MACARİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI PETER SZİJJARTO- Sorunuz için gerçek çok teşekkür etmek istiyorum.
Ve aslına bakarsanız ADF daha öncesinde böyle bir başlangıç etkinliğini Türkiye dışında yapmak istememişti hiçbir zaman, hiçbir zaman yapmamıştı, o yüzden de bize gösterdiğiniz bu teveccüh için gerçekten çok teşekkür etmek istiyorum.
Bence bugün burada bu etkinliği yürütmemiz şunu açıkça gösteriyor: Yalnızca stratejik bir ilişkimiz yok, fakat biz stratejik iş birliğimizi aynı zamanda geliştirmek için çabalar sarf ediyoruz, burada bulunmanız o yüzden gerçekten çok takdirle karşılıyorum, bunun için minnettar olduğumuzu söylemek istiyorum.
Biz şu anda savaşın gerçekleştiği bir bölgede yaşıyoruz ve bu yüzden de bizim buradaki konumumuz, pozisyonumuz çok açık aslına bakarsanız. Bizim bölgesellikle ilgili inançlarımız, küresel ekonomik ve siyasi düzenle ilgili inançlarımız aslına bakarsanız ortadan kalkmış durumda. Ve bizim, yani Avrupa ekonomisinin ve kalkınmasının üzerinde durduğu temel de aslına bakarsanız tüm taraflar için yararlı olan gelişkin Avrupa teknolojilerine odaklanıyordu ve burada da aslına bakarsanız kolay şekilde erişebilir olan Rusya doğal kaynaklarına erişim gerçekten önemliydi. Ancak bunun şu anda gitmiş olduğunu görüyoruz ve şu anda da aslına bakarsanız Batı ve Doğu arasındaki bu bağların kopmakta olduğunu görüyoruz ve şu anda kimse aslında bundan toparlanmak mümkün olabilecek mi bilemiyor.
Bu bağlamda bizim sahip olduğumuz başka ideallerden bir tanesi de aslına bakarsanız Avrasya iş birliğiydi, bunun da şu anda gelecekte daha az gerçekçi olduğunu görebiliyoruz. İyi iş birliğinin olabileceği, yani bölgesel entegrasyonlar arasında iyi bir iş birliğinin olabileceği bölgeselci bir küresel düzene inanıyoruz biz. Ve pragmatik ve medeni şekilde bu ilişkilerin yürütülmesi gerektiğine inanıyorduk, fakat şu anda devam etmekte olan savaş nedeniyle bu daha faz olası görünüyor.
Biz orta boyutlu bir ülke olduğumuzu söyleyebiliriz, Orta Avrupa’da da bulunuyoruz aynı zamanda. Biz aslına bakarsanız tarihten dersler de çıkarmıştık. Biz ne zaman Batı ve Doğu arasında bir çatışma olsa biz genelde hep ortada kalıyoruz ve en çok da biz etkileniyoruz ve kaybeden oluyoruz. Biz artık kaybeden olmak istemiyoruz, bu nedenle de aslına bakarsanız umudumuzu idame edelim ve Batı ve Doğu arasındaki iş birliğine dair umudumuzu idame edelim istiyoruz. Çünkü bizim de bu aslına bakarsanız çekirdek ulusal güvenlik çıkarlarımızdan bir tanesi.
MODERATÖR- Çok teşekkürler Sayın Szijjarto.
Acaba siz bölgeselci ve Türkiye’nin buradaki rolünü nasıl görüyorsunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkürler.
Öncelikle ADF’ye ve IFAT’a bu toplantıyı organize etmiş oldukları için çok teşekkür ederim ve burada olduğunuz için de çok teşekkür etmek isterim.
Peter’ın söylemiş olduğu gibi, aslına bakarsanız ADF’nin 3’üncüsünü gerçekleştiriyor olacağız ve Budapeşte’de de bu açılış etkinliğini gerçekleştiriyoruz aslında ve Mart’ta da herkesi ADF’ye katılmak üzere davet ettiğimi belirtmek isterim, orada ADF’nin üçüncüsünü gerçekleştiriyor olacağız.
Hepimiz şuna katılabiliriz sanırım: Şu an gerçekten de bir belirsizlik çağında yaşıyoruz ve küreselleşmeyle ilgili sorunlar elbette ortada ve bölgeselciliğin de daha fazla ortaya çıktığını görüyoruz aslına bakarsanız.
Ve kovid dönemi de bölgeselciliğin aslında bize çok önemli olduğunu da gösterdi, çünkü yakınınızdaki komşulardan tedarik zincirlerinin sağlanmasının ne kadar önemli olduğunu görmüş olduk. Bunun yanında, hepimiz kovid sırasında aynı sorunlarla karşılaştık, o yüzden bazı alanlarda bölgeselcilik gerçekten önemli hale geldi. Ancak, ben bölgesel sahipliğin özellikle gerçekten önemle olduğunu düşünmekteyim. Tüm karşımızdaki sorunları çözmek ve aynı zamanda özellikle krizlerin ortaya çıkardığı fırsatlardan ortaklaşa şekilde yararlanabilmek açısından bunun gerçekten önemli olduğunu düşünüyorum. Türkiye bu bölgeye gerçekten çok yatırımda bulunuyor ve pek çok bölgesel birlik içerisindeyiz, KEİÖ Karadeniz Ekonomik İş Birliği Örgütü bunlardan bir tanesi. Savaştan sonra Avrupa Konseyi’nde olduğu için Rusya buradan ayrılmış olacak ve KEİÖ’deki Azerbaycan, Ukrayna, Rusya gibi ülkeler olarak. Biz orada bu birliği tutmak gerektiğini hissettik ve aynı zamanda ekonomik İş Birliği örgütü bu ve burada 5 taraf vardı, şimdi ise 10 üyemiz var.
