Astana Formatının Garantör Ülkeleri Olarak İran İslam Cumhuriyeti, Rusya
Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcileri:
1. Son uluslararası ve bölgesel gelişmeleri ele almışlar ve Suriye krizinin
kalıcı çözümünde Astana Süreci'nin öncü rolünü vurgulamışlardır.
2. İsrail’in Gazze’de devam eden toplu katliamları ve canice saldırıları
ile İsrail’in Lübnan ve Batı Şeria’daki saldırıları hakkında sert
kınamalarını ve derin kaygılarını ifade etmişlerdir. Gazze’de acil ve
kalıcı bir ateşkesin sağlanması ve bölgeye insani yardımların engelsiz
şekilde ulaştırılmasını teminen BM Güvenlik Konseyi (BMGK) başta olmak
üzere uluslararası topluma çağrıda bulunmuşlardır.
Lübnan’da acil ateşkes çağrısında bulunmuşlar, BM Güvenlik Konseyi’nin 1701
Sayılı Kararının (2006) uygulanmasının altını çizmişler ve toplu sivil
ölümlerin yanı sıra büyük çaplı altyapı yıkımına uğrayan Lübnan’a acil
insani yardım ulaştırılmasının lüzumunu vurgulamışlardır. İsrail silahlı
kuvvetleri tarafından UNIFIL’in kasıtlı olarak hedef alınmasına dair büyük
kaygılarını dile getirmişlerdir. Suriye Arap Cumhuriyeti hükümetinin Suriye
topraklarında Lübnan’dan göçe zorlanan yüz binlerce insanı kabul etmeye
yönelik çabalarına dikkat çekmişlerdir. Söz konusu İsrail eylemlerinin
bölge genelindeki olumsuz yansımalarını önlemek üzere istişarelere devam
etmeye karar vermişlerdir.
3. Orta Doğu’da şiddetin tırmanmasının Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki duruma
olumsuz etkisini kabul etmişlerdir. Lübnan’daki çatışmaların tırmanmasının
ardından, Lübnan’dan Suriye topraklarına geçmek zorunda bırakılanlara dair
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), BM teşkilatları ve tüm insani
yardım aktörlerinin bir acil durum mukabelesi geliştirmelerinin aciliyetini
vurgulamışlardır.
Suriye’deki tüm İsrail askeri saldırılarını kınamışlardır. Bu eylemleri
uluslararası hukukun, uluslararası insancıl hukukun ve Suriye’nin
egemenliği ile toprak bütünlüğünün ihlali olarak kabul etmişler, bu
saldırıları bölgede istikrarı bozucu ve tansiyonu artırıcı olarak
tanımışlar ve söz konusu saldırıların durdurulması çağrısında
bulunmuşlardır.
İsrail tarafından ihtilafın bölge geneline yayılmasına dair büyük
kaygılarını beyan etmişler ve İsrail’in 1 Nisan 2024’te İran’ın Şam’daki
Büyükelçiliğinin konsolosluk bölümüne ve İran topraklarına yönelik
saldırılarını kınamışlardır.
Özellikle, İsrail'in bu bağlamda aldığı tüm karar ve eylemleri geçersiz
sayan ve bunların hiçbir hukuki etkisi olmadığını değerlendiren Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi’nin 242 ve 497 sayılı kararları başta olmak
üzere, Suriye Golanı’nın işgalini reddeden ilgili Birleşmiş Milletler
kararlarının hükümleri dahil, evrensel olarak tanınan uluslararası hukuk
kararlarına uyulması ihtiyacını yeniden teyit etmişlerdir.
4. Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak
bütünlüğüne ve BM Şartı'nın amaç ve ilkelerine olan sarsılmaz
bağlılıklarını yeniden teyit etmişler ve bu ilkelere herkes tarafından
saygı gösterilmesi ve uyulması gerekliliğinin altını çizmişlerdir.
5. Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki on yıllık krizin sonuçlarının aşılması
için elverişli koşulların yaratılması ve istikrarın sağlanması için
çabaların artırılması gerektiğini vurgulamışlardır.
6. Terörle mücadele edilmesi, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek
Komiserliği'nin (BMMYK) katılımıyla Suriyelilerin güvenli, gönüllü ve
onurlu geri dönüşü için uygun koşulların oluşturulması, siyasi sürecin
canlandırılması ve tüm Suriyelilere insani yardımın engelsiz aktarılmasının
sağlanması için Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin karşılıklı saygı,
iyi niyet ve iyi komşuluk ilişkileri temelinde yeniden tesis edilmesine
yönelik çabaların sürdürülmesinin önemini vurgulamışlardır. İki ülkenin de
birliği, toprak bütünlüğü ve egemenliğine saygı prensibine tam bağlılık
temelinde Türkiye ve Suriye arasında iletişimin devamının önemini teyit
etmişlerdir.
