DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum katılımınızdan
dolayı. Öncelikle İstanbul’da meydana gelen depremden dolayı ülkemize ve
tüm İstanbul halkına geçmiş olsun diyoruz. Yaralı vatandaşlarımıza acil
şifalar diliyoruz. Çok şükür hayatını kaybeden bir vatandaşımız yok. Tabii
ki bu depremlerden de ders alıp kentsel dönüşümü daha da hızlandırmamız
gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın zaten öncelik verdiği konulardan bir
tanesidir.
Değerli arkadaşlar sizlerin de takip ettiği gibi bu sene de BM Genel Kurulu
çok yoğun. BM Genel Kurulu’nun bu sene ağırlık verdiği konulardan bir
tanesi İklim Eylem Zirvesi ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Zirvesi’ydi.
Sayın Cumhurbaşkanımız da bu konularda toplantılara, zirvelere katılarak
Türkiye’nin düşüncelerini paylaşmıştır.
Ama her sene olduğu gibi birçok diğer konularda da toplantılar
gerçekleştirildi. Ve zamanımız elverdiği sürece bizi ve bizi ilgilendiren
konular üzerinde biz de tutumumuzu bu toplantılara katılarak belirttik.
Cuma günü ilk geldiğimizde, Genel Sekreterle ve yeni seçilen Genel Kurul
Başkanıyla görüşmelerimizi gerçekleştirdik.
Genel Sekreterle özellikle Kıbrıs meselesini ve Doğu Akdeniz meselesini
konuştuk. Göçmen ve diğer konuların dışında bu konuya ağırlık verdik.
Yine NewYork’a Cumartesi günü gelen Sayın Cumhurbaşkanımızın birçok
etkinliğine, toplantılarına sadece BM Genel Kurulu marjında değil yaptığı
ikili görüşmeler ve burada Türk toplumu ve diğer etkinliklerine de
Cumhurbaşkanımızın katıldık.
Ayrıca, biz Dışişleri Bakanlığı olarak ve Dışişleri Bakanı olarak birçok
mevkidaşımızla ve uluslararası örgütlerin temsilcileriyle ikili görüşmeler
gerçekleştirdik ve toplam 33 ikili görüşme gerçekleştirdik.
Ve bugün itibarıyla da 26 çok taraflı toplantıya katıldık ve bu
toplantılarda ülkemizin düşüncelerini ve politikalarını paylaşma imkanımız
oldu.
4 ülkeyle Dominik Cumhuriyeti, Bolivya, El Salvador ve Karadağ ile kültür,
eğitim, enformasyon, arşivler, diplomasi akademileri gibi değişik alanlarda
10 anlaşma imzaladık.
Bazı ülkelerle görüşmemiz her zaman mümkün olmuyor, dolayısıyla
müzakerelerini tamamladığımız bu anlaşmaları burada, herkes buradayken
imzalamak istedik.
Diğer taraftan, İslam İşbirliği Teşkilatı çerçevesinde 6 toplantı
gerçekleştirildi. Yine Suriye’deki durum ve Suriyeli sığınmacılar hakkında
4 toplantı oldu. Bunlardan bir tanesi bizim gerçekleştirdiğimiz gayriresmi
toplantıdır, komşu ülkeler olarak Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Irak Dışişleri
Bakanları olarak biraraya geldik ve ülkemizdeki Suriyeli göçmenlerin
güvenli bir şekilde ve gönüllülük esasıyla nasıl döndürülebileceğini, bunun
için komşu ülkeler olarak ve uluslararası toplum olarak neler yapılması
gerekir, bunları gayriresmi bir şekilde görüştük. Ve önümüzdeki süreçte 4
ülke olarak diğer önemli aktörlerin de davet edilmesiyle birlikte bir
konferansa evsahipliği yapma konusunda hemfikiriz.
Yine Filistin konusunda 3 ayrı toplantı oldu. Diğer taraftan İslam
İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Toplantısını biraz önce bitirdik.
Bölgesel işbirliğine yönelik de önemli toplantılara katıldık. Güneydoğu
Avrupa Ülkeleri Gayriresmi Dışişleri Bakanları Toplantısı’na katıldık.
