Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Al Jazeera Arabic’e Verdiği Mülakat, 26 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Bloomberg TV’ye Verdiği Mülakat, 24 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın TRT World’e Verdiği Mülakat, 16 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Palestine TV'ye Verdiği Mülakat, 8 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Anadolu Ajansı Editör Masası'na Verdiği Mülakat, 5 Şubat 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Al Şark TV’ye Verdiği Mülakat, 27 Ocak 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın CNN Türk'e Verdiği Mülakat, 7 Ocak 2025 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın France 24 English'e Verdiği Mülakat, 20 Aralık 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın Al Jazeera English'e Verdiği Mülakat, 18 Aralık 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Al Hades TV’ye Verdiği Mülakat, 15 Aralık 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın NTV’ye Verdiği Mülakat, 13 Aralık 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın A Haber'e Verdiği Mülakat, 15 Kasım 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'ın Haber Global'e Verdiği Mülakat, 17 Ekim 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın TRT Haber’e Verdiği Mülakat, 28 Eylül 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Anadolu Ajansı Editör Masası'na Verdiği Mülakat, 19 Eylül 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Kanal 7’ye Verdiği Mülakat, 31 Temmuz 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Sky News Arabia’ya Verdiği Mülakat, 24 Temmuz 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Habertürk’e Verdiği Özel Röportaj, 24 Haziran 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın NTV’ye Verdiği Mülakat, 15 Mayıs 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Al Arabiya’ya Verdiği Mülakat, 5 Mayıs 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Basına Yaptığı Açıklama, 8 Nisan 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın CNN Türk’e Verdiği Mülakat, 18 Mart 2024 Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın TRT Haber’e Verdiği Özel Röportaj, 20 Ekim 2023
Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan’ın Al Jazeera Arabic’e Verdiği Mülakat, 26 Şubat 2025

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Evet sayın izleyiciler, Al-Muqabalah programımıza hoş geldiniz. Bugün çok özel bir röportajımız var. Sayın Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan konuğumuz, hoş geldiniz Sayın Bakan. Tekrar teşekkür etmek istiyorum bize uzun vakit ayırdığınız için bu soğuk havada. Efendim, Türkiye, Adalet ve Kalkınma Partisi’yle beraber “sıfır sorun” politikasını gütmeye başladı. Fakat olaylar farklı olarak gelişince bazı çevrelerle gerginlikler oldu. Peki Sayın Hakan Fidan dış ilişkiler, dış siyaset ve çevre ülkelere nasıl bakar?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Öncelikle programımıza davet ettiğiniz için teşekkür ederim. Tabii sorduğunuz soru önemli bir soru. 22 yıldır Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde bir AK Parti yönetimi var Türkiye'de. Cumhurbaşkanımızın gerçekten çok güçlü bir liderliği var. Belli dönemlerde bölgesel değişikliklere, uluslararası değişimlere paralel olarak farklı politikaları gündeme getirdiğimiz oldu. Fakat esas itibarıyla bizim politika tercihlerimiz, yöntemimiz hep aynı. Birincisi bizim görmek istediğimiz, bölge ülkelerinin kendi sorunlarına kendi sahip çıkması. Biz bölge ülkeleri olarak büyük bir dayanışma içerisinde kendi bölge sorunlarımızı kendimizin çözmesi. Yoksa dışarıdan bölgeye hegemon geldi mi, geldiği zaman bu büyük bir maliyet üretiyor. Çoğu zaman da geldiği zamanla gittiği zaman arasında büyük bir fark oluyor. Genelde gittiği zaman problemler daha çok oluyor. Dolayısıyla artık bölge ülkelerinin büyük bir dayanışma içerisinde kendi bölgelerinin sorunlarını çözmesi lazım. İkincisi, bölgesel sahiplenmenin dışında, kazan-kazan politikası. Cumhurbaşkanımız da bunu çok sık vurgular. Şimdi sadece kendi menfaatinizi düşünmeniz doğru olmaz. Komşularınızın, diğer ülkelerin de menfaatini düşünmeniz lazım ve herkesin menfaatini dikkate alan bir politika üretmeniz lazım. İkinci şiarımız bu. Üçüncüsü, biz bölge ülkelerinin, Müslüman ülkelerin birbirleriyle açıkçası bir husumet ilişkisi içerisinde olmasını doğru bulmuyoruz. Yani bizim bölgemizin tıpkı Avrupa Birliği gibi, tıpkı diğer uluslararası platformlarda olduğu gibi kendi içinde dayanışma sergileyebilmesi, modern zamanlardaki ekonomik sorunlarını, kalkınma sorunlarını, güvenlik sorunlarını halledebiliyor olması gerekiyor ve bu yönde dış politikamızı ilerletiyoruz açıkçası.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Peki Türk dış politikasının öncelikleri şu süreçte nedir? Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dönemi ve Sayın Hakan Fidan döneminde Türk dış politikasının öncelikleri nelerdir?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şu anda geldiğimiz noktada Türk dış politikasının bir numaralı önceliği bölgemizdeki yani Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar, Karadeniz, Akdeniz olmak üzere Ege de dahil çatışmaların yatışması, savaşların durması, istikrarsızlık ortamının ortadan kalkması. Bu olduğu zaman ekonomik kalkınma ve halka temel hizmetleri götürmek daha kolay olur.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Ortadoğu'da buna engel olan şey ne peki? İstikrarın, bölgenin alametifarikası olmasını engelleyen şey nedir, Arap dünyasında özellikle?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii bu biraz karışık ve uzun bir konu esas itibarıyla. Ama temel noktalarına baktığımız zaman tabii bir tarihsel geçmiş var. İkincisi, bölge ülkelerinin tabii ulus devlet olma yaşları biraz daha erken. Yani Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ulus devlet hüviyetini kazanmış olan devletler var, ondan biraz daha önce olanlar var. Şimdi hem bu devletler içerisindeki dengelerin, sistemin oturması hem de bunların birbirleriyle olan tarihsel sorunlarını halledip modern birer aktör olarak birbirleriyle iletişim geliştirmesi biraz zaman aldı. Esas itibarıyla ben bugün geldiğimiz noktada bölge ülkelerinin gerek Körfez olsun gerek Ürdün, Mısır, Türkiye, İran, Irak, Suriye çok büyük bir işbirliği potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Herkes birbiriyle çatışarak, hegemonla işbirliği yaparak nereye kadar gidilebileceğini, gidilemeyeceğini açıkçası gördü. Artık bizim bir araya gelip hep beraber kendi sorunlarımızı çözüp, kendi bölgemizde birbirimizden emin olduğumuz bir platformu oluşturmamız lazım. Şu anda bölgede açık kalan birkaç tane sorun alanı var tabii ki. Bunların başında özellikle İsrail yayılmacılığının oluşturduğu büyük bir problem geliyor. Bölge ülkeleri büyük bir kriz altında. İkincisi hala maalesef bölgemizde mezhepçiliği öldüremedik. Yani mezhepçilik, Sünni-Şii bölünmesi hala İslam dünyasının kalbinde, bölgemizde büyük bir sorun olarak devam ediyor. Bu tarihsel fenomenin, günümüzde ulus devlet olmuş Arap ve Müslüman ülkelerin dış politikalarında tercih unsuru oluyor olması aslında bizim biraz kusurumuz. Yani bizim bu zamanlarda 21. yüzyılın Müslümanları olarak bu sorunu aşmış olmamız gerekiyordu ama hala aşılamadı.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Sayın Bakan, şu an çok ciddi bir çatışmadan bahsediliyor. Bölgedeki üç ana aktör İsrail, bölgenin en büyük ülkesi olarak Türkiye ve İran'dan bahsediyor. Her ne oluyorsa bu üç aktör arasında oluyor deniliyor. Nasıl bakıyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Ben bu önermeye çok fazla katılmıyorum açıkçası. Yani Türkiye'nin, hangi aktörün bölgeye ne kadar, hangi türden etki ettiğine bakmak lazım. Biz mümkün olduğunca diğer aktörlerin de tavırlarını değerlendirerek… şunu söylemek istiyorum. Yapıcı, başkasının güvenliğini tehdit etmeyen, herkesin toprak bütünlüğüne saygılı, ekonomik kalkınmayı hedef alan, herkesin milli iradesine saygı gösteren bir dış politika izliyoruz. Şimdi burada, diğer taraftan Soğuk Savaş döneminden itibaren bölgede hüküm süren terör örgütleri, özellikle PKK'nın varlığı da maalesef bir realite. Buna karşı yürüttüğümüz bir mücadele var. Irak'ta işgalden itibaren kalan bir ortam var. Suriye'de iç savaştan itibaren kalan bir ortam var. Şimdi bunların hepsini hesaba katarak bir adım atmak gerekiyor. Ama günün sonunda bizim hedefimiz çatışmaların azaldığı, terörizmin olmadığı, herkesin toprak bütünlüğünün sağlandığı, Filistinlilerin devlet sahibi olduğu bir bölge görmek.