Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın CNN Türk’e Verdiği Mülakat, 18 Mart 2024

SUNUCU- Efendim, iyi akşamlar, Gece Görüşü’ne hoş geldiniz.

Bu akşam gerçekten özel bir konuğumuz var, Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan bizlerle birlikte, çünkü çok önemli gündem maddeleri var.

Hoş geldiniz efendim yayınımıza.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Teşekkür ediyorum, hoş bulduk sağ olun.

SUNUCU- Efendim, tabii Irak, Amerika'yla ilişkiler, Rusya, konu çok da Türkiye bir yandan da yerel seçime gidiyor, bakıyoruz siz de sahalardasınız, indiniz. Nasıl gidiyor, havayı nasıl buluyorsunuz, seçim çalışmaları nasıl?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Çok teşekkür ederim gerçekten de öncelikle programınızda ağırladığınız için teşekkür etmek istiyorum.

SUNUCU- Biz teşekkür ederiz efendim.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Türkiye seçimlerde bir demokrasi şöleni yaşıyor bildiğiniz gibi, yani bu bizim aslında devlet olarak belki en önemli güç kaynaklarımızdan biri. Türkiye'nin bölgesinde demokrasiyle yönetiliyor olması, seçimlerin her hal ve şartta büyük bir dinamizmle, canlılıkla sürekli yapılıyor olması bizim için çok büyük bir kazanç. Biraz da ben stratejik açıdan da konulara baktığım için seçimleri bunun için önemli görüyorum. Alanda da gerçekten çok dinamik ve canlı bir seçim var. Benim özellikle aday arkadaşlarıma destek olmak için gittiğim illerde büyük bir coşku var, adaylarımız fevkalade iyi çalışıyorlar. Ben AK Parti’nin diğer seçimlerde de olduğu gibi büyük bir başarıyla bu seçimlerden çıkacağına inanıyorum. İnşallah var gücümüzle adaylarımıza destek vermeye devam ediyoruz.

SUNUCU- Şimdi kendi aramızda Gece Görüşü’nde biliyorsunuz bir ekibimiz var konuşuyoruz, o gün oy pusulasını getirdik, şöyle uzun bir oy pusulası, hemen herkes aynı görüşte, bu kadar uzun oy pusulası acaba nedir diye. Herkes demokrasi dedi, herkes aday çıkarabiliyor. Gördünüz mü oy pusulasını?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet, gördüm. Dedikleri gibi herkesin aday çıkartabilmesi Türkiye'de demokrasinin canlı olması aslında bizim dış politika açısından da dünyaya vermemiz gereken önemli bir marka değer diye düşünüyorum. Çünkü birçok tırnak içinde demokrasinin beşiği olarak gösterilen ülkelerde genelde seçimler iki veya üç partiyle yürütülüyor. Yani bu kadar çok adayın, bu kadar çok fikrin, bu kadar çok çeşitliliğin kıyasıya yarıştığı, rekabet ettiği, halk teveccühüne kendilerini sundukları başka bir atmosfer yok. Dolayısıyla ben buradaki olayı çok değerli buluyorum, onun için demokrasimiz çok kıymetli, var gücümüzle buna sahip çıkıp seçimlerde de inşallah gereğini yapacağız.

SUNUCU- Sahaya inmek nasıl bir duyguymuş? Siz başka sahadaydınız ama, seçim meydanında sahaya inmek farklı olsa gerek.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Günün sonunda, kişisel olarak baktığım zaman bir vazife insanıyım, yani bu bizim için önemli bir vazife, daha önce nasıl diğer vazifelerimi iyi yapıyorsam bunu da elimden geldiğince en iyi şekilde yapmak için uğraşıyorum. Genel Merkezin belirlediği bir koordinasyon sistemi var, o sistem içerisinde bütün Bakan arkadaşlarımıza dağıtılan iller var çeşitli hesaplamalara göre, biz de o illere gidiyoruz, aday arkadaşlarımıza desteklerimizi veriyoruz, halkla bir araya geliyoruz. Kapalı salon toplantıları var, halkla buluşmalar var, gençlerle buluşmalar var, yani çok yoğun ve dinamik bir süreç var.

SUNUCU- Peki size ilgi nasıl Allah aşkına, o da merak ediliyor hep çünkü?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani onu tabii benim söylememem lazım, onu dışarıdaki diğer gözlere sormak lazım…

SUNUCU- Görüyoruz biz tabi, çok kalabalık ve yoğun bir ilgi var herhalde.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet, bir merak var, yani onu da tabii önceki işlerimizden dolayı biraz da normal karşılamak lazım. Yani biz de halkımızın teveccühüne elimizden geldiğince layık olmaya çalışıyoruz.

SUNUCU- Bu ara herhalde birazcık seçim ağırlıklı gidecek değil mi programınız yanılmıyorsam?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Programımız şöyle: uluslararası diplomasi programıyla seçim programını biraz dengelemek zorunda kaldık, çünkü Türkiye'nin seçim gündemi, yani AK Parti, partimizin seçim gündemi fevkalade önemli. Amerika vardı, Irak vardı, önümüzdeki hafta bir Brüksel'e nükleer zirveye gideceğim, Onun dışında ağırlıklı olarak seçim.

SUNUCU- Peki efendim, kısa bir ara vereceğiz, sonra beraberiz reklama gidiyoruz efendim.

(Reklam Arası)

SUNUCU- Efendim, Gece Görüşü devam ediyor, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bizlerle.

Şimdi tabii ki gündemin en önemli maddesi Irak, aslında Perşembe akşamıydı yanılmıyorsam, siz oradaydınız. Irak kendi topraklarında PKK'nın faaliyetlerini yasakladı, terör örgütü ilan etmedi. Ama tabii şu çok merak ediliyor, nasıl oldu, ne oldu da bu karar alındı ve ne zaman terör örgütü ilan edecek?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Teşekkür ediyorum.

Biliyorsunuz terörle mücadelede Irak'taki hem arazideki, hem siyasetteki, masadaki çalışmalarımız fevkalade önem arz etmekte. Irak'la aslında son yıllarda geliştirdiğimiz bir sistematik temas trafiği var özellikle güvenlik alanlarında ve diğer alanlarda. Son 20 yıldır Irak çok zor zamanlardan geçti, işgal, iç savaş, terörle mücadele derken son 4-5 yıldır açıkçası ilk defa gerçek manada savaşsız, belli miktarda normalleşmiş, artık siyasetin gereklerini yapabilecek bir duruma gelmiş durumda. Biz Bağdat'ta bulunan bütün hükümetlerle uyumlu çalışmaya özen gösteriyoruz, tabii onların kendi şartları çerçevesinde. Muhammed Şiya es-Sudani hükümetiyle elimizden geldiğince uyumlu çalışmaya gayret ediyoruz, onun özellikle Irak’a yönelik kalkınma hamlelerine, hizmet çabalarına destek veriyoruz. Yani Irak, az önce sözünü ettiğim gibi, 20 yıldır iç karışıklıklardan ve çatışmalardan dolayı halkına temel hizmetleri götürmede gerçekte başarısız olmuş bir ülke, savaştan çıkmış bir ülke.

Bunu niye ifade ediyorum? Bunu, şunun için ifade ediyorum: PKK tam da Irak'taki bu karışık ortamdan faydalanarak oradaki mevcudiyetini kalıcı hale getirmiş, pozisyonunu genişletmiş ve oradaki birtakım aktörlerle ilişki kurar hale gelmişti. Tabii biz arazide yoğun bir mücadele içerisindeyiz, hem Silahlı Kuvvetler, hem istihbarat olarak yapılan çalışmalar var. Bunun bir de stratejik ve diplomatik çerçevesini çizerek, aslında Iraklıları da buna ortak etmenin bir yolunu bulmak gerekiyordu. Çünkü bizim temel mesajımız şu: PKK her ne kadar kendisini Türkiye'nin ve Türk bütünlüğünün düşmanı ilan etse de çok şükür Türkiye'de 1 santimetrekare bile toprak kontrol edemiyor. Ama buna mukabil Irak'ta ve Suriye'de çok geniş yerleri işgal ediyor başkalarının desteğiyle.

Şimdi bu, şunu gösteriyor: Aslında tırnak içinde kendilerini misafir eden ülkelerin düşmanı olmuş durumdalar. Yani bu noktada bana zarar vermiyor, benden daha fazla Irak'a zarar veriyor, daha fazla Suriye’ye zarar veriyor. Şimdi bunu ve PKK'nın Irak'ta diğer yaptığı faaliyetleri muhataplarınıza anlattığınız zaman, bu tabii ki etkileyici bir argüman ve burada işbirliği yolunun açıldığını görüyoruz. Orada tabii dikkat etmemiz gereken konular var, bu konular üzerinde de yoğun çalışıyoruz. Bizim şu ana kadar Irak'taki bütün makamlarla samimiyete dayalı, kişisel dostluklara dayalı geliştirdiğimiz temaslar neticesinde sizin sözünü ettiğiniz noktaya ulaştık, bunu daha da ilerletmeye…

SUNUCU- Yani bu nokta şu değil mi: Topraklarında PKK'nın faaliyetlerini yasaklamak?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- PKK’yı yasaklı örgüt ilan ettiler kendi Milli Güvenlik Kurullarının kararlarıyla, bu fevkalade önemli. Çünkü kendi içlerinde ilk önce bir tehdidi tanımlamaları gerekiyor ki onun etrafında gerekli gücü, gayreti ve çabayı oluşturabilsinler. Bu noktada tabii bizimle de konuşurken bir fikir bütünlüğü içerisinde olmaları gerekiyor. Irak'ta iktidarın bileşenleri var, çeşitli koalisyon partileri var, farklı devlet kurumları var. Yani bunların aynı fikir etrafında toplanmaları ve aynı konuya destek vermeleri önemli. Irak'ın PKK'yla mücadelede bu noktaya gelmesi önemli. Çünkü biz şunu ifade ediyoruz: Biz sadece güvenlik eksenli değil, ekonominin de enerjinin de kalkınma yolunun da içinde bulunduğu büyük bir Irak ilişkisinden bahsediyoruz. Irak ve Türkiye'nin büyük bir stratejik ortaklık geliştirdiği, ekonomik kalkınmayı öncelediği bir gelecekten söz ediyoruz. Şimdi ekonomik kalkınmayı, bölgesel entegrasyonu esas alan bir ilişki türüne girdiğiniz zaman, güvenlikle ilgili sorunların ortadan kalkması gerekiyor.

