Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Kanal 7’ye Verdiği Mülakat, 31 Temmuz 2024

SUNUCU- Ankara’dan hepinize iyi akşamlar diliyorum efendim. Başkent Kulisi özel yayınına hoş geldiniz. Başkent Kulisi özel yayınında,
Kanal 7 ve Ülke TV ortak yayınında Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan konuğum olacak.

Biz bugün aslında Sayın Bakan’la Türkiye’nin dış politikasını ilgilendiren pek çok alanda çok konu çeşitliliği olan bir program planlamıştık, ancak bu sabah Tahran’dan gelen çok üzüntü verici bir haber var ve bu haber nedeniyle akışımızı değiştirdik ve programımızın ağırlıklı bir bölümünü buna ayıracağız. İsmail Haniye Filistin davasının, Filistin direnişinin efsane isimlerinden bir tanesi, Hamas Siyasi Büro Başkanı, ne yazık ki dün gece Tahran’da uğradığı suikast nedeniyle vefat etti, hayatını kaybetti. Tabii ki bu, bölgemizi çok yakından alakadar eden bir gelişme ve Sayın Bakan’a özellikle bu gelişmeyle ilgili sorularımı başlatacağım.

Öncelikle efendim hoş geldiniz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Teşekkür ediyorum.

SUNUCU- Çok yoğun programınız arasında bize vakit ayırdığınız için de çok teşekkür ediyorum.

Bu haberi siz nasıl aldınız, nasıl öğrendiniz? Siz de dün Tahran’daydınız, orada Cumhurbaşkanının göreve başlama törenine katıldınız. Öğrenince içinizden hangi duygular geçti?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Dün Tahran’a Cumhurbaşkanımızı temsilen, İran’ın seçilmiş Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın yemin törenine gittik, göreve başlama törenine, orada tabii bölgeden özellikle çok fazla misafir vardı çeşitli düzeylerde ve biz de ülkemizi temsil ediyorduk. Gelenlerin birçoğuyla da tanışıyorduk. Orada öğleden sonra
dört, dört buçuk civarıydı herhalde Türkiye saatiyle, kendisiyle bu yemin töreni esnasında karşılaştık, zaten uzun yıllardır dost olduğumuz için merhabalaştık, nasılsın, ne yapıyorsun, ne ediyorsun? Yanımda hatta Pakistan Dışişleri Bakanı arkadaşımız vardı, kendisiyle tanışmıyor, beraber onları tanıştırdım. Sonra görüşürüz diyerek ayrıldık.

Daha sonra, yemin töreninden sonra görüşmelerim oldu, gerek gelen bazı misafirlerle, daha sonra bazı İranlı yetkililerle görüşmelerim oldu. Son görüşmemden çıkarken gece 11 civarı vesaire, o da oraya giriyordu, o esnada tekrar bir…

SUNUCU- Bir görüntü var, arkadaşlar bir getirebilir mi acaba? Kastettiğiniz o son görüntü, son buluşmanız, temasınız da oldu sanıyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bu Meclis’te.

SUNUCU- Bu da erken saatlerde.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bu erken saatlerde, yanılmıyorsam öğleden sonra saat dört, dört buçuk gibi Meclis’te.

SUNUCU- Ne konuştuğunuzu öğrenebilir miyiz bir mahsuru yoksa?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Burada, nasılsın, selamlaşma, ondan sonra Pakistanlı arkadaşımı tanıştırdım Dışişleri Bakanı Muhammed İshak Dar’ı, daha sonra yanımızda Birleşik Arap Emirlikleri’nden Dışişleri Bakanı arkadaşımız vardı, o da sohbete dahil oldu. Öyle bir sohbetimiz oldu dostça, selamlaştık yani.

SUNUCU- 23’ten sonra siz…

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Sonra ben çıktım kendi görüşmemden, o aynı yerde görüşmeye girdi. Türkiye’ye geldim, eve geldiğimde yaklaşık 3 civarıydı, daha sonra saat beş, beş çeyrekte bir telefon aldım arkadaşlarımdan, böyle bir haberi ilettiler.

SUNUCU- Daha ajanslara da yansımamıştı, sanıyorum saat 7’de haber ajanslarına yansıdı, o şekilde haberdar oldunuz.

Ne düşündünüz, ne hissettiniz, ne tür duygular geçti içinizden bu haberi alınca?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- İnsan olarak kendisi çok takdir ettiğim, çok beğendiğim biriydi, uzun yıllara dayanan dostluğumuz vardı, Filistin davası için çok önemli bir insandı, kardeşimizdi. Dün de aslında Allah’ın hikmeti, içimde bir düşünce de oluşmuştu, yani gerçekten şehitliği arayan, özleyen insanlar bunlar, şehitlik buna ne kadar çok yakışır diye de hep böyle geçirdiğim bir şahıstı. Onun arayışında olan insanlar, inanmış insanlar, adanmış insanlar. O haberi alınca biraz karışık duygular, tabii bir taraftan kendisini bir davaya adamış ve bir neticeye doğru gitmeye çalışan ve şehadetin en yüksek mertebe olduğunu en küçük zerrelerinde hisseden bir insanın nihayet kendi en büyük hedefine ulaştığını görmüş olmak, benim kardeşim ve arkadaşımı, bu insana bir mutluluk veriyor açıkçası, ama diğer taraftan da geride kalan bizler için büyük bir üzüntü kaynağı tabii, yani karışık bir durum.

SUNUCU- Allah’tan rahmet diliyoruz biz de.

Bir görüntü vardı, ben onu arkadaşlardan bir ekrana getirmelerini istiyorum. Kendisinden önce ailesinin fertlerinin çoğunu kaybetmiş bir isim aynı zamanda, kız kardeşini kaybetti bir saldırıda, 3 çocuğunu, 4 torununu kaybetti, inanılmaz bir metanet görüntüsü aslında. Ben onu izleyicilerimize de hatırlatmak istiyorum müsaadeniz olursa, getirelim onu arkadaşlar.

(VTR Gösterildi)

SUNUCU- Herhalde sözünü ettiğiniz o duygu iklimi biraz bu görüntü de izah ediyor değil mi? Büyük bir metanetle karşılıyor, en yakınları orada saldırıda hayatını kaybetmiş ve bu şekilde bir metanetle karşıladığını görüyoruz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Dediğim gibi İsmail Haniye gerçek manada Kur’an’ın tabiriyle gayba iman etmiş olanlardan, yakini çok yüksek olan bir insandı, dolayısıyla 60’a yakın akrabası, çocukları da dahil olmak üzere, torunları da dahil olmak üzere, kardeşleri vefat etmesine rağmen, şehit edilmesine rağmen hiçbir şekilde metanetini, duruşunu bozmayan bir insandı. Ben taziyeye gittim ilk, ekranda gösterdiğiniz oğullarının şahadet haberlerini aldıktan sonra, orada da gerçekten metaneti çok sağlamdı.