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Sayın Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanıyla görüşüyorsak kesinlikle sıcak konuları da konuşmalıyız. Atlamak istemediğim birkaç konu var. İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Suriye'nin güneyiyle ilgili açıklamaları olmuştu malumunuz. İşte Suriye askerinin oraya girmesine müsaade etmeyeceklerini söylemişti. Suriyeli Arap bir grup olan Dürzilerden bahsetti. Onları korumak istediğini söylemişti, ilginçti ve Yedioth Ahronoth gazetesinde de şöyle bir haber geçmişti: “İsrail’in orada uzun süre kalmayı hedeflemediğini, fakat güvenlik tedbirleri varsa ve Türkiye'nin sunacağı garantiler varsa”. Bu konuda görüşünüzü öğrenmek istiyorum Sayın Bakan. Netanyahu’nun açıklamalarıyla, Suriye’ye karışmasıyla ve Türkiye'nin bir garanti vermesiyle ilgili.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi bu açıklamalar son derece talihsiz açıklamalar. Aslında, Netanyahu hükümetinin baştan beri yürüttüğü politikayla örtüşen açıklamalar. Netanyahu hükümeti İsrail'in güvenliğini iki devletli çözümde değil de İsrail'in bölgede yaygınlaşmasıyla, yayılmacılığıyla görüyor maalesef. Biz ona söylüyoruz, Müslüman ülkeler olarak, Arap ülkeleri olarak hep beraber diyoruz ki şu anda zaman bu zaman. Gel iki devletli çözümü kabul et. Hem Arap ülkeleriyle hem diğer Müslüman ülkelerle barışını yap. Sen de güvenliğini hisset, diğerleri de. Fakat, Filistinlilere devlet vermeyi bırakın, Filistin topraklarını ilhak edip onun da ötesinde Lübnan'ı, Suriye'yi işgal etmeye yönelik planları olduğunu görüyoruz. Ve bütün bunları yaparken de açıkçası İsrail'in güvenliği adı altında yapıyor. Bununla da kalmıyor, Mısır'ın, Ürdün'ün ve hatta buranın ötesindeki diğer Arap ülkelerinin, potansiyel tehdit gördüğü bütün ülkelerin savunma, güvenlik ve politika konularına, ekonomi konularına çok yakından bakıyor. Bunların mümkün olduğunca bastırılması, ileriye gitmemesi, belli yetenekleri elde etmemesi konusunda da hassasiyet gösteriyor. Bu dengeyi siz ilanihaye götüremezsiniz. Sonsuza kadar bunu yapamazsınız. Şimdi Amerika size yardım ediyor bu konuda, bu yanlış politika konusunda ama bu politika sürdürülebilir politika değil. Onun yerine, gelin Arap ülkeleri hazır, Türkiye hazır, iki devletli çözümle siz hem kendinizi rahat hissedin, güvende hissedin hem de bölge rahat olsun. Bu türden işgal hareketleri, bu tür geniş işgal politikaları, kontrol altına alma politikaları çok tehlikeli sonuçlar üretir.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Güvenlik tedbirleri ve Türkiye'nin İsrail'e vereceği garantilerden bahsedilmişti. Ve böylece Suriye'nin güneyinde bir savunma mekanizması olmayacaktı. Böyle bir konuyu İsrail ya da Suriye'yle görüştünüz mü?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- İsrail'le bu türden konuları görüşmedik. Zaten Suriye şu anda kendi milli birliğini, bütünlüğünü sağlama yolunda adım atıyor. Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlanması fevkalade önemli. Bu konuda Arap Birliği'ne, İslam İşbirliği Teşkilatı'na, Birleşmiş Milletler'e büyük görevler düşüyor. Hep beraber biz bu konuda hassasiyetimizi gösteriyoruz. Suriye'nin toprak bütünlüğünün ilhak edilmesi, bir tarafta PKK, güneyde İsrail müdahalesi kabul edilebilir bir müdahale değil. Bu, bölgeye daha büyük bir istikrarsızlık getirir.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Peki, İsrail'in Suriye'nin güneyindeki varlığı devam ederse ya da daha da ilerlerse ne olur? Özellikle Suriye'nin yeni yönetiminin de mevcut durumunu göz önünde bulundurursak, buna karşı koyabilecek güçte olmadığını da göz önünde bulunduracak olursak.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Suriye halkı çok cesur bir halk. Kendi özgürlükleri için, onurları için, son on beş yılda gördük, ne kadar büyük fedakarlıklar yaptılar. Milyonlarca insan yerinden edildi, yüz binlerce insan şehit oldu. Bunların kendi vatanına kim göz dikerse diksin, ben Suriye milletinin aziz bir millet… tarihte olduğu gibi bugün de bu işgale, başta PKK işgali olmak üzere, İsrail işgali olmak üzere, izin vereceklerini düşünmüyorum. 20 milyondan fazla Suriyeli var. Bunların hepsi vatansever evlatlar. Niye bunlar gidip başkasının memleketini işgal etmiyorlar da başkaları gelip bunların memleketini işgal ediyor?

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Sayın Lavrov dün sizi ziyaret etmişti ve açıklamasında şunu da söyledi. Türkiye, Rusya ile Amerika arasındaki müzakerelerin içeriğine vakıf oldu. Bilgi verdim. Aranızda neler konuşuldu ve Ukrayna savaşı ile ilgili ne gelişmeler bekleniyor?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Suriye ile ilgili şu anda biliyorsunuz Suriye ile Rusya'nın bir mazisi var. Esas itibarıyla bu maziye dayanarak geliştirilmiş önceden ilişkiler var, sosyal ilişkiler, ekonomik ilişkiler, Esad döneminde gelişen güvenlik ilişkileri. Şimdi yeni dönemde başta oradaki Rus askeri üsleri olmak üzere diğer ekonomik konular vesaire. Bunlarla nereye gidilir, ne olabilir, ne yapılmalı, bunlar üzerinde görüşmeler oldu.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Peki Rusya-Amerika arasındaki müzakereler ve Ukrayna'daki savaşla ilgili, Türkiye'nin burada önemli bir rolü vardı. Malum burada arabuluculuk rolü vardı. Bu konuyu ele aldınız mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bunları da görüştük. Riyad'da yaptıkları görüşmelerle ilgili bilgiler verdiler. Biz bu bilgileri Amerikalı dostlarımızdan da açıkçası almıştık. Özellikle, Ukrayna savaşında bir sona gelindiğine ilişkin emareleri görüyoruz. Burada taraflar hangi şartlar altında, nasıl ateşkese gidecekler, ne olacak, şu anda bütün bunlar tartışılıyor. Bizim gördüğümüz, şu anda Amerika tarafı bir temsilci atayacak, sonra Ruslar bir temsilci atayacaklar. Her iki tarafta da siyasi irade oluşmuş durumda. Biliyorsunuz Sayın Başkan Trump, Başkan Putin, iki taraf da artık konuşalım, bu meseleyi çözelim konusunda bir irade oluşturdular. Şimdi bunlar konuşmaya başlıyorlar. Bir konuşmanın mekanizmasını ilk önce kuruyorlar. Diğer taraftan, General Kellogg’la beraber devam eden, hem Ukraynalılarla hem de Avrupalılarla yürütülen bir müzakere süreci var. Benim anladığım, bütün bu verileri Amerikalılar toplayıp daha sonra bir yol haritası üzerinde çalışacaklar. Bunları taraflara teklif edecekler. Bu haritaya muhakkak tarafların, hem Rus tarafı olsun, hem Ukrayna tarafının olsun, Avrupalıların olsun herkesin bir değişiklik talebi, teklifi olacak. Önümüzdeki birkaç ayın ben bu açıdan çok hızlı ve yoğun geçeceğini düşünüyorum, Ukrayna savaşını durdurma adına.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Peki Sayın Bakan, belli bir zaman dilimi bekliyor musunuz bu savaşın sonu için?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yaza kadar bir şeyleri görmemiz lazım.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Avrupa bundan rahatsız sanki, Amerika’nın Rusya’yla iletişime geçmesinden.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Avrupa esas itibarıyla Amerika'yla beraber yola çıkarak Ukrayna'da bir askeri plan geliştirmişti. Şimdi, Amerika'nın olmadığı bir denklemde Avrupa'nın seferber ettiği, hem siyasi hem askeri, bütün yöntem ve kapasite birdenbire boşta kalıyor. Sonuçta Amerika denklemden çıkınca Rusya’yla baş başa kalan bir Avrupa görüyoruz. Bu tabii Avrupa güvenliğinin temellerinin sarsılması demek. Çünkü Amerikalılarla oluşturdukları bir güvenlik ittifakı var. Avrupa'ya biliyorsunuz Amerika'nın sağladığı güvenlik şemsiyesinin altında kurulan bir Avrupa Birliği var, Avrupa demokrasileri var, Avrupa ekonomisi var. Bütün bunun olmadığı bir dünyada Avrupalılar muazzam bir güvenlik krizi içerisine giriyorlar ve bunu da şu anda tartıştıklarını görüyoruz. Şimdi, Ukrayna meselesindeki Amerikan pozisyonu, Sayın Trump'ın ilk başta ortaya koyduğu pozisyon, “Ruslarla ilişkileri normalleştirmeliyiz, savaşı durdurmalıyız, milyonlarca insanın ölümü artık son bulmalı” pozisyonu bu noktada çok farklı bir mesaj gönderiyor Avrupa'ya. Şimdi, Avrupalıların, bu Almanya'daki çıkan seçimden sonra da gördük, kazanan lider Sayın Merz de söyledi. Artık yaza kadar belki Avrupa Birliği veya Avrupa ülkeleri, başka bir güvenlik yapısı içerisinde kendilerini bulmak isteyebilirler, NATO'nun dışında.