Sayın Başkan,
Saygıdeğer Milletvekilleri,
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, Irak'ın kuzeyinde Pençe-Kilit Harekât bölgesinde şehit olan
Mehmetçiklerimize Allah'tan rahmet, yaralanan ve tedavileri
devam eden askerlerimize acil şifalar diliyorum.
Başta Şehitlerimizin aileleri olmak üzere, tüm milletimizin
başı sağolsun
.
Devletimizin terör belasını kati surette bitirmek yönündeki
azmi ve kararlılığı
herşeyin üzerindedir.
Meşru müdafaa hakkımızçerçevesinde, PKK/YPG ve
destekçileriyle sınır ötesindeki mücadelemiz, son terör odağı etkisiz hâle
getirilinceye kadar devam edecektir.
Sizlere bu doğrultuda bölgedeki durum ve atılan adımlar hakkında bilgi
sunmak istiyorum.
Değerli Milletvekilleri,
Her zaman söylediğimiz gibi,
bölgemizde barış ve güvenliğin güçlendirilmesi,
milli güvenlik sistemimizin parçası olandış politikamızın
önceliklerinin başında yeralmaktadır.
Bu stratejinin parçası olarak
tüm terör örgütlerinin kökünün kalıcı biçimde kazınması elzemdir.
Bu, yalnızca milletimizin değil, tüm bölge ülkelerinin barış ve huzur
içinde, güvenli ve müreffeh bir şekilde yaşamalarının
olmazsa olmaz şartıdır
.
Bu nedenle tüm komşularımızın ve müttefiklerimizin bölgedeki terör
örgütleriyle mücadelemize samimiyetle destek vermesi bir
zaruriyet haline gelmiştir.
Değerli Milletvekilleri,
Uluslararası mücadelede kullanılan en klasik araçlardan biri de, bildiğiniz
gibi, vekil unsurlar ve terör örgütleridir.
Özellikle Soğuk Savaş döneminde, nükleer caydırıcılıktan dolayı
birbirleriyle savaşamayan
kamplar, vekil unsurlar aracılığıyla mücadeleye
girişmiştir.
Türkiye’de halen mevcudiyetini devam ettiren PKK ve DHKP/C başta olmak
üzere aşırı sol terör örgütleri, esasen
Soğuk Savaş döneminin birer ürünleridir
.
Soğuk Savaş sonrasında, bölgemizdeki ülkelerin teker teker
terör, iç savaş ve işgale doğru sürüklendiklerini
gördük.
Aynı senaryoların Türkiye’de de uygulanmaya çalışıldığını müşahede ettik.
Ancak hesaba katılmayan bir şey oldu.
Son 21 yıldır halkımızın teveccühü ile hizmet eden Sayın Cumhurbaşkanımız
liderliğindeki hükümetlerimiz, terörle mücadelede ezber bozarak
Türkiye’ye giydirilmeye çalışılan esaret gömleğini yırtıp atmıştır
.
Türkiye, uzun yıllar bölücü terör örgütleriyle hükümetlerimiz döneminde
mücadele etmiştir. Özgürlük ve güvenlik dengesinde adeta altın oranı
yakalamıştır.
İlk önce, Türkiye’de halkın
demokratik talepleri karşılanarak
, teröre zemin oluşturan toplumsal şartlar ortadan kaldırılmıştır.
Eşzamanlı olarak askeri ve istihbari alandaki yöntemler
gözden geçirilerek, yeni bir anlayış ve stratejiyle uzun soluklu bir
mücadele başlatılmıştır.
Geldiğimiz noktada; bölücü örgüt, Türkiye’de silahlı varlığını kaybetmiş,
ülke içinde faaliyeti minimum düzeye indirilmiştir.
Ülkemizin
her bölgesi, emniyet ve güven duygusu içerisinde yaşanır hale
gelmiştir. Örgüt, artık Türkiye’den çok Suriye ve Irak’ın güvenlik tehdidi
haline gelmiştir.
