DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyor, 2023 bütçemizin milletimize hayırlı
olmasını diliyorum.
Bu vesileyle, Antalya’mızda bir sel felaketi meydana geldi, başta
Kumluca’mız olmak üzere, tüm Antalya’mıza geçmiş olsun dileklerimizi bir
kere daha iletmek istiyorum. Devletimiz her zaman olduğu milletimizin
yanında ve hasarları elbette tazmin edecektir.
Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağımız 2023’te Hariciye Teşkilatımızın
temellerinin atılmasının 500. yıl dönümünü de hep birlikte idrak edeceğiz.
Bu vesileyle Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak
üzere, Cumhuriyetimizin kurucularını, aziz şehitlerimizi saygı ve rahmetle
anıyorum.
Yine reisülküttaplık kurumuyla hariciyemizin temellerini atan ecdadımızı
rahmet ve minnetle yad ediyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri; bütçe görüşmeleri, dış politikamız hakkında
yüce Meclisimizle fikir alış verişi için önemli bir fırsattır. Bu seneki
konuşmamı hazırlarken şöyle geçmiş yıllarda neyi konuştuk bir göz attık,
gerçekten bölgesel ve küresel fay hatlarının kırıldığı dönemlerde nice
zorlu virajları birlikte başarıyla aldığımızı bir kez daha gördük. Yıllar
içinde zorlukların, tehditlerin, sınamaların, bölgesel ve küresel
sorunların bitmediğini, tersine daha da şiddetlendiğini görüyoruz.
Bugün uluslararası ilişkilerdeki manzaraya baktığımız zaman, birbirini
besleyen çoklu bir kriz ortamını görüyoruz, büyük güç rekabeti yeniden
tarih sahnesinde, ama bu kez mücadele çok kutuplu. Ukrayna savaşı Avrupa
güvenlik mimarisini ve küresel düzeni derinden sarstı. Enerji krizi sadece
bölgemizi değil tüm dünyayı etkiliyor, adeta yakıp kavuruyor. Gıda krizi
tehdidi ilk kez bu kadar ciddi bir küresel sorun halini aldı: İstanbul
Tahıl Anlaşmasıyla şimdilik kontrol altında, ama risk devam ediyor. Dünyada
çatışmalar artıyor ve daha da karmaşık hale geliyor. Bunların -daha önce de
söyledim- maalesef yüzde 60’ı bizim çevremizde. Terör, iklim değişikliği,
göç, yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı gibi küresel tehditler birbirini
tetikliyor. Dondurulmuş ihtilaflardan sadece Karabağ meselesi çözüme
kavuştu, ama halen kırılganlığını devam ettiriyor.
Değerli milletvekilleri; Türkiye bu belirsizlik ortamında küresel sisteme
istikrar katan bir güç. “Yurtta barış, dünyada barış” hedefi ve Türkiye
yüzyılı vizyonumuzla uyumlu şekilde krizleri çözmek için çalışıyoruz.
Yıllardır yürüttüğümüz dürüst ve ilkeli dış politika sayesinde hemen her
coğrafyada bir güven sermayesi biriktirdik. Bu nedenle, bugün tüm dünyada
arabuluculuk deyince ilk akla gelen ülke Türkiye’dir. Bunun son somut
örneğini Rusya-Ukrayna savaşında sadece biz değil tüm dünya görüyor.
Savaş öncesinde ve savaş patlak verdikten sonra diplomasi ve diyalog
kanallarını açık tuttuk. Montrö Sözleşmesini titizlikle uygulayarak
Karadeniz’de tırmanmayı engelledik. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde BM’yle
birlikte İstanbul Tahıl Anlaşmasını hayata geçirdik, bugüne kadar 13,5
milyon tondan fazla tahıl dünya piyasalarına ulaştı. Yine
Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü liderler diplomasisi sayesinde esir takasını
mümkün kıldık, Rusya’nın tahıl anlaşmasına tekrar geri dönmesini sağladık.
Yine Zaporijya Nükleer Santraline dair endişelerin giderilmesi için Rosatom
ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı yetkililerini İstanbul’da sürekli
görüştürüyoruz. Elbette önemli, çünkü hem nükleer santralı, hem de nükleer
silah ya da taktiksel nükleer silah kullanma tehdidi ortaya çıkınca da bazı
özel görüşmeleri de Türkiye’de gerçekleştirdiğimizi sizler biliyorsunuz.
Ama tüm bu saydıklarıma ilaveten, gerçekten çok sayıda açık-kapalı
diplomasi faaliyetlerimiz de oluyor ve bunları da sürdüreceğiz.