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Peki sizce bu konu Türkiye'nin tekrar AB üyeliği tartışmalarını yeniden gündeme taşır mı? Avrupa şu an Türkiye'ye daha muhtaç sanki.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Avrupa Birliği’ne ilişkin, Türkiye'nin, dün Cumhurbaşkanımız kabine sonrasında da ifade etti, bizim hala resmi olarak görüşümüz Avrupa Birliği üyeliğidir. Bu konudaki perspektifimiz siyasi irade tarafından değiştirilmedi. Ama Avrupalıların biliyorsunuz kimlik politikalarından dolayı Türkiye'yi içine almama gibi bir konusu var. Şimdi yeni dönemde, yeni şartlar altında bunu tekrar gözden geçirirler mi? Umarım geçirirler.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Peki, Türkiye'nin AB'ye katılmaya ihtiyacı değişti mi yıllar içinde? Daha azaldı mı, çoğaldı mı?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle, şartlar size kendi kendinize yetmeyi, farklı kapasiteleri geliştirmeyi, farklı ittifaklar oluşturmayı öğretiyor. Yani biz 2007'de, 2008'de ilişkiler zirvedeyken, Sarkozy’den önceki dönemde Avrupa Birliği üyesi olsaydık diğer ülkelerle beraber, daha başka bir ortam olurdu. Ama Avrupa Birliği üyesi olmadığınız zaman ekonomik ve diğer siyasal krizlere, güvenlik krizlerine daha fazla açık olduğunuz bir ortamda yaşadık biz 10-15 sene. Türkiye bölgesinde savaşlar gördü, kendi içinde darbe teşebbüsü dahil girişimler gördü. Bütün bunlara karşı biz hem ekonomik krizlere karşı, hem siyasal krizlere karşı, hem güvenlik krizlerine karşı çok şükür başarı gösterdik. Burada tabii güçlü siyasi liderliğin büyük rolü var. Şimdi Avrupa'dakiler kendileri büyük bir dayanışma platformu kurdukları için, Amerika'nın sağladığı bir dünyada güçlü siyasal liderlerin olup olmaması kriz olmadığı zaman çok fazla önemli olmuyor. Ama Türkiye gibi bir ülkede, yani kendi kendinize bölgede var olmak durumundaysanız, kendiniz kazanacaksanız, kendiniz sorunlarınızı çözecekseniz, çok güçlü bir siyasi liderliğe ve istikrarlı bir rejime ihtiyacınız var. Dolayısıyla, 22 yıldır Cumhurbaşkanımızın büyük bir ferasetle yürüttüğü bu siyasi liderlik belki bizim en büyük kazanımımız olmuştur. Şimdi şöyle düşünün. Bütün altyapı sorunlarımızı hallettik, Avrupa Birliği fonlarından para almadan. G-20 üyesi olduk, petrolümüz, gazımız olmadan. Yani tamamıyla kendi sanayimizle üreterek, ihraç ederek, ticaret yaparak bunların sahibi olduk. Kendi siyasal sistemimizi, bütünlüğümüzü, güvenliğimizi bir arada tuttuk. Hiç kimse bizimle beraber teröre karşı mücadele etmeden, tam tersine en güçlü ortak bildiğimiz Amerika dahil biliyorsunuz PKK'yı destekliyor artık. Şimdi belki Sayın Trump o politikadan vazgeçecek. Ama bütün bunların olduğu bir yerde bizim kendi kendine yeten bir politika izlememiz, bu kabiliyetlere sahip olmamız çok şükür, bu baş başa kaldığımız krizlerden dolayı oldu.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Buradan şunu anlıyorum. Türkiye şu an Avrupa'ya daha az muhtaç.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani iyi işbirliğine, ikili işbirliğine ihtiyacımız var. Ama biz muhtaçlık üzerinden tanımlamıyoruz açıkçası. Olsa iyi olur ama olmadığı zaman da dünyanın sonu değil.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Sohbetimizin devamında farklı konulara değineceğim. Gazze'deki ateşkes anlaşmasında şu an biz ikinci aşamaya yakınız ve şöyle konuşmalar oluyor. İsrail'in bu anlaşmadan geri çekilmesi söz konusu. Sizce bu ateşkes anlaşması devam edecek mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- İnşallah devam eder. Yani gerçekten niyetimiz bu. Biliyorsunuz bütün dünyanın gözü önünde bir soykırım cereyan etti. 60 bine yakın insan, çoğunluğu kadın ve çocuk, katledildiler. Bunun tekrar etmemesi lazım. Ama maalesef şöyle bir endişe var. Rehinelerin tamamını alır almaz Netanyahu'nun tekrar savaşı başlatacağına ilişkin bir endişe oldukça hakim. Bu konunun tabii bölgede oluşturduğu tehdit, terör, büyük bir etki oluşturmakta. Bunu bizim bir an önce çözmemiz gerekiyor. Onun için uluslararası toplumun, başta Amerika, Avrupa olmak üzere Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Daimi Üyeleri, Rusya, Çin olmak üzere, İsrail'e gereken baskıyı yapmaları lazım. İsrail'in izlediği soykırımcı politika bölgede büyük bir hasar açmakla kalmıyor, bölge halklarının psikolojisini travmatize etmekle kalmıyor, aynı zamanda uluslararası sistemin zaten kırılgan olan yapısını hepten daha da kırılgan hale getirdi. Bu, bütün ülkelerin uluslararası sisteme olan inancını inanılmaz derecede zayıflatıyor. Herkes daha fazla kendisini koruma ihtiyacı hissettiği ve muhtemel savaşların, çatışmaların önünü açan bir noktaya doğru gidiyoruz. Bu, insanlık için iyi bir şey değil. Bunun durdurulması lazım.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Peki savaş yeniden başlarsa ve Netanyahu tekrar askeri operasyonlarına devam ederse ne olur?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bu iyi olmaz. Burada tabii ki özellikle başta Mısır, Ürdün, Körfez ülkeleri olmak üzere bir tavır geliştirmeleri gerekiyor. Yani İsrail'e karşı bir tavır geliştirmeleri gerekiyor. Bu tavırlar tolere edilebilir değil.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Amerika Başkanı Sayın Trump, Gazze halkının tehcir edilmesinden bahsetmişti. Bir kısmının Mısır'a, bir kısmının Ürdün'e gitmesini önermişti ve bu Mısır'ın, Ürdün'ün de kabul etmediği bir şeydi. Arap ülkeleri de böyleydi. Sizce Türkiye böyle bir tehcir meselesine nasıl bakıyor? Böyle bir öneriye nasıl bakıyor?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Kabul edilebilir bir teklif değil tabii ki. Çok fazla ciddiye almamak gerekiyor. Burada bizim tavrımız net. Böyle bir teklifi kabul edemeyiz. Mısır'ın tavrı net. Ürdün'ün tavrı net. Körfez ülkelerinin tavrı net. Arap ülkelerinin, İslam dünyasının tavrı net. Dünyanın geneli, Avrupa Birliği. Yani bunu savunan dünyada herhalde iki ülke çıkar. Bir Amerika, bir İsrail. Onun dışında dünyanın geri kalanı buna karşı. Bu, akıl tutulması. Ama bu şöyle bir tartışmayı başlattığı için, “Peki, bunu kabul etmiyorsunuz, bunun mukabilinde ne olmalı?” sorusuna cevaben Arap kardeşlerimizin bir plan üzerinde çalıştığını biliyorum. Bunun da belli aşamaları var. Gazze'nin yeniden inşası, yönetimi, idaresi ve güvenlik konularıyla ilgili bir plan üzerinde çalışıldığını biliyorum.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Burada asıl sorun Hamas'ın Gazze'deki rolü. Hamas'ın Gazze'deki rolü ne olmalı gelecekte?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi Hamas, Filistin Devleti’nin altında bulunan diğer siyasi partiler gibi meşru bir siyasi parti. Bir direniş hareketi. İşgal olduğu için de silahlı mücadele içerisinde kendini bulmak zorunda kalan bir hareket. Şimdi Gazze'nin geleceğinde Filistin Yönetimi gelir, birileri gelir orada bir yönetimde bulunabilirler. Ama birçok gözlemcinin ve devlet adamının da ifade ettiği gibi Hamas sadece kişilerden oluşan bir organizasyon değil. Hamas bir fikir, Hamas bir ideoloji. Hamas, İsrail işgalinin doğurduğu bir ideoloji. Yani bugün Hamas gider, işgale karşı başka bir şey ortaya çıkar. İşgal devam ettiği sürece, bu aşağılanma, bu zulüm devam ettiği sürece Hamas'ı odak noktası olarak göstermek aslında problemin kendisini saklamak. Problemin kendisi, Filistin topraklarının işgal altında tutulması meselesi. Filistinlilerin eğer devleti olur, 67 sınırları içerisinde yaşadıkları bir alan olur da “Biz buna rağmen İsrail'e saldıralım” derlerse, işte o zaman Filistinliler en büyük suçu işliyor demektir. Ama kendileri işgal altındayken, her türlü temel haklarından mahrum bırakılmış iken bu insanlar ne yapacaklar? Dolayısıyla bugün Hamas gider, yarın Hamas'tan daha fazla dirençli, daha fazla savaşkan başka bir yapı gelir. Biz onun için baştan beri Türkiye olarak diyoruz: İsrail hem kendi güvenliğini hem bölgenin güvenliğini istiyorsa iki devletli çözümü kabul edecek. Bölge ülkeleri, Türkiye de dahil geleceğiz, biz de bu konuda yardımcı olacağız. Eğer bir ülkeye, siz bir millete devletini veriyorsunuz, topraklarını veriyorsunuz, egemenliğini veriyorsunuz, ona rağmen etrafa saldırganlık yapıyorsa, o zaman da biz hep beraber bir araya gelir o saldırganlığı bastırırız. Ama şimdi işgal altında olan, yıllardır aşağılanmış bir millet. Ölmek dışında başka bir çaresi kalmayan millet ne yapsın?