Ve bunun yanında, Türkiye Devletleri Teşkilatımız bulunuyor ve Macaristan da burada gerçekten çok aktif olan gözlemci bir üye. Gerçekten önemli bir örgüt olmaya başladı bu ve çok görünür olmaya başlayan da bir örgüt aslına bakarsanız. Ve pek çok ülke de burada gözlemci üye olmaya çalışıyor ve aynı zamanda bağlı üye olmaya çalışıyor. Biz de bu statüleri belirlemiş durumda bulunuyoruz.
Bunun yanında, biz üçlü ve dörtlü mekanizmalardan da yararlanarak aslına bakarsınız bölgemizin sunmuş olduğu fırsatlardan yararlanmaya çalışıyoruz, mesela Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan-İran, 3’lü ve 4’lü mekanizmalarını kullanmaya çalışıyoruz bunu yaparken de. Ve kuzey koridoru da artık bir alternatif karşımızda olmayınca, biz Trans Kafkasya, Hazar ve orta koridoru açmaya çalıştık, Türkiye-Azerbaycan bu anlamda zaten merkezde bulunuyor. Umuyorum ki, gelecekte aslına bakarsanız Ermenistan da bize katılabilir. Biz bu projeleri gerçekleştirdiğimiz zaman bu orta koridor daha da önemli hale gelmeye başlayacak.
Ve Avrupa’nın bu kısmına ve Batı Balkanlar’a gelecek olursanız buradaki Türkiye, Bosna ve Hırvatistan arasındaki 3’lü mekanizmanın ne kadar önemli olduğunu görebiliyoruz, Hırvatistan Büyükelçisini de burada görmüş oldum aslına bakarsanız. Bosna Hersek ve Sırbistan arasındaki mekanizma da aslına bakarsanız buradaki gerginliklerin dindirilmesinde gerçekten çok yararlı oldu ve aynı zamanda önemli altyapı projelerinin gerçekleştirilmesi ve aslına bakarsanız güven tesisi tedbirlerinin alınması anlamında gerçekten çok yardımcı oldu.
Ben bölgeselcilikle ilgili ve Türkiye’nin de bu anlamda başka dost ülkelerle ve ortaklarla yaptığı girişimler hakkında daha fazla örnek de verebilirim. Macaristan’a ve sevgili arkadaşım Peter’e gerçekten çok teşekkür etmek isterim, onlar bölgeselciliğe büyük, bu girişimlere büyük katkıda bulundular. Örneğin SCEP’nin parçası olarak bunu gerçekleştirdiler, aynı zamanda Vişegard 4’lüsü, artı Türkiye platformu içerisinde de bunu yapıyorlar.
Çok teşekkürler.
MODERATÖR- Çok teşekkürler Sayın Bakan.
Ukrayna savaşının elbette uluslararası ilişkileri çok etkilediği açık. Fakat siz acaba bu savaş ışığında bölgesel iş birliğiyle ilgili olanakları şu anda ne şekilde görüyorsunuz?
MACARİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI PETER SZİJJARTO- Aslına bakarsanız savaş çıkmasından önce bile Avrupa’daki siyasi söylemler gerçekten de aşırı ideolojileşmiş ve aşırı siyasiydi, yani savaş çıkmadan önce bile aslına bakarsanız gerçekten çok karmaşıktı durum. Örneğin müzakerelerin yürütülebilmesi, tartışmaların gerçekleştirilebilmesi, Avrupa seviyesinde bunların gerçekleştirilebilmesi, pragmatizm ve mantıksallık üzerinden bunların yapılabilmesi gerçekten zordu, savaş bu durumu çok daha kötü hale getirdi. Şu anda ise biz şunu görüyoruz, eğer bir mantıksallık, akılcılık ve pragmatizm sesi çıkarmaya çalışıyorsanız doğrudan sizi yargılıyorlar ve şöyle diyorlar: Avrupa Birliği’ni bölmeye çalışıyorsunuz, NATO’nun altını oymaya çalışıyorsunuz, Rusya için casusluk yapıyorsunuz veya Kremlin propagandasının bir parçasısınız diye ithamlarda bulunuyorlar. Bu da akılcılık ve pragmatizm ortadan kalktıysa, uluslararası siyasi alanda artık bulunmuyorsa, o zaman artık mevcut gerçekten büyük zorluklara gerçek çözümler bulamayacağımız anlamına geliyor bu da.
Bana göre, siyasi tartışma alanına baktığımız zaman savaş sonrasında, bence burada 3 önemli unsur gerçekten oyun değiştirici, ezber bozucu olabilir.
Öncelikle acaba karşılıklı saygı uluslararası ilişkilere dönebilir mi, bunun döşünü görebilir miyiz? Yahut uluslararası liberal ana akım görüşü temsil etmeyen veya bunları takip etmeyen çevreler baskı altında olacak mı, bunlara diktatoryal denecek mi? Bunları tecrit etmek için çeşitli çabalarda bulunulacak mı? Yani karşılıklı saygı geri dönecek mi?
Bir fikir verecek olursam, bir örnek verecek olursam, bugün Mevlüt Beyle bu basın toplantısını gerçekleştiriyoruz ve diyelim ki uluslararası medya bize şunu sordu: Ben acaba Türkiye Hükümetinin şunu yapmasını veya bunu yapmasını Mevlüt Beyden istedim mi, bunu sordular bize. Ne zaman temsilciler bir araya gelse birbirlerine bir şeyleri salık veriyorlar. Fakat ben de şunu söylemek istiyorum aslına bakarsanız: Egemen bir ülkenin hükümetine benim alakam olmayan bir konuda neden ben salık vereyim ki? Bana göre karşılıklı saygı şu anda bulunmuyor ve esas soru burada bu geri dönebilir mi acaba?