Bugün tüm dünyanın ülkemizin ilk günden itibaren izlediği makul çizgiye
gelmeye başladığını görüyoruz. Küresel güney denilen Batı dışındaki dünya,
aslında başından beri Türkiye’yle aynı görüşteydi, fakat Paris’ten Berlin’e
önemli başkentlerde artık Rusya’yla diyalog, müzakerelere dönüş ve yeni bir
düzen çağrıları artmaya başladı.
Geçen yıl Afganistan krizinde de sergilediğimiz politikalar bazıları
tarafından eleştirildi, dudak büküldü, ama daha sonra tüm dünya aynı
şekilde bu politikaları izlemeye devam etti. Yanı başımızdaki bu savaşın
adil bir barış temelinde son bulması için Sayın Cumhurbaşkanımızın
liderliğinde gayretlerimizi samimiyetle sürdüreceğiz.
Değerli milletvekilleri; küresel sistem yeniden inşa sürecine girdi. Bu
süreçte, düzen kurucu bir aktör olarak aktif ve yenilikçi ve insani
diplomasimizle gelişmelere yön veriyoruz. Bunun temel nedenlerinden biri,
öngörülerimizde isabetli olmamızdır. Gıda krizi gündemde yokken bundan 7
yıl önce 2015’te G-20 gündemine gıda krizi meselesini biz soktuk Dönem
Başkanlığımızda. Yine pandemi öncesi dijitalleşmenin önemini görmemiz,
enerji krizinin bir gün mutlaka kapıya geleceğini bilerek stratejik adımlar
atmamız, ulaştırmanın ve tedarik zincirlerinin taşıdığı kritik önemin
bilincinde olmamız ve arabuluculuğa yatırım yapmamız basiretli ve öngörülü
yaklaşımımızın farklı yansımalarıdır. Bu öngörülü tutum sayesinde, barış
zamanında krizlere, bolluk zamanında darlığa yatırım yaptık ya da hazırlık
yaptık, böylece hem zorluklara karşı daha dirençli olduk, hem de karşımıza
çıkan fırsatlardan daha iyi istifade edebildik.
Örneğin enerji alanında attığımız tarihi adımlar ve izlediğimiz aklıselim
politikalar, ülkemizi bu zor günlerde merkezi aktörlerden birisi yaptı.
Ulaştırma alanında tarihi İpek Yolunu canlandıracak altyapı yatırımlarımız
ve diplomatik çabalarımız Türkiye'yi ve Türk dünyasını doğu-batı aksının
merkezine yerleştirdi. Azerbaycan'la birlikte Özbekistan, Kazakistan ve
Türkmenistan’la ayrı ayrı üçlü formatlarımız somut sonuçlar vermeye
başladı. Kısmetse yarın sabah Azerbaycan ve Türkmenistan’la
gerçekleştireceğimiz üçlü zirvenin hazırlıkları için Enerji ve Ulaştırma
Bakanlarımızla birlikte sabah Avaza’ya gideceğiz, akşamüstü de Sayın
Cumhurbaşkanımız teşrif edecekler ve Çarşamba günü üçlü zirvemizi de
gerçekleştirmiş olacağız.
Yine savunma sanayisi alanındaki başarılarımız caydırıcı gücümüzü
artırırken, diplomaside bize de alanlar açtı. Azerbaycan’ın sulh zamanı
yaptığı hazırlıklar Karabağ zaferini getirdi. Zaferin ardından hemen barış
ve yeniden imar çabalarına destek verdik; havaalanları, otoyollar, tarım
projeleri gibi somut sonuçları yıl boyunca gördük, açılışlara katıldık ve
gerçekten de can Azerbaycan’la gurur duyduk.
Yine öngörülü bir yaklaşımla Türk Devletleri Teşkilatı’na yıllardır
harcadığımız emekler meyvelerini vermeye başladı. Geçen ayki Semerkant
Zirvesi de tarihi adımlara tanıklık etti; Türk Devletleri Teşkilatının
kurumsal, hukuki altyapısı tamamlandı, 5 yıllık strateji belgesi kabul
edildi, basitleştirilmiş gümrük hattı, kombine yük taşımacılığı ve
ticaretin kolaylaştırılmasına dair belgeler kabul edildi. TÜRKPA, TÜRKSOY,
Türk Akademisi, Türk Kültür ve Miras Vakfının teşkilat çatısı altında
toplanması kararlaştırıldı. Yatırım Fonu Başkanı atandı ve tarihi bir
kararla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti teşkilatımıza anayasal adıyla
gözlemci üye oldu. Milli davamızdaki bu kazanım elbette iki devletli çözüm
çabalarımıza güç katacaktır.
Keza Libya’da 2019’da izlemeye başladığımız aktif politikanın da
sonuçlarını almaya başladık. Ekim ayında Trablus’ta imzaladığımız
Hidrokarbon Mutabakat Muhtırası Yunanistan’ı ne hale getirdi gördünüz.
