MODERATÖR- Çok teşekkür ediyorum ve hemen gündeme başlıyoruz. Bu programımızın özelliği kısa sorulara net cevaplar. Öncelikle çok teşekkür ediyorum katılımınızdan dolayı.
Gündem dış politikada çok sıcak, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği her yerde konuşuluyor, tüm dünyanın gündeminde. Öncelikle Finlandiya ve İsveç heyetleri geldiler, konuşuldu. Biz madde madde ne istiyoruz onlardan ve hala bu taleplerimizde bir direnç var mı?
Buyurun.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum öncelikle davetiniz için. Mesajlarımızı dünyada en etkili ajanslardan bir tanesi olan Anadolu Ajansıyla vermenin faydasını çok gördük, ama bu stüdyoda ilk defa bir araya geliyoruz. Çok güzel olmuş, Anadolu Ajansı’na yakışan bir stüdyo olmuş.
Bizim NATO’nun genişlemesine yönelik verdiğimiz desteği aslında tüm müttefikler bilir. Ukrayna savaşından önce zirvelerde Dışişleri Bakanları toplantılarında biz her zaman NATO’nun genişlemesinden yana tavır aldık. Makedonya, Karadağ gibi ülkeler üye olurken de aynı şekilde destekledik. Fakat şimdi NATO’ya üye olmak isteyen iki ülkenin teröre verdikleri destekten dolayı biz bir çekince koyduk. Ve Sayın Cumhurbaşkanımızın özellikle yaptığı açıklamadan sonra bir taraftan NATO, bir taraftan diğer müttefikler, bir taraftan da üye olmak isteyen iki ülkeyle temaslarımız devam ediyor. Bu temaslarımızda da niye karşı olduğumuzu gayet güzel bir şekilde açıklıyoruz. Örnekleriyle açıklıyoruz, fotoğraflarla açıklıyoruz, videolarla açıklıyoruz. Teröre verdikleri desteğin belgeleriyle herkesin görmesini sağlıyoruz. Aslında herkes de Türkiye’nin bu güvenlik endişelerinin meşru olduğunu söylüyor, kabul ediyor. Gerek müttefik ülkeler, yani NATO üyeleri, gerekse diğer ülkeler Türkiye’nin endişelerinin giderilmesi gerektiğini de söylüyor. NATO Genel Sekreteri bir taraftan çaba sarf ediyor. Bu temaslar çerçevesinde iki ülkeden teknik bir heyet geldi. Bakan Yardımcımız Sedat Bey, İbrahim Bey ve diğer kurumlardan arkadaşlarımızla beraber burada toplantı yaptık, ayrı ayrı ve daha sonra üçlü bir toplantı. Bu toplantıda beklentilerimizi açıkça ifade eden yazılı belgeyi de muhataplarımızla paylaştık, şimdi onlardan cevap bekliyoruz. Beklentilerimiz imkansız şeyler mi? Hayır değil. Teröre desteği kesmelerini istiyoruz. Sadece PKK-YPG değil, DHKP-C, FETÖ ve tüm terör örgütlerine yönelik desteği kesmeleri gerekiyor. Ve bizim terörle mücadelemize de destek talebinde bulunmaları gerekiyor.
Diğer taraftan, bu terör örgütlerinin o ülkelerde yapılanması var. Aynı şekilde o ülkelerde para toplama dahil faaliyetleri var. Topladıkları paralarla terör örgütüne silah temini sağlanıyor. İşte İsveç’in ürettiği silahların PKK-YPG’nin elinde olması… Bu tür desteklerin kesilmesi, o faaliyetlerin durdurulması, sınır dışı edilmesi gerekenlerin sınır dışı edilmesi, bizim iade talebinde bulunduklarımızın bize iadesini talep ediyoruz.
Diğer taraftan, terör örgütleri o ülkelerde açıkça faaliyet gösteriyorlar. Bu müzakereleri sürdürdüğümüz zamanda bile paçavralarıyla beraber terör örgütleri gösterilerde bulunuyorlar, Türkiye aleyhine gösterilerde bunuyorlar açıkça. Yani DEAŞ ve diğer terör örgütleri böyle bir faaliyette bulunsa kesinlikle izin verilmez. Neden yine Avrupa Birliğinin de listesinde olan, NATO’nun listesinde olan bir terör örgütünün bu faaliyetlerine izin veriliyor?
Diğer taraftan, FETÖ’nün bu ülkede faaliyetleri var, FETÖ’cülerin de sığındığı ülkelerden iki tanesi maalesef. İade taleplerimize olumlu cevaplar vermiyorlar.
Diğer taraftan, yine Suriye’de PKK-YPG’ye yönelik desteğin verilmemesi… Bize yönelik yine bu terör örgütlerine karşı başlattığımız daha önce başarıyla tamamladığımız veya devam ettirdiğimiz operasyonlar sebebiyle de savunma sanayi ürünleri ihracatına kısıtlama getirdiler. Yani biz bu ülkelerden herhangi bir ürün ihtiyaç duyduğumuz zaman alamıyoruz. Şimdi bu iki ülke neden üye olmak istiyor? Güvenlik endişesi var bunu anlayabiliyoruz. Sebebi de ortada. Ama bir taraftan iki üye olmak isteyen ülkenin güvenlik endişelerini karşılama çabası varken, müttefik olan Türkiye’nin güvenlik endişelerini görmezden gelmek olmaz.
MODERATÖR- Peki, bu yazılı talepler kısa sürede karşı taraf tarafından karşılanabilir mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bazıları idari tedbirlerle, idari kararlarla yapılabilir. Bazıları için tabii kanunlarında değişiklik yapılması gerekiyor. Terörle mücadele kanunu… Biz bunları görüyoruz, hukuk devletinde bunların yapılması gerekiyor. Ama bunların kanunlarına baktığımız zaman kendileri şöyle izah ediyor: Biz terör bölgelerinden uzak olduğumuz için kanunlarımız ona göre düzenlenmiş. Ancak bu bir siyasi gerekçe olamaz. Değişmesi gerekiyor, o zaman değiştireceksiniz…
MODERATÖR- Bu değişene kadar Türkiye’nin pozisyonu değişmeyecek.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Türkiye’nin pozisyonu değişmez. Yani biz yazılı bir şekilde belgeleri verdik, taahhüdümüz de aynı şekilde. Atılacak adımlar, ne zaman atılması gerekiyor… Bu hükümetler değişebilir, yarın başka hükümetler gelir bizim bundan haberimiz yoktu diyebilir. Üye olduktan sonra tutumları değişebilir. O yüzden her şeyi yazılı veriyoruz, yazılı istiyoruz bu süreçte…
MODERATÖR- Ve o ülkenin iç kanunlarında da bu düzenlemelerin yapılmasını istiyoruz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yapılması gerekiyor. Kendileri de söylüyor zaten. Eğer terör örgütünün paçavralarıyla gösteri yapması bizim kanunumuza göre serbest diyorsanız, o zaman kanunu değiştireceksiniz… Gerçi yasak olan ülkelerde de terör örgütleri faaliyetlerinin bu şekilde propagandasını yapıyor o ayrı bir konu, orada idari tedbir alınması gerekiyor. Yani yasa çıkarmamız gerekir gibi bir bahanenin arkasına sığınmalarını istemiyoruz biz.
MODERATÖR- Peki NATO’dan bu anlamda kurumsal olarak bir talebimiz var mı? Bu iki ülkenin dışında NATO’dan da bu anlamda kurumsal taleplerimiz var mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi NATO Genel Sekreteri bu yönde bir çaba sarf ediyor, kendisine teşekkür etmek istiyorum bir kere daha. Başından beri bizim S-400 alımı dahil müttefiklerin bu yönde ihtiyaçlarını istediği yerden karşılayabileceğini söylüyor. Dürüst ve ilkeli davranıyor. Bu konuda da Türkiye’nin endişelerinin karşılanması gerektiğini her vesileyle vurguluyor. Bizimle de temas halinde. Sayın Cumhurbaşkanımızı aradılar, ben çok defa kendisiyle görüştüm, toplantı teklifinde bulundular… Hatta teknik düzeyde bu hafta içinde Brüksel’de üç ülke olarak artı NATO bir araya gelelim, daha sonra Genel Sekreter ve üç Dışişleri Bakanı birlikte bir araya gelelim teklifi oldu. Biz tüm tutumumuz çerçevesinde diplomasiyi her zaman işlettik. Yine bu tür toplantılarda bir araya geliriz. Ama şimdi biz bir belge verdik iki ülkeye. Onun cevabını bize vermeden bu tür toplantıları gerçekleştirmenin de faydasının olmadığını düşünüyoruz. Yani somut konuşacağımız şeylerin olması lazım. İşte bak Türkiye’yi nasıl olsa ikna ediyoruz görüntüsü vermenin bir faydası yok, anlamı da yok. O nedenle biz NATO’nun bu yöndeki girişimlerini tabii ki evet diyoruz, bir araya gelmeye evet diyoruz, ama sonuç odaklı bir sürecin olması gerektiğini, NATO’nun da aynı şekilde bu üye olmak isteyen ülkelere, hatta bizim ortaklarımız var, ortakların müttefiklere yönelik politikaları karşısında tam bir dayanışma anlayışında olması gerektiğini her zaman söylüyoruz.