Bildiğiniz gibi biz dönem başkanlığını gelecek sene Kosova’dan
devralacağız.
MİKTA 15. Dışişleri Bakanları Toplantısını gerçekleştirdik. MİKTA, Meksika,
Endonezya, Türkiye, Kore ve Avustralya’dan oluşan G-20 içindeki bir
inisiyatiftir. Ve önümüzdeki süreçte liderler düzeyinde toplantı yapma
konusunda karar aldık.
Yine Asya İşbirliği Diyaloğu Toplantısına bugün evsahipliği yaptık. Türkiye
bu örgütün de dönem başkanlığını üstlenmiş oldu.
Yine Ekonomik İşbirliği Teşkilat var biliyorsunuz Türkiye’nin de kurucu
üyesi olduğu. Bu örgütün de dönem başkanlığını Kasım ayında
gerçekleştireceğimiz Dışişleri Bakanları toplantısıyla devralıyoruz. Bugün
önceliklerimiz hakkında da bilgi verdik. Ve 2020’de de Sayın
Cumhurbaşkanımızın başkanlığında liderler zirvesini gerçekleştireceğiz.
Libya ve Sudan tabii BM’nin gündemindeydi. Ve bununla ilgili 2 toplantıya
katıldık. Ve biraz sonra yine Sudan’la ilgili başka bir toplantıya
katılacağız. BM Genel Sekreterinin de evsahipliğinde, Sudan Başbakanının da
bulunduğu, katılacağı toplantıda, Sudan’a olan desteğimizi bir kere daha
güçlü bir şekilde vurgulayacağız.
Geldiğimiz günden bu yana BM dışında da çok sayıda yine vatandaşlarımızla
etkinliklere katıldık. Hemen şurada gördüğünüz yükselen Türkevi binasının
inşaatını da inceledik. 32. kata asansörle çıktık, yük asansörüyle, inşaat
asansörüyle. Ve gerçekten oradan da görüyoruz ki bu bölgedeki tüm
binalardan daha yüksek bir bina, 171 metre yüksekliğinde bir binamız
yükseliyor. Ve kaba inşaatı bu yılın sonu itibarıyla dış cephe bitmiş
olacak. Gelecek sene itibarıyla da ofis kısmı tamamlanacak, daha sonra da
konut ve diğer kısımlarını da tamamlayarak tamamen devralacağız. Amacımız
gelecek sene Cumhurbaşkanımızın toplantılarını Türkevi’nde gerçekleştirmek.
Hatırlayacaksınız burada 10 katlı bir Türkevimiz vardı. Benim öğrencilik
yıllarımda da çok sıkça geldiğim, kullandığım. Rahmetli Çağlayangil’in
inisiyatifiyle alınan bir binaydı. Biz o binanın etrafındaki bazı arsaları
da satın aldık ve bazı komşu binaların da hava hakkını satın aldık. Yani
kat hakkını satın aldık. Daha fazla almak istedik ama mümkün olmadı,
komsulardan ve Manhattan’ın diğer bölgelerinden. 32 kat yukarıda ve yerin
altında da 3 kat. Yine gerek garaj ve gerek diğer amaçla kullanabileceğimiz
3 kat olacak. Konferans salonumuz da olacak yine. Bir de tabii 32 kattan
sonra teknik amaçlı katlarımız da olacak. Dolayısıyla 171 metrelik bina,
zaten görüyorsunuz New York’ta yükseliyor. Şimdiden dergilerde ve basında
sıkça yer almaya başladı. New York’un silüetine katkı sağlayan yeni bir
bina mimarisiyle. Bu güzel haberi de sizlerle bir kere daha paylaşmak
istedim. İnşaat sürecini kısa sürede tamamlamak istiyoruz ve tüm
arkadaşlarımızla Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla yakından takip ediyoruz.
Sizlere yaptığımız kimlerle görüşmeler yaptık, ne yaptık onun listesini de
zaten dağıtacağız, o nedenle sizlerin sorularına zaman ayırmak için ben
sözlerime son veriyorum. Tekrar katılımız için çok teşekkür ediyorum.
