SUNUCU- Ankara’dan hepinize iyi akşamlar diliyorum efendim. Başkent Kulisi
özel yayınına hoş geldiniz. Başkent Kulisi özel yayınında,
Kanal 7 ve Ülke TV ortak yayınında Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan
konuğum olacak.
Biz bugün aslında Sayın Bakan’la Türkiye’nin dış politikasını ilgilendiren
pek çok alanda çok konu çeşitliliği olan bir program planlamıştık, ancak bu
sabah Tahran’dan gelen çok üzüntü verici bir haber var ve bu haber
nedeniyle akışımızı değiştirdik ve programımızın ağırlıklı bir bölümünü
buna ayıracağız. İsmail Haniye Filistin davasının, Filistin direnişinin
efsane isimlerinden bir tanesi, Hamas Siyasi Büro Başkanı, ne yazık ki dün
gece Tahran’da uğradığı suikast nedeniyle vefat etti, hayatını kaybetti.
Tabii ki bu, bölgemizi çok yakından alakadar eden bir gelişme ve Sayın
Bakan’a özellikle bu gelişmeyle ilgili sorularımı başlatacağım.
Öncelikle efendim hoş geldiniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Teşekkür ediyorum.
SUNUCU- Çok yoğun programınız arasında bize vakit ayırdığınız için de çok
teşekkür ediyorum.
Bu haberi siz nasıl aldınız, nasıl öğrendiniz? Siz de dün Tahran’daydınız,
orada Cumhurbaşkanının göreve başlama törenine katıldınız. Öğrenince
içinizden hangi duygular geçti?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Dün Tahran’a Cumhurbaşkanımızı temsilen,
İran’ın seçilmiş Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın yemin törenine gittik,
göreve başlama törenine, orada tabii bölgeden özellikle çok fazla misafir
vardı çeşitli düzeylerde ve biz de ülkemizi temsil ediyorduk. Gelenlerin
birçoğuyla da tanışıyorduk. Orada öğleden sonra
dört, dört buçuk civarıydı herhalde Türkiye saatiyle, kendisiyle bu yemin
töreni esnasında karşılaştık, zaten uzun yıllardır dost olduğumuz için
merhabalaştık, nasılsın, ne yapıyorsun, ne ediyorsun? Yanımda hatta Pakistan
Dışişleri Bakanı arkadaşımız vardı, kendisiyle tanışmıyor, beraber onları
tanıştırdım. Sonra görüşürüz diyerek ayrıldık.
Daha sonra, yemin töreninden sonra görüşmelerim oldu, gerek gelen bazı
misafirlerle, daha sonra bazı İranlı yetkililerle görüşmelerim oldu. Son
görüşmemden çıkarken gece 11 civarı vesaire, o da oraya giriyordu, o esnada
tekrar bir…
SUNUCU- Bir görüntü var, arkadaşlar bir getirebilir mi acaba? Kastettiğiniz
o son görüntü, son buluşmanız, temasınız da oldu sanıyorum.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bu Meclis’te.
SUNUCU- Bu da erken saatlerde.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bu erken saatlerde, yanılmıyorsam öğleden
sonra saat dört, dört buçuk gibi Meclis’te.
SUNUCU- Ne konuştuğunuzu öğrenebilir miyiz bir mahsuru yoksa?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Burada, nasılsın, selamlaşma, ondan sonra
Pakistanlı arkadaşımı tanıştırdım Dışişleri Bakanı Muhammed İshak Dar’ı,
daha sonra yanımızda Birleşik Arap Emirlikleri’nden Dışişleri Bakanı
arkadaşımız vardı, o da sohbete dahil oldu. Öyle bir sohbetimiz oldu dostça,
selamlaştık yani.
SUNUCU- 23’ten sonra siz…
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Sonra ben çıktım kendi görüşmemden, o aynı
yerde görüşmeye girdi. Türkiye’ye geldim, eve geldiğimde yaklaşık 3
civarıydı, daha sonra saat beş, beş çeyrekte bir telefon aldım
arkadaşlarımdan, böyle bir haberi ilettiler.
SUNUCU- Daha ajanslara da yansımamıştı, sanıyorum saat 7’de haber
ajanslarına yansıdı, o şekilde haberdar oldunuz.
Ne düşündünüz, ne hissettiniz, ne tür duygular geçti içinizden bu haberi
alınca?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- İnsan olarak kendisi çok takdir ettiğim, çok
beğendiğim biriydi, uzun yıllara dayanan dostluğumuz vardı, Filistin davası
için çok önemli bir insandı, kardeşimizdi. Dün de aslında Allah’ın hikmeti,
içimde bir düşünce de oluşmuştu, yani gerçekten şehitliği arayan, özleyen
insanlar bunlar, şehitlik buna ne kadar çok yakışır diye de hep böyle
geçirdiğim bir şahıstı. Onun arayışında olan insanlar, inanmış insanlar,
adanmış insanlar. O haberi alınca biraz karışık duygular, tabii bir taraftan
kendisini bir davaya adamış ve bir neticeye doğru gitmeye çalışan ve
şehadetin en yüksek mertebe olduğunu en küçük zerrelerinde hisseden bir
insanın nihayet kendi en büyük hedefine ulaştığını görmüş olmak, benim
kardeşim ve arkadaşımı, bu insana bir mutluluk veriyor açıkçası, ama diğer
taraftan da geride kalan bizler için büyük bir üzüntü kaynağı tabii, yani
karışık bir durum.
SUNUCU- Allah’tan rahmet diliyoruz biz de.
Bir görüntü vardı, ben onu arkadaşlardan bir ekrana getirmelerini
istiyorum. Kendisinden önce ailesinin fertlerinin çoğunu kaybetmiş bir isim
aynı zamanda, kız kardeşini kaybetti bir saldırıda, 3 çocuğunu, 4 torununu
kaybetti, inanılmaz bir metanet görüntüsü aslında. Ben onu izleyicilerimize
de hatırlatmak istiyorum müsaadeniz olursa, getirelim onu arkadaşlar.
(VTR Gösterildi)
SUNUCU- Herhalde sözünü ettiğiniz o duygu iklimi biraz bu görüntü de izah
ediyor değil mi? Büyük bir metanetle karşılıyor, en yakınları orada
saldırıda hayatını kaybetmiş ve bu şekilde bir metanetle karşıladığını
görüyoruz.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Dediğim gibi İsmail Haniye gerçek manada
Kur’an’ın tabiriyle gayba iman etmiş olanlardan, yakini çok yüksek olan bir
insandı, dolayısıyla 60’a yakın akrabası, çocukları da dahil olmak üzere,
torunları da dahil olmak üzere, kardeşleri vefat etmesine rağmen, şehit
edilmesine rağmen hiçbir şekilde metanetini, duruşunu bozmayan bir insandı.