İkinci olarak da, acaba uluslararası siyasette şu anlaşılabilecek mi? Fiziksel gerçeklik herhangi bir ideoloji tarafından silinemez, bunun üzerine yazılamaz, fiziksel gerçeklik fiziksel gerçekliktir. Bir örnek verecek olursam, doğal gaz boru hatlarından geçeceği sürece, geleceği sürece doğal gazınızı belli bir boru hattının olduğu ve bu boru hattının da size geldiği bir yerden alabilirsiniz ancak. Eğer ideolojisi sizi sıcak tutmuyorsa, ısınmanızı sağlamıyorsa o zaman doğal gaza ihtiyacınız var ve buradaki fiziksel altyapıdan sonra bakarsanız kararlarınızı dikta etmek zorunda. Fiziksel gerçeklik, ideoloji ve siyasetle değiştirilemez.
Üçüncü olarak da şunu söylemek istiyorum: Küresel camia iletişim kanallarını açık tutabilecek mi? Önemli bir soru bu. Çünkü eğer iletişim kanallarını kesecek olursak ve aslında birbiriyle dost olmayan kişiler, ülkeler artık görüşemeyecek olursa, o zaman ileride huzurlu bir ortam içerisinde birlikte yaşama fırsatını yok ediyor oluruz. Bu yüzden de aslına bakarsanız biz Türkiye Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda Mevlüt Beyin bu anlamda yaptığı çabaları gerçekten çok destekliyoruz. Örneğin tahıl koridorunun açılması. Eğer Türkiye şu gerekliliğe inanmasaydı, bu iletişim kanallarının açık olması gerekliliğine inanmasaydı, o zaman bu mesele çözülemezdi. Bu da benim anladığım kadarıyla zaten bugün de aynı zamanda bir Macaristan girişimi olmuş ve burada da Sayın Erdoğan’ın Nobel Barış Ödülünü almasıyla ilgili bir girişim gerçekleştirilmeye başlanmış.
MODERATÖR- Ukrayna savaşıyla ilgili şunu sormak isterim size aslına bakarsanız: Türkiye’nin Ukrayna’da barışa ulaşma yönündeki diplomatik çabalarını nasıl görüyorsunuz şu anda?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkürler.
Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabalardan bahsettiğiniz için de çok teşekkür ediyorum.
Şu anda elbette bu savaşın sonucu öngörmek oldukça zor. İlk aylarda daha kolaydı, mesela Mart’ta Antalya Diplomasi Forumu İçişleri Bakanları Toplantısında ve aynı zamanda heyetler İstanbul’da bir araya geldiği zaman işler herhalde biraz daha kolaydı diye düşünüyorum, fakat şu anda yeni bir gerçeklik içerisinde bulunuyoruz ve her iki tarafın da aslına bakarsanız bunu yeniden değerlendirmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Gelecekte umuyorum ki olası olarak müzakere gerçekleştirilebilir, ancak şu anda bunu öngörmek oldukça zor görünüyor. Şu anda aslına bakarsanız sahada herhangi bir kazan olmayacağını düşünüyoruz biz, bu savaşın herhangi bir kazanını olmayacağını düşünüyoruz ve bu savaşın da müzakere masasında sona ereceğini düşünüyoruz. Bizim samimi olarak inandığımız gerçekten bu, elbette biz bunu istiyoruz, ama gerçekçi de olmamız lazım ve bunun da adil bir barış olması lazım, Ukrayna için adil bir barış olması lazım, çünkü Ukrayna toprakları elbette işgal altında. Fakat bunun yanında iki taraf tarafından da kabul edilebilir bir barış olması lazım, dikte edilen bir barış olmaması lazım, hiç kimse çünkü bunu kabul etmez, ne Rusya Federasyonu, ne de Ukrayna bunu kabul eder.
Bu yüzden de müzakere edilen bir barış için bizim ne yapmamız lazım? Peter’e katılıyorum, kanalların açık kalması lazım. Eğer Rusya Federasyonu’yla iletişim kurmazsanız, o zaman nasıl müzakere edilen bir ateşkese veya barışa ulaşabilirsiniz? Bizim baştan bu yana savunduğumuz şey, Ukrayna’yı savunurken de savunduğumuz şey bu aslına bakarsanız ve onların toprak bütünlüğünü savunurken de söylediğimiz şey bu. Ve her iki tarafla da biz etkileşime geçmeye devam ettik. Bizim her iki tarafla da mükemmel ilişkilerimiz bulunuyor, bu yüzden de yaptırımlara katılmadık. Ancak elbette bu savaşı da ret ettik ve Montrö Sözleşmesini tam anlamıyla uyguluyoruz. Hatta bu iletişim kanallarının ötesine geçerek hem bir NATO üyesi olarak da Rusya’yla konuşmaya devam ettik, Karadeniz’de daha fazla çatışmanın çıkması, savaş gemilerinin buradan geçememesi amacıyla çabalarımızı gerçekleştirmeye çalıştık. Elbette şu anda her şey daha karmaşık görünüyor, daha zor görünüyor, fakat biz örneğin savaş tutsaklarının değiştirilmesini gerçekleştirebildik. Zaporijya Nükleer Enerji Santraliyle ilgili çabaları gerçekleştirebildik ve nükleer silahların kullanılamamasını sağlamış olduk. Farklı taraflar arasında bazıları gizli olmak üzere çeşitli toplantılar gerçekleştirdi, tahıl anlaşmasını gerçekleştirdik, yani diplomasi gerçekten de işe yaradı aslına bakarsanız görebileceğimiz üzere ve bu anlamdaki çabalarımıza da devam ediyor olacağız.