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Bu kısmı Sudan'la ilgili bir soruyla tamamlayalım. Sudan ordusu ilerliyor ve Sudan'ın istikrarıyla ilgili endişeler var. Türkiye orada ana aktörlerden biri ve önerileri var bu konuda. Sudan'daki hususu nasıl takip ediyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Sudan'da, maalesef, iç savaş bizim kanayan bir yaramız. Yine İslam dünyasında görmek istemediğimiz bir manzara. Yani kardeşlerin birbirini öldürdüğü, siyasal istikrarsızlığın hüküm sürdüğü, milyonlarca insanın yerinden edildiği bir manzarayı görüyoruz. Dolayısıyla, en başta söylediğim prensiplerden hareketle, biz kardeş ülkeler olarak bir araya gelip bunu durdurmamız lazım. Biz harekete geçmeden önce Suudi Arabistan'ın Amerika'yla beraber başlattığı süreci yakından takip ettik. Hep dua ettik, katkı da verdik, inşallah bir an önce iç savaşı durdursunlar diye. Ama geldiğimiz noktada iç savaş başka bir aşamada devam ediyor. Bu konuda yürüyen çabalar var, inşallah neticeye ulaşır. Biz de elimizden gelen gayreti göstermeye çalışıyoruz. Bu, bizim görmek istemediğimiz bir manzara. Şu anda milyonlarca insan yerinden edilmiş durumda. Bunlara insani yardım göndermeye çalışıyoruz. Buna da İslam dünyası çok yakından bakmak durumunda.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Bu bölümümüzün sonunda şunu söyleyeceğim. Türkiye'nin kaderi Türkiye'de kalmamak, göründüğü kadarıyla, tarihine bakınca Osmanlı devletini ve büyük etkisini. Türk dış politikası bugün itibarıyla her yerde çalışmak diyebilir miyiz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şu anda dünyada üçüncü büyük diplomatik misyonu olan bir Dışişleri Bakanlığımız var. Dış politikamızda tarihsel olarak yakın olduğumuz bölgemizin ötesinde de belli iş birliklerini, belli fırsat alanlarında yakalamak, geliştirmek için yoğun çalışıyoruz. Şimdi özellikle Güney Amerika bizim için son yıllarda gerçekten önemli bir iş birliği alanı. Afrika'nın tamamı, Asya-Pasifik ülkeleri, ASEAN ülkeleri. Tarihsel olarak buralardaki birtakım ilgi alanlarımız azdı. Şimdi bunlar daha da yükselterek, daha fazla iş birliği yaptığımız, ticaret geliştirdiğimiz, kültürel etkileşimde bulunduğumuz yerler haline geliyorlar. İş adamlarımız buralarda da çalışıyorlar. Bu ülkelerle yürüttüğümüz dünya siyasetine ilişkin ciddi çalışmalarımız da oluyor. Özellikle Filistin meselesi gibi meselelerde, Birleşmiş Milletler'in yeniden reforme edilmesi gibi gereken konularda bu ülkelerle olan iş birliğimiz netice veriyor. Ben aslında Türkiye'nin dış politikasının yapıcı rolünün gerçekten çok önemli olduğunu düşünüyorum. Cumhurbaşkanımız olduğu sürece, bizler olduğumuz sürece gerçekten bu politikanın hem bölgemize hem dünyaya hayırlar getirdiğine hep inanmışımdır.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Askeri geçmişinize bağlayacak olursak siyaset mi güvenliğe, güvenlik mi siyasete hizmet eder?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi, bizim kendi siyasal sistemimizde bir siyasal aklın, ki bu siyasal akıl zaten bu milli değerlerden, bu topraklardan neşet etmiş aklın, profesyonel organları yönetmesi. Yani askeriye bir profesyonel organdır. İstihbarat bir profesyonel organdır. Diplomasi profesyonel organdır. Bu organları bizim değerlerimize uygun, halkın beklentilerine uygun, bölgenin beklentilerine uygun şekillenmiş siyasal aklın, stratejik kültürün yönetmesi önemli. Şu anda da biz aslında Türkiye'deki güçlü liderliğin ortaya çıkış sebebini de burada görüyoruz. Halkın değerleriyle ve beklentileriyle örtüşen bir irade var ve bu irade profesyonel kurumları en iyi şekilde yönetiyor. Bence bizim bölgedeki başarımızın sırrı da buradan geçiyor.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Hakan Bey, birçok mesele var ele almak istediğimiz ve sanırım pek çok izleyicimiz bu konularda konuşmanızı bekliyor. Suriye ile ilişkiler, Suriye'de olanlar, rejimin değişmesi, bunlar nasıl oldu? Türkiye'nin buradaki rolü ve Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerinin geleceği. İran'la ilişkiler. İsrail'le olan gergin ilişkiler ve Filistin'deki olayların buna etkileri. Arap ülkeleriyle ilişkiler. Suudi Arabistan, Mısır, Körfez ülkeleri, özellikle Libya. Bütün bu dosyaları ele alacağız. Ben panoramik şekilde bu başlıklara değinmek istedim. Çok teşekkür ederim. Bu konuları konuşmaya devam edelim. Sağ olun.

Sayın izleyiciler. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan'a teşekkür ediyoruz. Türkiye'nin önemli rol oynadığı diğer konularda konuşmalarımız devam edecek. Teşekkür ederim. Görüşmek üzere.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Sayın izleyiciler Selamün aleyküm. Al- Muqabalah programına hoş geldiniz. Müstesna bir bölümümüze Sayın Hakan Fidan konuğumuz bugün: Eski Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı, Türk dış politikasında önemli izler bırakan Sayın Hakan Fidan. İlk bölümde daha çok şahsi hayatıyla ilgili meslek hayatına değindik ve uluslararası konulara da değindik. Uluslararası ilişkilere ilişkin konular, dış politika, Gazze'de olanlar, Suriye'de, Sudan'da olan bitenler ve farklı konular ele aldık. Bugün daha önemli konuları ele alacağız belki Arap izleyici bakımından. Sayın Bakan, hoş geldiniz tekrar. Çok memnunum burada olmanızdan. Sayın Bakan, Suriye'de olanlar nasıl olup bitti?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Suriye'de olanlar biliyorsunuz aslında bütün dünyanın gözü önünde oldu, aslında bu sona yavaş yavaş gelindi. 2017'den sonra Astana süreci başlatıldığında aslında kuzeyle rejim arasında bir barış süreci, bir ateşkes süreci olduğunda, bu ateşkes yıllarını rejim maalesef iyi kullanamadı, yani 7-8 senelik bir sessizlik dönemi vardı. Bu dönemde özellikle ekonomik sorunların, siyasi sorunların çözümü noktasında bir adım atılabilirdi. Rejim kendi muhalefeti ile barışmak için bir girişim başlatabilirdi. Biz hep bu konuda yapıcı olduk. Yani savaşın durmasına yardımcı olduk, ateşkesin sürekli sağlanmasına. Ondan sonra da gerek kendimiz müzakerelere girerek, gerek muhalefeti teşvik ederek bir sürecin başlamasını istedik. Fakat Beşar Esad bütün bu teklifleri, bütün bu girişimleri reddetti. Garip bir ruh halindeydi. Yani hiçbir şey yapmıyor ama alternatif de getirmiyor. Tabii bu kendi içinde bir çürümeyi başlattı. Yani bu çürüme neticesinde ekonomik yapılar, bürokratik yapılar, askeri yapılar ağır ağır, ağır ağır çöktü. Özellikle iç savaşın devam ettiği yıllarda bir adrenalin olduğu için o dönem rejimin bir mukabele gücü oluyordu. Fakat savaşın olmadığı bir yerde, ateşkesin olduğu bir ortamda rejim kendi içinden çürümeye başladı. Kendi sorunlarını çözemeyince, kendi problemlerini yönetemeyince ufak bir dokunuşla gitti.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Suriye muhalefetine bu süreçte müstesna bir destek sunuldu mu, özellikle son yıllarda?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Biz biliyorsunuz baştan beri muhalefeti hep destekledik, Suriye muhalefetini; yani ilk zamandan itibaren. Özellikle son yıllarda desteğimiz daha önemli hale geldi. Şundan dolayı, içeride olan iç savaştan dolayı milyonlarca insan Türkiye'ye geldi. Şimdi daha fazla insanın gelmemesi için muhalefetin kontrolü altında bulunan yerlerde 5 milyondan fazla insan yaşıyordu. Bu insanların da Türkiye'ye gelmesi söz konusu olabilirdi eğer rejim kuzeye doğru ilerlerse. Dolayısıyla ilerlememesi için hem muhaliflerin kendi arasında güçlü olması gerekiyor, hem de İran ve Rusya ile sağlanan ateşkes sisteminin devam etmesi gerekiyordu. Biz bunu yaptık. Hem ateşkes sistemini devam ettirdik hem de muhaliflerin kontrolü altında bulunan, 5 milyondan fazla Suriyelinin yaşadığı bölgelere destek götürdük. Buralardaki halk çünkü öbür türlü Türkiye'ye gelecekti. Türkiye'de olan diğer kardeşlerimize büyük bir gururla ev sahipliği yaptık. Onlar da sağ olsunlar alın teriyle çalışan insanlar. Gerçekten dürüst, namuslu insanlar. İnşallah şimdi yeni Suriye'de hepsi güvenle kendi ülkelerine dönerler.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Sayın Bakan, burada ilginç bir husus var. Suriye'deki rejim etmenlerinin, resmi uluslararası müzakerelere katılanların bir rolü olmamıştır fiili savaşta. On dört yıl boyunca ne yaptı bu Suriye muhalefeti dışarıdaki?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Suriye muhalefeti; biliyorsunuz bir askeri kanadı vardı, bir siyasi kanadı vardı. Siyasi kanadı her türlü uluslararası girişimin içerisinde bulundu ama tabii alandaki şartları değiştirmediğiniz sürece siyasi olarak çok fazla bir şey yapma şansınız da olmuyor. Alanda askeri olarak hâkim olan gruplar bugün için şu anda Şam'da siyasi merkezde bulunuyorlar.