Peki bütün bunlar nasıl oldu bir hatırlayalım.
Ülkemizin yıllardır karşı karşıya kaldığı terör tehdidi, diğer pekçok
ülkenin karşılaştığı tehdidin çok ötesindedir.
Zira ülkemizi hedef alan PKK, FETÖ, DEAŞ, DHKP/C; farklı ideolojilere sahip
olmakla birlikte, birbirleriyle etkileşim halindedir. Bu
örgütler, yeri geldiğinde hedefleri doğrultusunda işbirliği
de yapabilmektedirler.
Terör örgütleri, üçüncü ülkelerden temin ettikleri
lojistik, eğitim ve silah destekleriyle varlıklarını devam
ettirmektedirler.
Türkiye’de zemin kaybeden PKK, faaliyetlerini ağırlıklı olarak sınır
ötesine taşımak zorunda kalmıştır.
Bu kapsamda sınır ötesinde de yürüttüğümüz terörle mücadele
stratejimizde önemli ve yeni adımlar attık. Bunların birçoğunu Sayın
Milli Savunma Bakanımız arz ettiler. Bu strateji doğrultusunda;
- Tehdidi, kaynağında bertaraf ediyoruz.
- Suriye ve Irak ayrımını ortadan kaldırdık. Saldırı nereden
gelirse gelsin örgütü her iki alanda da hedef alıyoruz.
- Örgütü ayakta tutan ve gelir kaynaklarını sağlayan bütün yapıları
teker teker yok ediyoruz.
- Sadece önümüze çıkan teröristi yok etmekle kalmıyor, nokta
operasyonlar ile örgütün üst ve orta düzey yönetici kadrosunu elimine
ediyoruz.
- Uluslararası alanda tanınma çabalarını, örgütün terör
bağlantısını ortaya koyan belgelerle boşa çıkartıyoruz.
Irak ve Suriye sahasındaki operasyonlarımız her zaman;
-
Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51’inci maddesinden doğan
meşru müdafaa hakkımız
doğrultusunda;
· Komşularımızın egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne saygılı
olarak;
-
Sivillerin zarar görmemesi için her türlü tedbir alınarak
, kesin istihbarat ve keşif bilgilerine dayanan nokta atışlarla icra
edilmektedir.
Değerli Milletvekilleri,
Dışişleri Bakanlığı olarak, diğer kurumlarımızla işbirliği halinde,
terörle mücadele diplomasimizi hassasiyetle ve kararlılıkla
yürütmekteyiz.
Terörle mücadele diplomasimizi; PKK’nın
Suriye, Irak ve İran’da silahlı varlığı
bulunduğu ve Avrupa başta olmak üzere pekçok ülkede
siyasi ayağı
olduğu gerçeğini dikkate alarak şekillendirmekteyiz.
Bu bağlamda PKK’nın
Suriye ve Irak’taki mevcudiyetini yok etme gayretlerimizi, bölgesel
ilişkilerimizin merkezine konumlandırmaktayız.
Zira örgüt,
Suriye ve Irak’ta güç boşluğu ve siyasi bölünmüşlükten
istifadeyle zemin kazanmıştır.
Iraksahasında; Kandil, Metinagibi
dağlık bölgelerin yanısıra Sincar, Mahmur, Süleymaniye ve Kerkük’teki
sivil yerleşim alanları
da terör örgütünün varlık gösterdiği bölgeler haline gelmiştir.
PKK ayrıca, DEAŞ’ın Irak’ta mevcudiyetini kaybetmesiyle
oluşan güç boşluğunu istismaretmiş,kendi
nüfuzunu da bu alanlara kaydırmıştır.
DEAŞ’la mücadele kisvesi altında Kerkük’e
davet edilen PKK’nın, bu şehirde bilahare mevcudiyetini geliştirmesi ve
DEAŞ’tan kurtarılan Sincar’a yerleşmesi, bu anlamda öne
çıkan gelişmelerden olmuştur.