SUNUCU- Bağdat hükümeti ve Irak, Kalkınma Yolu’nu çok ciddi istiyor anladığım kadarıyla, bunun için de topraklarının güvenli olması gerekiyor. Yani aslında siz çok rahat anlattınız ama, biz işin geçmişinden beri perde arkasında gazeteciler olarak bildiğimiz için, Bağdat hükümetinin bu noktaya gelmesi büyük önem taşıyor.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bu fevkalade önemli ifade ettiğim gibi. Burada tabii Sayın Cumhurbaşkanımıza duyulan güven de fevkalade önemli. Burada bizim yıllardır tutarlı ve devamlı sürdürdüğümüz dostluk ve temas önemli. Yani bizim fikirlerimiz, duruşumuz, amacımız, ne söylediklerimiz, perde gerisinde konuştuklarımız hiçbir zaman için farklı olmadı. Hep aynı oldu, aynı mesajı verdik, aynı niyetle verdik. Şimdi bunu gördükleri zaman aslında şuna geliyorlar: Biz gerçekten Türkiye ile bölgede kendimize bir gelecek kuracaksak, yani istikrara dayalı, refaha dayalı, bu türden terör örgütlerinin, korsanlıkların, illegalitenin olduğu bir ortama ne büyük yatırımcı gelir, ne büyük enerji firmaları gelir. Yani kalkınma yolunu da inşa edemezsiniz, boru hatlarını da geçiremezsiniz. Ne uluslararası ne de bizim bankalarımız kredi verir. Dolayısıyla ilk önce güvenlik ve istikrarın hakim olması önemli ki buraya biz ekonomik yatırım yapalım. Irak'ın da artık buna ihtiyacı var. Biz aslında belli bir süre sonra belki Irak-Türkiye-İran olarak da, bölgesel kalkınma konularını konuşabiliriz diye düşünüyorum, çünkü…

SUNUCU- O masaya İran da mı dahil olabilir?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani ekonomik boyutuna ve diğer güvenlik boyutlarına da ilerde… 2010’dan önce böyle mekanizma vardı açıkçası Arap baharından önce…

SUNUCU- Şunun için de soruyorum: İran dediğinizde Irak'ta İran etkisi ve tabii ki Haşdi Şabi’nin Irak'ta da gücü biliniyor. Bu yüzden de o zaman İran'la da temaslarınız var, bunu konuşuyor musunuz örneğin?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- İran'la bir araya geldiğimiz zaman Irak'ı tabii ki konuşuyoruz, terör tehdidini sürekli konuşuyoruz. Ama bölgesel kalkınmaya yönelik neler yapılabilir, o önemli. Çünkü bölgesel kalkınmanın olmadığı bir yerde, refahın olmadığı bir yerde çok ciddi miktarda toplu göçler oluyor, kriminal faaliyetler oluyor. Terörün zemin bulduğunu görüyoruz, ciddi bir istikrarsızlık var. Türkiye bölgesinde istikrarı hakim kılmak için elindeki bütün dış politika araçlarını, milli güvenlik araçlarını koordineli bir şekilde kullanma konusunda kararlı, yani bizim vizyonumuz bu. Askeri ve istihbari önlemler, ekonomi, kültür, enerji ve ticarete dayalı bütün unsurlarla aynı anda, tek bir amaç etrafında toplandığı zaman bölgedeki ülkelerin kendi meselelerine sahip çıkarak daha istikrarlı, daha müreffeh bir hayat sürmelerini sağlayabilir. Başka yerlerde bu yapılıyorsa bizim coğrafyamıza neden olmasın?

SUNUCU- Peki, şunu merak ediyorum: Şimdi bundan sonraki süreç ne olacak? Yani oraya gittiniz, siz muhatabınızla baş başa görüştünüz, heyetler arası görüşme yapıldı, bir mutabakat metni imzalandı, ortak komiteler oluşturulacak. Bize özellikle güvenlik mekanizmasının nasıl devam edeceğine ilişkin, örneğin bu heyet Türkiye'ye gelecek şeklinde haberler çıktı doğru mu? Nasıl bir süreç bekliyor önümüzdeki günlerde Irak açısından?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Esas itibariyle şu anda aramızda devam eden bir ilişki ve işbirliği mekanizması var, yani bunu biz daha da kurumsallaştırmak ve daha üst bir çerçeveye ve seviyeye taşımak istiyoruz. Biliyorsunuz Nisan ayında Sayın Cumhurbaşkanımızın ziyareti söz konusu, Cumhurbaşkanımızın ziyaretine kadar belli çerçeve anlaşmalarının draftlarını hayata geçirmek istiyoruz açıkçası, onlarla da mutabık kalıp. Şu anda üzerinde çalıştığımız çerçeve anlaşması sadece güvenliği değil, enerji, su, tarım, sınır kapılarının işletilmesi de dahil olmak üzere çok çeşitli alanlarda, bölgesel işbirliğini de içeren ve geniş bir çerçeve anlaşma metni. Bunun üzerinde çalışıyoruz taraflar olarak, yani bizim teklifimiz buydu. Onun için o günkü toplantıda bu ortak deklarasyonda bulunduk, ama esas itibarıyla buna çalışıyoruz, güvenlik bunun bir ayağı olacak.

SUNUCU- Bu çerçeve anlaşması Sayın Cumhurbaşkanının ziyaretinde mi imzalanacak?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Onun için uğraşıyoruz, bir mutabakat muhtırası olacak, yani çabamız o yönde.

SUNUCU- Peki, orada tabii şu önemli biliyorum: Yani milli güvenlik konusu. Ama işte hepimize çok uzmanı olmasak da -sizin gibi tabii ki- yorumluyoruz. Pençe Kilit, şimdi Pençe Kilit kilitlenecek deniyor öncelikle. Yani Türkiye'nin 30-40 kilometre kadar Irak topraklarında derine ineceği, diğer taraftan da tüm burada bir ortak harekat merkezi oluşacak mı iki ülke arasında ve Irak ordusu ne yapacak gibi bir soru var ortada.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Dediğim gibi, bunlar sürekli tartıştığımız konular, bir sisteme bağlamak istediğimiz konular. Şu anda yürüyen aslında istihbari bir işbirliği var. Bölgesel yönetimle yürüyen işbirliği alanları var, merkezi hükümetle yürüyen işbirliği alanları var. Yani güvenlik ve terörle mücadele eksenli olarak bunları yapıyoruz. Geçtiğimiz dönemlerde mesela Suriye-Irak arasındaki terör geçişini önlemek için onlarla beraber çalıştık, merkezi hükümetle esas itibariyle. Haşdi Şabi yöneticileriyle özellikle Sincar’a yönelik ne yapılabilir, o konular etrafında çok yoğun görüş alışverişimiz oldu. Merkezi hükümetle sınırda açık bulunan birtakım yerlerin kapatılması konusunda çalıştık, hatta bazılarının finansmanını biz yaptık sınırda tedbir alınması için.

SUNUCU- Kapandı mı sınır?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Suriye-Irak sınırında örgütün geçişkenliğini mümkün kılan çok fazla zayıf ve kontrolsüz nokta var, kuzeyden güneyine doğru baktığımız zaman. Güneyden kuzeye doğru aslında belli bir miktarda gelindi, güzel sistemler kuruldu. Kuzeyden de Türkiye sınırına kadar atılması gereken adımlar var. Bizim amacımız; Irak’la Suriye arasındaki sınır emniyetini tam olarak mümkün kılıp örgütün aradaki boşluğu kullanmamasını sağlamak. Çünkü örgüt hem Irak’taki varlığını, hem Suriye’deki varlığını bir araya getirerek buradan daha büyük bir sinerji oluşturma peşinde.

SUNUCU- Burada o zaman birinci hedef, Suriye-Irak arası geçişkenliği tamamen bitirmek. Doğru mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani hedeflerimizden biri bu, bu konuda çalışıyoruz. İkinci hedef, Irak’ta var olan örgüt yapısına yönelik tedbirlerin düşünülmesi. Bizim için esas itibariyle şu son derece önemli: Bizim çok şükür Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak terör örgütüyle tek başımıza savaşıp o nerede olursa olsun, onu yok etmede bir problemimiz yok. Sıkıntı, terör örgütünün kendisini içine gömdüğü diğer şehirler, köyler, onun yaşamasına, nefes almasına göz yuman sistemler, idareler, ülkeler. Bizim burada problemimiz var. Örgütün kendi kapasitesi bizim için problem değil çok şükür. Örgütün başka ülkelerde, sınır ötesinde içinde bulunduğu coğrafyada istifade ettiği konular. Onun için bizim orada egemenlik iddiasında bulunan ve egemen olan siyasi iradelerle anlamlı ilişkiler geliştirilirse… Bir de ben tabii yıllardır olayın kavga tarafındaydım, şimdi diplomasi tarafına gelince şunu da insan aslında buraya taşımak istiyor: Aslında diplomasi yoluyla yapılabilecek şeyleri iyi yaparsanız, kavgaya daha az alan bırakırsınız. Yani oradaki arkadaşlara daha az yük bırakırsınız, iş bırakırsınız. Burada sözle, düşünceyle, stratejik analizle, ilişkiyle yönetebileceğiniz alanları iyi yönetirseniz, askeriniz, istihbaratçınız aslında biraz daha az yorulurlar. Ama siz burada gerektiği kadar çaba göstermede başarısız olursanız, bu sefer onlara daha fazla iş düşüyor. Dolayısıyla bizim amacımız bölgedeki ortaklarımızı mümkün olduğunca bir işbirliği sistemi etrafında terörle mücadeleye ortak etmek, bunda onların da faydası olduğuna inandırmak.

Çok şükür o konuda çalışmalarımızın iyi gittiğini düşünüyorum, ama Irak da gerçekten büyük bir adım attı. Çünkü Irak yönetimi, koalisyonu oluşturan partilerin hepsi –benim gördüğüm- halklarından ciddi baskı altındalar. Herkes elektrik istiyor, yol istiyor, hastane istiyor, iyi eğitim istiyor, iyi hayat şartları istiyor…

SUNUCU- Aslında oradaki temel mesele artık ekonomik ve dünya şartlarında en azından yaşayabilmek.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii, Irak biliyorsunuz özellikle petrol kaynakları itibariyle son derece zengin bir ülke. Dünyanın sayılı ülkeleri arasında, iyi de geliri var. Şimdi artık Irak’taki politikacılar, siyasi partiler, bölgede kalkınmaya odaklanmak istiyorlar. Bölgede bu konuda bizden, Türkiye Cumhuriyeti’nden, daha iyi bir ortak olamaz. Biz zaten kendi sanayimizle, ekonomimizle, endüstrimizle ayakta durmayı başaran, bu konularda ciddi mesafeler kat etmiş bir ülkeyiz. En önemlisi de bizim dış politika vizyonumuz başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, bölgede ortak refaha dayalı işbirliğinin hakim kılınmasıyla ilgili bir vizyon. Bunu mümkün kılmak için bu türden güvenlik tedbirlerinin ortadan kalkması lazım. Biz güvenliğin taktik ve stratejik boyutunu yönetirken, aslında bunun daha büyük bir işbirliği modelinin bir parçası olduğu konusunda muhataplarımızla konuşuyoruz.

SUNUCU- Peki, burada şunu söyleyebiliyor muyuz ya da bu yorumu yapmak için erken mi: Çalışıyoruz dediniz, ama yani bugüne kadar hep işte “ya beraber yapalım, ya siz yapın ya da kendi göbeğimizi biz keseriz”. Türkiye’nin söylemi buydu. İlk kez o zaman artık Irak hükümeti de terör örgütüyle mücadelede Türkiye’yle birlikte hareket ediyor ve edecek diyebiliyor muyuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle: Onların kendi sınırlamaları var, bizim için önemli olan Irak’ın onları tehdit olarak görmesi. Az önce de ifade ettim, çok şükür bizim tek başımıza terör örgütünü yok edecek kadar gücümüz var. Fakat burada biz bunu yaparken dost gördüğümüz bir ülkeyle problemli bir durumda olmak istemiyoruz, iki sebepten dolayı. Onların bizim düşmanımızla dost gözükmesini istemeyiz, bu bizi onlarla ister istemez kötü duruma sokar. Onun için müttefiklerimizle konuşurken aynı durumdayız, bunun belli olması lazım. Bölgedeki ülkeler bizimle birlikte savaşıp kendi tehditlerini yok etmek için uğraşırlarsa bu tabii ki önemli bir şey. Bizim birinci dereceden önem verdiğimiz stratejik konu örgüte sahip çıkmamaları, destek verememeleri. Zaten örgüt sahip çıkılmayıp destek verilmediği andan itibaren ortada kalıyor, gerisi kolay. Örgütle değil bizim problemimiz, örgüt yüzünden bölgedeki ülkelerle ilişkilerimizin kronik bir şekilde bozulmasını istemiyoruz. Bunu diplomasiyle yönetebileceğimiz kadar yönetmek istiyoruz, yönetilemeyen durumlarda mecburen silahlı kuvvetlerimiz gereğini yapıyor.