Sonra, sonraki görüşmelerimin birinde, hatta görüşme esnasında bir kağıt getirdiler içeriye, Doha’daydı, gene akrabalarından birkaçı şehit edilmişti, “innâ lillâhi ve innâ ileyhi raciun” dedi, duasını etti ve sohbetimize, konuşmamıza, çünkü konuştuğumuz mesele Filistin’le ilgili bir konuydu, ona devam etti.

Şunu anlatmak istiyorum: Kendisine vaat edilen gayba o derece inanan, şehadete, ahirete son derece inanan bir insan iki dünya arasında bir kesiklik görmediği için, ölüm onun için çok fazla acı verici bir şey olmuyor, hele böylesine önemli bir dava uğruna bu canlar verildiği zaman. Ama sonuçta, neticede insanız, geride kalanları, bizleri bu etkiliyor tabii.

SUNUCU- Sizin daha önceki görevlerinizde de görüşmeler yaptığınız, yakın diyalog içinde olduğunuz Dışişleri Bakanıyken de, önceki dönemde de yine aynı şekilde yakinen aslında tanıdığınız birisi. Biraz daha böyle mutedil, mülayim, yumuşak huylu, değil mi, özellikleri de dışa yansıdığı kadarıyla? Ama doğrusu ben bu yönünü de sizden dinlemek isterim ona dair. Tanıdığınız İsmail Haniye nasıl bir insandı? Mesela bu süreçte ateşkes görüşmeleri yapılıyor, nasıl bir duruş sergiliyordu bu süreç içerisinde? Önceki yıllar, bugün, bu anlamda ne tür izlenim ve gözleme sahipsiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi biliyorsunuz şöyle bir yakın geçmişe gidecek olursak, 2006’da Filistin’de yapılan seçimlerden sonra İsmail Haniye bir çoğunlukla… Hatta Başbakan da oldu, daha sonra hükümet bölününce Gazze kısmında kaldı. Filistin Parlamentosu’nda meşru temsili olan, bir dönem de Başbakanlık yapmış bir şahıs olarak, o dönem hükümetimiz, Cumhurbaşkanımız bu konularda çok hassas, Başbakandı, yani Hamas’la ilişkilerin Filistin’in bir meşru partisi olarak devam ettirilmesi konusunda büyük bir hassasiyeti vardı, çünkü Gazze ve Ramallah bölünmüştü, Ramallah’la ilişkilerimiz fevkalade iyi, ama Gazze’ye de kayıtsız kalma şansımız yok, Gazze’de de Hamas var, onun seçilmiş lideri İsmail Haniye var. Ondan sonra görüşmelerimiz başladı.

Tabii o dönem İsmail Haniye, Harekette Gazze’de seçilmiş bir yetkiliydi, Hareketin Siyasi Büro Başkanıysa Halit Meşal’di o dönem, bizim ilk görüşmelere başladığımız dönem Halit Meşal’le oldu. 2017’ye kadar Halit Meşal’le çok yakın çalıştık, 2017’den sonra İsmail Haniye Başkan seçilince onunla görüşmeye başladık, çalışmaya başladık. Özellikle Filistin meselesi, Filistin meselesinin barışçıl çözümü, bu yolda yapılacaklar. O esnada iki büyük savaş çıktı, şimdikine kıyasla tabii daha küçük savaşlar, 2008’i 2009’a bağlayan zaman diliminde bir savaş oldu, Birinci Gazze Savaşı, daha sonra 2013-2014’te olan çatışmalar, o dönem yine biz arabuluculuk…

SUNUCU- Bu dördüncü oluyor sanıyorum değil mi, toplu katliamların olduğu?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet, her birinde de ve arada da tabii çok fazla temasımız oldu, önceki görevlerimde ve bu görevlerimde. Benim tanıdığım İsmail Haniye gerçekten kendi dava şuuru çok yüksek, kendi yaptığı taşıdığı emanetin fevkalade bilincinde olan bir insandı. Bunu hiçbir şeye değişmeyen, hiçbir şekilde bir dünya menfaatinin peşinde olmayan bir insandı, mütevazı bir insandı açıkçası. Az önce de söyledim, şehadeti çok büyük mutlulukla karşılayan, arzulayacak derecede iman etmiş, ihlası ve takvası fevkalade yüksek biriydi. Yani, mümin şahsiyet olarak benim çok ender rastladığım insanlardan biriydi, gerçekten tanımaktan da, beraber çalışmaktan da büyük bahtiyarlık duyduğum, kendimi gerçekten o noktada ayrıcalıklı hissettiğim bir şahsiyetti.

Çalışmaya gelince, kendisi liderlik özellikleri itibarıyla gerçekten mutedil, yumuşak bir insan, ama konulara odaklanabilen, bunu hiç kaybetmeyen bir insandı. Biz çok çetrefilli konular, çok çetrefilli metinler üzerinde, yani günlerce, haftalarca tartıştığımız oldu, ama hiçbir zaman için odağı kaybetmeyen, duygusallığa kapılmayan bir insandı. Ve Filistin’in menfaati için her türlü fedakârlığı da yapmaya hazır biriydi, yani bu siyasi fedakarlık olur, kendi…

SUNUCU- Hayatıyla zaten onu yaptı.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Ailesiyle ortaya koydu.

Çok büyük, hem şahsiyet olarak büyük bir örnekti, hem de liderlik ettiği kurumu gerçekten bir yere taşımaya çalışan bir insandı. Hiçbir zaman için karamsarlığa düşmezdi, yani ben çok zor durumda oldukları anları da biliyorum, ama her zaman için umudu yüksekte tutan, koruyan…

SUNUCU- Dirayetli biriydi.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Dirayetliydi. Yani o Hareketin şartları öyle ki Mehmet Bey, Hareketin zaten o mevkiine gelmiş olan insanlar, diğer arkadaşları da tanıyorum ben, her biri hemen hemen aynı özellikleri çeşitli şekilde bünyesinde barındıran arkadaşlar. Halit Meşal görevine seçildi yani o da aynı şekilde farklı dozajlarda aynı özellikleri taşıyan birisi. Ama İsmail Haniye gerçekten kendisine baktığınız zaman Allah’ı hatırladığınız birisiydi. Yani o derece yakınındayken bunu hissettiğiniz bir insandı. Allah şehadetini mübarek eylesin.