PKK’nın bir yandan DEAŞ’ın boşalttığı alanlara yerleşirken, diğer yandan
DEAŞ’la sahada kısmi işbirliğini sürdürdüğü de
ayrıcagörülmektedir.
Anılan terör örgütleri arasında, Kerkük mücaviri başta olmak üzere
aidiyeti ihtilaflı bölgelerde herhangi bir çatışma yaşanmaması, bu
durumun en açık kanıtıdır.
- Merkezi Irak Hükümeti ile Erbil arasındaki uyuşmazlık;
- bölgede üstü kapalı devam eden Sünni ve Şii ayrışması;
PKK tarafından istismar edilen Irak’taki başlıca konulardandır.
Ayrıca, KYB’nin,
Süleymaniye ve mücavirinde PKK’ya alan açması
, örgütün bu bölgede giderek güçlenmesine neden olmuştur.
Aidiyeti ihtilaflı bölgelerde Peşmerge’nin sahadaki varlığının azalması da,
Iraklı bazı
milis kuvvetlerle PKK arasında taktiksel ilişkiler kurulması
sonucunu vermiştir.
KYB’nin, Suriye’deki PKK/YPG unsurlarına eğitim verdiği,
Irak’ın kuzeyinde düşen SDG helikopterleri ve Arbat Havalimanı hadiseleriyle
iyice açığa çıkmıştır.
Bu durum, KYB ile PKK arasındaki ilişkinin boyutlarını da ortaya
koymaktadır.
Süleymaniye’ye yönelik yaptırımlarımıza rağmen KYB, PKK’ya
müzahir tutumunu değiştirmezse, daha ileri tedbirler almakta tereddüt
etmeyeceğiz.
Bölücü örgüt,
Irak içinde siyasi nüfuzunu da artırma gayreti içerisindedir.
PKK bağlantılı siyasi görünümlü bazı oluşumların,
Irak ve IKB Parlamentolarında
farklı isimler altında seçimlere girme teşebbüslerinde bulunduğunu
görüyoruz.
Irak’taki
tüm etkili aktörlere kapsayıcı şekilde yaklaşarak temaslarımızı
sürdürmekteyiz.
Bu bağlamda Ağustos 2023’teki Irak ziyaretimizde her kesimden yetkili ve
siyasi aktörlerle görüşme fırsatımız oldu.
PKK varlığının herşeyden önce Irak’ın toprak bütünlüğüne ve siyasi
egemenliğine tehdit oluşturduğunu en açık dille ifade ettik. Bu konuda
herhangi bir itiraz da duymadık.
Esasen
Sudani Hükümeti, terörle mücadelede daha yapıcı bir tavır
sergilemektedir. PKK dahil silahlı terör örgütlerinin Irak’ın egemenliği ve
refahı için büyük bir tehdit olduğunu kabul etmektedir.
Sahadaki kararlılığımız, terör örgütüne yönelik tüm altyapı ve üst
yapının hedef alınacağına
ilişkin yaklaşımımız, Irak makamlarında da karşılık bulmaktadır.
Bu kapsamda,
Irak Dışişleri ve Savunma Bakanlarıyla 19 Aralık 2023 tarihinde
Ankara’da
, istihbarat ve güvenlik birimlerimizin de katılımıyla bir güvenlik
toplantısı gerçekleştirildi.
Irak, toplantı sonucunda
ilk defa, yazılı bir metinde PKK’yı tehdit olarak kabul etmiştir.
Irak makamlarıyla güvenliğin tüm boyutlarını ele almakta olduğumuz temas ve
istişare sürecimiz devam etmektedir.
Irak yönetiminin PKK’ya yönelik evrilmekte olan anlayışını tahkim etmek
üzere çalışmalarımız titizlikle sürdürülmektedir.