SORU: Sayın Bakan, güvenli bölge konusunda ABD’yle yapılan görüşmelerde bir
sonuç çıkmazsa Cumhurbaşkanı Erdoğan 2 hafta içerisinde kendi planımızı
uygulamaya sokacağız demişti. Bugün de yine “takvim işliyor” açıklamasında
bulundu. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey de güvenli bölgeyle
ilgili dün bir açıklama yaptı, 3 bölümden bahsetti güvenli bölgenin
derinliği konusunda. Ve daha fazla konuyu, mültecilerin de dahil olduğu
daha fazla konuyu Türkiye’yle konuşmaya hazırız dedi. Görüşmelerde gelinen
noktada nerdesiniz? Bize bundan bahsedebilir misiniz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU: Zaten Cumhurbaşkanımızın talimatıyla biz
Kuzey Suriye bölgesini, burayı da teröristlerden arındırmak için girme
planımızı açıklamıştık ve hazırdık. Amerikalıların birlikte yapalım bunu,
biz de çekiliyoruz, güvenli bölgeyi birlikte oluşturalım teklifiyle bir
görüşme süreci başladı. Önce görev gücü çerçevesinde Dışişleri Bakanlığı,
istihbarat ve askerlerimizin içinde olduğu görev gücü çerçevesinde
görüşmeleri yaptık. Daha sonra sahadaki teknik görüşmeleri askerlerimiz
askerden askere sürdürdüler.
Bizim burada esas amacımız, teröristlerin bu bölgeden çıkmasıdır ya da
temizlenmesi. Ve Amerika’nın da bu yönde bir taahhüdü vardır ve bu taahhüdü
yerine getirmesi gerekiyor. Daha sonra teröristlerin çıkmasıyla oluşacak
güvenli bölgede, görev alacak güvenlik birimleri olsun, yerel yöneticiler
olsun bu konuda biz ABD ve oradaki yerel güçlerle yani unsurlarla ve yerel
halkla çalışırız. Ama YPG/PKK/PYD değil tabii ki. Ve güvenli bölge
oluştuktan sonra buraya dönmek isteyen insanlara da yardım etmemiz
gerekiyor. Türkiye’nin bu konudaki planını, düşüncelerini, ne yapmak
istediğini Sayın Cumhurbaşkanımız burada ve daha önce yaptığı ikili
görüşmelerde Batılı liderlerle ve diğer ülkelerin temsilcileriyle,
uluslararası örgütlerin temsilcileriyle paylaştı.
Ve bu insanların dönebilmesi için temel şart, buranın güvenli olması.
YPG’yle, PKK’yla burası güvenli bölge olamaz, tamamen temizlenmesi
gerekiyor.
Diğer taraftan, bu insanların temel ihtiyaçlarını karşılamamız gerekiyor.
Ve bu temel ihtiyaçlarını karşılama konusunda herkesin yükümlülüğü var,
özellikle de göçmenlerin gelmesini istemeyen ülkelerin herkesten daha fazla
katkı sağlaması gerekiyor ki bu ülkeler bir göçmenin Suriye’deki
maliyetinin Avrupa’daki maliyetinden 10 kat daha az olduğunu biliyorlar. O
nedenle bu insanları gönüllülük esasıyla döndürmemiz lazım.
Bizim planımız bu, Amerikalılarla da bu süreci şu anda işletiyoruz,
işletmeye çalışıyoruz. Amerikalıların yavaştan aldığını, oyalamaya
çalıştığını Sayın Cumhurbaşkanımız bizzat açıkladı, bizim de sahada
gördüğümüz bu. Sonuçta birlikte bunu başaramazsak yapmamız gereken tek şey
var, bizim oraya girmemiz ve bu teröristlerden bu bölgeyi temizlememiz.
Buna sadece Suriyeli göçmenler açısından bakmak aldatıcı olur, bu bizim
için ulusal güvenlik meselesidir. Ve buradaki terör örgütleri Türkiye’ye
tehdit oluşturuyor, biz bu terör örgütlerini buradan temizlemezsek yarın
ileride daha büyük tehditlerle karşı karşıya kalabiliriz, bunun
bilincindeyiz, buna göre de kararlıyız, adımlarımızı da ona göre atacağız.
