin artması hedeflenmiştir. Bu çerçevede, örgüt şarapçılık kadar üzüm ürünleri alanında da etkin olmak için, ülkemiz için büyük önemi olan, üzüm ve üzüm ürünleriyle ilgili yeni bir alt komisyon kurmuştur.
Örgütün resmi dilleri Fransızca, İspanyolca ve İngilizce’dir. Bunun yanı sıra belgeler ve toplantılarda İtalyanca ve Almanca da kullanılmaktadır. Örgütün finansmanı, üye ülkelerin her yıl ödedikleri ve Genel Kurul tarafından belirlenen mali katkılarla sağlanmaktadır.
Örgüt, tüm dünya devletlerinin katılımına açık olup, başvuran devletin üyeliği 6 ay içinde üye ülkelerin çoğunluğu tarafından karşı çıkılmadığı sürece kabul edilmektedir. Halen örgütün 43 üyesi vardır. Örgüte, gözlemci olarak devletler, bölgeler ve konuyla ilgili örgütler üye olabilmektedir.
Sözkonusu üyeler içinde, şarap sektöründe önemli bir yere sahip olan Fransa, İtalya, İspanya gibi Akdeniz ülkeleri ön plana çıkmaktadır. Bunun yanı sıra, Almanya ve Kuzey ülkeleri de örgüt etkinliklerini yakından izlemekte, piyasadaki yeni aktörler olan Güney Afrika, Avustralya gibi ülkelerin de ilgisi ve ağırlığı artmaktadır. Son dönemlerde üretim hacmi şarap sektöründe yeni bir aktör olmaya aday ÇHC’nin de örgüte artan bir ilgisi mevcuttur.
Türkiye ile ilişkileri gittikçe ivme kazanıyor
Türkiye 1940 yılında o zamanki adıyla Uluslararası Şarapçılık Ofisi’ne üye olmak için başvurmuş ve 1946 yılında üye olmuştur. 1961 yılında kendi isteği ile çekilmiş ve 1976 yılında yeniden üye olmuş, 3 Nisan 2001 tarihli OİV Kurucu Anlaşmasını 15 Mart 2005 tarihinde onaylamıştır.
Eylül 2006’da İstanbul’da düzenlenen özel bir şarap yarışmasına jüri üyesi olarak davet edilen OİV Genel Direktörü Castellucci’nin talebi üzerine resmi kurumlarımızla ilk defa doğrudan temas sağlanmış ve Ankara’da Dışişleri Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Tütün Tütün Mamülleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK) yetkilileriyle verimli görüşmeler gerçekleştirmiştir. Bu temasların ardından, Ege Üniversitesi Tarım Fakültesi öğretim üyesi Profesör Ahmet Altındişli, 2006 Ekim ayında yapılan seçimlerde Sofralık üzüm, Kuru üzüm ve Fermente Edilmemiş üzüm ürünleri Alt Komisyonuna Bilimsel Sekreter olarak seçilmiştir. Böylelikle, üye olduğumuzdan beri ilk defa bir Türk OİV bünyesinde görev almış ve ileride daha üst pozisyonlara geçmek için ilk adım atılmıştır.
Uluslararası planda referans alınan bir kuruluş
Dünyada üzüm ve şarap sektöründe yaşanan iki önemli gelişme sonucunda, OİV’nin ağırlığının bunlara paralel olarak arttığı görülmektedir. Birinci olarak, sağlıklı yaşam felsefesinin ve Akdeniz tipi beslenme kültürünün popülerliğinin artmasıyla, üzüm ve şaraba olan ilgi, dolayısıyla bu konuda bilimsel bir otorite olan OİV’ye olan ilgi de artmaktadır. İkinci olarak, üzüm ve şaraba ilişkin konular ilk bakışta salt ekonomik açıdan değerlendirilse de, belli bir kültürü yansıtan ve gittikçe yükselen bir değer haline gelen şarap sektörünün kültürel bir boyutu, üyesi olsun olmasın ülkelerin bu konuda bir referans örgüt olan OİV’nin önemini arttırmaktadır.