Geçen hafta Yunanistan’ın Girit’in güneyinde hidrokarbon faaliyetleri yapma
kararına karşın, Libya, bizimle imzaladığı Deniz Yetki Alanları Anlaşmasına
sahip çıkan adımlar attı.
Yine geçen hafta garip bir şekilde Yunanistan, Libya’yla Ekim ayında
imzaladığımız Hidrokarbon Anlaşması’nı BM’ye şikâyet etti. Biz de hemen
arkasından, Libya’yla beraber -daimî temsilcilerimiz New York’ta- bu
mektuba ortak yanıtımızı verdik, BM’ye ilettik. Ama aradaki fark şu:
Libya’nın mektubu tamamen demagoji, siyasi içerikli, bizim mektubumuz
hukuki dayanaklara dayanıyor.
BİR MİLLETVEKİLİ- Yunanistan’ın.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Özür dilerim. Yunanistan’ın verdiği
mektup tamamen demagoji içerikli; tıpkı bizim silahsızlandırılmış adaların
statüsüyle ilgili verdiğimiz mektuplara verdiği cevap gibi Yunanistan’ın
verdiği cevaplar demagoji içerikli, ama Libya’yla bizim birlikte verdiğimiz
mektup tüm hukuki argümanlarımızı koyuyor.
Değerli milletvekilleri; bu kazanım, nesiller boyu Doğu Akdeniz’de
dengeleri belirleyecek.
Saygıdeğer milletvekilleri; tarihi ve kültürel derinliğimizin bize
sağladığı avantajlardan istifadeyle sürdürdüğümüz açılım politikalarımızla
öngörülü yaklaşımlarımızın somut örnekleri, Fransa’dan Birleşik Arap
Emirlikleri’ne, ABD’den Japonya’ya kadar birçok ülke bizimle Afrika’da
işbirliği yapmak istediğini, Afrika istişarelerini başlatmak istediğini
söyledi. Biz, Fransa’ya da evet dedik, 1’inci istişareyi yaptık, şimdi
2’ncisini istiyorlar. Biz hiç kimseyi rakip olarak görmüyoruz, ama bu
Türkiye'nin Afrika’da önemli bir aktör olduğunun göstergesi olduğu için
söylüyorum.
Yine biraz önce arabuluculuk dedim, arabuluculuk rolümüzle de Latin
Amerika’nın da istikrarına katkı sağlıyoruz.
2019’da ilan ettiğimiz yeniden Asya girişimimiz binden fazla somut eylem
planıyla ve adımlarla ilerliyor.
Geçen ay Emine Erdoğan Hanımefendinin öncülük ettiği sıfır atık konulu
karar tasarısının Birleşmiş Milletler’de 106 ülkenin ortak sunuculuğuyla,
hepsinin imzasıyla ve oy birliğiyle kabul edilmesi de bir tesadüf değildir.
Ve tabi bir Avrupalı güç olarak AB'yle ilişkilerimizi de stratejik bir
yaklaşımla sürdürmek istiyoruz, sürdürmeye çalışıyoruz. Bu yıl, Türkiye,
Avrupa’dır sloganıyla kıtamızın ve Avrupa Birliği’nin karşı karşıya kaldığı
sınamaların aşılmasında gerekli katkıyı yapmaya devam ediyoruz. Avrupa
Birliği stratejik bir aktör olacaksa, Rum-Yunan ikilisinin oyuncağı olmayı
bırakır ve Türkiye'yle ilişkilerinde gerekli adımları atar.
Değerli milletvekilleri; bu coğrafyada istikrarsızlık, çatışma ve terör hiç
bitmedi. Hasımlarımız, Türkiye'nin sadece terörle, çatışmayla uğraşmasını
ve enerjisini sadece buna harcamasını istedi. Biz bu oyuna gelmedik, sadece
terörle mücadelede değil, birçok küresel konuda uluslararası topluma
liderlik ettik, liderlik ediyoruz. O yüzden açılım dedik, arabuluculuk
dedik, Afrika dedik, Asya dedik. Biz geliştikçe tabi terörü besleyen
çevreler de çabalarını arttırıyor, PKK terörü ülkemize karşı yine devreye
sokuldu.
Tüm şehitlerimizi bu vesileyle bir kez daha rahmetle, kahraman
askerlerimizi ve gazilerimizi minnetle anıyoruz ve kahraman güvenlik
güçlerimize de terörle mücadelesinde başarılar diliyoruz.
PKK-PYD/YPG’nin Suriye ve Irak’ta barınmasına müsaade etmeyeceğiz, buna
kesinlikle izin vermeyeceğiz, bu konuda kim ne derse desin ne gerekiyorsa
onu yapacağız.