SORU- Ayın 2’sinde 2 haftalık süre doluyor. Biz Amerika’dan olan
beklentilerimizin yüzde kaçını karşıladıklarını görüyoruz…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi takvim 2 haftalık bir takvim
değil, onu söylemek isterim, yani aşama aşama. Yani öncelikle Harekat
Merkezinin oluşturulması, ortak devriyelerin oluşması, tespitlerin
yapılması, sonra içeriye girilmesi, bu arada da teröristlerin temizlenmesi
ve içeride de birlikte yine gerek devriye güçlerinin, gerekse buralarda
gözlem noktalarının ve askerlerimizin içinde olduğu, yani orada
kalabileceği, bulunabileceği gerekli tesislerin kurulması ve ondan sonra da
dediğimiz gibi insani durum, göçmenlerin geri döndürülmesi. Yani şu anda
gelinen noktadan biz tatmin olmadık, bunu da Amerikalılara açık, net bir
şekilde söyledik, öyle söyleyebilirim size, yüzde, elimde rakamlar,
istatistikler yok, ama gelinen noktadan memnun değiliz, tatmin olmadık,
Cumhurbaşkanımız da zaten sık sık bunu söylüyor. O nedenle zaten bu oyalama
devam ederse biz kendi başımızın çaresine bakarız diyoruz.
SORU- Efendim, James Jeffrey’nin açıklamalarına ben tekrar dönmek istiyorum
güvenli bölgeyle ilgili. İlk kez Amerika tarafından bugüne kadarki en net
açıklama gelmiş oldu, güvenli bölgenin 3 kısımdan oluşacağı ve bunun şuna
kadar sadece bir kısmının tamamlandığı ve belli bir derinlik görüşmesinin
yapılmadığını Türkiye’yle söyledi, derinliğin de sahadaki faaliyetlere
bağlı olduğunu söyledi. Bu faaliyetler de terör örgütü YPG’nin çekilmesi,
ağır silahların çekilmesi, ortak devriye alanı Türkiye’yle Amerika arasında
yürütülen, üçüncü ülke güçlerinin bulunduğu bölgede de havacılık bölgesi
şeklinde. Az önce dediniz ya Amerika’nın oyalaması devam ediyor diye, bunun
da onun aslında bir parçası mı olarak değerlendiriyorsunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Kesinlikle burada özellikle derinlik
konusunda Amerika’dan farklı sesler geliyor. Trump’ın söylediği 20 mildi,
bizim de Amerikalılarla yaptığımız müzakere 20 millik bir güvenli bölgenin
oluşturulmasıdır, yani bu ortalama 30 kilometreye tekabül ediyor. Bazen
sahadaki şartlardan dolayı bazen biraz daha fazla oluyor, bazen biraz daha
az oluyor, ama ortalaması 30 kilometreye tekabül ediyor. Dolayısıyla
derinlikle ilgili görüşmedik demesi doğru değil. Yani bizim
söylediklerimizi iyi dinlememişler demek ki, kendi ajandalarını sadece
gündemde tutmaya çalışıyorlar. Güvenli bölgenin derinliği konusunda
başından beri bizim söylediğimiz, Cumhurbaşkanımızın da söylediği ve
talimatı budur, 30 kilometre, yani 20 mil civarı, o da 30 kilometreye
tekabül ediyor yaklaşık.
SORU- Efendim, ben Cemal Kaşıkçı meselesiyle alakalı soru soracaktım. Dün
malumunuz Veliaht Prens Muhammed bin Selman, bu olay benim gözlemim altında
gerçekleşti, plandan haberim yoktu, ama sorumlusu benim dedi.
Efendim, biliyoruz ki Türkiye uluslararası bir soruşturma açılmasının
peşinde. Bu konuda siz BM’deki görüşmelerinizde örneğin Amerikalı
taraflarla yaptığınız görüşmelerde herhangi bir sonuç aldınız mı? Geçen
seneki durumla bu seneki durum arasında pek bir fark görünmüyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Geçen seneden bu seneye fark şu:
Callamard’ın raporu açıklandı, rapor da zaten tüm detaylarıyla ortada.