OİV uluslararası planda pek çok örgüt ile eşgüdüm veya işbirliği içinde çalışmakta, bağcılık ve şarap alanında diğer örgütlerin çalışmalarına önemli katkılarda bulunmaktadır. Bunların başında Avrupa Birliği Komisyonu gelmektedir. OİV’nin analiz yöntemleri AB mevzuatına olduğu gibi alınmaktadır, önolojik (şarap bilimine ilişkin) uygulamalar için de aynı yönde bir proje mevcuttur. Ayrıca şarap yapımı için kullanılan türlerin listesi konusunda da işbirliği sağlanmıştır.
OİV, Codex Alimentarius ile sofra üzümleri normu, FAO (Gıda ve Tarım Örgütü) ile dünya bağ istatistikleri, CİHEAM (Milletlerarası Akdeniz Yüksek Zirai Etüdler Merkezi) ile Akdeniz Havzasının kartografisinin çıkarılması, UPOV (Yeni Bitki Türleri Koruma Birliği) ile asma türleri betimleme kodu hakkında ortak çalışmalar yürütmektedir.
Bunların yanında, işbirliği yaptığı diğer kuruluşlar arasında Uluslararası Şarap ve İspirtolu İçkiler Federasyonu (FİVS), Avrupa Şarapçılık Bölgeler Kurulu (AREV), Uluslararası Şarap Üniversitesi Derneği (AUİV), Uluslararası Şarapçılık Birliği (UİOE), AMORİM Uluslararası Akademisi, Avrupa Şarapçılık ve Bağcılık Hukukçuları Derneği (AİDV) sayılabilir.
2. Türkiye’de Kuru Üzüm ve Şarapçılık
Türkiye bağcılıkta dünyada ilk beşte
2004 yılı FAO verilerine göre Türkiye bağ alanlarında dünya dördüncüsü (567.000 hektar), yaş üzüm üretiminde dünya beşincisi (3.700.000 ton) (18), kuru üzümde ise dünya ikincisidir (295.000 ton). Türkiye’deki ekolojik koşullar dikkate alındığında, Doğu Anadolu’da birkaç il ve yüksek yaylalar dışında her yerde bağcılık yapılabilmektedir. 6000 yıldır bağcılık yapılan ülkemizde halen 300-400 farklı çeşit üzüm yetiştirilmekte, bunlardan 40-50 kadarının ekonomik değeri bulunmaktadır.
Türkiye yaş üzüm üretiminin %40’ını kurutmalık, %30’unu sofralık, %28’ini şıralık ve % 2’sini şaraplık olarak değerlendirmektedir. Yıllık üretimin %75’i yurt içinde tüketilmektedir, yani Türk bağcılık sektörünün içe dönük bir yapısı vardır.
Türkiye kuru üzümde lider, ancak getirisi nispeten düşük
Kuru üzüm, Cumhuriyetin ilk yıllarından beri ülke ihracatında önemli bir yere sahip olmuş ve geleneksel ihraç ürünleri arasında yer almıştır. Çekirdeksiz kuru üzüm dışsatımından sağlanan gelir, tarım ürünleri arasında fındık ve tütünün ardından 3. sırada, tüm ihraç ürünleri içinde 41. sıradadır (12).
Türkiye’nin toplam üzüm üretim miktarı, tüm meyvelerin %30’unu oluşturmaktadır, yani üzümün tarım ürünleri içerisindeki oranı yüksektir. Kuru üzüm pazarında dünya ikincisi olan Türkiye, dünya pazarının %28’ini elinde tutmaktadır. Ancak buna ekonomik getiri açısından bakılacak olursa 60 yıldır kuru üzüm fiyatlarının değişmediği ve 1 ABD Doları fiyatla satıldığı görülmektedir. Dolayısıyla Türk ekonomisine sağladığı katma değer düşüktür (11).
Örneğin 2003 yılı verilerine göre üzüm ve üzüm ürünlerinin dışsatımından elde edilen gelir 241.6 milyon Dolar, ki toplam dışsatım gelirinin %0.75’ine denk gelmektedir. Bunun %95’lik bölümünü de kuru üzüm sağlamaktadır. 196.200 ton çekirdeksiz kuru üzüm ihracatından 183.959.000 Dolar, 99.289 ton sofralık üzüm ihracatından 51.233.000 Dolar, 5.975 ton şarap ihracatından 7.290.000 Dolar gelir elde edilmiştir. Yani şaraptan elde edilen gelirin çekirdeksiz üzüm ve sofralık üzüm geliri yanında düşük, ancak miktarı gelire karşılaştırdığımızda, şarabın katma değerinin kuru ve yaş üzüme göre çok yüksek olduğu ortaya çıkmaktadır (18).