Ben taziyeye gittim ilk, ekranda gösterdiğiniz oğullarının şahadet
haberlerini aldıktan sonra, orada da gerçekten metaneti çok sağlamdı.
Sonra, sonraki görüşmelerimin birinde, hatta görüşme esnasında bir kağıt
getirdiler içeriye, Doha’daydı, gene akrabalarından birkaçı şehit
edilmişti, “innâ lillâhi ve innâ ileyhi raciun” dedi, duasını etti ve
sohbetimize, konuşmamıza, çünkü konuştuğumuz mesele Filistin’le ilgili bir
konuydu, ona devam etti.
Şunu anlatmak istiyorum: Kendisine vaat edilen gayba o derece inanan,
şehadete, ahirete son derece inanan bir insan iki dünya arasında bir
kesiklik görmediği için, ölüm onun için çok fazla acı verici bir şey
olmuyor, hele böylesine önemli bir dava uğruna bu canlar verildiği zaman.
Ama sonuçta, neticede insanız, geride kalanları, bizleri bu etkiliyor
tabii.
SUNUCU- Sizin daha önceki görevlerinizde de görüşmeler yaptığınız, yakın
diyalog içinde olduğunuz Dışişleri Bakanıyken de, önceki dönemde de yine
aynı şekilde yakinen aslında tanıdığınız birisi. Biraz daha böyle mutedil,
mülayim, yumuşak huylu, değil mi, özellikleri de dışa yansıdığı kadarıyla?
Ama doğrusu ben bu yönünü de sizden dinlemek isterim ona dair. Tanıdığınız
İsmail Haniye nasıl bir insandı? Mesela bu süreçte ateşkes görüşmeleri
yapılıyor, nasıl bir duruş sergiliyordu bu süreç içerisinde? Önceki yıllar,
bugün, bu anlamda ne tür izlenim ve gözleme sahipsiniz?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi biliyorsunuz şöyle bir yakın geçmişe
gidecek olursak, 2006’da Filistin’de yapılan seçimlerden sonra İsmail
Haniye bir çoğunlukla… Hatta Başbakan da oldu, daha sonra hükümet bölününce
Gazze kısmında kaldı. Filistin Parlamentosu’nda meşru temsili olan, bir
dönem de Başbakanlık yapmış bir şahıs olarak, o dönem hükümetimiz,
Cumhurbaşkanımız bu konularda çok hassas, Başbakandı, yani Hamas’la
ilişkilerin Filistin’in bir meşru partisi olarak devam ettirilmesi
konusunda büyük bir hassasiyeti vardı, çünkü Gazze ve Ramallah bölünmüştü,
Ramallah’la ilişkilerimiz fevkalade iyi, ama Gazze’ye de kayıtsız kalma
şansımız yok, Gazze’de de Hamas var, onun seçilmiş lideri İsmail Haniye
var. Ondan sonra görüşmelerimiz başladı.
Tabii o dönem İsmail Haniye, Harekette Gazze’de seçilmiş bir yetkiliydi,
Hareketin Siyasi Büro Başkanıysa Halit Meşal’di o dönem, bizim ilk
görüşmelere başladığımız dönem Halit Meşal’le oldu. 2017’ye kadar Halit
Meşal’le çok yakın çalıştık, 2017’den sonra İsmail Haniye Başkan seçilince
onunla görüşmeye başladık, çalışmaya başladık. Özellikle Filistin meselesi,
Filistin meselesinin barışçıl çözümü, bu yolda yapılacaklar. O esnada iki
büyük savaş çıktı, şimdikine kıyasla tabii daha küçük savaşlar, 2008’i
2009’a bağlayan zaman diliminde bir savaş oldu, Birinci Gazze Savaşı, daha
sonra 2013-2014’te olan çatışmalar, o dönem yine biz arabuluculuk…
SUNUCU- Bu dördüncü oluyor sanıyorum değil mi, toplu katliamların olduğu?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet, her birinde de ve arada da tabii çok
fazla temasımız oldu, önceki görevlerimde ve bu görevlerimde. Benim
tanıdığım İsmail Haniye gerçekten kendi dava şuuru çok yüksek, kendi
yaptığı taşıdığı emanetin fevkalade bilincinde olan bir insandı. Bunu hiçbir
şeye değişmeyen, hiçbir şekilde bir dünya menfaatinin peşinde olmayan bir
insandı, mütevazı bir insandı açıkçası. Az önce de söyledim, şehadeti çok
büyük mutlulukla karşılayan, arzulayacak derecede iman etmiş, ihlası ve
takvası fevkalade yüksek biriydi. Yani, mümin şahsiyet olarak benim çok
ender rastladığım insanlardan biriydi, gerçekten tanımaktan da, beraber
çalışmaktan da büyük bahtiyarlık duyduğum, kendimi gerçekten o noktada
ayrıcalıklı hissettiğim bir şahsiyetti.
Çalışmaya gelince, kendisi liderlik özellikleri itibarıyla gerçekten
mutedil, yumuşak bir insan, ama konulara odaklanabilen, bunu hiç
kaybetmeyen bir insandı. Biz çok çetrefilli konular, çok çetrefilli metinler
üzerinde, yani günlerce, haftalarca tartıştığımız oldu, ama hiçbir zaman
için odağı kaybetmeyen, duygusallığa kapılmayan bir insandı. Ve Filistin’in
menfaati için her türlü fedakârlığı da yapmaya hazır biriydi, yani bu
siyasi fedakarlık olur, kendi…
SUNUCU- Hayatıyla zaten onu yaptı.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Ailesiyle ortaya koydu.
Çok büyük, hem şahsiyet olarak büyük bir örnekti, hem de liderlik ettiği
kurumu gerçekten bir yere taşımaya çalışan bir insandı. Hiçbir zaman için
karamsarlığa düşmezdi, yani ben çok zor durumda oldukları anları da
biliyorum, ama her zaman için umudu yüksekte tutan, koruyan…
SUNUCU- Dirayetli biriydi.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Dirayetliydi. Yani o Hareketin şartları öyle
ki Mehmet Bey, Hareketin zaten o mevkiine gelmiş olan insanlar, diğer
arkadaşları da tanıyorum ben, her biri hemen hemen aynı özellikleri çeşitli
şekilde bünyesinde barındıran arkadaşlar. Halit Meşal görevine seçildi yani
o da aynı şekilde farklı dozajlarda aynı özellikleri taşıyan birisi. Ama
İsmail Haniye gerçekten kendisine baktığınız zaman Allah’ı hatırladığınız
birisiydi. Yani o derece yakınındayken bunu hissettiğiniz bir insandı.
