Özbekistan ve Türkiye: Ortak Medeniyet Havzasında Ezeli Kardeşlik-Ebedi
İşbirliği
Özbekistan’a, atayurdumuza her gelişimde, bilim, kültür, sanat ve devlet
yönetiminde çığır açan eserleriyle insanlık mirasına eşsiz katkılar yapan
ecdadımızın yetiştiği bereketli topraklara kavuşmanın heyecanını
yaşamaktayım. Aziz dostum Dışişleri Bakanı Abdulaziz Kamilov’un nazik
davetine icabetle kardeş Özbekistan’da dört vilayet ve beş şehri kapsayan
resmi ziyaretimi de bu özel hislerle gerçekleştirmekteyim. Türk Dünyası
Dışişleri Bakanlarının “Aksakalı” olarak gördüğümüz Sayın Kamilov’la
kurduğumuz samimi dostluğu, binlerce kilometrelik mesafeye rağmen tarih,
dil, din ve kültür müşterekleri çerçevesinde asırlardır gönül köprüleriyle
birbirlerine bağlı olan Türkiye ve Özbekistan’daki 120 milyon insanın
kardeşliğinin timsali olarak görmekteyim.
Aramızdaki sağlam bağlar sayesinde ülkelerimiz arasındaki ilişkiler, 21.
yüzyılda da hak ettiği düzeye ulaşmaya yönelik güçlü bir ivme yakalamıştır.
Cumhurbaşkanı Sayın Mirziyayev’in 2017 yılında ülkemize gerçekleştirdikleri
ziyaretle “stratejik ortaklık” düzeyine yükselen ilişkilerimiz,
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 2018 yılında Özbekistan’a
yaptıkları ziyaretle yeni bir boyuta ulaşmış ve ülkelerimiz arasında Yüksek
Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi (YDSK) mekanizması tesis edilmiştir.
Cumhurbaşkanı Mirziyayev’in 2020 yılının Şubat ayındaki Türkiye
ziyaretleriyle YDSK mekanizmasının ilk toplantısı iki ülke
Cumhurbaşkanlarının riyasetlerinde düzenlenmiştir. Bugün “kardeşlik
hukukuna dayanan stratejik ortaklık” olarak tanımladığımız ilişkilerimiz
karşılıklı güven ortamında her alanda giderek daha da kökleşmektedir.
Siyasi alanda süratle atılan adımlar ticaret ve yatırımlar alanına da kısa
sürede yansımıştır. Cumhurbaşkanlarımızın belirledikleri 5 milyar Dolarlık
ticaret hedefine en hızlı şekilde ulaşmak istiyoruz. 2019 yılında tarihte
ilk kez ticaret hacmimiz hem ithalatta hem ihracatta 1 milyar Dolar
sınırının üzerine çıkarak, 2,3 milyar Dolar’la rekor kırmıştır. Küresel
salgının olumsuz etkilerinin en ağır şekilde hissedildiği 2020 yılını artı
büyümeyle tamamlayan ülkelerimiz, geçtiğimiz yılı 2,1 milyar Dolar toplam
ticaret hacmiyle tamamlamıştır. Salgın şartlarında ticaret rakamlarımızda
ciddi bir düşüş yaşanmaması ekonomik bağlarımızın ne kadar güçlü olduğunu
kanıtlamaktadır. İthalat ve ihracat rakamlarının birbirine oldukça yakın
düzeyde seyretmesi ticari ilişkilerimizin birbirini tamamlayıcı ve
destekleyici mahiyette olduğunu göstermektedir. Halihazırda müzakerelerinde
sona yaklaşılan Tercihli Ticaret Anlaşması’nın, mümkün olan en fazla ürünü
içerecek şekilde imzalanması, 5 milyar Dolarlık ticaret hacmi hedefine bir
an önce ulaşılabilmesi bakımından hayati önemdedir. Bunun ardından temel
hedefimiz ülkelerimiz arasında bir Serbest Ticaret Anlaşması akdedilmesi
olmalıdır.
Dünyanın hızlı bir değişimden geçtiği 21. yüzyılda, küresel denklemde doğru
ve süratli kararlar alabilen, değişim dinamiğine ayak uydurabilen ülkelerin
güncel sınamalardan başarıyla çıkabileceği görülmektedir.
Türkiye ve Özbekistan’ı esasen bu bağlamda 21. yüzyılın en şanslı
ülkeleri arasında görmek gerekir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Mirziyayev gibi çağının iki vizyoner
liderine sahip olan ülkelerimiz, 21. yüzyılın küresel sınamalarına karşı
insan odaklı reformcu yaklaşımlarıyla her alanda özgün çözümler
üretebilmektedir. Kardeş Özbekistan bu sayede bölgesinde ve ötesinde bir
cazibe merkezi olarak öne çıkmaktadır. Çağın ihtiyaçları doğrultusunda
böylesine köklü bir değişimi yakın geçmişte başarıyla gerçekleştiren
Türkiye bu süreçte edindiği birikim ve tecrübelerini kardeş Özbekistan’ın
müreffeh geleceği için paylaşmaya her zaman hazırdır.
