SUNUCU- Merhaba efendim, Net Bakış Özel’le karşınızdayız, Ankara stüdyodan sesleniyoruz bugün sizlere. Dış politikada gündem oldukça hareketli malum, Rusya-Ukrayna gerilimi başta olmak üzere, Suriye ve Ermenistan’la yeni dönemin kapıları mı aralanıyor sorusunun da beraberinde dış politika gündeminde çokça konu başlığı var. Biz de bu konu başlıkları ve soruların cevaplarını Sayın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile arayacağız. Net Bakış Özel’de konuğumuz.
Sayın Bakan, hoş geldiniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hoş bulduk.
SUNUCU- Teşekkür ediyoruz katılımınız için.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ben çok teşekkür ederim.
SUNUCU- En sıcak olanıyla başlayalım: Rusya-Ukrayna savaşı. Aslında bir ateşkesin uygulanabilirliği kısmını biz tartışırken Kerç Köprüsü hadisesi yaşandı. Rusya bunu bir terörizm saldırısı olarak nitelendirdi. Konuyla ilgili soruşturma aşaması devam ederken de biz dün özellikle Ukrayna cephesinde yoğun bir bombardımanla karşılaştık. Başka bir yere mi evriliyor durum? Sizin genel değerlendirmenizle başlayalım. Sonra da Türkiye’yi ilgilendiren kısımlar. Karşılıklı demeçlerle dün yine devam etti bu anlamda, diplomasi cephesinde de bir trafik vardı, onu soracağım size. Buyurunuz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum öncelikle bir kere daha.
Tabii Ukrayna-Rusya savaşı uzadıkça maalesef durum daha da kötüye gidiyor, daha da karmaşık hale geliyor. İstanbul toplantısından sonra, her iki heyeti bir araya getirdiğimiz toplantıdan sonra, maalesef diplomasiden, müzakereden hızlı bir şekilde uzaklaşıldı. Burada bir tarafı suçlamak için söylemiyorum, gelişmeleri anlatmak için. Ondan sonra her iki taraf da sahada kazanım peşinde oldu ve sahada kazanım peşinde olan ülkeler, yani Rusya-Ukrayna arasında dengeler değişti. Önce Rusya özellikle Donbas bölgesinde - Herson ve bazı bölgeleri kontrol altına aldıktan sonra - ilerlemişti. Daha sonra Ukrayna karşı atağa geçti, kendi topraklarını geri almak için bir mücadele başlattı ve Liman şehrini mesela tekrar ele geçirdi, Herson’da ilerleme, Donbas bölgesinde ilerleme. Sahada üstünlük sağlama mücadelesi devam ediyor, bu devam ettikçe çözüm de zorlaşıyor, ateşkes de zorlaşıyor.
Bir sürü farklı dengeler var. Tarafsızlık mesela konuşuluyordu İstanbul’da. Niye sürekli İstanbul’a referansta bulunuyoruz? Sayın Cumhurbaşkanımızın da açılışında bulunduğu bu toplantıda, tarafların çözüm için, ateşkes için en çok birbirine yaklaştığı, pozisyonların yaklaştığı bir noktadaydık İstanbul’da.
SUNUCU- Müthiş bir fırsattı.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, müthiş bir fırsattı, ama bu fırsat kaçırıldı; kaçırılması istendi. Özellikle üçüncü ülkeler tarafından da böyle bir müdahalenin olduğunu da görüyoruz. O zaman mesela tarafsızlık ve tarafsızlık karşılığında güvenlik garantileri konuşuluyordu. Kırım ve Donbas’ın statüsünü ne zaman müzakere edeceklerini konuşuyorlardı, nasıl müzakere edeceklerini konuşuyorlardı.
Şimdi Ukrayna’nın NATO’ya üye olmak istediği bir noktadayız, yani tarafsızlık ve güvenlik garantilerinin Ukrayna tarafından artık konuşulmadığı bir noktaya geldik. Uzadıkça bu iş daha da zorlaşacak. Korkarız kayıplar daha fazla olacak her iki tarafta. Korkarız bu sahadaki süreç daha da çetin hale gelecek. Şimdi kış yaklaşıyor, şartlar da zorlaşacak, şartlar zorlaştıkça bu sefer kullanılan silahların da, özelikle sofistike silahların kullanımı da artacak.