Diğer taraftan, biraz önce söylediğim faaliyetlere göz yuman, ev sahipliği yapan, destek veren ülkeler var mı? Var.
MODERATÖR- Almanya, Fransa gibi ülkelerde de o örgütlerin faaliyetleri var.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- O ülkelerin de bu desteği sonlandırması gerektiğini söylüyoruz. Hem ikili düzeyde hem NATO çerçevesinde söylüyoruz. Amerika’da var, sadece Almanya, Fransa vesaire değil veya Danimarka değil.
MODERATÖR- Bu anlamda son zamanlarda Almanya’da da artıyor PKK ile bu anlamda bir ilişki kurulması. Bazı tedbirler ve reaksiyonlar Türkiye tarafından kendilerine gösteriliyor mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bir iki gün içindeki PKK paçavralarıyla yapılan gösterilerden bahsediyoruz değil mi?
MODERATÖR- Evet.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Biz dün iki büyükelçiyi de Bakanlığa çağırdık ve tepkimizi gösterdik. Sert bir şekilde uyardık. Misyonlarımız da o ülkelerde temaslarda bulundular. Ayrıca her iki ülkeye teröristlerin bu gösterilerine izin verdikleri için notayı da dün büyükelçilerine verdik.
MODERATÖR- Almanya’yı kast ediyorsunuz ve Fransa…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hem Almanya hem Fransa. İki büyükelçiyi de dün arkadaşlarımız Bakanlığa çağırdı. Güvenlikle ilgili Genel Müdürümüz çağırdı tepkimizi gösterdi. Aynı şekilde notayı da bu iki ülkeye verdik ve bir daha tekrarlanmaması gerektiğini söyledik.
MODERATÖR- Aynı konudan devam edeceğiz. Yusuf Özhan Genel Yayın Yönetmenimiz.
YUSUF ÖZHAN- Sayın Bakanım, tekrar hoş geldiniz. Türkiye olarak İsveç ve Finlandiya’yı aynı kefede mi değerlendiriyoruz? Bu üyelik sürecinde veto hakkımızı kullanacaksak eğer ikisi arasında bir ayrım söz konusu mu ya da her ikisi için de geçerli mi?
Teşekkür ederim.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi terör örgütlerinin faaliyetlerine baktığımız zaman veya savunma sanayi ürünlerine yönelik kısıtlamalara baktığımız zaman her iki ülkenin de bize yönelik bu olumsuz adımları ortada. Diğer taraftan, iki ülke ve NATO bu üyelik sürecini birlikte götürmek istiyor yani ayırmak istemiyor. Elbette göreceli olarak biraz önce bahsettiğim o bizim de düzeltilmesini istediğimiz alanlarda iki ülke politikası arasında farklılıklar var, halkımıza da sorsak ikisi arasında kıyaslama yaptığı zaman yani Finlandiya’ya göreceli olarak daha sıcak bakabiliriz. Ama burada şartlar belli, bu şartları her ikisinin de bir araya yerine getirmesi gerekiyor. Diğer taraftan, iki ülkenin üyelik sürecinin birlikte yürütülmesini iki ülke de istiyor, NATO’da istiyor. Dolayısıyla, her iki ülkenin de bu şartları yerine getirmesi gerekiyor. Bu anlamda uygulamada bir ayrım yok.
MODERATÖR- Hüseyin Yılmaz, Türkiye Haberleri Yayın Yönetmenimiz. Konuyu değiştiriyoruz biraz Sayın Bakanım, bu konu anlaşıldı Türkiye’nin pozisyonu net. Karşı taraf taleplerimiz yerine getirmediği sürece ve bunlar kanun değişikliğini kapsıyor, Türkiye herhangi bir adım atmayacak.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Gayet net, sarih, arkasında hiçbir şey yok. Ve taleplerimiz de zor olanlar değil. Geçen gün yine söyledik, Yunanistan Makedonya’dan NATO’ya ve Avrupa Birliğine üye olabilmesi için ismini değiştirme şartını koydu ve sadece bir ülkenin engellemesi ile 11 sene sürdü NATO üyeliği. Yani güvenlik endişesi falan değil. Ben seni böyle görmek istiyorum diyor. Şimdi NATO’ya bizim de desteğimizle üye oldu Makedonya, ama henüz daha Avrupa Birliğinden müzakere tarihi alabilmiş değil. Bu sefer başka ülkeler başka şartlar öne koyuyor ve kabul edilemez şartlar.
MODERATÖR- Şimdi Hüseyin Bey bir müsaadenizi isteyeceğim. İsim değiştirme dediniz, Türkiye’de uluslararası alanda İngilizce Turkey ifadesini Türkiye’ye dönüştürüyor. Bu anlamda içeride yazışmalar Türkiye şeklinde yapılıyor, ama dışarıda hala Turkey kullanılıyor. Bu konuda bir adım atılacak mı uluslararası arenada?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımızın genelgesi çıktıktan sonra biz İletişim Başkanlığımızla beraber gayet güzel bir çalışma yaptık ve bunun zeminini hazırladık. Ve gerek BM’de, gerekse diğer uluslararası örgütlerde ve ülkelerde bunun artık Türkiye olarak değiştiğini görmelerini sağladık. Mesela Türk Hava Yollarında İletişim Başkanlığının hazırladığı bir video vardı “Hello Türkiye” diye, 30 milyondan fazla insan bunu gördü. Şimdi bu zemin oluştu ve inşallah bugün yazı hazır buradan gittikten sonra Bakanlığa arkadaşlarımız hazırladılar, artık BM’ye mektubu da resmen gönderiyoruz, imzalayıp göndereceğiz. Ve sadece BM’ye değil, diğer uluslararası örgütlere de aynı şeklide BM’ye gönderdiğimiz yazının bir nüshasını göndereceğiz ve artık bu hafta mektup ulaşmış olacak. Bu haftadan itibaren resmen BM ve diğer kurumlarda da, İngilizce, Fransızca işte bazı dillerde, işte BM’nin biliyorsunuz 5 çalışma dili var, birde Arapça da değişmiyor bazı dillerde değişmiyor orada zaten Türkiye ama diğer dillerde de, değişebilecek dillerde de, aynı şekilde nasıl yazılacağını mektubumuzun içinde söylüyoruz ve mektubu inşallah bugün göndereceğiz.
MODERATÖR- Yani Birleşmiş Milletler metinlerinde de artık Türkiye ismi kullanılacak.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet. Ve geçen hafta gittiğim zaman BM’nin artık buna hazır olduğunu, herkesin işte İsrail’e gittik, diğer ülkelere gittik, Avrupa ülkelerinde de artık İngilizce de Türkiye isminin kullanılmaya başladığını gördük.
MODERATÖR- Şimdi Anadolu Ajansı zaten Turkey’i 1 Ocak itibariyle bırakmış Türkiye’ye geçmişti. Ve önümüzdeki günlerde de biz uluslararası haber ajanslarının da yine Reuters’in AP’nin de Türkiye ismini kullanacağını bekliyoruz, kullanmasını bekliyoruz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bu resmileşiyor biz de uluslararası temaslarımızda, konuşmalarımızda, yazışmalarımızda kendi yazdıklarımızda Türkiye olarak kullanıyorduk, bunun yangın bir şekilde görülmesini sağlamak için. Şimdi resmen artık İngilizce ismini de değiştirmiş olacağız inşallah.
MODERATÖR- Hayırlı olsun. Hüseyin Bey, Türkiye Haberleri Yayın Yönetmenimiz buyurun.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Kusura bakmayın.
HÜSEYİN YILMAZ- Estağfurullah. Türkiye’de önemli gündem maddelerinden birisi de Suriye’nin kuzeyine yapılacak olan yeni operasyon, beşinci operasyon. Bunun tabi askeri ve istihbari birtakım çalışmaları var, ama sizin de diplomatik alanda en azından operasyona hukuki zemin oluşturmak için çabalarınız da var. Bu anlamda bu diplomatik çabalar ne aşamada ve operasyon için eli kulağında diyebiliyor muyuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi bu operasyonlar bugüne kadar niye yapıldı? Gerek DEAŞ’a yönelik gerekse PKK-YPG’ye yönelik. Terör örgütleri var, o ülke için de tehdit, Suriye için söylüyorum, bize yönelik de çok ciddi tehdit oluşuyor, saldırılar. Şehitlerimiz var, sivil insanlar öldü, Suriyeliler öldü, vatandaşlarımıza yönelik Türkiye’de terör saldırıları oldu. Suriye içinden Türkiye’ye yönelik çok sayıda saldırılar oldu. Havanlar işte toplar vesaire diğer yöntemlerle. Sonuçta bu bölgeleri terörden temizlememiz gerekiyordu. Biz 2019’da da Fırat Kalkanı Harekatı’nı başlattık biliyorsunuz Barış Pınarı Harekatı’nı, Fırat Kalkanı daha önce olmuştu, DEAŞ’a karşı Barış Pınarı Harekatı’nı, arada bir de Zeytin Dalı var. Sonuçta bu bölgede önemli bir bölgeyi, yani Suriye içinde, terörden temizledik, ama bölgede halen teröristler var. Münbiç’te var, Tel Rıfat’ta var, Tel Tamir’de var, aynı şekilde Fırat’ın kuzey doğusunda var. Biz Ekim 2019’da hem ABD’yle hem Rusya’yla bir mutabakata vardık. Bu ülkeler bu bölgelerden, çünkü onların da orada mevcudiyeti var, bu teröristleri tamamen temizleyeceklerdi. Siz hiç merak etmeyin biz temizleyeceğiz. Bugüne kadar temizleme oldu mu? Hayır. Şimdi son zamanlarda bu bölgede var olan teröristler hem bu operasyon bölgelerimize yönelik saldırılarını arttırdı, orada sivillere yönelik pazarlar, marketler, okullar, hastaneler hem de güvenlik güçlerimize yönelik. Ve Suriye’den Türkiye’ye yönelik de saldırılar arttı. İşte geçenlerde bir şehidimiz oldu, Allah rahmet eylesin. Sonuçta bu tehdit, bu saldırılar artarak devam ederken biz elimiz kolumuz bağlı kalacak değiliz. Yani sonuçta bu terör tehdidini içeride de, dışarıda da, Irak’ta da, Suriye’de de nerede olursa olsun temizlemek bizim görevimiz, milletimize karşı görevimiz; bu, ulusal güvenlik meselesi.
