DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Biliyorsunuz bizim geleneksel Büyükelçiler Konferansımız var. Daha önceden Ocak ayında yapıyorduk ama kış muhalefeti sebebiyle birkaç defa arkadaşlarımız gelemeyince eksik kalınca artık yaz aylarında yapıyoruz son 2 yıldır ve son derece verimli bir çalışmamız. Tüm dünyadaki Büyükelçilerimizi ve Ankara’daki Büyükelçiler ile biraraya getiriyoruz. Bunun dışında Bakanlık iç değerlendirmesini de yine Genel Müdürlerimiz, Bakan Yardımcılarımız, Genel Müdür Yardımcılarımız ile akademi ve yine Stratejik Araştırmalar Merkezimiz dahil tüm kurumlarımızla beraber yapıyoruz. Geçen sene ilkini Bakanlığımızda yapmıştık, bu sene buraya, Kızılcahamam’a gelerek iki günlük bir kamp halinde dış politikamızın temel unsurlarını, 2019’un bu anlamda değerlendirilmesi, gelişmelerin değerlendirilmesi ve 2020’de bizi bekleyen gelişmeler ve bunlara yönelik nasıl politikalar izleyeceğiz, hangi gelişmeler olabilir, bunları arkadaşlarımızla değerlendiriyoruz. Ayrıca yeni inisiyatiflerimiz var biliyorsunuz, Antalya Diplomasi Forumu, yine dijital diplomasi. Dijital çağda diplomasi bizim tüm gelişmeleri hızlı takip etme ve politika oluşturma bakımından önemli bir girişim. Yıllardır tarihi bağlarımız olan, yıllardır var olduğumuz Asya’da da “Yeniden Asya” açılımı ile daha güçlü bir şekilde yine Türkiye’yi orada temsil etmek istiyoruz. Bütüncül bir yaklaşımla hem uluslararası örgütler nezdinde hem de Asya ülkeleriyle ilişkilerimizde ivme kazanmak istiyoruz. Bunun için çalıştaylar yaptık. Tüm kurumlarımızla değerlendirmeler yaptık. Önümüzdeki hafta içinde yine Ankara’daki Asya ülkelerinin Büyükelçileriyle biraraya geleceğiz. Ve bugün de arkadaşlarımızla neler yapabileceğiz Asya’da bunları değerlendirme imkanımız oldu. Dolayısıyla gerçekten mevcut durumun tespiti ve geleceğe yönelik politikaların değerlendirilmesi bakımından arkadaşlarımızla çok faydalı çalışmalar yaptık, yapıyoruz, akşama kadar da devam edeceğiz.
SORU: Efendim güncel konulara da girmek isteriz. Bilindiği gibi Çin’den Türk vatandaşlarının tahliyesi noktasında yoğun bir çabanız vardı. Sadece Türk vatandaşları değil Arnavutluk, Gürcistan ve Azerbaycan vatandaşları da geldi. Siz de bu süreçte hem mevkidaşlarınız hem de vatandaşlarımız ile yoğun bir diyalog içerisindeydiniz. Ayrıca, Çin’den Türkiye’nin medikal yardımı konusunda bir açıklama geldi, tüm bu süreci nasıl değerlendirirsiniz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bu salgın başlayınca tabii hemen biz özellikle bu Wuhan şehrinde başlayan, bu eyaletteki vatandaşlarımızla temasa geçtik. Bazıları bizimle doğrudan temasa geçti sosyal medya üzerinden ya da Büyükelçiliğimizi ya da merkezdeki çağrı merkezimizi arayarak temasa geçtiler ve orada yaşayan vatandaşlarımızın hepsini biz tespit ettik. Ve onların Türkiye’ye getirilmesi konusunda çalışmayı da Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın talimatıyla Sağlık Bakanlığımızla birlikte koordine ettik ve Milli Savunma Bakanlığımız da biliyorsunuz uçağını yine, Koca Yusuf uçağını tahsis ettiler. Vatandaşlarımızın Türkiye’ye getirilmesi için orada Büyükelçiliğimiz, bu arada Büyükelçimiz Emin Önen kardeşime de çok teşekkür ediyorum, tüm Büyükelçilik çalışanlarımıza, her gün e-mail üzerinden