Callamard, raportör bize geldiği zaman gerekli görüşmeleri yaptı, ihtiyaç
duyduğu tüm görüşmeleri yapabildi, detaylı bilgileri tüm kurumlarımızdan,
İstanbul Başsavcılığımız dahil aldı, dolayısıyla rapor ortada.
Şimdi Veliaht Prensin bu konuda sorumluluğu kabul etmesi önemli, bu
sorumluluğun da yerine getirilmesi gerekiyor, yani bizim de arzu ettiğimiz
bu.
Ortada bir cinayet var, cinayeti işleyenler belli, Türkiye’ye
gelenler-gidenler belli, nasıl yapıldığını da zaten Suudi Arabistan daha
önce itiraf etti, nerede öldürüldüğünü de itiraf etti.
Şimdi bir, bu cinayeti işleyenlerin hesap vermesi gerekiyor yargı önünde,
hukuk önünde ve bu konuda da Suudi Arabistan’ın şeffaf olması lazım. Bize
işbirliği teklifinde bulundular, biz bu işbirliğini hemen bu teklifi kabul
ettik ve işbirliği de yaptık, bizdeki bilgileri, delileri kendileriyle,
Başsavcıyla paylaştık İstanbul’a geldiği zaman. Fakat Suudi Arabistan’dan
maalesef buna yönelik bir işbirliği göremedik. Yani bu süreçte bizimle
işbirliği önemli, bir de şeffaf olması lazım. Yani sorumluluğu kabul etmek
önemli ama, hesap verebilirlik de önemli ve bu cinayeti işleyenler hesap
vermesi lazım.
Ayrıca, daha önce de söylediğimiz gibi henüz cevaplanmamış sorular var,
ceset ne oldu, nerede? Ve yerel işbirlikçi kim veya kimler? Bu konularda
kendileri söylediği halde bizimle bir bilgi paylaşımında bulunmadılar.
Bizim tek arzumuz, ortada bir cinayet var, işleyenler hukuk önünde hesap
versin.
İki, diğer aydınlanmamış sorular da cevabını bulsun ve hak, adalet yerini
bulsun.
Bizim için bu Suudi Arabistan’la Türkiye arasında ikili bir mesele değildir
ve ikili ilişkilerimize de hiçbir zaman yansıtmadık. Birçok ülke, birçok
kişi, siyasetçi Suudi Arabistan’a yönelik, yönetim de dahil, onları da
bizzat ismen de belirterek suçlayıcı açıklamalar oldu, ama hiçbir şekilde
böyle bir yola tevessül etmedik. Kim işlediyse ve arkasında kim varsa
bunların hesap vermesi gerektiğini söyledik. Ama bazen bu tür meseleleri
ikili meseleye de taşımaya çalıştıklarını görüyoruz, bu da doğru değil.
Bizim için bu ikili bir mesele değildir, bir adalet ve hukuk meselesidir.
SORU- (İngilizce konuşma) Cemal Kaşıkçı için adalet konusuna nasıl bakıyorsunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- (İngilizce Konuşma) Bunu az önce Türkçe
açıkladım.
SORU- (İngilizce konuşma) Hayır, hayır biliyorum ama sadece bir cümle
almaya çalışıyordum.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Pekala, biliyoruz ki failler, Cemal
Kaşıkçı’yı öldürmek için İstanbul’a geldi ve cinayeti gerçekleştirenler
sorumlu tutulmalıdır, bizim istediğimiz budur.
Ve bu süreç de şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmelidir ve yakın bir
işbirliği bekliyoruz Suudi Arabistan’dan, çünkü Suudi Arabistan’ın
içerisinde cinayeti işleyenler bulunmaktadırlar. Ve dolayısıyla saydam bir
şekilde, şeffaf bir şekilde bu sürecin işbirliğiyle birlikte açığa
kavuşturulması gerekmektedir ve biz de Suudi Arabistan’la bu işbirliğine
gitmeye hazırız her zaman.
SORU- Sayın Bakanım, aralık ayında Londra’da NATO Zirvesi olacak.