HÜSEYİN YILMAZ- Burada efendim Amerika ve Rusya’yla yapılan mutabakatlardan ziyade Adana Mutabakatı daha ön plana çıkıyor değil mi? Çünkü terör saldırıları olduğunda ve Türkiye’nin Suriye’yle zamanında yaptığı, 98’de yaptığı mutabakat bizim en büyük dayanağımız değil mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi hiçbir mutabakat olmasa bile BM’nin 51. maddesi belli, BM şartı. Bizim uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarımız var. Yani terör tehdidi, güvenlik tehdidi sınırın diğer tarafından geldiği zaman buna göz yumacağız diye bir şey yok. Adana Mutabakatı olmasa da BM’den kaynaklanan bizim hakkımız var, uluslararası hukuktan kaynaklanan hakkımız var. Tehdit diğer taraftaysa giriyorlar, çıkıyorlar, silah getiriyorlar, götürüyorlar. Dolayısıyla, biz biraz önce diplomasi olarak hazır mıyız dedim. Başından beri tüm harekatlarımızın meşruiyetini ve gerekçelerini uluslararası örgütler nezdinde de, ikili düzeyde de her yerde açıkça hem de gurur duyarak anlattık, anlatıyoruz, yine şimdi söylüyoruz. Bazen telefon açanlar oluyor: “Ya bunu yapmasanız ne olur?” İşte ABD’den mesajlar geliyor ya da söylüyorlar. Sen önce yükümlülüğünü yerine getir. Hem yükümlülüğünü yerine getirmiyorsun hem Türkiye’nin bu kadar uyarmasına rağmen bu PKK-YPG’ye eğitim desteği, silah desteği, her türlü desteği binlerce tır, on binler oldu bugüne kadar. Getiriyorsun, eğitim veriyorsun, koruyorsun, kolluyorsun o da bize saldırıyor. Sonra da dönüp o mutabakatın gereğini de yerine getirmiyorsun 2019’daki mutabakattan bahsediyorum. Pence gelmişti buraya, Pompeo, Pence, Sullivan. En üst düzeyde geldiler, oturduk Cumhurbaşkanımızın Başkanlığında müzakere ettik ve onlar da tüm bunları kabul ettiler. Sonuçta biz haklı gerekçemizi tabi her yerde anlatıyoruz.
HÜSEYİN YILMAZ- Bu son olası operasyon için de bir telkin geldi mi “yapmayın” diye size?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Geliyor işte. Yani bunu yapmasanız işte bölgenin istikrarı vesaire ama bölgenin istikrarına en büyük tehdit kim? PKK, YPG. Suriye’yi bölmek istiyor, böldüğü zaman, bölmeye çalıştığı zaman, “hadi burası senin” demeyecek kimse. Suriye rejimi de demez, biz de demeyiz, hiç kimse demez. Sonuçta orada bir bölücü ajandayı devam ettirmek için çok ciddi baskılar var. İnsanları zorla, çocukları silah altına alıyorlar, farklı dini azınlıkların mensuplarına yönelik okullarını kapatıyorlar. Araplara, oradaki yerel halka zulüm ediyorlar. O bölgeden Türkiye’ye gelen Kürtlerin ve diğer mültecilerin geri dönmesini engelliyorlar. Yani her bakımdan bölgenin istikrarını bozan PKK-YPG.
MODERATÖR- Efendim, aynı çerçevede devam ediyoruz. Ogün Bey’in bir sorusu var Türkiye Dış Haberler Editörümüz.
SORU- Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’nın Suriye’deki bazı askeri noktalardan çekildiği iddia ediliyor, buna dair tespitleriniz var mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi Rusya Federasyonunun iki önemli üssü var biliyorsunuz. O üslerdeki mevcudiyeti duruyor. Diğer taraftan, içeride bazı bölgelerden başka bölgelere doğru kaydırma olduğunu da görüyoruz edindiğimiz istihbari bilgilere göre. Diğer taraftan son görüştüğümüz bölge ülkeleri Rus güçlerinin Suriye, Ürdün sınır bölgesinden çekildiğini, içeriye doğru gittiğini söylüyor. Onun hatta başka etkileri de varmış özellikle Ürdün’e yönelik işte uyuşturucu kaçakçılığı, vesaire gibi olumsuz etkilerini de gördüklerini söylüyorlar. Yani sonuçta belki değişim oluyor, işte Ukrayna’da savaş var, ama sayı olarak çok ciddi bir değişiklik olmadığını görüyoruz.
MODERATÖR- İsveç, Finlandiya, Suriye bu konular önemli konulardı bunları konuştuk. Bir diğer sıcak konu Yunanistan. Yahya Bostan Bey’in bir sorusu var Yunanistan.
YAHYA BOSTAN- Sayın Bakanım bu Yunanistan konusunda adalar konusu çok tartışılıyor, sizin de bu konuda çok kritik bir açıklamanız oldu, “Adaların egemenliğini tartışmaya açarız” dediniz. Burada benim iki sorum olacak. Bir, “Egemenliklerini tartışmaya açmak” ne demek? Yani Ankara’nın bu konuda nasıl bir planı var? İkincisi, biz Yunanistan’a bu konuda tam olarak ne söylüyoruz? Yani “Adaları daha fazla silahlandırma” mı diyoruz, yoksa “Tamamen silahsızlandır” mı diyoruz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi bu adı geçen adalar 1923 Lozan Anlaşmasıyla bir kısmı, bir kısmı da 1947 Paris Anlaşmasıyla Yunanistan’a verilen adalar. İşte 47’de İtalyanların Yunanistan’a verdiği adalar ve her iki anlaşmada da bir şart var. Yunanistan bu adaları silahlandırmayacak, silah yerleştirmeyecek, şartlı verilmiş. Yunanistan 60’lı yıllardan itibaren bu adaları silahlandırmaya başlıyor. Önce inkar ediyor, sonra özellikle 74’te kabul ediyor, bu sefer ortaya gerekçeler koyuyor. İşte Türkiye’den tehdit var, dolayısıyla biz buraları silahlandırıyoruz diye.
MODERATÖR- Bizim info grafiğimiz de şu an ekranlarda görünüyor. Türkiye’nin batı bölgesi, Ege Denizi tamamen silahlandırılmış durumda kırmızı adalar.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sonuçta Türkiye olarak biz gerekli uyarılarımızı yaptık. Şimdi Birleşmiş Milletler’e iki tane mektup gönderdik. Birincisinde Yunanistan’ın bu adaları silahlandırdığını ve bunun iki anlaşmaya aykırı olduğunu söyledik. İkincisinde, daha detaylı bir şekilde hukuki veçheleriyle izah ettik ve Yunanistan bu adaların statüsünü bozmuştur, dolayısıyla Yunanistan’ın bu adaları silahsızlandırması gerekir. Aksi takdirde egemenlik tartışması başlar, çünkü bu şartlar verilmiş. Sonuçta yani bugüne kadar silahlandırdın, bundan sonra silahlandırma bunlar da dursun, böyle bir şey yok. Yunanistan burada uluslararası hukuku ihlal ediyor. Yunanistan sürekli uluslararası hukuk konusunda biliyorsunuz her üç kelimeden iki tanesi, bu tamamen samimiyetsizlik onu başka bir platformda da tartışırız. Ege konularında, Doğu Akdeniz konularında da işine gelmeyen konularda çekincelerini de koymuştur sözleşmeye. İşte adalar, silahsızlandırılmış statüsüyle ilgili. Yine hava sahası, yine deniz yetki alanları. Yani bizimle çözmesi gereken tüm konularda neden çekince koyuyor? Çünkü 6 millik kara sularının üstünde 10 millik hava sahası iddiasında bulunuyor. İşte sürekli hava sahamızı Türkiye ihlal ediyor gibi uluslararası topluma da şikayet ediyor ya, onun gerekçesi bu. Amerika Dışişleri Bakanlığı bile Kongre’ye bir mektup gönderirken böyle bir şeyin olmayacağını açıkça söylüyor. Son zamanlarda dengeyi bozdukları halde yani Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’ta da Türk tarafı, Rum tarafı arasındaki bir denge politikası vardı ABD’nin, son zamanlarda bunu bozdular -kendilerine gerekli uyarıları da yaptık-, ona rağmen bu gerçeği kabul ediyor. Yani sonuçta bu adaları silahsızlandırması lazım. Yani buradaki silahlardan biz çok korkuyoruz, Yunanistan’dan çekiniyoruz anlamında değil. Yunanistan diyor ki, Türkiye’den tehdit var, o tehdit gerekçesiyle biz buraya silah koyuyoruz. Yani öyle bir tehdit karşısında koyuyoruz diyor, ama bu silahların ne faydası olacak? Hiçbir faydası olmaz.