Tarımda en yüksek katma değer şarapta
Şaraplık üzüm açısından Türkiye, İspanya, Fransa ve İtalya’nın ardından dördüncü sırada, dünyada bağ arazisi yönünden de dördüncü sıradadır. Ancak İspanya, Portekiz ve İtalya’da üretilen üzümlerin %90’ı şaraba dönüşürken, Türkiye’de bu oran % 2’de kalmaktadır. Ülke bazında verilere bakıldığında, şarap tüketiminde Fransa yılda kişi başına 55 litre ile başı çekerken Türkiye’de bu oran yılda bir litre civarındadır. Türkiye hala üzümü içen değil de, yiyen bir ülke konumundadır.
Türkiye’de yaklaşık 300 çeşit şarap üretilmektedir, ancak uluslararası piyasada Türk şarabının değeri ve payı çok düşüktür (1). 150 milyar Dolarlık dünya şarap ihracatında Türkiye’nin payı sadece 4 milyon Dolardır (5). Dünya şarap üretiminde ve ticaretinde Türkiye’nin payı %0.11’dir. İhraç edilen şaraplar çok az miktarda şişelenmiş olarak, daha büyük miktarda ise dökme olarak satılmaktadır (7). Türkiye şarap ithalatının % 70’ini başta Fransa ve İtalya olmak üzere AB ülkelerinden yapmaktayken, ihracatının % 80’ini de başta Almanya ve Belçika olmak üzere AB’ye gerçekleştirmektedir (18). Türkiye 1904’te 340 milyon litre şarap üretirken günümüzde 90 milyon litreye gerilemiş durumdadır (2). Bu rakam Fransa’da şarap üreten bir köyün üretim kooperatifi kapasitesi kadardır (11).
Oysa şarap, tarım ürünleri içinde katma değeri en yüksek olan üründür, bir kilo üzüm bir dolar civarındayken, kaliteli bir şişe şaraba ödenecek bedel bunun 50 katı olabilmektedir. Kuru üzüm ihracatında toplam rakamlara bakarak ülkeye büyük bir döviz girdisi sağladığı düşünülen ancak katma değeri çok düşük olduğundan aslında potansiyelinin altında gelir sağlayan üzüm ihracatı yerine, üzümün şaraba dönüştürülerek pazarlanmasının kat kat daha fazla gelir getireceği görülmektedir (9). TBMM Bağcılık ve Alkollü İçecekler Araştırma Komisyonu Raporu’na göre, yaş üzümü şaraba dönüştürerek satılması veya ihraç edilmesi durumunda kuru veya yaş üzüme göre %100’den fazla karlılık ve katma değer elde edilmesi mümkündür (11). Ayrıca, bağcılıkta üzüm yerine şaraba yönelmek, şarap yan sanayinin gelişmesine böylelikle yeni yatırım ve iş olanaklarının yaratılmasına fırsat verecektir.
Dünya şarap sektöründeki değişimler Türkiye’den yana
Şarap sektöründe son yıllarda yaşanan çeşitli akımlar, Türk şarabının kendisini geliştirmesi durumunda şansı olabileceğini göstermektedir. Bunların başında, şarap piyasasında belli şaraplara karşı artık bir doyum noktasına gelinmesi ve tüketicilere sunmak üzere, her yerde bulunmayan, bölgesel özellikler taşıyan şaraplara ilginin giderek artması yer almaktadır. Bu durumda da Türkiye’de henüz keşfedilmemiş tatların, kaliteli üretim ve şık bir sunumla piyasada iyi bir konuma gelebilmesi mümkündür (10). Değişen iklim koşullarına bağlı olarak şarap piyasasının yeni verimli topraklar arayışında Türkiye, Avrupalı yatırımcıların sık sık ziyaret ettiği bir cazibe merkezi haline gelmiştir. İkinci bir akım ise, organik tarıma gittikçe artan ilgidir. Türkiye’de pek çok yerde hala geleneksel tarımcılık yapılması, tarımsal koşulları organik tarıma elverişli hale getirmekte ve bu da gelir artırıcı bir alan olarak göze çarpmaktadır (12).
