Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu ile AB Dış Politika
Yüksek Temsilcisi / AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Federica Mogherini ve
Komşuluk Politikaları ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Komiser
Johannes Hahn, 22 Kasım 2018 tarihinde Ankara’da düzenlenen Türkiye-AB
Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog toplantısının ardından aşağıdaki açıklamayı
yapmışlardır.
Bugünkü Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog’da, Türkiye-AB ilişkilerinin
stratejik öneminin altını çizdik.
Aramızdaki dürüst ve açık diyaloğu sürdürme; ortak sınamalarımıza cevap
bulmak ve ortak çıkarlarımızın bulunduğu önemli alanlarda işbirliği yapmak
için her iki tarafın gündemlerinde en üst sıralarda bulunan konuları ele
alma kararlılığımızı yineledik.
Türkiye’nin katılım süreci, Türkiye-AB ilişkilerinin sahip olduğu
potansiyeli tam olarak ortaya çıkarmak ve Türkiye’deki ekonomik, siyasi ve
sosyal reformlar açılarından önemli bir çerçeve teşkil edebilir.
Bu çerçevede, siyasi kriterler ve Müzakere Çerçevesi dahil son gelişmeleri,
tematik konulardaki işbirliğimizi: ekonomi, ticaret ve gümrük birliği,
güvenlik, mali işbirliği (IPA), enerji, göç, vize serbestisi ve terörle
mücadele konularını ele aldık.
Reform Eylem Grubu (REG) toplantılarının yeniden başlaması memnuniyetle
karşılandı.
Türk tarafı, AB’ye katılım yönündeki bağlılığını ve 29 Ağustos 2018 tarihli
REG toplantısının ardından yapılan basın açıklamasında yer aldığı üzere,
hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanlarında hızlı bir şekilde reform
gerçekleştirme konusundaki kararlılığını yineledi. Avrupa Konseyi’nin
standartları ve AB normları bahsekonu reformlar için bir çıpa işlevi
görecektir. Yargı Reform Stratejisinin güncellenmesine dair devam eden
çalışmalar ve AB’nin olası katkıları görüşüldü.
Her iki taraf, Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi ile devam
eden diyalog ve işbirliğinin önemi hususunda mutabık kaldı. Adalet
Bakanlığı ile Avrupa Konseyi arasındaki gayrıresmi çalışma grubunun
devamından duyulan memnuniyeti not etti.
Tüm organları dahil Avrupa Konseyi ile işbirliği önem arzetmeye devam
etmektedir. AB tarafı, Genel İşler Konseyi kararlarına ve özellikle
Türkiye’nin daha ziyade, AB tarafından kınanan, 15 Temmuz 2016 darbe
girişiminden kaynaklanan hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanındaki
mevcut gelişmeleri tersine çevirecek kararlı adımlar atma ihtiyacına atıfta
bulundu. İşleyen demokrasinin önemli unsurlarından biri olan kapsayıcı ve
açık bir sivil topluma sağlanan alanı genişletmek ve korumak için işbirliği
yapacağız.
Terörle mücadelede işbirliğimizi artırma yönündeki güçlü irademizi
tekrarladık. Türkiye ve AB terör tehdidine etkin bir şekilde karşı
koyabilmek için işbirliğini artırmaya yönelik somut adımlar atmaktadır. Bu
adımlar, diğer hususların yanı sıra şunları da içermektedir: iyi
uygulamaların paylaşılması; terörün finansmanıyla mücadele; aşırıcılıkla
mücadele etmeye yönelik girişimler; DEAŞ’a katılmaya çalışan ve geri dönen
yabancı terörist savaşçıların engellenmesi ve bunlarla mücadele edilmesi;
havacılık emniyeti ve Türk makamlarıyla AB Ajansları arasında daha yakın
işbirliği.
Tekrarlayan terör eylemleri bağlamında, PKK ve DHKP-C, AB’nin terör
eylemlerine dahil olan kişiler, gruplar ve oluşumlar listesinde yer almaya
devam etmektedir. Türk tarafı ayrıca, 15 Temmuz darbe girişiminin
faillerinin Türk makamlarınca terörist olarak addedildiğinin altını
çizmiştir.