Değerli Milletvekilleri,
Örgütün Suriye ve Irak arasındaki geçişkenliği, her iki
sahada da etkisiz kılınması zaruretini göstermektedir.
PKK, Suriye ve Irak’ta kendi ideolojik ve otokratik anlayışını benimsemeyen
Kürtleri ve diğer etnik grupları sindirmeye çalışmaktadır.
Zorla silah altına alma gibi baskılar nedeniyle Kürt, Süryani ve Arap
aileler, çocuklarını ülkemize ve Batı ülkelerine göndermeye çalışmaktadır.
Bakanlığımızın bütçesinin Genel Kurula sunulması vesilesiyle yaptığım
konuşmada belirttiğim üzere,
Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurulmasına asla
izin vermeyeceğiz.
Türkiye olarak, Birleşmiş Milletler kararlarıçerçevesinde
Suriye halkının meşru beklentilerini karşılayacak kapsamlı bir siyasi
çözümü ve ülkenin birliği ile toprak bütünlüğünü desteklemekteyiz.
Bölücü terör örgütünün;
- Sınırlarımıza ve Suriye Geçici Hükümeti’nin kontrolündeki
bölgelere yönelik taciz ve saldırı girişimlerinin sürdüğünü,
-
DEAŞ'la mücadele bahanesiyle destekçileri üzerinden edindiği
yetenekleri çeşitlendirmeye
çalıştığını,
- Uluslararası kamuoyunun dikkatinin
Gazze’ye odaklandığı bir ortam
dan kendi zehirli gündemini ilerletmek için faydalanmaya gayret ettiğini
görmekteyiz.
Suriye’de Rejim karşıtlığı üzerinden kurulan uluslararası koalisyon, zaman
içerisinde DEAŞ ile mücadele kisvesi altında PKK ile işbirliğine
evrilmiştir.
Soğuk Savaş sırasında Sovyetler Birliği’nin Esad Rejimine Beka Vadisi’nde
kurdurduğu Marksist-Leninist bir örgüt olan PKK, tarihin bir ironisi olarak
günümüzde yine Suriye’de ABD ve Batı ülkeleriyle
işbirliğiyaparak Suriye’yi bölmek için çalışmaktadır.
Mevcut çatışma ortamı ve yabancı ülkelerin müdahalesi sonucunda örgüt,
Suriye’nin üçte birini kontrol eder halegelmiştir.
Suriye sahasında birbiriyle rekabet içerisinde olan aktörler, kendi
menfaatleri doğrultusunda, PKK varlığının devamından yana tutum
sergilemektedir.
Bizler, bu işbirliğinin milli güvenliğimize yarattığı tehdidi ortaya
koyarak, bu çarpık ilişkiyi sona erdirmeye ve
PKK ile doğduğu yer olan Suriye sahasında
sonuna kadar mücadele etmeye kararlıyız.
Amerika Birleşik Devletleri, DEAŞ ile mücadele bahanesiyle
örgüte teknoloji ve askeri teçhizat desteği vermektedir. ABD’nin bu
faaliyetlerine bazı Avrupa ülkeleri de destek vermektedir.
Rusya, diğer taraftan;Fırat’ın batısında özellikle Tel
Rıfat ve Münbiç’te PKK varlığına göz yummaktadır.
İran sınırı boyunca silahlı örgüt kamplarının varlığı ve
İran içerisinde PKK uzantılarının bulunması, İran ile terörle mücadele
diplomasimizi her düzeyde yürütmemizi zaruri kılmaktadır.
Birbiriyle
rekabet halindeki farklı egemen güçlerle ilişki içerisinde olan
PKK, çeşitli taahhütler altına girmekte ve bu güçlerin taşeronluğuna
soyunmaktadır. Örgütün kararları da, bu güçlerin talepleri üzerinden
şekillenmektedir.
Öte yandan örgüt, operasyonlarımız karşısında yürüttüğü
dezenformasyon kampanyasıyla
uluslararası kamuoyunu etkilemeye gayret etmektedir. Ancak umduğu desteği
bulamamaktadır.
