Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Bloomberg TV’ye Verdiği Mülakat, 24 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın TRT World’e Verdiği Mülakat, 16 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Palestine TV'ye Verdiği Mülakat, 8 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Anadolu Ajansı Editör Masası'na Verdiği Mülakat, 5 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Al Şark TV’ye Verdiği Mülakat, 27 Ocak 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın CNN Türk'e Verdiği Mülakat, 7 Ocak 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın France 24 English'e Verdiği Mülakat, 20 Aralık 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın Al Jazeera English'e Verdiği Mülakat, 18 Aralık 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Al Hades TV’ye Verdiği Mülakat, 15 Aralık 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın NTV’ye Verdiği Mülakat, 13 Aralık 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın A Haber'e Verdiği Mülakat, 15 Kasım 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın Haber Global'e Verdiği Mülakat, 17 Ekim 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın TRT Haber’e Verdiği Mülakat, 28 Eylül 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Anadolu Ajansı Editör Masası'na Verdiği Mülakat, 19 Eylül 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Kanal 7’ye Verdiği Mülakat, 31 Temmuz 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Sky News Arabia’ya Verdiği Mülakat, 24 Temmuz 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Habertürk’e Verdiği Özel Röportaj, 24 Haziran 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın NTV’ye Verdiği Mülakat, 15 Mayıs 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Al Arabiya’ya Verdiği Mülakat, 5 Mayıs 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Basına Yaptığı Açıklama, 8 Nisan 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın CNN Türk’e Verdiği Mülakat, 18 Mart 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın TRT Haber’e Verdiği Özel Röportaj, 20 Ekim 2023
Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Anadolu Ajansı Editör Masası'na Verdiği Mülakat, 5 Şubat 2025

SUNUCU- Sayın Bakanım hoş geldiniz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN-Teşekkür ediyorum. Hoş bulduk.

SUNUCU- Tabii pek çok konu var gündemimizde. Öyle zannediyorum ki, bugün ulusal medya, hatta uluslararası medya bu yayını yakından takip edecek. Ben öncelikle en yakın, en sıcak konudan başlamak istiyorum. Dün, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ülkemizi ziyaret etti. Cumhurbaşkanımızla konuştu. Siz de ilk ziyareti kendisine yapmıştınız yurtdışında. Ahmed Şara ile olan bu toplantı sonrası, yeni dönemde bu ziyaretin sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Teşekkür ediyorum öncelikle, programınıza misafir ettiğiniz için. Dünkü ziyaret önemli bir ziyaretti. Biliyorsunuz, Ahmed Şara Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ikinci ziyaretini Türkiye’ye yapıyor, ilk ziyaretini Suudi Arabistan’a yapmıştı. Açıkçası, Suriye’de son iki aydır gelişmelerin belli bir tempoyla ivmelendiğini görüyoruz. Çok şükür hepsi de olumlu şekilde seyrediyor. Hem bölge ülkelerinin hem uluslararası toplumun şu anda yeni yönetime yaklaşımı fevkalade olumlu. Yeni yönetim de sorumlu bir şekilde davranıyor. Dün, Cumhurbaşkanımızla yapılan görüşmelerde iki ülke arasında daha önce çözüme kavuşma imkanı olmayan, dondurulmuş konuları ele alma imkanı oldu. Suriye’nin yeniden yapılandırılmasında, ayağa kaldırılmasında, temel hizmetlerin halka iletilmesinde Türkiye’nin ne türden bir rolü olabilir, bunlar hep masaya yatırıldı. Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanımız Belediye Başkanlığı döneminden beri, özellikle sosyal konulara, sosyal hizmetlere çok ağırlık veren bir siyasi lider. Halkın içinde bulunduğu durumu bütün detaylarıyla görebiliyor, okuyabiliyor. Kendisinin teker teker enerji konularının, ne kadar enerjiye ihtiyaç var, hastane konularının, ulaşım konularının büyük bir detay ve titizlikle üzerlerinden geçme imkanı oldu. Onun dışında, bizim iki ülke arasında sınır güvenliği, ticaretin arttırılması, bölge ülkeleriyle olan bağlantısallık konusu başta olmak üzere, güvenlik konuları da ele alındı.

Güvenlik konuları, YPG’nin nasıl çözüleceği meselesi başta olmak üzere, DEAŞ’la mücadele, sınır güvenliği, bölge ülkeleriyle bu konuda atılabilecek adımlar… Böyle bir geniş yelpazede konular ele alındı. Cumhurbaşkanımız, bütün konuların hepsinin üstünden büyük bir detayla gitti ve ben inanıyorum çok verimli bir görüşme oldu. Zaten bu türden etkileşimler Şam’daki yeni yönetim için fevkalade önemli. Çünkü, bölgedeki önemli ülkelerin, muhatapların ne hissettiğini, ne düşündüğünü, ne beklediğini de birebir öğrenme imkânı oluyor. Diğer taraftan da kendisi tabi kendi vizyonunu, düşüncelerini aktarıyor. Böyle bir iş birliği modeli var ama ben genel itibariyle yeni dönemde inşallah ilişkilerimizin çok çok büyük bir ivmeyle hız kazanacağına inanıyorum.

SUNUCU- Özellikle Suriye’deki yeni yönetimin kendi egemenliğini tesis etmesinde ve savunma alanında Türkiye ne tarz bir destek sunacak?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi şöyle bir husus var: Türkiye çok güçlü bir ülke. Özellikle Cumhurbaşkanımızın liderliğinde uzun yıllardır savunma sanayiine ciddi yatırım yapıldı. Savunma, milli güvenlik sistemimizi çok büyük oranda reform ettik. İstihbarat alanında, diplomasi alanında, askeri alanda muazzam yetenekler kazandık. Şimdi bize dışarıdan tehdit gelmediği sürece bizim çok fazla bu konularda başkasının desteğine ihtiyacımız yok. Bizim canımızı yakan, sıkan konular, bölgemizde bizim sınırlarımızın ötesinde başlayan problemler, bize tehdit oluşturan problemler. Bizim Ahmed Şara’dan bir numaralı beklentimiz ve yeni yönetimden, kendi ülkesindeki sorunlara sahip çıkması, çözmesi ve Türkiye için, bölge için tehdit eden konulara vaziyet etmesi. Biz bunu Suriye’den de bekliyoruz, Irak’tan da bekliyoruz, İran’dan da bekliyoruz. Onlar da haliyle bizden beklemek durumundalar. Biz nasıl etrafımızdaki ülkeler için tehdit üretmiyorsak, etrafımızdaki ülkelerin herhangi bir nedenle bize tehdit üretmemesi bizim için bir numaralı öncelik.