Güvenlik güçlerimiz canla başla sahada mücadele ederken, diplomasimiz de
uluslararası platformlarda mücadelemizin haklılığını anlatmaya devam
ediyor. Bağdat’tan Brüksel’e, Cenevre’den New York’a, her bölgede hem ikili
ülkeler, hem de uluslararası teşkilatlar nezdinde haklı davamızı
anlatıyoruz, anlatmaya çalışıyoruz. Muhataplarımıza da şunu söylüyoruz: Ya
2019 Mutabakatının şartlarını yerine getirirsiniz ya da biz gereğini
yaparız. Yine basın önünde bu görüşmelerde ne diyorsak, kapalı görüşmelerde
de aynısını söylüyoruz.
Değerli arkadaşlar; biz, statik, değişmeyen bir politika izlemiyoruz,
milletimizin çıkarı mevcut şartlarda neyi gerektiriyorsa onu yapıyoruz,
koşullar müzakereye uygunsa müzakere, müzakere kapıları kapalıysa da saha.
Son dönemdeki normalleşme politikalarımızı da bu çerçevede yürüttüğümüzü
özellikle söylemek isterim. Biz her zaman sorunları diyalogla çözmekten
yanayız, ancak bu sadece bize bağlı bir şey değil, hem muhataplarımızın
buna hazır olması gerekiyor, hem de bölgesel ve küresel şartların buna
uygun olması gerekiyor.
Suriye’de bir süredir istihbaratlar aracılığıyla zaten rejimle görüşüyoruz.
Rejim gerçekçi davranırsa, terörle mücadele, siyasi süreç, Suriyelilerin
geri dönüşü konusunda birlikte çalışmaya hazırız, aksisi zaten düşünülemez.
Aynı politikayı Irak’ta da yürütüyoruz, hem Bağdat, hem Erbil’le terörle
mücadele konusunda iş birliği yapmak istediğimizi sürekli hatırlatıyoruz.
Aynı mesajları yeni Irak Hükümetine de iletiyoruz. Muhataplarımız
çağrılarımıza kulak verirse birlikte yürürüz, terörle mücadeleyi birlikte
yaparız, yok, tepkisiz kalırlarsa da kendi göbeğimizi kendimiz keseriz.
Değerli milletvekilleri; gördüğünüz gibi küresel meselelerden bölgesel
krizlere, terörle mücadeleden açılım ve ortaklık politikalarına kadar geniş
bir dış politika gündemimiz var. Tabi bu gündemde boşluk bırakmadan
çalışmak önemli bir çaba gerektiriyor. Bunun için hızla akan zamana paralel
biçimde geleceğin diplomasisini inşa ediyoruz. Büyük veri ve yapay zekâ
gibi araçlardan dış politikanın farklı kulvarlarında yararlanıyoruz. Bu
anlayışla geçtiğimiz ay OECD bünyesinde kurulan Yapay Zekâ Küresel
Ortaklığına üye olduk.
Antalya Diplomasi Forumu, geleceğin diplomasisini şekillendirmeye yönelik
önemli bir adımdır. 2’nci Antalya Diplomasi Forumuna Birleşmiş Milletler
üyelerinin yüzde 40’ı üst düzeyde katılım sağladı, daha 2’nci yılında çok
önemli bir platform haline geldi.
Yine küresel Türkiye markasına şimdiden önemli katkı sağlayan bu forumun
vakıflaşma sürecinde verdiğiniz destek için yüce Meclisimize,
milletvekillerimize şükranlarımızı sunuyoruz. İnşallah bu yeni diplomasi ve
fikir platformunu el birliğiyle daha da ileriye taşıyacağız.
500 yıllık hariciye geleneğimiz, yeni nesil diplomatlarımızı yetiştiren bir
okuldur. Her yıl Bakanlığımızda ağırladığımız yüzlerce üniversiteli
gencimize diplomasiyi anlatıyoruz, Dışişleri Bakanlığımızı anlatıyoruz,
Türk dış politikası hakkında bilgiler veriyoruz, sorularını cevaplıyoruz.
Ve kamuda staj yapan öğrenciler arasında yapılan anketlerde de en çok
memnun kalınan bakanlık olarak seçilmekten de büyük bir onur duyduk,
ödülümüzü de geçtiğimiz ay Sayın Cumhurbaşkanımızdan aldık.
Yine bu geleneğimizi kurumsallaştırmak için Ankara diplomasi akademisini
kurma çalışmalarımızı başlattık, inşallah burada hem akademik çalışmalar
yapacağız, hem Bakanlığımıza yeni giren memurları da yetiştireceğiz, dil
çeşitliliğini artıracağız ve yüksek lisans ve doktora programlarıyla da
sadece Türkiye'den değil, dünyanın her yerinden gelen diplomat ve diplomat
adaylarının yetişmesine de katkı sağlayacağız.