SUNUCU- Peki, orada bir isim var, Bafel Talabani. Şimdi terör örgütüne verdiği destek biliniyor, sizin de çok dikkat çeken açıklamalarınız oldu, uyarılarınız oldu. Şimdi diplomatik olarak diyeyim, öncelikle Bafel Talabani’ye yönelik uyarılar yerine ulaştı mı, o mesajı aldı mı ve nasıl bir süreç bekleniyor o konuda? Yani Süleymaniye bir nevi bunların üssü konumuna geldi, burası üs olmaktan çıkacak mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Süleymaniye konusunu ilk defa yoğun bir şekilde gündeme getirdiğimizde hiçbir zaman isim kullanmadık, yani şahıs ismi vermedik, siz az önce ifade ettiniz. Süleymaniye’deki KYB liderliği diyelim ve onu oluşturan ekibin PKK’yla olan ilişkileri, samimiyeti bizim için bir problem olmanın ötesinde artık bir ulusal güvenlik tehdidi olmuştur. Biz bunu önceden istihbari olarak sürekli raporluyorduk, MGK formatında, kabine formatında konuşuluyordu, görüşülüyordu, onlarla da gizli olarak bu konu hep görüşülüyordu, endişelerimiz aktarılıyordu son 3-4 yıldır. Fakat artık belli bir noktada bunun alenileştirilmesi ve farklı türden bir baskıya gidilmesi gerekiyor. Çünkü daha sonra bir adım attığımızda bu ne uluslararası sisteme ne bölgedeki aktörlerimize sürpriz olmamalı. Bununla ilgili bizim endişelerimizi, sıkıntılarımızı sürekli iletiyoruz. Bizim istediğimiz tekrar Süleymaniye’deki yönetimin PKK’yla olan ilişkilerini kesmesi, yoksa al eline bugün silahı git onunla savaş meselesi kendi bileceği iş, ama destek vermesi, ilişki kurması… Ben PKK’yla mücadele ederken onu da dost olarak görmek istiyorum. Çünkü Süleymaniye, Osmanlı İmparatorluğu zamanında imparatorlar, çok kıdemli memurlar, alimler yetiştirmiş kadim bir şehirdir, Süleymaniye gerçekten önemi büyük bir şehir. Böyle büyük bir şehrin tarihin ironisi olarak karşımıza Türkiye Cumhuriyeti’nin hasımlarının istifade ettiği bir yer olarak çıkması manevi olarak da bizi çok üzüyor, bu manevi yanlışın düzeltilmesi lazım.

İkincisi, örgütün Süleymaniye civarında varlığına sadece destek vermekle kalmıyor KYB’liler, diğer taraftan Suriye’deki YPG’nin lojistik açıdan desteklenmesi konusunda da Süleymaniye’yi bir dayanak masası olarak sunuyorlar. Şimdi tabii bastırdığınız zaman diyorlar ki Hakan Bey bizim bu konuda çok fazla yapacağımız bir şey yok, bu Amerikalıların talebi, baskısı bizi öyle yapıyor. Geliyorlar Süleymaniye’deki ortamı kullanıyorlar, Süleymaniye ile Suriye’nin doğusu arasında bir hava köprüsü kurmuş durumdalar, gidiyorlar geliyorlar. Yani biz bu türden mazeretleri tabii ki kabul etmiyoruz, geçtiğimiz aylarda biliyorsunuz bir hava harekâtı da düzenlendi orada. Açıkçası bu konudaki baskımız devam edecek. Bizim arzumuz Süleymaniye’deki arkadaşlarımızın yol yakınken hatalarından geri dönmesi, Türkiye’yle dostluklarını tarihte olduğu gibi bugün de yine perçinlemeleri ve ortak geleceğe beraber hareket etmemiz. Yani Erbil, Süleymaniye, Bağdat, Kerkük, Musul, burada biz hep beraber geleceği kuracağız. Terör örgütüne, PKK’ya veya DEAŞ’a burada yer yok, bunları bizim artık sistem dışına atmamız lazım. Bunlar kullanım ömrü tamamlanmış örgütler. Sözünü ettiğim şehirler, sözünü ettiğim kültürler kadim kültürler ve daha önce bu türden tehditlerin üstesinden geldiler, inşallah bundan sonra da gelecek. Biz bu ruhla, bu zihinle bu aktörlere yaklaşıyoruz, inşallah gereğini yaparlar. Geçtiğimiz günlerde yine bir temas esnasında aktardık bu görüşleri, bekliyoruz.

SUNUCU- İleri tedbirler demiştiniz, aksi takdirde ileri tedbirler gündemde o zaman.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi siz benim düşmanıma destek verdiğiniz sürece benim ne yapmamı bekliyorsunuz? Biz bu konuda açığız, kendilerine de söylüyoruz, ne yapacağım, bir tedbir geliştireceğim. Bu düşmanın senden istifade etmesini engellemek benim görevim, ben bunu yapacağım. Bunu yaparken de sana hile kurmuyorum, tuzak kurmuyorum, yüzüne söylüyorum. Bundan vazgeç, çünkü bu senin lehine değil, hiç kimsenin lehine değil. Süleymaniye’deki halk, Türkiye’nin dostu olan bir halk, yani terör örgütüyle işi olabilecek bir halk değil ki, kadim bir halk oradaki.

SUNUCU- Şimdi Cumhurbaşkanının Nisan sonundaki ziyareti, çerçeve anlaşma, üzerinde çalışıyoruz dediniz. Terör örgütü ilan edilmesi Irak tarafından, acaba bu çerçeve anlaşmaya girer mi, Cumhurbaşkanının ziyareti sırasında da o anlaşmanın içerisinde yer alır mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Oranın hızı Irak sistemi içerisinde nasıl gider açıkçası onu şu anda öngörmek zor. Benim baktığım yerden, yani Milli Savunma Bakanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı, buradaki arkadaşlarla da konuşuyoruz. Biz hep şuradan bakıyoruz, tanımlama tabii ki önemli, ama bizim talep ettiğimiz bazı aksiyonlar var, hareket tarzları ve tedbirler var gerek müşterek atacağımız adımlar, gerek tek taraflı beklediğimiz adımlar. Biz biraz da ona bakıyoruz, onu görmek istiyoruz, onun hayata geçmesini istiyoruz. Ona yönelik şu anda çalışmalarımız var. Daha çok müşterek harekât konseptine nasıl geçebiliriz, bunun hazırlığı nasıl olur, istihbarat vizyonu nasıl olur, müşterek ortak operasyon merkezi nasıl geliştirebiliriz…

Buna ilişkin geçmişte istihbari olarak yaptığımız işbirliği alanları oldu, bunu silahlı kuvvetlerin de içinde olduğu daha geniş bir alana nasıl taşıyabiliriz. Bir de şu var: Irak Silahlı Kuvvetleri ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasında ve Türk savunma sanayii arasında da bir işbirliği söz konusu olabilir bu anlaşmalar çerçevesinde. Irak ordusunun modernizasyonu gerekiyor, Irak ordusunun belli imkân ve kabiliyetlere sahip olması gerekiyor. Bununla ilgili de Türkiye’den istifade edebilecekleri çok ciddi bir zemin var esas itibariyle, buna yönelik de görüşmelerimiz devam ediyor.

SUNUCU- O zaman burada hem savunma alanında işbirliği, hem Irak ordusunun modernizasyonu, hem ortak harekât, belki merkez, ortak istihbarat gibi bayağı kapsamlı bir anlaşmadan bahsediyoruz. Ayrıca sınırın kapatılması, gerekirse operasyon yapılması gibi sıralanabilir bunlar herhalde.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bunlar bizim masada tuttuğumuz potansiyel işbirliği alanları, güvenlikle alakalı. Güvenliğin dışında da çok alan var, tarım, su, enerji, kaçakçılıkla mücadele, uyuşturucuyla mücadele, illegal göçle mücadele, çok fazla konu var.

SUNUCU- Siz genelde tüm taraflarla görüşüyorsunuz her ziyaretinizde. Türkmen cephesi Başkanı ve Kerkük milletvekiliyle de görüştünüz. Acaba Kerkük’te yeni bir durum söz konusu mu Kerkük’ün yönetimiyle ilgili olarak?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Biliyorsunuz vilayet seçimlerinden sonra bir denge oluştu, bu denge neticesinde Kerkük Valiliği ve Kerkük’ün yönetimi nasıl olmalı konusu var. Burada tabii Türkmenler, Kürtler ve Araplar arasında bir denge ve mutabakata varılması gerekiyor. Bu konuda tabii biz de dost ülke olarak kardeşlerimizle, dostlarımızla bir araya gelip hem Irak federal makamlarıyla görüşüyoruz, hem Sünni ve Şii partilerle görüşüyoruz, hem Haşdi Şabi’yle görüşüyoruz, hem Türkmen cephesiyle görüşüyoruz, hem de Kürtlerle görüşüyoruz, özellikle KDP Erbil yönetimi başta olmak üzere. Şu anda bir denge arayışı var, orada bütün tarafları bir araya getirip bir yerde uyumlu hale getirmek zor olabiliyor ama…

SUNUCU- Dönüşümlü bir yapı çıkabilir mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Dönüşümlü bir yapıyı öngörüyoruz belli sürelere dayalı, bu çok önceden de Türkiye’nin teziydi. Belli bir dönem Türkmenler, belli bir dönem Araplar, belli bir dönem Kürtler dönüşerek valilik yapsınlar şehirde. Şehrin hem çok kimlikli yapısının, hem de ahenginin bozulmaması gerekiyor. Yoksa, yine dediğim gibi PKK oradan istifade ediyor, başka illegal güçler istifade ediyor, DEAŞ bir yerden devreye giriyor veya onların varlığından, provokasyondan destek gören başka güçler devreye girebiliyor. Onları elimine etmek için böyle bir sistemde anlaşmaya çalışıyoruz, orada bu konuyu Türkmen kardeşlerimizle görüştük, bazı diğer partilerle de görüşüyoruz. Sayın Sudani’nin de bu konuda yapıcı rol oynadığını da görüyoruz, temaslarımız devam ediyor.