SUNUCU- Efendim, yeni Suriye’de PKK/YPG’ye yer olmadığını çok defa vurguladınız. Bu noktada Şam yönetiminin de açıklamalarında bunun bu şekilde olduğunu görüyoruz. Siz daha önceki açıklamalarınızda özellikle üçüncü ülkelerin varlığına işaret etmiştiniz. Bu üçüncü ülkelerin önerdiği yapı Irak’taki gibi bir model mi, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu konuda Türkiye’nin nasıl bir eylem planı taslağı mevcut?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle ifade edeyim: Biz üçüncü ülkelerden bu konuda herhangi bir teklif almış durumda değiliz. Böyle bir teklifi de zaten kabul edecek, tartışacak durumda da değiliz. Dün Suriyeli meslektaşlarımızla konuştuğumuzda, misafirlerimizle, onlarda da böyle bir konu yok. Burada temel sorun YPG’nin bir önceki Esad dönemindeki mevcut krizden istifadeyle oluşturduğu de facto durum ve verdiği hapishane hizmetleriyle birtakım ülkelerin desteğini alıyor gözükmesi. Ama Suriye’nin geleceğinde hiçbir gruba, etnisiteye, mezhebe bir ayrıcalık yokken başka bir yere bir şey yapılması söz konusu olamaz. Dünkü görüşmelerden de aldığımız izlenim buydu. Şimdi bizim için önemli olan, sınırın öbür tarafında bizim için bir silahlı tehdit oluyor mu olmuyor mu, biz ona bakıyoruz. Suriye yönetimi bu konuya daha geniş perspektiften bakmak zorunda, çünkü ülkenin milli bütünlüğü, beraberliği, egemenliği tehdit altına girmemeli. Bunu mümkün kılacak hiçbir senaryonun hayata geçmemesi gerekiyor. Bu çerçeveden baktığımız zaman ben Sayın Şara’nın ve arkadaşlarının kafasının son derece net olduğunu gördüm. Bu netlik Türkiye’nin de açıkçası güvenlik ihtiyaçlarını tatmin edecek düzeyde bir netlik, netlik düzeyinden ve siyasi hedef düzeyinden bahsediyorum. Uygulamadaki zorlukları ayrıca belki değerlendirme imkânımız olur sonra, ama şu anda bu netlik neyi söylüyor bize? Suriye’de tamamıyla bir milli bütünlük, birlik, beraberlik olacak, egemenlik olacak, kimseye böyle bir ayrı otonomi veya başka bir şey yok. Ama diğer taraftan, bizim de tabii talebimiz o, bütün etnisiteler anayasal vatandaşlık çerçevesinde eşit muamele görmeli, hiç kimse kendi kimliğinden dolayı farklı muamele görmemeli, dışlanmamalı. Ayrıca kendi kültürel haklarını sonuna kadar savunabilmeli ve yaşayabilmeli. Onun dışında bir siyasal bölünme ülkenin genelinde, bir idari bölünme kabul edilmiyor. Zaten bu modelin çalışmadığını modern dünyada siyaset bilimiyle uğraşan, ulus devlet sistemi hayata geçtikten sonra bununla ilgili konuları yakından takip eden birçok insan da görüyor. Yani, içerideki etnisiteleri birer azınlık haline dönüştürmek, bu azınlıkları daha sonra toplumdaki büyük maslahattan ve menfaatten merhum etmek, daha sonra bunların başka siyasal istikrarsızlıkların aracı olmasını sağlamak kimsenin faydasına değil. Toplumu meydana getiren hiçbir kitlenin faydasına değil, ama diğer taraftan ülke bütünlüğünü sağlamak adına vatandaşların kültürel ve diğer haklarını da dışlamak iyi bir şey değil. Bunun ideali, Türkiye örneğinde olduğu gibi, normal anayasal vatandaşlıkla insanların siyasal sisteme katılımını da mümkün kılan, eşit şekilde muamele gördüğü bir sistemin Suriye’de hayata geçmesi.

SUNUCU- Federatif yapı ya da otonomi gibi durumlar söz konusu değil?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yok, onların zihninde öyle bir şey yok. Bizim onlardan aldığımız, özellikle konuştuğumuz konu, onların zihninde öyle bir şey yok.

SUNUCU- Efendim, şimdi konuyla ilgili Türkiye’de de bazı önemli gelişmeler yaşanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın terörsüz Türkiye vurgusu var, Sayın Bahçeli’nin yaptığı açıklamalarla başlayan siyasi gelişmeler var. Güvenlik ve istihbarat tecrübenize, geçmişteki o büyük tecrübeye istinaden de sormak istiyorum. Siz bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz, bu sürecin devletin güvenlik mimarisindeki yansımaları nelerdir?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle: Ben Sayın Bahçeli’nin özellikle Türk-Kürt kardeşliğinin altını çizen açıklamalarını fevkalade önemli buluyorum. Özellikle sosyal barış adına çok önemli, bu ülkenin temelini, harcını güçlendirme adına fevkalade önemli. Bunu yaparken de büyük bir siyasi risk üstlendiğini de açıkçası görüyoruz. Bence aslında takdire şayan kısmı da burası, o da şu: Yani ülkenin menfaati için, maslahatı için bir fedakârlık yapılmasının aslında bir örneğiyle karşı karşıyayız. Benim için bir benzetme olacaksa, hani savaş alanında bir askerin ortaya koyacağı en büyük fedakarlık ne ise, burada da aslında siyasette, ülkeye hizmette Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin ortaya koyduğu tavır aynı. Kendisine gelecek tepkileri bile bile klasik siyaset dilinden ve duruşundan uzaklaşarak, ülkenin genel menfaatini düşünerek ortaya koyduğu bu tavır, bence asıl milliyetçilik bu. Şimdi, bunun sosyal barışa hizmet ettiğini vurgulamıştım, ama diğer taraftan terörün sona erdirilmesi, silahlı terörün ortadan kaldırılması konusu devletimizin, devlet organlarının yıllardır büyük bir titizlikle uğraştığı büyük bir fedakârlık yaptığı bir konu. Burada biz, bütün profesyonel verilere bakarak, istihbari verilere bakarak, bölgedeki oyuncuları, örgütün içindeki dengeleri, her şeyi gözeterek, örgütün imkân ve kabiliyeti başta olmak üzere, olayı çok yakından takip ediyoruz. Burada Cumhurbaşkanımız terörsüz Türkiye konusunda fevkalade hassas, dolayısıyla bizim hiçbir şeyi şansa bırakma lüksümüz yok veya bir başkasının inisiyatifinde olacak veya olmayacak diye de bekleme lüksümüz olmayacak. Ekstra gelebilecek bütün olumlu katkılar tabii ki bizim işimizi kolaylaştırır, ama bizim birinci önceliğimiz şu ana kadar yaptığımız gibi terörle her türlü yöntemi kullanarak mücadele etmek.

Tarihe baktığımız zaman aslında Cumhurbaşkanımızın bir liderlik özelliği de çıkıyor, burada yöntem kutsamasından ziyade sonuca odaklanıyor. Yani dönem dönem, diyalog gerekiyorsa diyalog, kavga gerekiyorsa kavga, ama burada önemli bir husus var, hiç kimseden icazet beklemeden sadece ülkenin lehine, ülkenin bağımsız kararıyla bu kavgayı, bu mücadeleyi verebilmek fevkalade önemli. Önceki yıllarda - terörle mücadelenin Türkiye’de enteresan bir tarihi var - hem içeride atılacak, hem dışarıda atılacak birçok adımların uluslararası konjonktürle ilişkilendirilmesi meselesi çok fazla veya bazı egemen güçlerin duruşlarıyla çok fazla ilişkilendirir durumdaydı. Bu çok fazla halka yansıtılmazdı aslında önceki dönemlerde. Ama Cumhurbaşkanımız ortaya koyduğu siyasi liderlikle şunu dedi: Bu benim memleketimin derdiyse ben bunu elimde mümkün olan bütün araçlarla çözme iradesini taşıyorum ve bu iradeyi de her türlü şekilde ortaya koyabilirim ve bunun kavgasını da sonuna kadar verebilirim. Burada tabii devlet organlarının, sorduğunuz için söylüyorum, milli güvenlik sisteminin buna göre yeniden dizaynı, düzenlenmesi epey bir zaman aldı. Yani yeni yeteneklerin geliştirilmesi, sınır ötesi operasyon yeteneklerinin artması, istihbaratın içeriden dışarıya doğru yönelmesi, dışarıda operasyon yapılabilir hale gelmesi, savunma sanayiindeki yatırımların, teknolojik ilerlemelerin bu türden operasyonları destekleyebilecek bir noktaya erişebilmesi, bunların hepsi ayrı ayrı kulvarlarda yürütülen çalışmaların bir noktada bir araya gelmesi.

Burada önemli bir husus da, siyasete bakan tarafı da, bu terörle fiilen mücadeleyle alakalı. Bir de terörün altından halıyı çekmenin, teröre zemin kaybettirmenin asıl büyük konusu nedir? Demokratik reformlardır, sosyal barış için atılacak adımlardır. Cumhurbaşkanımız burada da siyasi liderliğini ortaya koyarak, Başbakanlığı döneminden itibaren, zaten ilk 10 yılda yapılan reform hamleleriyle Türkiye’de eşitliğin önünde, özgürlüğün önünde bulunan yasal engeller, idari sorunlar kaldırıldı. Genelde pek yasal engel olmadığı dönemlerde bile idari sorunlar oluyordu, onlar çok şükür ortadan kaldırıldı. Türkiye şimdi bölgesinde bu noktada örnek gösterilen bir ülke haline gelmiş durumda. Herkesin kendi kimliğini, kendi inancını özgürce ifade edebildiği, yaşayabildiği, bundan dolayı herhangi bir mahrumiyete, mahkûmiyete, takibata tabi tutulmadığı bir ülkede çok şükür yaşıyoruz ve biz bu modelin diğer ülkelerde de aynı şekilde olduğunu gördüğümüz zaman, bu bize mutluluk verir.

Dolayısıyla Sayın Bahçeli’nin çıkışlarını gerçekten terörün altındaki halıyı çekme konusunda fevkalade önemli bir çıkış diye değerlendiriyorum. Cumhurbaşkanımızın terörsüz Türkiye vizyonunu da her türlü yöntemi kullanarak sonuna kadar gerçekleştirme yolunda çalışmaya devam edeceğiz.