25 Nisan 2023’te Moskova’da gerçekleştirilen Savunma Bakanları
toplantısında ve 10 Mayıs 2023’te gerçekleştirilen Dışişleri Bakanları
toplantısında alınan kararların takibi mahiyetindeki Rusya, İran, Suriye ve
Türkiye’nin dörtlü format çerçevesindeki çabalarını memnuniyetle
karşılamışlardır. Bu formatta iletişimin sürdürülmesinin önemini
vurgulamışlardır.
7. Terörizmin tüm şekil ve tezahürleriyle mücadele etme ve Suriye’nin
egemenliği ve toprak bütünlüğünü zayıflatan ve sınır ötesi saldırılar ve
sızmalar dahil olmak üzere, komşu ülkelerin milli güvenliğini tehdit eden
ayrılıkçı gündemlere karşı durma konularında birlikte çalışmaya devam etme
yönündeki kararlılıklarını ifade etmişlerdir. 23 Ekim 2024 tarihinde
Ankara’da TUSAŞ binasına yönelik gerçekleştirilen saldırı dahil olmak
üzere, terörist grupların eylemlerini ve Suriye’nin muhtelif bölgelerinde,
farklı isimlerle faaliyet gösteren ve sivil tesisleri hedef alarak sivil
kayıplara neden olan terörist grupları kınamışlardır. Suriye’nin kuzeyine
dair alınan tüm kararların bütünüyle tatbik edilmesinin lüzumuna dikkat
çekmişlerdir.
8. İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki (İGAB) durumu ayrıntılı olarak
gözden geçirmişler ve İdlib'e ilişkin tüm anlaşmaların tam olarak
uygulanması suretiyle sahada sükunetin korunması gerekliliğinin altını
çizmişlerdir. Üçüncü tarafların mevcut durumu daha da
istikrarsızlaştırabilecek yıkıcı faaliyetlerine mahal verilmemesine dikkat
çekmişlerdir.
İGAB içinde ve dışında sivillere tehdit oluşturan terör gruplarının varlığı
ve faaliyetlerine ilişkin ciddi endişelerini dile getirmişlerdir. İnsani
durum dahil olmak üzere, İGAB içindeki ve çevresindeki durumun
sürdürülebilir şekilde normalleşmesini sağlamak için daha fazla çaba
gösterilmesi konusunda mutabakata varmışlardır.
9. Suriye Arap Cumhuriyeti’nin kuzeydoğusundaki durumu ele almışlar ve bu
bölgede kalıcı güvenlik ve istikrarın ancak ülkenin egemenliği ve toprak
bütünlüğünün korunması temelinde sağlanabileceği hususunda mutabık
kalmışlardır. Suriye’nin kuzeydoğusundaki gayrimeşru öz yönetim
teşebbüsleri dahil olmak üzere, terörle mücadele ve yerel seçim girişimi
kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü
teşebbüsü reddetmişlerdir. Suriye’nin birliğini zayıflatmayı amaçlayan ve
Fırat’ın batısından da gerçekleşen sınır ötesi saldırılar ve sızmalar dahil
olmak üzere komşu ülkelerin ulusal güvenliğini tehdit eden ayrılıkçı
gündemlere karşı koyma kararlılıklarını yeniden teyit etmişlerdir.
10. Suriye'ye ait olması gereken petrol ve diğer kaynakların yasa dışı
olarak ele geçirilmesine ve aktarılmasına karşı olduklarını
yinelemişlerdir. Bu eylemlerin ve Suriye ekonomisi üzerine tek taraflı
olarak uygulanan yaptırımların olumsuz etkilerine dikkat çekmişlerdir.
11. Terörü destekleyen devletlerin Suriye devletinin birliğini zayıflatan
eylemlerini kınamışlardır.
12. Arap aşiretleriyle çatışmalara da neden olan, zorla silah altına alma,
barışçıl gösterilerin bastırılması, eğitim alanındaki ayrımcı uygulamalar
ve müfredat dayatma ile siyasi eylemlere, gazetecilere, toplanma hakkına ve
seyahat hürriyetine getirilen kısıtlamalar dahil olmak üzere ayrılıkçı
grupların Fırat’ın doğusunda sivillere yönelik her türlü zulmü karşısında
derin endişe duyduklarını ifade etmişlerdir. BM başta olmak üzere
uluslararası toplumu bu ihlalleri ortaya koyma çağrısında bulunmuşlardır.