Yine yurt dışındaki misyon sayımızın sürekli arttığını rakamları da vererek
sizlerle paylaşıyoruz. Geçen sene bu kürsüde 253 misyonumuzun olduğunu
söyledik, bu sene 4 misyon daha açtık o günden bu yana ve 257’ye çıktık.
Dün Cezayir’deydik Ortak Planlama Grubu toplantısı için ve inşallah Oran
şehrinde de bir Başkonsolosluk açma konusunda zaten süreci tamamlamıştık,
şimdi resmi işlemleri tamamlıyoruz, Sayın Cumhurbaşkanımız da kararnameyi
imzaladı, arkadaşımız en kısa sürede Oran’a giderek görevine başlayacak.
Her zaman gururla söylediğimiz diplomasinin merkezlerinden New York’ta
yükselen Türkevi’miz bu yıl BM Genel Kurulu sırasında ağırlığı üst düzey
konuklar ve evsahipliği yaptığı çok önemli toplantılar sayesinde, bu
toplantılarla adeta 2’nci BM binası görevini üstlendi. Değerli arkadaşlar,
New York’ta tam caddede BM’ye giren kişileri çekmek için kameralar
yerleştirilir, yüzlerce kameralar, bu sene kameraların yarısı BM’ye
bakıyordu, yarısı dönüp Türkevine bakıyordu. Yani Türkevini küçümsemeye
çalışanlara da bu örneği vermek durumundayız.
Değerli milletvekilleri; bizim bütün gayretimiz bizim, tabi her yerde
olmalıyız, ama vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın ve bizden destek
bekleyenlerin huzuru ve mutluluğu için. Misyonlarımız, vatandaşlarımızın
emrindedir ve vatandaşlarımız için noterden nüfus işlerine kadar toplam 74
alanda hizmet sağlamaya devam ediyor. 2022 yılında sağladığımız konsolosluk
hizmeti sayısı 3 milyonu aştı. Bu hizmetleri tabi yeni teknolojilerle de
vermeye başladık, dijital hale getiriyoruz. Yapay zekâ temelli Hızır
programından bahsetmiştik, onu yürürlüğe koyduk. Engelli vatandaşlarımız
için de konsolosluk çağrı merkezimizde işaret dilinde görüntülü hizmete de
başladık. Ayrıca, vatandaşlarımızın bize anlık bir şekilde ulaşabilmesi
için mesaj uygulama programını da hayata geçirdik.
Küresel salgın ve Afganistan krizlerinde olduğu gibi Ukrayna savaşından
sonra da tahliye operasyonlarımızı başarıyla yürüttük. En son 10 gün önce
yine Herson bölgesinde 106 Ahıska Türkünü sağ salim memleketimize, vatana
getirdik.
Bu yıl şimdiye kadar yurtdışında hastalanan, kaza geçiren 169 vatandaşımızı
da ambulans uçakla ülkemize getirdik ve tedavilerini yaptırdık.
Yine Avrupa’da yükselen İslam karşıtlığı, İslam düşmanlığı, ırkçılık,
yabancı düşmanlığı gibi akımlara karşı da her zaman vatandaşlarımızın
yanındayız.
Balkanlar’daki evladı Fatihandan Uygur Türklerine, Irak ve Suriye
Türkmenlerinden Kırım Tatarlarına, Batı Trakya Türklerinden Ahıska
Türklerine kadar soydaşlarımızın refah ve huzuru için çalışıyoruz.
Sözlerimi bitirmeden önce, biraz sonra Sayıştay bulguları vesaire onlara da
kısaca değineceğim bütçemde, ama tabi çok değerli milletvekillerimizden,
gruplardan görüşler geldi, öncelikle hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Ayrıca, bu seneki tartışmamızın geçen seneki tartışmaya göre seviyesinin de
çok daha iyi olduğunu memnuniyetle gördüm. Ben de o seviyeye yakışır bir
şekilde cevaplar vermeye çalışacağım. Tabi başlangıçta bir gerginlik oldu
ama, bu olabilir.
Ama şunu söylemek isterim: Gerçekten Bütçe Komisyonunda söylediklerimi de
tekrar etmiş olacağım ama şimdi yıllardır, sekiz senedir, dokuz senedir
aynı şeyleri tekrar edip duruyoruz, biraz kendinizi zorlayın dedim bütçe
görüşmelerinde. Evet, biraz zorlamışsınız, bir şeyler bulmaya
çalışmışsınız, ama çok zorlayınca da biraz gerçekliğin dışına çıkma da
oldu, yani biraz sonra cevaplarımda detaylarına gireceğim ama, biraz
diyorum bak yine nezaketi koruyarak.