SUNUCU- Sayın Bakanım, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, Suriye’de ABD varlığını yeniden tartışmaya açtı bilindiği üzere. ABD yönetiminde bu konunun değerlendirileceğini, bir değerlendirme süreci olacağını söyledi. Bu süreçten nasıl bir sonuç çıkmasını bekliyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bunu da dün Suriyeli misafirlerimizle konuştuk. Sayın Şara, Cumhurbaşkanımız konuyu görüştüler. Yeni yönetim tarafından yapılan atamaların onaylama süreçleri yeni bitti, gerek Bakan, gerek bürokrat atamalarının. Hariciyeye, savunmaya, CIA’e, ulusal güvenliğe atamalar yeni bitti. Şimdi buradan gelecek verilerle Trump yönetimi bir karar verme sürecinde, bunu öyle anlıyoruz. Şimdi bizim tabii burada kendi muhataplarımızla yaptığımız görüşmeler, bir önceki yönetimde de son bir yıldır fevkalade büyük bir hız kazanmıştı, çok detaylı görüşmelere de başlamıştık. Aslında, umarız burada fevkalade isabetli bir karar verilir, buradan hep beraber yolumuza devam ederiz. Burada beklediğimiz konu ne? Amerika’nın YPG’ye olan desteğini kesmesi ve Suriye’nin milli bütünlüğüne ve beraberliğine tehdit eden durumun ortadan kalkması. Artık yeni Suriye’nin de zaman kaybetmeden yoluna devam etmesi lazım. Şöyle bir anomali var arkadaşlar: Fırat’ın doğusundaki topraklar, şu anda işgal edilen topraklar neredeyse Suriye’nin üçte biri. Bu toprakların büyük bir bölümü de Arapların yaşadığı yerler, orada da öyle bir izlenim var. İleride, Kürtlerle Araplar arasındaki sosyal barışa tehdit edecek de bir mekanizma kurulmuş, yani YPG’nin yönettiği bir örgüt gitmiş Arapların olduğu yerleri işgal eder durumda. Hâlbuki oradaki Kürtler gerçekten çok muhterem aziz insanlar. Yani oradaki Araplarla da bir sorunları yok, Arapların da onlarla bir sorunları yok. Ama, örgütün dışarıdan getirdiği ithal ideolojiyle ve organizmayla bölgede bir kurduğu düzen var. Bu düzen Amerika’nın şu anda desteklemesiyle ayakta duruyor.

Burada hapishaneler konusunu da dün konuştuk. Zannediyorum Sayın Şara’nın o konuda da kafası net. Hapishaneleri kontrol altına alacak bir vizyonu ve kabiliyeti de var. Biz çünkü onlardan emin olmak durumundayız, çok net konuşuyoruz. Burada örgütün kan dökülmeden… Gelinecek son belli, gerekirse Suriye devleti kendi milli bütünlüğünü sağlamak için topraklarını bu adamların işgalinden kurtaracaklar ve çeşitli ülkelerden gelmiş bütün PKK’lıları geldikleri yerlere ya geri gönderecekler ya imha edecekler. İran’dan gelmiş, Irak’tan gelmiş, Türkiye’den gelmiş, Avrupa’nın çeşitli kentlerinden gelmiş bir ton insan var orada PKK kadrolarında görev yapan. Bunların hepsinin bir defa behemehâl defedilmesi gerekiyor. Ben bunun ilk başta belli bir uzlaşma ve konuşma yoluyla halli konusunda bir irade görüyoruz ki, bizim için de aslında olması gereken… Yani inşallah bu şekilde olur.

SUNUCU- Yani bu üniter yapıya uzlaşma yolu ile varılabilir diyorsunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yok, uzlaşma yoluyla…

SUNUCU- Denenecek diyorsunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- İlk önce deneniyor, yani olması gereken bu, yani medeni bir şekilde “Bak kardeşim, yeni bir dönem var. Biz bu noktaya geldik ve senin de artık bu korsanlık rolünden çıkıp halkı da bu kadar artık birbirine düşman etmeden, mağdur etmeden, korsanlık yaparak, petrol yataklarını oraya buraya da… Artık böyle bir korsan rejime, idareye gerek yok buradan bir çık. Bunu otonomi adı altında, federasyon adı altında, başka bir yerlere pazarlayıp başka bir yerden hani buna destek arayışında da hiç bulunma, bunu kabul etmeyeceğiz” diyor arkadaşlar, ki biz de tabii bunu etmiyoruz ve buradan yolumuza inşallah devam edeceğiz.

SUNUCU- Burada, çok özür dilerim, bir zaman tahdidi var mı Efendim? Yani şu anda Suriye yönetimi bunu konuşarak çözmeye çalışıyor, ama nereye kadar konuşacağına ilişkin bir zaman tahdidi var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Onu önümüzdeki günlerde göreceğiz, ben şimdi zaman konusuna müsaadenizle girmeyeyim. Belli konular şu anda kamuoyuyla paylaşılacak durumda değil belki, ama ben en azından zihinde bir netliğin olduğunu görmekten dolayı memnunum.

SUNUCU- Sayın Bakanım, Türkiye’nin DEAŞ’lıların bulunduğu Al-Hol kampının güvenliğini sağlama konusunda rol almaya hazır olduğunu söylemiştiniz. Bu önerinin detaylarını bizimle paylaşabilir misiniz?

Bir de Şam yönetimi ve Batılı muhataplarınızdan bu öneriye ilişkin ne tür mesajlar aldınız?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Biz, bunu söylerken, bir teklifin tamamlayıcı unsuru olarak söylemiştik. O da neydi? Yeni Suriye yönetimiyle biz konuştuk. Bunlar, kendi ülkelerindeki egemenliği, milli bütünlüğü, beraberliği sağlamak adına bu kamplara vaziyet etme konusunda bir irade ortaya koyuyorlar. Bunların koyduğu bu iradeyi destekleme veya bu iradenin belli çevrelerce kabul edilmemesi durumunda Türkiye’yi tamamıyla ayrı bir alternatif olarak gösterme yolunda Cumhurbaşkanımızın bir iradesi olduğunu ifade etmiştim. Bu, Milli Savunma Bakanımızla da çalıştığımız bir konu. Onlar da böyle bir senaryo karşısında “Neye ihtiyaç var, ne kadar insan gücüyle bu yönetilmeli?”, bu konularda bizim hem siyasi olarak Cumhurbaşkanımızın verdiği bir karar ve irade var hem de aşağıda arkadaşların yaptığı hazırlıklar var.

Şimdi Suriye yönetimiyle bunu koordine etmek gerekiyor, belli bir koordinasyon içerisinde bunun uygulaması mümkün olabilir. Çünkü bu bir endişe kaynağı. Şimdi buna paralel olarak bizim son zamanlarda attığımız bir adım var aslında. Şimdi hapishane hizmetlerini DEAŞ’la mücadele olarak tutmak yanlış. Amerikalıların bir kısım bürokratları da kendi sistemlerine bunu böyle pazarlıyorlar para alabilmek için. DEAŞ’la gerçek mücadeleyle ilgili bizim oluşturacağımız bir platform olacak. Bunu Irak ziyaretimde de, biliyorsunuz iki hafta önce oradaydım, Iraklı meslektaşlarımla görüştüm, Ürdün’de görüştük, daha sonra Suriyelilerle de görüştük, dün tekrar üstünden geçtik. Birbirine komşu olan dört ülke Türkiye, Irak, Ürdün ve Suriye. Aslında üç ülkenin Suriye’yle sınırı var, Irak’ın, Ürdün’ün ve Türkiye’nin. Ve burada sınır güvenliği ve DEAŞ’la mücadele konusunda bir ortak iş birliği geliştirme modeliyle ilgili bir adım atma planımız var. Bu konuda ön mutabakatı sağlamış durumdayız. Şimdi, ilgili arkadaşlarla bir araya gelip inşallah ilk toplantıyı Ürdün’de yapmayı planlıyoruz. Oraya gittiğimizde, hem 3+3 dediğimiz format, yani Dışişleri, Milli Savunma ve İstihbarattan oluşan 3+3 formatı. Biz üç Bakanlık olarak gidip karşıdaki muhataplarımızla bir araya geleceğiz ve dört ülkenin burada atması gereken istihbari adımlar, askeri adımlar, diplomatik adımlar nelerdir, tehdidi bir ortaya koyup, bu dört ülke kendi bölgesinde DEAŞ’ın yeniden neşvünema bulmaması için, birbirinden kaynaklı tehditleri elimine etmek için neler yapabilir, bunun adımını atacağız. Bu bölgesel inisiyatifi çok önemli buluyorum ben değerli arkadaşlar.