Allah şehadetini mübarek eylesin.
SUNUCU- Amin.
Siz başından itibaren Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı olarak çeşitli
yetkili isimler, başta Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, Gazze’deki
bu ateşin bölgeyi etkileyebileceğine, yayılım gösterebileceğine dair
açıklamalar yapıyorsunuz, uyarılarda bulunuyorsunuz. Bu suikastın muhtemel
etkilerini nasıl değerlendirirsiniz?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Biz olay ilk başladığından itibaren son
derece soğukkanlı ve profesyonel bir şekilde sadece bu çatışmayı değil,
dünyadaki bütün savaşları, çatışmaları, özellikle bölgemizde olanları
yakından takip eden, zaman zaman müdahil olan bir ülke olarak olayın nereye
gideceğini gördük, uyarılarımızı hep ona göre hep yaptık, dedik ki bu
burada kalmaz, bu yaygınlaşır, bunun önüne geçmek gerekiyor. Tabii burada
İsrail’i destekleyen unsurların belli çaresizlikleri var. Namütenahi,
sonsuz destek veren bu devletler bir bakıma uzun yıllardır maruz kaldıkları
şartlandırma gereği siyonizmi destekleme konusunda bir şartlandırmaya gitmiş
durumdalar. Kendi siyasi tabanları, kendi siyasal sistemleri böyle kendi
kendini üreten bir duruma gelmiş İsrail’i destekleme konusunda, orası başka
mekanizma.
Bunun çok ciddi bir sonuca yol açacağını biz baştan beri söylüyorduk. Onun
için diplomatik ne yöntem bulunursa onun kullanılması konusunda
hassasiyetlerimizi ilettik. İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Ligi oturduk
Ortak Temas Grubu kurduk. Söylemi iki devletli çözüm üzerinden başlattık.
Dedik, yani bir, iki, üçüncü Gazze Savaşı var, eğer iki devletli çözüme
gitmezsek daha sonraki savaşlara harız olmamız lazım. Bu savaş burada
kalmaz, bölgede yaygınlaşır, derinleşir, başka formlara gider ve bunun
nasıl olacağını hiçbirimiz göremeyiz. Dolayısıyla, dünyanın maslahatı için
de, bölgemiz için de bu savaşın bir an önce durması gerekiyor. Bu konuda
gerçekten, yani aslında işgal altında olan, mücadeleyi veren hareket Hamas
olmasına rağmen, söz konusu bütün insanlığın, bölgenin istikrarını
gerektiren bir barış meselesi olduğunda, yani ben şahidim, uğraşan diğer
arkadaşlar da şahit, gereğince fedakârlık yaptılar. Kendileri için çok zor
olan birtakım maddelere de barış için evet dediler.
Yoksa onlar şunu hep görüyorlar: Özellikle direniş kadrolarının çok fazla
savaşmaktan şikayeti yok, ama tabii acı çeken sivillerin, yerlerinden
edilmiş milyonların, aç ve susuz kalmış insanların ayrı bir gözetilmesi,
katledilen kadın ve çocukların içinde bulunduğu durum onları fevkalade
rahatsız ediyordu ve ben bunu her baktığımda da görüyordum. Savaşmak onları
hiçbir zaman için yormuyordu, şehit olmak da yormuyordu, ama sivillerin
ayrım gözetilmeksizin…
SUNUCU- Onların çektiği ıstırap kendi içlerinde yaşıyorlardı.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Onu görüyorsunuz. Dolayısıyla, bu
yaygınlaşmanın özellikle bu son suikastle beraber alacağı şekil bölgemiz
için endişemizi çok daha artırmış durumda. İsrail’de bu sözleri dinleyen
yok, kulaklarını kapatmışlar, uluslararası sistem İsrail’e bir şey
söylemekten aciz bir durumda. Ne zaman uluslararası sistem bir duvara
toslar, büyük bir krizi yaşar, ondan sonra İsrail’le geliştirdiği bu türden
bir ilişkiyi gözden geçirir. Onun dışında bunu tekrar önleyici bir adım
atılmasını ben şu anda pek mümkün görmüyorum açıkçası.
SUNUCU- Son dönemde zaten gördüğümüz ateşkese yanaşan taraf Hamas, bir
şekilde bunu bozan taraf İsrail oldu.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Aynen.
SUNUCU- Ben şeyi hatırlıyorum mesela Joe Biden, Ramazan ayına 15 gün kala
elinde dondurmayla önümüzdeki hafta Ramazan öncesi bir ateşkes olacak diye
açıklama yapmıştı. En son yine bir ABD-İsrail ortak teklifi olarak bir
ateşkes gündeme gelmişti, ama Hamas da değil mi birkaç kere tamam dedi,
sonra İsrail saldırılarla bozdu herhalde o süreci?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Hamas’ın bu yönde yaptığı uyumlu çalışmayı,
ki bizim tavsiyelerimiz burada çok önemli, Türkiye, başta Cumhurbaşkanımız
olmak üzere, işte ben, İbrahim Bey, bizim arkadaşlar, MİT’teki arkadaşlar
gerçekten çok büyük mesai harcandı bu konuda. Katar’daki arkadaşların
emeğini göz ardı etmemek lazım, onlar da bu konuda gerçekten bütün yapıcı
enerjilerini kullandılar, tavsiyelerini kullandılar. Dediler ki, ya bu şu
anda İsrail’le Hamas arasında olan savaş bundan daha büyük bir hâle
dönüşmeye başlıyor, yani burada daha sorumlu davranmak lazım ve gerçekten
Hamas liderliği, İsmail Haniye bu konuda sorumluluğu aldılar kendi istişare
mekanizmalarıyla ve bir yapıcı tavra gittiler. İsrail, Netanyahu bunu zaten
kendi siyasi ajandası için kabul etmedi, bunu diğer muhataplarına da bir
zayıflık olarak sundu. Olay ne şekilde evrilir, nasıl evrilir tabii bütün
opsiyonlar şu anda ortada.
SUNUCU- Peki, şimdi bir de bu suikastin Tahran’da olması, İran’da olması
bunun anlamı nedir? Yani daha önce İran’da ve İran dışında çeşitli İran
unsurlarına dönük suikastlar olduğunu biliyoruz. Bu suikastın Tahran’da
olmasının, İran’da olmasının okumasını, değerlendirmesini siz nasıl
yaptınız?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- İsrail devleti adına atılmış son derece
sembolik bir adım, yani verdikleri mesaj sadece Hamas’ı değil, Hamas’ı
askeri olarak destekleyen İran’a yönelik de biz tedbir geliştirebiliriz,
operasyon yapabiliriz, zaten bunu daha önceki operasyonlarında da İran
içinde yaptığı operasyonlarında da göstermişti bunu, şimdi buna bir
yenisini ekledi, bir mesaj verme kendileri açısından. İran’ın ve İran’ın
yanında olan diğer milis grupların cevabı nasıl olur bunu göreceğiz.