SUNUCU- Anladığım kadarıyla mesela –örnek veriyorum yani bunu bildiğimden dolayı değil- bir süreliğine, 2 yıllığına bir Türkmen vali, 2 yıllığına bir Arap vali, arkasından da Kürt valinin Kerkük’te valilik yapması gibi bir sistem. Eğer tabii herkes tarafından kabul edilirse aslında gayet mantıklı gibi görülüyor.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Orada evet barışı, ahengi, istikrarı, huzuru getiren bir konu. Buna ihtiyaç var, biliyorsunuz en son DEAŞ’la mücadeleden sonra Kerkük bayağı bir diken üstündeydi yıllardır, orada daha sonra PKK’nın oraya girmesine yönelik bir durum oldu. Şimdi normale dönmesi gerekiyor oranın da, yerel seçimlerden sonra da federal hükümetin bölgeye yönelik belli bir perspektifi var. Bu istişarelerimiz devam ediyor, inşallah oradaki taraflar bizim bu telkinlerimizi dinler ve bu yönde uzlaşırlar.

SUNUCU- Şimdi birazdan reklam sonrası Amerika’yla ilişkilere geçeceğim, ama bitirirken bu bölümü Haşdi Şabi’nin Irak’taki gücünü göz önünde bulundurursak sizlerin de temaslarınızda Haşdi Şabi yetkililerin olduğunu da düşünürsek, Haşdi Şabi’nin Irak’taki bu mutabakata bakışı herhalde olumlu değil mi? Aksi takdirde orada olmazlardı diye düşünüyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Olumlu, Haşdi Şabi Komisyonu Başkanı Falih Feyyad toplantıdaydı, toplantıdan önce Türkiye’yi de zaten ziyaret etmişti, orada da beni ziyaret etti, görüştük, düzenli aralıklara da görüşüyoruz. Haşdi Şabi artık Irak’ın bir gerçeği, şu manada bir gerçeği: Yani resmi olarak yasalarla sisteme entegre edilmiş bir yapı. Biliyorsunuz DEAŞ’la mücadele esnasında özellikle Şii ulemanın çağrısıyla oluşturulmuş bir milis güçtü, onlarca milis gücün daha sonra bir araya gelmesiyle bir yapıya büründü. Daha sonra bir önceki hükümet döneminde Haşdi Şabi resmi bir organa dönüştürüldü. Bu hükümet döneminde de maddi imkân ve kaynakları artırıldı, şu anda bütçesini merkezi hükümetten alan, belli imkân ve kabiliyetleri olan Irak’ın silahlı bir milis gücü, resmi bir güç. Onun için masada onların da olması önemli ki daha sonra hiçbir taraf ben bu konudan haberdar değildim demesin.

SUNUCU- O zaman şunu anladım ben, çünkü çok sayıda soru da gelmiş: Irak Hükümeti ekonomik açıdan tek başına hareket ediyor, ama bir süre sonra belli ki İran da bu masaya bir şekilde dahil edilecek. Yani Irak, İran’dan tek başına bağımsız hareket ediyor mu sorusunun yanıtı herhalde önümüzdeki günlerde bu üçlü masayla daha net ortaya çıkacak.

Amerika’ya bir giriş yapalım. İsveç meselesi çözüldü, F-16’lar meselesi çözüldü. Şöyle masadan ağır bir yük kalktı mı? Yeni bir sayfa mı dersiniz, yoksa bir zemin mi oluştu dersiniz, ne oldu yani bu iki dosya çözülünce bir rahatladı mı ortalık?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Esas itibariyle İsveç’ten önce de aramızda birikmiş son derece sorunlu dosyalar vardı, bu dosyaların tabii oluşturduğu belli bir psikolojik gerilim de sürekli oldu, diplomatik gerilim de oldu, tabii işbirliği alanlarımız da devam etti. İsveç meselesi, F-16 meselesi esas itibariyle yani her iki tarafın da belli bir noktadan sonra ihtiyacı olan, “tekrar meselelerimizi bir oturup konuşalım, bu kadar gerginlik işe yaramıyor, bundan sonra işbirliğimizi nasıl devam ettiririz” noktasında bir zemin hazırladı. Amerika ziyaretim esnasında da gerek Senato Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı ve Heyeti, gerek İstihbarat Komisyonu Başkanı ve Heyeti, gerekse Beyaz Saray’daki görüşmelerimizde, Dışişleri Bakanıyla olan görüşmelerimizde, istihbarat topluluğuyla olan görüşmelerimizde benim gördüğüm Amerika tarafında böyle bir hava ve niyet var. Tabii bize düşen de bunun üstüne, yani Türkiye’nin çıkarlarına uygun şekilde nasıl bir şeyler bina edebiliriz. Yoksa süper güçlerle ilişkilerin belli bir doğası vardır…

SUNUCU- Şöyle yapalım mı Sayın Bakanım, reklam zamanıymış. O hava ve niyet nasıl olacak onu konuşalım. Efendim, bir reklamdan sonra Hakan Fidan’la devam ediyoruz.

(Reklam arası)

SUNUCU- Sevgili izleyiciler; Gece Görüşü devam ediyor. Hakan Fidan’la birlikteyiz, Amerika Birleşik Devletleri’yle ilişkilere şöyle bir giriş yaptık. Tahmin edebileceğiniz gibi başlık-başlık soracağım Sayın Bakan. Şimdi aslında Irak’ta kalmıştık, oradan devam edelim çünkü masada çok başlık var. Hatta Bafel Talabani'nin, siz adını anmıyorsunuz, ama ona atfen söylediğiniz için söylüyorum, Amerika Birleşik Devletleri’ni işaret ettiğini de ifade ettiniz. Türkiye’nin Irak’la ilgili operasyonuna ya da Bafel Talabani ve Süleymaniye konusunda Amerika Birleşik Devletleri’yle görüşmeleriniz hangi çerçevede gerçekleşti ya da herhangi bir şey söylüyorlar mı Irak’la ilgili?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Irak’la ilgili esas itibariyle bizim terörle mücadelede Amerika’yla yaptığımız görüşmelerde gündeme gelen tek konu oradaki Amerikan birliklerine yönelik muhtemel bir kaza olup olmama ihtimali konusunda bir mekanizmanın kurulması, gerekli koordinasyonun yapılması. Onun dışında Amerika’nın bizim Irak’taki terörle mücadele operasyonlarımızla ilgili herhangi bir şeyi yok, olsa da zaten bizim için konuşulacak bir konu değil, o bizim kendi ulusal güvenliğimizle alakalı bir konu. Esas itibariyle şunun da altını çizeyim: Olası bir operasyon ifadesi kullanılıyor da, operasyonlar kesintisiz devam ediyor. Yani Milli Savunma Bakanlığımız bu konuda kesintisiz bir operasyon gayreti ve faaliyeti içerisinde.

SUNUCU- Şöyle manşetler atılıyor ya: Yeni büyük Irak operasyonu, aslında değil, Pençe ve Kilit devam ediyor.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii, bu aslında PKK’ya alan kapatma faaliyeti. Cumhurbaşkanımızın çok uzun zaman önce talimatını verdiği, onayladığı planın adım adım uygulanması. Yani PKK’nın alanı kapatılırken diğer taraftan şehirler ve köyler içerisinde bulunan örgütün yönetici kadrolarının da Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından adım adım elimine edilmesi, bunlar paralel yürüyen iki strateji. Buna güvenlik uygulamaları itibariyle devam edilecek, yani bu stratejiden geri dönüş yok örgüt tehdidi ortadan kalkana kadar. Bunun yanına biz diplomasiyi koyuyoruz, diğer konuları da koyuyoruz, yani o konuda bir sıkıntımız yok.

SUNUCU- Irak konuşmuyorsunuzdur, ama PYD ve YPG’yi, Amerika Birleşik Devletleri’nin verdiği desteği mutlaka konuştuğunuzu biliyoruz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Onları sürekli konuşuyoruz.

SUNUCU- Şimdi Amerika Birleşik Devletleri 2019 yılındaki bir mutabakata ilişkin verdiği sözleri yerine getirecek mi? Sizin tüm bu söylediğiniz uyarılar ve talepler karşısında PYD ve YPG’ye olan desteğini yakın zamanda sona erdirme ihtimali var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- YPG’ye olan desteği bizim için bir numaralı güvenlik sorunlarından biri, yani bu bizim için bir milli güvenlik tehdidi. Biz bunu her platformda gerek istihbari, gerek diplomatik, gerek askeri, gerek liderler düzeyinde Cumhurbaşkanımız, bir numaralı konumuz. Çünkü bu bizim için bir kırmızı çizgi, bu konuyu konuşmaya devam edeceğiz. Amerikalılar bunu başlatırken geçici olarak ifade etmişlerdi, “DEAŞ’la mücadelemizin bize dikte ettiği başka bir şart yok, bizi anlayın” gibisinden bir şey söylemişlerdi. Ama bizim o zaman da tavrımız netti, şimdi de net. Ama şunu da söylemek gerekiyor ki Obama döneminde başlayan bu politikanın giderek kalıcılaşması onların da lehine değil, bizim de lehimize değil. Az önce de ifade ettiğim gibi sorun bizim için PKK’yla mücadele değil, biz onu her halükarda yaparız Allah’ın izniyle. Sorun, biz bunu yaparken daha büyük problemlerin ve denklemlerin içerisine girmek istemiyoruz. Girmekten çekiniyoruz değil, girmek istemiyoruz. Onun için dostlarımıza…

SUNUCU- Şimdi bu daha büyük problemler ne oluyor?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şu: Bölgedeki ülkeler, az önce de ifade ettiğim gibi. Yani kendileri bilerek veya bilmeyerek Türkiye’ye ne kadar zarar verdiğini farkında olmadıkları zaman Türkiye’nin bu noktadaki tepkisi ister istemez belli bir gerginliğin oluşmasına sebep oluyor. Şimdi bize düşen bu gerginliğin oluşmasını önlemek. Amerikalılara her zaman için söylüyoruz; bu sizinle bizim aramızda bir sorun alanıdır, bunun bir an önce kapatılması lazım. Aksi takdirde biz görüyorsunuz Suriye’de de, Irak’ta da operasyonlarımıza devam ediyoruz, yani bunda bir çekincemiz, bir sıkıntımız yok, çünkü bu bizim kendi milli güvenlik problemimiz. Cumhurbaşkanımız gibi güçlü bir siyasi lider Başkomutan olduğu sürece Türkiye’nin o millilik ve yerlilik dediğimiz asıl konuda, karar almadaki millilik ve yerlilik, yani o zihnin başka hiçbir etki altında kalmadan, başka hiçbir politik veya yabancı entitenin menfaatini düşünmeden sadece bu toprakların, bu milletin ve bu devletin menfaatini düşünerek, bir de hiçbir etki alanından etkilenmeden ve korkmadan karar alması ve askere, istihbaratçıya o desteği vermesi, emri vermesi. Şimdi bu olduğu sürece bizim terörle mücadele Amerika’nın veya Rusya’nın durduğu yerdeki pozisyonlarından bir sıkıntımız yok, yani mücadele ederiz. Bizim sıkıntımız, biz bunu yapacağız, ama sizinle kötü olmak istemiyoruz, bu adamları korumaktan, bu adamlarla işbirliği yapmaktan vazgeçin. Varsa başka sıkıntılı konunuz bölgede çözmek istediğiniz, biz geleneği olan olgun ve kurumsal bir devletiz, bizimle konuşun bu sorunları oturarak beraber çözelim. Şunu düşünüyorsanız, biz sizinle oturmak istemiyoruz, konuşmak istemiyoruz, sizin bölgede daha etkin olmanızı istemiyoruz, o zaman bu başka bir klasman. Şu ana kadar yaptığımız diyaloglarda, geçen Amerika ziyaretimde de açıkçası ortaya çıkan tablo biraz daha bu konuda bizim artık endişelerimizin makes bulduğu, bunu biraz daha artık beraber konuşup yönetmemiz gerektiği konusunda bir anlayış birlikteliği var.

