DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Değerli Basın Mensupları,
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in daveti üzerine Brüksel’de
bulunmaktayız. Beraberimizdeki heyette MİT Başkanımız Sayın İbrahim Kalın ve
Cumhurbaşkanı Başdanışmanımız Büyükelçi Sayın Akif Kılıç bulunmakta.
Heyetimiz önce NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile biraraya geldi.
Kendisini görevinin uzatılması vesilesiyle tebrik ettik. Biliyorsunuz 1 yıl
süreyle kendisinin görevi uzatıldı. Burada Sayın Cumhurbaşkanımız olumlu oy
kullanması konusunda talimatlarını temsilciliğimize iletti ve Türkiye’nin
görüşü de burada olumlu oldu. Diğer ülkelerin de bu konudaki olumlu
görüşüyle kendisinin görevi 1 yıl daha uzatıldı ve kendisini de bu konuda
tebrik ettik.
Daha sonra Genel Sekreterin katılımıyla İsveç ve Finlandiya heyetleriyle
üçlü formatta görüştük. Bu görüşmeden sonra da Finlandiya Dışişleri
Bakanıyla ayrıca bir görüşmemiz oldu.
Üçlü görüşmemizde İsveç’in NATO’ya katılım sürecini ele aldık. Geçtiğimiz
yıl 28 Haziran 2022 tarihinde, Madrid Zirvesi’nin hemen öncesinde ülkemiz
ile İsveç ve Finlandiya tarafından Üçlü Muhtıra müzakere edilerek
imzalanmıştı. Üçlü Muhtıra sayesinde Madrid Zirvesi’nde her iki ülkenin de
NATO’ya katılmaya davet edilmeleri mümkün olmuştu. Üçlü Muhtıra, bir yol
haritası niteliğinde. Her iki ülke, terör örgütlerinin ülkelerindeki eleman
devşirme, finansman ve propaganda faaliyetlerini engellemeyi, Türkiye’nin
güvenliğine kasteden terör örgütlerine destek vermemeyi ve ülkemize yönelik
savunma sanayii veya askeri teçhizat ihracatı alanındaki kısıtlamaları
kaldırmayı taahhüt etmişlerdi. Bu taahhütlerin uygulanmasının takibi için
de Daimi Ortak Mekanizmanın kurulması kararlaştırılmıştı. Daimi Komite
Toplantısının dördüncüsünü 14 Haziran 2023 tarihinde bildiğiniz gibi
Türkiye’de yaptık.
NATO siyasi ve askeri bir ittifaktır. NATO’ya katılma arzusundaki
ülkelerin, ittifakın iki temel tehditten biri olarak tespit ettiği
terörizmle mücadele konusunda sağlam tavır sergilemeleri şarttır. Ayrıca,
müstakbel Müttefiklerin Türkiye’ye askeri malzeme ihracatında yaptırım ve
kısıtlama uygulamamaları gerek. Bunlar Müttefiklik hukukunun en temel
gereğidir. Bunlar, ayrıca İsveç’in Üçlü Muhtıra çerçevesinde kabul ettiği
yükümlülüklerdir.
Sürecin en başından bu yana, biz bu anlayışla hareket ettik. İttifakın Açık
Kapı Politikasına en güçlü desteği veren müttefiklerden biri olduk.
Nitekim, Finlandiya, geçtiğimiz Nisan ayının ortasında Meclisimiz
tarafından tamamlanan onay süreci sonrası ittifaka üye oldu. Dolayısıyla,
İsveç de NATO’ya üyeliğini yükümlülüklerini yerine getirerek başarabilir.
Bugün, 14 Haziran’daki Daimi Ortak Mekanizma Toplantısı sonrasında,
İsveç’in bu yolda ilave bir ilerleme sağlayıp sağlamadığını bir kez daha
gözden geçirdik. İsveç, mevzuat değişikliği anlamında bazı adımlar attı.
Türkiye’ye yönelik savunma sanayii kısıtlamalarını kaldırdı. Terörle
mücadele kanununda yaptığı değişiklikler de 1 Haziran’da yürürlüğe girdi.
Ancak mevzuat değişikliklerinin şimdi fiiliyata yansıması gerekiyor.
İsveç’teki güvenlik sistemi altyapısının provokasyonlara engel teşkil
edecek bir mekanizma üretememesi, bizi açıkçası düşündürüyor. Terörle
mücadele alanında, İsveç’in NATO üyeliğinin ittifaka herhangi bir risk
getirmemesi, tam tersine olumlu bir katkıda bulunması gerek. İsveç’in,
Türkiye için güvenli bir müttefik olacağını bilmemiz gerekiyor. PKK, FETÖ
gibi terör örgütleri ve bunlarla bağlantılı yapılar İsveç sokaklarında
gösterilerine devam edecekse, eleman devşirebilecekse, mali kaynaklara
erişim sağlayabilecekse, mevzuat değişikliğinin Türkiye için bir manası
açıkçası kalmıyor. Dolayısıyla, İsveç’in Üçlü Muhtıradan neşet eden tüm
taahhütleri yerine getirdiği iddiasını ayrıca incelemek gerekiyor.
Öte yandan, Kurban Bayramımızın ilk gününde milyarlarca Müslümanın kutsal
kitabı Kur’an-ı Kerim’e alçakça saldırılmasına izin verilmesi, asla gözardı
edebileceğimiz bir durum değildir. Üstelik bu ilk kez de olmuyor.
Terör örgütlerinin ekmeğine yağ süren bu tür eylemlere izin veren bir
ülkenin terörle mücadelede nasıl bir rol oynayabileceği de ayrıca
tartışmaya açık hale geliyor.
Mevzubahis olan; yaşamsal çıkarlarımız ve ülkemizin bekasıdır. Devletimizin
ve milletimizin güvenliğidir. Böyle bir konuda zaman baskısının bir metot
olarak kullanılmasını hiçbir zaman tasvip etmedik. Yapılması gereken
bellidir. Üçlü anlaşmanın gerekleri harfiyen yerine getirilmelidir. İşte
bugünkü toplantılarda Üçlü Muhtırada kayıtlı taahhütlerin teker teker
üzerinden geçtik. Bu konudaki görüş ve tespitlerimizi ayrıntılı şekilde
İsveç ve Finlandiya tarafıyla ve NATO Genel Sekreteri ile paylaştık.
Çok teşekkür ederim değerli arkadaşlar.
* Interpress deşifresidir.