Türkiye’nin gündeminde hangi konular olacak.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- NATO zirvelerinde NATO’nun genişlemesi
bizim için her zaman öncelikli olmuştur. Şimdi Kuzey Makedonya’nın üyeliği
söz konusu, biz Meclisimizden zaten bu kararı onayladık ve gönderdik. Bazı
ülkeler seçimlerden dolayı parlamentoları toplamadığı için henüz daha
onaylayamadılar. Umarım o zirvede Makedonya tam üye olabilir. İspanya’da
şimdi seçimler tekrar yenilecekmiş örneğin.
Diğer taraftan, yine Gürcistan’ın ve Bosna Hersek’in de üyelik süreci bizim
için önemli, en azından üyelik eylem planının harekete geçmesi gerekiyor.
Diğer taraftan, terörle mücadele bizim öncelikli konularımızdan bir tanesi
ve bugün NATO ülkelerini karşı karşıya bırakan en büyük tehdit terörle
mücadeledir. Tabii dünyadaki yeni gelişmelere de NATO’nun kendisini adapte
etmesi lazım. Dolayısıyla bu da Türkiye’nin her zaman önem verdiği bir
konudur. Karşı karşıya kaldığımız tehditlere yönelik NATO’nun yeni
politikalar geliştirmesi gerekiyor. Örneğin Irak’ta NATO’nun Irak güçlerini
güçlendirici, kapasitesinin güçlendirilmesine yönelik şu andaki eğitim
programı, ki biz de orada ikinci kişi Türkiye’den ve askerlerimiz de oraya
gidiyor. Buna benzer yeni adımları, terörle mücadeleyle ilgili dahil yeni
adımları NATO’nun atabilmesi lazım. Dolayısıyla bunları biz tabi ki gündeme
getireceğiz. Türkiye’nin de karşı karşıya kaldığı tehditler karşısında
NATO’nun tüm müttefiklerine yönelik etkin politikalar yürütmesi gerekiyor,
burada NATO içindeki dayanışma çok önemli ve Türkiye’ye yönelik örneğin
eylem planlarının da onaylanması gerekiyor özellikle güvenlikle ilgili,
tehditlerle ilgili. Bunlar bizim gündemimizde olacak, diğer NATO’nun
bütçesi ve diğer konular onlar rutin konular zaten, gündeme gelecektir. Ama
Türkiye olarak biz bu konuları gündeme getirmeyi düşünüyoruz.
SORU- Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılarla ilgili dün BM’de İngiltere,
Suudi Arabistan ve Mısırlılarının olduğu grup…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sığınmacılar değil de Suriye’yle ilgili
diyelim, küçük gruptan bahsediyorsunuz.
SORU- Evet, küçük gruptan bahsediyorum. Onlar da komşulara daha fazla
yapılması çağrısında bulundular, Yunanistan Başbakanı da aynı çağrıda
bulundu. Bu konuda size gelen somut bir yaklaşım oldu mu? Burada nasıl
yaklaşılıyor?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Oldu, sadece BM’de değil, daha önce
telefon görüşmelerimde de, Sayın Merkel de gündeme getirdi, yine
uluslararası örgütlerin temsilcileri. Burada Cumhurbaşkanımızın Merkel’le
yaptığı ikili görüşmede de 6 milyar avronun dışında ilave katkı sağlanması
konusunda düşüncelerini gündeme getirdiler. Ayrıca, sahada eğitim ve diğer
konularda da daha fazla projenin üretilmesi konusunda destek açıklamaları
oldu, ama bunları tabii görmemiz lazım. 6 milyar avronun tamamının 2018
sonu itibarıyla gelmiş olması gerekiyordu Suriyeliler için, 2019’un sonuna
geldik daha yarısı bile Türkiye’ye gelmedi, dolayısıyla sadece konuşmak
yetmez.
Tabii son zamanlarda bu düzensiz göç baskısını hisseden Avrupalılar daha
duyarlı olmaya başladılar. Oysa bunu sadece kendilerine yönelik bir tehdit
ya da sorun olarak görmemeleri gerekiyor ve bu sorunun, yani genel anlamda
küresel düzeyde de göç sorununun devam edeceğini görüyoruz. 70 milyondan
fazla insan yerinden edilmiş değişik sebeplerden dolayı. O nedenle
sürdürülebilir bizim politikalarımızın olması gerekiyor ve uygulanabilir
politikaların hayata geçirilmesi gerekiyor, biz bunu savunuyoruz.