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Peki yeni yönetim? Sayın Ahmed Şara hakkında endişeler vardı İslamcı arka planıyla ilgili, radikal arka planı olabilir deniyordu. İlk sürümleri tabiri caizse Nusra ya da El-Kaide ile bağdaştırılıyordu. Birden çok farklı bir değişim oldu ve bir olgunluk gösterildi ve siyasi söylem de çok ciddi değişti. Bunu nasıl okuyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Tabii bu hemen olan bir değişiklik değil. Yani Ahmet Şara'nın ben yıllar içerisinde gerçekten belli konularda olumlu yönde değişikliğine hep şahit olmuşumdur. Yani etrafındaki olan olaylardan ders çıkartan bir insan. Şimdi İslami gelenekten gelen birisinin başka İslami grupların hareketlerine baktığı zaman, El-Kaide ve DEAŞ gibi mesela, şimdi bunlardaki yanlışlıkları görmemesi mümkün değil bir Müslüman'ın. Eğer bir Müslüman bunlardaki yanlışlıkları görmüyorsa kendisi başka bir psikolojik durum içerisindedir. Aklı olan herkes bunu görür ve onlardan kendisini uzaklaştırmaya başlar. Bence böyle bir dönem yaşandı. Daha sonra toplumsal sorumluluk üstlendiği zaman İdlib'te, oradaki 4 milyon insanın günlük yaşam problemleri var, elektrik, su, mahkemeler, eğitim, sağlık, ulaştırma, yol, ev yapımı. Bütün bunlara siz ideoloji ile cevap veremezsiniz. Elinizde Kalaşnikovla cevap veremezsiniz. Bu insanlara ekmek götürmeniz lazım, yol yapmanız lazım, ev yapmanız lazım. Şikayet ediyorlar kapınıza, çocuklarına iş bulmanız lazım, ceplerine para girmesi lazım. Bu devlet yönetimi ideoloji ile tek başına olacak bir iş değil. Bence bu noktada İdlib'te geçen yıllar da çok fazla fayda gösterdi. Tabii Türkiye'nin telkinleri bu noktada önemli. Eğer şimdi radikal bir dili, uluslararası cihadı savunan bir dili devam ettirirseniz, diğer örgütlerin başına gelenler ortada. Başta Türkiye olmak üzere herkes buna karşı çıkıyor. Bence bu noktada iyi bir dönüşüm hikayesi var, inşallah bu dönüşüm hikayesi Suriye'nin tamamı için de hayırlı olur.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Sayın Şara ile ilk defa ne zaman tanıştınız ya da ne zaman görüştünüz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani herhalde İdlib'e geldiği yıllarda olsa gerek.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Eskiden tanışıklığınız var mıydı? Ben Suriyelilere sordum bu değişimi. Dediler ki Şara’nın değişiminin sırrı İstanbul'da ya da Ankara'da, Türkiye'de dediler. AK Parti tecrübesi, arka planı İslami olan AK Parti tecrübesi, laiklik ve devlet yönetiminin gerekliliği, gereklilikleri. Suriye bundan faydalandı sanki. Sizce doğru bir tespit mi bu?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Doğru. Ahmet Şara’yla yoğun temaslarımız döneminde her seferinde Türkiye'nin tecrübesini – yani İslam, demokrasi, halka hizmet, temel hizmetler, belediye hizmetleri; bütün bunları dilimiz döndüğünce anlattık. Cumhurbaşkanımızın kendi hayatından örnekler verdik. Burada ideolojik olmakla, dindar olmakla halka hizmet arasındaki denge nedir, siyaset nerede devreye girer, nerede girmez? Bütün bu hassas konuları açıkçası buluşmalarımızda bizler arkadaşlarımıza anlattık. Kendisi de zaten çok akıllı, zeki bir insan. Dünyayı okuyor, gelişmeleri okuyor, geleneği okuyor. Gelenekteki sahih İslami kaynaklar ne söylüyor, günümüzün dinamikleri ne söylüyor? Bence bunları çok iyi görüp, okuyup dengede tutabilen birisi.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Sayın Bakan, müsaadenizle şunu da soracağım. Suriye'de olan son gelişmelere dair Arap dünyasında bir mutluluk iklimi hâkim. Fakat insanlar şunu da garipsiyor: Doğrudan ya da dolaylı olarak Amerika ya da Avrupa ya da devrimlerle, Arap Baharı’yla arası iyi olmayan ülkeler de sevindi bu değişime. Sadece İran'dan dolayı mı sevindiler Suriye'de olanlara?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Herkesin farklı sebebi var. Çünkü Suriye biliyorsunuz birçok ülke için farklı nedenlerden dolayı istikrarsızlık kaynağıydı. Bizim için PKK meselesi, DEAŞ meselesi, göç meselesi var. Başkası için Şii milislerin orada olması var, başkası için Rusya'nın etkin olması var, başkası için uyuşturucu fabrikalarının olması var, başkası için silah kaçakçılığının yapılıyor olması var. Yani Suriye öyle bir noktaya gelmişti ki, kendi bölgesi için, herkes için tehdit üreten bir noktaya gelmişti. Şimdi bundan kurtulmanın yolu bütün Suriye'nin geneline hitap eden, Suriye'nin toprak bütünlüğünü koruyan ve Suriye milletiyle barışık, Suriye milletinden neşet etmiş, Suriye adına neşet etmiş bir yönetimin olması. Onun için ben hem bölgemizin hem uluslararası toplumun bu noktadaki olumlu yaklaşımını normal buluyorum. İnşallah bu böyle devam eder.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Peki Kürt meselesiyle ilgili ve Sayın Şara'nın bu dosyaya bakışı ve Türkiye'nin buraya bakışı, burada bir farklılık var mı bu meseleye bakış konusunda? Suriye mesela siyasi müzakereyi düşünürken Türkiye genelde askeri müdahaleyi öngörüyor. Bu konuda görüş alışverişiniz ne durumda SDG'yle ilgili?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bizim bu konudaki görüşlerimiz şu şekilde örtüşüyor, biz hep şunu söylüyoruz – nasıl biz Arapları yani bütün Arapları DEAŞçı olarak görmüyorsak veya DEAŞ üzerinden Arapları görmüyorsak, El-Kaide üzerinden görmüyorsak, PKK üzerinden de Kürtleri görmemek lazım. Yani maalesef PKK, Kürtlerin üzerine gelmiş bir bela, bir virüs. Ondan bir türlü kurtulamıyorlar. Dolayısıyla Beşar Esad'ın yaptığı hatayı yapmadan, Kürtlere anayasal haklarını vererek, kültürel haklarını vererek orada herkesin eşitçe yaşadığı -diğer gruplar da dahil oldu, Türkmenlerin, Yezidilerin, Hıristiyanların, Sünnilerin yani herkesin- Suriye vatandaşlığı sıfatıyla eşit olduğu, kendi dinini, dilini, geleneğini, törenini yaşatabildiği bir ortam. Şimdi burada tabii PKK kendisine ait bir yönetim alanı, güç alanı istediği için Suriye'deki yeni yönetimle uyuşması mümkün değil, bizimle nasıl uyuşmuyorsa. Bu noktada umarız barışçı bir yöntem bulunur. Bizim bu noktadaki tavsiyelerimiz bellidir. Nasıl Türkiye'de Kürtler, Araplar herkes anayasal vatandaşlıktan eşit yararlanıyor, eşit vatandaşlar, eşit bireylersek kanun önünde, hukuk önünde, mahkemeler önünde, Suriye'de de aynısının olması toplumsal barışa büyük hizmet edecek. Bu toplumsal barış önemli. Toplumsal barışın ikinci önemli ayağı da yasal devlet organları dışında hiçbir organın silah taşımaması. Yani burada PKK ve bağlı unsurların Suriye'nin topraklarının üçte birini işgal ediyor olması, ki bunların büyük çoğunluğu Arap şehirleri, yani Arapların olduğu yeri PKK işgal etmiş durumda. Bununla da kalmamış, petrolün ve doğalgazın olduğu yerlerin üstüne çökmüş durumda. Buradan petrol ve doğalgazı alıyor, Suriye halkına parayla satıp Irak'taki, İran'daki, Türkiye'deki PKK eylemlerine para gönderiyor. Şimdi böyle bir mekanizma var. PKK'nın Türkiye'den, Irak'tan, İran'dan gelmiş 2 bine yakın kadrosu şu anda SDG yönetiminin tepesinde oturuyor. Herkes zannediyor ki Mazlum var, Mazlum Suriyeli, Mazlum orayı temsil ediyor. Bu bir yalan. Mazlum’la siz bugün konuşun, Ahmet Şara konuştuğu zaman Mazlum gelip iki kişiye hesap vermek zorunda. PKK'nın askeri kanadı Suriye Komiseri Fehman Hüseyin, sivil kanat Suriye Komiseri Sabri Ok. Bunlara hesap vermek zorunda. Bunlar da bundan gelen bu hesabı alıp Kandil Dağı’ndaki PKK yönetimine anlatmak zorundalar. Şimdi bu örgütün bu hiyerarşik yapısı ortadayken, Amerikalıların, Avrupalıların hâlâ bunlara destek veriyor olmasının bir sebebi var: PKK'nın verdiği hapishane hizmetleri. DEAŞ tutuklularını hapishanede tutma karşılığında orada bir yalan üzerinden Suriye topraklarının üçte birini işgal ediyorlar. Irak'tan, Türkiye'den, İran'dan getirdikleri bütün teröristleri Suriye toprakları üzerinde şu anda muhafaza ediyorlar. Suriye'nin toprak bütünlüğüne tehditler, Irak'ın toprak bütünlüğüne tehditler, Türkiye'ye tehditler. Şimdi bunun tabii ortadan kalkması gerekiyor. İnşallah bunun bir suhuletle ortadan kalkacağına inanmak istiyorum.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Sayın Bakan şöyle şeyler de duyduk: Kürtler ve Irak Kürtleri, Irak Kürdistan Bölgesi, Barzani ve farklı taraflar arasında iletişim olduğu, Öcalan’la da iletişim olduğu söyleniyor. Herkesin kabul edeceği bir çözüm yönünde çalışmalar var deniyor.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şu anda belli inisiyatifler var. Özellikle, biz biliyorsunuz, Erbil'le yani Sayın Barzani ile Türkiye'nin dostluğu son derece ileridir. Oradaki Kürt kardeşlerimizle Türkiye'nin muazzam bir dayanışması vardır terörle mücadelede. Yani PKK'nın saldırılarına, cürümlerine, suçlarına onlar da maalesef maruz kalmışlardır. Bunun karşısında bir dayanışma ortaya koyuyoruz. Onlar da Suriye'deki PKK zulmünden muzdaripler. Dolayısıyla PKK'nın kendisini lağvetmesi, silah bırakması konusunda onların da telkinleri, çalışmaları var.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Suriye'de olanlar İran'la ilişkilerinizi etkiledi mi? İran ciğerini kaybetti diyebilir miyiz Hizbullah ve Güney Lübnan'a desteği için?