Türkiye ile Fransa dost ve müttefik kalacaklar
Türkiye-Fransa ilişkileri, iki müttefik ülke için alışılmadık, gerilimli
bir süreçten geçti. Ancak, Cumhurbaşkanlarımız arasında Mart ayı başında
tesis edilen temas, bağlarımızı yeniden sağlamlaştırmak için bize fırsat
verdi. Paris’e bugün gerçekleştirdiğim ziyaret, bu karşılıklı iradeyi
yansıtmaktadır.
Son dönemde bizi karşı karşıya getiren bölgesel meselelere göz attığımızda,
birçok konuda görüş birliği ve ortak çıkarımızın bulunduğunu göreceğiz.
İki ülke, Suriye’de insani yardımların sürekliliğinin sağlanması ve ülkenin
toprak bütünlüğünü savunurken siyasi süreçte ilerlenmesi gerekliliği gibi
önemli konularda esasen benzer öncelikleri paylaşmaktadır. Nitekim, son
dönemde Fransa ile Suriye konusunda samimi ve verimli bir istişare süreci
yürütmekteyiz. DEAŞ’a karşı mücadelede müttefiklerimizce PKK/YPG terör
örgütüyle işbirliği yapılmasına bağlı anlaşmazlıklarımız ise, ancak bu
işbirliği sona erdiğinde geride bırakılabilecektir. PKK/YPG'nin asıl
amacının DEAŞ'a karşı mücadele değil, Suriye'yi bölmeye çalışmak, Avrupa ve
NATO sınırında bir terör bölgesi oluşturmak olduğu gözardı edilmemelidir.
Bu örgütün, ülkemizin milli güvenliğine tehdit oluşturduğunu ve buna
kayıtsız kalamayacağımızı müttefiklerimizin idrak etmesini bekliyoruz.
Libya’da bugün, istikrar ve siyasi birliğin tesisi, Milli Birlik
Hükümetinin yetkilerini tüm ülkede kullanabilmesi, kurumların
birleştirilmesi, ateşkesin sürdürülebilir kılınması, terörle ve düzensiz
göçle mücadele Fransa’yla paylaştığımız önceliklerdir. Bölgedeki istikrarı
da etkileyen Libya’da ortak menfaatler bulunması için Fransa’yla diyaloğa
açığız.
Doğu Akdeniz’de, komşumuz Yunanistan’la yaşadığımız anlaşmazlıkları
hâlihazırda Atina’yla muhtelif mekanizmalar çerçevesinde, serinkanlı bir
diyalogla ele almaktayız. Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir zaman yayılmacı
hedefleri olmamıştır, Yunanistan’la diyalog da bunu bir defa daha teyit
etmektedir. Kıbrıs meselesi bağlamında ise Türkiye, müzakerenin hedeflerine
dair mutabık kalmaları halinde Kıbrıslı Türkler ile Rumların çabalarını
destekleyecektir. Önceki girişimlerin başarısızlığı göz önünde
tutulduğunda, çözüme ancak eşit egemenlik ve eşit uluslararası statü
temelinde ulaşılabileceğini düşünüyoruz.
Güney Kafkasya’da, Azerbaycan ve Ermenistan’ın refahına fayda
sağlayabilecek kalıcı bir barışa birlikte katkıda bulunabiliriz. Tarihin
siyasi amaçlar için kullanılması ve çarpıtılması hiçbir zaman anlaşmazlığın
çözülmesini ve adaletin yerine getirilmesini sağlamadı. Eğer radikal
Ermenilerin asılsız taleplerinin Türk-Fransız ilişkilerini rehin alması
engellenebilirse, Türkiye ve Fransa ortak çabalarıyla Güney Kafkasya’nın
istikrarına daha fazla katkıda bulunabilecektir. Balkanlarda da,
Türkiye’nin bir rakip olmadığını, aksine, bölgede istikrar ve refah için AB
ve transatlantik politikalarını tamamlayıcı bir rol üstlendiğini unutmamak
gerekir.