Türkiye’ye yönelik ve Türkiye’deki göçmenlere yönelik de desteğin artması
gerekiyor. Ama bir o kadar da şimdi Suriye’ye gönüllü olarak döndüreceğimiz
ya da dönecek olan göçmenlere de sadece bizden değil, diğer komşu
ülkelerden dönecek göçmenlere de biraz önce söylediğim gibi ne tür
yardımlar yapabiliriz, bu konuda da yine bu ülkelerin ve uluslararası
örgütlerin daha fazla duyarlı olması gerekiyor.
SORU- Rakam telaffuz edildi mi hiç?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Rakamlar henüz telaffuz edilmedi, ama bu
konuyu çalışabileceğimizi söylediler, yani daha fazla katkı sağlamak
istediklerini görüşmelerimizde söylediler.
SORU- Efendim, Kıbrıs konusunda da hiçbir adım atılmadığını görüyoruz.
Bundan sonra ne tür adımlar atacak Türkiye?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şu anda Kıbrıs’la ilgili iki mesele var.
Bir tanesi, hidrokarbon kaynaklarının değerlendirilmesi. Oraya gemilerimizi
göndererek dengeleri değiştirdik. Bugüne kadar Rum kesimine, Yunanistan’a
ve Avrupa Birliği dahil uluslararası topluma, garantör ülke İngiltere dahil
Rum kesiminin tek taraflı faaliyetlerini durdurması gerektiğini ve Kıbrıs
Türk halkının haklarını garanti altına aldıktan sonra bu faaliyetlere devam
edebileceklerini söyledik. Ama bugüne kadar maalesef nasihatlerimizi
dinleyen olmadı, belki de bizi ciddiye alan olmadı, ama gemilerimizi
gönderdikten sonra işin ciddiyetini anladılar. Şimdi biz aynı yerdeyiz,
Kıbrıs etrafında doğal gaz ve petrol kaynaklarıyla ilgili raporlar var,
değerlendirmeler var, bizim gemilerimiz de sismik araştırmaları yaptı,
potansiyeli olan yerleri gördüler, bu zenginliklerin hakça paylaşılması
gerekiyor. Ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bir komisyon kurma
teklifini de biz destekliyoruz. Esasen açıkça söylemeseler de uluslararası
toplumdan da çok büyük bir ilgi ve destek geldi uluslararası toplumdan,
çünkü bir çözüm önerisi bu, hakça paylaşım için bir teklif. Bunun yapılması
gerekiyor, eğer bu yapılmazsa kim ne derse desin, yok Avrupa Birliği
içindeki dayanışmaymış, yok Fransa şunu demiş, bu bizi bağlamaz. Biz
Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarını korumaya devam
edeceğiz. Doğal gazla ilgili zaten ikinci unsur ise, bizim kendi kıta
sahanlığımızdaki faaliyetlerimiz. Kendi kıta sahanlığımız içindeki
faaliyetlerimizi de kimseyle ne tartışırız, ne de tartışırız, bu bizim için
egemenlik meselesidir ve bizim en doğal hakkımızdır, uluslararası hukuktan
kaynaklanan hakkımız.
Bir de, tabii Kıbrıs’la ilgili tekrar müzakereler başlayacak mı, ne zaman
başlayacak, ne olacak konusu var. Biz başından beri Crans-Montana’dan bu
yana şunu söylüyoruz: Federasyon için 50 yıl müzakere ettik, ama bir sonuç
çıkmadı ve Crans-Montana’da tüm yapıcı yaklaşımlarımıza rağmen, federasyon
çatısı içinde Rum kesimi siyasi eşitlik dahil hiçbir şeyi Türk tarafıyla
paylaşmak istemediği için bir yere varamadık. Şimdi yeniden laf olsun diye
bir müzakereye başlamanın bir anlamı var mı? Yok. Ne olması gerekiyor?