MODERATÖR- Şimdi bir sonraki sorumlarımda aslına bakarsanız birazcık daha kışkırtıcı olmaya çalışacağım, bunu söyleyebilirim.
Sayın Çavuşoğlu, Türkiye genelde küresel anlamda orta boyutlu bir güç olarak ifade ediliyor ve bu savaşın sona erdirilmesiyle ilgili rolünüz de aslına bakarsanız bunu ortaya koyabiliyor. Acaba bu orta boyutlu bir güç olmak yeterli değil mi? Türkiye acaba neden kendisi kadar zengin ya da güçlü olmayan ülkelerle bölgesel iş birlikleri kurmaya çalışıyor?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi şunu söyleyebilirim: Aslına bakarsanız bu çatışmaların, savaşların yüzde 60’ı bizim bölgemizde gerçekleşiyor, bu yüzden de aslına bakarsanız gerçekten de çok girişken ve aynı zamanda aktif bir diplomasi gerçekleştirilmesi gerekiyor ve aynı zamanda bu diplomasinin insani de olması gerekiyor. Afganistan’da olanlara bakın mesela, biz burada tanıma olmaksızın Taliban’la gene de iletişime geçmeye çalışıyoruz, ancak kadınların, kız çocuklarının eğitimden, sosyal yaşamdan tecrit edilmesi kabul edilebilir değil. Ve aslına bakarsanız bizim buna tepki vermemiz zorunlu ve biz de doğrudan zaten buna tepki verdik ve bir idari toplantının gerçekleştirilmesini istedik İslam İş Birliği Teşkilatı içerisinde. Benim de Türkiye Dışişleri Bakanı olarak gerçekten burada aktif olmam gerekiyor ve bölgesel sahipliği de göz önüne almamız gerekiyor.
Bizim yalnızca bölgemizde aslına bakarsanız savaşlar ve çatışmalar yok, donmuş çatışmalar da var, yani aslına bakarsanız hatta bu çalışmalarda çözümler donmuş durumda. Mesela Karabağ’da gördüklerimiz de bunun bir örneği, Güney Osetya’da aynı şeyi görebiliyoruz, Kıbrıs sorunu aynı zamanda bizim bölgemizde olan bir mesele, gerçeklik bunlar. Yani Suriye’deki durum, Libya’daki durum gerçekten şu anda hala çok kırılgan. Yemen’de yine buradaki sorunu çözme fırsatı bulamadık, bu yüzden çok etkin olmamız gerekiyor. Ancak Afrika’da olanlara da bakanı, sadece Kuzey Afrika’dan da bahsetmiyorum aslına bakarsanız burada, Sahra Altı Afrika’ya bakın, mesela Somali’de terörizm yayılıyor, Mozambik, bu ülkeler tehdit altında, bizim o ülkelere de destek vermemiz lazım. Ben Filipinler’deki durum devam ederken susamam, bizim Filipinler Devleti’nin yaptığı anlaşmanın devam etmesini sağlamaya da ihtiyacım var. Venezuela’da muhalefet ve hükümet arasında devam eden konuşmalara destek vermemiz gerekiyor. Ve aynı zamanda Kolombiya‘daki ayrılıkçı gruplarla hükümetin çalışmalarına destek vermemiz gerekiyor, bizim orada diplomatlarımız da bulunuyor, doğrudan bu konuyla ilgili çalışmak üzere atanmış olan diplomatlarımız da bulunuyor. Bizim Latin Amerika ülkeleriyle ortaklıklarımız bulunuyor, Afrika Kıtasında ayın zamanda gerçekten karşılıklı olarak yararlı olacak şekilde çeşitli ülkelerle iş birliklerimiz bulunuyor. Şu anda Asya gerçekten yükseliyor, Batıdan Doğuya doğru geçen bir ekonomik güç olduğunu görüyoruz, bu yüzden oraya da bütüncül şekilde bakmamız gerekiyor, oradaki ülkelerle ve bölgesel iş birliği örgütleriyle de yakın şekilde iletişime geçmemiz gerekiyor.
Ve şunu da söylemek istiyorum aslına bakarsanız: Daha öncesinde unutmuştum, bölgeselcilik coğrafi yakınlık da gerektirmiyor. Mesela BRICS Örgütü bununun örneğinden bir tanesi, aynı zamanda bizim de içerisinde olduğumuz MİKTA Örgütü var, bu da bunun gerçekten örneklerinden bir tanesi, burada Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye ve Avustralya olarak bulunuyoruz. Türkiye tüm bu küresel meselelerde gerçekten sesini çıkarıyor ve etkin şekilde bunlarda konuşuyor ve biz dünyayı daha adil hale getirmeye çalışıyoruz bunları yaparak aslına bakarsanız. Bu bizim öncelikle ahlaki gerekliğimiz, sorumluluğumuz diye düşünüyorum ben de. Burada durayım isterseniz.
MODERATÖR- Acaba bahsetmediğiniz herhangi bir kıta var mıdır diye düşünüyordum, belki o yüzden devam etmelisiniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Antarktika’da da çalışıyoruz.
MODERATÖR- Şimdi size de biraz daha kışkırtıcı bir soru sormak istiyorum Sayın Bakan. Macaristan genelde çok açık bir ekonomiye sahip olan bir ülke görülüyor. Siz orta boyutlu dediniz, daha öncesinde çok küçük boyutlu dendiğini de duydum ben aslına bakarsanız, ama her neyse orta boyutlu diyelim ve aynı zamanda ekonomik pazarlara da büyük bir erişiminiz var. Acaba bölgeselciliği bu anlamda savunmanın gerekçesi ne olabilir?
MACARİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI PETER SZİJJARTO- Şimdi şunu söyleyebilirim: Biz yaklaşık 10 milyon nüfuslu bir ülkeyiz, denizle sınırımız bulunmuyor, denizle kıyımız bulunmuyor ve aynı zamanda kaynaklara yakın değiliz. Bu da şu anlama geliyor: Bizim ekonomik başarımız bizim kendimizi uluslararası ekonomik ortama nasıl bağlayabileceğimizle ilgili. Bana göre de bizim konumumuz ve bizim çevremiz içinde bulunduğumuz şartlar şunu ortaya çıkarıyor: Biz yalnızca ihracatta güçlü olursak ve yabancı doğrudan yatırımı çekebilirsek ekonomik olarak başarılı olabiliriz. Buda şuna getiriyor bizi: Ekonomik düzenin nasıl gelişeceğiyle ilgili elbette bizim de çıkarımız bulunuyor. Öncelikle Avrupa Birliğinin güçlü olması bizim çıkarımıza. Çünkü bizim ihracatımızın yaklaşık yüzde 80’ni Avrupa Birliği üye devletlerine gidiyor. Bazen yüzde 79 oluyor, bazen biraz daha fazla oluyor ama yüzde 80 diyebiliriz ortalama olarak, yani Avrupa Birliğinin güçlü olması bizim çıkarımıza. Bu sebeple de biz burada gerçekleştirilen tartışmalara katılıyoruz. Yani Avrupa Birliğinin geleceği nasıl olacak? Bu alanda yapılacak olan tartışmalara biz katılıyoruz. Çünkü biz buradaki gelişmelerin bu siyasi ideolojilerin ve şu anda aslında bakarsanız Avrupa Birliğini onlar yönetiyor bu ideolojilerin zayıflamakta olduğunu görüyoruz. Çünkü bize göre Avrupa Birleşik Devletleri konsepti Federal Avrupa Birleşik Devletleri yapısı bize göre çıkmaz bir sokak ve aslında bu Avrupa Birliğini zayıflatıyor. Güçlü bir Avrupa Birliğinin güçlü üye devletlere dayanması gerekiyor. Yani üye devletlerinde aslına bakarsanız kendi siyasi, kültürel ve dini miraslarını gururlu şekilde temsil edebilmesi gerekiyor. Kendine has özellikleri olması gerekiyor. Avrupa Birleşik Devletleri veya Federal Avrupa bana göre Avrupa Birliği fikrini zayıflatan fikirler aslında bakarsanız. Avrupa Birliğinin güçlü olması lazım, ama buna inanıyoruz.
Diğer taraftan da, sizin de fark etmiş olabileceğiniz üzere biz Batı ve Doğu yatırımcılarının bir buluşma noktası olduk. Neden? Bunun pek çok sebebi var. Öncelikle hiçbir yatırımcıya ayrımcılıkta bulunmadık, yani bu ülkeden, şu ülkeden geliyorsunuz diye asla ayrımcılıkta bulunmadık. Tek bir isteğimiz var, lütfen bizim kurallarımıza, düzenlemelerimize uyun. Eğer bazı yatırımcıları ülkeden kovmak zorunda kalıyorsanız bu kötü bir durum. Ben eğer benden böyle bir şey isteniyorsa genelde şunu soruyorum: Acaba gerçekten de bizim ulusal güvenliğimize bir tehdit oluşturuyorlar mı? Bana bunu gösterin ve böyle bir kanıtta alamadım aslında bakarsanız böyle şeyler sorduğumda da. Bu yüzdende kimseye ayrımcılık yapmıyoruz. Ve bu adil yaklaşımımıza bağlı olarak da hem Batı’dan hem de Doğu’dan yatırımcılar şu anda Macaristan’da bir araya geliyor. Bu nedenle bizim için karşılıklı olarak saygılı Batı-Doğu iş birliği gerçekten çekirdek ulusal güvenlik ve ekonomik çıkarımıza bizim. Bu yüzden de biz Batı ve Doğu mesela Çin ekonomilerinin ayrılmasını istemiyoruz aslında bakarsanız, bana göre bu aynı zamanda yapay bir baskı. Çünkü eğer yeni küresel ekonomik düzenin tasarımına bakacak olursanız acaba değişen her şey içerisinde sabit kalan kalkınma ne oldu, gelişme ne oldu? Otomobil endüstrisi mesela yani ve elektronik hareketlilik. Batı Avrupalılar elektrikli arabalar üretiyor ve Doğulular da elektrikli aküler üretiyor ve ikisinin birbirine ihtiyacı var gene fiziksel gerçeklilik akü olmadan bu araba çalışamaz ve bu arabalar üretiliyor ki bu aküye ihtiyacınız var. Ve şu anda Avrupa ve Çin ekonomilerinin ayrıştırılması isteniyor bizden. Neden? Çünkü en büyük Batılı şirketlerin müdürleri genelde Macaristan’da da bulunuyorlar aslına bakarsanız onlar Çinli şirketlerin aslında bakarsanız Macaristan’a gelmesini istiyor çünkü onları mümkün olduğunca yakınlarında bulunmasını istiyor. Şimdi küçükçe diyebileceğimiz orta boyutlu ve denize de kıyısı olmayan bir ülke olarak biz de yabancı doğrudan yatırıma ve ihracata ulusal ekonomik performansımız anlamında gerçekten bağlıyız. Biz akılcı bir Doğu-Batı yaklaşımının iş birliğinin yeniden tesis edilmesi, yeniden oluşturulması veya desteklenmesine ne dersiniz deyin burada önemli olduğunu düşünüyoruz.