SUNUCU- Amin.

Siz başından itibaren Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı olarak çeşitli yetkili isimler, başta Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, Gazze’deki bu ateşin bölgeyi etkileyebileceğine, yayılım gösterebileceğine dair açıklamalar yapıyorsunuz, uyarılarda bulunuyorsunuz. Bu suikastın muhtemel etkilerini nasıl değerlendirirsiniz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Biz olay ilk başladığından itibaren son derece soğukkanlı ve profesyonel bir şekilde sadece bu çatışmayı değil, dünyadaki bütün savaşları, çatışmaları, özellikle bölgemizde olanları yakından takip eden, zaman zaman müdahil olan bir ülke olarak olayın nereye gideceğini gördük, uyarılarımızı hep ona göre hep yaptık, dedik ki bu burada kalmaz, bu yaygınlaşır, bunun önüne geçmek gerekiyor. Tabii burada İsrail’i destekleyen unsurların belli çaresizlikleri var. Namütenahi, sonsuz destek veren bu devletler bir bakıma uzun yıllardır maruz kaldıkları şartlandırma gereği siyonizmi destekleme konusunda bir şartlandırmaya gitmiş durumdalar. Kendi siyasi tabanları, kendi siyasal sistemleri böyle kendi kendini üreten bir duruma gelmiş İsrail’i destekleme konusunda, orası başka mekanizma.

Bunun çok ciddi bir sonuca yol açacağını biz baştan beri söylüyorduk. Onun için diplomatik ne yöntem bulunursa onun kullanılması konusunda hassasiyetlerimizi ilettik. İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Ligi oturduk Ortak Temas Grubu kurduk. Söylemi iki devletli çözüm üzerinden başlattık. Dedik, yani bir, iki, üçüncü Gazze Savaşı var, eğer iki devletli çözüme gitmezsek daha sonraki savaşlara harız olmamız lazım. Bu savaş burada kalmaz, bölgede yaygınlaşır, derinleşir, başka formlara gider ve bunun nasıl olacağını hiçbirimiz göremeyiz. Dolayısıyla, dünyanın maslahatı için de, bölgemiz için de bu savaşın bir an önce durması gerekiyor. Bu konuda gerçekten, yani aslında işgal altında olan, mücadeleyi veren hareket Hamas olmasına rağmen, söz konusu bütün insanlığın, bölgenin istikrarını gerektiren bir barış meselesi olduğunda, yani ben şahidim, uğraşan diğer arkadaşlar da şahit, gereğince fedakârlık yaptılar. Kendileri için çok zor olan birtakım maddelere de barış için evet dediler.

Yoksa onlar şunu hep görüyorlar: Özellikle direniş kadrolarının çok fazla savaşmaktan şikayeti yok, ama tabii acı çeken sivillerin, yerlerinden edilmiş milyonların, aç ve susuz kalmış insanların ayrı bir gözetilmesi, katledilen kadın ve çocukların içinde bulunduğu durum onları fevkalade rahatsız ediyordu ve ben bunu her baktığımda da görüyordum. Savaşmak onları hiçbir zaman için yormuyordu, şehit olmak da yormuyordu, ama sivillerin ayrım gözetilmeksizin…

SUNUCU- Onların çektiği ıstırap kendi içlerinde yaşıyorlardı.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Onu görüyorsunuz. Dolayısıyla, bu yaygınlaşmanın özellikle bu son suikastle beraber alacağı şekil bölgemiz için endişemizi çok daha artırmış durumda. İsrail’de bu sözleri dinleyen yok, kulaklarını kapatmışlar, uluslararası sistem İsrail’e bir şey söylemekten aciz bir durumda. Ne zaman uluslararası sistem bir duvara toslar, büyük bir krizi yaşar, ondan sonra İsrail’le geliştirdiği bu türden bir ilişkiyi gözden geçirir. Onun dışında bunu tekrar önleyici bir adım atılmasını ben şu anda pek mümkün görmüyorum açıkçası.

SUNUCU- Son dönemde zaten gördüğümüz ateşkese yanaşan taraf Hamas, bir şekilde bunu bozan taraf İsrail oldu.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Aynen.

SUNUCU- Ben şeyi hatırlıyorum mesela Joe Biden, Ramazan ayına 15 gün kala elinde dondurmayla önümüzdeki hafta Ramazan öncesi bir ateşkes olacak diye açıklama yapmıştı. En son yine bir ABD-İsrail ortak teklifi olarak bir ateşkes gündeme gelmişti, ama Hamas da değil mi birkaç kere tamam dedi, sonra İsrail saldırılarla bozdu herhalde o süreci?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Hamas’ın bu yönde yaptığı uyumlu çalışmayı, ki bizim tavsiyelerimiz burada çok önemli, Türkiye, başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, işte ben, İbrahim Bey, bizim arkadaşlar, MİT’teki arkadaşlar gerçekten çok büyük mesai harcandı bu konuda. Katar’daki arkadaşların emeğini göz ardı etmemek lazım, onlar da bu konuda gerçekten bütün yapıcı enerjilerini kullandılar, tavsiyelerini kullandılar. Dediler ki, ya bu şu anda İsrail’le Hamas arasında olan savaş bundan daha büyük bir hâle dönüşmeye başlıyor, yani burada daha sorumlu davranmak lazım ve gerçekten Hamas liderliği, İsmail Haniye bu konuda sorumluluğu aldılar kendi istişare mekanizmalarıyla ve bir yapıcı tavra gittiler. İsrail, Netanyahu bunu zaten kendi siyasi ajandası için kabul etmedi, bunu diğer muhataplarına da bir zayıflık olarak sundu. Olay ne şekilde evrilir, nasıl evrilir tabii bütün opsiyonlar şu anda ortada.

SUNUCU- Peki, şimdi bir de bu suikastin Tahran’da olması, İran’da olması bunun anlamı nedir? Yani daha önce İran’da ve İran dışında çeşitli İran unsurlarına dönük suikastlar olduğunu biliyoruz. Bu suikastın Tahran’da olmasının, İran’da olmasının okumasını, değerlendirmesini siz nasıl yaptınız?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- İsrail devleti adına atılmış son derece sembolik bir adım, yani verdikleri mesaj sadece Hamas’ı değil, Hamas’ı askeri olarak destekleyen İran’a yönelik de biz tedbir geliştirebiliriz, operasyon yapabiliriz, zaten bunu daha önceki operasyonlarında da İran içinde yaptığı operasyonlarında da göstermişti bunu, şimdi buna bir yenisini ekledi, bir mesaj verme kendileri açısından. İran’ın ve İran’ın yanında olan diğer milis grupların cevabı nasıl olur bunu göreceğiz.