SUNUCU- Bu zorluk aslında diplomasinden de uzaklaşmayı beraberinde getiriyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Maalesef diplomasiden uzaklaşmayı beraberinde getiriyor. Daha önce, iki lider için söylüyorum, bir araya gelme arzusundan da uzaklaşıldığını da gördük, yani prensip olarak Rusya hazırız dedi, Zelenskiy hazırdı, ama sahada şartlar kötüleştikçe tabii, özellikle Rusya’nın bu bölgeleri ilhak etmek için referandum yapması ve Moskova’nın attığı adımlar, ayrıca kısmi seferberlik ilan etti biliyorsunuz. Bu atılan adımlar durumu daha da zorlaştırdı, özellikle ilhak meselesi, bir taraftan da Kırım halen çözülmemiş bir sorunken, bir de Donbas bölgesi, Herson, Zaporijya, bu bölgelerin ilhak edilmesi süreci özelikle Ukrayna bakımından daha da zor hale getirdi, çünkü buralar Ukrayna’nın toprakları.
SUNUCU- İstanbul buluşmasına vurgu yaptınız sıklıkla, ama Kremlin’den bir müzakere açıklamasına tanıklık ettik biz, Sayın Cumhurbaşkanıyla Putin’in müzakereleri görüşebileceği noktasında bir ifadeydi, bir açıklamaydı bu. Hatta müzakere masasının kurulması için Türkiye önerildi. Aslında iki ülke, hem Rusya, hem Ukrayna savaşın başlamasından bu yana Türkiye’nin arabulucu rolü düşünüldüğünde, müzakere masası Antalya ve İstanbul görüşmelerinde olduğu gibi son kez Türkiye’de kurulabilir mi sorusunu da aslında akıllara getiriyor. Bu anlamda bu açıklamaları nasıl yorumluyorsunuz? Biz zaten hazırız her halükarda, böyle bir referansımız da var sizin ifade ettiğiniz gibi, ama bunun bir an önce olması gerekiyor galiba özellikle altını çizdiğiniz şartlar daha da ağırlaşmadan.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi biz en başından beri ilkeli bir politika izledik ve denge politikamızı da hiç bozmadık, her iki taraf da bunu biliyor. Attığımız adımlar bazen bir tarafın hoşuna gitmedi, bazen diğer tarafın hoşuna gitmedi veya açıklamalarımız. Ama biz doğruları söylemek durumundayız. Rusya’nın da hoşuna gitmeyen birçok karar aldık, bunları da uyguladık. Rusya’ya da izah ediyoruz, ama ilişkilerimizi hiçbir zaman bozmadık, Ukrayna’yla da aynı şekilde. Bu savaşı reddettiğimiz gibi, en son bu referandumu da reddettiğimizi de açıkladık. Uluslararası hukuktan yana ilkeli bir tavır sergiliyoruz biz, dengeli. Her şartta görüşebilmek lazım. Bu iki tarafla da aynı eşitlikte görüşebilen bir lider var bugün dünyada, o da Cumhurbaşkanımız. Batı’da, Avrupa’da yok. Savaş başladıktan sonra her iki ülkeyi ziyaret eden tek NATO üyesiyiz. NATO’yu özellikle söylüyorum, Endonezya Cumhurbaşkanı ile Avusturya Cumhurbaşkanı da ziyaret etti, ama onlar NATO üyesi ülkeler değil.
Sonuçta, biz bu denge politikasını izlerken savaşın da sona ermesi için çaba sarf ediyoruz, ama bu diyalog olmadan olmaz. Biz mesela Rusya’yla diyaloğu kesseydik, Batıya uysaydık, yaptırımlara katılsaydık, tahıl anlaşmasını sağlayabilir miydik? Türkiye olmasaydı BM yapabilir miydi? Bunu Genel Sekreter de kabul ediyor.
Aynı şekilde esir takasını kim gerçekleştirdi? Türkiye gerçekleştirdi. Neden? Her iki taraf da Türkiye’ye bu anlamda güveniyor.