SUNUCU- Bunun ortak bir mekanizmaya dönüşme ihtimali var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet, bütün amacımız o zaten, bu ortak mekanizmayı kurmak. Biz, bölgenin sorunlarına bir bölgesel sahiplenme anlayışıyla, bir bölgesel çözüm getirme anlayışıyla yaklaşıyoruz. Bütün konularımız dış politika uygulamalarımız hep bu şekilde. Mekanizma kurarak, sahici sorunlara sahici çözümler getirerek gitme konusunda bir irademiz var. Yoksa, daha önce de söyledim, bu türden kendi bölgenize ait sorunları “Gelsin hegemon çözsün, ona havale edelim”… Ama hegemon geldiği zaman da bir ton maliyetle geliyor. Yani çoğu zaman da işi bittiği zaman arkada bıraktığı resim geldiği zamanki resimden daha kötü oluyor.

SUNUCU- Hep böyle oldu.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bunu bizim bir daha bu topraklarda yaşamamızın hiç gereği yok. Aklımız var, irademiz var, gücümüz var. Bölge insanlarıyla bir araya geliriz, konuşuyoruz da. Kardeşim, başkasının yaptığını biz niye yapamayalım? Eksiğimiz ne? İrade, niyet, kapasite, profesyonellik olduğu sürece bu sorunu biz de çözebiliriz, çünkü sorunların hepsi insan yapımı sorunlar. Bu noktada, Türkiye’nin sahici çabaları ve duruşu bence şu anda kabul görüyor, inşallah bu noktada da atacağımız adımla biz bu DEAŞ meselesindeki gerçek mücadele nasıl olur onu göstereceğiz.

SUNUCU- Bir devam sorusu Efendim izninizle, siz bu dört ülke konusunu anlatırken şöyle bir şey canlandı kafamda: Siz aslında DEAŞ’a karşı bölgesel koalisyon kuruyorsunuz. Bu DEAŞ’a karşı uluslararası koalisyonun bölgedeki gerekçesini ortadan kaldıracak bir şey midir, böyle bir sonuca yol açar mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Uluslararası koalisyonun burada kendisi “Artık bana bölgede iş kalmadı” derse buna bakıp o kendi bileceği bir iş, çünkü her türlü koalisyon ve hareketlilik belli bir bütçeyi ve insan gücünü, masrafı gerektiriyor. Şimdi bundan da kurtulmuş olacaklar. Biz kendi bölgemizde sorunları kendimiz çözmek istiyoruz.

SUNUCU- Efendim, biraz bahsettiniz ben o parantezi genişletmek istiyorum. Sizin söz ettiğiniz Bağdat ziyareti önemli gelişmelere de sahne olmuştu. Bu ziyaretiniz kapsamında özellikle kamuoyunda da ve uluslararası açıdan da beklenen en önemli hususlardan bir tanesi Irak Hükümetinin PKK’yı terör örgütü tanıma hususuydu. O konuda bir tıkanıklık mı var, neden henüz bir netice alınmadı? Bunu merak ediyorum. Bunun yanında, terörle mücadeleye ilişkin mutabakat zaptı konusundaki süreç nasıl ilerliyor? O konuda da bilgi verebilirseniz mutlu olurum.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii ki, memnuniyetle. Değerli arkadaşlar, terörle mücadelede öğrendiğimiz derslerden birisi de bir ülkenin kabulü ne olursa olsun, daha da önemli olan husus pratikte attığı adımlar. Şimdi Irak’la bizim ortaya koyduğumuz mekanizmada, ki bunu daha da güçlendirerek ilerletmeye çalışıyoruz, terörle mücadelede belli bir noktaya geldiklerini açıkçası görüyoruz, yani anlayış olarak en azından. Önceden tartışmadıkları, konuşmadıkları bir konu vardı. Şöyle bir dönem yaşadık biz uzunca, değerli arkadaşlar, Irak’la ilgili. Irak’ta, Bağdat’taki siyaset PKK meselesini kendi ülkesinin kuzeyinde Kürt bölgesinde Türkiye’yle olan bir sorun alanı olarak görüyor, kendisini çok fazla bu işle ilgili görmüyordu. Biz, yürüttüğümüz diplomasiyle, hem kendi kanallarımızdan hem diğer kanallardan, onlarla bu noktada bir farkındalık oluşması konusunda mesafe aldığımızı düşünüyorum. Bunun gereği olarak bir güvenlik mekanizması kuruldu, PKK yasaklı örgüt ilan edildi, belli konularda artık rahatça davranılmasına izin verilmiyor. Bu yeterli mi? Yeterli değil. Atılması gereken bazı adımlar var, özellikle Sincar başta olmak üzere. Daha doğrusu, tartışmalı bölgelerde veya Irak’ın merkezi hükümetinin anayasal olarak kendi kontrolü altında olan bölgelerdeki başta PKK faaliyetlerini sonlandırmak üzere atılması gereken adımlar var. Şu anda Sincar gerek hükümet birlikleri, gerek Haşdi Şabi unsurları tarafından çevrelenmiş durumda, yani örgüt belli bir noktaya hapsedilmiş durumda. Ama bizim temennimiz örgütünün tamamıyla oradan kabiliyetleriyle beraber elimine edilmesi. Ama hep onlara şunu söylüyoruz: Örgüt Türkiye’de bir yer işgal etmiyor. Size “Türkiye’ye karşı düşmanlık, bizim sizinle işimiz yok” diyerek kendini pazarlıyor da sorun şu: “Adamın Türkiye’de yaşamasına biz izin vermiyoruz, adam da geliyor sizin topraklarınızda yer işgal ediyor bunu böyle görün”. Şimdi oradan baktığı zaman “Adam haklı” diyor, “Bu adam gelmiş benim ülkemde Sincar’ı işgal etmiş, Mahmur’u işgal etmiş, Süleymaniye’de duruyor işte Duhok’un birçok yerinde köyleri işgal etmiş”.

SUNUCU- Geçtiğimiz haftalarda da Irak ordusuna saldırdılar.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet, işgale uğrayan aslında Irak, aslında Suriye. Örgüt kendisini Türkiye aleyhtarlığı üzerinden pazarlıyor, ama asıl zararı verdiği ülkeler başka ülkeler oluyor. Şimdi Irak bunu gördü, tabii Irak’ın içinde bulunduğu denklemlerin belli hassasiyeti var, biz bunları uygun bir şekilde yönetiyoruz değerli arkadaşlar. Ve Irak Başbakanı Sayın Sudani de şunu çok iyi anlıyor: Irak’ın artık olağanüstü dönemlerden, çatışmanın olduğu dönemlerden, kontrolsüz silahlı grupların olduğu bir ülke görünümünden kurtulması gerekiyor. Bunun olduğu bir ülkede siz yatırım getiremezsiniz, altyapı, üstyapı yatırımları yapamazsınız. Sayın Sudani gerçekten ülkesine hizmet etmek isteyen, ülkesinin kronik altyapı sorunlarını çözmek isteyen bir siyasi lider. Geçen gittiğimde de çok uzun görüştük artık ülkenin iç savaşı, işgalden kaynaklı sorunları, yaralarını sarıp bir an önce yoluna devam etmesi gerekiyor. Ama bu PKK gibi, DEAŞ gibi kontrolsüz silahlı grupların, terör örgütlerin bulunduğu bir noktada tabii bu zor olur, kimse yatırım getirmez. Güvenliğinizi garanti altına alamazsınız. Şimdi bu çerçeveyi ortaya koyduğunuz zaman, ben Türkiye’nin ortaya koyduğu terörle mücadelenin ana fikri ve amacının daha iyi anlaşıldığını düşünüyorum. Bu noktada hareket ediyoruz Iraklılarla.