Üçüncü olarak, şarabın günümüzde artık sadece alkollü bir içki olmaktan çıkıp, aynı zamanda kültürel bir simge haline geldiği, şarap içimi ve beraberinde yenenlerin ayrı bir kültür oluşturduğu bir gerçektir. Fransa, İtalya gibi ülkelerin bunu zengin mutfaklarıyla birleştirerek ülke tanıtımına ve ekonomisine büyük yarar sağladıkları göz önüne alındığında, aynı uygulamanın dünyaca ünlü zengin Türk mutfağı için de geçerli olabileceği ve yerli şarapların uluslararası alanda Türkiye’nin tanıtımının yapılacağı yeni bir araç olarak sunulabileceği akla gelmektedir. TBMM Bağcılık ve Alkollü İçecekler Araştırma Komisyonu Raporu’nda da ifade edildiği gibi, şarabın AB üyelik sürecimizde Türkiye’nin sosyokültürel algısına ve tanıtımına olumlu etkisi olacağı değerlendirilmektedir (11).
Tüm bunlara paralel olarak son dönemlerde Türk şarap sektöründe sevindirici gelişmeler de yaşanmaktadır. Türkiye’de de şarap kültürünün giderek yaygınlaşması ve buna bağlı olarak daha kaliteli ve farklı ürünler talep eden bir kuşağın ortaya çıkmasıyla, sektörde belli bir canlanma görülmektedir. Pek çoğu OİV kurallarına uygun olarak çeşitli şarap yarışmaları düzenlenmeye başlanmış, hatta Eylül 2006’da İstanbul’da yapılan şarap yarışmasına jüri üyesi olarak OIV Genel Direktörü Castellucci katılmış (1), Kapadokya Meslek Yüksek Okulunda 2006 yılından itibaren “Şarap üretim Teknikleri ve Bağcılık” bölümü öğrenci kabul etmeye başlamış (3), Türkiye’deki şarap üretim sektörü son 10 yıl içinde hızla modernleşmiş, büyük şarap firmaları AB, ABD ve diğer rakip ülkelerdeki şarap üretiminde kullanılan en son üretim teknolojilerini kullanılmaya başlamıştır (19).
Türkiye’deki şarap sektörü ve yapılanma
Şarapçılık sektörünün işleyişi 1940’lı yıllardan itibaren TEKEL’e verilmiştir. Bu dönemde Fransa gibi ülkelerden şarap uzmanları getirilip bütün topraklar taratılmış, devlet tarafından Urfa, Isparta, Yozgat gibi birçok ilde 45 deneme şarap evleri kurulmuştur. Sözkonusu şarap evleri yerini daha sonra 6 adet modern şarap işletmesi ve büyük bölümü aileler tarafından idare edilen özel sektör işletmelerine bırakmıştır (18). 1940’lı yıllarda sektörde yakalanan bu ivme, daha sonraki dönemde, tüketici eğiliminin milli içkimiz olan rakıdan yana olması, mevzuat ve eşgüdüm eksikliği gibi çeşitli sebeplerden dolayı Türk şarapçılık sektörü, iklim açısından en uygun konumda bulunmasına ve geniş bağ alanlarına rağmen, bir duraklama sürecine girmiştir.
Türkiye’nin AB’ye olan taahhütleri çerçevesinde, alkol ve alkollü içki sektöründeki üretim ve dağıtımdaki devlet monopolü kaldırılmış, TEKEL’in 2003 yılında özelleştirilmesiyle sözkonusu kurumun yerini Tütün, Tütün Mamülleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Kurumu (TAPDK) almıştır. Şarap ithalatı ise, 2003 yılına kadar devlet kontrolündeyken, bu tarihten sonra tamamen serbest bırakılmıştır (19). OİV’nin etkinlikleri daha önceleri TEKEL tarafından takip edilmekteyken, sözkonusu kurumun özelleştirilmesiyle, yerini TAPDK’ya bırakmıştır.
Halen Türkiye’de modern denebilecek tekniklerle üretim yapan 100’e yakın firma vardır. TEKEL’in özelleştirilmesinden sonra kamu sektörü olarak sadece Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na bağlı Atatürk Orman Çiftliği bünyesinde yer alan küçük üretim kapasiteli bir işletme kalmıştır (19).