SUNUCU- Evet, onlar da çeşitli kademe, en tepeden, hatta Hamaney’in de
açıklamaları oldu, pişman edeceğiz şeklinde birtakım ifadeler.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet.
SUNUCU- O anlamda da bir yayılım tehdidi arttı mı o zaman? Bir İsrail,
İran, İran’a yakın milis güçler, vekil güçler vesaire oraya doğru mu bir
yayılım tehdidi arttı mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi dün bakın üç tane operasyon aynı anda
oldu. Birisi Tahran’ın merkezinde oluyor, birisi Lübnan’da oluyor
Beyrut’ta, yine Hizbullah’ın önemli komutanlarından birisi öldürülüyor.
Diğeri de Haşdi Şabi’nin Irak’taki iki tane üssüne saldırı oluyor. Şimdi
İran için önemli olan üç yerin vurulması, belli düğmelere basılması
manasına geliyor. Yani burada açıkçası savaşın yaygınlaşmasını isteyen
ciddi bir…
SUNUCU- Akıl devrede herhalde.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii yani burada bu okumalara baktığınız
zaman bunu çok rahat görüyorsunuz.
SUNUCU- Evet, peki şimdi sizinle bir yedi ay kadar önce bir grup
gazeteciyle bir araya gelmiştik Dışişleri Bakanlığında bizi ağırlamıştınız.
Orada demiştiniz ki, sonra çok konuştuk, tartıştık bunu yayınlarımızda,
İsrailliler Lübnan’a savaşa girmek için kendilerini zor tutuyorlar. Ocak
ayında, yedi ay önce söylemiştiniz. Şimdi bu gelinen nokta ve bu son
gelişmeler muvacehesinde, özellikle Lübnan’a dönük artan bu tehdit, bu
sözünüzün karşılığı ve tehdit derecesi daha da artmış görünüyor mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Kesinlikle artmış gözüküyor. Şöyle bir
denklem var Mehmet Bey: İsrail toprak çalmaktan vazgeçmeyecek. Kendi
politikaları toprak çalmaya devam edecekleri için, var olan direnişi her
iki taraftan, gerek Lübnan tarafından olsun, gerek Filistin tarafından
olsun onları dünyaya farklı şekilde sunmaya devam edecekler, oradan da
kendilerine yönelik bir direnişin her zaman olacağını ve bu direnişi de
tehdit olarak lanse edecekler.
Yanıldıkları şey şu: Zannediyorlar ki, biz bu tehditleri bitirirsek, yani
Hamas’ı ve Hizbullah’ı ortadan kaldırırsak önümüz açık, hiçbir problem
olmaz. Tam da anlamadıkları şey bu, yani direnişi üreten Hamas veya
Hizbullah değil, direnişi üreten İsrail’in yaptıklarının kendisi. Bugün
Hamas olmaz, yarın başka bir hareket olur, Filistin’de bu devam edecek.
Bölgede İsrail yayılmacılığı devam ettiği sürece burada bir karşı duruş,
bir direniş olacak.
Hatırlayın, 93’e kadar El Fetih’in silahlı direnişi vardı. Daha sonra Yaser
Arafat Oslo’da bu konuyu bir mutabakata bağladı, bir düzene gidildi,
sonuçta hiçbir sözü tutulmayan bir düzene ve 10 sene sonra bakıldı ki
aslında verilen sözlerin hiçbir şeyi yok, aşağılama devam ediyor, işgal
devam ediyor, yok etme devam ediyor.
SUNUCU- Toprak işgali devam ediyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii.
SUNUCU- Siz hırsızlık demiştiniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii hırsızlık.
SUNUCU- Yerleşimci dedikleri şey aslında...
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Hırsızlık yani hırsızlığın adını “settlement”
yerleşimcilik diye koymuşlar. Şimdi bu devam ettiği sürece İsrail’in
kendisini güvende hissetmesi mümkün değil. Dolayısıyla, sürekli bu yaptığı
harekete karşı duran organizasyonlara karşı bir mücadele içerisinde, bir
kavga içerisinde olmak zorunda. Dolayısıyla o dönem de ben söylemiştim
size, Hizbullah’a saldırmak için bahane arıyorlar, başlamışken bunu da
bitirelim diyorlar, çünkü bir savaş moduna gittik hâlihazırda, Netanyahu da
zaten bir şey olacak, günün sonunda görevini tamamlayıp tarihin çöplüğüne
atılacak. Hazır onu çöplüğe atmadan önce Hamas’ı bitirirken Hizbullah’ı da
bir taraftan bitirelim diye İsrail’de bir grup sivilin aklında, altını
çiziyorum, bir güvenlik aklı vardı, güvenlik projesi vardı. Bunu şimdi
uygulamak isteyen güçler var, ona sistem içinde karşı durup belli noktaya
kadar operasyonları getirelim orada duralım diyenler var, yurt dışında
farklı şeyler söyleyenler var. Ama Netanyahu’nun ajandası bizim gördüğümüz
kadarıyla bunu ileriye kadar taşımak.
SUNUCU- Yani Lübnan’a taşımak istiyor öyle mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şu anda Lübnan’a taşımış durumda. Aslında
yaptığı hareketlerin yoğunluğuna, operasyonların yoğunluğuna baktığınız
zaman bu harekât başlamış, ama şu anda ciddi bir mobilizasyon yok. Orada da
şöyle bir duruş var: İsrailliler şu tekniği kullanıyorlar Gazze’de
baktığınız zaman, altyapıyı ve üstyapıyı yok ettiler. Şimdi Lübnan’la da
savaşa girdikleri zaman Hizbullah’la savaşmayacaklar, Lübnanlı normal
sivillerin yaşadığı altyapıyı ve üstyapıyı yok edecekler, yani girdikleri
yer bu. Suriye’de böyle bir şey olsa aynısını oraya yapacaklar. Şimdi bu
türden bir kurala dayanmayan, hiçbir insani değeri gözetmeyen savaş
kültürünüz olduğu zaman zaten şey yapıyorsunuz, başka bir şekilde olaya
yaklaşıyorsunuz. Hizbullah çeşitli değerlendirmeler yapıyor, onların şu
anda ne düşündüğünü açıkçası kestirmek zor, ama ben bölgede bu gidişatın
ciddi bir yaygınlaşma riski taşıdığını, en baştan beri söylüyorduk zaten,
şimdi de ortaya çıkmaya başladı.