13. Herhangi bir ülkenin, bireysel etnik ve inanç nüfus gruplarının
terörist ve ayrılıkçı isteklerinin körüklenmesi ve bahsi geçenlerin silahla
donatılmasına dönük her türlü çabasını kınamışlardır.
14. Suriye’de askeri çözüm olamayacağına dair kanaatlerini ifade etmişler
ve ihtilafın BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararıyla uyumlu, BM’nin
kolaylaştırıcılığında, Suriyelilerin öncülüğünde ve sahipliğinde,
uygulanabilir ve kalıcı bir siyasi sürecin ilerletilmesine yönelik
taahhütlerini yeniden teyit etmişlerdir.
15. Soçi'deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresi kararlarının uygulanması
amacıyla Astana Formatı garantör ülkelerinin belirleyici katkısıyla
oluşturulan Suriye Anayasa Komitesi'nin Suriye Arap Cumhuriyeti’nde siyasi
çözümün teşvik edilmesindeki önemli rolünün altını çizmişlerdir. Suriyeli
tarafların yapıcı yaklaşımını sağlayarak, çalışmalarına bir an önce yeniden
başlaması ve Yazım Komisyonu’nun 9. turunu gerçekleştirmesi çağrısında
bulunmuşlardır. Bu bağlamda, sürdürülebilir ve etkili işleyişini sağlamak
için, Suriyeli taraflar ile kolaylaştırıcı konumundaki BM Genel
Sekreteri'nin Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen’le sürekli angajman
yoluyla Komite’nin çalışmalarını destekleme konusundaki taahhütlerini
yeniden teyit etmişlerdir.
Anayasa Komitesi’nin faaliyetlerini bürokratik ve lojistik engeller
olmaksızın yürütmesi ihtiyacını vurgulamışlardır. Toplantı yeri sorununun
aşılması dahil, Komite’nin çalışmalarını kesintisiz şekilde yürütmesi için
tüm gerekli koşulların derhal sağlanması çağrısında bulunmuşlardır.
Anayasa Komitesi’nin çalışmalarında, bir anayasa reformu hazırlanması ve
yazımı görevini yerine getirebilmesi için Usul Kuralları ve Temel Çalışma
İlkelerine riayet etmesi gerektiğine dair inançlarını beyan etmişlerdir.
16. Suriye’deki insani duruma dair ciddi endişelerini dile getirmişlerdir.
Ülkedeki insani durumu olumsuz etkileyen ve ayrılıkçı gündemin
kolaylaştırılması suretiyle ülkeyi çöküşe götürebilecek, Suriye'nin belirli
bölgelerine uygulanan tüm seçici tedbirler ve muafiyetler dahil olmak
üzere, uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku ve BM Şartını
ihlal eden tüm tek taraflı yaptırımları kınamışlardır.
Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu
(ESCWA) tarafından Temmuz 2024'te yayımlanan “Suriye Arap Cumhuriyeti'ne
Karşı Tek Taraflı Zorlayıcı Yaptırımların Dinamikleri ve Beklenmeyen
Etkileri” adlı raporun ulaştığı sonuçları ve 2023 yılında Birleşmiş
Milletler İnsan Hakları Konseyi Özel Raportörü Alena Douhan tarafından
Suriye Arap Cumhuriyeti'ne yapılan ziyaretin ilk bulgularında yer alan, tek
taraflı zorlayıcı yaptırımların insan hakları üzerindeki etkilerine
değinerek tek taraflı yaptırımların kaldırılması gerektiği sonucuna kesin
surette varan raporları kayıt altına almışlardır.
17. Uluslararası hukuk ve BM Genel Kurulu'nun 46/182 sayılı kararı
doğrultusunda Suriye'ye insani yardımın sürdürülmesinin ve artırılmasının
önemini vurgulamışlardır. Bütçe kısıtlamaları nedeniyle Dünya Gıda Programı
(WFP) tarafından uygulanan yardım programlarının azaltılmasından
kaynaklanan gıda güvensizliği riskinin artması göz önünde bulundurularak,
tüm Suriyelilere insani yardım için bağışçılar eliyle yeterli fonun
sağlanması çağrısında bulunulmuştur.