SUNUCU- Evet, onlar da çeşitli kademe, en tepeden, hatta Hamaney’in de açıklamaları oldu, pişman edeceğiz şeklinde birtakım ifadeler.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet.

SUNUCU- O anlamda da bir yayılım tehdidi arttı mı o zaman? Bir İsrail, İran, İran’a yakın milis güçler, vekil güçler vesaire oraya doğru mu bir yayılım tehdidi arttı mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi dün bakın üç tane operasyon aynı anda oldu. Birisi Tahran’ın merkezinde oluyor, birisi Lübnan’da oluyor Beyrut’ta, yine Hizbullah’ın önemli komutanlarından birisi öldürülüyor. Diğeri de Haşdi Şabi’nin Irak’taki iki tane üssüne saldırı oluyor. Şimdi İran için önemli olan üç yerin vurulması, belli düğmelere basılması manasına geliyor. Yani burada açıkçası savaşın yaygınlaşmasını isteyen ciddi bir…

SUNUCU- Akıl devrede herhalde.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii yani burada bu okumalara baktığınız zaman bunu çok rahat görüyorsunuz.

SUNUCU- Evet, peki şimdi sizinle bir yedi ay kadar önce bir grup gazeteciyle bir araya gelmiştik Dışişleri Bakanlığında bizi ağırlamıştınız. Orada demiştiniz ki, sonra çok konuştuk, tartıştık bunu yayınlarımızda, İsrailliler Lübnan’a savaşa girmek için kendilerini zor tutuyorlar. Ocak ayında, yedi ay önce söylemiştiniz. Şimdi bu gelinen nokta ve bu son gelişmeler muvacehesinde, özellikle Lübnan’a dönük artan bu tehdit, bu sözünüzün karşılığı ve tehdit derecesi daha da artmış görünüyor mu?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Kesinlikle artmış gözüküyor. Şöyle bir denklem var Mehmet Bey: İsrail toprak çalmaktan vazgeçmeyecek. Kendi politikaları toprak çalmaya devam edecekleri için, var olan direnişi her iki taraftan, gerek Lübnan tarafından olsun, gerek Filistin tarafından olsun onları dünyaya farklı şekilde sunmaya devam edecekler, oradan da kendilerine yönelik bir direnişin her zaman olacağını ve bu direnişi de tehdit olarak lanse edecekler.

Yanıldıkları şey şu: Zannediyorlar ki, biz bu tehditleri bitirirsek, yani Hamas’ı ve Hizbullah’ı ortadan kaldırırsak önümüz açık, hiçbir problem olmaz. Tam da anlamadıkları şey bu, yani direnişi üreten Hamas veya Hizbullah değil, direnişi üreten İsrail’in yaptıklarının kendisi. Bugün Hamas olmaz, yarın başka bir hareket olur, Filistin’de bu devam edecek. Bölgede İsrail yayılmacılığı devam ettiği sürece burada bir karşı duruş, bir direniş olacak.

Hatırlayın, 93’e kadar El Fetih’in silahlı direnişi vardı. Daha sonra Yaser Arafat Oslo’da bu konuyu bir mutabakata bağladı, bir düzene gidildi, sonuçta hiçbir sözü tutulmayan bir düzene ve 10 sene sonra bakıldı ki aslında verilen sözlerin hiçbir şeyi yok, aşağılama devam ediyor, işgal devam ediyor, yok etme devam ediyor.

SUNUCU- Toprak işgali devam ediyor.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii.

SUNUCU- Siz hırsızlık demiştiniz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii hırsızlık.

SUNUCU- Yerleşimci dedikleri şey aslında...

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Hırsızlık yani hırsızlığın adını “settlement” yerleşimcilik diye koymuşlar. Şimdi bu devam ettiği sürece İsrail’in kendisini güvende hissetmesi mümkün değil. Dolayısıyla, sürekli bu yaptığı harekete karşı duran organizasyonlara karşı bir mücadele içerisinde, bir kavga içerisinde olmak zorunda. Dolayısıyla o dönem de ben söylemiştim size, Hizbullah’a saldırmak için bahane arıyorlar, başlamışken bunu da bitirelim diyorlar, çünkü bir savaş moduna gittik hâlihazırda, Netanyahu da zaten bir şey olacak, günün sonunda görevini tamamlayıp tarihin çöplüğüne atılacak. Hazır onu çöplüğe atmadan önce Hamas’ı bitirirken Hizbullah’ı da bir taraftan bitirelim diye İsrail’de bir grup sivilin aklında, altını çiziyorum, bir güvenlik aklı vardı, güvenlik projesi vardı. Bunu şimdi uygulamak isteyen güçler var, ona sistem içinde karşı durup belli noktaya kadar operasyonları getirelim orada duralım diyenler var, yurt dışında farklı şeyler söyleyenler var. Ama Netanyahu’nun ajandası bizim gördüğümüz kadarıyla bunu ileriye kadar taşımak.

SUNUCU- Yani Lübnan’a taşımak istiyor öyle mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şu anda Lübnan’a taşımış durumda. Aslında yaptığı hareketlerin yoğunluğuna, operasyonların yoğunluğuna baktığınız zaman bu harekât başlamış, ama şu anda ciddi bir mobilizasyon yok. Orada da şöyle bir duruş var: İsrailliler şu tekniği kullanıyorlar Gazze’de baktığınız zaman, altyapıyı ve üstyapıyı yok ettiler. Şimdi Lübnan’la da savaşa girdikleri zaman Hizbullah’la savaşmayacaklar, Lübnanlı normal sivillerin yaşadığı altyapıyı ve üstyapıyı yok edecekler, yani girdikleri yer bu. Suriye’de böyle bir şey olsa aynısını oraya yapacaklar. Şimdi bu türden bir kurala dayanmayan, hiçbir insani değeri gözetmeyen savaş kültürünüz olduğu zaman zaten şey yapıyorsunuz, başka bir şekilde olaya yaklaşıyorsunuz. Hizbullah çeşitli değerlendirmeler yapıyor, onların şu anda ne düşündüğünü açıkçası kestirmek zor, ama ben bölgede bu gidişatın ciddi bir yaygınlaşma riski taşıdığını, en baştan beri söylüyorduk zaten, şimdi de ortaya çıkmaya başladı.