Türkiye’de bağcılık araştırmaları, üniversitelere bağlı ziraat fakültelerinin yanı sıra, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na bağlı araştırma kuruluşlarınca da yürütülmekte, yani bütünüyle kamu kurumlarınca sağlanmaktadır, özel sektörün bu konuda yürüttüğü AR-GE çalışmaları yok denecek kadar az düzeydedir.
Türk şarap sektörünün sorunları ve alınabilecek önlemler
Sektörün başlıca sorununu kayıt dışılık oluşturmaktadır, üretimin üçte ikisi kayıt dışıdır. Gerçekte piyasaya arz edilen ürün miktarının 110 milyon litre olduğu tahmin edilmekle birlikte, kayıtlı miktar sadece 30 milyon litre civarındadır (19). Bu da rekabet şansını hem iç hem dış piyasada çok olumsuz etkilemektedir (5). Bu kayıt dışılığın en büyük nedenlerinden biri de, vergilerin yüksekliğidir.12 AB ülkesi şarap üretiminden Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) almazken, Türkiye’de alınan ÖTV, AB ülkeleri ortalamasının % 400’ü civarında (5), şişe başına 3 YTL civarındadır, gelirin %63’ü vergi olarak kesilmektedir (10).
Sektörün diğer zayıf yönleri ise mevzuat eksikliği, bağ alanlarının kayıt altına alınmaması, plansız bağ dikimi, bağcılıkta eğitim seviyesi düşüklüğü, şarapçılık yan sanayinin Türkiye’de olmaması, dış pazarda rekabet gücünün olmaması, tanıtım olmaması, AR-GE eksikliği ve devlette eşgüdüm eksikliği olarak sıralanabilir (19).
Alınabilecek önlemlerin başında, kayıt dışılığının önlenmesi, yüksek vergi oranlarının indirilmesi (5), kamu kurumları arasında ve kamu-özel sektör arasında eşgüdümün sağlanması, AR-GE çalışmalarına ağırlık verilmesi (12), mevzuat eksikliğinin giderilmesi, sektörde reklam ve tanıtım yasağının distile içkilerle aynı kategoride değerlendirilmemesi, bağ alanlarının kayıt altına alınması, “kökeni kontrollü isimlendirme sistemi”ne geçilmesi ve böylece yüksek getirili kalite şarap üretiminin mümkün kılınması, AB’ye uyum çerçevesinde yeterli bir idari altyapının kurulması gibi maddeler yer almaktadır(18).
Pazar taleplerine uygun yüksek kaliteli ürünlerin uluslararası standartlara göre üretilmesi, ambalajlanması ve muhafaza edilmesi de sektör uzmanlarının önerileri arasındadır. Bunun için uygulanan kurallar, Kodeks Alimentarius, FDA ve AB direktifleridir (12), ki bu standartların çoğu OİV tarafından ya da OİV ile eşgüdüm halinde belirlenmektedir, bu da sözkonusu örgütün önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
3. AB ile Müzakerelerde Şarap Sektörü
AB, rekabet gücünü korumak için şarap sektöründe reforma gidiyor
AB, şaraplık üzüm yetiştirilen bağ alanlarının %45’ine, üretimin % 65’ine, küresel anlamda tüketimin %57’sine ve ihracatın %70’ine sahip payıyla, dünya şarap piyasasında lider bir konuma sahiptir (18-19) ve çıkarlarını korumak için OİV çalışmalarına çok etkin biçimde katılmaktadır. AB, ayrıca OİV’de üzüm ve şarap sektörüyle ilgili alınan kararları çoğu kez mevzuatına doğrudan aktarmasından dolayı, OİV’nin çalışmalarının takibine ayrıca büyük önem vermektedir. Bu nedenle, Türkiye AB’ye üye olsun ya da olmasın, AB ile OİV arasındaki bu karşılıklı etkileşimin uzun vadede süreceği ve potansiyeli yüksek olan Türk şarapçılık sektörünü etkileyeceği değerlendirilmektedir.
AB’nin “Gündem 2000” başlığı ile oluşturulan yeni Ortak Tarım Politikası’nda (OTP) üç amaç ortaya konmaktadır: rekabetçi, sürdürülebilir ve kalite odaklı bir tarım sektörüne ulaşmak. Bu çerçevede şarap, şartlı müdahale ve taban fiyatlı ürün kapsamına alınmış, bağcılık için dikim yasağı konulmuş ve şarapçılık için de gönüllü ve şartlı distilasyon hacmi belirlenmiştir (17).