SUNUCU- Sayın Bakanım, artık Türk-Amerikan ilişkilerine geçelim diyorum. Türkiye’yle yeni Amerikan yönetimi arasında ilk temaslar oluştu. Siz bir telefon görüşmesi yaptınız karşıtınızla ve yavaş yavaş Türkiye kendi dosyalarını gündeme getirecek. Bunların en başında da CAATSA yaptırımları var. Yeni yönetim ile Türkiye arasındaki ilişkileri ve CAATSA yaptırımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz, bunlar ortadan kalkar mı? Yeni bir sayfa açılır mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Her yönetimle yeni bir sayfa açılıyor, ama o sayfada eskiden gelen notlar mı var, yeni notlar mı olacak, ona bir bakmak gerekiyor. Biliyorsunuz, giden yönetimle son özellikle 1,5 yılda çok yoğun bir diplomasi trafiği, ilişki trafiği oldu, Stratejik Ortaklık Mekanizması tekrar çalıştırılmaya başlandı. Belli konularda mesafe alındı, hatta CAATSA’yla ilgili ne yapılabilir, son dönemlerinde oraya kadar gelmiştik. Şimdi bizim CAATSA’yla ilgili görüşlerimiz belli: Müttefiklik ilişkisine yakışmayan bir tutum. Bu türden bir yaptırıma Türkiye’nin Amerika’da geçmiş bir yasayla tabi tutulması müttefiklik ilişkisine yakışmıyor. Her şeyden önce bunun ortadan kalkması gerekiyor. İki NATO üyesi ülkenin birbirine bu türden bir yaptırım uygulaması müttefiklik ruhuyla bağdaşmayan bir durum. Buna ilişkin şu anda henüz çalışmalara başlamadık. Biliyorsunuz Amerikan siyaseti, Kongresi de hem Senato hem Temsilciler Meclisi yeni kuruldu. Hem Beyaz Saray yeni kuruldu, belli Bakanlıklar daha yeni onay alarak göreve başlıyorlar. Önümüzdeki günlerde bu konuda çalışmalara başlayacağız. Genelde böyle olur, sadece bizim değil, dünyadaki bütün ülkelerin, Amerika’yla konusu olanların… Böyle bir şey var, Mart’tan itibaren konular artık ağır ağır görüşülür.

SUNUCU- Şimdi Trump yönetimi tabii dünya için şoke edici açıklamalar yapıyor her akşam, çünkü Amerika saatiyle, Avrupa saati arasındaki farklılıktan dolayı. Biz akşam vakti geldiğinde Amerika’dan şoke edici açıklamalar duyuyoruz. Şu ana kadar Türkiye’yle alakalı açıklamaları hep pozitif seyirde devam ediyor. İlişkilerin doğası, Türk-Amerikan ilişkilerinin doğası da hep böyle karşılıklı bağımlılık çerçevesinde ilerliyor. Bu anlamda ilk yüz yüze temaslar ne zaman olur ve bu ilişkilerin seyri bu şekilde pozitif devam eder mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Evet, dünyayı çok şaşırtan çıkışlar var, onu da yakından takip ediyoruz. Şimdi büyük çalkantılara sebep olan bazı kararlar var, beyanatlar var. Bütün bu büyük resmin içerisinde Türkiye’yle olan ilişkilerin oturacağı yer, ona göre nasıl götüreceğiz, onu yakından takip ediyoruz. Hazırlıklarımızı yapıyoruz, Cumhurbaşkanımızın bu konuda bir vizyonu var. Bütün Bakanlıklar hazırlıklarını yapıyorlar. Biz Dışişleri olarak bu hazırlıkları toplayıp bir dosyaya dönüştürüyoruz. Buradan yeni dönemde Amerika’yla biz birçok alanda ilişkimizi nasıl ilerletebiliriz? Ticaret, teknoloji, savunma sanayii başta olmak üzere, turizm gibi birçok konular var, bölgesel konular var. Ticaretin ve savunma sanayiinin birçok alt başlığı var, onları nasıl ilerletebiliriz onu konuşacağız yeni yönetimle. Yeni yönetim de dosyalarını yeni devralıyor, adı üstünde yeni yönetim.

SUNUCU- Efendim, şimdi bu yeni Amerikan yönetimiyle, Başkan Trump yönetimiyle konuşulacak meselelerden bir tanesi de Gazze. Gazze’de iki şey merak ediliyor: Birincisi ateşkesin geleceği ne olacak, ateşkes ne olacak? Bu konuyla ilgili beklentinizi ben sormak istiyorum.

İkincisi, Gazze’nin geleceği ne olacak? Özellikle, işte az önce çalkantılı açıklamalardan bahsetti Genel Müdürümüz. Trump’ın bu sabah yaptığı bir açıklama var “Gazze’yi devralacağız” diye. Siz bunu nasıl okuyorsunuz, nasıl okumalıyız bu açıklamayı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi, öncelikle ateşkes anlaşmasının uygulamasıyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Şimdi birinci aşama çok şükür öyle veya böyle gidiyor, belli bir sessizlik var artık. Nadiren de olsa ölümle sonuçlanan saldırılar oluyor İsrail tarafından, ama şimdilik şartlarına riayet ediliyor gibi gözüküyor saldırmama hususunda. Ama insani yardımların geçişi, çadırların geçişi, iş makinelerinin geçişi belli daha nitelikli, yani halkın orada daimi olarak yaşamasını sağlayacak, hayatını yeniden kurmasını sağlayacak nitelikli insani yardım malzemelerinin transferinde birtakım sorunlar var. Onları şu anda aşmaya çalışıyoruz diğer bölge ülkeleriyle beraber.

İkinci aşamada, tekrar ne yapılabilir ona bakacağız. Ama bizim endişemiz şu: Dün onu kamuoyuyla da paylaştım, Netanyahu’nun rehineleri aldıktan sonra Gazze’de tekrar savaşı başlatma yönünde bir girişimi olabilir. Burada garantör olan ülkeler ne türden bir tavır koyacak ve yaptırım yapma durumları olabilecek mi? Ona bakmak lazım. Ateşkese garantör olan ülkelerin içinde İsrail’e ağırlık koyabilecek tek ülke Amerika. Şimdi öyle bir noktada oldu ki bu, yani giden yönetimle bir noktada yapılmış oldu, yeni yönetim bu noktaya nasıl yaklaşacak? Şimdi onun görüşmeleri yapılıyor.

SUNUCU- Ama Gazze’nin boşaltılması ve işte en son yapılan açıklamalarla alakalı bir değerlendirme burada bekliyoruz Sayın Bakanım.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle: Bu kabul edilemez bir konu, yani zaten Filistin meselesi…

SUNUCU- Bölge ülkeleri de aynı reaksiyonu gösterdi.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii tabii. Filistin meselesi tam da bu nedenden dolayı başladı. Yani Filistinlilerin ait olduğu topraklardan sürgün edilip, yerine İsraillilerin getirilmesiyle başlayan bir sorun. Tamam, o bir noktaya geldi, hadi 1967’deki sınırlara dayalı bir iki devletli çözümde uluslararası toplum, başta İslam dünyası olmak üzere, genel bir konsensüs gösterdi. Birkaç tane ülkenin İsrail’i tamamıyla tanımama konusunda bir eğilimi var, ama genel trend 1967 sınırlarına dayalı, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması. Egemenliği tamamıyla mümkün olan bir devletin kurulmasıyla bu sorunun büyük oranda çözüleceğine yönelik bizde bir kabul var. Şimdi bu kabul İsrail tarafında yok. İsrail’in en büyük destekçisi Amerika tarafında irade olarak yok. Genelde söylem olarak vardı bugüne kadar, şimdi baktığımız zaman Sayın Trump’ın bu noktada belli taahhütleri söylemekten çekindiğini de görüyoruz aslında, iki devletli çözüme ilişkin bir taahhüt ortaya koyduğunu da görmüyoruz. Ama Gazze’yle ilgili tehcir meselesi hiçbir şekilde ne bölgenin, ne bizim kabul edeceğimiz bir durum değil, yani bunu düşünmek bile aslında bence kötü, abesle iştigal. Bunun tartışmaya açılması bile yanlış.

SUNUCU- Evet, bunu net bir tavır olarak notlarımız arasında aldık.

Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesi gibi bir gündemi var Amerikan yönetiminin. Burada Türkiye’nin yaklaşımı nasıl olacak?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Biz bu konuda son derece şeffaf ve netiz. O da şu: Niye biz ilişkilerimizi bozuyoruz? Filistinliler öldürüldüğü için.