Özbekistan’ın başarıyla uyguladığı reform gündemi dış politika alanında da
kendisini göstermekte, yepyeni diplomatik girişimler Özbekistan tarafından
uluslararası kamuoyunun gündemine getirilmektedir. Ülkemizin, merkezine
“insanımızın girişimci ruhu” ile “vicdani değerler” kavramlarını koymak
suretiyle bir ilkeler manzumesi olarak tasarladığı “Girişimci ve İnsani Dış
Politika” yaklaşımına benzer şekilde Özbekistan da insan odaklı dış
politika öncelikleriyle uluslararası ilişkiler alanında özgün yönelimleri
gündeme taşımaktadır. Cumhurbaşkanı Mirziyayev’in Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu’nun 72. Oturumunda dünyaya duyurduğu vizyoner hedeflerin büyük bir
kısmına, değerli mevkidaşım Sayın Kamilov’un öncülüğünde Özbekistan
Hariciyesi tarafından ulaşılmış olması bizleri mutlu etmektedir.
Cumhurbaşkanı Sayın Mirziyayev’in tarihte ilk kez Özbekçe hitapta bulunulan
BM Genel Kurulu’nun 75. Oturumunda dünya kamuoyuyla paylaştığı yeni
girişimlerin başarıya ulaşması için de Türkiye olarak stratejik ortağımız
Özbekistan’la beraber çalışmak istemekteyiz.
Özbekistan’ın 2019 yılı içerisinde Türk Keneşi’ne (Türk Dili Konuşan
Ülkeler İşbirliği Konseyi) üye olması tarihi bir adım olmuştur. Türk dili
konuşan ülkeler arasında 30 yıldır ikili düzeyde gelişen işbirlikleri, Türk
Keneşi ile çok taraflı ve kurumsal bir boyut kazanmaktadır. Bu yıl
doğumunun 580. yıldönümünü idrak ettiğimiz Türk Dilinin Kutup Yıldızı büyük
alim ve devlet adamı Alişir Nevai Hazretlerinin “Turk nazimda chu men
tortib alam, Ayladim ul mamlakatni yakqalam” (Türk şiirinde bayrak açtım,
Türk memleketlerini bir kalem etrafında topladım) dizelerini tarihe
nakşetmesinden neredeyse altı asır sonra, ülkelerimiz Türk dili ortak
paydasında Türk Konseyi’nde bir araya gelerek, komşu coğrafyaların refah ve
istikrarına da katkı sağlayacak barış dolu bir gelecek ülküsünü hayata
geçirme yoluna girmişlerdir.
Tarihsel olarak dünyanın en kadim ticaret güzergahı olan İpek Yolu’nun
mirasçısı konumundaki Özbekistan Orta Asya’da “bağlantısallık” gündemine
güçlü bir şekilde sahip çıkarak ticaretten yatırımlara, küresel değer
zincirinden lojistiğe kadar pek çok alanda yeni fırsatlar sunmaktadır. Son
yıllarda özellikle ulaştırma altyapısı bakımından devasa projeleri hayata
geçirmiş olan Türkiye, kıtaları buluşturan özel konumuyla, Özbekistan’ın
“bağlantısallık” gündemi çerçevesinde de en önemli ortakları arasında yer
almaktadır. Önümüzdeki süreçte bu konuda hayata geçireceği bölgesel ve
küresel girişimlerde Özbekistan ile birlikte çalışmak arzusundayız.
Stratejik ortağımız olan kardeş Özbekistan’ın Orta Asya’nın kalbinde,
bölgedeki diğer kardeş ülkelerle kararlı bir işbirliği gündemi etrafında
ilişkilerini geliştirirken, barış, istikrar ve refah havzası olarak her gün
daha fazla güçlenmesi ve gelişmesi bizleri mutlu etmektedir. Türkiye’nin
“Asya Yüzyılı”nda kadim Kıtayla ilişkilerini “Yeniden Asya” sloganıyla ve
daha nitelikli bir yaklaşımla ele aldığı bu dönemde, kardeş Özbekistan’la
ilişkilerimizin her alanda derinleştirilmesini, bir tercihten ziyade
aramızdaki özel bağların ve tarihin omuzlarımıza yüklediği bir sorumluluk
olarak görmekteyiz. Atayurdumuz Özbekistan’a gerçekleştirdiğim kapsamlı
ziyaretin temelinde de bu değerlendirme yatmaktadır. Gönül coğrafyamızın
incilerinden Semerkant’ta Türkiye Cumhuriyeti Başkonsolosluğu’nu resmen
açmış olmam ise bu ziyareti benim için çok daha anlamlı hale getirmiştir.
Kardeş Özbekistan’la geleceğimizi birlikte inşa etme gayretimizin tüm
insanlığa esenlik getireceğine inanıyoruz. Bu kutlu yolu birlikte kateden
iki kardeş ülke olarak Türkiye ve Özbekistan arasındaki işbirliğinin hayati
ve stratejik önemde olduğu aşikardır. Enerjiden tarıma, sanayiden kültüre,
gençlikten çevreye pek çok başlıkta, siyasi, iktisadi, askeri ve içtimai
boyutlarıyla, ortak çıkar ve karşılıklı saygı ilkeleri çerçevesinde
derinleşen işbirliğimizin aynı ivmeyle gelişmeye devam etmesi temennisiyle,
misafirperverliğine ve kalenderliğine bir kez daha yakından şahit olduğum
kardeş Özbek halkını saygı ve muhabbetle selamlıyorum.