SUNUCU- Daha da tehlikeli hâle geldi diyorsunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet.

SUNUCU- Burada İsrail, İsrail’de yaşayanların güvenliğini tesis etmenin ötesinde yayılmacı bir anlayışla mı bu savaşı sürdürüyor acaba? Suriye, Lübnan belki devamında başka ülkelere, bölgelere yaymak istiyorsa eğer, herhalde İsrail’in orada yaşayanların kendi güvenliğini gözetmenin ötesine geçen birtakım hedefleri var diye düşünüyor insan.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi Mehmet Bey biz uluslararası arenada şunu söylüyoruz: Ya İsrail’in güvenliği ne olacak diyenlere biz diyoruz ki, bakın İsrail uluslararası sistemin kendisine verdiği 67 sınırları içerisinde kalmayı kabul ettiği zaman problem olmaz. Problem, İsrail 67 sınırlarının içerisinde kalmak istemiyor, onun dışına çıkmak istiyor bir. Çıktığı yer başkasının toprağı, ikincisi başkasının devlet olmasına izin vermiyor, Filistinlilerin devlet olmasına izin vermiyor. Dolayısıyla, bir tepkiyle, bir direnişle karşı karşıya kalması kaçınılmaz. Unuttukları başka bir şey de var, Filistin meselesi, çok anlatmaya çalışıyoruz onlara. Sadece Filistinlilere ait bir durum değil, İslam dünyasında Filistin meselesi çok özel yeri olan, yani duyguyu, tarihi, inanışı, kültürü, her şeyi iç içe geçiren bir konu. İslam coğrafyasına gittiğiniz zaman ister Arap coğrafyasında, ister Arap olmayan coğrafyalarda Filistin meselesi, Kudüs meselesi fevkalade önemli bir konudur. İnsanların inanışıyla alakalı bir konudur, bu herhangi bir siyasi mesele değildir.

SUNUCU- Ben Endonezya’ya gittim mesela, sokakta gördüm onu.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Görmedikleri ve anlamak istemedikleri konu bu. Neden? “Şu anda yapıyorum.” Neden? “Ben yapabilirim, benim onu yapacak gücüm var.” Batının, başta Amerika olmak üzere son 300 yıldır ürettiği teknolojik ve askeri bütün imkânı İsrail’in arkasına koyuyorlar ve İsrail bu ahlaksızlığı, bu arsızlığı, bu hırsızlığı bölgede sistemik bir şekilde yapıyor. Uluslararası sistemin tanıdığı 1967 sınırlarına gelse, Filistinlilere de kendi devletini kurma hakkını tanısa, imkânı verilse burada böyle bir sorun olmayacak. O zaman kim İsrail’e düşman değil, anlaşılır. Şimdi insanlar kendi topraklarını korumaya çalışıyorlar, İsrail düşmanlığı değil bu. İsraillilerin anlaması gereken bu.

Rahmetli şehit edilmeden önceki uzun görüşmelerimizde de hep konuştuğumuz zaman…

SUNUCU- Haniye’den söz ediyorsunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet, Haniye de kendi arkadaşlarıyla yaptığı istişareler neticesinde Hamas bunu kaç defa deklare etti, biz 1967 sınırları içerisindeki bir Filistin Devleti’ni istiyoruz diye. Dolayısıyla, aslında tersinden baktığınız zaman 67 sınırları dışında ne olduğu bizi çok fazla ilgilendirmiyor, ama biz 67 sınırları içerisinde Başkenti Doğu Kudüs olan birleşik, bütünleşik, kesintisiz bir Filistin Devleti’nin peşindeyiz, uluslararası sistemin bize sözünü verdiği, Birleşmiş Miletler kararlarına bağladığı bir devleti istiyoruz, bunun altını çizdi. İsrail, Hamas’ı nasıl sürekli tanıttı? Bunlar İsraillileri, Yahudileri yok etme peşinde olan bir şey. Hamas’ın düşmanı siyonizmdir, İsrail halkı değildir. Ama İsrail halkı, uyutulduğu için bunu görmüyor tabii ki ve kendi politikacılarının yaptığının bedelini belki şimdi ödemeyecekler, ama şu anda da zaten büyük zorluk içerisindeler, korku içerisindeler. Belki yakın gelecekte, orta vadede daha büyük tehditler, daha büyük sıkıntılar bölgeyi bekliyor olacak.

SUNUCU- Kendi içlerinde de ciddi bir kaynama, korku, endişe var değil mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii ki var, yani şimdi ülkenin geleceğini kendi siyasi kariyeri için, bir de ülkenin menfaatiymiş gibi bir maske arkasına saklayarak tehlikeye atan, ipotek altına alan bir akla tabii ki insanlar tepki gösteriyorlar, ama bu tepki şu anda yeterli değil. Adam hâlâ orada at koşturmaya devam ediyor.

SUNUCU- Peki efendim, şimdi sizin zikrettiğiniz bu son birkaç gün içindeki bu tırmanış ve bu suikastler zamanlama bakımından şöyle dikkat çekici oldu, Netanyahu Amerika’ya gitti, orada Kongre’de defalarca ve coşkulu bir şekilde ayakta alkışlanan bir konuşma yaptı. Yani bir katil değil de, bir kahraman gibi orada karşılandı. Sonrasına denk geldi bütün bunlar, acaba hani oradan aldığı cesaret, oradan aldığı güç, bunda bir etkisi olmuş mudur? Böyle sırtı sıvazlanarak ülkesine dönmüş bir Netanyahu ve zamanlaması bakımından dikkat çekici buldunuz mu acaba bu yönüyle de sorayım ben size?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani şüphesiz, Amerika’dan aldığı destek Netanyahu’yu her zaman cesaretlendirir. Bu operasyonları yapmada gerçekten Amerika’dan bir cesaret almaya ihtiyacı var mı, o da ayrı bir soru işareti. Bence Netanyahu şunun çok iyi farkında: Amerika’yı da Netanyahu rehin almış durumda. Bugün Lübnan’da savaşa girer, Amerika’nın hiçbir çaresi yok Netanyahu’nun arkasında savaşa girmek dışında.