PKK/PYD terör örgütünce, işgal ve baskıyla sindirilen toprakların yerli
unsurlarına dayatılmaya çalışılan
toplumsal sözleşme gibi metinlerin hiçbir meşruiyeti yoktur.
Teröristlerin kurduğu sözde demokratik yapıların meşruiyet arayışlarının ve
propagandalarının akim kılınması yolunda, her türlü
ön alıcı girişimlerimiz
sürecektir.
Güneyimizde farklı isimler altında tek bir zehirli gündemin peşindeki
terör örgütünün,
- hiçbir surette desteklenmemesi gerektiğini,
- bunun bölgeyi daha da istikrarsızlaştıracağını,
herkese hatırlatmaya devam edeceğiz.
Değerli Milletvekilleri,
Türkiye’nin mücadele edegeldiği terör örgütlerinin tek ortak noktası,
istisnasız hepsinin yurtdışı bağlantısı bulunmasıdır.
PKK finansman bağlamında Avrupa sahası ile etkileşim
içindedir. Bu, bilinen bir gerçek. Avrupa Birliği içinde ve dışında
Türkiye karşıtı odaklarla da bağlantılıdır.
PKK’nın finans kaynaklarının kurutulması amacıyla da her türlü çabayı
yürütmekteyiz.
Nitekim, PKK’nın uzun yıllar boyunca güvenli liman olarak gördüğü
ülkelerce, kısıtlı da olsa
örgüte karşı adli ve idari adımlar
atılması sağlanmıştır.
Bu çerçevede son yıllarda Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde tutuklamalar
gerçekleşmiştir.
Öte yandan,
Finlandiya ve İsveç’in Üçlü Muhtıra’dan bu yana attığı adımlar
ın, örgüt çevrelerini rahatsız ettiğini görmekteyiz. Girişimlerimize
kararlılıkla devam edeceğiz.
Saygıdeğer Milletvekilleri,
Sosyal projeler ve devletimizin herkesi kucaklayan yaklaşımlarının
katkısıyla gençlerimiz artık örgütün sahte söylemlerine
kanmamaktadır.
Bu sayede, Türkiye içinden eleman devşirmekte zorlanan PKK, artan şekilde
Suriye ve İran üzerinden vasatını genişletmeye
yönelmektedir.
PKK’nın
Suriye’de zorla silah altına aldığı çocukların durumu
, Birleşmiş Milletler raporlarına yansımıştır.
Örgütün, DEAŞ iltisaklıların Suriye’de zorunlu tutulduğu
kamplardan rüşvet karşılığında çıkışlara müsaade ettiğini,
Türkiye’de yakalanan şahısların ifadelerinden biliyoruz.
Keza PKK’nın, ailelerini salıverme karşılığında, elindeki
DEAŞ’lıları
Türkiye ve Suriye’de eylem yapmaya sevk ettiği de bilinen
gerçeklerdendir.
Saygıdeğer Milletvekilleri,
Yüce Meclisimizin terörle mücadele konusundaki kararlı tutumu, bundan
sonraki çalışmalarımızda bize güç verecektir.
Terör örgütünün son kullanma tarihi geçmiştir.
Ülkemize kasteden bölücü terör örgütüne,
sınırlarımız boyunca ve ötesinde kendisini güvende hissedebileceği
hiçbir alan bırakmayacağız.
Sınırlarımıza mücavir toprakların,
hain emellerin planlanıp icra edildiği
, dokunulmaz sahalar olmasına izin vermeyeceğiz.
Terörle mücadele konusunda “tek ses, tek yürek”olan
Milletimizden aldığımız kuvvetle,
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde,
terörle mücadele diplomasimizi,
devletimizin tüm kurumlarıyla birlikte sürdüreceğiz
.
Hepinizi saygıyla selamlıyor, bir kez daha tüm Milletimize başsağlığı
diliyorum.