SUNUCU- “PYD ve YPG’yi konuşalım artık sizinle” diyorlar.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bu konuyu artık biraz konuşalım.

SUNUCU- Aslında DEAŞ konusunu da soracağım, ama bu biraz Trump dönemine de hazırlık mı? Çünkü Trump bir nevi seçimi sanki satın alınmış Amerika Birleşik Devletleri’nde gibi bir durum var ve bu açıdan da Trump’ın geçen dönemine de baktığımızda bir günde Suriye’den çekiliyoruz, şuradan da askerlerimi çekiyorum diye Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın bazı olası çalışmalar yaptığı da basına sızdı. Suriye’den çekilme dahil olmak üzere. Dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri’nin Trump dönemine hazırlık gibi de yorumlanabilir mi, yoksa Amerika Birleşik Devletleri gerçekten terör örgütüyle çalışmaktan CENTCOM dahil, Pentagon dahil vaz mı geçiyor ya da Türkiye’nin örneğin şunu biliyoruz sızdığı için belki hani farklı bir şey söylersiniz, ama “DEAŞ konusunu biz yürütürüz kamplar dahil”, buna daha sıcak bir noktaya mı geldi Amerika?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bu konuda tabii kendi içlerinde de yürüyen bir istişare süreci var, tartışmalar var, farklı görüşmeler var. Bunların detayına girmeyeceğim, çok uzun yıllardır istihbari, askeri, diplomatik, birçok aktörle bu konuyu tartışıp konuştuğumuz için yıllardır hangisinin neyi hangi niyetle konuştuğunu biliyorum. Burada şu anda DEAŞ’la mücadele stratejisi giderek ehemmiyetini yitiren bir strateji, çünkü tehdidin kendisinin artık çok fazla olmadığı bir yerde çok da fazla şeye gerek kalmıyor.

SUNUCU- Kamp var.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Kamplar var, tutuklular var, daha önce de görüşmelerimizde aktarıyordum. Bunların yönetilmesi meselesi var, biz bu konuları da büyük bir olgunlukla konuşmaya, tartışmaya her zaman açığız yani bunlar bizim çekindiğimiz konular değil. DEAŞ’la mücadelemizin ne kadar tarihi bir mücadele olduğunu bunu yakından izleyenler bilir. Bölgede bizim için terör örgütü fark etmiyor, ha DEAŞ, ha PKK, ha FETÖ, ha DHKP-C, bunlar hep aynı.

SUNUCU- Şimdi araya bir son dakika gelişmesi gireceğim, zaten size de soracağım o soruyu. Cumhurbaşkanı İletişim Başkanlığı bir tweet atmış, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i telefonla aradı sevgili izleyiciler. Görüşmede Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin’i seçim zaferinden dolayı tebrik etti, Erdoğan Türkiye ile Rusya ilişkilerindeki olumlu seyrin yeni dönemde artarak devam edeceğine inandığını belirterek Türkiye’nin Ukrayna’da müzakere masasına dönülmesi konusunda her türlü kolaylaştırıcı rolü oynamaya hazır olduğunu ifade etti. Zaten bu masa kurulur mu, nasıl kurulur, Putin ne zaman Ankara’yı ziyaret eder, birazdan Hakan Fidan’a da yönelteceğim bu soruları.

Şimdi Amerika’yla devam edelim. Dolayısıyla ortada aslında bir DEAŞ tehdidi kalmadıysa PYD-YPG’ye bu kadar silahı, yatırımı neden yaptı Amerika Birleşik Devletleri diye bir soru gündeme geliyor, neden yaptı, ne diyorlar muhataplarınız?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şu anda DEAŞ tehdidinin hala var olduğunu ikna etmeye çalışan bir yapı da var işin içinde, ama esas itibariyle daha rasyonel düşünen bir kanat da var, o detaylara girmek istemiyorum. Burada DEAŞ’ın dışında bu ilişkiyi başka hangi türden menfaat için kullanabiliriz diye pragmatik soru soranlar da var. Ama biz her seferinde şunu söylüyoruz: Amerika'nın bölgedeki hangi çıkarı için bu ilişkiyi kullanırsanız kullanın hiçbiri Türkiye ile olan ilişkinin bozulmasından ortaya çıkacak zararı izale edecek bir menfaat olmayacak, bunu iyi anlamanız gerekiyor. Biz bu konuda ciddiyiz, bu bizim için önemli bir konu. Biz burada Irak’ın topraklarını işgal etme peşinde, Suriye’de işgal peşinde olan bir ülke değiliz. Biz meşru hakkımızı, meşru güvenlik endişelerimizi izale etmek için askeri operasyon yapmak zorunda olan bir ülkeyiz.

Kaldı ki Cumhurbaşkanımızın liderlik tarzı da biliniyor, AK Parti hükümetlerinin yıllardır ortaya koyduğu dış politika tavrı da belli. Ben Irak'la biraz önce konumuzu anlatırken çerçeveyi bölgesel kalkınma ve ortak refah kavramı üzerinden ifade ediyorum. Bizim gerçekten gitmek istediğimiz nokta bu, yani savaşların, çatışmaların, istikrarsızlıkların geride bırakıldığı bir nokta. Ama sen benim düşmanımı beslersen bu başka bir problem, ben buna sessiz kalamam sen de sessiz kalmadığın gibi. Ciddi ülkeler birbirlerini anlarlar, bizim belki bu konuyu gittikçe daha ciddi ve koyu bir tonda vurgulamamız, arazide de eylemlerle göstermemiz artık belli bir konunun tartışılma aşamasına geldiğini de gösteriyor.

SUNUCU- O zaman iki ülke arasında bu konudaki görüşmelere anladığım kadarıyla daha sık şahitlik edeceğiz gibi bir durum var basın olarak, öyle algıladım.

Şimdi Suriye demişken diğer bir konu da doğal olarak Şam Rejimi. Bir görüşme gündemde mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Görüşme şöyle: Teorik olarak daha önce de Cumhurbaşkanımız defalarca ifade ettiler, biz Şam Yönetimiyle görüşmekten, sorunlarımızı veya ortada olan sorunları konuşmaktan hiçbir zaman geri kaçmıyoruz, yani bir yere gittiğimiz yok. Geçmişte görüşmelerimiz oldu, şimdi de görüşmeye hazırız, ama Şam Yönetiminin tabii kendisini zaman zaman gözden geçirmesi gerekiyor bu noktada, bölgedeki birtakım gelişmelere göre almış olduğu kararlar var. Bazen güvenlik analizlerini ve yorumlarını da onlar farklı yapabiliyorlar.

Daha önce başka programda da ifade etmiştim, yani Şam'da hani İran varlığı var, bir Rus varlığı var ve İran’la Rusya iki güçlü ülke, her ikisinin de bölgedeki öncelikleri, çıkarları, stratejik hesapları örtüşmeyebiliyor ve Şam’la olan bu türden işbirlikleri de farklı. Dolayısıyla Şam yönetimi bir görüş oluştururken herhangi bir konuyla alakalı, kendi stratejik çerçevesini ortaya koyamıyor, İranlarınkini hesaba katmak zorunda, Ruslarınkini hesaba katmak zorunda, bir de o konuyla ilgili başka hangi çevrede ülke varsa ona bakmak zorunda. Bu denklemden de tabii zor çıkıyor, yani bu zor ve zahmetli işleyen bir süreç. Ama ben şu kadarını söyleyeyim: Bizim için bir numaralı öncelik halihazırda tabii ki terörle mücadeleyi devam ettiriyoruz hem Fırat'ın batısında, hem doğusunda. Ama Suriye'yle ilgili konuda, Astana Mutabakatı’nın devam etmesi ve Suriye muhalefetiyle Rejim arasındaki bir çatışmanın şu anda yinelenmemesi, çünkü bu istikrarsızlığı tetikleyici bir nokta olur. Biz İran ve Rusya'yla yıllardır oturak, 5-6 yıldır, burada sağladığımız bir denge var, bunu devam ettiriyoruz.

Astana üzerinden bu barış dengesini devam ettirirken de şunu umuyoruz: Yani bu sessizlik, bu savaşsızlık ortamının taraflara kalıcı siyasi çözümün de bulunması için bir fırsat olması temennimiz var. Taraflar bunu kullanabilir mi, Rejim bunu kullanabilir mi, bekleyip göreceğiz. Ama şu anda göstergeler şunu gösteriyor: Mültecilerin geri dönüşü konusunda çok fazla samimi bir adım yok, anayasa değişikliği konusunda da çok fazla yok. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de en son çağrısını yaptı, bu konuda bir donmuşluk var, kendi halinden memnunmuş gibi gözüken, ama çok da fazla sıkıntıların içerisinde bir yapı olduğunu da biliyoruz. Ama tabii kendileri bilir, biz her türlü sorunu, konuyu oturup konuşmaya, tartışmaya hazırız.

SUNUCU- Peki, şimdi Amerika Birleşik Devletleri ile görüşmelerinize özellikle bu CAATSA yaptırımları son dönemde, demin de mesela YPG konusunda aslında Amerika Birleşik Devletleri'nde bir görüş farkı olduğunun, yani eskiye göre bir fark olduğunun mesajını verdiniz. Belli ki ya Türkiye'yi anlamak istiyorlar, ya anladılar, ya anlayacaklar ya da daha fazla dinleyecekler; doğru algıladım herhalde değil mi? Belki bir mekanizma var artık iki ülke arasında bu konuda. CAATSA’yla ilgili ne dersiniz, CAATSA konusunda yaptırımların artık çok gereksiz olduğunu düşünen ciddi bir ekip var mı orada?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii zamanın ruhu denen bir kavram var biliyorsunuz, zamanın ruhu kavramı içerisinde bazı olayları… Yani bir olay ve bir kanun şartlarlar manzumesi içerisinde son derece uygun gözükürken, başka bir zamanda çok iyi olmayabiliyor veya gereksiz kalabiliyor. Bence CAATSA’yla ilgili, Türkiye'yle ilgili başlayan konu da zamanın ruhunu artık kaybetmiş durumda. Yani şu anda zamanın ruhu daha farklı bir şey dikte ettiriyor, yani Türkiye ve Amerika'nın bir araya gelerek kendi potansiyellerini ve müttefik olurlarsa neler beraber başarabileceklerini hatırlayarak özellikle karşılıklı çıkar ve saygı çerçevesinde sorunları çözmesi yönünde adım atmaları gerekiyor.

Türkiye İsveç konusunda aslında bunu fevkalade sorumlu bir şekilde de yaptı, Cumhurbaşkanımızın o noktada gerçekten tarihi bir diplomatik süreci nasıl yönettiğini hep beraber gördük. Yani iki aşamalı, önce Finlandiya'nın alındığı, sonra İsveç'in alındığı. Finlandiya alınırken terörle mücadele konularının masada tutulup ve Türkiye’nin tezlerinin muhataplara olabilecek en iyi şekilde anlatılmaya çalışıldığı. Ve bu bildirilerde, zirvelerde somut evraka bağlandı. İkinci aşamada İsveç için terörle mücadele dışında kalan milli güvenlik konularımız var. Bunlar da neydi? Yaptırım konuları, savunma sanayiiyle ilgili konular, ortaklığın genel stratejik çerçevesi, terörle mücadeleyle ilgili diğer yapısal konular, bunlar müzakere edildi. Yani bu konularda aslında bizim tepkimiz olduğu kadar yapıcı rolümüzün de olduğunu ve gerektiği zaman gerekli yapıcı rolü oynamaktan çekinmeyeceğimizi de biliyorlar. Artık bundan da istifade etmeleri gerekiyor diye düşünüyorum. Dolayısıyla CAATSA’ya yeni bir ruhla, yeni bir gözle yeniden bakmak gerekiyor. Ben bu konuda da farklı anlayışların tabiri caizse yeşermeye başladığını da görüyorum şu anda.