SUNUCU- Soykırım olduğu için.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Soykırım olduğu için. Ticareti keserken de ne dedik? Ateşkes olup insani yardımlar tamamıyla gidene kadar biz buna devam edeceğiz. Filistinlilerin öldürülmesi durursa, şartların iyileştirilmesine yönelik tedbirler geliştirilirse, Türkiye de buna paralel olarak aldığı kararları tekrar gözden geçirir, burada bizim duruşumuz net. Çünkü biz tavır koyarken bir amaca matuf olarak bu tavrı koyduk, yani bir şeyi önlemeye çalışmak için bunu koyduk, bizim bir tepkimizdi bu. Senin yaptığın soykırıma biz elimizden gelen bütün yöntemlerle karşı duruyoruz ve bu gerçekten uluslararası toplumda da birçok şeyi tetikledi, bunun da böyle bir hayrı ve katkısı oldu. Şimdi buradan hareketle, yeni bir gelişme olursa, inşallah olumlu yönde olur da biz de olumlu yönde adım atarız.

SUNUCU- Sayın Bakanım, yine Gazze’yle ilgili olarak, Gazze’nin yeniden imarı ve yönetimi konusunda Hamas’ın devre dışı bırakılmasına yönelik çabalar dikkati çekiyor. Ateşkesin sonraki aşamalarının işletilmesi halinde Türkiye’nin Gazze’nin yönetimi konusunda bir teklifi, bir önerisi var mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Biz, ifade ettiğim gibi, Gazze’nin kendi halkını denklem dışı bırakmaya çalışan ister yerleşim açısından, ister yönetim açısından bütün inisiyatiflere karşıyız. Şundan dolayı karşıyız: Tarafgirlik açısından değil, işin doğasına ters. Gazze’deki temel sorun ne? Bir çatışmadan dolayı insanların soykırıma tabi tutuluyor olması ve 1,8 milyon insanın da ölümle pençeleşmesi. Hal böyleyken siz çatışmayı durdurmayacak, daha çok çatışmayı gündeme getirecek yeni teklifleri niye getirirsiniz? Kendi güvenlik endişelerinizi merkeze alıp başkasının güvenliğini hiçe sayan bir yaklaşım olmaz. Hem İsrail’in hem Filistinlilerin güvenlik endişesini dikkate alan çözümler geliştirmek gerekiyor. Tek taraflı dayatmalarla atılan bütün adımlar ileriye yönelik tekrar çatışma alanlarını açık bırakıyor. Bizim çatışmaların yaygınlaşmasını önleme konusundaki çabamız, tavrımız da hep bu nedenden dolayı. Fakat burada şunu görüyoruz değerli arkadaşlar: Gerçekten giderek üzülerek görüyoruz ki dünyanın bir orman kanununa doğru ilerlediğini, yani kimsenin diğer tarafın neye ihtiyacı olduğunu düşünmeden “ben yapıyorum, çünkü güçlüyüm” felsefesini pratikte uygulamaya koyduğunu görüyorsunuz. Bu tabii kabul edilebilir bir şey değil, burada birinci dereceden etki altında olan İsrail’le ve Filistin’le sınırı olan Mısır ve Ürdün iki önemli kilit ülke. Bunlarla biz temaslarımızı devam ettiriyoruz. Her türlü diplomatik desteği verdiğimizi de ifade ediyoruz, yanlarında olduğumuzu da söylüyoruz. Bu önemli. Diğer taraftan, Filistinlilerarası birlikteliğin sağlanması da fevkalade önemli. Batı Şeria ile Gazze’deki Hamas arasında bir uzlaşmanın olması, Filistinli grupların bir araya gelip kendi sorunlarını kendilerinin çözebiliyor olması lazım. Ama maalesef orada da yıllardır gördüğümüz şu: Güç mücadelesinden dolayı belli odakların ulusal birliği istemediğini görüyoruz. Dışarıdan yapılan bazı dayatmaların Batı Şeria’daki yönetim nezdinde de işe yaradığını düşünüyoruz. “Hamas’la siz ortak hükümet kurarsanız sizi şundan mahrum ederiz, şunu vermeyiz, bu olmaz, böyle olmaz” gibi birtakım konular var. Aslında halkın bütün renklerini temsil eden Filistin partilerinin ortak bir çatı altında toplanıp meselelerini bir uzlaşmayla çözmesi, onlara destek veren bizim gibi ülkelerin de işini daha da kolay hale getirebilirdi.

Fakat burada da bir eksiklik var, bu da ayrı bir aslında tartışma konusu, bu eksikliği de gidermek için belli bölge ülkelerinin, bölge dışı ülkelerin, Cezayir gibi, çok ciddi çabaları olduğunu da gördük, yani Hamas ile El Fetih’i uzlaştırmak için. Bu ifade ettiğim gibi çok katmanlı bir durum, ama temel itibarıyla burada, gruplar arasındaki siyasal ihtilaflar iç siyasetin bir yansımasıdır, tezahür eder, bu her yerde olur diyebilirsiniz, ama diğer taraftan Filistinlilere yönelik soykırımı, tehciri, izolasyonu devam ettirecek her türlü tedbire bizim karşı olmamız gerekiyor. Bu noktada yılmadan, usanmadan çalışacağız.

SUNUCU- Sayın Bakanım, Avrupa Birliği’nden Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen ve Dış Politika Şefi Kaja Kallas gibi isimlerin yakın zamanda Türkiye’ye ziyaretleri oldu. Bu temaslarda Avrupa Birliği tarafının sorunlu yaklaşımlarında değişim işaretleri gözlemleniyor mu? Türkiye-Avrupa Birliği Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalogu ve Türkiye-Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi’nin yeniden canlandırılması konusunda bir hareketlilik görecek miyiz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Sayın von der Leyen tekrar seçilmesi sonrasında ziyaretini yaptığında Cumhurbaşkanımızla olan görüşmelerde, iki tarafın da mevcut sorunları çözmede bir irade koyma içinde olduğunu gördük. Cumhurbaşkanımızın iradesi problem çözme odaklı. Von der Leyen’in de bu konuda Türkiye’yle ilişkilerin ilerletilmesi konusunda bir genel söylemi oldu. Yüksek Temsilci Kaja Kallas da bizim misafirimiz olarak gelmişti. Yaptığımız uzun görüşmelerde Türkiye ile iş birliğinin ilerletilmesi konusundaki gerekliliğin biz AB kurumları tarafından altının çizildiğini gördük. Burada şöyle bir ayrım var: AB’nin yapısından kaynaklanıyor, AB kurumları, temsilcisi von der Leyen, Kaja Kallas ve diğer komiserler, iki komiser daha Türkiye’ye geldi bu arada, onlarla da uzun görüşmelerimiz oldu. Bunlarla konuştuğunuz zaman sorunların tanımında ve çözümünde, nitelikli tartışmalar yaptığınız zaman, hemfikiriz. Fakat karar alma mekanizmaları oydaşmaya dayandığı için 27 ülkenin aynı anda şey yapması gerekiyor. Şimdi, Türkiye ile ilgili konularda bazı ülkelerin frenlemeleri oluyor, engellemeleri oluyor ve AB’de bunu aşacak bir mekanizma yok. Eskiden bu şöyle aşılırdı: Yani AB’nin birkaç tane ülkesi bunu kendisine mesele edinirdi, öbür ülkeleri ikna yoluna giderdi, ama şimdi bakıyoruz bu konuda bir çaba yok, diğer ülkelerde de bir farkındalık yok. Aslında AB’nin içindeki bölünmüşlük de çok fazla birçok konuda. Türkiye’yle ilgili, diyelim 27 Avrupa ülkesinden 25’i çok iyi durumda duruyorsa, 1 veya 2 tanesi belli konularda şey olabiliyor.

Üyelik meselesi başka bir konu. Üyelik meselesi AB’de hala merkez üyelerin iç siyasetiyle ilgili bir konu. Bu konuda bir görüş değişikliği görmedik biz açıkçası. Ama AB-Türkiye ilişkilerinde üyelik dışındaki diğer konular, yani Gümrük Birliği’nin güncellenmesi meselesi, vize liberalizasyonu, daha sonra yatırım konuları başta olmak üzere, diğer konularda biz AB kurumlarının bir niyeti olduğunu görüyoruz, ama bazı ülkelerin engellemeleri tabii ki var. Buna yönelik birtakım politikalar geliştirme yolundayız, görüşmelerimiz devam ediyor. Biz hep şöyle yaklaşıyoruz meselelere: Hiçbir zaman için sorunlu alanları önce başlatan biz olmuyoruz. Biz sürekli problem çözme teklifiyle yaklaşıyoruz. “Sorun şu, ikimizin faydasına olacak konu da bu, ikimizin faydasına olacak daha iyi bir şey, önerin var mı, varsa ondan gidelim, yoksa buradan gidelim”. Ama karşı taraf böyle değil, negatif adımla yaklaşıyorsa, o zaman bizim de belli tedbirleri hayata koymamız, geçirmemiz gerekiyor.