SUNUCU- Daha da tehlikeli hâle geldi diyorsunuz.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet.
SUNUCU- Burada İsrail, İsrail’de yaşayanların güvenliğini tesis etmenin
ötesinde yayılmacı bir anlayışla mı bu savaşı sürdürüyor acaba? Suriye,
Lübnan belki devamında başka ülkelere, bölgelere yaymak istiyorsa eğer,
herhalde İsrail’in orada yaşayanların kendi güvenliğini gözetmenin ötesine
geçen birtakım hedefleri var diye düşünüyor insan.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi Mehmet Bey biz uluslararası arenada
şunu söylüyoruz: Ya İsrail’in güvenliği ne olacak diyenlere biz diyoruz ki,
bakın İsrail uluslararası sistemin kendisine verdiği 67 sınırları
içerisinde kalmayı kabul ettiği zaman problem olmaz. Problem, İsrail 67
sınırlarının içerisinde kalmak istemiyor, onun dışına çıkmak istiyor bir.
Çıktığı yer başkasının toprağı, ikincisi başkasının devlet olmasına izin
vermiyor, Filistinlilerin devlet olmasına izin vermiyor. Dolayısıyla, bir
tepkiyle, bir direnişle karşı karşıya kalması kaçınılmaz. Unuttukları başka
bir şey de var, Filistin meselesi, çok anlatmaya çalışıyoruz onlara. Sadece
Filistinlilere ait bir durum değil, İslam dünyasında Filistin meselesi çok
özel yeri olan, yani duyguyu, tarihi, inanışı, kültürü, her şeyi iç içe
geçiren bir konu. İslam coğrafyasına gittiğiniz zaman ister Arap
coğrafyasında, ister Arap olmayan coğrafyalarda Filistin meselesi, Kudüs
meselesi fevkalade önemli bir konudur. İnsanların inanışıyla alakalı bir
konudur, bu herhangi bir siyasi mesele değildir.
SUNUCU- Ben Endonezya’ya gittim mesela, sokakta gördüm onu.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Görmedikleri ve anlamak istemedikleri konu
bu. Neden? “Şu anda yapıyorum.” Neden? “Ben yapabilirim, benim onu yapacak
gücüm var.” Batının, başta Amerika olmak üzere son 300 yıldır ürettiği
teknolojik ve askeri bütün imkânı İsrail’in arkasına koyuyorlar ve İsrail
bu ahlaksızlığı, bu arsızlığı, bu hırsızlığı bölgede sistemik bir şekilde
yapıyor. Uluslararası sistemin tanıdığı 1967 sınırlarına gelse,
Filistinlilere de kendi devletini kurma hakkını tanısa, imkânı verilse
burada böyle bir sorun olmayacak. O zaman kim İsrail’e düşman değil,
anlaşılır. Şimdi insanlar kendi topraklarını korumaya çalışıyorlar, İsrail
düşmanlığı değil bu. İsraillilerin anlaması gereken bu.
Rahmetli şehit edilmeden önceki uzun görüşmelerimizde de hep konuştuğumuz
zaman…
SUNUCU- Haniye’den söz ediyorsunuz.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet, Haniye de kendi arkadaşlarıyla yaptığı
istişareler neticesinde Hamas bunu kaç defa deklare etti, biz 1967
sınırları içerisindeki bir Filistin Devleti’ni istiyoruz diye. Dolayısıyla,
aslında tersinden baktığınız zaman 67 sınırları dışında ne olduğu bizi çok
fazla ilgilendirmiyor, ama biz 67 sınırları içerisinde Başkenti Doğu Kudüs
olan birleşik, bütünleşik, kesintisiz bir Filistin Devleti’nin peşindeyiz,
uluslararası sistemin bize sözünü verdiği, Birleşmiş Miletler kararlarına
bağladığı bir devleti istiyoruz, bunun altını çizdi. İsrail, Hamas’ı nasıl
sürekli tanıttı? Bunlar İsraillileri, Yahudileri yok etme peşinde olan bir
şey. Hamas’ın düşmanı siyonizmdir, İsrail halkı değildir. Ama İsrail halkı,
uyutulduğu için bunu görmüyor tabii ki ve kendi politikacılarının
yaptığının bedelini belki şimdi ödemeyecekler, ama şu anda da zaten büyük
zorluk içerisindeler, korku içerisindeler. Belki yakın gelecekte, orta
vadede daha büyük tehditler, daha büyük sıkıntılar bölgeyi bekliyor olacak.
SUNUCU- Kendi içlerinde de ciddi bir kaynama, korku, endişe var değil mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii ki var, yani şimdi ülkenin geleceğini
kendi siyasi kariyeri için, bir de ülkenin menfaatiymiş gibi bir maske
arkasına saklayarak tehlikeye atan, ipotek altına alan bir akla tabii ki
insanlar tepki gösteriyorlar, ama bu tepki şu anda yeterli değil. Adam hâlâ
orada at koşturmaya devam ediyor.
SUNUCU- Peki efendim, şimdi sizin zikrettiğiniz bu son birkaç gün içindeki
bu tırmanış ve bu suikastler zamanlama bakımından şöyle dikkat çekici oldu,
Netanyahu Amerika’ya gitti, orada Kongre’de defalarca ve coşkulu bir
şekilde ayakta alkışlanan bir konuşma yaptı. Yani bir katil değil de, bir
kahraman gibi orada karşılandı. Sonrasına denk geldi bütün bunlar, acaba
hani oradan aldığı cesaret, oradan aldığı güç, bunda bir etkisi olmuş
mudur? Böyle sırtı sıvazlanarak ülkesine dönmüş bir Netanyahu ve
zamanlaması bakımından dikkat çekici buldunuz mu acaba bu yönüyle de
sorayım ben size?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani şüphesiz, Amerika’dan aldığı destek
Netanyahu’yu her zaman cesaretlendirir. Bu operasyonları yapmada gerçekten
Amerika’dan bir cesaret almaya ihtiyacı var mı, o da ayrı bir soru işareti.
Bence Netanyahu şunun çok iyi farkında: Amerika’yı da Netanyahu rehin almış
durumda. Bugün Lübnan’da savaşa girer, Amerika’nın hiçbir çaresi yok
Netanyahu’nun arkasında savaşa girmek dışında.