İkincisi, Yunanistan diyor ki, “Türkiye bizim egemenliğimize göz dikmiş, genişleme politikası uyguluyor, o nedenle bu taleplerde bulunuyor, o nedenle bu mektupları yazıyor” diyor. Oysa genişleme politikası izleyen Yunanistan, yani adaların statüsünü de bozuyor, ihlal ediyor. Biz uluslararası hukuk diyoruz, uluslararası hukuk da gayet açık, anlaşmalar gayet açık. Dolayısıyla, Yunanistan bu ihlaller konusunda geri adım atmazsa adaların egemenliğini tartışmaya açacağız diyoruz. Yazdığımız mektup da gayet, açık, net, uluslararası hukuk çerçevesinde izah ediyoruz. Yunanistan demagoji yapıyor, işte Türkiye bize saldıracak diyor, ondan bunu başlattı diyor.
MODERATÖR- Yani bir devam sorusu var Erman Bey’den gelecek Dünya Dilleri Yayın Yönetmenimiz, Yunanistan’la alakalı buyurun.
SORU- Efendim, şimdi Yunanistan Başbakanı Mart ayında Türkiye’ye geldi, Cumhurbaşkanıyla bir görüşmeleri oldu pozitif mesajlar verildi. Son geçtiğimiz günlerde ABD Kongresi’nde ciddi Türkiye aleyhtarı bir konuşma yaptı, Cumhurbaşkanı da buna tepki gösterdi. Siz bu değişimi nasıl yorumluyorsunuz, Yunanistan tansiyonu neden yükseltmeye çalışıyor?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Aslında yani kusura bakmasınlar da biraz açık konuşacağım, genel karakteristik yapısı, biz bunu çok yaşadık. Yani toplantı öncesi gelirler, sarılırlar, öperler, işte ilişkileri düzeltmemiz lazım, bir toplantıya gireriz, konu Türkiye değil, çok ağır Türkiye karşıtı söylem içine girerler. İşte basın toplantısında Dendias geldi -Ankara’daki basın toplantısından bahsediyorum- “Olumsuz bir şey söylemeyeceğim, sizden de beklentimiz bu”. Bizim de konuşmamız uzun, işte gerginlikten sonra-uzun süren- ilk defa bir araya gelmişiz, ilişkileri normalleştirme ve diyaloğu artırma konusunda ne yapabiliriz bunları konuştuk. Benim de genel anlamda basın açıklamam gayet olumluydu. Fakat Yunanistan Dışişleri Bakanı üçüncü, dördüncü cümlesinden sonra Türkiye’ye saldırdı, genel özellikleri bu maalesef, yani samimiyet yok. Bir de her gün Türkiye’ye beş defa, on defa saldırmazlarsa kendi halklarını tatmin edemeyeceklerini düşünüyor. Bizim halkımızda, bizim milletimizde böyle bir şey yok, böyle bir gündem yok, böyle bir kompleks içinde değiliz biz. Elbette hakkımızı savunuyoruz, çıkarlarımızı savunmak zorundayız. Fakat yani her gün Yunanistan’a 5 defa saldıralım, 5 defa eleştirelim diye bir şey yok, halkımızdan da böyle bir beklenti yok. Halkımızın beklentileri belli, ne yapmamızı istiyor söylüyorlar zaten bize. Yani sonuçta bu İstanbul’daki yemekte özellikle ikili ilişkilerde üçüncü taraflar, AB dahil, işin içine katmayalım anlaşmasına vardılar, samimi bir yemek oldu İstanbul’da Cumhurbaşkanımızla Miçotakis.
Fakat şimdi Miçotakis’in ve Yunanistan’ın yaptığı şu anda sadece Türkiye’yi eleştirmek değil, yani bir NATO müttefiki ülkenin aleyhine, özellikle savunma sanayisiyle ilgili aleyhine, kampanya yapıyor, lobi yapıyor. Şimdi bu müttefiklik ruhuyla bağdaşır mı? Bağdaşmaz. O nedenle Sayın Cumhurbaşkanımız zaten 7 senedir Selanik’te yapılacak -7 senedir bunlar tarih de vermiyorlar- Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi mekanizması var. Bu mekanizmanın toplantısına katılmayacağımızı Sayın Cumhurbaşkanımız ilan etmişti ve şimdi Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla biz yazıyı da hazırladık, artık bu mekanizmayı da sonlandırıyoruz. Yani bir taraftan yüksek düzeyli işbirliği diyeceğiz, bir taraftan her platformda Türkiye’nin aleyhine yalan, iftira ve Türkiye’nin almak istediği bir ürüne -biz hiç böyle bir şey yapmadık bugüne kadar- gidip Kongre’de veya başka yerde aleyhte lobi yapacaksın. Şimdi bu durumda nasıl olacak? Yunanistan’ın bu tutumlarını gözden geçirip bu yanlıştan geri dönmesi gerekiyor. Biz iyi niyetle yaklaşıyoruz, ama karşı tarafta iyi niyet yok. Tam tersi husumet var, hep nefret besliyorlar, hep husumet var. Aleyhimizde konuşsunlar problem yok. Eleştirebilirler anlaşamadığımız konularda, onlar diyecek “Biz haklıyız”, biz de haklı olarak diyeceğiz ki “Biz haklıyız” bunlar doğal şeyler, diplomaside olan şeyler. Her konuda görüş birliği içinde olmamız şart değil. Görüş ayrılığı olduğumuz konular da açık, pozisyonlarımız da ortada. İstikşafi ya da yeni ismiyle istişari görüşmeleri de bu sebeple yapıyoruz zaten.
MODERATÖR- Evet Yunanistan’ın gerilimi ve tansiyonu arttırma stratejisini bu şekilde not etmiş olduk.
Aysu Biçer İngilizce Haber Editörlüğümüzden. Buyurun Aysu. Siz Ukrayna-Rusya savaşına tekrar geri dönüyorsunuz bu soruyla.
AYSU BİÇER- Sayın Bakan, Rusya-Ukrayna savaşının başlangıcından bu yana Türkiye arabuluculuk girişimlerinde bulundu. En başta sizin ev sahipliğinizde Antalya Diplomasi Forumunda taraflar bir araya geldi sonra İstanbul’da. En son da Sayın Cumhurbaşkanı iki liderle telefonda görüştü. Bu minvalde Ukrayna savaşında yeniden diplomatik çözümün ivmelendiğini söyleyebilir miyiz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Teşekkür ederim öncelikle. Biz savaşın başlamasından önce de çaba sarf ettik Cumhurbaşkanımızın liderliğinde. Başlayınca da çok çaba sarf ettik. Siz birkaç örneği burada söylediniz, ama sürekli ziyaretler, Sayın Cumhurbaşkanımızın iki liderle sayısını bile hatırlayamadığımız kadar gerçekleştirdiği görüşme, birde üçüncü taraflarla yapılan görüşmeler, ülkelerin Türkiye’ye gelmesi, birbiri ardına telefon görüşmeleri, uluslararası toplumla yapılan iş birlikleri... Fakat İstanbul toplantısından sonra birden her şey değişti, hava değişti. İstanbul toplantısında tarafların birbiriyle anlaşması çok yakındı, kendileri de bunu söylediler. Bize de söylediler. Basın açıklamalarından da bunu rahatlıkla görebiliyorsunuz. Ne oldu birden? Buça çıktı. İrpin’den görüntüler çıktı. Hepimizi rahatsız eden şeyler görüntüler. Ondan sonra diplomasiden yavaş yavaş uzaklaşma gördük müzakerelerde. Hatta iki lider arasında bir arka kanal diplomasisi de işliyor, “back channel” diplomasi dediğimiz. Dolayısıyla, bu süreçte, sürecin amacı da daha hızlı bir şekilde ateşkesin sağlanması. İki lider mutabık kalırsa daha sadeleştirilmiş bir şey üzerinde, kağıt üzerinde, hatta bir ortak açıklama olabilir mi diye? Sonra durdu. Sonra savaşla, yani sahada, askeri mücadeleyle bu işin sonlandırılabileceği kanaati oluştu taraflarda. Rusya’da zaten vardı. Ukrayna da kendi topraklarını tabi müdafaa ediyor. Verdiği mücadeleyi kimse yadırgayamaz. Fakat kısa süre içinde askeri bir başarı olacağına inanılıyordu. Özellikle savaşın bitmesini istemeyen ülkeler de bunu pompalıyordu. Fakat son zamanlarda savaşarak bu işin kısa sürede sona ermeyeceğini, her iki taraflardan bir tanesinin zafer elde edemeyeceğini herkes gördü. O savaşın bitmesini istemeyen ülkeler de görmeye başladı. Bundan dolayı da tekrar müzakere masasına dönme eğilimi var. Biz zaten, Türkiye olarak, samimi çaba sarf ediyoruz. Zaten dürüst bir arabulucu olarak, kolaylaştırıcı olarak üzerimize düşüne yapıyoruz. Şimdi bu yeni ortamda, yani tekrar müzakereye dönme atmosferinde, bizim tarafları tekrar bir araya getirme, hatta liderler düzeyinde bir araya gelme konusu var. Son zamanlarda Zelenski tekrar Putin’le bir araya gelmek istediğini söylemişti. Dün akşam telefonda da Sayın Cumhurbaşkanımıza Putin’le bir araya gelmek istediğini söyledi. Sonuçta biz de bunu istiyoruz. Diyalogla, müzakereyle, diplomasiyle artık bu savaşı bitirmek gerekiyor, çünkü savaşın maliyeti çok büyük. Ukraynalılara, Ukrayna’ya maliyeti çok büyük. Elbette, ne olursa olsun, Ukrayna’nın zararına bir ateşkes ya da bir barış olsun diyemez kimse zaten. Ama bunun diplomasiyle iki taraf arasında kabul edilebilecek bir çözümle olması gerektiğini biz başından beri söylüyoruz.