OTP’nin en önemli ve en eski araçlarından biri de üye devletler arasında tarım mallarının serbestçe ticaretinin yapılmasını sağlayan düzenlemeleri içeren Ortak Piyasa Düzenleri’dir (OPD) (17). AB ülkelerinin, güney ülkeleri şarapları karşısında rekabet güçlerini artırmak için belirledikleri yeni politika “daha az üretim daha iyi şarap” şeklindedir. Bu çerçevede Avrupa Komisyonu, OPD çerçevesinde önümüzdeki 5 yıl içinde AB bünyesindeki 400.000 hektar bağ alanının sökülmesini, bağcılığa ayrılan ve çoğunluğu Fransa, İtalya ve İspanya’ya verilen yıllık 1.2 milyar Euroluk ödeneğin ise eksiltilmeden, kırsal alanların kalkınması, altyapının finanse edilmesi, üretim tesislerinin modernleştirilmesi veya eğitim yapılması gibi farklı alanlara tahsis edilmesini öngörmektedir (4).
Türkiye, AB ile bu alanda uyumu taahhüt etti
Aralık 1999’daki Helsinki zirvesinde Türkiye’ye adaylık statüsü verilmesinden sonra, 2000 yılında kurulan Tarım ve Balıkçılık Alt Komitesi bünyesinde 7 adet Alt Çalışma Grubu oluşturulmuş olup, bunlardan birisi Ortak Piyasa Düzenlerine Uyum Alt Çalışma Grubu’dur. Bu Alt Çalışma Grubu kapsamında Şarap Çalışma Grubu da yer almaktadır. Şarap Çalışma Grubu, TAPDK, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı temsilcilerinden oluşmaktadır (18). Türkiye, AB’ye üyelik sürecinde “2003 Ulusal Programı” ile AB Şarap Ortak Piyasa Düzenine uyumu taahhüt etmiştir.
AB’ye yeni üye olan 10 ülkenin şarapçılık sektörü konusunda yürüttüğü pazarlıklara bakıldığında, pek çoğuna AB mevzuatına uyum konusunda çeşitli süreler veya istisnalar tanındığı görülmektedir (18). DPT tarafından hazırlanan Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013), Şarap Sanayii bölümünde (19) “AB şarap ortak piyasa düzenine uyumlu bir ortak piyasa düzeninin kurulması ve şarap piyasalarının etkin bir biçimde izlenmesine yönelik hukuki, idari yapılar ile uygulama mekanizmalarının oluşturulması için uyumlaştırılması gereken AB müktesebatı ile uyumlaştırmadan sorumlu kurumlar ve uyumlaştırma için öngörülen tarihler yer almaktadır. Şarap sektörüne ilişkin mevcut mevzuat AB mevzuatı ile henüz uyumlu değildir” ifadesi yer almaktadır. DPT’nin Türk şarap sektörü için önerdiği vizyon ve strateji ise, “ülkemizin kalite şaraplarıyla dünyanın önde gelen şarap ihracatçısı olması, iç ve dış pazarlardaki rekabet gücünü artmasını hedefleyen bir ülke politikası oluşturmasıdır. Stratejisi ise, özel sektörün bir araya gelmesi ve devlet desteği ile beraber ihracata yönelinmesidir” şeklindedir.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Şarap Ortak Piyasa Düzeni Alt Çalışma Grubu raporunda (18) “şarapçılığın önümüzdeki yıllarda gereken tedbirlerin alınması halinde ülkemizin en önemli ihracat kalemlerinden biri olacağı, buna karşın, eğer gereken tedbirler alınmazsa bugüne kadar kendi imkanları ile ayakta kalmaya çalışan bu sektörün özellikle AB’ye üyeliğimizle birlikte yok olacağı kabul edilmelidir” ifadesi yer almaktadır. Raporda, bu süreçte, bir yandan AB ile uyum için gerekli adımlar atılırken bir yandan Türk şarapçılık sektörünün AB ile rekabet edebilecek hale gelmesine yönelik tedbirlerin alınması gerektiği, bunun yolunun da kalite şarabı üretiminden geçtiği kaydedilmektedir.