MODERATÖR- Lütfen Sayın Szijjarto mikrofonu tutun şimdi burada bölgesel iş birliklerinden ve aynı zamanda Avrupa Birliğinin güçlü olması gerekliliğinden bahsediyordunuz. Şimdi Avrupa Birliği içerisinde farklı bölgeselciliklerde var aslında bakarsanız. Mesela Vişegrad Dörtlüsü, Benelüks Platformu bulunuyor. Bunun yanında federalist bir yaklaşımında evet Brüksel’de güçlü olduğunu görüyoruz. Acaba bu bölgesel ağların daha güçlü bir Avrupa Birliği kurulması anlamında ne kadar etkili olduğunu düşünüyorsunuz? Burada acaba aralarında bir tutarlılık var mı?
MACARİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI PETER SZİJJARTO- Biz bölgesel iş birliklerinin gerçekten destekçisiyiz ve Vişegrad Dörtlüsü de gerçekten de Macaristan’ın dış politikası için gerçekten çok önemli oldu. Vişegrad Dörtlüsünün gücü her zaman şu olmuştur: Biz ortak çıkarımızın ve ortak istekliliğimizin olduğu alanlarda çalıştık hep ve eğer farklı görüşlerimiz varsa belli konularda bunlara da saygı duyduk. Elbette savaşla beraber buradaki iş birliği biraz daha karmaşık hala girmiş oldu. Fakat yine de halen çok önemli iş birliği alanlarımız var ve bunların bazılarında kesinlikle bizim çıkarlarımız ortak ve gerçekten de karşılıklı olarak faydalı. Ve elbette savaştan önce bile Vişegrad Dörtlüsünü yıkmak için pek çok çaba vardı. Yani Batılı devlet adamlarının veya Batıdaki medyanın ne kadar uzun süre Vişegrad Dörtlüsünün bitmiş olduğu üzerine konuşmuş olduğunu söyleyemem size, ancak devam ediyor. Biz bir bölgesel iş birliği kuruluşuyuz ve bölgesel iş birliğinin de aslında bakarsanız biz Avrupa entegrasyonuna destek verdiğini düşünüyoruz.
MODERATÖR- Çok teşekkürler Sayın Bakan.
Siz bize gündeminiz hakkında bilgi vermiş oldunuz Sayın Bakan ve aynı zamanda Türkiye’nin küresel anlamda oynadığı rol hakkında da bilgi vermiş oldunuz. Sizin dış politikanızla ilgili acaba birazcık daha bilgi vermeniz olur mu bize?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bizim dış politikamız aslında bakarsanız herhangi bir tarafa ait olmamakla ilgili. Evet, ara sıra Türkiye’yle Yunanistan arasında veya Türkiye’yle başka ülkeler arasında aslında bakarsanız sorunlar yaşanabiliyor. Ancak ben Afrika’ya gittiğimde burada etkin olarak çalıştığımda bu sanki revizyonist ve yeni Osmanlıcılık çabası gibi görünüyor. Son zamanlarda gerçekten Afrika kıtasında etkin olan, faal olan büyük ülkeler var ve bunlar Afrika üzerinde birlikte çalışmak istediklerini de söylediler aslında bakarsanız. Örneğin, Fransa’yla ABD bu ülkelerden ikisi ve kesinlikle bu ülkelerle biz birlikte çalışmak istiyoruz. Bu bizim için değil, Afrika için özellikle yararlı olan bir mesele. Ve bizim de elbette bazı blokların burada Türkiye’yi dışlayacak şekilde inşa edilmiş olması mesela Doğu Akdeniz Gaz Forumu ve burada Türkiye’nin ve Kıbrıslı Türklerin haklarının göz önüne alınmamasına tepki vermemiz bir revizyonist yaklaşım değil. Biz sadece burada haklarımızı garanti altına almaya çalışıyoruz aslında bakarsanız ve Avrupa Birliğine de şunu söylüyoruz: Bir EastMed Akdeniz Gaz Forumu Konferansı yapalım ve buradaki tüm kıyı devletleri aslında bakarsanız buraya katılsın. Sadece Doğu Akdeniz’de olan ülkeler değil, aynı zamanda enerji firmaları da burada bulunmalı, onlar da davet edilmeli ve böyle bir konferansın amacı da ne olacaktı? Neden Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı Erdoğan böyle bir şey önerdi? Çünkü burada aslında bakarsanız hakkaniyetli olarak bir paylaşımda bulunmamız gerekiyor ve burada herkesin hakkının güvence altına alınması gerekiyor.
Yunanistan adaların silahlandırılmaması ilkesini ihlal ediyor. 1923 Lozan Anlaşması, 1947 Paris Anlaşmasına aykırı şekilde bunu gerçekleştiriyor ve Birleşmiş Milletlere giderek de bunun açık bir ihlal olduğunu söylediğimiz zaman bu anlaşmaların ihlali olduğunu söylediğimiz zaman …(Canlı Yayın Kesintisi)
Buradaki rolümüz hep faydalı olmuştur. Mesela Bosna Hersek’e bir örnek olarak bakabilirsiniz. Buradaki tüm gruplar, tüm etnisiteler, Hırvatlar, Boşnaklar, Sırplar hepsi Erdoğan’a ve Türkiye’ye güveniyor. Çünkü bizim gerçekten de dengeli ve yapıcı bir rolümüz oldu bu ülke içerisinde. Biz yalnızca barışçıl ve istikrarlı bir Bosna Hersek istiyoruz ve gerçekten de işleyen bir devlet yapısı istiyoruz. Ancak şu anda ne yazık ki, yeterince işlevsel durumda değil. Ben daha da fazla örnek verebilirim aslında bakarsanız size. Türkiye dış politikasını anlayabilmek için tüm bu ideolojik ön yargılardan kurtulmamız gerekiyor. Ve Türkiye tüm oyuncularla aslında bakarsanız iş birliği içerisinde, tüm uluslararası ve bölgesel iş birliği örgütleriyle de etkileşimi bulunuyor. Çok teşekkürler. Herhangi bir şeyi unuttum mu acaba? Atlamamışımdır inşallah.