Yine Zaporijya nükleer enerji santrali konusunda Rosatom’un ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın uzmanlarını İstanbul’da kim bir araya getirdi? Biz. Neden İstanbul’u tercih ediyorlar? Çünkü Türkiye’nin pozisyonunu her iki taraf da çok iyi biliyor. Daha sonra ziyaretin gerçekleşmesi…
Geçen hafta Prag’da, bu Avrupa Siyasi Topluluğu diye yeni bir girişim var biliyorsunuz, orada Sayın Cumhurbaşkanımız gerek ikili görüşmelerde, gerekse 3’lü, 4’lü görüşmelerde, örneğin von der Leyen ile - Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı - ve Çekya Başbakanı ile de üçlü görüşme gerçekleştirdi. Bu tür temaslarda ve yuvarlak masa toplantılarında Avrupa’yı şu anlamda eleştirdi: Tamam, siz Ukrayna’ya destek veriyorsunuz, biz de Ukrayna’ya destek veriyoruz, ama Rusya’yla diyaloğun kesilmesinin faturası da ortada, görüşebilmek lazım, konuşabilmek lazım.
SUNUCU- Bunun ceremesini siz çekiyorsunuz neticede.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Herkes çekiyor, en çok Ukrayna çekiyor ama, herkes çekiyor, Rusya’nın kendisi de çekiyor, biz de çekiyoruz. Biz, evet, bunun etkilerini en aza indirmek için Cumhurbaşkanımızın liderliğinde politikalar uyguluyoruz, adımlar atıyoruz, tedbirler alıyoruz, fakat herkesin etkilenmesi kaçınılmaz. Bugün 400 dolara aldığın doğal gaz 1500-1600 dolara çıktıysa bunun yansıması olur, bize de olur, başkasına da olur. Ama en azından Türkiye doğal gaz sıkıntısı çekmiyor, diğer ülkelerde bu sıkıntılar da var.
Sonuçta, bir de bu işin arkasında, içinde daha doğrusu, doğrudan savaşın içinde olmasa da ister istemez Avrupa Birliği var, Amerika var, önemli aktörler var, İngiltere var. Şimdi yarın bir ateşkes olsa, çekilmeler ve diğer konular müzakere edilse kiminle edilmesi lazım? Sadece Ukrayna’yla değil, Avrupa Birliği’nin de işin içinde olması lazım, ABD’nin de olması lazım. Tahıl anlaşmasını Avrupa Birliği içinde, Avrupa Birliği içinde demeyeyim de, bazı ülkeler sabote etmeye çalıştı ama ABD’nin önemli bir desteği vardı, Avrupa Birliği’nin de desteği oldu Rusya tahıl ve gübresinin ihracatı konusunda, yani engellerin kaldırılması konusunda.
Şimdi yarın bir ateşkes olduğu zaman ne müzakere edilecek? Ukrayna’nın toprak bütünlüğü müzakere edilecek değil mi? Bu müzakere edildiği zaman ne olması lazım? Rusya’nın nereden çekileceği, ne zaman çekileceği. Peki bunun karşılığında ne var? Yaptırımlar var. Bu yaptırımlarla ilgili kararları sadece Ukrayna vermeyecek. Ben yaptırıma taraf değilim, tek taraflı yaptırımlara hiçbir zaman katılmıyorum. BM kararları olursa ancak katılıyoruz, İran’a karşı olsun, başka ülkelere karşı olsun, bu Türkiye’nin ilkeli bir tutumudur. Bizim prensibimizdir bu.
SUNUCU- Neticede ama masaya ilk o gelecek, yaptırımlar gelecek.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Neticede bunlar da gelecek. O yüzden sadece Rusya ile Ukrayna değil, Rusya ile Batının da bir temasının olması gerekiyor bu işi sonlandırmak için. Tamam, tutumumuz belli, savaşa karşıyız, reddediyoruz, kınanıyor her platformda, BM’de, her yerde, NATO içinde, Avrupa Birliği içinde, ama nihayetinde bu savaş nasıl duracak? Bu illa bir tarafın tamamen yenilgisiyle bitecek dersek, bu ne kadar süre alacak? Bu uzun sürdüğü zaman bunun bedelleri artarak devam edecek. Bunun altından nasıl kalkabilecek ülkeler, insanlar, halklar? Bedelini de halklar ödüyor.