Suriye Arap Cumhuriyeti hükümeti tarafından, BM insani kuruluşlarının
Türkiye ile olan Bab al-Hawa (Cilvegözü), Bab al Salam (Öncüpınar) ve Al
Rai (Çobanbey) sınır geçiş noktalarını kullanabilmelerini sağlayan iznin
uzatılmasının altını çizmişlerdir. Suriye'nin kuzeybatısına yönelik BM
sınır ötesi ve çizgi ötesi yardımları dahil olmak üzere, BM tarafından
onaylanan tüm usul ve yöntemlerle tüm Suriyelilere kesintisiz insani yardım
ulaştırılmasının sürdürülmesinin önemini vurgulamışlardır.
İnsani yardımların ulaştırılmasının önündeki engellerin kaldırılması ve
ayrımcılık, siyasileştirme veya ön koşul gözetmeksizin ülke genelindeki tüm
Suriyelilere yönelik insani yardımların artırılması gereğini
vurgulamışlardır.
18. Suriye'deki insani durumun iyileştirilmesi ve siyasi çözüm sürecinde
ilerleme sağlanmasını desteklemek amacıyla uluslararası toplumu, Birleşmiş
Milletleri ve insani kuruluşlarını, temel altyapı varlıkları olan su ve
elektrik tedarik tesisleri, sanitasyon, sağlık, eğitim, okullar,
hastanelerin restorasyonu ile uluslararası insancıl hukuka uygun mayın
temizleme faaliyetleri dahil erken toparlanma ve dayanıklılık projelerinin
hayata geçirilmesi suretiyle tüm Suriyelilere yönelik yardımlarını
artırmaya çağırmışlardır.
19. Mültecilerin ve yerlerinden edilmiş kişilerin Suriye'deki ikamet
yerlerine güvenli, onurlu ve gönüllü geri dönüşlerinin kolaylaştırılması,
geri dönüş hakları ile bu süreçte desteklenme haklarının teminat altına
alınması ihtiyacını vurgulamışlardır. Uluslararası topluma Suriyeli
mültecilere ve yerlerinden edilmiş kişilere gerekli desteği sağlama
çağrısında bulunmuşlar, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği
(BMMYK) ve diğer uzmanlaşmış uluslararası kuruluşlar dahil olmak üzere
ilgili tüm taraflarla angaje olmayı sürdürmeye hazır olduklarını yeniden
teyit etmişlerdir. Suriyelilerin gönüllü ve onurlu geri dönüşleri için
Suriye'de gerekli koşulların oluşturulmasına yönelik çalışmaların
sürdürülmesinin önemine dikkat çekmişlerdir.
20. Suriyeli taraflar arasında güven tesisi için gerekli ve etkili olduğu
kanıtlanmış benzersiz bir mekanizma olan Tutukluların/Alıkonulanların
Serbest Bırakılması, Cenazelerin Teslimi ve Kayıp Kişilerin Belirlenmesine
İlişkin Çalışma Grubu çerçevesinde tutukluların/kaçırılanların karşılıklı
salıverilmesi operasyonlarının sürdürülmesi hususundaki kararlılıklarını
yinelemişlerdir. Tutukluların / kaçırılanların serbest bırakılması için
müşterek çabaların artırılmasına karar vermişlerdir. Cenazelerin teslimi ve
kayıp kişilerin kimliklerinin belirlenmesi konularını dahil etmek suretiyle
Çalışma Grubunun faaliyetlerinin genişletilmesi ihtiyacı üzerinde mutabık
kalmışlardır. Grup içindeki faaliyetlerin artırılması arzusunu memnuniyetle
karşılamışlardır.
21. Astana formatına gözlemci olan Ürdün, Irak ve Lübnan heyetlerinin yanı
sıra Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi temsilcilerinin
katılımını memnuniyetle karşılamışlardır.
22. Kazakistan makamlarına, Astana formatında Suriye konulu 22. Yüksek
Düzeyli Toplantıya Astana’da ev sahipliği yapmalarından ötürü içten
teşekkürlerini sunmuşlardır.
Astana sürecinin başlatıcısı olan ve bu benzersiz çok taraflı mekanizmanın
sorunsuz işleyişini sağlamak için her zaman yer sağlayan ve konukseverlik
gösteren Kazakistan tarafının Suriye ile ilgili uluslararası toplantılara
ev sahipliği yapan bir ülke olarak oynadığı özel role vurgu yapmışlardır.
23. 19 Temmuz 2022 tarihli Üçlü Zirve’nin Ortak Bildirisi’nde kayıtlı bir
sonraki Zirve’nin Rusya Federasyonu'nda yapılmasına ilişkin mutabakatı not
etmişlerdir.
24. Astana formatında Suriye konulu 23. Yüksek Düzeyli Toplantı’yı 2025
yılının ilk yarısında gerçekleştirmeyi kararlaştırmışlardır.