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- İran'ın bölge ülkelerindeki milisler üzerinden dış politika yürütme meselesi İran'ın uzun zamandır büyük bir riskle yönettiği bir politika. Yani kendine getirdiği birtakım kazanımlar var ama bu kazanımları tutmak için harcadığı maliyet daha fazla. Yani Irak'ta ve Suriye'de sahip olduğu kazanımları ayakta tutabilmek için, İran o kazanımlardan çok daha fazlasını feda etmek zorunda kaldı. Bu benim kendi analizim. Bunu kendilerine de söyledim. Kasım Süleymani hayattayken de söyledim kendisine. Bu türden bir dış politika yaklaşımını değiştirmek lazım. Bu başarı getiriyor gibi gözüküyor ama uzun vadede ve yapısal olarak hem İran sistemine hem bölgeye büyük bir yük getiriyor. Şimdi bu yeni dönemde İran'ın ben gelişen olaylardan büyük dersler çıkardığını da düşünüyorum. Nasıl biz Türkiye olarak dersler çıkartıyorsak, yani akıllı devletin yapması gereken bu, yani bunu yapıyoruz, hep beraber dersler çıkartıyoruz. Bölgesel dayanışmayı artırmak lazım. Yani bölgedeki hiçbir ülke… yani ben hep şunun altını çizmek istiyorum Ali Bey: Zaman artık eski hataları devam ettirme zamanı değil. Soruyorlar bölgeyi Türkler mi domine edecek, İranlılar mı domine edecek, Araplar mı domine edecek diye. Bu domine etme kültüründen, tahakküm etme kültüründen bizim kurtulmamız lazım. Ne Araplar, ne Türkler, ne Kürtler, ne İranlılar – bunların bir dominasyonla, birbirini rahatsız etmeyle, birbirine tehdit oluşturmayla işinin olmaması lazım. Hepimiz akıllı devletleriz, Allah bize akıl vermiş, hikmet vermiş, imkânlarımız var, devletlerimizin sınırları var. Biz bir araya gelip kendi sorunlarımızı kendimiz çözelim, dayanışma içerisinde olalım, birbirimize güvenlik sağlayalım, refah sağlayalım, zenginlik sağlayalım, birbirimiz için tehdit kaynağı olmayalım, birbirimiz için tahakküm kaynağı olmayalım. Ben falan ülke bana tehdit oluşturuyor diye gidip 10 bin kilometre ötedeki ülkeyi buraya getirip burada başka bir sorunun kaynağı olmayalım. Artık bundan bölgenin kurtulması lazım. Bölge bundan kurtulur, bunlardan ders alırsa, inşallah büyük parlak bir geleceğin bizi beklediğini düşünüyorum, yaşadığımız son 20-30 yıldaki sıkıntılardan büyük bir ders çıkartırsak. Biz üzerimize düşen görevleri yaptığımızı düşünüyoruz. İran, Arap ülkeleri – herkes bir araya gelip herkesin alması gereken ders var, üzerine düşen görev var bütün ülkelerin bölgede.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] İran, Suriye'yi böyle kolayca kaybetmeyi kabul eder mi? Bazıları SDG'yi belli bir destekleme ihtimalinden bahsediyor. Dün ya da birkaç gün önce Bağdat Sayın Şeybani’yi karşılamamıştı. Ziyaret iptal edildi. Belli ki İran'ın etkisi var.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Eğer politika buradan devam ettirilirse ben doğru bir politika olacağını düşünmüyorum. Yani eğer siz başka bir ülkedeki bir grubu destekleyerek orada rahatsızlık oluşturmak isterseniz, başka bir ülke de sizdeki başka bir grubu destekleyerek size rahatsızlık oluşturmak ister. Yani dünyada artık hiçbir şey gizlenemiyor. Sizde olan yetenekler başkasında da var. Dolayısıyla camınıza taş atılmasını istemiyorsanız başkasının camına taş atmayacaksınız.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Sizce İran ile bir normalleşme, bir anlaşmaya gidiliyor mu bölgede? Yoksa İran hırçın bir tavırla zararlarını telafi etmeye, bahsettiğiniz yöntemden farklı yöntemle, devam mı ediyor?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- İran içerisinde belli grupların Suriye ve Irak meselesini kayıp ve kazanç üzerinden okumayı düşünebileceğini düşünüyorum. Ama İran'ın geneli, aslında tanıdığımız bütün devlet adamları akıllı ve hikmet sahibi insanlar, ben bunu daha farklı okuyacaklarını düşünüyorum. Şimdi Suriye benim kazancım değil, Suriye, Suriye milletinin kazancı. Ben şimdi gidip Suriye'yi şunu yap, bunu yap, böyle yap, egemenliklerini tahakküm edecek bir yapıda olamam. Bu benim kendi ahlakıma ve dış politikamıza aykırı. Aynı şekilde başka ülkelerin de bölgedeki diğer ülkelerle olan ilişkilerini tahakküm etme üzerinden tanımlamamaları lazım. Bakın ben başka bir şey söylüyorum, iş birliği yaparsak birbirimize daha çok kazandırırız. Yani siz gidip bir ülkeyi kontrol altına alma gibi bir 19. yüzyıla ait, 18. yüzyıla ait bir fikirle devam ederseniz, sömürücü durumuna düşerseniz, o ülkedeki problemler sizi daha fazla içine çeker. Sonuçta bir şey yapamazsınız. Bakın, Suriye'deki problemler arttı, arttı, arttı… Yani İran bir şey yapabildi mi? Rusya bir şey yapabildi mi? Yapamazsınız yani bir sorunu bir ülkenin kendisinin çözmesi lazım. Şimdi Suriye'nin kendi milli unsurları, şu anda yeni hükûmet kurdular. Biz ancak destek verebiliriz bunlara. Ama eğer haşa biz bunları yönetelim, bunların üzerinde tahakküm kuralım, bunlar bizim dediklerimizi yapsınlar gibi bir yaklaşım olursa, bizim zaten bölgede geliştirmek istediğimiz vizyona bu aykırı. Dayanışma içinde olmamız lazım. Herkesin aklı var, herkesin nefsi var, herkesin onuru var. Herkes kendisini en az benim kadar vatansever, milliyetçi, değerlerine bağlı, onur ve izzet içerisinde yaşamaya değer olan bir birey olarak görüyor. Sonuçta benim bunu dikkate almam lazım.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Siz ve Suudi Arabistan arasında neler oldu? Görüşmeler, anlaşmalar, müzakereler… Süreç bir ara gerginleşmişti. Fakat şu an görünen o ki gelişiyor. Ciddi bir yakınlaşma var. Suudi Arabistan'la ilişkileriniz nasıl?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Suudi Arabistan'la ilişkilerimiz son derece iyi. Geçmiş dönemde birtakım yanlış anlaşılmalar olmuştu. Onları sessiz sedasız yürütülen diplomasi ile çok şükür çözdük. Yani şu anda görüyorsunuz özellikle Sayın Muhammed Bin Selman'ın kendi ülkesini büyük bir hızla kalkındırma yolunda çalıştığını görüyoruz. Ülkeyi resmen transforme ediyor. Altyapı projeleri, üstyapı projeleri, sosyal projeler, kurumsal projeler, teknoloji projeleri - yani bunlar gerçekten önemli şeyler. Esas itibarıyla ben bölgedeki bütün ülkelerin büyük bir kalkınma hamlesi içerisinde olduğunu görüyorum. Bu hem bölgemiz için çok iyi, hem İslam dünyası için çok iyi. Bakın Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Bahreyn, Umman… Yani buralarda muazzam kalkınma atılımları var. Irak'a bakın, Irak'ta şu anda Sayın Sudani'nin yönetimi altında gerçekten altyapı üstyapı problemlerini halletmek için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Onlar da kalkınmaya çalışıyorlar. Mısır'a gidin, Sayın Sisi'nin ifadesiyle, en büyük düşmanlığı yoksulluk olarak tanımlamış. Büyük bir kalkınma hamlesi içerisine girmek istiyor. Yani İslam dünyasının, Arap dünyasının makus talihini değiştirmek isteyen yönetimler var. Gerçekten ellerindeki imkanları, memleketi daha fazla kalkındırmak, halkın temel sorunlarını çözmek için harcamaya çalışan liderler görüyoruz. Bu gerçekten tarihi şans hepimiz için. Hepimizin bu noktada bir araya gelip, bölgesel, tek başımıza problemler karşısında kalmayı değil de, hep birlikte ekonomik kalkınma, güvenlik, terörle mücadele, dünyadaki teknolojinin gerisinde kalmama gibi ana sorunlara yönelik çok ciddi dayanışma imkanı…

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Bu nasıl olabilir sizce Sayın Bakan? Katar’la ilişkileriniz vardı, mesela Körfez ülkelerinden. İşte mesela Birleşik Arap Emirlikleri’yle gergin ilişkiniz vardı, Mısır'la da öyle zamanında, Sudan ve Libya'da öyle meseleler var. Filistin'de de var. Daha sonra BAE ile ilişkiler gelişti. Bu nasıl oldu? Ne gibi yöntemler, ne gibi durumlar değişti?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi bu noktada tabii siyasi vizyon önemli. Burada özellikle Cumhurbaşkanımızın bölgeye yönelik, kardeş ülkelere yönelik bir siyasi vizyonu ve kuşatıcılığı var. Özellikle bölgedeki Müslüman ülkelerle sıkıntı içerisinde olmamak konusunda büyük bir hassasiyetimiz var. Zaten tarihsel olarak akrabalarımız, komşularımız, Türkler, Araplar, Kürtler, Farslar hep birlikte iç içe girmiş durumdayız bölgede. Aynı yaklaşımı karşı tarafta da görünce o zaman sessizce bu işi işin uzmanları hallettiler yani.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Sessizce. Mısır'la telafi edilen, çözülen meseleler nelerdir? Libya meselesi mesela?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şöyle, Mısır'la ilk önce aramızdaki yanlış anlaşılmaların, ilişkileri daha da ileriye taşıyacak psikolojik engellerin kaldırılması gerekiyordu. Çok şükür şu anda, yani tarihsel dostluğumuzu tekrar birbirimize hatırlattık. Yani birbirimizin iki önemli dostu olduğumuzu, tarihin, coğrafyanın, inancımızın bizi buna mecbur ettiğini birbirimize tekrar hatırlattık. Şu anda Mısır'la Libya konusunu konuşuyoruz. Filistin konusunda çok iyi çalışıyoruz. Özellikle Gazze meselesinde, sağ olsunlar, insani yardımlar konusunda çok iyi çalışıyoruz. Uluslararası platformlarda beraber aynı dili konuşuyoruz. Filistin meselesinde, Sudan konusunda ve diğer bölgesel gelişmelerde, Somali, Etiyopya arasındaki anlaşmazlık, Afrika konusunda… Karşılıklı ticaretimiz, özellikle iki ülke arasındaki ticaret, işbirliği ve dayanışmanın ileri taşınması fevkalade önemli. Bu konuda atılan önemli adımlar var. Daha da adımlar atacağız inşallah. Niyet ve irade olduktan sonra aslında sonsuz ve namütenahi bir işbirliği alanı var.