ABD Yönetimi 14 Mayıs 2018 tarihinde, uluslararası hukuk ve meşruiyeti açık
bir şekilde ihlal ederek ve uluslararası toplumun Kudüs’e ilişkin tutumunu
açık biçimde aşağılayarak Büyükelçiliğini Kudüs’te gayrı hukuki şekilde
açmıştır.
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), ABD Yönetimi’nin aldığı bu yasadışı kararı
en güçlü şekilde reddederek şiddetle kınar ve 13 Aralık 2017 tarihinde
İstanbul’da düzenlenen İİT Olağanüstü İslam Zirvesi’nde ve uluslararası
toplum tarafından 21 Aralık 2017 tarihinde BM Genel Kurulu’nda dile
getirilmiş olduğu üzere, bu eylemi, Birleşmiş Milletler’in itibarını ve
uluslararası hukukun üstünlüğünü zedeleyen ve bu şekilde uluslararası
barışa ve güvenliğe karşı bir hakaret teşkil eden, Filistin halkının
tarihi, hukuki, doğal ve ulusal haklarına yapılan bir saldırı olarak
değerlendirir.
İİT, ABD Yönetimi’nin bu müessif tutumunu, başta; 242 (1967), 252 (1968),
267 (1969), 298 (1971), 338 (1973), 446 (1979), 465 (1980), 476 (1980), 478
(1980), 2334 (2016) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları
ve A/RES/72/15(2017) sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurul kararı olmak
üzere, Kudüs-ü Şerif ve Filistin'in statüsüne ilişkin mevcut tüm
uluslararası kararların açık bir ihlali olarak görmektedir.
İİT, ABD Yönetimi’nin kendi taahhütleriyle çelişerek Filistin halkının
meşru haklarını ve uluslararası hukuku küçümsediğini ve bunlara saygısızlık
ettiğini, İslam Ümmetinin haklarına ve dini duygularına hiç bir şekilde
saygı duymadığını açıkça ortaya koyduğunu belirtir ve mevcut ABD
Yönetimi’nin gelecekte Filistin’e yönelik barış çabalarında aracı olma
rolünü geçersiz kıldığı sonucuna varır.
Kudüs-ü Şerif’in özel statüsü, İİT, İslam Ümmeti ve diğer dinlerin
mensupları için merkezi öneme sahiptir ve bu sebeple, ilgili BM
kararlarında öngörüldüğü gibi, eşsiz manevi, dini ve kültürel boyutlarının
korunmasını ve muhafaza edilmesini gerekli kılar. Bu cihetle, Kudüs-ü
Şerif’in nihai statüsü, mutlaka ilgili BM Kararları doğrultusunda
müzakereler yoluyla çözüme kavuşturulmalıdır.
İİT, olumlu ve geri döndürülemez siyasi ve hukuki gerçeklikler yaratarak
iki devletli çözümü ve Filistin halkının kendi geleceğini tayin etme ve
bağımsız devlet olma hakkını savunmaya yönelik çabalarını sürdüreceğini ve
uluslararası hukuk ve ilgili BM kararları temelinde anlaşmazlığı sona
erdirmek için çok taraflı ve muteber bir yaklaşım ortaya koyma çabalarına
öncülük edeceğini belirtir.
İİT, Doğu Kudüs de dâhil olmak üzere, İşgal Altındaki Filistin
Topraklarında İsrail’in sömürgeci yerleşim rejimine karşı koyulması ve
bunun durdurulması için gerek ulusal gerekse uluslararası düzeyde tüm
meşru, siyasi ve yasal yolları izlemeye ve İsrail’in sömürge rejiminden
yararlanmayı tercih eden şirketlerin ve diğer aktörlerin İİT pazarlarına
erişimin fırsatından mahrum edilmesini sağlamaya yönelik hareket tarzı
benimseye karar verir.
İİT, tüm devletlere BMGK’nın 1980’de kabul ettiği 476 ve 478 sayılı
Kararları tam olarak uygulamaya devam etme çağrısında bulunur, bu bağlamda,
tüm devletleri, ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in sözde başkenti olarak kabul
ettiği kararı desteklemekten imtina etmeye ve diplomatik misyonlarını
Kudüs-ü Şerif’e taşımamaya davet eder ve Kudüs’ün işgalci güç İsrail
tarafından ilhakını tanıyan ülkeler, yetkililer, parlamentolar, şirketler
ya da bireylere siyasi ve ekonomik kısıtlamalar uygulayacağını veya işgal
altındaki Filistin topraklarının İsrail tarafından sömürgeleştirilmesinin
yüceltilmesine karşı tüm önlemleri alacağını vurgular.
İİT, 2005 yılında Mekke-i Mükerreme’de gerçekleştirilen Olağanüstü İslam
Zirvesi’nde kabul edilen uluslararası hükümler ve 2002 Arap Barış Girişimi,
2016 yılında Cakarta’da düzenlenen İİT Olağanüstü Zirvesi ve aynı zamanda
13 Aralık 2017 tarihinde İstanbul’da düzenlenen İİT Olağanüstü Zirvesi ve
21 Aralık 2017 tarihli 10/19 sayılı BM Genel Kurul Kararına uygun olarak,
Kudüs-ü Şerif’in Filistin Devleti’nin Başkenti olduğu iki devletli çözüme
dayalı adil ve kapsamlı bir barışa büyük önem atfeder.