Sadece Ukrayna’ya yönelik değil, bugün tüm dünya etkileniyor. Daha bir ay önce Latin Amerika turundaydım. Ramazan’ın son günlerinde. Ve orada herkes endişeli. Gübre. Aynı şekilde, Afrika şu anda çok endişeli tahıl konusunda, buğday konusunda. Fiyatlar çıktı, petrol, enerji fiyatları. Bir taraftan ilave yaptırımlar. Bir an önce sonlandırılması lazım.
MODERATÖR- Küresel enflasyonu etkiliyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Burada diplomasiyle ilgili umutlar arttı ve biz de bu yönde çabalarımızı… Cumhurbaşkanımız dün akşam bize de talimat verdi… yoğunlaştıracağız ve bir an önce ateşkes ve kalıcı bir çözüm için çaba sarf etmeye devam edeceğiz.
SORU- Sayın Bakanım, az önce önemli bir şey söylediniz. İstanbul’da müzakerelerde neredeyse anlaşmaya varılıyordu, ancak ondan sonra bir anda negatife döndü dediniz. Orada bu vurguyu yaparken üçüncü tarafların müdahalesine mi işaret ediyorsunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi tabi Buça ve İrpin’den gelen görüntüler sonrasında müzakerelerde bir yavaşlama oldu, ama üçüncü ülkelerden bu savaş bitmesin, Ukrayna’ya daha fazla destek verelim, Ukrayna kısa süre içinde topraklarını geri alacak yaklaşımı da vardı. Bunların bu diplomatik kanalda ya da o platformda devam eden müzakerelere ya da çabalara ne kadar etkisi oldu onu burada değerlendirmek istemem tabi, onlara da sormak lazım. Ama sonuç itibariyle o görüntülerden sonra yavaş yavaş masadan uzaklaşma olduğunu gördük, yaşadık çünkü biz de işin içindeyiz.
MODERATÖR- Efendim, Dilara Küçük Erdoğan, Ankara Haberleri Editör Yardımcısı.
Buyurun, Dilara.
DİLARA KÜÇÜK ERDOĞAN- Rusya üzerinde ciddi bir yaptırım baskısı var. Öte yandan Avrupa ülkeleri bu ülkeden enerji ithalatını da sürdürüyor. Bu koşullarda yaptırımların etkisi olur mu? Birde Türkiye’nin yaptırımlar konusundaki tavrı sürecek mi? Değişme ihtimali gündeme gelir mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yaptırımların etkisi sadece yaptırım uygulanan veya yaptırımı uygulayan ülkeler üzerine değil, herkesin üzerinde hissediliyor. Hemen iki ülkeye en yakın ülkelerden birisi olarak, sınır komşusu değiliz, ama arada bir deniz var, etkilenen ülkelerden bir tanesi de Türkiye. Yaptırımlara dahil olmamasına rağmen en çok etkilenen ülkelerden bir tanesi Türkiye. Sonuç itibariyle, yaptırımların etkisi… Rusya işte karşı yaptırımlar uyguluyor, ihracat kısıtlaması yapıyor, işte gübre ve tahıl ürünleri ihracatında… Ayçiçek, Ayçiçek yağı gibi ürünlerin ihracatına yasak getirilmesi. Yine petrol konusunda, Avrupa Birliği’nin 6. pakette petrolün de yüzde 90’nını dahil etmesi gibi. Bankacılık, diğer sektörlere etkisi var. Ama Türkiye olarak bizim en başından beri bu konuda da tavrımız net. Her şeyden önce, biz prensip olarak Birleşmiş Milletler’in yaptırımlarına katıldığımızı, katılacağımızı söylüyoruz. Bu ilkeli bir duruştur, çünkü herkes herkese karşı istediği gibi yaptırım girişiminde bulunabiliyor. Sadece Ukrayna-Rusya savaşı bağlamında söylemiyorum. Geçmişte de oldu, gelecekte de olabilir. Avrupa Birliği’nin yaptırım kararları vesaire oldu. Bazen bize yönelik de yaptırımı tehdit olarak kullanmaya çalışıyorlar, tehdit dili olarak.
İkincisi, biz şu anda bir sürecin içindeyiz. Bir kolaylaştırıcı rol üstlendik, herkes de bunu takdir ediyor. Şimdi ben yaptırımların içine girsem bu rolümü sürdürebilir miyim? Yok. Bizim bu rolümüzü sürdürmemizin faydasını da herkes görüyor. Ayrıca yaptırımlara dahil olmamamızın faydasını gören de çok, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere. Ayrıca uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerimiz var. Montrö’yü uyguladık mı savaş gemileri için? Uyguladık. Hava sahasını da açık tutmak zorundayız, koridoru açık tutmak zorundayız, bu da bir yükümlülük. Hatta Montrö’nün ötesine de geçerek biz ilave Rusya’ya rica ediyoruz gemileri getirme, işte NATO ülkelerinin de gemi gönderme hakkı var. NATO’nun önceden planlanmış tatbikatları vardı bunları iptal ettirdik ya da ertelettik. Yani biz önemli bir rol oynuyoruz. Şu anda buğday taşıyan, tahıl taşıyan gemilerin limanlardan güvenli bir şekilde çıkarılması konusunda önemli bir rol üstleniyoruz. Sonuçta biz yaptırımlara katılmadık, ama yaptırımların bizim üzerimizden by pass edilmesi, by pass edilecek bir kanalım açılmasına da izin vermiyoruz. Gayet ilkeli, şeffaf bir şekilde davranıyoruz. Elbette beklentiler olabilir, arada sorular da olabilir, ama Türkiye’nin bu ilkeli tutumunu benimsemese bile saygı duyduklarını da görüyoruz.
MODERATÖR- Uluslararası arenada.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Uluslararası arenada. Biz bu ilkeli tutumumuzu, objektif tutumumuzu sonuna kadar sürdüreceğiz.
MODERATÖR- Evet, Hüseyin Yılmaz Bey bir sorunuz daha vardı.
HÜSEYİN YILMAZ- Efendim, biraz önce soruya cevap verirken söylediniz, ama bu buğday meselesi çok önemli, hem dünyada hem Türkiye’yi de ciddi anlamda etkiliyor. Bir yandan Ukrayna’da da hasat da başlayacak, bir yandan limanlarda bekleyen gemiler var. Bu buğday koridoru girişimiyle ilgili somut olarak bizimle paylaşacağınız bir detaylar var mı? Bunun sonunda hedeflenen nedir? Mesela bu buğday bir … olarak sorunun çözümüne bir fayda sağlayabilir mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi buğday ve diğer konularda… Şu anda Mariupol bölgesinde özellikle silah bırakıp da Rusya tarafında… Rusya’nın elinde olan askerlerin takası konusunda. Ukrayna’nın da elinde Rus askerleri var. Bu konularda aslında adım atabilseler, anlaşabilseler en büyük, en etkili güven arttırıcı önlem olur, tedbir olur. Biz bu konuda kendilerine yardımcı da olmaya çalışıyoruz. Dün akşam Cumhurbaşkanımız da söyledi bu askerlerin takası konusunda da ihtiyaç duyarsanız biz Türkiye olarak gereken desteği veririz her iki tarafa dedi Sayın Cumhurbaşkanımız.
