İki eşit taraf olarak davet edilmiş olduğumuz ve anlamlı görüşmeler için zemin hazırlamaya yönelik dolaylı görüşmelerin New York'ta sürmekte olduğu şu aşamada, Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanlarının Helsinki'de yaptıkları toplantıda Kıbrıs konusuyla ilgili olarak açıkladıkları görüşlere ilişkin ön değerlendirmemiz şöyledir:
AB Konseyi'nin New York'ta devam eden ve yeni bir başlangıç oluşturduğu kabul edilen dolaylı görüşmeler sürecine destek ifade etmesi memnuniyet vericidir. Ancak, bu sürecin Kıbrıs'taki iki eşit taraf arasında yürütüldüğünün ve amacının, kapsamlı bir çözüme yol açacak anlamlı müzakereler için gerekli zeminin hazırlanması olduğunun dikkate alındığı görülmektedir. Genel Sekreterin dolaylı görüşmelerin başlatılmasını mümkün kılan açıklamasının sözüne ve ruhuna özen gösterilmesi gerektiğini bir kez daha önemle vurgulamakta yarar görmekteyiz.
AB Konseyi adına ortaya konan diğer görüşler ise dolaylı görüşmeler yoluyla anlamlı müzakereler için zeminin hazırlanması amacıyla doğrudan çelişmekte ve kapsamlı bir çözüme doğru ilerlenmesi şansını zayıflatmaktadır. Ayrıca, böyle bir yaklaşımın Rum tarafının uzlaşmazlığını daha da artırmaktan başka bir amaca hizmet etmeyeceği aşikardır. Kapsamlı bir çözüme varılmaksızın, Kıbrıs adı altında Kıbrıs Rum tarafına AB'ne üyelik kapısının açık tutulmasını ise yanlış, haksız ve kabul edilemez bulmaktayız. AB'nin adadaki iki taraftan sadece biri olan Kıbrıs Rum tarafı ile hak ve adalet ilkelerine ve gerçeklere aykırı olarak Kıbrıs adı altında sürdürdüğü sürece hukuk ve uluslararası anlaşmalar temelinde şiddetle itiraz etmeye devam ediyoruz. AB'nin hem iki eşit taraf arasında kapsamlı bir çözümü desteklemesi, hem de taraflardan birini Kıbrıs adı altında kendisiyle müzakereye ehil görmesi mantık ve adalet sınırlarını zorlayan bir çelişkidir.
AB, Kıbrıs'taki iki eşit taraf arasında serbestçe müzakere edilmiş bir uzlaşmaya varılmasını güçleştirecek ve BM Genel Sekreterinin iyi niyet görevini zaafa düşürecek tutum ve davranışlardan özenle kaçınmalıdır. Bunların dikkate alınmaması sadece Kıbrıs adasından değil, bütün Doğu Akdeniz'de barış, güvenlik ve istikrara hizmet etmeyecektir.
Kıbrıs'ta iki eşit halk ve iki egemen devlet bulunduğu gerçeği inkar edilemez. Kıbrıs'ta kapsamlı bir çözüme ulaşılma şansı ancak bu gerçekler dikkate alındığı ölçüde artacaktır. AB'nin Kıbrıs konusunda izlediği bu yanlış tutum, garantör ülke ve anavatanımız Türkiye ile aramızdaki özel bağların ve ilişkilerin daha da geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Avrupa Birliği "Kıbrıs" adı altında GKRY'nin tam üyeliğini kabul ettiği takdirde adayı kalıcı olarak bölmenin ağır sorumluluğunu taşıyacaktır. AB'nin bu tarihi sorumluluğunun bilinci içinde hareket edeceğine inanmak isteriz.