S-400 sistemleri NATO’nun güvenliği için herhangi bir risk
oluşturmamaktadır. Türkiye, S-400 konusunu gerçekçi bir zeminde, yapıcı
diyalog yoluyla ele almaya kararlıdır. NATO’da gündeme gelen Courbet
fırkateyni konusunda da sunduğumuz deliller, ileri sürülenlerin aksine,
Türkiye’nin hiçbir müttefik gemisine karşı hasmane bir eylemde
bulunmadığını teyit etmiştir.
Terörizme karşı Fransa, Atlantik İttifakı bünyesinde en büyük ikinci
müttefiki olan Türkiye'ye güvenebileceğini bilmelidir. Türkiye, özellikle
bilgi paylaşımı ve Suriye sınırında yakalanan Fransız terörist savaşçıların
düzenli şekilde ülkelerine geri gönderilmesi çerçevesinde, Fransa’nın
terörle mücadelesine belki de en fazla katkıda bulunan müttefikidir. Bu
işbirliğinin hiçbir zaman aksamamış olmasından ve halen devam etmesinden
memnuniyet duyuyorum.
Avrupa Birliği ile ilişkilerimize gelecek olursak, Fransa’nın, hem Birliğin
hem de ikili ilişkilerimizin yararına olan ilerlemelere katkıda bulunarak
Türkiye-AB yakınlaşmasının yeniden itici gücü haline gelmesini ümit
ediyoruz. AB üyelik hedefimizden bağımsız olarak Türkiye, Avrupalıdır ve
Fransa ile paylaştığı ortak değerlerin gelişmesine ve bu değerlere saygı
gösterilmesine katkıda bulunmaya devam edecektir. Türkiye-AB ilişkileri,
birkaç üyenin maksimalist ve milli emellerine rehin bırakılmamalıdır. AB,
ancak Türkiye’nin üyeliğiyle birlikte bir küresel güç olabilecektir.
Mevkidaşım Jean-Yves Le Drian'ı da davet ettiğim Antalya Diplomasi Forumu
vesilesiyle, tüm bu konuların 18-20 Haziran tarihlerinde "Yenilikçi
Diplomasi: Yeni Dönem, Yeni Yaklaşımlar" teması altında ele alınacak
olmasından memnuniyet duymaktayım.
Uluslararası sorunların yanı sıra, Fransa'daki Türkiye algısının son
zamanlarda birtakım klişelerden ve yanlış anlamalardan etkilendiğini
müşahede ediyoruz.
Türkiye'nin hiçbir zaman, Fransa’nın iç işlerine herhangi bir müdahalede
bulunma niyetinin olmadığını yüksek sesle ve net bir şekilde yineliyoruz.
Ülkemin Fransa'daki Türklere yönelik tek önceliği, Fransa’ya başarılı
şekilde uyum sağlamalarını teşvik ederek, Türkiye'den bekledikleri tüm kamu
hizmetlerini kendilerine sunmaktır. Türkçe öğretmenleri ve imamlar da,
vatandaşlarımızın bu talebini karşılamaktadır. Sözkonusu imamlar, bilhassa
kendi camilerinde hiçbir radikalleşme vakası gözlenmediğinden Fransız
makamları için de önemli bir güvence oluşturmaktadır. Türkiye,
radikalleşmenin farklı biçimleriyle mücadelede önemli bir müttefiktir.
Türkiye, radikalleşmeyle mücadelede, İslam karşıtlığı ve Müslümanlara
yönelik önyargıların ve ayrımcılığın ortadan kaldırılmasında Fransa’yla
çalışmaya devam edecektir.
Tüm bu hususlar, önceliklerimizin örtüştüğünü ve karşılıklı güvenin
güçlendirilmesi suretiyle birlikte hareket etmemizin yararını teyit
etmektedir.
Türkiye ile Fransa iki dost ve müttefik ülkedir. Ve öyle kalacaklardır. Samimiyetle bağlı olduğumuz bu dostluk ilişkisinin
zedelenmemesi için yanlış anlamalara mahal vermemeliyiz.