Sonuç
Şarabın katma değerinin kuru üzüme göre çok daha fazla olduğu ve yaratacağı yan sanayi göz önünde tutulduğunda, Türkiye’nin bağcılık sektörünü halihazırda olduğu gibi kuru üzüm yerine kalite şarabı üretimi ve ihracına yöneltmesi durumunda kaydadeğer bir gelir artışı sağlanacağı görülmektedir. Türk şarap sektörünün gelişmesinin ekonomik açıdan sağlayacağı bu faydanın yanı sıra, dünyada şaraba atfedilen kültürel değerden dolayı, artan turistik potansiyelimiz de göz önüne alındığında, ülke tanıtımına da katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir.
Öte yandan, AB ile sürdürülen üyelik müzakereleri çerçevesinde bu konuda da AB müktesebatına uyum sağlanması sözkonusu olacağından, Türk şarap sektörünün geliştirilmesinin aynı zamanda bir zorunluluk olduğu görülmektedir. Aksi takdirde zaten zayıf olan Türk şarap sektörünün dış rekabete dayanmakta ciddi zorluklarla karşılaşacağı uzmanlarca belirtilmektedir.
OİV, bu konuda yürüttüğü bilimsel çalışmalarla, hem Türkiye’ye hem AB’ye yol göstermekte ve bir bakıma AB ile müzakere sürecinde karşılaşılacak mevzuatı da yaratmaktadır. Bu çerçevede, OİV’nin çalışmalarına, ülkemizdeki bütün ilgili kurumlarca etkin bir katılım sağlanması durumunda, AB üyelik müzakereleri bağlamında karşımıza çıkması muhtemel bu mevzuatı yakından takip etme şansını elde etmenin yanı sıra, şarap sektöründe bir atılım yapmak için de OİV’nin teknik ve bilimsel bilgi birikiminden faydalanmak da mümkün olabilecektir.
* İkinci Kâtip, T.C. Paris Büyükelçiliği
KAYNAKÇA:
1. “Türkiye’nin en güzel şarabı seçilecek”, Milliyet, 5.9.2006
2. “At kadehi elinden” www.tempodergisi.com.tr
8.12.2005
3. “Bu okul şarap bilimcisi yetiştiriyor” www.kapadokya.edu.tr
4.”Consommation de vin- Elle continue d’augmenter dans le monde”, www.terre-net-fr
(25.4.2007)
5. “AB yolunda Bağcılık ve Şarapçılık”, Şükrü Kızılot, Hürriyet, 23.11.2005
6. “ Geçmişten Günümüze Şarap”, www.tursab.org.tr
7.”Türkiye Bağcılığı ve Bazı üzüm Çeşitlerimiz”, www.cinarziraat.com
8. “Örtüaltı Bağcılık”, Serdar Eymirli, Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü
9. “Şaraplık üzüm kuru üzüme karşı” Mehmet Yalçın, Milliyet, 3.10.2002
10. “Türk Şarabı Yükselişte” Berrin Karakaş-Hüzeyin Keten www.tempodergisi.com.tr
(2004)
11. TBMM Bağcılık ve Alkollü İçecekler Araştırma Komisyonu Raporu (17.3.2005)
12. “Bağcılıkta Gelişme ve üretim Hedefleri”, Hasan Çelik, Salih Çelik, Birhan Marasalı Kunter, Gökhan Söylemezoğlu, Yılmaz Boz, Cengiz Özer, Arif Atak
13. “Kuru üzüm”, Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, Cengiz Karabayır, 2006
14. “Alkollü ve Alkolsüz İçecekler ürün Profili”, Dış Ticaret Müsteşarlığı, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, Cengiz Karabayır, 2006
15. Uluslararası Bağ ve Şarap Örgütünün Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/662) (TBMM, Dönem 22, Yasama Yılı 2)
16. Plan Stratégique OIV 2005-2008 www.oiv.org
17. Tarım Sektöründe Türkiye ve Avrupa Birliği Etkileşimi: Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin analizi, Erol H. Çakmak ve Haluk Kasnakoğlu, ODTü İktisat Bölümü, (Nisan 2001)
18. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı, Ortak Piyasa Düzenleri Alt Çalışma Grup Raporları/Şarap Ortak Piyasa Düzeni Alt Çalışma Grubu Raporu (Eylül 2005)
19. Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) İçki, Tütün ve Tütün ürünleri Sanayi Özel İhtisas Komisyonu/İçki Sanayi Ön Raporu (2006)