MODERATÖR- Birazcık daha zamanımız var. Şimdi ayrıştırmadan bahsettik Batı’yla Doğu dünyasının ayrıştırmalarından bahsettik. Şimdi aynı zamanda nasıl bağlantı merkezi olabilir bunlardan bahsetmek istiyorum. Türkiye’nin örneğin gerçekten de enerji için bir bağlantı merkezi olmuş olduğunu görüyoruz. Şimdi Sayın Szijjarto’ya da şunu sormak istiyorum: Acaba eğer bir merkez haline gelmek istiyorsa Macaristan hangi alanlara bir hub haline gelmek istiyorsa hangi alanlara odaklanıyor olmalı?
MACARİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI PETER SZİJJARTO- Bir hub, bir merkez haline gelebilmek için bizim en gerçekten cazip yatırım ortamına sahip olmamız gerekiyor bu ülkede. Bu sebeple de biz Avrupa’daki en düşük vergi oranlarını uyguluyoruz. Bu yüzden biz Macaristan’da hem kişisel hem de kurumsal gelirler için tek bir oran uyguluyoruz, bu yüzden bir tek durak ofisi hizmeti sağlıyoruz yatırımlara teşvik etmek için. Bu nedenle biz çok farklı çeşitlilikte teşvikler sağlıyoruz ve daha fazla giderek daha fazla Türk şirketler de aslında bakarsanız Türk işletmelerde bunlardan yararlanıyor ve Macaristan’a yatırım yapıyorlar. Daha öncesinde de söylemiş olduğum gibi otomotiv endüstrisine gerçekten çok odaklanmaya başladık. Endüstrideki üretimin yüzde 30’u aslında otomotiv endüstrisinden geliyor ve şu anda otomotiv sanayinin de aslında devrimsel bir değişiklikten geçtiğini görüyoruz. Geleneksel yanmalı motorların azaldığını görüyoruz bu da elbette siyasi bir sebep aslında bakarsanız. Avrupa Birliği ve pek çok başka bölgesel örgüt de aslında bakarsanız elektrikli arabalara çok daha fazla önem vermeye başlamış durumda. Bu yüzden de şimdi sanayi bu siyasi kararı gerçekleştirmeye çalışıyor. Ve biz Macarlar da ekonomimizde elektrikli hareketliliğin, elektronik hareketliliğin arttırılmasını sağlamaya çalışıyoruz. Biz e-hareketliliğe şu anda gerçekten çok önem veriyoruz ve Macaristan’ı da bu anlamda bir merkez olmasını, bir hub olmasını sağlamaya çalışıyoruz ve şu anda açık şekilde aslında bakarsanız bu sanayi alanında kesinlikle bir iş ayrımı bulunuyor. Örneğin, Doğulular aküyü üretiyor ve Batılılar da elektrikli arabaları üretiyor ve biri olmadan diğeri yapılamıyor elbette. Bu yüzden de Batılı ekonomilerin, Doğulu ekonomilerden ayrıştırılmasının bana göre her iki taraf için de kaybı olur. Ve ekonomiye kayıp getirmekten zarar vermekten de şunu anlamamız lazım: Eğer bunu yaparsanız istihdam kaybı olur … o zaman insanların yaşam standartlarını yani gerçek insanların sokaktaki insanların yaşam standartlarının düşmesi anlamına gelir bu da. Biz de bu yüzden Macarlar olarak özellikle Macaristan’ı bir yatırım merkezi haline getirmeye çalışıyoruz. Bu herkesin çok hoşlandığı bir fikir olmayabilir, fakat Macaristan Hükümetinin görevi Macarların beklentilerini yerine getirmek ve uluslararası liberal ana akım veya kolonici görüşlerin istediklerini yerine getirmek değil. Bu yüzden de biz bu politikamıza, bağlılığımıza devam edeceğiz gelecekte.
MODERATÖR- Acaba Sayın Çavuşoğlu siz Türkiye’nin bu anlamdaki olanağını nasıl görüyorsunuz bir merkez olma hakkındaki olanağını nasıl görüyorsunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkürler. Her ne kadar biz üretici bir ülke olmasa da bir hub haline gelmiş olduk, bir merkez haline gelmiş olduk aslında bakarsanız. Sanırım 7 farklı boru hattından petrol ve doğal gazı alıyoruz, Karadeniz’de doğal gazı keşfettik yakın zamanlar ve daha fazla petrol rezervlerini de Türkiye’nin farklı yerlerinde keşfediyoruz, ama ancak halen ihtiyacımızın yüzde 90’nını dışarıdan alıyoruz, fakat her halükarda bunun yanında dost ülkelere enerji, elektrik ve gaz da sağlıyoruz. Ve ihtiyaç halindeki ülkelere bunları sağlıyoruz. Ve Türkiye’nin de bir merkez, bir hub olarak, bir transit ülke olarak rolü de Ukrayna’daki savaştan sonra daha da hayati hale gelecek. Ben sadece burada aslında bakarsanız Rusya’nın teklifiyle ilgili söylemiyorum bunu. Bizim bu projeyi gerçekleştirebilmek için Avrupa’da aslında bir pazar bulmamız gerekiyor ve buradaki talebi görmemiz gerekiyor. Azerbaycan Devlet Başkanı buradaydı dün ve Macaristan ve Azerbaycan’ın da bir anlaşmaya varmış olması ve boru hatlarının kapasitesini artıracak olması ve Türkiye üzerinden buraya doğal gaz getirecek olması bence çok güzel bir gelişme. Size bilgi vermek için şunu da söylemek istiyorum aslında bakarsanız: Bu iş birliğinin hızı ve modelitesi ne olacaktır konusunda Azerbaycan’la bir anlaşmaya da vardık biz. Bizim devlet şirketimiz BOTAŞ Bulgar Gaz’la beraber bir anlaşma imzaladı ve Türkiye 1,5 milyar metreküp sağlıyor olacak yılda. Ve Türkiye aslında bakarsanız Amerikan doğal gazının da dördüncü büyük ithalatçısı konumunda. Ben Houston’daydım geçen hafta ve aynı zamanda burada BOTAŞ adına hangi şirketle anlaşma imzalanacak bunu da görmeye çalışıyorum ve Balkan ülkelerine de bu desteği sağlamak istiyoruz aslına bakarsanız. Kesinlikle elbette Akdeniz’de de Doğu Akdeniz’de de kesinlikle böyle bir potansiyel söz konusu. İsrail ve Lübnan’ın arasında imzalanan anlaşmanın da gerçekten iyi bir potansiyel olduğunu düşünüyoruz. Irak’tan da Türkiye’ye doğal gaz getirilebileceğini ve daha sonrasında da bu doğal gazın Avrupa pazarlarına açılabileceğini düşünüyoruz.
