Hükümetimiz AB Dönem Başkanlığı tarafından açıklanan Lüksemburg Zirvesi sonuçlarını incelemiştir. Yapılan değerlendirmede AB ve bazı üye ülkeler yetkililerinin zirve toplantısı ve varılan sonuçlar bağlamındaki açıklamaları da dikkate alınmıştır.
Türkiye, Avrupa Birliği'ne tam üyelik için adaylığını 1963 Ankara Anlaşmasından kaynaklanan bir hak olarak görmektedir. AB'nin bu genişleme süreci öncesinde, Hükümetimiz, beklentilerini yapıcı bir zihniyetle, makul ve gerçekçi bir çerçevede belirlemiş, muhataplarına açıkca anlatmıştır.
Lüksemburg Zirve bildirisinde, AB'nin genişleme sürecinde Türkiye'ye yer verilmesi, Türkiye'nin AB'ne katılmasına yönelik bir Avrupa stratejisi geliştirilmesi, aday niteliği taşıdığının ortaya çıkması şeklinde bazı olumlu unsurlara yer verilmiştir.
Bununla birlikte, metin Türkiye açısından aşağıdaki nedenlerle kabul edilebilir nitelikte değildir.
1. Türkiye, öteki aday ülkelerle aynı çerçevede, aynı iyi niyetli yaklaşımla ve objektif kıstaslara göre değerlendirilmemiştir.
2. Türkiye'ye yeni ve olumlu unsurlar gibi sunulanların pek çoğu aslında, AB'nin Türkiye'ye karşı geçmişte üstlendiği ve yıllardır yerine getirmediği yükümlülükleridir.
3. Türkiye'nin iç yapısına ve Kıbrıs dahil dış politikasına dair yanlı, önyargılı ve abartılı değerlendirmeler yapılmıştır.
Bu değerlendirmelerde, Hükümetimiz döneminde gerçekleştirilen ve öngörülen iyileştirmeler tümüyle gözardı edilmiştir.
4. Bu yanlış yaklaşımlarla, kabul edilmesi mümkün olmayan art niyetli siyasi koşullar dayatılmak istenmiştir.
Dönem Başkanının beyanları bu yaklaşımın arkasındaki zihniyeti daha da belirginleştirmiştir.
Bu yaklaşım ve zihniyet değişmedikçe, ilişkilerimizin yapıcı ve çok yönlü bir diyalog içinde geliştirilmesi beklenemez. Bu durumda, iki tarafı doğrudan ve birlikte ilgilendirmeyen siyasal konuları da kapsayacak bir görüşme ortamı sağlanması mümkün olmayacaktır. Öteden beri oldruğu gibi, ilişkilerimizde siyasi koşul dayatılmasını reddediyoruz.
AB'nin tutumu sağlam ve güven duyabileceğimiz bir zemin oluşturmaktan uzaktır. Türkiye'nin geleceği ve AB ile ilişkileri böylesine belirsiz bir zemin üzerine inşa edilemez.
Yukarıdaki hususlar ışığında Hükümetimiz AB ile varolan ortaklık ilişkilerimizi sürdürecektir. Ancak bu ilişkilerin geliştirilmesi AB'nin yükümlülüklerini yerine getirmesine bağlıdır.
Türkiye, her alanda daha gelişerek, büyük Atatürk'ün çizdiği doğrultuda kararlılık ve özgüven içinde yürümeye devam edecektir. Türkiye, AB ile bütünleşme iradesini Lüksemburg Zirvesinde ortaya konulan tutuma rağmen sürdürecektir. Ancak bunun için Avrupa Birliğinin de, yöneldiği hatalı ve sakıncalı yolda ısrar etmeme erdemini göstermesi gerekir. Türkiye'nin yerinin olmayacağı tek Avrupa Topluluğu, kendisini ayırımcılık ve hoşgörüsüzlük temelinde tanımlayıp sınırlayan bir avrupa Topluluğudur.
Kıbrıs konusundaki görüşlerimiz ayrı bir açıklama ile duyurulmaktadır.