SUNUCU- Oraya mı geldi iş gerçekten?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani Netanyahu…

SUNUCU- Yani Amerika, İsrail’in vekili gibi davranıyor bir nevi o zaman.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Çünkü içerideki, Amerika’daki iktidara gelmeyi, siyonizmi desteklemek üzerinden ürettiğiniz zaman, özellikle sağcılar için diyorum Cumhuriyetçiler üzerinden, kendinizi ister istemez böyle bir koşullandırmanın neticesi olarak böyle bir pratik içerisinde buluyorsunuz. Yani baştan siyasal düşünce olarak, sistem olarak sizin kendinizi sorgulamanız gerekiyor. Herhangi bir erdemi, kuralı evrensel olarak işletmeyip çok fundamentalist ve radikal bir şekilde bir düşüncenin, siyonizmin arkasından gittiğiniz zaman, bunu da dini görüşlere bağlayıp evangelist tavana, evangelizmi de siyasi harekete dönüştürdüğünüz zaman, Cumhuriyetçilerin omurgası yaptığınız zaman, karşınıza bugün için işte Amerikan Senatosu’nda gördüğünüz fotoğraf çıkıyor. Yani neyi alkışladığını bilmeyen bir yığın insan, Netanyahu’yu alkışlıyor. Alkışladıkları insanın bu zamanın Hitler’i olduğu, Hitler’in yaptığından hiç farkı olmayan bir soykırımın peşinde olduğu hiç umurlarında değil yani. Onlar iyi bir şey yaptıklarını zannediyorlar, ama bu akıl tutulması dediğimiz şey…

SUNUCU- Bir şuursuzluk diyorsunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Akıl tutulması dediğimiz şey, yani hatırlayın Nürnberg’de Hitler konuşma yaptığı zaman yüz binlerin Hitler’i nasıl alkışladığını, nasıl cesaretlendirdiğini. Bu alkışlarla ona “sen doğru yoldasın” diye bir cesaret verdiğini tarih yazdı. Bunu da en çok Amerikalılar kendi çocuklarına öğrettiler. Şimdi aynı türden…

SUNUCU- “Doğru yoldasın” mesajı vermiş oldular diyorsunuz Netanyahu’ya Amerikan Kongre üyeleri.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi siz kendi siyasal sisteminizde siyasal söylemi, siyonizmi kayıtsız şartsız desteklemeye solda veya sağda olsun indirgediğiniz zaman sonuç bu oluyor. Adam iktidara gelmek için, seçilmek için ve iktidarda kalmak için siyonist olmak zorunda.

SUNUCU- Siyonizmi siz nasıl tarif ediyorsunuz, siyonistler, siyonizm? Bu İsrail’in yayılmacı anlayışını temsil eden bir ideoloji herhalde değil mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii, bölgede İsrail’in kendi tırnak içinde “devlet”ini kurma adına başkasının topraklarını çalarak yayılması ve yayılmacılık projesinin adıdır bizim karşı olduğumuz siyonizm.

SUNUCU- Peki, şimdi şu soruyu sormak istiyorum bugün haberlere de yansıdı, Mahmut Abbas Ankara’ya davet edildi ve 14 Ağustos’ta Ankara’ya gelecek. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir konuşma yapması bekleniyor. Buna dönük nasıl bir hazırlık, yani fikir olarak bunun arka planında nasıl bir fikir var, nasıl bir konuşma olacak, nasıl bir hazırlık içerisindesiniz? Herhalde şimdiden 15 gün sonrasına dönük önem atfettiğiniz bir program olacak bu.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet, biliyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosu çok istisnai bir yer. Meclisimiz Gazi Meclis’tir, iki defa gazi olmuştur, bu Gazi Meclis kendi çatısı altında herkesi misafir edip konuşturmaz. Önemli gördüğü, tarihsel öneme haiz konukları ve olayları gündeme taşır. Burada da Filistin’in şu andaki Devlet Başkanı olan Sayın Mahmut Abbas’ı Genel Kurul’a konuşma yapmak üzere davet ederek Yüce Meclisimiz önemli bir ilke imza atmıştır. Filistin meselesinin mümkün olan en yüksek ağızdan bütün dünyaya Yüce Meclisimizin çatısı altından ilan edilmesi önemli. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konudaki inisiyatifi gerçekten çok kıymetlidir, çok değerlidir, Cumhurbaşkanımız da bunu desteklemekte, Cumhurbaşkanımız da Sayın Abbas geldiği zaman kendisini misafir edecek, sonuçta Filistin Devleti’nin Başkanı. Nasıl Netanyahu gitti Amerikan Senatosu’nda konuştu, Filistin Devleti’nin temsilcisi de Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında hem Türk milletine, hem de bütün insanlığa hitap etmesi bence sembolik olarak fevkalade büyük önem taşımakta.

SUNUCU- Evet, bir nevi Türkiye de Filistin davasına verdiği desteği teyit etmiş olacak herhalde bu şekilde.

Şimdi efendim ben şu soruyu da size sormak istiyorum bütün bu konular üzerine: Artan çatışmalar, Orta Doğu’da tırmanan gerilimler, yukarıda
Rusya-Ukrayna Savaşı, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali. Tam bir ateş çemberinin ortasındayız aslında biz bir bakıma Türkiye olarak. Siz kendi dış politika perspektifiniz bakımından bütün bu olup bitenleri nasıl okuyorsunuz, nerede nasıl bir pozisyon alıyorsunuz bütün bu olup bitenler karşısında? Türkiye adına, Türkiye’nin dış politikası anlamında bunu soruyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bildiğiniz gibi içinde bulunduğumuz coğrafyadaki güç mücadelesi yüzyıllardır devam ediyor. Soğuk Savaş döneminde göreceli bir duraksama oldu, savaş farklı boyutta devam etti, açıkçası Türkiye çok fazla işin içinde değilmiş gibi göründü, ama onun dışındaki süreçlerin hepsinde bölgemizde esasen kuzeyimiz güneyimiz, doğumuz batımız bir mücadele alanı.

Bu coğrafya içerisinde birkaç tane önemli adım atıldı özellikle son 22 yılda. Cumhurbaşkanımızın, AK Parti hükümetlerinin iktidara geldikten sonra Türkiye’yi bir istikrar adası haline getirmesi fevkalade önemliydi. Çünkü barışa yönelik söylediğimiz her sözün arkasına kendi istikrarımızı ve duruşumuzu, kalkınmamızı, adaletimizi, vatandaşa götürdüğümüz hizmeti örnek göstererek gittik, bakın bu coğrafyada başka türlü yaşamanın yolları da var diye.