Dolayısıyla gerçekten dış politikayı eleştirirken zorlanmanızın sebebi şu:
Dış politikamız başarılı, dış politikamız çok başarılı. Tüm dünya dış
politikamızın çok başarılı olduğunu görüyor, söylüyor. Yani Türkiye'nin en
büyük sorununun başarısız dış politika olduğunu söylemek gerçekçi değildir,
gerçekten uzaklaşmayalım. Halkın arasındasınız, soruyorsunuzdur halka, biz
de soruyoruz, anketler yapıyoruz… Ben şimdi kendimi ve Bakanlığımı, dış
politika da tabi Cumhurbaşkanımızın liderliğinde tüm politikalarımız ama,
sadece Bakanlığımızı övmek için bunu söylemiyorum, şu anda halkımızın en
başarılı bulduğu alanlar, size oy veren, bize oy vermeyenlerin en başarılı
bulduğu alan dış politika, gerçekten böyle. O yüzden, en başarısız dış
politika demeniz gerçekçi değil kim söylediyse.
Değerli arkadaşlar; şu yaklaşımı defalarca söylüyorum, yine aynı yaklaşım
devam ediyor. Ya, bir kere de Türkiye haklı değil mi? Her şeyde Türkiye
haksız, her şeyde AK Parti iktidarı haksız. Avrupa Birliği haklı, Amerika
haklı, Rusya haklı, Libya haklı, Suriye haklı, herkes haklı, bir tek
Türkiye haksız; böyle bir yaklaşım olmaz. Yani gerçekten, yani zorlama
derken bunu kastediyorum, her konuda.
Ya Rusya-Ukrayna konusundaki arabuluculuğumuzu bile bugün küçümsemeye
kalkan arkadaşlar oldu, tüm dünyanın takdir ettiği bir başarıyı bile
küçümsemeyin. Yok ondan oldu, yok bundan oldu. Yurtdışına giden
arkadaşlarımız var muhalefetten, toplantılara katılıyorsunuz, ikili
görüşmelere katılıyorsunuz, heyetlerle gidiyorsunuz, orada söylenenleri,
biraz da cesaretli olun, gelin burada da söyleyin, eleştirin de aynı
zamanda, eleştirin bizi. Biz her şeyimiz mükemmel, her şeyimiz doğru, her
zaman yanlış demiyoruz.
Ya, bu normalleşme süreciyle ilgili de tutumunuzu, gerçekten bu normalleşme
konusunda da tutumunuzu yani ben anlamış değilim. Şimdi, hep diyordunuz bu
ülkelerle niye kötüsünüz, diyalog kurun, normalleşin. Herhangi bir şart da
söylemiyordunuz. Şimdi niye normalleştiniz diye bizi eleştiriyorsunuz,
bazılarınız da döneklik diyorsunuz. Şimdi, o zaman ben şu soruyu sorayım
size: Yani siz o gün bu ülkelerle normalleşin dediniz; tamam, biz de
normalleştik, şimdi niye normalleştiniz diyorsunuz. O zaman bu da döneklik
olmuyor mu sizin tabirinizle? Sizin tabirinizle söylüyorum.
Arkadaşlar, gerçekten aynı soruyu sormak istiyorum; ya hangi Türkiye’de
yaşıyorsunuz, hangi dünyada yaşıyorsunuz? Yani Türk dış politikasının
başarısıyla niye gurur duymuyorsunuz? Gurur duymuyorsanız da küçümsemeye
çalışmayın, engellemeye çalışmayın, Türkiye’yi kötülemeye çalışmayın
arkadaşlar.
Şimdi, Sayın Utku Çakırözer'e teşekkür ediyorum.
Şimdi, Ege Adaları konusunda hemşehrimiz Sayın Baykal'ı hatırlamanızdan da
çok memnun oldum ayrıca. Peki, insan sorar, 1996 Kardak krizinde Sayın
Baykal, evet Dışişleri Bakanıydı, o günkü Hükümetin tutumu oldu Kardak
krizinde. Peki, insan şunu sorar, bizi suçlamaya çalışıyorsunuz, o güne
kadar neredeydik, o güne kadar neredeydik? Şimdi bunun cevabını lütfen Ünal
Çeviköz'e siz sorun, Ünal Çeviköz size anlatsın. Gelin biz de size
belgelerle anlatalım.