yine iletişim grupları oluşturarak oradaki vatandaşlarımızla diyaloğu hiç kesmediler ve vatandaşlarımızın havaalanına gelmesi konusunda da ne gerekiyorsa onu yaptılar, 4 tane buluşma noktası tespit edip vatandaşlarımızı oralarda buluşturup onları havaalanına getirdiler. Ayrıca, bazı vatandaşlarımız tabii havaalanına 200-300 kilometre uzaklıktaydı, onlara bizzat araba göndererek, hatta arkadaşlarımız kendi cebinden ödedikleri parayla, tabii biz onları arkadaşlarımıza vereceğiz, araçlar tutarak vatandaşlarımızı evinden aldılar. Sonuçta diğer ülkelerin de bizimle teması oldu. Sadece büyükelçilikler değil özellikle bu bölgede yaşayan Azerbaycanlı kardeşlerimiz benle bile temasa geçtiler. Biz de kendilerinin de mutlaka Türkiye’ye getirileceğini, daha sonra buradaki sağlık işlemlerinden sonra ülkelerine göndereceğimizi söyledik. Gerçekten Sağlık Bakanlığımızın yine doktorları ile sağlık ekipleriyle uçağımız kalktı. Biz de yine Çince bilen bir personelimizi buradan uçağa koyduk. Ve o bölgede Büyükelçiliğimiz Türkçe bilen bir Çin vatandaşıyla anlaştılar bu diyaloğu sağlasınlar diye, diğer ülkelerin vatandaşları da geldi. Giderken Çin’e de tıbbi malzeme gönderdik. Bu gönderdiğimiz tıbbi malzeme, gerçekten Çin’de büyük bir yankı uyandırdı; bir Japonya göndermiş, bir de Türkiye. Sosyal medyadaki yorumları gördük, çoğu Çince, ama İngilizce olanlar da var; işte bir tek Türkiye ile Japonya bize yardım etti, zor günde dostluğunu bize gösterdiler diye. TİKA’ya da özellikle buradan çok teşekkür ediyoruz bu tıbbi malzemelerin hazırlanması ve uçağa yüklenmesi, oraya ulaştırılması bakımından.
Sonuçta devletimizin tüm kurumlarıyla, Sağlık Bakanlığımıza, Bakanımıza özellikle teşekkür ediyoruz, Milli Savunma Bakanımıza, yine tüm Bakanlıktaki çalışan arkadaşlarımıza, Bakan Yardımcım Yavuz Selim Kıran Bey de bu işin Bakanlıkta koordinasyonunun başındaydı. Son iki gün arkadaşlarımız hiç ama hiç uyumadılar, hele son 36-40 saat falan hiç uyumadan bu süreci Sağlık Bakanlığımızla beraber yürüttüler. Diğer ülkelerin vatandaşlarını getirmemiz de çok memnun etti. Gürcistan’dan, Arnavutluk’tan teşekkürler geldi, Azerbaycan’dan tabii ki geldi, orada canlarımızı bırakmamız, zaten can kardeşlerimizi bırakmamız mümkün değildi. Şimdi tedaviye alındılar. Kapalı bir hastane özellikle açıldı ki burada herhangi başka bir hasta yok. Vatandaşlarımızın bazen soruları geliyor Ankara’da. Sadece Çin’den gelen bizim vatandaşlarımız ve dost ve kardeş ülkelerden gelen insanların şu anda kaldığı, 15 günlük bir karantina süreci olacak bir hastanedir, daha sonra, bizim vatandaşlarımızda ve diğer vatandaşların hiçbirisinde şu anda virüs çıkmadı, bu da güzel ve Sağlık Bakanlığımız bu açıklamayı yaptı. Daha sonra o ülkelerin vatandaşlarını da tabii ülkelerine göndermek için gerekeni yapacağız.
Devletimiz büyük devlet. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu tür konularda ve diğer konularda gereğini yapıyoruz. Şimdi Rusya’da bir patlama oldu biliyorsunuz ve 2 vatandaşımız vefat etti. Cenazelerin gelmesi konusunda gerekli çalışmaları yapıyoruz. Yaralı vatandaşlarımızın üçünü de aradık, ailelerini Türkiye’de aradık ve eğer doktorlar izin verirse yine Cumhurbaşkanımızın talimatıyla Sağlık Bakanlığımız uçakları gönderip onları da aldıracağız.