SUNUCU- Oraya mı geldi iş gerçekten?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani Netanyahu…
SUNUCU- Yani Amerika, İsrail’in vekili gibi davranıyor bir nevi o zaman.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Çünkü içerideki, Amerika’daki iktidara
gelmeyi, siyonizmi desteklemek üzerinden ürettiğiniz zaman, özellikle
sağcılar için diyorum Cumhuriyetçiler üzerinden, kendinizi ister istemez
böyle bir koşullandırmanın neticesi olarak böyle bir pratik içerisinde
buluyorsunuz. Yani baştan siyasal düşünce olarak, sistem olarak sizin
kendinizi sorgulamanız gerekiyor. Herhangi bir erdemi, kuralı evrensel
olarak işletmeyip çok fundamentalist ve radikal bir şekilde bir düşüncenin,
siyonizmin arkasından gittiğiniz zaman, bunu da dini görüşlere bağlayıp
evangelist tavana, evangelizmi de siyasi harekete dönüştürdüğünüz zaman,
Cumhuriyetçilerin omurgası yaptığınız zaman, karşınıza bugün için işte
Amerikan Senatosu’nda gördüğünüz fotoğraf çıkıyor. Yani neyi alkışladığını
bilmeyen bir yığın insan, Netanyahu’yu alkışlıyor. Alkışladıkları insanın
bu zamanın Hitler’i olduğu, Hitler’in yaptığından hiç farkı olmayan bir
soykırımın peşinde olduğu hiç umurlarında değil yani. Onlar iyi bir şey
yaptıklarını zannediyorlar, ama bu akıl tutulması dediğimiz şey…
SUNUCU- Bir şuursuzluk diyorsunuz.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Akıl tutulması dediğimiz şey, yani hatırlayın
Nürnberg’de Hitler konuşma yaptığı zaman yüz binlerin Hitler’i nasıl
alkışladığını, nasıl cesaretlendirdiğini. Bu alkışlarla ona “sen doğru
yoldasın” diye bir cesaret verdiğini tarih yazdı. Bunu da en çok
Amerikalılar kendi çocuklarına öğrettiler. Şimdi aynı türden…
SUNUCU- “Doğru yoldasın” mesajı vermiş oldular diyorsunuz Netanyahu’ya
Amerikan Kongre üyeleri.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi siz kendi siyasal sisteminizde siyasal
söylemi, siyonizmi kayıtsız şartsız desteklemeye solda veya sağda olsun
indirgediğiniz zaman sonuç bu oluyor. Adam iktidara gelmek için, seçilmek
için ve iktidarda kalmak için siyonist olmak zorunda.
SUNUCU- Siyonizmi siz nasıl tarif ediyorsunuz, siyonistler, siyonizm? Bu
İsrail’in yayılmacı anlayışını temsil eden bir ideoloji herhalde değil mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii, bölgede İsrail’in kendi tırnak içinde
“devlet”ini kurma adına başkasının topraklarını çalarak yayılması ve
yayılmacılık projesinin adıdır bizim karşı olduğumuz siyonizm.
SUNUCU- Peki, şimdi şu soruyu sormak istiyorum bugün haberlere de yansıdı,
Mahmut Abbas Ankara’ya davet edildi ve 14 Ağustos’ta Ankara’ya gelecek.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir konuşma yapması bekleniyor. Buna dönük
nasıl bir hazırlık, yani fikir olarak bunun arka planında nasıl bir fikir
var, nasıl bir konuşma olacak, nasıl bir hazırlık içerisindesiniz? Herhalde
şimdiden 15 gün sonrasına dönük önem atfettiğiniz bir program olacak bu.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet, biliyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti
Parlamentosu çok istisnai bir yer. Meclisimiz Gazi Meclis’tir, iki defa
gazi olmuştur, bu Gazi Meclis kendi çatısı altında herkesi misafir edip
konuşturmaz. Önemli gördüğü, tarihsel öneme haiz konukları ve olayları
gündeme taşır. Burada da Filistin’in şu andaki Devlet Başkanı olan Sayın
Mahmut Abbas’ı Genel Kurul’a konuşma yapmak üzere davet ederek Yüce
Meclisimiz önemli bir ilke imza atmıştır. Filistin meselesinin mümkün olan
en yüksek ağızdan bütün dünyaya Yüce Meclisimizin çatısı altından ilan
edilmesi önemli. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konudaki inisiyatifi
gerçekten çok kıymetlidir, çok değerlidir, Cumhurbaşkanımız da bunu
desteklemekte, Cumhurbaşkanımız da Sayın Abbas geldiği zaman kendisini
misafir edecek, sonuçta Filistin Devleti’nin Başkanı. Nasıl Netanyahu gitti
Amerikan Senatosu’nda konuştu, Filistin Devleti’nin temsilcisi de Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çatısı altında hem Türk milletine, hem de bütün
insanlığa hitap etmesi bence sembolik olarak fevkalade büyük önem
taşımakta.
SUNUCU- Evet, bir nevi Türkiye de Filistin davasına verdiği desteği teyit
etmiş olacak herhalde bu şekilde.
Şimdi efendim ben şu soruyu da size sormak istiyorum bütün bu konular
üzerine: Artan çatışmalar, Orta Doğu’da tırmanan gerilimler, yukarıda
Rusya-Ukrayna Savaşı, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali. Tam bir ateş çemberinin
ortasındayız aslında biz bir bakıma Türkiye olarak. Siz kendi dış politika
perspektifiniz bakımından bütün bu olup bitenleri nasıl okuyorsunuz, nerede
nasıl bir pozisyon alıyorsunuz bütün bu olup bitenler karşısında? Türkiye
adına, Türkiye’nin dış politikası anlamında bunu soruyorum.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bildiğiniz gibi içinde bulunduğumuz
coğrafyadaki güç mücadelesi yüzyıllardır devam ediyor. Soğuk Savaş
döneminde göreceli bir duraksama oldu, savaş farklı boyutta devam etti,
açıkçası Türkiye çok fazla işin içinde değilmiş gibi göründü, ama onun
dışındaki süreçlerin hepsinde bölgemizde esasen kuzeyimiz güneyimiz,
doğumuz batımız bir mücadele alanı.
Bu coğrafya içerisinde birkaç tane önemli adım atıldı özellikle son 22
yılda. Cumhurbaşkanımızın, AK Parti hükümetlerinin iktidara geldikten sonra
Türkiye’yi bir istikrar adası haline getirmesi fevkalade önemliydi. Çünkü
barışa yönelik söylediğimiz her sözün arkasına kendi istikrarımızı ve
duruşumuzu, kalkınmamızı, adaletimizi, vatandaşa götürdüğümüz hizmeti örnek
göstererek gittik, bakın bu coğrafyada başka türlü yaşamanın yolları da var
diye.
Coğrafyada uğraştığımız iki grup devlet veya millet var diyelim. Birincisi,
bu coğrafyaya ait olanlar. İkincisi, coğrafyanın dışarısından gelip
hegemonik olarak projeye müdahale edenler. Bu tarihsel olarak hep böyle
olmuştur, ama Türkiye’nin son 20 yılda geliştirdiği kapasite, bağımsız
duruş ve bölgeye yönelik yapıcı politikaları Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde başka bir duruşu, başka bir sesi getirdi. Burada gerek
hegemonlara karşı, gerek bölge milletlerine karşı bizim çok olumlu, yankı
bulucu mesajlarımız var.