Diğer taraftan, bu tahılları taşıyan gemilerin bu bölgeden güvenli bir şekilde çıkması. Sorun ne? Bir tanesi, Odesa bölgesinde Ukrayna’nın denize yerleştirdiği mayın. Diğer sorun ne? Rusya bunun karşılığında ne istiyor? Şu anda kendi ürünlerinin ihracatına kısıtlama getirdiğini biraz önce söylemiştik. Fakat bu kısıtlama olmasa bile bu ürünlerin uluslararası piyasaya ulaşması mümkün değil. Doğrudan bu ürünlere yönelik yaptırım var mı? Hayır. Ama problem ne? Dünkü altıncı pakette de işte sigorta meselesi var, sigortayla ilgili de ilave yaptırımlar getirmişler. Bu ürünü taşıyacak gemiler sigorta yaptıramıyor. Bu gemiler başka ülkelere gittiği zaman limanlarda servis alamıyor. Rusya’da bunların kaldırılmasını istiyor. Şimdi bir koridorun açılması lazım. Buranın mayından temizlenmesi lazım. Teknik olarak 1-2 hafta sürer. Ukrayna 15 günde temizleriz diyor. Fakat buradan Rus savaş gemilerinin Odesa limanlarına, Ukrayna girmesini istemiyor. Rusya’da bu koridordan yük taşıyacak. Yarın anlaşabilirlerse gemilerin Ukrayna’ya silah taşımasını istemiyor. Tüm bunlardan nasıl emin olacaklar? Bir denetim mekanizması da olması lazım. Bu işin sorunsuz bir şekilde işlemesi lazım.
Dün akşam Sayın Putin’in de, Sayın Zelenski’nin de bu konuda iş birliği yapabileceklerini öğrenmiş olduk. Daha önce Putin’in özellikle Macron ve Scholz’la yaptığı görüşmeden sonra da bir açıklaması olmuştu. Ama detaylara girdiğiniz zaman halen anlaşmaları gereken konular var. İşte biz de bu konuda hem yardım ediyoruz hem çalışıyoruz. Kiminle beraber? BM’yle beraber. Bir taraftan OCHA, bir taraftan Dünya Gıda Programı. Genel Sekreter Guterres bizzat işin içinde. BM’nin bir teklifi var: Dörtlü bir temas grubu oluşturalım. BM, Türkiye, Rusya ve Ukrayna. Biz buna prensip olarak evet dedik. Teknik düzeyde bir toplantı gerçekleştirme fikri ortaya çıktı, henüz daha bu fikir bu konuda daha tam bir mutabakat sağlanmış değil. Genel anlamda prensip olarak bu konularda anlaştıklarını da görüyoruz, ama o detayların hala müzakere edilmesi gerekiyor. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız her iki lidere de söyledi. Gelecek hafta Lavrov Türkiye’ye geliyor. Daha önceden kendisi gelmek istediğini söyledi 8’inde, biz de buyurun gelin dedik. Ukraynalılara da söyledik, size de her zaman kapımız açık. Sadece tek tarafla, ziyaretler bakımından bir tarafla görüşüyoruz imajı da vermek istemediğimizi Dmitro Kuleba’ya, Dışişleri Bakanı’na bizzat söyledim. Şimdi Lavrov’la beraber askeri bir heyet gelecek. Bu güvenli koridorun oluşması, gemilerin girip çıkması için neler yapılması gerekiyor? Biz de tabii hem bir taraftan Milli Savunma Bakanlığımız, askerlerimiz, diğer ilgili birimlerimizle beraber oturacağız Lavrov’la. İlave heyet göndereceğini söyledi Putin. Bunları teknik olarak görüşeceğiz. Ama diğer taraftan dörtlü bir şekilde de bir araya gelip bunları konuşmamız lazım. Bu iki ülkenin de yararına. Ama şu anda dünyada ciddi sıkıntılar var. İşte hemen Akdeniz’in güneyinde Mısır olsun, Sudan olsun, bazı ülkelerde ciddi buğday sıkıntısının olduğunu da görüyoruz. Tüm dünyada kısa süre içinde çözülmezse bir sıkıntı olacak. Bunu da birlikte çözmemiz lazım. Burada yine kilit ülke olarak Türkiye önemli bir rol oynuyor.
MODERATÖR- 8 Haziran Lavrov ziyaretinde bu konu detaylarıyla gündeme alınacak ve gıda güvenliği için bir mekanizma burada oluşturulabilinir.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bu hafta çok yoğun bir hafta gerçekten. Bugün Pakistan Dışişleri Bakanı, Başbakan da geliyor, onunla görüşeceğiz. Benin Dışişleri Bakanı burada. Gelecek hafta da çok yoğun bir programımız var. İran Dışişleri Bakanı geliyor, Azerbaycan Dışişleri Bakanı geliyor, Kuzey Makedonya Dışişleri Bakanı Bujar Osmani geliyor. Lavrov’a ilaveten Hollanda Dışişleri Bakanı Wittenburg toplantısı için geliyor. Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock gelecek. Çekya ziyaretimiz var. Norveç Dışişleri Bakanı ilr, İrlanda Dışişleri Bakanı birlikte gelecekler. Yani 15’ine kadar yoğun. Ama Cumhurbaşkanımız da dün akşam bize bir talimat verdi. Hepimizin yoğun işleri var, ama tamamen bu konuya odaklanmamız gerektiğini söylediler. Biz de bu hafta gece-gündüz bu koridorun açılabilmesi için neler yapılması gerekiyor buna odaklanacağız. BM’yle, Ukrayna’yla ve Rusya’yla. Çünkü en önemli konu bu, öncelikli konu bu. Ayrıca, bu konu çözülürse iki ülke arasında biraz önce de söyledim önemli bir güven arttırıcı adım olmuş olur.
SORU- Bir merkez kurulması da bu anlamda İstanbul’da gündemde değil mi efendim?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bir temas grubunun oluşturulması, bir merkezin kurulması, tüm bu faaliyetlerin bir yerden gözetlenmesi. Biraz önce bahsettiğim o endişelerin de giderilmesi bakımından bir merkezin kurulması da gündemde.
MODERATÖR- Tüm dünya merakla bekliyor buradan çıkacak sonucu, çünkü gıda enflasyonu tüm dünyanın problemi olarak karşımızda.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Maalesef.
MODERATÖR- Türk-Amerikan ilişkilerine geçmek istiyorum Sayın Bakan, çünkü bir ivme kazandığı gözüküyor. F-16 konusunda bir tarih belirlendi mi? Bu anlamda atılan pozitif adımlar var, olumlu yaklaşımlar var. Birde tabi F-35 projesine Türkiye’nin yeniden dönmesi değerlendiriliyor mu? Sizin yaklaşımınız ve yorumunuz nedir?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- F-16 konusunda askeri makamlar kendi aralarında görüşüyorlar, süreç de gayet olumlu seyrediyor. Bundan rahatsızlık duyduğu için zaten Yunanistan Başbakanı Miçotakis Kongre’de adeta yalvaran bir şekilde Türkiye’ye vermeyin dedi. Yönetim de gerek bizimle olan temaslarında, gerekse Kongre’yle kendi içlerinde değişik kurumlarla temaslarında bu işe sıcak baktığını gerekçeleriyle anlatıyor. Yani sadece Türkiye için, NATO için ABD için müttefikler için önemli olduğunu da söylüyor. Kongre’ye bazı milletvekillerinin vermeyin mektubuna yazdığı cevapta da bunu vurguluyor. Önümüzdeki günlerde askeri makamlar arasında varılacak teknik detaylar konusunda varılacak mutabakatın zamanlamasına bağlı. Ondan sonra işte resmi talep. Ayrıca, ABD Kongre’den de onay için izin için başvuracak. Kongre içinde de… Arkadaşlarımız da gitti, milletvekili arkadaşlarımız, bir parlamenter heyet gittiler. O temaslarda görüyoruz, bizim temaslarımızda görüyoruz, büyükelçiliğimizin temaslarında görüyoruz. Kongre’den Türkiye’ye bunların F-16’ların verilmesi konusunda bir eğilim var. Bir eğilimin olduğunu görüyoruz. F-35 tabi CAATSA yaptırımları çerçevesinde biliyorsunuz. Ve bu ilgili yasanın değişmesi gerekiyor Kongre’de. Biz de diyoruz ki, ya bizi buraya alın ya da bizim verdiğimiz para var, parayı iade edin. Buraya F-35 almak için yatırdığımız. Projenin ortaklarından bir tanesi Türkiye. 9 ortağından bir tanesi projenin. Sonuçta, bu işin çözülmesi gerektiğini de söylüyoruz. Zaten ABD ile biliyorsunuz bir stratejik mekanizma kurduk. Bu mekanizma ABD’nin teklifiyle, Biden’ın teklifiyle, Cumhurbaşkanımızın da olur demesiyle kuruldu. İlk Bakan Yardımcıları seviyesinde toplantıyı burada yaptık. Bakan seviyesinde de New York’ta gerçekleştirdik 18’inde biliyorsunuz. Sonuç itibariyle bu mekanizmanın da amacı, tüm bu sorunları da aşmak, çözmek.
MODERATÖR- Yusuf Özhan Bey, Türkiye-İsrail ilişkilerine giriyor.
Buyurun.
YUSUF ÖZHAN- Sayın Bakanım, Filistin ve İsrail’e yönelik yakın zamanda bir ziyaretiniz oldu, bu ziyaret kapsamında normalleşme adına bir takvim, bir yol haritası ortada mı? Bunun yanı sıra Büyükelçilerin karşılıklı olarak atanması konusu var, burada somut bir aşama kat edildi mi?