Coğrafyada uğraştığımız iki grup devlet veya millet var diyelim. Birincisi, bu coğrafyaya ait olanlar. İkincisi, coğrafyanın dışarısından gelip hegemonik olarak projeye müdahale edenler. Bu tarihsel olarak hep böyle olmuştur, ama Türkiye’nin son 20 yılda geliştirdiği kapasite, bağımsız duruş ve bölgeye yönelik yapıcı politikaları Cumhurbaşkanımızın liderliğinde başka bir duruşu, başka bir sesi getirdi. Burada gerek hegemonlara karşı, gerek bölge milletlerine karşı bizim çok olumlu, yankı bulucu mesajlarımız var.

Şimdi biz bölgemizdeki krizleri, bir defa çok katmanlı krizler, çok karmaşık krizler, bunları çok yakından takip edip anlamak gerekiyor. Bunları takip edip anlarken hemen reaksiyon göstermeniz gerekiyor, aktörlerle ilişkilerinizi ona göre kurmanız lazım, güç hesabınızı ona göre yapmanız lazım. O kadar fazla değişken var ki bunları sürekli göz önünde tutup ona göre politika geliştirmek lazım.

Cumhurbaşkanımızın bu dinamik ve çabuk karar verici, karar verdi mi arkasına da irade koyucu aslında, yaklaşımı dış politikada bizim işimizi oldukça rahatlatan bir liderlik tarzı. Bu fevkalade önemli özellikle Türkiye gibi bir ortamda, çünkü çok çabuk manevra yapmanız lazım, çok fazla kriz var, ben hep şey diyorum Dışişleri Bakanlığında ne yapıyorsunuz diye sordukları zaman, diyorum ki, uluslararası sularda seyreden devasa bir gemiyiz, bir buz dağına çarpmadan gemiyi menzile götürmemiz gerekiyor. Burada bizim Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürüttüğümüz dış politika gerçekten yapıcı, ilkelerine ve taahhütlerine sadık bir şekilde hayata geçen bir dış politika. Bunu yaptığınız zaman, bütün etraftaki dost ve düşmanın sizin ne olduğunuzu gördüğü zaman, sakladığınız bir şey yok, ona daha kolay karar veriyorsunuz.

SUNUCU- Böyle de olabilir dediniz biraz önce, yani etrafa, bütün bu bölgede gerilime yönelmeden, ihtilafları arttırmadan dostlukları arttırarak bunu yapabiliriz anlamına gelen bir yaklaşım mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet, ama orada şuna dikkat etmek lazım Mehmet Bey, biz arkadaşlarla konuşurken de hep söylediğimiz bir şey var. Kapasiteniz yoksa, kabiliyetiniz yoksa, ev ödevinizi yapmamışsanız daha doğrusu, savaşlarda yenilirsiniz, barışlardaki iş birliğinde de sömürülürsünüz. Bu kaçınılmaz bir sistemik olgu.

SUNUCU- Çok önemli bir cümle kurdunuz, evet

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani savaş yok diye daha iyi durumda olmuyorsunuz, her zaman için kabiliyetinizin, kapasitenizin çok yüksek olması lazım. Bunu yaptığınız zaman barış zamanlarında geliştirdiğiniz iş birlikleriniz sizin için de daha adil olur, eğer niyetiniz ve erdeminiz iyiyse karşıdakiler için de daha adil olur. Zaten bu türden ülkeler bulundukları bölgede düzen kurucu, bölgeye istikrar getirici rol oynarlar. Son yıllarda bakın, Türkiye Cumhuriyeti’nin istikrar adası olmasından hareketle neden milyonlarca insan bizim ülkemize geliyor göçmen olarak, sığınmacı olarak? Gidecekleri başka yer yok, bölgesinde Türkiye gerçekten istikrar adası olduğu için.

Ama biz şu anda şunu önceliyoruz: Sadece Türkiye’yi değil bölgemizi de bir istikrar adasına çevirmenin yollarını arıyoruz. Bunun için ekonomik düzen kuruculuk, ekonomik iş birliği çok önemli, yani komşularımızla ekonomik iş birliğini geliştirmeyi önemsiyoruz.

Ayrıca, komşularımızdaki istikrarsızlık oluşturucu konulara bizden eğer bir destek istenirse, başta terörle mücadele olmak üzere onu her zaman vermeye hazır olduğumuzu söylüyoruz.

Bir de, bizim bölgemizin bir kronik sorunu var, özellikle Soğuk Savaş döneminden sonra bölgedeki devletler ne birbirlerine çok fazla güveniyorlar, ne de dışarıdaki hegemonun tasallutundan beri olabiliyorlar. Bunu kökten çözmenin yolu, açıkçası bir güvenlik platformu, bir güvenlik paktı oluşturmak. Aslında bölge ülkeleri kendi güvenliklerini kendilerinin sağlayacağı, birbirlerine tamamıyla güvenebilecekleri bir bölge güvenlik paktı, platformu oluşturdukları zaman ne dışarıdan gereksiz müdahalelere açık hâle gelirler, ne de birbirlerine karşı istikrarsızlık üretirler. Şu anda Cumhurbaşkanımızın da üzerinde zihninin yoğunlaştığı, bizim de o konuda beraber çalıştığımız bir alan da bu açıkçası.

SUNUCU- Irak’ta bunun bir örneğini gördük, görüyoruz herhalde değil mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bu büyük bir perspektif, bunun altında parça parça atmanız gereken çok şeyler var, bu hemen olabilecek bir konu değil, bazı ülkelerle daha kolay olur, bazı ülkelerin daha büyük problemleri var, yani bizden bağımsız problemleri var, kendi sıkıntıları var. Ama günün sonunda buna hazır olmak, buna öncelik etmek, böyle bir projenin ihtiyaç olduğunu muhataplara anlatmak önemli bir şey, bunu çok kıymetli buluyorum. Yani bölgede sadece sorunları gören, tarif eden bir ülke olarak kalmak istemiyoruz, onlara gerçekten sahici, uygulanabilir çözümler getirmeyi de önemsiyoruz doğrusu.

SUNUCU- Son bir soru sormak istiyorum efendim, aslında biraz önce bir ölçüde girdiniz ama yine Filistin konusuyla ilgili bir soru sorup cevabınızı alıp o şekilde tamamlamak istiyorum.