Geçen sene 80 civarında vatandaşımıza yurt dışına uçak göndererek özellikle onları hastalanan ya da kaza geçiren, başına herhangi bir kötü durum gelen vatandaşımızı da ambulans uçaklarla ülkemize getirdik. Bu sene de, önümüzdeki yıllarda da inşallah bu hizmetimizi daha da güçlendireceğiz. İnşallah ihtiyaç duyulmaz, ama ihtiyaç olduğu zaman da gereğini yapmamız lazım.
SORU- Efendim, ABD Başkanı Trump’ın sözde barış planının ardından Türkiye görüşünü net bir şekilde koydu kırmızıçizgimizdir diyerek. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da İslam ülkelerini eleştirdiği bir nokta vardı, sessiz kaldıkları yönünde onlara bir eleştiri yönlendirmişti. Şimdi siz buradan Cidde’ye gideceksiniz, İslam İşbirliği Teşkilatı nezdinde Dışişleri Bakanları Toplantısına katılacaksınız. Oradan Filistin konusunda net bir mesaj çıkmasını bekliyor musunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Öncelikle Arap Ligi açıklamasını, aldığı kararı doğru buluyoruz ve destekliyoruz. Bu sözde barış planının kabul edilmesi mümkün değildir. Bu olsa olsa gasp planı olur. Dolayısıyla biz en başından zaten son derece sert bir açıklama yaptık, net açıklama yaptık, Cumhurbaşkanımızın açıklaması ortada, Bakanlığımızın yine açıklamasını yaptık. Bazı ülkelerin doğrusu bu planla ilgili açıklamalarından dolayı tereddüt duymuştuk, üzülmüştük. Ama Arap Liginin açıklamasında bir bütünlük var. Aynı bütünlüğü İslam İşbirliği Teşkilatında da görmek istiyoruz. Türkiye olarak bizim tutumumuz başından beri net, her zaman tek başımıza da kalsak ortak davamız Kudüs’ü savunacağız, Filistinli kardeşlerimizi de hiçbir zaman yalnız bırakmayacağız. Yarın İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Dışişleri Bakanları Toplantısında da bu tutumumuzu sürdüreceğiz ve metnin daha önceden hazırlanması konusunda da arkadaşlarımıza da talimatları verdik. Cidde’deki arkadaşlarımız, Bakanlıktaki arkadaşlarımız Sekreteryayla ve diğer ülkelerin temsilcileriyle çalışıyor. Oraya gidince Filistin Dışişleri Bakanlarıyla ve bazı yine kardeş ülkelerin Malezya dahil dışişleri bakanlarıyla da görüşeceğiz, Kuveyt Dışişleri Bakanıyla görüşeceğiz ve iyi bir metin çıkmasını sağlayacağız.
Ama metin çıkarmak yetmez, bundan sonraki süreçte de bu birliği, beraberliği koruyarak bu kabul edilemez plana karşı durmamız gerekiyor ve BM parametrelerinde kalıcı bir barış için de çabalarımızı yoğunlaştırmamız lazım. BM’nin de bu anlamda açıklamasını da son derece olumlu buluyoruz. ABD’nin açıklamasına katılmaması ve kendi planını ön plana çıkarması, esasen olması gereken de bu, önemli. Bundan sonra pasif değil daha aktif olmamız lazım hep beraber. Ve birlik beraberliği bozacak ülkelere de izin vermememiz lazım. İnşallah yarın da Cidde’den bu anlamda net bir karar çıkartacağız.