SUNUCU- Yani enteresan bir hava yakalanmış gibi duruyor, acaba bu enteresan, yani yeşeren hava F-35 ve S-400 konusunda da var mı? Varsa S-400 meselesi örneğin Hindistan örneğinde olduğu gibi işleyebilir mi? İşleyebilirse Türkiye F-35’e mi geri döner, yoksa parasını mı almayı tercih eder?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- O konu gerçekten uzmanlara bırakılması gereken bir konu. Yani ben siyasal stratejik çerçeve açısından biraz konuya yaklaşmak istiyorum. Şimdi Türkiye'nin kendi milli kapasitelerini havacılık ve uzay sektöründe de geliştirmeye yönelik ciddi adımları var. Gerek kamu şirketleri, gerek özel şirketler biliyorsunuz özellikle uçak sanayiinde insansız jet uçağı, yeni nesil KAAN, beşinci nesil uçak bunları üretmeye devam ediyor. Şimdi biz F-35’e döneriz-dönmeyiz, alırız-almayız, parasıyla devam ederiz, uzmanlarımız, yani başta Milli Savunma Bakanlığı ve karargahı olmak üzere bunların hazırlayacağı görüş, Cumhurbaşkanımızın vereceği nihai onay, bizim sunacağımız strateji, bunların hepsi bir bütün. Yani bunlar devletin çıkarlarına göre bugün böyle olur, yarın böyle olur. Bakarız kendi milli, yerli savunma sanayiimiz neyi nereye kadar hangi zaman diliminde yapacak, bunların hepsi bir hesaplama işi.

Yani önemli olan şu: NATO müttefiki iki ülkenin birbirine yaptırım uyguluyor olması, birbirini belli konulardan dışlıyor olması, yani bir güvenlik paktı etrafında bir araya gelmişken tam tersine güvensizliği kurumsallaştıran bir ilişki sarmalındasınız ve bu ilişki sarmalı da 3 aylık, 5 aylık, bir yıllık, 2 yıllık bir ilişki sarmalı değil, devam eden bir ilişki sarmalı. Ve sen bana belli yaptırımlar uygularken Suriye'de teröre karşı operasyon yapıyorum diye işte Avrupa'da şurada-burada şey yapıyorsunuz, şimdi bunlar tabii daha büyük jeostratejik kırılmaların erken habercisi olarak bir müddet sonra ortaya çıkmaya başlıyor. Hani biz ciddi bir devletiz, kurumsallaşmış bir devletiz, yani belli soruları ne zaman kendimize sorup hangi cevabı ne zaman arayacağımızı da biliyoruz, onun için bunu da kendilerine aktarıyoruz.

Yeni dönemde, benim için önemli olan hangi programa ne zaman nasıl dönüşeceği meselesi değil, uzmanlarımız bunu yapacaklar. Önemli olan, müttefiklerin birbirine bu türden dışlayıcı tavır içerisinde olmamaları.

SUNUCU- Yeni dönemde de burada bir farklılık seziyorsunuz anladığım kadarıyla.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani olması gerektiğini umuyoruz. Biz bu konuda dışlayıcı olmama çabalarımızı, kendi milli menfaatlerimizi koruyarak usulüne uygun bir şekilde anlatmaya çalışıyoruz, karşı taraftan da aynı tavrı bekliyoruz.

SUNUCU- Blinken’la aranız iyi mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Diyaloğumuz, iletişimimiz iyi.

SUNUCU- Öyle görünüyor da o yüzden.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle bir husus var Hande Hanım: Gerçekten diplomaside ve diğer konularda önemli olan, mesele ne kadar zorsa karşıdaki insanla kurabileceğiniz iletişim de o kadar daha kıymetli hale geliyor. Zaten meselelerin çok iyi olduğu bir yerde çok iyi diyalog dostluk getirir. Ama meseleler çok kritik, yani iki ülke arasında, bölgede ve küresel düzeyde. Ukrayna meselesi var, Gazze meselesi var, çok ağır konular var ve her birinde Türkiye özne. Yani bu konularda sağlıklı bir tartışma zemini yakalayabilmeniz için yani her iki tarafın da hani belli bir diyalog zeminini, zihin zeminini içerik olarak, seviye olarak yakalamış olması gerekiyor ki konuyu götürebilsinler. O konuda ben kurduğum diyalogdan memnunum. Yani şu manada: Erişilebilirlik, ulaşılabilirlik manası bir tarafa da tartışmanın niteliği ve kalitesi açısından onu ifade etmek istiyorum.

SUNUCU- Lavrov için de geçerli mi bu?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii tabii.

SUNUCU- Şimdi Lavrov demişken tabii Putin yeniden seçildi, Cumhurbaşkanı Erdoğan da tebrik etti. Şimdi Putin’in seçilmesiyle birlikte Ukrayna’da ne olur sorusu gündemde. Türkiye’de Rusya-Ukrayna masası kurulur mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Türkiye’de Rusya-Ukrayna masası kurulur mu? Kurulmadığına ilişkin bir şey mi var?

SUNUCU- Yok kuruldu daha önce de hani gerçekten böyle bir barış masası, müzakere masası, en azından Amerika Birleşik Devletleri’ndeki eminim seçim de bekleniyordur bu konu için yani dünya tarafından. Batı’nın desteklememesi de lazım belki bu işi. Nasıl görüyorsunuz yani yakın bir zamanda bir adım bekliyor musunuz ya da Türkiye’nin bu konuda girişimleri neler?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bizim birkaç girişimimiz var. Birincisi, gerek NATO, gerek Avrupa platformlarında, gerek diğer küresel platformlarda bölge ülkesi olup da bu yönde barış çağrısı yapan 1-2 ülkeden biriyiz. Türkiye büyük bir ülke, etkili bir ülke ve bu çağrıyı yapıyor olması gerçekten çok fark yaratıyor yani şimdi bunun altını çizmemiz gerekiyor, bu herhangi bir çağrı değil. Her iki ülkeyle de ilişkisi olan bir ülke aslında bir üçüncü yolu dillendiriyor, ne Rusya’nın toptan Ukrayna’yı ele geçirme planını biz benimsiyoruz, ne Avrupa’nın Ukrayna’yı bahane göstererek Rusya’yla olan hesabını görmek için yürüttüğü savaş stratejilerini benimsiyoruz. Bu iki şeyi de mümkün görmüyoruz. İşgali tabii ki reddediyoruz, benimsemiyoruz, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün yanındayız, ama bu savaşın artık durması gerekiyor. Yani 500 bin insanın öldüğü ve yaralandığı bir yerdeyiz, yıkımın olduğu bir yerdeyiz.

Biz Gazze’deki yıkımı hissederken Ukrayna’daki yıkıma uzak kalmıyor gönüllerimiz ve vicdanımız, yani burada da çok sayıda insan büyük bir trajedinin kurbanı. Milyonlarca insan yerlerinden edilmiş durumda, on binlerce anne kendi çocuklarını toprağa vermiş durumda. Hayret verici bir şey, bu devam ederken bir barış sesi yok. Cumhurbaşkanımız bütün bir liderlik kredisini kullanarak bir barış çağrısında bulunuyor, bu önemli bir şey. Bu aslında büyük bir karanlık içerisinde, büyük bir fırtınalı denizde bir deniz fenerinden gelen bir ışık gibi bir şey. Yani Türkiye’nin gösterdiği bu karanlık ortamda, fırtınalı ortamda bir ışık var burada, buraya gelin, burada barış var, istikrar var, huzur var biz bunu savunuyoruz. Şimdi bunu savunurken de fantastik bir savunma değil, sürreal bir savunma değil arazideki dengeleri istihbari olarak, askeri olarak yıllardır çok derinlemesine analiz edip konuşuyoruz.

Amerika’daki gittiğim seyahatte de ve başka ülkelerde de bu soru bana çok sık soruluyor. Genelde bu kapalı think-tank toplantıları, işte düşünce kuruluşları vesaire oralarda yapılan görüşmelerde bu konu gündeme geliyor. Benim onlara dediğim şu: Her iki tarafın savaşı da bir yıpratma savaşına dönüşmüş durumda. Yıpratma savaşı nedir? Çok kaybı oluyor her iki tarafın da savaşta, ama hiçbir kazancı olmuyor ve giderek kaynakları tüketiyor, canları tüketiyor ve yayılma riskini de diri tutuyor.

Türkiye olarak biz bu trajediden son derece rahatsızız, ama stratejik olarak baktığımız zaman bu insani tarafı, stratejik olarak baktığımız zaman biz başka bir potansiyel tehditten daha da rahatsızız. O da ne? Savaşın bölgeye yayılma riski. Şu ana kadar yayılmadı.

SUNUCU- Zaten Avrupalı liderlerden çok enteresan açıklamalar geliyor son dönemde.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Maalesef işte yani daha önce yoktu bunlar, şimdi bu aşamaya geldik. Yarın hangi aşamaya hangi şekilde gideceğimizi bilmiyoruz. Yayılma ilk önce dille başlıyor, sonra eyleme dönüşüyor, bunlar tehlikeli şeyler. Avrupalı askerlerin Ukrayna’da olması, Rusların nükleer silah tehdidinde bulunması. Bunu mümkün kılan birinci husus, savaşın münhasıran Ukrayna’da devam etmesiydi. Bu devam ettiği sürece ölümler, kayıplar ve yıkım Ukrayna’da olduğu sürece herkes bundan memnundu, yani bu 3 sene de 5 sene de devam edebilir. Avrupalılar, Amerikalılar silah gönderiyor, Ruslar asker silah gönderiyor savaş burada cereyan ediyor, kayıplar burada ve kabul edilebilir bir sınır onlar açısından.

İkinci mümkün kılan husus da, savaşın metodik olarak konvansiyonel silahlarla devam etmesi. Kitle imha silahlarının, başta atom bombası olmak üzere, kullanılmaması. Şimdi konvansiyonel silah kullanıyorsunuz ve belli bir coğrafyadasınız bu ringde kavga etmeye benziyor, boks kavgasına ama çok maliyetli ve yayılma riski var. Bakın Karadeniz gittikçe daha fazla militarize edilen bir alan olmuş durumda. Balkanlara, Doğu Avrupa’ya, Merkezi Avrupa’ya sıçrama riski var, yani bu tehlikeli bir şey. Bizden daha fazla Avrupalıların endişelenmesi gereken bir konu. Bir de stratejik olarak anlamadığımız konu da bu. Ama gittikçe Avrupa ülkeleri içerisinde Avrupa siyasetçileri içerisinde de bu seslerin yükselmeye başladığını görüyoruz. Umarım bir şey bulurlar. Kısaca şunu söyleyeyim: 2024 yılı içerisinde yani bu konuyla ilgili bir gelişme açıkçası pek bekleyecek bir zemin yok.