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Konuyu diğer yönden özetlemek istiyorum. Arap Baharı'ndan önce Arap Baharı ülkelerinin pek çoğu, özellikle Cumhuriyet yönetimi olanların şöyle endişeleri vardı; işte İslamcı partiler var, alternatif olmak istiyor ve Türkiye bu İslamcı partileri destekliyor gibi bir izlenim vardı. Bu endişeler giderildi mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Bizim görüşümüz şu: Her ülke kendi yönetimini kendi şartlarıyla kendisi meydana getirir. Bu noktada biz kendimiz de buna karışmaya yönelik bir hak görmüyoruz açıkçası. Bizden bir yardım istenirse, bizden bir tavsiye istenirse biz bunu yaparız. Ama onun dışında her ülkenin kendi şartlarına uygun, kendi halkıyla, dokusuyla, yapısıyla uyumlu iktidarların olması, o ülkelerin kendi tarihsel macerası, kendi tarihsel yolculuğu. Yani bu bizim politikamız da değil, haddimize de değil, yani gidip birisine öyle değil böyle yap demek.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Sayın Bakanı, İsrail'le ilişkiler gidip geliyor. Türkiye'nin Filistin davasına bakışı var; Gazze'yi destekleyen ve Filistin halkının hakkını destekleyen. 7 Ekim savaşından sonra ilişkiler etkilendi. Sanırım ticaret anlaşmaları da ciddi manada etkilendi. 10 milyar dolara varıyordu sanırım, rakamlardan emin değilim fakat şu an bu ciddi bir düşüş yaşandı bu konuda. İsrail'le ilişkilerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Biz biliyorsunuz, İsrail'i ilk tanıyan ülkelerden biridir Türkiye. Süreç içerisinde tek bir hassasiyetimiz var bizim. Kudüs ve Filistin halkı. Bu bizim halkımızın hassasiyeti. Türkiye'de seçimle iktidara gelen her iktidar, halkın hassasiyetine kulak vermek zorundadır. Yani Filistinlilerin göz göre göre kadın, çocuk demeden öldürülmesi, hapsedilmesi, topraklarının işgal altında tutulması ve Kudüs'ün statüsünün giderek yıpratılması… Bu bizim kabul edebileceğimiz bir şey değil. Yani bunu kabul edebilecek bir iktidar yok Türkiye'de. Bu halkın kendi kültürel kodlarına, inanç kodlarına işlemiş bir şey. Ama bizde şu da var. İspanya'dan kaçan Yahudileri misafir etmiş bir milletiz biz. Almışız. İkinci Dünya Savaşı'nda Hitler'in zulmünden kaçmış Yahudileri bağrımıza basmış bir ülkeyiz. Bizim Yahudilerle problemimiz yok. Bizim İsrail devletinin Siyonizm'e dayalı yayılmacı politikalarıyla problemimiz var. Uluslararası sistem sana orada bir devlet vermiş. Sen niye başkasının devlet sahibi olmasını istemiyorsun 67 sınırlarına dayalı? Bizim devlet derdimiz, biz İsraillilere kaç defa dedik, bizim siz Filistinlilere dokunmadığınız sürece, onları öldürmediğiniz sürece, Mescid-i Aksa ile ilgili problem olmadığı sürece bizim bir sıkıntımız yok. Ama bunlar olduğu zaman, yani bizim halkımızın buna tepkisiz kalması, dolayısıyla bu halkın seçtiği yönetimin, siyasal liderliğin sessiz kalması mümkün değil. Zaten böyle bir iktidar Türkiye'de kalamaz.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Peki sizce iki devletli çözüme yakın mıyız? Bu çözüm İsrail nazarında şu an yok hükmünde gibi.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani İsrail'in mevcut yönetimi karşısında yok. Mesela Sayın Ehud Barak’a bakın, daha farklı fikirleri var, daha makul bir insan. Eski Başbakanlardan İsrail'de çok makul düşünen insanlar da var. İsrail'in dışındaki Yahudi toplumunda çok makul düşünen, evrensel düşünen insanlar da var. Yani devlet kurmak, onur içinde yaşamak, nasıl kendisinin istediği bir şey ise, aynı hakkı başkasına vermekte problem görmeyen, erdemli, temel erdem ve ahlak sahibi insanlar da var. Bu insanların sesinin duyulması lazım. Şu anda Netanyahu'nun bölgedeki ülkelerin askeri zayıflığını istismar ederek, Amerika'nın da sonsuz gücünü arkasına alarak ve psikolojik harekatla da yanlış bir hikaye anlatarak, bölgede yürüttüğü politikaların ne uzun vadede İsrail'e faydası olacak ne şeye… Yani 50 yıldır aynı politika devam ediyor zaten. Kendini daha güvende hissediyor mu? Hissetmiyor. Giderek daha fazla para harcayacak. Giderek daha fazla askeri yatırıma gidecek. Giderek daha fazla yaygınlaşma isteyecek kendini güvende hissetmek için. Ama günün sonunda temel sorun olan Filistinlilerin devletini vermediği sürece ne Araplarla, ne Müslümanlarla, ne Avrupa'daki diğer aklı başındaki ülkelerle işbirliği yapamayacak. Bakın Filistin devletine geçen sene Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 150'den fazla ülkenin verdiği desteği düşünün. Bu tarihsel bir olaydır. Uluslararası Ceza Mahkemesi sizi kriminal ilan etmiş. Bütün devletler sizin politikanızın karşısında, uluslararası hukuk sizin karşınızda ve siz hiçbir zaman için aynaya bakıp da “Ya dur, benim burada durmam lazım, bu kadar ahlaksızlığı, zulmü, şu anda bir gücüm var, orman kanunu, ben bunu yapıyorum, kimse beni durduramıyor. Ama bunun da bana ve halkıma getireceği bir tarihsel leke var, zulüm var.” Yani umarım akıllarını başlarına toplarlar, yoksa yani bunu tarih gördü. Bu türden, yani başka bir fantezi dünyası içinde yaşayan insanların sonunun iyi olmadığını tarih gösterdi.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] 7 Ekim'den sonra Aksa Tufanı sonrasında ve Aksa tufanın bitmesinden sonra sizce İsrail daha mı güçlü, daha mı zayıf, öncesine nazaran?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani hangi açıdan baktığınıza bağlı. Yani İsrail biliyorsunuz hesabı kendi düşmanlarını ne kadar zayıflattığı üzerinden yapıyor. Şimdi Sayın Netanyahu açıkçası taktik hedeflere ulaşmakta başarılı bir lider. Hatta tehlike de burada. Ama bütün bu taktik başarıları topladığınız zaman büyük bir stratejik hezimete doğru gidiyor. Şimdi buradaki sırrı düşünmek lazım. Yani bu kadar taktik başarıyı üretip de bu kadar büyük bir stratejik mağlubiyete, lanetlenmeye maruz kalmak nasıl mümkün oluyor? Demek ki stratejiyi baştan yanlış kuruyorsunuz. Stratejiyi baştan doğru kurgulamak lazım. Şimdi tarih zaten bu türden adamlarla dolu. Taktik başarılarını kutsayıp, önemseyip bunların toplamda ürettiği büyük stratejik kaybı göremeyen liderler var.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Türk aklı ya da Hakan Fidan'ın aklına bağlayabilir miyiz bunu, Hakan Fidan'ın duruşu? Beşar Esad’dan bahsetmiştiniz, Astana süreci... Suriye rejimi… İsrail’in başarısı taktiksel, stratejik değil, değil mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yok taktiksel tamamıyla. Kendinizi rahatta hissetmediğiniz hiçbir başarı, stratejik başarı değil. O zaman strateji tanımınız yanlış. Yani kendinize tarihte bir isim yapma ile kendi halkınıza stratejik bir kazanım kazandırmayı eşit görmeyin her zaman için.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Normalleşme anlaşmaları dahi yaygınlaşmaktaydı. Fakat Suudi Arabistan buna karşı durduğunu açıkladı. Sayın Muhammed bin Selman şöyle açıklamada bulunmuştu. İki devletli çözüm yapılmadıkça normalleşme anlaşması olmayacağını açıklamıştı. Sanırım Arap ülkeleriyle ilişkileri yürütmek dahi daha zor oldu sanki İsrail için değil mi?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Kesinlikle. Burada Suudi Arabistan’ın çok ciddi ve onurlu bir çıkışı var. Yani normalleşmeyi iki devletli çözüme bağlaması fevkalade önemli bir konu. Bu hem Ürdün'ün hem Mısır’ın pozisyonunu da güçlendiren bir duruş. Aslında Suudi Arabistan gerçekten bu noktada güçlü bir duruş ortaya koyuyor. Bu duruşa destek vermek lazım.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Sizce normalleşme süreci durdu mu özellikle bu süreçte?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Normalleşme sürecinin iki ayağı var biliyorsunuz. Bir Amerika'yla Suudi Arabistan'ın yürüttüğü anlaşma ve ilişkiler, diğeri İsrail'le normalleşmeye bakan kısmı. Benim görüşmelerden gördüğüm, iki devletli çözüm hayata geçmediği, kabul edilmediği sürece bir normalleşmenin olacağını da düşünmüyorum.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Sayın Bakan, ABD ile ilişkiler oldukça güçlü. Türkiye NATO'nun ikinci önemli ordusu ve Trump’ın Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'la da arası iyi. Sanki Trump herkesi şok ediyor. Ukrayna'da da Gazze'de de herkesi şok edecek adımlar atıyor. Sizce bu politikalarının ve İsrail'in genişlemesine yönelik açıklamaları, bu duruşu nasıl etkilemek mümkün?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Yani İsrail bağlamında mı diyorsunuz?