Sonuçta, bizim başından beri söylediğimiz, Cumhurbaşkanımızın söylediği, bir an önce ateşkesin sağlanması lazım. Ne kadar erken olursa o kadar iyi olur. Hem iki ülke için, hem de hepimiz için. Tabii burada Ukrayna için de adil bir barış olması lazım. Biz bunu da her zaman söylüyoruz. Neticede savaş nerede devam ediyor? Ukrayna topraklarında devam ediyor. O nedenle Ukrayna’nın sınır bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü sağlayacak bir sürece başlanması gerekiyor. Ateşkes olmadan bunların sağlıklı bir şekilde konuşulması da mümkün değil.
SUNUCU- Ateşkes ve uygulanabilir bir ateşkes tabii.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Uygulanabilir bir ateşkes ve adil bir barış. Özellikle Ukrayna için adil bir barış. Biz her şeyde adalet, uluslararası hukuk neyse onu söylüyoruz.
SUNUCU- O da Ukrayna sahasında cereyan ettiği için savaş. Evet, Sayın Bakan bir de bu yaptırım kararları alınıyor ardı ardına, ekonomik temelli çoğu, dünya ekonomisi iyice dara, zora giriyor. Bir yandan da tabii bu ilhak meselesinin ardından Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Ukrayna konulu acil oturum yaptı. Buradan bir şey çıkmasını bekliyor muyuz? Biz Birleşmiş Milletler kararlarının, acil toplantılarını bırakın olağanlarında bile eyleme dönüştürülmesi konusunda çok da aktif bir Birleşmiş Milletler yok zihnimizde. Dolayısıyla, bu konu özelinde bu toplantılar, bu oturumlar sahaya yansıtıcı bir netice aldırır mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sonuçta tabii Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne destek vermek amacıyla olağanüstü toplanıyor BM Genel Kurulu. Biz de Türkiye olarak Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü destekliyoruz. Bu referandumu da o nedenle reddettiğimizi açıkladık. Dolayısıyla, BM Genel Kurulunda Rusya’nın bu kararını eleştiren, hatta kınayan, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne destek ifade eden karar tasarısı geçer. Ama siz güzel bir soru sordunuz peki, bu geçti ondan sonra ne olacak? Bırakın BM Genel Kurulu kararlarını, BM Güvenlik Konseyi kararlarını kim uyguluyor? Sadece son zamanlarda alınan kararlar değil. Son zamanlarda gerçi bu veto hakkından dolayı önemli kararlar da alınamıyor. Şimdi Rusya savaşın bir tarafıyken...
SUNUCU- Beşlinin de içindeyken.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, beşlinin içindeyken nasıl karar alacaksın? Ama geçmişten bu yana şöyle bir bakın birçok BM Güvenlik Konseyi kararları var uygulanmamış. Uygulanmadığı zaman bunun karşılığı ne, yaptırımı ne? O da yok. Ben o haklı, bu haklı demiyorum, sistemin yetersizliğine vurgu yapmak için bunu söylüyorum. Evet, bu olağanüstü toplantıda karar geçer, ama bunun uygulaması ne olacak?
SUNUCU- Bu da bizi yeniden dünya 5’ten büyüktüre getiriyor aslında.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Elbette, daha adil bir dünya mümkündür sözü Sayın Cumhurbaşkanımızın.
SUNUCU- Peki, bir diğer konu başlığı Suriye’yle yeni dönem mi? Aslında yeni dönem diye duyuruluyor bu Sayın Cumhurbaşkanının açıklamasından sonra, Beşar Esed’le görüşülebilir açıklamasından sonra. Ama biraz önünü, arkasını belki iyi tahlil ederek bu ifadeyi, bu cümleyi kurmak lazım. Vakti saati geldiğinde kısmı önemli. Bu vakitten, saatten kasıt Sayın Cumhurbaşkanının sözünde nedir tam olarak? Suriye denkleminde beklediğimiz bir şey mi var, orayı mı kast ediyor? Bir de görüşme gerçekleşirse tarafsız bir alanda mı olur, nerede olur merak edilenlerden biri de bu?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi bu tür sorular tabii Sayın Cumhurbaşkanımıza soruluyor. Özellikle Soçi ziyaretimizden sonra Rus basınında bazı haberler çıktı, hatta Esed’in de Semerkant’a gideceği ve orada bir görüşme olabileceği de konuşulmuştu, ama bunun böyle olmadığını biz yaptığımız açıklamada vurgulamıştık. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımızın söylemek istediği, söylediği onun adına konuşmak değil, ama biz de o toplantılarda olduğumuz için gayet açık.