SUNUCU- 2025 işaret ediliyor bu nedenle.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- 2025’te, 2023’te bunu söylüyorlardı 2024 için bence ertelenmiş bir şey. O zaman da yani dengeler, şartlar neyi gösterecek, konu nereye gidiyor göreceğiz, ama şu anda yakın gelecekte bunu görmüyoruz.

SUNUCU- Şimdi efendim son üç soruma giriyorum herhalde süre nedeniyle de. Şöyle ki: Şimdi Gazze deyince havadan atılan yardım görüntüleri, o yardımlarda paraşütün açılmaması ve bundan bile ölen insanlar zaten bir sürü Gazzeli hayatını kaybetmiş durumda. İki, Netanyahu’nun inadı, hatta Refah’a saldırı planı ve bitmeyen bir savaş oraya hapsedilmiş insanlar. Türkiye’nin çabalarını biliyoruz, ama ne zaman bitecek bu iş? Yani bir ateşkes neden sağlanamıyor? Netanyahu’nun inadının nedeni ne? Ve Türkiye olarak bundan sonraki süreci nasıl yürüteceksiniz? Tek soruda toparlarsak belki daha rahat olur.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Gazze’yle ilgili süreç yüreklerimizi dağlamaya devam ediyor, aklımız, kalbimiz, yüreğimiz 2.2 milyon köşeye sıkıştırılmış kardeşimizle beraber. Onların şartlarını, olanları hissetmeye çalışmak fevkalade önemli. Bizi mücadeleye bağlı kılan, bizim mücadelemizle bize yakın olan bir şey bu, bu empatiyi yapabilmek, bu trajediyi hissetmek, bu katliamı durdurmak için gerekli çabayı göstermekte bu önemli.

Şimdi yardımlardan bahsettiniz, son günlerde de değişik yardım çalışmaları ve sistematiği deklare ediliyor. Ben hangi niyetle ve hangi gerekçeyle olursa olsun yapılan yardımların hepsini çok kıymetli buluyorum, yapan herkese de çok teşekkür ediyorum. Türkiye biliyorsunuz başından beri bu yardımları yapıyor, Mısır üzerinden göndermeye çalışıyor. Bu konuda Cumhurbaşkanımızın kurumlara verdiği çok kesin talimatlar var bu kesintisiz gidiyor. Fakat şunu bilmek de, yani biz bu işin profesyoneliyiz, insanı üzüyor yani belli yardım faaliyetleri yardım olsun diye değil, yürütülen trajedinin uluslararası sistemde oluşturduğu şoku başka ülkelerin yaşadığı meşruiyet krizini azaltmak için sonradan ortaya çıkartılmış faaliyetler. Yeterli de değil bunlar. Bunu bilmek de tabii insanı üzüyor, yani burada temel amaç oradaki insanların çektiği acının önlenmesi değil.

SUNUCU- PR çalışması gibi görünüyor bazen de.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani. Şimdi ve şu anda deklare edilen başka yardım türleri var, bunların da başka sebepleri var. Esas olan burada ateşkesin sağlanması ve bir an önce insani yardımların içeriye girmesi. Ateşkesin sağlanması için Hamas’la, İsrail arasında arabulucular vasıtasıyla yürütülen müzakerelerde belli bir tıkanma var, bu aşılamıyor. Yani biz taraflarla konuşuyoruz bu tıkanma niye var, neden oluyor, yani bunun hani şu anda detayına girmeyeyim uzun uzun onlarla konuşuyoruz. Zaten Katar ve Mısır bu konuda gerekli şeyi yapıyorlar, yani biz de gücümüz yettiğince destek vermeye çalışıyoruz, olumlu ve yapıcı bir rol oynamaya çalışıyoruz. Ama burada bu çabalar devam ederken Netanyahu’nun kendi geleceğini kurtarma adına bu işi bir şova çevirmesi kabul edilemez bir durum. Daha da vahim durum, Batı’nın bu konuda sessiz kalması. Ama gittikçe burada da artan sesler duyuyoruz. Güzel olan şey şu: Artık iki devletli çözüm meselesi bir politik tavır olarak, fikir olarak benimsenmiş durumda, uluslararası kabul görmüş durumda, herkes bunu artık kabullendi.

Şimdi fikir düzeyinde kabul edilmesi önemli, daha sonra ortak eyleme dönüştürülebilmesi için. Bu konuda neler yapılabilir? Şu anda onların çalışması ve diplomatik müzakereleri içerisindeyiz. Ama bir taraftan da şu süren trajedinin bir an önce durması ve bitmesi gerekiyor.

SUNUCU- Gerçekten öyle. Efendim şimdi süre sebebiyle son iki soruya geçeceğim müsaadenizle. Biri sizinle ilgili, biri de tabii aslında gene sizinle ilgili. Şimdi MİT öyle bir noktaya geldi ki nokta operasyonlar başarıdan başarıya koşuyor. Tabii siz aslında şimdi Dışişleri Bakanısınız ama uzun yıllar MİT Başkanıydınız. Dolayısıyla, bu başarıların arkasında bugün evet İbrahim Kalın o koltukta oturuyor o da çok başarılı, ama tüm MİT’i bu noktaya getiren, o reformları yapan isim sizsiniz. Şimdi merak edilen soru şu: Bir de üstüne üstlük hiç konuşmadığınız bir konu var 7 Şubat MİT krizi. Neden hedef alındınız, o MİT krizi neden yaşandı ve MİT’i bu noktaya nasıl getirdiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani iki soru da aslında üzerinde günlerce konuşabileceğim bir konu hele MİT’teki reformlarla ilgili konu gerçekten çok üstünde konuşabileceğimiz bir konu. 7 Şubat krizi aslında FETÖ’nün kendisini açığa çıkarttığı yani ilk sisteme karşı yürüttüğü operasyonlardan biri, niyetini belli ettiği. Aslında diğer operasyonlarda da birtakım şeyler vardı. Yani Milli İstihbarat Teşkilatı’na geldiğimde esas itibariyle artık sistemin zehirli bir sarmaşık gibi FETÖ tarafından ele geçirilmeye başladığının emarelerini görmeye başlamıştık. Yani bu FETÖ’cüler her yerde kendi adamlarını yerleştirip sistemin belli unsurlarını manipüle edip, kendi lehlerinde kullanma yolunda ve son tahlilde de gücü ele geçirmek için böyle uzun aşamalı bir plan içindeler. Ve o zaman bizim adına paralel devlet dediğimiz meşru devlet işleyişinden bağımsız kendilerinin kurduğu, devlet içerisinde başka bir sistemi hakim kılmaya yönelik bir çaba var, bu görülüyor. Şimdi bunu yaparken de kullandıkları teknikler vesaire var.

Tabii 7 Şubat’tan 1-1,5 ay önce bir olay var onu anlatmam lazım. Şimdi 28 Aralık 2011 MGK günü o gün o zaman Başbakanlık Müsteşarıydı Efkan Bey, onunla daha önce birkaç defa konuştuk biz tabii bu tehdidin farkındayız, ama etrafta bunlar her yerdeler, işte o zamanın şartlarında çok hassas bir şekilde siyaseti yönetmek gerekiyor. Yani dedi ki, bizim Başbakanımızın ofislerinde bir kontrolde bulunmamız lazım. 28 Aralık 2011’de biz MGK’dayken kimsenin beklemediği bir zamandı biz Başbakanımızın hem kendi konutuna hem resmi konutuna tim gönderdik ve dinleme cihazlarını bulduk. Bu bulduğumuz cihazlar daha sonra baktık, araştırdık, ettik emniyet içerisindeki bir grup tarafından yapılmış bunlar FETÖ’cü emniyet mensuplarınca.

SUNUCU- Hem evde hem ofiste var.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet koydukları şeyler. Tabii Cumhurbaşkanımız o dönem Başbakan, son derece tecrübeli bir siyasi lider, gerçek bir muharebe sahası lideri, bu konunun ne zaman ve nasıl ilan edileceğini kendi kafasında biliyor. Çünkü bir şeyi ilan ettiğiniz anda da açıktan kavgayı yapacaksınız, ama kavgayı siz hazır olduğunuz zaman ortaya çıkarmanız gerekiyor. Biz onu bulduk FETÖ’cülerin de olduğunu artık görüyoruz o şekilde raporladık sistem içerisinde. FETÖ’cüler tabii bunu bildiler. Şimdi bunu niye anlatıyorum? Şunun için: Hemen Ocak ayında o talihsiz Uludere kazası oldu. Baktık FETÖ’cü yayın organları bunu bizim üzerimize atmaya çalışıyorlar o dönem şimdi hapiste olan gazeteciler kendi ellerine verilen birtakım notlarla operasyon başlamış bir yerden. Ben dedim bunlar artık kendi üstlerine gelineceğini biliyorlar, suçları ortaya çıktı, yani Türkiye Cumhuriyetinin meşru seçilmiş Başbakanının ofislerine dinleme cihazı koyan bu örgüt bunun açığa çıkmasından sonra artık bunu…

SUNUCU- Kademe yükseltti bir nevi.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yok bir de bunu ortaya çıkartan MİT, MİT’i şey yapmak istiyor…

SUNUCU- Hedefe koydu.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Hedefe koyuyor ve MİT’i kamuoyu nezdinde zor duruma düşürücü bir operasyon başlattı, ilk önce bunu başlattı. Daha sonra Cumhurbaşkanımız hatta bir Cuma namazı çıkışında bunlara bir örtülü cevap verdi, hatta dolaylı da bu dinleme cihazlarına işarette bulundu.

Daha sonra 7 Şubat’ta birden bire bu kriz patladı, yani beni savcılığa davet eden, dönemin MİT Müsteşarını. Bununla beraber başlayan bir süreç esas itibariyle. Yani bizim FETÖ’ye karşı Başbakanımızın liderliğinde kamuoyuna da çok fazla yansıtmadan başlattığımız o aslında milli mücadele dönemi dediğimiz bir dönem, bu gerçek bir milli mücadele döneminin başlangıcı oldu. O yıllar sürdü biliyorsunuz çok şükür 2016’dan sonra da FETÖ sistemden söküldü atıldı.

Tabii 7 Şubat’ta çağrıldık, 7 Şubat’tan sonra Başbakanımızın çok ciddi ve sağlam bir duruşu, bize verdiği talimatlar yani kesinlikle bu konuda gidip teslim olmak yok. Bu FETÖ’cüler meşru unsurlar değiller, bu savcı örgütün savcısı. Bununla ilgili tabii ki belli bir hukuki durum var Meclis’ten yasa geçirildi ve bir noktaya gidildi. Çok şükür yani biz o zaman da endişe etmedik, şimdi de endişe etmiyoruz yani Türkiye’nin düşmanlarıyla gerek içeride olsun gerek dışarıda olsun her türlü mücadeleyi yani Cumhurbaşkanımız gibi güçlü bir siyasi lider olduğu sürece yani canla başla devam ettiririz.

SUNUCU- Sanıyorum bu reformlarla da Milli İstihbarat Teşkilatı dünyadaki sayılı istihbarat teşkilatları noktasına geldi geçiyor bile gibi görüntüsü var yani.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani reformlar konusu az önce de söyledim, uzun başka belki bir program yapmak gerekiyor ama şu kadarını söyleyeyim: Bizim yani milli güvenlik sistemimizdeki özellikle dış güvenlikte diyelim milli güvenlik sistemimizde neler var? Dışişleri Bakanlığı var, Milli Savunma Bakanlığı var, Milli İstihbarat Teşkilatı var, iç güvenlikte de buna İçişleri Bakanlığımız ekleniyor.