Bu mesele çözülemediği için, kalıcı bir çözüm bulunamadığı için çok kan kaybetti bu bölge. Sizce İsrailliler de dahil olmak üzere Filistin’de, bu bölgede yaşayan herkesin güven ve huzur içerisinde yaşayabilmesi için ne yapmak gerekiyor, bunun yolu nedir? Kalıcı bir çözüm perspektifi nedir bu bölge için?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Birincisi, uluslararası toplumun bölgedeki Filistin meselesinin ne olduğunu birkaç cümleyle basit bir şekilde anlaması gerekiyor. Onu biz onlar için basitleştiriyoruz, anlatıyoruz, diyoruz ki, bir, İsrail’i şunu demeye davet edeceksiniz: Ben 1967 sınırları içerisinde uluslararası sistem tarafından alınmış kararlarla bana verilmiş toprakların içerisinde kalmaya razıyım. Kaldı ki Mehmet Bey, bu topraklar da aslında başkasının, Filistinlilerin çalınmış topraklarıydı Osmanlı’dan sonra, ama Filistinliler alicenaplık yaptılar tamam dediler: 67, 67… Ondan sonrası kabul edildi. 67 sınırları içerisinde kalmak konusunda bir problem yok, başkasının toprağında gözüm yok. Bu mesele İsrail, yani Batı tarafından bu şekilde anlaşılmadığı sürece İsrail’in onlara anlattığı gibi, İsrail’in güvenliği olarak anlatıldığı sürece çözülmesi zor, ilk önce bunun yapılması lazım.

SUNUCU- Uluslararası hukuk da işgal diyor zaten, BM kararları 67 sonrasına.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- İşgal diyor, Uluslararası Adalet Divanı aynısını söylüyor, fakat Batı resmi tersten okuduğu için bir de maliyet ödemiyorlar Mehmet Bey, maliyet önemli. Bölgedeki ülkelerin içerisinde bulunduğu çaresizlik, zayıflık yani onları asla suçlamak söz konusu olamaz. Geçmiş dönemlerde 67’de, 73’te bölge ülkeleri ellerinden gelenleri yaptılar, ama sonuç ortada bugün itibariyle. Filistin-İsrail meselesi Soğuk Savaş döneminde belli kampların Doğu-Batı paktının bir şeyi de oldu, kafa kafaya geldiği bir yer de oldu, ama bugün 2024’te çok daha yeni bir şekle bürünmüş durumda. İki devletli çözümü önceleyen bir yaklaşım olması lazım.

Bu son bir yılın bir faydası oldu özellikle Türkiye ve Türkiye’ye destek veren diğer ülkelerin yoğun gayretiyle, o da şu: İki devletli çözüm rafa kaldırılmıştı, şu anda iki devletli çözüm tek yol olarak aslında bütün ülkeler tarafından kabul ediliyor, 150’ye yakın ülkenin kabul ettiği bir çözüm. Ve en önemlisi de Oslo Sürecinden bağımsız olarak ülkeler diyorlar ki, iki devletli çözüm herhangi bir barış sürecinin sonunda ulaşılacak bir çözüm değil, baştan bunun bu şekilde olması gerekiyor, yani devletleri verelim taraflara, ondan sonra özellikle Filistin tarafı da gereğini daha sonra yaparız diyorlar. Bence bunu anlatabildiğimiz ölçüde, dostlarımızı yanımızda bu şekilde toplayıp mücadele ettiğimiz sürece bir noktaya gideceğiz. Ümitsizlik yok, yani biz de aynı şekilde ümitvarız, biz de davamıza inanıyoruz, biz de çok şükür iman sahibiyiz, onda bir sıkıntımız yok, her türlü mücadeleyi vereceğiz. Tarih sürekli bu türden sıkıntıların çok ileri boyutlarda yaşandığı anlara şahit olmuştur. Milletimiz hiç endişe etmesin…

SUNUCU- Ümitsizliğe kapılmasın diyorsunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Asla, asla. Biliyorsunuz Cumhurbaşkanımız bu konuda çok dirayetli bir lider, bütün arkadaşlarımız, kurumlarımız fevkalade hassaslar, son derece ileri görüşlü, aklıselime dayalı stratejik davranan bir devlet aklımız var. Ortaklarımızla, dostlarımızla, sınırlarımızın, coğrafyamızın ötesindeki müttefiklerimizle fevkalade iyi ilişkiler içerisinde sorunu olabildiğince stratejik olarak yürütmenin gayreti içerisindeyiz. Bu ne ilk savaştır, ne son savaştır, ama bir şey önemli, biz her zaman için az önce de söyledim, her türlü mücadeleye hazır olacak bir kabiliyeti ve kapasiteyi geliştirmek zorundayız. Zaman zaman arkadaşlar soruyorlar böyle, ya ne yapacağız Filistin meselesinde diye, ben de diyorum ki, gidin teorik fizikte doktora yapın diyorum.

SUNUCU- Niçin?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi kafaları şaşırıyor o metaforik bir açıklama aslında, yani konunun başladığı yer burası. Güçsüz olduğunuz zaman, kabiliyetiniz olmadığı zaman, yeteri miktarda caydırıcılık üretmediğiniz zaman, toprağınıza da çalarlar, rejiminize de müdahale ederler, madeninizi de alırlar, size karşı bölücü unsurları da desteklerler, ama siz yeteri kadar caydırıcılık ürettiğiniz zaman ve bir de haklı bir davaya ve duruşa sahip olduğunuz zaman insani değerler çerçevesinde, bir sorun olmaz, bizim yapmaya çalıştığımız bu.

Dolayısıyla, biz son 22 yıldır yaptığımız gibi kabiliyetlerimiz ve kapasitelerimizi artırmaya, bunu müttefiklerimizle paylaşmaya, beraber geliştirmeye devam edeceğiz Mehmet Bey.

SUNUCU- Çok teşekkür ediyorum efendim bize vakit ayırdığınız için bu yoğun programınız içerisinde, sağ olunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Ben teşekkür ediyorum. Ben tekrar sizin vesilenizle Şehit İsmail Haniye’ye Allah’tan rahmet diliyorum, Allah mekânını cennet eylesin. Ailesine başsağlığı diliyorum, Filistin ulusuna başsağlığı diliyorum, İslam âlemine başsağlığı diliyorum ve onun katledilmesiyle barışı da katlettiklerini unutmasınlar bu mesajın da altını özellikle çiziyorum.

SUNUCU- Çok teşekkürler efendim, sağ olunuz.

Efendim izlediniz Kanal 7 ve Ülke TV ortak yayınında Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan sorularımızı cevapladı. Biz de İsmail Haniye’ye Allah’tan rahmet diliyoruz, şehadetinin kabul olmasını diliyoruz. Ailesine, yakınlarına, Filistin halkına taziye dileklerimizi iletmek istiyoruz. Bizi izlediğiniz için hepinize çok teşekkür ediyorum.

Başka bir programda yeniden görüşmek ümidiyle iyi akşamlar, hoşça kalın.

* Interpress deşifresidir.