Şimdi biz bölgemizdeki krizleri, bir defa çok katmanlı krizler, çok
karmaşık krizler, bunları çok yakından takip edip anlamak gerekiyor.
Bunları takip edip anlarken hemen reaksiyon göstermeniz gerekiyor,
aktörlerle ilişkilerinizi ona göre kurmanız lazım, güç hesabınızı ona göre
yapmanız lazım. O kadar fazla değişken var ki bunları sürekli göz önünde
tutup ona göre politika geliştirmek lazım.
Cumhurbaşkanımızın bu dinamik ve çabuk karar verici, karar verdi mi
arkasına da irade koyucu aslında, yaklaşımı dış politikada bizim işimizi
oldukça rahatlatan bir liderlik tarzı. Bu fevkalade önemli özellikle
Türkiye gibi bir ortamda, çünkü çok çabuk manevra yapmanız lazım, çok fazla
kriz var, ben hep şey diyorum Dışişleri Bakanlığında ne yapıyorsunuz diye
sordukları zaman, diyorum ki, uluslararası sularda seyreden devasa bir
gemiyiz, bir buz dağına çarpmadan gemiyi menzile götürmemiz gerekiyor.
Burada bizim Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürüttüğümüz dış politika
gerçekten yapıcı, ilkelerine ve taahhütlerine sadık bir şekilde hayata
geçen bir dış politika. Bunu yaptığınız zaman, bütün etraftaki dost ve
düşmanın sizin ne olduğunuzu gördüğü zaman, sakladığınız bir şey yok, ona
daha kolay karar veriyorsunuz.
SUNUCU- Böyle de olabilir dediniz biraz önce, yani etrafa, bütün bu bölgede
gerilime yönelmeden, ihtilafları arttırmadan dostlukları arttırarak bunu
yapabiliriz anlamına gelen bir yaklaşım mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet, ama orada şuna dikkat etmek lazım
Mehmet Bey, biz arkadaşlarla konuşurken de hep söylediğimiz bir şey var.
Kapasiteniz yoksa, kabiliyetiniz yoksa, ev ödevinizi yapmamışsanız daha
doğrusu, savaşlarda yenilirsiniz, barışlardaki iş birliğinde de
sömürülürsünüz. Bu kaçınılmaz bir sistemik olgu.
SUNUCU- Çok önemli bir cümle kurdunuz, evet
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani savaş yok diye daha iyi durumda
olmuyorsunuz, her zaman için kabiliyetinizin, kapasitenizin çok yüksek
olması lazım. Bunu yaptığınız zaman barış zamanlarında geliştirdiğiniz iş
birlikleriniz sizin için de daha adil olur, eğer niyetiniz ve erdeminiz
iyiyse karşıdakiler için de daha adil olur. Zaten bu türden ülkeler
bulundukları bölgede düzen kurucu, bölgeye istikrar getirici rol oynarlar.
Son yıllarda bakın, Türkiye Cumhuriyeti’nin istikrar adası olmasından
hareketle neden milyonlarca insan bizim ülkemize geliyor göçmen olarak,
sığınmacı olarak? Gidecekleri başka yer yok, bölgesinde Türkiye gerçekten
istikrar adası olduğu için.
Ama biz şu anda şunu önceliyoruz: Sadece Türkiye’yi değil bölgemizi de bir
istikrar adasına çevirmenin yollarını arıyoruz. Bunun için ekonomik düzen
kuruculuk, ekonomik iş birliği çok önemli, yani komşularımızla ekonomik iş
birliğini geliştirmeyi önemsiyoruz.
Ayrıca, komşularımızdaki istikrarsızlık oluşturucu konulara bizden eğer bir
destek istenirse, başta terörle mücadele olmak üzere onu her zaman vermeye
hazır olduğumuzu söylüyoruz.
Bir de, bizim bölgemizin bir kronik sorunu var, özellikle Soğuk Savaş
döneminden sonra bölgedeki devletler ne birbirlerine çok fazla
güveniyorlar, ne de dışarıdaki hegemonun tasallutundan beri olabiliyorlar.
Bunu kökten çözmenin yolu, açıkçası bir güvenlik platformu, bir güvenlik
paktı oluşturmak. Aslında bölge ülkeleri kendi güvenliklerini kendilerinin
sağlayacağı, birbirlerine tamamıyla güvenebilecekleri bir bölge güvenlik
paktı, platformu oluşturdukları zaman ne dışarıdan gereksiz müdahalelere
açık hâle gelirler, ne de birbirlerine karşı istikrarsızlık üretirler. Şu
anda Cumhurbaşkanımızın da üzerinde zihninin yoğunlaştığı, bizim de o
konuda beraber çalıştığımız bir alan da bu açıkçası.
SUNUCU- Irak’ta bunun bir örneğini gördük, görüyoruz herhalde değil mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bu büyük bir perspektif, bunun altında parça
parça atmanız gereken çok şeyler var, bu hemen olabilecek bir konu değil,
bazı ülkelerle daha kolay olur, bazı ülkelerin daha büyük problemleri var,
yani bizden bağımsız problemleri var, kendi sıkıntıları var. Ama günün
sonunda buna hazır olmak, buna öncelik etmek, böyle bir projenin ihtiyaç
olduğunu muhataplara anlatmak önemli bir şey, bunu çok kıymetli buluyorum.
Yani bölgede sadece sorunları gören, tarif eden bir ülke olarak kalmak
istemiyoruz, onlara gerçekten sahici, uygulanabilir çözümler getirmeyi de
önemsiyoruz doğrusu.
SUNUCU- Son bir soru sormak istiyorum efendim, aslında biraz önce bir
ölçüde girdiniz ama yine Filistin konusuyla ilgili bir soru sorup
cevabınızı alıp o şekilde tamamlamak istiyorum.