SUNUCU- İçişleri Bakanlığı, jandarma, polis.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet onun altında. Şimdi burada Türkiye’nin artık kendi stratejik zihin seviyesini çok yukarılara çıkartarak kendi milli güvenlik kabiliyetlerini ileriye taşıdığı bir noktaya gitmesi lazım. Yani Türkiye milli güvenlik sistemi yaşayan jenerasyonlar farkında değil, çünkü sistem bir defa kuruldu mu her birey onun içerisine girdiğinde o sistemin bir çalışanı ve işleticisi, yani kutunun dışına çıkıp yukarıdan bakıp ya bu sistemi kim kurdu, niye kurdu ve nasıl değişir meselesini düşünmek zor ve zahmetli bir iş ve her zaman da olmuyor. Yani Türkler karakteristik olarak kurulu sistemleri işletmede, çalışmada çok iyiler, ama sistemin dışına çıkıp biraz daha bakmak gerekiyor. Mevcut milli güvenlik sistemi istihbarat da dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerin imkan kabiliyet ve oryantasyonu, istihbaratın imkan, kabiliyet ve oryantasyonu NATO’ya üyeliğimizden sonra dizayn edilmiş bir alan. Şimdi ben tabii Milli İstihbarat Teşkilatına geldiğimde şuna baktım: Batılı birtakım istihbarat servislerinin yaptığını ben niye yapmıyorum, yani benim uğraşı alanlarım, benim kabiliyetlerim, benim yeteneklerim niye farklı yönde gidiyor?

Şöyle bir soru sorayım: Şimdi terörle mücadele diyelim bir üst başlık bizim için, yani çok cari yakıcı bir tehdit. Terörle mücadeleyi yaparken içeride hiçbir terör örgütü barınacak durumda değil. Yani bizim polisimiz, jandarmamız, askerimiz, istihbaratımız içeride çok iyi hiçbir sıkıntı yok çok şükür. Terör asıl belli başlı unsurları dışarıda, polis içeride zaten içeride olması gerekiyor, jandarmanın içeride olması gerekiyor, yani bunu dışarıda olması gereken unsur MİT. MİT niye içeride? Niye daha fazla terörün olduğu yere gitmiyor? Peki, bunun sistemik yapısına indiğiniz zaman yani başta dizayn edilirken, NATO üyesi ülkeler o dönemde yani içerideki muhtemel bir sübversif faaliyete karşı dizayn edilmiş bir yapı var. Şimdi dedik ki, bu o döneme ait bir yazılım bizim şu andaki tehditlerimiz ve fırsatlarımız bölgede farklı ve buna uygun da bir istihbarat yapısına ihtiyacımız var. Üç tane alan da önemli yani metodik olarak kapasite geliştirmemiz, terörle mücadele, stratejik istihbarat yani ağırlıklı olarak dış güvenlik ve dış istihbarat; bunun içerisinde dost unsurların kullanılması da var ve kontrespiyonaj. Şimdi bunları koyduk, peki bunların kullanacağı yetenekler neler? Metotlar neler? Teknoloji çok önemli, dost unsurların sevk ve idare edilmesi önemli, yani Teşkilat-ı Mahsusa’dan beri dost sevk ve idare etme konusuna pek girilmemiş. Aynı zamanda haber toplayacaksınız, ama bir taraftan da yani silahlı kuvvetleri sokmak istediğiniz yerlerde siz savaş dinamiğini yöneteceksiniz, yani aslında gri alanlar yöneteceksiniz. Suriye’de, Irak’ta işte Libya’da başka yerlerde yani.

SUNUCU- Bu yepyeni bir yapılanma şeması ortaya koydu dolayısıyla.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yapılanma aşamasıyla belli bir yetenek ortaya getirmeniz gerekiyor ve teknolojiyi çok iyi kullanmanız gerekiyor. Yani teknolojinin alt bilimleri var, uydu, siber, SIGINT, ELINT artık yani bunlar çok detaylı konular. İnsan istihbaratında da haber toplama var, dost unsurların sevk ve idaresi var, örtülü faaliyetler var. Kontrespiyonaj da yani istihbarata karşı koymada da görüyorsunuz son yıllarda büyük ölçekli İsrail şebekeleri yakalanıyor, İran şebekeleri yakalanıyor, başka ülkeler yakalanıyor, yani bunlar önceden de varlardı, ama yakalanmıyorlardı, yakalanamıyorlardı, sebebi metodik çalışmayla alakalı. Çünkü istihbarat operasyonlarında yani esas olan yakalanmamaktır ve iz bırakmamaktır. Şimdi siz düşmanınızın yerine kendinizi koyabilmeniz için onun geliştirdiği yetenekleri ve yöntemleri geliştirdiğiniz anda bu iş başlar.

Çok detaya girmeyeyim yani sonuçta geliştirdiğimiz özellikle teknik yetenekler, veriyi kullanma yöntemleri, teknik analiz yöntemleriyle çok şükür geldiğimiz noktada şu anda orada canla-başla çalışan her biriyle iftihar ettiğimiz arkadaşlarımız var. İbrahim Bey de dediğiniz gibi gerçekten çok iyi oldu oraya, o da canla-başla çalışıyor, yani sürekli koordinasyon halindeyiz. Yani Milli İstihbarat Teşkilatının kazandığı mesafe, geldiği nokta yani ben de artık dışarıdan bakıyorum göğsümüzü kabarttı.

SUNUCU- Dışarıdan bakıyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet yani o benim için.

SUNUCU- 13 yıl oldu değil mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- 13 yıl kesintisiz yönettik.

SUNUCU- Şimdi siz 13 yıl için herkes için bir gizemli kişiliktiniz biliyorsunuz doğal olarak yani. Hatta ben şeyi hatırlıyorum, Dışişleri Bakanı olduktan sonra ilk basın açıklamanızda ve pek çok kanalda manşet “işte Hakan Fidan’ın sesi”. Ahmet Hakan’ın o akşam tarafsız bölge yayını vardı konuklarla sizin ses tonunuzu konuşmuşlardı. Şimdi 13 yıl bitti artık Hakan Fidan’ın sesini biliyoruz, ama ilk manşet Hakan Fidan’ın sesiydi. Şimdi ne oldu bu gizemin avantajı neydi? Bugün o gizem kalkınca bir avantaj mı var, dezavantaj mı var, nasıl hissediyorsunuz kendinizi diyeyim böyle de bitirelim.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi Milli İstihbarat Teşkilatı’ndayken esas itibariyle yani nöbet tutan bir asker pozisyonundasınız. 24 saat o nöbet yerini terk etmeyen, orada sürekli duran, gözleri, kulakları tetikte, açık bir yapıda olmanız gerekiyor ben hep öyle gördüm, büyük de bir emanet. Çünkü oradan yiyeceğiniz golün telafisi yok, yani gerçekten onu yapmamanız lazım, öleceksiniz vazife esnasında ama o tehdidi bu ülkeye yedirmeyeceksiniz. Yani o kadar ağır bir mesuliyet duygusu ki, insanın inanılmaz derecede odaklanmasını gerektiren, her şeyi unutmasını gerektiren bir konu. Şimdi tabii biz bu psikolojiyle çalışırken istihbaratçının da kendine has en büyük özelliği ketumiyeti ve gizliliği muhafaza etmek yani bu işin bir gereği. Oradaki arkadaşlarım gerçekten isimsiz kahramanlar, hepsi olağanüstü işler yapıyorlar, ama hiçbirinin isimleri bilinmez, ketum insanlardır, bu bizim devlet terbiyesinde de oturmuştur. Devlet bu türden insanların omuzunda yükselir. Karşılık beklemeden gerçek manada çalışan, mücadele eden, ben devletime oyun değiştirici bir hizmet yapayım, ama kimse beni bilmesin, bu çok ulvi bir insanın ulaşabileceği manevi bir seviye.

Şimdi burada o arkadaşlarımı tebrik ediyorum. Oradaki gizlilik şartları onu gerektiriyordu. Dışişleri Bakanı olunca biraz daha, biraz daha değil epey farklı bir metodolojiyle çalışmamız gerekiyor. Şimdi daha fazla artık ekranlardayız. Oradayken mesela birçok ülkeye giderdim, Amerika’ya giderdim, Irak’a sürekli giderdim, gelirdim hiç kimsenin haberi olmazdı. Şimdi Irak’a gidiyorum herkesin haberi olmak zorunda çünkü devlet adına Dışişleri Bakanı olarak resmi dış politika faaliyetinde bulunuyorum. Bunun bilinmesi, görünmesi lazım, hem yabancı kamuoyu, yerli kamuoyu şimdi demokrasideyiz bilmeleri lazım. Amerika keza öyle, Avrupa öyle, Afrika öyle, Ortadoğu’ya sürekli gidip geliyoruz konuları koordine etmek için.

SUNUCU- Bir nevi aslında eskiden her şey bir giz, sır örtüsündeydi, şimdi bir nevi davul zurnayla yani Dışişleri Bakanı Amerika’da diye son dakika veriliyor.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Aynen. Orada konuşmamak esas, elinizi açmamak esas, burada ise sözünüz gücünüz, artık burada konuşmanız gerekiyor, anlatmanız gerekiyor, ikna etmeniz gerekiyor bu türden değişiklikler var. Tabii adapte olmak biraz zamanımı da almadı değil açıkçası. Dışişleri Bakanlığı uzun yıllardır tanıdığım bildiğim bir yer, çok sevdiğim değerli arkadaşlar var, buradaki arkadaşlarım da kendi formatlarında bu işleri çok büyük fedakarlıkla yapıyorlar. Hiç kimsenin gerçekten yaşamaktan pek hoşlanmayacağı çok çeşitli coğrafyalarda büyük bir fedakarlıkla iş yapıyorlar. Ben onları da şimdi aynı MİT’te olduğu gibi burada da kurumsal reform, kapasite artırımı konusunda daha fazla neler yapılabilir? IT’yi daha iyi nasıl kullanabiliriz? Diplomasi tekniklerini daha nasıl çeşitlendirebiliriz? İnsan kaynaklarını daha iyi nasıl yetiştirebiliriz…

SUNUCU- Yeni bir reform kapıda ben anladım.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii tabii. Yani o hiç bitmeyecek, çünkü biz Cumhurbaşkanımızdan böyle öğrendik, yani bu reform konusu, kurumsallaşma konusu. Bu kurumlar bize emanet, benden sonra gelen arkadaşıma ben öyle bir yer bırakayım ki o memnun olsun geldiği zaman. Dışişleri Bakanlığında da aynı şekilde biz reform çalışmalarına başladık ve onu da inşallah burada olduğum süre içerisinde artık ne kadar olur yapacağız.

SUNUCU- Çok teşekkür ediyoruz efendim.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Sağ olun.

SUNUCU- Yani sorularımızı yanıtladınız hem de hemen her başlıkta.

Tekrar teşekkür ederim.

Sevgili izleyiciler, Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan pek çok konuda çok önemli açıklamalar yaptı, bazı başlıklarda da ilk kez konuştu, dolayısıyla tekrar teşekkür ediyorum.

* Interpress deşifresidir.