Aynı zamanda farklı ülkelerden LNG de alıyoruz, 5 LNG istasyonumuz bulunuyor şu anda. Bu anlamda Türkiye’de gelecek hakkında herhangi bir endişemiz bulunmuyor aslında bakarsanız. Türkiye’nin bir doğal gaz veya petrol veya elektrik kısıdı olacağını düşünmüyoruz. Çünkü Sayın Erdoğan’ın yönettiği Hükümetimiz son yıllarda bu önemli yatırımları gerçekleştirmiş durumda. Fakat bu kritik anda elbette nasıl ihtiyaç durumunda olan ülkeleri nasıl destekleyebiliriz bunu düşünmemiz lazım. Örneğin, Macaristan gibi ve diğer bölgede bulunan ülkeleri nasıl destekleyebileceğimizi düşünmemiz lazım.
MODERATÖR- Çok teşekkürler. Pek çok olağan uluslararası ve bölgesel örgütlerin yanı sıra aslında bakarsanız Macaristan ve Türkiye’nin içerisinde bulunduğu önemli bir örgüt daha bulunuyor bu da Türk Devletleri Teşkilatı ve şu anda da Türk Devletleri Teşkilatının aslında bakarsanız daha fazla görünürlüğe sahip olduğunu görüyoruz. Terörle mücadele bu malların tedariki taşınması anlamında gerçekten daha fazla rol oynadığını görüyoruz. Acaba siz Sayın Bakan Szijjarto ne düşünüyorsunuz Türk Devletleri Teşkilatının oynayacağı rol hakkında gelecekte?
MACARİSTAN DIŞİŞLERİ BAKANI PETER SZİJJARTO- Elbette burada kesinlikle aslında bakarsanız öncelikle bir ortak miras bulunuyor ve bu da karşılıklı iş birliği halinde gerçekleştirilebilecek potansiyelinden yararlanılabilecek bir miras. Biz bana göre aslında bakarsanız Türk Devletleri Teşkilatına bir gözlemci olarak katılarak çok iyi bir karar vermiş durumdayız. Yalnızca burada dost ülkeler olmamız veya şu anda uluslararası siyasi söylemde bulunmayan karşılıklı saygının burada bulunması sebebiyle değil. Yani biz öncelikle elbette birbirimize karşılıklı olarak çok saygılıyız, ama aynı zamanda Türkiye’nin, Türk devletlerinin, Orta Asya’nın, Kafkasya’nın oynadığı rol son yıllarda gerçekten çok arttı bize göre. Şimdi buradaki savaşı düşündüğümüz zaman yeni teslimat kanallarının açılması hem taşımayı hem de enerjiyi düşündüğünüz zaman aslında bakarsanız gerekliliğini göz önüne aldığınız zaman, yeni enerji kaynakları sağlamanın gerekliliğini düşündüğünüz zaman bu anlamda gerçekten de bölgenin rolünün çok artmış olduğunu görüyoruz, bu yüzden çok iyi bir karar almış olduğumuzu düşünüyorum.
Ben şunu hatırlıyorum biz özellikle Batı Avrupalılar tarafından şöyle anılıyorduk: Ya en doğulu Batı Avrupalılar ne de en batılı Doğu Avrupalılar. O zaman da bu aslında bakarsanız bize hakaretamiz olarak söyleniyordu, ama şu anda bunun çok değişmekte olduğunu görüyoruz.
MODERATÖR- Çok teşekkürler. ADF gerçekten de dinamik bir yapısı olan bir forum Antalya Diplomasi Forumu. Biz de burada mümkün olduğunca dinamik ve yoğun bir panel gerçekleştirmeye çalıştık, ancak kötü haber şu ki: Ne yazık ki daha fazla zamanımız yok. Bununla beraber herkese öncelikle bu daveti kabul etmiş oldukları için ve bu gerçekten de ilham verici tartışmada bize katılmış oldukları için çok teşekkür etmek istiyorum. Lütfen daha sonrasındaki uzman düzeyindeki panel için de bize katılın. Bir 15 dakika teknik ayarlamalar gerçekleştirilecek, bu sırada kahve ve çay arası veriliyor olacak. Daha sonrasında da balkonda bulunan herkesten buraya gelerek bize katılmasını isteyeceğim.
Sayın Bakan Çavuşoğlu ve Bakan Szijjarto burada bizimle beraber olduğunuz için bugün bu panelde konuşmuş olduğunuz için çok teşekkür ederim.
* Interpress deşifresidir.