Taraflar, kalan tüm kriterlerin yerine getirilmesi amacıyla vize serbestisi
sürecine devam edilmesi yönündeki niyetlerini teyit etmişlerdir. Vize
Serbestisi Yol Haritası kriterleri çerçevesinde, Türkiye, ikinci nesil
pasaportları 2 Nisan’dan bu yana düzenlemeye başlamıştır; Türkiye ile AB
arasında Europol ve ciddi suç ve terörle mücadeleden sorumlu Türk makamları
arasında kişisel veri aktarımına ilişkin operasyonel bir anlaşma
imzalanması için müzakereler 30 Kasım’da başlayacaktır.
Türkiye, dünyada en büyük sığınmacı nüfusuna ev sahibi haline gelmiştir ve
eğitim ve sağlık gibi hizmetlere erişimi temin etmek için üstün çaba
sarfetmektedir.
18 Mart 2016 Mutabakatı, düzensiz göçün yönetimine önemli katkı sağlamış ve
Türkiye ile AB arasında benzeri olmayan bir işbirliğinin önünü açmıştır.
Taraflar, AB Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) dahil olmak üzere,
Türkiye’nin çeşitli alanlarda AB üyelik norm ve standartlarına uyum
sağlamasında mali işbirliğinin öneminin altını çizmişlerdir. Bir aday ülke
olarak Türkiye, kamuoyunda ve sivil toplumda mali işbirliğiyle bağlantılı
olumlu AB algısını vurgulamış, IPA kapsamında halihazırda devam etmekte
olan programların uygulamasını iyileştirmeyi taahhüt etmiştir.
Ekonomi, enerji, ulaştırma alanlarında gerçekleştirilecek yüksek düzeyli
diyaloglarla işbirliğimizi güçlendirmeye karar verdik. Gümrük Birliği’nin
işleyişinin iyileştirilmesi ve güncellenmesi için koşullar elverdiği anda
çalışmaya karar verdik. Ortaklık Konseyi, Terörle Mücadele Danışmaları,
Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası İstişareleri ve tematik dış politika
diyaloglarının yeni toplantıları için hazırlıklarımıza devam edeceğiz.
Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumlarının liderleri ile BM Genel
Sekreteri’nin Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümüne yönelik çabalarına tam ve
kararlı destek vermeyi sürdüreceğiz.
Balkanlar, Suriye, Irak ve Libya başta olmak üzere bölgesel gelişmelere
dair görüş alışverişinde bulunduk.
Türkiye ve AB’nin Batı Balkanlarda istikrar ve refahın sağlanarak, bu
ülkelerin Avrupa yolunda ilerlemelerini desteklemelerinde ortak çıkarları
bulunmaktadır.
İç savaş nedeniyle ülkelerini terk eden Suriyelilere evsahipliği yapan ve
onları destekleyen Türkiye, bu konuda benzersiz bir cömertlik
sergilemiştir. Türkiye ve AB, göç yönetimi ve insani yardım alanlarında
yakın ortaklar olup bu alanlarda iyi bir işbirliği ortaya koymaktadır. AB
Sığınmacı Mali İmkanı, Türkiye’deki Suriyelilerin ve evsahibi toplumların
ihtiyaçlarının kapsayıcı bir şekilde ve eşgüdüm içerisinde karşılanmasını
temin eden ortak bir işbirliği mekanizması sağlamaktadır.
Suriye krizine kapsayıcı, muteber ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması
bağlamında, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı uyarınca, müzakere
edilmiş bir siyasi geçiş sürecine olan ihtiyacı vurguladık. İdlip
Gerginliği Azaltma Bölgesindeki Durumun İstikrarlaştırılmasına İlişkin
Muhtıra’nın tam olarak uygulanması ve ilgili tüm tarafların Muhtıra
hükümlerine riayet etmesi suretiyle sağlanacak kalıcı bir ateşkesin
öneminin altını çizdik.
Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın ve bu Anlaşma uyarınca yaptırımların
kaldırılması sonucunda İran’ın yararlanmakta olduğu ekonomik faydaların
sürdürülmesinin önemi hususunda mutabık kaldık.