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Evet, İsrail bağlamında iki devletli çözüm ile ilgili Trump'ın bu duruşunu, İsrail'e baskı yapması yönünde…

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şimdi Trump'ın tabii yani ortaya koyduğu tavır belli noktalarda, özellikle Gazze'yle ilgili söylemiştik, ilk başta konuşmuştuk kabul edilemez bir tavır ama o da bir tartışma başlatmak için açıkçası konuştuğunu söyledi. Yani varsa dahi bir teklif, ona şu anda Arap kardeşlerimiz çalışıyorlar ama Filistin meselesinin geneline ilişkin aslında Sayın Trump'ın bence oynayabileceği tarihi bir rol var. O da yani tıpkı Ukrayna meselesinde olduğu gibi savaşı nasıl durdurdu? Burada da bütün dünyanın kabul ettiği iki devletli çözüm konusunda İsrail'i ve Sayın Netanyahu’yu ancak bastırabilecek insan Sayın Başkan Trump, yani Başkan Trump'ın bu noktada atacağı adımların kıymetli olduğunu düşünüyorum. Burada, bunu tercih ederse hem İsrail'in güvenliği konusunda daha akıllıca adım atılmış olur, hem Arapların istikrarı ve Filistinlilerin devlete kavuşması konusunda ciddi adımlar atılmış olur. Hem bölgede normalleşme olur, Amerika'nın üzerinden de yükü alır. İsrail'in sürekli bu kadar yayılmacı ve düşman ürettiği bir bölgede kendisini tehdit altında hissediyorum dedikçe Amerika oraya sürekli kaynak ayırmak zorunda. Bu kaynağı ne kadar ayırabilir, ne kadar süreyle ayırabilir bilmiyorum. Bakın Amerika 50 sene, 60 sene Avrupa'ya kaynak ayırdı ve bir gün dedi ki artık ben bu kaynağı ayırmıyorum dedi. Avrupa birdenbire kendisini açıkta gördü. Aynısını 10 sene sonra, 15 sene sonra İsrail için söylemeyeceği ne malum? İsraillilerin bölge halklarıyla kendi barışını kendi yapması lazım. Amerika'ya getirip beni bununla barıştır, bundan ödün al, onun kulağını bük, buna bir şey yaptır demeyle bu iş olmuyor. Kendi özgün çözümünü kendisinin yapacağı, kendi kabiliyetiyle yapacağı bir normal denkleme girmesi lazım. Yani başkasının desteğiyle, Amerika'yı arkaya alarak, onun zihnine de oturarak bir noktaya kadar yaparsınız. Ama bu sürdürülebilirliği ve garantisi olan bir politika değil. Amerika yarın öbür gün fikir değiştirse ne yapacaksınız?

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Türkiye Trump'tan ne istiyor?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Sayın Trump’la bizim birinci dönemden, biliyorsunuz, başlayan bir ilişkimiz var. Sayın Cumhurbaşkanımızın iyi bir ilişkisi var liderler düzeyinde. Burada o dönem ortaya koyduğumuz bir ilişki anlayışı vardı. Bunlarda Türkiye'nin Amerika ile olan ilişkilerinin esas ekseninde her zaman için güvenlik olmuştu. Cumhurbaşkanımız dedi ki, güvenlik önemli bir ayak ama artık modern zamanlarda yaşıyoruz, ekonomi de en az güvenlik kadar önemli. Dolayısıyla iki ülke arasındaki ticareti 100 milyar dolara çıkartalım. Bu önemli bir değişiklik oldu. Şimdi ikinci dönemde de biz ekonomik ilişkilerimizin en az güvenlik ilişkileri kadar önemli olduğu bir noktaya gelmek istiyoruz. Çünkü yani mesela şöyle bir şey var. Türk Hava Yolları şimdi sipariş vermek üzere on milyarlarca Dolarlık alım yapıyor Amerikan uçak şirketlerinden. Türk Hava Kuvvetleri'ne aldığımız uçakların miktarları… Yani kendi cebimizden ödeyip aldığımız çok fazla para var. Amerikalılarla ilişkilerimiz ticari ilişkilerimiz, potansiyelimiz yoğun. Birçok alanda ihracatta bulunuyoruz. Onlardan teknoloji alıyoruz. Bence bunu daha yapısal, daha ileri götürmemiz lazım. Bu bir. İkincisi, özellikle enerji alanında işbirliğini artırmamız lazım Amerika'yla. Bunun içerisinde nükleer enerji teknolojileri de dahil olmak üzere. Üçüncüsü Amerika'yla, özellikle Suriye'de DEAŞ'la mücadele konusunda bir ilişki parametresini yeniden gözden geçirip, Türkiye için tehdit oluşturan PKK'yı destekleme yönündeki mecburiyetten Amerika'nın çıkması gerekiyor. Bu bizim için fevkalade önemli bir milli güvenlik meselesi. Çünkü orada Amerika için taktik bir durum, DEAŞ’lıları hapiste tutma işi ama onu yaparken kullandığı PKK'lıyı destekleme meselesi bizim için bir milli güvenlik konusu ve Amerika ile aramızda da gerçekten toksik bir madde bu. Bunun çıkması gerekiyor. Ondan sonra Türkiye gibi çok güçlü bir ülkenin bölgesindeki güçlü bir ülkenin Amerika'yla beraber bu bölgede çok olumlu katkılar verebileceğini düşünüyorum ben.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Son olarak Sayın Hakan Fidan'a şu soruyu sormak istiyorum. Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı en önemli üç handikap nedir? Dışişleri Bakanı olarak cevaplayabilir misiniz? Kürt meselesini birinci sıraya koyabilir miyiz?

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Şu anda bizim, yani eğer sorun alanından tanımlayacak olursak, birinci sorunumuz, birebir ilişkiler açısından bölgede PKK meselesi. Biliyorsunuz PKK Türkiye'ye düşman olarak kuruldu ama şu anda Türkiye'de etkisi yok. Ama Suriye'nin üçte birini işgal ediyor. Irak'ta belli toprakları işgal ediyor. Şimdi Irak ve Suriye'deki PKK varlığının yok edilmesi sadece bizim için değil, bu ülkeler için daha büyük bir önemli ihtiyaç haline geldi. Bu birinci mesele.

Diğer konu, özellikle bölgemizde Karadeniz'deki savaşın durması fevkalade önemli. Bu, sürekli büyük riskler var. Yani Ukrayna ve Rusya arasındaki savaş hem ekonomiyi, hem lojistik hatları, hem ticareti, hem enerji akışını, her şeyi etkilemiş durumda. Yani bu savaşın durup bir an önce bölgemizin kuzeyde de ağır ağır normale dönmesi lazım.

Üçüncüsü, özellikle bölgemizin biraz ötesinde ama Filistin'de olan konuların bölgeyi, bölge ticaretini, bölge barışını, Türkiye'ye de çok ciddi etki edecek şekilde etkilediğini görüyoruz. Yani buradaki çatışmanın da son bulması lazım. Gazze'de barışın devam etmesi lazım. Filistin topraklarının ilhak edilmemesi lazım. Suriye ve Lübnan'daki işgaller gibi şeylerin olmaması lazım. Bunlar oldukça bölge ülkeleri kendilerini rahat hissetmeyecekler. Bu rahatsızlık dolayısıyla ekonomiyi, siyaseti, güvenliği de etkileyecek. Bunlar bize tabii sürekli bir tehdit alanı olarak geri dönüyor.

SUNUCU- [SİMULTANE TERCÜME] Sayın Hakan Fidan, sizin çok vaktinizi aldık. Geniş gönlünüz için teşekkür ediyorum. Gerçekten pek çok konuyu ele aldık. Dışişleri Bakanı olarak sizin önemsediğiniz, sizin için önemli olan, Türkiye için önemli olan Arap dünyası ve dünya için önemli olan konuları ele aldık. Çok teşekkür ediyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN- Teşekkür ederim, sağ olun.