Sonuç odaklı bir müzakerenin olması lazım. Artık yine bir başarısızlıkla
bitecek bir sürece giremeyiz, bu bir macera olur, boşuna Kıbrıs Türk
halkını da umutlandırmak olur. O nedenle diyoruz ki, önce neyi müzakere
edeceğimizi kendi aramızda gayri resmi bir şekilde görüşelim, BM Genel
Sekreterine yaptığımız teklif de budur, daha sonra referans belgesini,
müzakere çerçevesini belirleyelim. Ama bu sefer müzakere çerçevesi, sadece
efendim siyasi eşitlik, yani genel bir tamam tabir, önemli ama genel,
spesifik bir şekilde ne olduğunu, bunun bu müzakere çerçeve belgesinde
olması gerekiyor. Yönetime katılım, dönüşümlü başkanlık gibi veya işte Türk
tarafının artı 1 pozitif, tüm bu unsurların, çünkü temel mesele siyasi
eşitlik, yani sorunun sebebi bu. Rum tarafı, Türk tarafının siyasi
eşitliğini kabul etmediği için bugüne kadar bir çözüme varamadık. Ve ondan
sonra da sonuç odaklı olması gerekiyor, ucu acık olmaması gerekiyor,
müzakereye başlayıp bu işi tamamlamamız gerekiyor, olay bu. Şu anda 5+1
teklifimizi yaptık, garantör ülkeler, Ada’da iki taraf ve BM’nin katıldığı
bir toplantıda neyi müzakere edeceğimizi konuşacağız gayri resmi, sonra
karara bağlayacağız, sonra referans belgesini oluşturacağız.
SORU- Peki bu toplantının ne zaman yapılacağı belli mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şu anda henüz netleşmedi, Genel Sekreter
diğer taraflarla da görüşecek. Ve biz dün Yunanistan’ın yeni Başkanı Nikos
Dendias’la da görüştük, önce işte bu hafta Genel Sekreter iki liderle
görüşecek, belki eğer şartlar uygun olursa 3’lü görüşür ve ondan sonra 5+1
ve burada artık nihai bir karar veririz, ondan sonra müzakere çerçeve
belgesi net oluşturulur, sonra da müzakereye başlar. Ancak bu şekilde biz
sonucu alıcı bir müzakereye gidebiliriz, bir daha laf olsun diye olmaz.
Hele hele Crans-Montana’da kaldığımız yerden devam etmemiz kesinlikle
mümkün değil, çünkü o sonuç son derece başarısızdı maalesef Rum kesiminin
geri adım atması sebebiyle.
SORU- F-35 konusunda yeniden bir anlaşma, şimdi 100 milyar Dolarlık anlaşma
var, orada F-35’lerin yeniden teklif edileceği söyleniyor. Bu nasıl bir
teklif olabilir?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yeni bir teklifle, yol haritasıyla
ilgili geleceklerini söylediler. 100 milyar Dolarlık ticaret hacmi tabii
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’la Trump’ın Osaka’da aldığı bir karar, önce 75
milyarı konuşuyorduk ve orada 100 milyara çıkaralım dediler. Ve daha sonra
ABD Ticaret Bakanı Ross Türkiye’ye geldi ve Bakan arkadaşlarımızla
görüşmelerini yaptılar, Hazine ve Maliye Bakanımız, Ticaret Bakanımız ve
diğer kesimlerle, temaslarını sürdürüyorlar. Ve 100 milyar Dolarlık bir
ticaret hacmine ulaşabilmemiz için, işin içinde savunma sanayi ürünlerinin
de olması lazım, sadece tekstil veya işte küçük ürünlerle biz bu hedefe
ulaşamayız. Ve şimdi tekrar, işte Türkiye’nin F-35 programından şu anda bir
çıkma yok ama bazı faaliyetlere katılmamızı askıya aldılar, bu da doğru bir
şey değil, tekrar Türkiye’yi işin içine yine aktif bir şekilde katma
düşünceleri var, ama daha somut önerilerini görmedik.
Evet, çok teşekkür ediyoruz, iyi günler diliyoruz, Türkiye’ye selamlarınızı
götüreceğiz.