SORU- Efendim, iç politikada çokça konuşulan, ama Türkiye’nin dış politikasına ilişkin de bir yanı olan bir konu da Kanal İstanbul. Buna ilişkin Dışişleri Bakanlığında görev yapmış 126 büyükelçi Kanal İstanbul projesine yönelik bir duyuru yaptı ve projeyle Montrö Sözleşmesinin tartışmaya açılacağını vurguladı. Siz bu duyuruyu gördünüz mü, bunu nasıl değerlendirirsiniz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Önce bu arkadaşlarımızın tam bilgi sahibi olmadan gereksiz bir açıklama yaptığını düşünmüştüm. Fakat daha sonra biraz detayına girince, esasen bilgi sahibi olduklarını, fakat siyasi amaçla bir açıklama yaptıklarını görüyoruz. Bunu neden söylüyorum? Çünkü bu belgeye imza atan bazı eski büyükelçilerimiz, emekli büyükelçilerimiz daha doğrusu, Bakanlığımızda hukukçu olan eski arkadaşlarımızdan bahsediyoruz, Bakanlığımızdaki toplantılara da, yani bu Kanal İstanbul çok tartışılıyor, bunun Montrö’ye etkisi var mı-yok mu tartışılıyor, dolayısıyla biz de tabii ki tüm hukukçuları biraraya getirerek çalışma yapıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız sorduğu zaman da bilgi arz etmemiz lazım. Bu toplantıya katılan hukukçu o emekli büyükelçilerin bazıları burada bunun Montrö’ye etkisini hiç tartışmadan Kanal İstanbul açılmasın diye siyasi görüşler belirtmişler. Bu açıklama da siyasi bir deklarasyondur. Çünkü Montrö’nün ortadan kalkmasıyla ilgili Türkiye’de bir tartışma yok, tüm siyasi partilerde de bir konsensüs var. Esasen Montrö’nün iptali için de bir kanal açmaya da gerek yok. Burada anlaşma okunursa dikkatlice, Montrö’nün tadil edilmesi için, 5 senede bir tadil edilebilir, 3 ay gözden geçirilebilir. 3 ay öncesinden herhangi bir taraf ülke, sadece Türkiye değil, başvurabilir ve ondan sonra süreç başlar. İptali için de herhangi bir kanal açmaya gerek yok, herhangi bir taraf ülke iptal için başvuru yapabilir. Dolayısıyla bizim Montrö’nün iptali diye bir derdimiz yok ve böyle bir tartışma da Türkiye’de siyasetin içinde yok.
Burada tartışılan nedir? Bu açılacak olan inşallah Kanal İstanbul Montrö’yü etkiler mi etkilemez mi ya da Montrö’deki kısıtlamalar Kanal İstanbul için geçerli mi değil mi? Örneğin askeri gemiler, savaş gemileri, Montrö’ye baktığınız zaman savaş gemilerinin Karadeniz’deki kalış süresi ve oradaki tonaj limiti var. Dolayısıyla nereden geçtiği de çok önemli değil, ister Kanal İstanbul’dan geçer, ister Çanakkale’den zaten geçecek, ister şu andaki Boğazdan geçer. Dolayısıyla Montrö’ye baktığımız zaman, yani gemilerin orada kalma süresi ve esasen tonaj kısıtlaması esastır. Ama bizim Kanal İstanbul inşallah iç sularımızı bağlayan bir kanal olacaktır. O nedenle de, örneğin buradan geçecek gemilerden tabii ki ücret alabiliriz, Boğazdan Montrö’ye göre almıyoruz, servis ücreti alabiliyoruz. Diğer kanallarda olduğu gibi yine buradan geçecek gemilerden açabiliriz. Buraya zorlama olur mu? Hayır, ama şimdi teknik sebeplerden dolayı da, örneğin Boğazdan daha önceki kazalardan sonra LPG yüklü tankerler geçemiyor, ama buradan geçebilecek. Başka sebeplerden dolayı da Boğazdan geçmemesi gereken gemileri de buraya yönlendirmek durumunda olabiliriz. Ama buradan geçerken de tabii ki ücretini ödeyecekler diğer boğazlardan geçerken.
Tüm bu gerçekler ortadayken, yani Montrö’nün ortadan kalkması hiç tartışılmazken, Montrö’ye etkisi var mı yok mu görüşleri farklı olabilir, ama bunlar net esasen bu açıklama tamamen siyasi saikle hazırlanmış bir açıklamadır. Yazık olmuştur, yani biz her zaman emekli büyükelçilerden de faydalanmaya çalışıyoruz, hukuki görüşlerini alıyoruz, değişik yerlerde de görevlendiriyoruz ve bazen eski üst düzey görev yapan müsteşar, bakan yardımcısı ve diğer arkadaşlarımızla da Büyükelçiler Konferansında biraraya geliyoruz. Ama bu esasen şu açıklama Bakanlığımızın imajı bakımından da hiç olumlu bir açıklama olmamıştır, tamamen siyasi amaçla yapılmış bir açıklamadır, hukuki bir açıklama da değildir.
Çok teşekkür ediyorum.