Bu mesele çözülemediği için, kalıcı bir çözüm bulunamadığı için çok kan
kaybetti bu bölge. Sizce İsrailliler de dahil olmak üzere Filistin’de, bu
bölgede yaşayan herkesin güven ve huzur içerisinde yaşayabilmesi için ne
yapmak gerekiyor, bunun yolu nedir? Kalıcı bir çözüm perspektifi nedir bu
bölge için?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Birincisi, uluslararası toplumun bölgedeki
Filistin meselesinin ne olduğunu birkaç cümleyle basit bir şekilde anlaması
gerekiyor. Onu biz onlar için basitleştiriyoruz, anlatıyoruz, diyoruz ki,
bir, İsrail’i şunu demeye davet edeceksiniz: Ben 1967 sınırları içerisinde
uluslararası sistem tarafından alınmış kararlarla bana verilmiş toprakların
içerisinde kalmaya razıyım. Kaldı ki Mehmet Bey, bu topraklar da aslında
başkasının, Filistinlilerin çalınmış topraklarıydı Osmanlı’dan sonra, ama
Filistinliler alicenaplık yaptılar tamam dediler: 67, 67… Ondan sonrası
kabul edildi. 67 sınırları içerisinde kalmak konusunda bir problem yok,
başkasının toprağında gözüm yok. Bu mesele İsrail, yani Batı tarafından bu
şekilde anlaşılmadığı sürece İsrail’in onlara anlattığı gibi, İsrail’in
güvenliği olarak anlatıldığı sürece çözülmesi zor, ilk önce bunun yapılması
lazım.
SUNUCU- Uluslararası hukuk da işgal diyor zaten, BM kararları 67 sonrasına.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- İşgal diyor, Uluslararası Adalet Divanı
aynısını söylüyor, fakat Batı resmi tersten okuduğu için bir de maliyet
ödemiyorlar Mehmet Bey, maliyet önemli. Bölgedeki ülkelerin içerisinde
bulunduğu çaresizlik, zayıflık yani onları asla suçlamak söz konusu olamaz.
Geçmiş dönemlerde 67’de, 73’te bölge ülkeleri ellerinden gelenleri
yaptılar, ama sonuç ortada bugün itibariyle. Filistin-İsrail meselesi Soğuk
Savaş döneminde belli kampların Doğu-Batı paktının bir şeyi de oldu, kafa
kafaya geldiği bir yer de oldu, ama bugün 2024’te çok daha yeni bir şekle
bürünmüş durumda. İki devletli çözümü önceleyen bir yaklaşım olması lazım.
Bu son bir yılın bir faydası oldu özellikle Türkiye ve Türkiye’ye destek
veren diğer ülkelerin yoğun gayretiyle, o da şu: İki devletli çözüm rafa
kaldırılmıştı, şu anda iki devletli çözüm tek yol olarak aslında bütün
ülkeler tarafından kabul ediliyor, 150’ye yakın ülkenin kabul ettiği bir
çözüm. Ve en önemlisi de Oslo Sürecinden bağımsız olarak ülkeler diyorlar
ki, iki devletli çözüm herhangi bir barış sürecinin sonunda ulaşılacak bir
çözüm değil, baştan bunun bu şekilde olması gerekiyor, yani devletleri
verelim taraflara, ondan sonra özellikle Filistin tarafı da gereğini daha
sonra yaparız diyorlar. Bence bunu anlatabildiğimiz ölçüde, dostlarımızı
yanımızda bu şekilde toplayıp mücadele ettiğimiz sürece bir noktaya
gideceğiz. Ümitsizlik yok, yani biz de aynı şekilde ümitvarız, biz de
davamıza inanıyoruz, biz de çok şükür iman sahibiyiz, onda bir sıkıntımız
yok, her türlü mücadeleyi vereceğiz. Tarih sürekli bu türden sıkıntıların
çok ileri boyutlarda yaşandığı anlara şahit olmuştur. Milletimiz hiç endişe
etmesin…
SUNUCU- Ümitsizliğe kapılmasın diyorsunuz.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Asla, asla. Biliyorsunuz Cumhurbaşkanımız bu
konuda çok dirayetli bir lider, bütün arkadaşlarımız, kurumlarımız
fevkalade hassaslar, son derece ileri görüşlü, aklıselime dayalı stratejik
davranan bir devlet aklımız var. Ortaklarımızla, dostlarımızla,
sınırlarımızın, coğrafyamızın ötesindeki müttefiklerimizle fevkalade iyi
ilişkiler içerisinde sorunu olabildiğince stratejik olarak yürütmenin
gayreti içerisindeyiz. Bu ne ilk savaştır, ne son savaştır, ama bir şey
önemli, biz her zaman için az önce de söyledim, her türlü mücadeleye hazır
olacak bir kabiliyeti ve kapasiteyi geliştirmek zorundayız. Zaman zaman
arkadaşlar soruyorlar böyle, ya ne yapacağız Filistin meselesinde diye, ben
de diyorum ki, gidin teorik fizikte doktora yapın diyorum.
SUNUCU- Niçin?
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi kafaları şaşırıyor o metaforik bir
açıklama aslında, yani konunun başladığı yer burası. Güçsüz olduğunuz
zaman, kabiliyetiniz olmadığı zaman, yeteri miktarda caydırıcılık
üretmediğiniz zaman, toprağınıza da çalarlar, rejiminize de müdahale
ederler, madeninizi de alırlar, size karşı bölücü unsurları da
desteklerler, ama siz yeteri kadar caydırıcılık ürettiğiniz zaman ve bir de
haklı bir davaya ve duruşa sahip olduğunuz zaman insani değerler
çerçevesinde, bir sorun olmaz, bizim yapmaya çalıştığımız bu.
Dolayısıyla, biz son 22 yıldır yaptığımız gibi kabiliyetlerimiz ve
kapasitelerimizi artırmaya, bunu müttefiklerimizle paylaşmaya, beraber
geliştirmeye devam edeceğiz Mehmet Bey.
SUNUCU- Çok teşekkür ediyorum efendim bize vakit ayırdığınız için bu yoğun
programınız içerisinde, sağ olunuz.
DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Ben teşekkür ediyorum. Ben tekrar sizin
vesilenizle Şehit İsmail Haniye’ye Allah’tan rahmet diliyorum, Allah
mekânını cennet eylesin. Ailesine başsağlığı diliyorum, Filistin ulusuna
başsağlığı diliyorum, İslam âlemine başsağlığı diliyorum ve onun
katledilmesiyle barışı da katlettiklerini unutmasınlar bu mesajın da altını
özellikle çiziyorum.
SUNUCU- Çok teşekkürler efendim, sağ olunuz.
Efendim izlediniz Kanal 7 ve Ülke TV ortak yayınında Dışişleri Bakanı Sayın
Hakan Fidan sorularımızı cevapladı. Biz de İsmail Haniye’ye Allah’tan
rahmet diliyoruz, şehadetinin kabul olmasını diliyoruz. Ailesine,
yakınlarına, Filistin halkına taziye dileklerimizi iletmek istiyoruz. Bizi
izlediğiniz için hepinize çok teşekkür ediyorum.
Başka bir programda yeniden görüşmek ümidiyle iyi akşamlar, hoşça kalın.
* Interpress deşifresidir.