SUNUCU- Aslında Suriye politikası bağlamında…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Suriye politikası bağlamında. Biz şimdi Suriye’de kan dökülmesini istemiyoruz. Maalesef 11 yıldır kan dökülüyor. Bizim muhalefete sorsanız sanki Türkiye başlatmış bu savaşı, Türkiye devam ettirmiş, Türkiye yüzünden oldu. Öyle bir şey yok. Nasıl başladı, nasıl devam etti, nasıl nerelere evrildiğini hep beraber gördük. Ama bunun en çok faturasını ödeyen ülkelerin başında da Türkiye var. Elbette terörle mücadelemizi devam ettireceğiz YPG, PKK’ya yönelik. Biz bu kadar savunma sanayi yatırımı yapıyoruz, bu kadar askerimizi, polisimizi, jandarmamızı güçlendiriyoruz, bunları çay içerken övünelim diye yapmıyoruz ki. Türkiye’ye yönelik tehditleri bertaraf etmek için. Ama daha önce de defalarca söyledik, bizim Suriye’de PKK, YPG’ye karşı operasyonlarımız Suriye’nin sınır ve toprak bütünlüğünü destekleyici adımlar aynı zamanda, çünkü bunların bölücü ajandası var.
Diğer taraftan, Suriye’de kalıcı bir istikrar için tekrar söylüyorum, muhalefetle, iktidarın bir anayasa ve bir yol haritası konusunda seçim dahil uzlaşması gerekiyor. Bununla ilgili BM Güvenlik Konseyi kararı var. O nedenle Suriye - ılımlı muhalefetten bahsediyoruz - Suriye muhalefeti bir yüksek müzakere heyeti oluşturdu, kendi mekanizmalarını oluşturdu ve de Anayasa Komitesi bu amaçla kuruldu. Bu da bizim sayemizde oldu. Astana formatı sayesinde oldu. Ve Astana formatında zaten Türkiye, İran, Rusya, rejim, ılımlı muhalifler beraber. Aynı şekilde Anayasa Komitesi toplantılarında da bu var, orada ilaveten sivil toplum örgütleri de var. Sivil toplum örgütü 3 grup var Suriye’de. Burada bir anayasa konusunda uzlaşıp ülkeyi seçime götürecek adımları atmak lazım. Bunun için, bu yol haritası için, rejimle muhaliflerin uzlaşması gerekiyor. Türkiye olarak biz diyoruz ki, buna katkı sağlayalım, sağlıyoruz zaten. Ama Suriye rejiminin şunu anlaması gerekiyor: Böyle bir uzlaşı olmadan ülkede istikrar, barış olmayacak ve ülkenin bölünme riski var. İşte PKK-YPG’den bahsediyoruz. Bunu sadece YPG-PKK olarak düşünmemek lazım. Bugün onlara destek veren ülkeler de bu işin içinde. Suriye’yi bölmek istiyorlar. Ama Suriye’nin bölünmesi bizim de işimize yaramaz. Hele hele terör örgütleri tarafından Suriye’nin sınır, toprak bütünlüğünün bu şekilde zafiyete uğraması bizim de aleyhimize güvenlik bakımından, bizim için ulusal güvenlik meseledir. Ama bu bütünlüğü sağlayabilmek için bu uzlaşının olması gerekiyor. Biz bunu söylemeye çalışıyoruz. Böyle bir uzlaşı sürecinde de elbette Suriye rejimiyle de diyaloğun olması lazım. İstihbarat düzeyinde de şu anda devam ediyor. Mikdat’la benim kısa bir görüşmem oldu, tamamen tesadüf oldu, ayaküstü oldu, ama yarın ileride, burada ilerleme olduğu sürece bu bizim rolümüzün daha da katkı sağlayabilmesi için bu tür temaslar da olur. Cumhurbaşkanımızın da şu anda böyle bir şey planlanmıyor, ama vakti saati geldiğinde bu tür görüşmeler olabilir demesinin sebebi budur.