Bu milli bir politikadır, Yunanistan'ın işine gelecek şekilde birbirimizi
köşeye sıkıştırmaya çalışmayalım lütfen. Bu milli bir politikadır, biz size
gelip anlattık, Ünal Bey de anlattı. Geçtiğimiz yıllarda da bu soruları
burada sordunuz, Ünal Bey de hatta bazı soruları geri çekti. Burada yine
meslekten arkadaşlarımız var, İYİ Parti’de 2 arkadaşımız var, onlar da
anlatsınlar. Bize inanmıyorsanız kendi milletvekillerinize sorun. Bu Ege
Adaları konusu milli bir politikadır, Yunanistan'ı sevindirecek veya eline
koz verecek… Biz sizi eleştirebiliriz, hem de gerçekten eleştirebiliriz,
ama bu Yunanistan'ın hoşuna gider. Dolayısıyla gelin bu konuları, milli
politikaları beraber değerlendirelim.
Diğer taraftan, şimdi bir konuşmacı da burada sözüm ona adamlık dersi
vermeye çalıştı. Ben ona cevap vermeyeceğim, onun üslubuyla da cevap
vermeyeceğim, çünkü burası gerildi. Ben susayım, Hazreti Mevlana cevap
versin. Ne güzel söylemiş Hazreti Mevlana: “Bir lafa bakarım laf mı diye,
bir de söyleyene bakarım adam mı diye.” Hazreti Mevlana böyle söylemiş.
Değerli arkadaşlar, Sibel Hanım’a her zaman saygımız var, konuşuyoruz,
çalışıyoruz. Şimdi bir soru sormak istiyorum; 23’üncü ve 24’üncü fasılların
açılmamasının sebebi olarak bizi gösterdiniz; doğru mu? Doğru. Peki Sibel
Hanım, siz bunu biliyor musunuz; bu fasılların 6 tane açılış kriteri var,
Türkiye Cumhuriyeti bundan 8-9 sene önce bu açılış kriterlerinin hepsini
karşıladı resmî olarak bildirilmediği halde; biliyor musunuz?
Peki, şunu biliyor musunuz? Bu iki fasıl üzerinde de blokaj var, Avrupa
Birliği ve Rum Kesimi bloke etmiş, onda bile niye açılmadı diye bizi
suçluyorsunuz, biz açılış kriterlerinin hepsini karşılamışız. İşte,
gerçeklerden uzaklaşmayalım diyoruz. Vize kriterleriyle ilgili, doğru 5 ya
da 6 tane kaldı da, Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesi konusunda
herhangi bir kriter yok.
Ben şunu söylemeye çalışıyorum: Bizim de eksikliklerimiz var, Avrupa
Birliğinin de eksiklikleri var, ama sizin konuşmalarınıza baktığımız zaman
bu konularda Avrupa Birliğine herhangi bir çağrıda bulunamıyorsunuz. Ben
size Bütçe Komisyonunda sordum, yani siz ne yapıyorsunuz bu konularda diye.
Muhalefetin de görevi bu, bazen iyi polis-kötü polis de olması lazım,
beraber bununla mücadele yapalım. Vize zorlukları konusunda da hep bizi
suçluyorsunuz. Avrupa Birliği ülkelerine, Batı ülkelerine hiç bugüne kadar
eleştiriniz olmadı, size de geliyor şikâyetler. Peki, siz diyorsunuz ki;
biz iktidara geldiğimizde bunu yapacağız. Şimdi muhalefetteyken
sorumluluğunuz var da, şimdi niye yapmıyorsunuz? Yani iktidara belki
geleceğiz de, o zaman şöyle yapacağız, böyle yapacağız olmaz. Türkiye'nin
haklı davasında beraber hareket edelim arkadaşlar, birlikte hareket edelim
Türkiye'nin haklı politikasında.
Tabii, Ahmet Erozan'a, inşallah Çağatay Beye de söyledim, Dışişleri
Komisyonuna en kısa sürede geleceğim.
Şimdi, AİHM kararlarının çifte standart olduğunu söylediniz. Burada çifte
standart şudur:
Birincisi; devam eden mahkemeler sürecinde Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’nin verdiği kararlar siyasidir.
İkinci çifte standart; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin –devam eden
mahkeme süreçleri var- değişik ülkelerle ilgili verdiği birçok karar var;
Almanya’sı, Fransa’sı, Norveç'i. Neden Türkiye'ye gelince “Türkiye
uygulamıyor” diye baskı yapıyor? Yunanistan 15 senedir uygulamıyor da,
Türkiye'ye baskı yapıyor? Biz, bu çifte standarda vurgu yapıyoruz, bizim
söylediklerimizde hiçbir şekilde çifte standart yok.