SUNUCU- Sayın Bakanım, peki yeni bir konjonktür var, Trump yönetimi Avrupa Birliği’ne karşı ticari bir agresyon da gösteriyor. Ayrıca, güvenlik harcamalarına ilişkin çeşitli talepleri de var. Bu Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye yaklaşımında bir değişikliğe yol açar mı, bu yeni konjonktür?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye yaklaşımında çok ciddi değişiklik var. Avrupa Birliği’nde olmuyor bu. Dediğim gibi, Avrupa Birliği şimdi diyelim bir tane ülke geliyor, sizin tanımadığınız bir üye, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi mesela, bütün gündemi ele geçirebiliyor, bloklayabiliyor yani.

SUNUCU- Kurumsal kapasite bu anlamda problemli.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii. Bu aslında şu anda Avrupa Birliği reform paketinde en fazla tartışılan konu, karar alma mekanizmasının gözden geçirilmesi. 27 ülkenin sürekli oydaşmasını esas alan bir yürütme tekniğiyle bir yere varılması mümkün olmuyor. Dolayısıyla uluslararası krizler karşısında dayanıklı olmayan, yeterli esnekliği gösteremeyen bir AB ile karşı karşıyasınız ve giderek AB’nin uluslararası duruşu geriliyor. Kolayını nerede buluyorlar uzun yıllardır? Aslında AB’yi kuran kurucu irade Amerika Birleşik Devletleri’dir biliyorsunuz. Amerika Birleşik Devletleri’ne otomatik pilotla dış politikaya bağlanmakta buluyorlar. Şu ana kadar bunda iki taraf da iyi gittiler. Ama Trump’ın yeni açılımıyla söylemi nedir?: “Bir dakika ben sizi sırtımda taşımak zorunda değilim, sizin savunma konusundaki yetersizliğinizi, sizin siyaset konusundaki yetersizliğinizden çıkan cari açığın bedelini ben ödeyecek durumda değilim”. Bu noktada Trump aslında çok ciddi bir sinyal gönderiyor. Biz, bu türden bir sistemik değişikliği çok önceden görmüştük ve anlatmıştık onlara. Dedik: “Bakın, Türkiye’nin üyeliğini siz engellerseniz İngiltere de çıkar, daha sonra küçülürsünüz, uluslararası krizlere karşı dayanıklı olamazsınız”.

Şimdi geçen gün Amerikan Dışişleri Bakanı’nı dinliyorum, “Ben…” diyor “Avrupa Birliği’nin güvenliğini üstlenmiş durumdayım, kendi vatandaşlarıma…” Biliyorsunuz Amerika’da sosyal güvenlik yok, Avrupa’da ise sosyal güvenlik var, temel hizmetler çok iyi. “Şimdi adam kendi savunmasına harcayacağı parayı kendi sosyal güvenliğine harcıyor, orada başka bir dünya var, bende de evsizler, yurtsuzlar sokaklarda yatıyor. Ben niye bu denklemde bulayım kendimi?” diyor. Şimdi bu aslında şunun işareti: Bilenler tabii biliyorlar da halkımız için tekrar söylemekte fayda var. Avrupa Birliği’nin bu haliyle meydana gelmesini ve devam etmesini mümkün kılan en büyük etken Amerika Birleşik Devletleri’nin o kuşatıcı şemsiyesi ve Avrupa ile Amerika arasındaki çeşitli dinamiklere dayalı ilişkiler, böyle bir sistem ve matriks var. Şimdi, bunun yeniden tanımlandığı ve Avrupa’nın alışkın olmadığı ve beklemediği bir şekilde kurgulandığı bir ortamda ciddi bir belirsizlik var. Tam da sizin dediğiniz bu noktada, aslında Türkiye’nin ve Türkiye gibi diğer aktörlerin öneminin ortaya çıkması lazım Avrupa Birliği tarafından, ama bu tartışmanın da sağlıklı yapıldığı bir zemin yok. Şu anda onlar şunu arayacaklar: Amerika ile gidip tekrar onların “business as usual” dedikleri, “Tekrar eski formata nasıl dönebiliriz, fabrika ayarlarına, ilişkiyi nasıl dönüştürebiliriz bir buna bakalım, buradan yolumuza devam edelim”. Çünkü, Türkiye konusu hala Avrupa’daki merkez ülkelerde iç siyaset açısından bir tartışma konusu, o da kendi bilecekleri iş. Biz kendi geliştirdiğimiz bağımsız çizgi ve kabiliyetlerle çok şükür yolumuza devam ediyoruz.

SUNUCU- Sayın Bakanım, Rusya-Ukrayna Savaşı. Trump yönetiminin seçim vaatleri ben bu savaşı kısa sürede bitiririm idi, göreve geldikten sonra söyleminde bazı değişiklikler görmeye başladık, çeşitli yaptırımlar da dillendiriliyor. Rusya-Ukrayna Savaşında bir barış ihtimali ve yine bu barış süreçlerinde görüşmelerin Türkiye ev sahipliğinde olması gibi bir durum söz konusu mu? Bu savaşa ilişkin öngörünüz nedir?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Diğer konularda olduğu gibi bu konuda da Trump yönetiminin şu anda ilk başlarda veri toplamakta olduğunu görüyorum, bir karar vermeleri gerekiyor. Sayın Trump biliyorsunuz göreve başlamadan önce yaptığı beyanatlarda çok iddialıydı “Ben bunu hemen bitirebilirim” diye, ama daha sonra onu revize etti. Şimdi verilere bakarak bir girişimde bulunacaklar. Benim anladığım “Sağlıklı bir veriye dayalı bir hamle yaptıralım ki Trump’a, yani ne o uluslararası toplum nezdine kredi kaybetsin, ne de problem daha da bir kilitlenme durumuna gitsin”. Şimdi burada önümüzdeki yakın dönemde belki bir girişimin başlayabileceğini öngörebiliriz. Burada Sayın Trump ile Sayın Putin’in bir araya gelip bir görüşme yapması, ama bu görüşme olmadan önce geri planda birçok mesajın gelip gitmesi ve belli ilkelerde çok genel mutabakatların da sağlanmış olması gerekiyor. Bu olmadan liderleri buluşturduğunuz zaman o toplantıdan bir şey çıkmaz. Liderler bir araya geldiği zaman belli bir şeyi dünya kamuoyuna verebilecek durumda olmalı, genelde bu konular bu şekilde yönetiliyor. Daha o aşaması bile hâlihazırda başlamamış durumda. Dün Ukrayna’dan sorumlu temsilci resmi olarak daha yeni atandı.

SUNUCU- Önümüzde bir süreç var anladığım kadarıyla.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yeni atandı, önümüzde bir süreç var. Ben yaza kadar, öyle bir genel takvimlendirmede bulunalım, yaza kadar bir öyle veya böyle olayın netleşeceğini düşünüyorum. Yani Haziran’a kadar bir netleşme sağlanabilir.

SUNUCU- Sayın Bakanım, Türk-Yunan ilişkilerine dair son dönemdeki gelişmeleri siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle daha önce diyalog yoluyla çözüm ve kışkırtıcı söylemlerden kaçınma noktasında bir vurgunuz olmuştu? Arka planda sağlanan ve kamuoyu açısından ipuçları verilebilecek olumlu gelişmeler sizce nelerdir?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Arkadaşlar, durduğumuz yerde duruyoruz. Cumhurbaşkanımızın iradesi orada aynı. Yani diyalog yoluyla Türk-Yunan sorunlarının çözülmesi önemli, çünkü bizim bizden önceki nesillerden devraldığımız bir sorunlar kümesi var, her iki taraf için de tartışmalı konular var, bu konuların müzakere yoluyla, diyalog yoluyla çözülmesi önemli. Bunu yaparken de kışkırtıcı ve provoke edici adımlardan kaçınması da önemli. Ama zaman zaman görüyorsunuz Yunan iç siyasetinde Türkiye meselesi böyle bir hızlı kredi kazanmada bazı siyasiler için bir alan. Yani ne zaman siyasette biraz atağa geçmek istiyorsanız veya bir krizin içine girmişseniz birden bir Türkiye kartı çıkartın, Türkiye söylemi çıkartın hemen ufak şey oluyor, ama o da herhalde şeyini yitirmiş durumda. Türkiye’nin ortaya koyduğu gerçekten sorumlu ve olgun davranış bir noktadan sonra karşı tarafta da bu türden iç politik amaçlara hizmet eden provokasyonları anlamsız hale getirebiliyor. Şimdi bu kısmı mevcut hala. Diğer taraftan, Sayın Miçotakis ile Sayın Cumhurbaşkanımızın Nisan ayında bir araya gelişleri olacak, Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplanacak Türkiye’de. Bu görüşmeyi yapacağız. Onun hazırlık görüşmelerini yaptık geçen hafta Yunanlı muhatabımızla, Doha’da buluştuk, o konuların üstünden de geçtik, Nisan ayında yapılacak toplantıda atılacak adımların. Şu anda iki tarafın da iradesi aynı, iki taraf da sorunların müzakere yoluyla çözülmesi konusunda emek harcanması, sahici irade konulması konusunda hemfikirler. Bu konuda Dışişleri Bakanlarına verilmiş görevler var, bizler bu konuda çalışmaya devam ediyoruz. Konuyla ilgili Cumhurbaşkanımızı da düzenli aralıklarla bilgilendiriyoruz, talimatlarını da alıyoruz. Ama ifade ettiğim gibi Yunanistan’daki iç politik sistem biraz daha bize nazaran çok daha farklı hassasiyet arz edebiliyor.