Teşekkür ederim.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi daha önce Netanyahu döneminde yakalanmayan bir diyalog fırsatı ortaya çıktı. Bu diyalog çerçevesinde İsrail Cumhurbaşkanı Herzog ülkemize geldi. Cumhurbaşkanımız ile Herzog arasında telefon görüşmeleri oldu, aynı şekilde Başbakanla da görüşme oldu. Benim de Dışişleri Bakanı Lapid’le telefon görüşmelerimiz olmuştu. Bu çerçevede 15 yıl aradan sonra İsrail’e bir ziyaretimiz oldu. İsrail’den hemen önce, 1 gün önce Filistin’i ziyaret ettik. Ve Filistin Yönetimiyle yaptığımız görüşmede gündeme gelen konuları İsrail’le yaptığımız, Lapid’le yaptığımız görüşmede de gündeme getirdik; mesajlar, sorunlar, yapılması gereken şeyler, yapılmaması gereken şeyler. Son derece de faydalı olduğunu söyleyebilirim. Diğer taraftan ilişkilerde bir diyalog var, çalışma da var, Lapid de Türkiye’ye gelecek. Lapid’in Türkiye ziyareti marjında Büyükelçi ataması konusunu ele alacağız, bu şekilde mutabık kaldık. İş dünyasıyla görüşmelerimiz oldu. Türkiyeliler Birliği’yle görüştük, 100 bin civarında Türkiye’den gidip İsrail’e yerleşen bizim vatandaşımız var, hepsi çok güzel Türkçe konuşuyorlar, bizim gibi konuşuyorlar, yani ayrımız yok bu anlamda da. Sonuçta onların da iki ülke arasında önemli bir köprü olduğunu da bir kere daha görmüş olduk. 2003 yılında bir kere diğer milletvekili arkadaşlarımızla gittiğimizde de bir araya gelmiştik onlarla. Yani sonuçta bir yol haritası demeyelim de buna, önümüzdeki süreçte bu diyaloğu devam ettirme konusunda mutabıkız. İlişkileri değişik alanlarda geliştirme konusunda, karma ekonomi komisyonu mekanizmasının tekrar canlandırılması, sivil havacılık, çünkü her ne kadar dün uyarı olsa da, o başka sebepten dolayı bir uyarı oldu biliyorsunuz, Türkiye’ye gelen İsrail vatandaşlarıyla ilgili bir uyarı yayınladı İsrail. Ama önceden de bize bilgi verdiler, bu tamamen yani size olan bir güvensizlikten dolayı değil istihbari bilgilerimiz var, dolayısıyla böyle bir uyarı yapacağız, devlet olarak görevimizi yapmak zorundayız. Sonuçta Türkiye’ye yönelik çok ciddi bir ilgi var. Türk Hava Yolları uçuşları bile yetmiyor, İsrail Hava Yolları El Al’ın da uçuşları söz konusu. Sivil havacılık görüşmeleri, yatırımlar, diğer konular. Zaten ticaretimiz 9 milyar dolara yaklaştı, yani ciddi bir şekilde artıyor, bizim lehimize de bir artış var, çünkü Türk ürünlerine yönelik çok ciddi bir ilgi de var. Tabii bizim İsrail’le bu diyalog sürecimiz, Filistin davası pahasına değil bunu her zaman söyledik. Ve Filistin konusunda, Kudüs konusunda, Mescid-i Aksa konusunda hassasiyetlerimizi hem basın toplantısında, hem de ikili görüşmede de söyledik. Ayrıca, bu diyaloğun gerginliği yatıştırma konusunda faydasının da olduğunu görüyoruz, Ramazan’da biliyorsunuz Cumhurbaşkanımızın Herzog’u aramasından sonra Mescid-i Aksa’ya Müslüman olmayanların alınmaması kararı Hükümetin. İşte bir bayrak yürüyüşü oldu, biz o konuda da uyarı yaptık; 37 yıldır yaptıklarını söylediler. Tabii açıklama yaptık, bunu eleştirdik, gerginlik bekleniyordu, gerginlik olmaması iyi, ama Filistinlileri bu şekilde kışkırtacak adımlardan vazgeçmeleri gerekiyor. İllegal yerleşimlerden vazgeçmeleri gerekiyor. Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın statüsünü koruyacaklarını söylüyorlar, ama bunu uygulamada da görmek istiyoruz. Ayrıca, Filistin Yönetimi ile İsrail Yönetimi arasında bir diyaloğun başlaması konusunda gerekli telkinlerimizi de söyledik, Filistinlilerin tüm mesajlarını da aktardık.
Sonuçta İsrail ile bir diyalog süreci var, ama bizim kırmızı çizgilerimiz de belli.
MODERATÖR- Filistin davasındaki duruş net.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Filistin davası, Kudüs, Mescid-i Aksa, buranın statüsü bizim için çok hassastır, bunu da zaten İsrail Yönetimi de biliyor.
MODERATÖR- Teşekkür ediyorum.
Yahya Bey, yine bu işin ticari boyutuna dikkat çeken bir soru soracak.
SORU- Sayın Bakanım, şimdi bu İsrail’le ilişkilerde enerji önemli bir başlık. Daha önce Doğu Akdeniz’deki gazı Türkiye’yi by-pass ederek Avrupa’ya taşıma planı vardı, ABD buradan çekilince bu iş çöktü. Şimdi yeniden bu sefer Türkiye’nin dahil olduğu bir süreç olabileceğine yönelik ifadeler var, İsrail’le bunu konuşuyor musunuz; bir.
İkincisi; bu enerji nakil hatlarına ilişkin bir mutabakatın neresindeyiz, böyle bir şey öngörülüyor mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- İsrail elinde şu anda mevcut olan gazı kendi ihtiyacının dışında bir tek Mısır’a veriyor. Bir boru hattıyla Mısır’a gaz satıyor. Ama diğer taraftan sondaj faaliyetleri, araştırma faaliyetleri de devam ediyor. Tabii buradaki rezervlerin miktarı çok önemli. Bu miktar uluslararası piyasaya ihraç edecek seviyedeyse komşu ülkelerin dışında, bunun uluslararası piyasaya ulaştırılması için en ekonomik güzergah Türkiye. İşte Eastmed siyasi bir hamleydi, bizim uyarılarımız da oldu, en sonunda anladılar. Başta ABD olmak üzere bunun siyasi bir proje olduğunu, fizibıl olmadığını anladılar. Sonuçta şimdi tabii bu bölgede biz konferans teklifinde bulunurken, Cumhurbaşkanımızın Avrupa Birliği’ne teklifinden bahsediyorum, tüm bölge ülkeleri olarak iş birliği yapalım, hakça paylaşım olsun. Biz kimsenin çıkarına göz dikmiyoruz, ama bizim çıkarlarımıza da halel getirmesine izin vermeyeceğimizi de söylüyoruz. Yaptığımız hamlelerin de sebebi bu.
Diğer taraftan hassas bir konu daha var yalnız, tabii Filistin’in burada hakları da önemli. Yani Gazze bölgesinde, yani denize cephesi olan Gazze ve bu Gazze’nin tam karşısında münhasır ekonomik bölgesinde bir sondaj veya faaliyet olacaksa burada İsrail ile Filistin arasında hakça paylaşım anlaşması yapılması gerekiyor. Yani Filistinlilerin haklarının da burada yenilmemesi gerekiyor. Bu konuda gerekli telkinlerde de bulunduk. Tabii bu Filistin tarafından aldığımız bilgiler çerçevesinde bu mesajları da İsrail tarafına da verdik. Her şeyden önce yarın bu işbirliğini yapabilmek için yeterli rezervin olup olmadığına bakmak lazım. Aslında Kıbrıs’ta gelir paylaşımı, hakça gelir paylaşımı, konusunda bir anlaşmaya varılsa o bölgeden çıkabilecek gazın da ihracatı konusunda aynı işbirliği yapılabilir. Ama Rum tarafı, Türk tarafının ve bizim tekliflerimizin masada olduğunu hatırlatmamıza rağmen Avrupa Birliği’ne… Rum tarafı henüz böyle bir paylaşıma yanaşmıyor, hiçbir şey paylaşmak istemediği için zaten bugüne kadar hiçbir çözüm olmadı Kıbrıs konusunda. Sonuçta birincisi; yeterince rezerv var mı yok mu? İkincisi, tabii uluslararası hukuk çerçevesinde olması lazım, herkesin hakkının korunması gerekiyor. Bizim Türkiye olarak tabii kendi ihtiyaçlarımızı karşılama konusunda bir taraftan kaynak çeşitliliğini artırıyoruz farklı kaynaklardan, işte Rusya’dan da geliyor, Azerbaycan’dan da, İran’dan da gaz alıyoruz. Diğer taraftan, yenilenebilir enerjiye yaptığımız yatırımla doğal gaz ihtiyacına bağımlılığı da azaltıyoruz, dışarıya bağımlılığı da azaltıyoruz. Bizim ülke olarak yani bir sıkıntımız yok. Ama tabii gaz ve enerji konusu fiyatlar arttığı zaman, bir yerde sıkıntı olduğu zaman hepimizi etkiliyor. Biz de ithalatçı bir ülkeyiz. Şu anda Türkiye tedarik konusunda çok önemli bir merkez oldu, hub oldu. İnşallah kendi doğal gazımız da piyasaya girdiği zaman iyi bir üretici ülke haline de geleceğiz. Ama şu anda tabii Türkiye üzerinden uluslararası piyasaya gitmesi konuşuluyor, en fizibıl güzergah da Türkiye.