Son olarak da, yine Engin Özkoç Abhazya konusunu gündeme getirdi. Sayın
Engin Özkoç, tabii ki her yerde soydaşlarımız var, akrabalarımız var,
tamam, onlara da sahip çıkmamız lazım. (Mikrofon Otomatik Kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI- Buyurunuz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Fakat…
BİR MİLLETVEKİLİ- Siz, AİHM’e de bunu mu söylüyorsunuz Sayın Bakan?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, AİHM'e de aynen bunu söylüyoruz.
BİR MİLLETVEKİLİ- Çifte standart mı diyorsunuz, uygulayacağız mı
diyorsunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Burada çifte standart diyoruz, ikiyüzlü
diyoruz ve siyasi diyoruz. Burada ne diyorsak orada da onu söylüyoruz.
Kapalı toplantılarda ne söylüyorsak açıkta da onu söylüyoruz. Burada ne
söylüyorsak kapalı toplantıda da… Bizim her şeyimiz açık, ilkeli.
Şimdi, Abhazya konusunda elbette insani yardımlar, akrabalık bağlarımız
-benim ailemde de var- ama Abhazya Gürcistan'ın uluslararası tanınmış
sınırları içindedir. Biz de Gürcistan'ın sınır ve toprak bütünlüğünü
tanıyoruz, dolayısıyla ayrı bir şey olarak tanımadığımızı söylemek isteriz.
Sayın Başkan…
BİR MİLLETVEKİLİ- Kabul etmiyoruz, reddediyoruz bunu.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Farklı görüşler de olabilir, ben
görüşümü, Türkiye'nin pozisyonunu söylüyorum.
BİR MİLLETVEKİLİ- Buradan söylüyorum; reddediyoruz, bağımsızlık savaşı
vermiştir.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Eyvallah, siz Gürcistan'ın bölünmesini
istiyorsanız, o sizin partinizin görüşü. Ama biz Türkiye Cumhuriyeti
devleti olarak Gürcistan’ın sınır bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü
destekliyoruz. Ukrayna’nın sınır bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü
destekliyoruz. Suriye'nin de sınır bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü
destekliyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar; tabii, burada Felek Naz Hanım yine “Kürt
düşmanlığı yapıyorsunuz” dedi. Hepimiz söylüyoruz, Cumhurbaşkanımızdan tüm
bakanlarımıza kadar; Kürtler bizim kardeşimizdir. Türkiye'de de, İran'da
da, Irak'ta da, Suriye'de de. Ama şunu söylemek isterim: Her yerde
Kürtlerin de, Ezidilerin de, Aramilerin de, Süryanilerin de, Arapların da,
insanlığın da en büyük düşmanı PKK-YPG'dir. Çok açık, çok açık. İnsanlığın
da düşmanı terördür.
Değerli milletvekilleri; kısıtlı kaynaklarımızı tabii, mütevazı bütçemizi
en etkin şekilde kullanmaya gayret ediyoruz. Bütçemiz bittiği zaman da
Sayın Maliye Bakanımıza gidiyoruz. Gözlerine bakıyoruz, gözlerinde ışıltı
varsa talebimizi iletiyoruz, gözlerinde ışıltı yoksa o demeden; Sayın
Bakanım, biz bugün gidelim, yarın gelelim diyoruz. Sağ olsun, ne zaman
ihtiyacımız olursa ilave bütçemizi, çünkü biz dövizle harcama yapan bir
Bakanlığız, veriyorlar; kendisine çok teşekkür ediyorum.
Tabii bütçeyi harcarken Sayıştay bulgularına da dikkat etmemiz gerekiyor;
bunları da inceliyoruz ve gerekli düzenlemeleri yapıyoruz.
Bu vesileyle izninizle; kısıtlı imkânlara rağmen zor coğrafyalar başta
olmak üzere dünyanın her yerinde gece-gündüz savaş-barış, uzak-yakın
demeden Türkiye'nin hak ve menfaatlerini koruyan, vatandaşlarımızın
güvenliği ve huzuru için çalışan, yeri geldiğinde masada, yeri geldiğinde
sahada emek veren çok değerli çalışma arkadaşlarıma bir kez daha
teşekkürlerimi, şükranlarımı sunuyorum. Hepsiyle gurur duyuyoruz.
Ve son olarak da… (Mikrofon Otomatik Kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI- Buyurun efendim.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Son cümlelerim Sayın Başkanım; tabii dış
politikamızı yürütürken de en büyük desteği milletimizden ve Yüce
Meclis’imizden alıyoruz. Yüce Meclis’imizin parlamenter diplomasisindeki
başarısıyla da gurur duyuyoruz. Her birinize çok çok teşekkür ediyoruz,
gönülden çok teşekkür ediyoruz.
Türkiye yüzyılı hedeflerine doğru hep birlikte yürümeye devam edeceğiz.
2023 yılı bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum.
* Interpress deşifresidir.