SUNUCU- Efendim, şimdi geçtiğimiz günlerde Türkiye, Özbekistan ve Azerbaycan’ın imza altına aldığı bir bildiri var. Çok önemli, onu bir kenara koyuyorum. Türk Devletleri Teşkilatı’nın üyelerinin arasında gelişen bir ilişkiler yumağı var, ama bu ilişkilerin biz genelde siyasi, ekonomik, ticari alanlarda yoğunlaştığını görüyoruz. Bunun savunma alanına evrilmesi gibi bir durum söz konusu olabilir mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Savunma sanayiinde başlamış bir iş birliği var. Savunma sanayii iş birliği güzel giden bir alan. Burada özellikle Türk Cumhuriyetleri Türkiye’nin geliştirdiği savunma yeteneklerinin farkındalar, bundan istifade ediyorlar. Daha sistemli bir iş birliği nasıl olabilir? Şu anda ikili düzeyde bu iş birlikleri devam ediyor. Milli Savunma Bakanlığımızın yürüttüğü çok nitelikli iş birlikleri var. Az önce örneğini verdiğiniz toplantıdan da hareketle söylemek istiyorum, Ulaştırma Bakanlarını, Ekonomi Bakanlarını, zaman zaman Enerji Bakanlarını sürekli bir araya getiriyoruz. Türk dünyası birliği fikrini biz bir mefkûre olmanın da ötesinde pratiğe dönüştürüp, modern zamanlarda bunun temelini oluşturan alanlarda somut adımlar atılması için elimizden geleni yapıyoruz. Ortak lojistik koridorlar, gümrük geçişlerinin iyileştirilmesi, eğitim uyumlaştırılmasının sağlanması gibi o kadar fazla konu var ve Türk Devletleri Teşkilatı Genel Sekreterliği de sağ olsun bu konuda giderek daha da fazla kurumsallaşıyor. Onlara biz daha fazla görev veriyoruz, kaynak da ayırıyoruz, imkân da veriyoruz, ki çalışsınlar. Oradaki kurumsallaşma da önemli. Bizim dış politikamızın en önemli özelliği: Bir vizyonumuz var, ama o vizyonu hayata geçirecek bir profesyonellik, bir sistem kuruculuk da var. Onu, biz paydaşlarımızla paylaşarak yolumuza devam ediyoruz.

Savunma sanayii de giderek daha kurumsallaşan bir alan olmaya doğru evriliyor. İlk etapta, Türk Cumhuriyetleri’nin acil ihtiyaçlarını giderecek konularda Türkiye’nin olabileceği destekler, onları yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Ama bu konu daha profesyonel nasıl evrilebilir, neler olabilir ortaya çıkacak. Çünkü bulundukları coğrafyadan dolayı her ülkenin güvenlik ihtiyacı farklı olabiliyor. Bazısının terör ihtiyacı öncelikli oluyor, bazısının diyelim Afganistan’da olduğu gibi Özbekistan’ın, Türkmenistan’ın, Tacikistan’ın ciddi bir sınır güvenliği ihtiyacı var, o sorunlar var. Orada daha farklı yeteneklere ihtiyaç olabiliyor. O konuda görüşmelerimiz gerek İstihbarat Teşkilatımızın, gerek Savunma Bakanlığımızın devam ediyor. Bu konuda çizilen bir politik çerçeve de var. Cumhurbaşkanımız da o konuda çok hassas. Ne zaman kardeşlerimizin bizden bir şeye ihtiyacı olduğu zaman, o konuda bir sıkıntı yok.

SUNUCU- Sayın Bakanım çok teşekkür ediyorum.

Pek çok konuyu, uluslararası arenada gündeme gelen pek çok konuyu ele aldık. Son olarak bir mesajınız var mı? Artık buna yeni konjonktür diyebiliriz Trump'tan sonra, Türk dış politikasının bu noktadan sonra ana gündemlerinde neler olmaya devam edecek?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şunu söylemek istiyorum: Biz, giderek daha kurumsallaştırarak dış ilişkilerimizi, yolumuza devam ediyoruz. Orada bölgemize bilinçli bir şekilde, retorik olarak değil, eylemlerimizle, uygulamalarımızla barışı getirecek, refahı getirecek, kalkınmayı getirecek, düzeni getirecek adımları atmaya devam edeceğiz. Burada da Türkiye’nin kendi başarı hikâyesinden bölgedeki ülkelere taşacak, anlatılacak çok konu var. Bunu dış politikamızda yansıtmaya devam edeceğiz. Bölgesel sorunlara bölgesel sahiplenme anlayışını yürütmeye devam edeceğiz. Burada konuşmadık ama, Afrika, Güney Amerika gibi Asya-Pasifik gibi yeni alanlarda çok güzel çalışmalar var, çok güzel iş birlikleri var. Tarihte ulaşmadığımız yerlere gidiyoruz, konuşuyoruz. Çok güzel gelişen ilişkiler var. Bu, ekonomimize uluslararası ilişkilere yansıyan konular. Bunları çalışmaya devam edeceğiz. Kronik sorunlarımızın ortadan kaldırılması için hiçbir zaman dikkatimizi eksiltmiyoruz. Başta dediğim gibi, terör bu topraklara yayılmış bir virüs. Bu virüsü inşallah ortadan kaldıracağız. O konuda da sona doğru yaklaşıyoruz. Ekonomiyi önceleyen, refahı önceleyen, kalkınmayı önceleyen bir dış politika anlayışımız var. Özellikle Maliye Bakanımızla çok fazla bir araya geliyorum. Ekonomi Bakanımızla çok fazla bir araya gelebiliyoruz. Dış politikada bizim gerek finansman gerek dış ticaret katkılarımız neler olabilir, bu konuda ciddi çalışmalarımız ve koordinasyonlarımız var. Turizm Bakanıyla hakeza o konuda çok ciddi yürüttüğümüz istişare mekanizmaları var. Enerji Bakanımızla çok ciddi yürüttüğümüz istişare mekanizmalarımız var. Dış politikayı ülkemizin ihtiyacı olan her bir konunun çözümünde ve ilerletilmesinde sistemli bir şekilde kullanmak konusunda yoğun bir çalışmamız var. Bakanlığı da biliyorsunuz ona göre yapılandırdık. O da çok fazla işlevsellik üretiyor bizim için. Bu şekilde çalışmaya devam edeceğiz. Amacımız aynı anda çok fazla krizi yönetebiliyor olmak ve çok fazla faydanın peşinden gidebiliyor olmak. Yoksa, bir yere kilitlendiğiniz zaman bütün ülke kilitleniyorsa; diğer konuları, coğrafyaları unutuyorsanız o ağır bir zaman kaybı oluyor. Her şeyi telafi edebiliyorsunuz da kayıp zamanı telafi edemiyorsunuz. Dolayısıyla Türk dış politikası ve pratiği gerçekten büyük bir derinlik ve hız kazanmış durumda. Bunu da ayrıca ifade etmek istiyorum.

SUNUCU- Sayın Bakanım, çok teşekkür ediyorum. Bugün 5 Şubat Çarşamba. Anadolu Ajansı Editör Masası’nın konuğu Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’dı. Yayınımız burada sona erdi. İyi günler dileriz.


* Interpress deşifresidir.