MODERATÖR- Masada İsrail’le konuşulurken en önemli gündemlerden bir tanesi bu diyebiliriz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani bu konuyu da ele aldık. Ama esas bu konuyu tabii detaylı bir şekilde değerlendirecek olan Enerji Bakanlarımız.
MODERATÖR- Evet, teşekkür ediyorum.
Şimdi İsveç, Finlandiya, NATO, Suriye, Yunanistan, Rusya-Ukrayna Savaşı, ABD ile ilişkiler, İsrail ile ilişkiler, hepsi konuşuldu. Son artık konumuz, Türkiye-Körfez ülkeleri ilişkileri, buradan devam edelim.
Ogün Beyin bir sorusu var, buyurun.
SORU- Suudi Arabistan’la normalleşen ilişkilerde yol haritasının neresindeyiz? Veliaht Prensin bir iade-i ziyareti gündemde mi acaba?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi Suudi Arabistan’la ilişkilerin normalleşmesi sürecinde değişik düzeyde temaslar devam ediyor. Dışişleri Bakanıyla sürekli temaslarımız var. Sayın Cumhurbaşkanımızın ziyareti son derece faydalı bir ziyaret oldu. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman’ın Türkiye ziyareti aslında bu ay gerçekleşecekti, ama önümüzdeki süreçte gerçekleştirme konusunda mutabık kaldık. Diğer taraftan Dışişleri Bakanı Prens Faysal’ın ziyareti için birkaç tarih üzerinde çalıştık, bunu netleştirmeye çalışıyoruz. Dışişleri Bakanının da bir ziyareti olacak. Yine maalesef o ilişkilerin soğuk olduğu dönemde bazı idari şeyler vardı. Mısır’la da biliyorsunuz ilişkilerimiz, hatta diplomatik ilişkilerimiz tamamen kesilmişti Mısır’la, ama ekonomik olarak herhangi bir ticaret vesaire yatırımlar konusunda biz bir olumsuz karar almadık. İşte İsrail’le ilişkilerin, diplomatik ilişkilerin kesik olduğu dönemde iş insanlarının yaptığı ticaret konusunda Meclis’te de bazen muhalefet eleştirdi, ama bu insanları, şirketlerimizi cezalandırmak doğru bir tavır, olgun da bir tavır değil, biz bunu şey yapıyoruz. Sonuçta bazı olumsuz şeyler oldu, şimdi bunların yavaş yavaş düzeldiğini de görüyoruz. Yani bir yol haritası veya bir takvim demeyelim buna, ama ilişkilerin tekrar eski günlerine, eski günlerden daha iyi duruma gelmesi için birlikte çalışıyoruz diyelim.
MODERATÖR- Evet, Suudi Arabistan’da bir ivme kazanan ilişkiden kazanmak mümkün.
Gamze Türkoğlu, Türkiye Dış Haber Editör Yardımcımız Mısır’la alakalı sorusu var.
GAMZE TÜRKOĞLU- Sayın Bakanım, ben de Mısır’la ilgili soracağım.
Türkiye-Mısır ilişkilerinin normalleşme süreci beklentilerinize uygun devam ediyor mu acaba ve taraflar ilişkilerin önünü açan eşikleri açtı mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Mısır’la da bakıyoruz, yatırımlar artıyor, ticaret artıyor. 8 milyar doları geçen bir ticaret hacmimiz var, enerjiyi saymazsak yani 6,5 milyar dolar civarında, iyi bir rakam. Sonuç itibariyle Mısır'la ilişkileri tekrar normalleştirmek için temaslar oldu, Bakan Yardımcıları düzeyinde iki görüşme oldu, en son Samih Şükri ile yine bir görüşmem olmuştu. Önümüzdeki süreçte Bakan düzeyinde de bir araya gelme konusunda mutabık kalmıştık. Yani önümüzdeki süreçte bu konuda adımlar atılacak. Yani şöyle söyleyebilirim: Suudi Arabistan’la şimdi daha hızlı ilerliyor. Birleşik Arap Emirlikleri ile çok daha hızlı ilerledi, hemen bir ziyarette çok adım atıldı. Göreceli olarak Mısır’la olan süreç biraz daha yavaş gidiyor, yani o tarafı-bu tarafı suçlamak için değil, ama diğerleriyle kıyasladığımız zaman biraz daha yavaş gidiyor, ama herhangi bir sorun yok.
GAMZE TÜRKOĞLU- Teşekkürler.
MODERATÖR- Efendim, son sorumuz artık, süremizin sonuna geliyoruz.
Dilara Hanım, siz de zaten Birleşik Arap Emirlikleri ile ilgili soracaksınız.
SORU- Evet, Birleşik Arap Emirlikleri ile ilgili. Siz de bahsettiniz, hızlı bir normalleşme sürecine girildi, karşılıklı ziyaretlerle epey yol alınıyor gibi görünüyor. Emirlik’in Türkiye’de yatırım yapma isteği olduğunu da biliyoruz, bu hangi alanlarda olacak? Ayrıca, bu ekonomideki normalleşmenin diğer alanlara, diğer başlıklara sirayet etmesini de bekler miyiz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- İlişkiler bir kere normalleşince bu her alana etki yapar, yani sadece ticari değil siyasi. Büyükelçiler Konferansı’na onur konuğu olarak beni davet etmeleri, dış politika ve bölgesel konularda daha fazla işbirliği yapmak arzusunda olduğumuzu gösterir. Bölgesel konular var, mesela Afrika’da yakın işbirliği içerisinde olmamız gerektiğini, en son geçen Cuma günü bizi ziyaret eden Abdullah kardeşim Dışişleri Bakanıyla da görüştük. Hem o ülkelere yönelik yatırımlar, hem de TİKA ve BAE’nin ilgili kurumunun kalkınma projelerini desteklemesi. Yine Türkiye’de yatırımlar, özellikle startup dediğimiz bu yeni girişimci firmalara çok ilgi duyuyorlar, sağlık alanlarıyla ilgili çokça soru sordular, sistem nedir, sigorta sistemi nedir, nasıl işliyor, şehir hastaneleri, kendisine detaylı bilgi verdik. Enerji, yenilenebilir enerji konusunda ciddi yatırım yapma arzusu var. Yani sonuçta bizim firmalarımızın da Birleşik Arap Emirlikleri’nde yatırım yapma arzusu var. İlişkilerin normalleşmesiyle beraber firmalarımızın daha güçlü bir şekilde oralara döndüğünü görüyoruz. Yani her iki ülke ciddi fırsatlar sunuyor yatırım, ticaret konusunda. Ama tabii siyasi, güvenlik, terörle mücadele, üçüncü ülkelerde işbirliği gibi birçok işbirliğimizi geliştirebileceğimiz alanlar var.
MODERATÖR- Sayın Bakanım, çok teşekkür ediyorum.
Bugün Editör Masası’nda Finlandiya-İsveç konusunu, Türkiye’nin tavrını, NATO müttefiklerimizle ilişkilerimizi ve bu anlamda teröre destek veren Büyükelçiliklerin Dışişleri Bakanlığımıza çağrılıp uyarıldığını konuştuk. Suriye konusunu konuştuk, Ukrayna savaşını konuştuk ve burada gıda güvenliği için bir mekanizmanın başlayacağı bilgisini aldık. Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkiler, İsrail ile ilişkiler ve son olarak Körfez ülkeleri ile ilişkileri konuştuk ve yine bu toplantıda artık Türkiye isminin İngilizcede de Türkiye olarak uluslararası arenada kullanılmaya başlanacağını duyduk, resmi başvuru buradan çıkınca hemen yapılacak.
Çok teşekkür ediyorum.
Son olarak eklemek istediğiniz konu var mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ben çok teşekkür ediyorum, gerçekten dış politikada yoğunlaştığımız tüm konularla ilgili sorular geldi. Bu vesileyle yaptığımız çalışmalar ve vermek istediğimiz mesajları bugün sizlerin aracılığınızda vermeye çalıştık.
Anadolu Ajansı şu anda kaç dilde yayın yapıyor?
MODERATÖR- 13 dilde yayın yapıyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- 13 dilde, tüm dünyada ses getiren, ama objektifliğiyle doğru haberleri, hızlı bir şekilde tüm dünyaya ulaştırma bakımından prestijli bir ajans oldu.
MODERATÖR- Bir de, Türkiye'nin izlemiş olduğu dış politika Anadolu Ajansı’nın da bu anlamda uluslararası arenada işini kolaylaştırdı. Çünkü bazı haber ajanları, uluslararası haber ajansları özellikle Rusya-Ukrayna savaşında sadece Ukrayna tarafında faaliyet gösterebilirken, Anadolu Ajansı hem Rusya, hem Ukrayna tarafında faaliyet gösteriyor, böylelikle dünyaya çok önemli bir haber kaynağı olarak karşımıza çıktı; bu da Türkiye'nin izlemiş olduğu dış politikanın bir yansıması.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Objektif olmanın faydaları bunlar.
MODERATÖR- Çok teşekkür ediyorum katılımınız için.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ben çok teşekkür ederim. Stüdyonuz da hayırlı olsun, çok güzel olmuş.
MODERATÖR- Sağ olun, teşekkürler.
Hepinize iyi günler diliyoruz.
* Interpress deşifresidir.