SUNUCU- Bu sürecin bitmesi mi gerekir bu buluşmanın gerçeklemesi için.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hayır ben sürecin bitmesi demedim…
SUNUCU- Bu uzlaşı hayır uzlaşı diyorsunuz ya.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hayır dikkat ediyorsanız bu süreçte dedim, süreç bittikten sonra demedim.
SUNUCU- Bu süreçte onlar görüşürken biz de biraraya gelebiliriz anlamında.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şundan emin olsun herkes: Suriye’nin toprak bütünlüğüyle ilgili veya diğer konularda güvenliğiyle ilgili kimse endişe duymasın. Türkiye’nin siyasi süreçle ilgili çabaları da son derece samimidir. Bizim farklı bir gündemimiz de yok. Bizim komşu ülkemiz, yani bizim için önemli bir ülke. Geçmişte de ilişkilerimizin çok iyi olduğu bir ülke. Ama ilk zamanlarda, Arap Baharından sonra, 11 yıldır yaşanan süreç de ortada. Önümüzdeki süreçte tabii bu anlamda somut adımlar atılırsa veya atılırken, bu tür temaslar olabilir. Biz bunu söylemeye çalışıyoruz.
SUNUCU- Aslında sözünü ettiğiniz önce kendi güvenliğimiz içindi. Biz çabuk unutuyoruz ama bundan 7-8 yıl önceyi hatırladığımızda o harekâtların neden yapıldığı da ortaya çıkıyor. Bu sorunun cevabı da kendiliğinden ortaya çıkıyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Terör koridorunun oluşturulmaması gerekiyor.
SUNUCU- Aynen öyle.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Önce DEAŞ oluşturmak istedi. DEAŞ’a darbe vurduk. DEAŞ’dan sonra YPG-PKK o boşluğu doldurarak bir terör koridoru oluşturmak istedi. Ona da darbe vurduk. Yani her iki terör örgütüne de... Bizim için terör örgütlerinin arasında ayrım yok ki.
SUNUCU- Ama asli önceliğimiz hiç değişmedi. Bu harekâtlar başladığında da, devam ederken de, bittiğinde de Suriye’nin toprak bütünlüğü.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Elbette.
SUNUCU- Bu konuyla ilgili bir sorum daha var. Rusya’dan bir “pres” var mı rejimle görüşme noktasında?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yok. Rusya bu konularda öneriler getirir, tekliflerde bulunur. İstihbaratların biraraya gelmesi konusunda da teklifler oldu. Ama böyle bir baskı zaten sözkonusu olmaz, ancak dostane tavsiye olabilir. Öyle bir baskı falan yok.
SUNUCU- Peki, gelelim Ermenistan’la ilişkilere efendim. Erivan bir yandan Azerbaycan’a saldırıyor, Zengezur koridorunun açılmasını engellemeye çalışıyor, ama diğer yandan da Paşinyan bizimle ilişkileri düzeltme çabasında. Nitekim Çekya’daki Erdoğan-Paşinyan görüşmesinin olumlu geçtiğini biliyoruz, siz de o görüşmede bulundunuz. Çözüme ilişkin işaretler var, emareler de güçlü, nasıl ilerleyecek? Azerbaycan’ın haklarının korunması konusunda Ankara’nın hassasiyetine Ermenistan riayet edebilecek mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bu savaşın bitmesinden sonra, daha doğrusu Azerbaycan’ın Karabağ Zaferinden sonra önemli bir fırsat çıktı. Biz ilişkilerin normalleşmesi konusunda da samimiyiz çünkü Güney Kafkasya’nın istikrarı, hele hele şu dönemde, şu süreçte, elzemdir hepimiz için, başta Ermenistan olmak üzere. Ama tabii Ermenistan’ın yaşadığı travmalar var, bunu da anlamak lazım. 30 sene işgal ettiği toprakları kendi topraklarıymış gibi kabullenen bir ülkeden ve milletten bahsediyoruz. Ama bu savaş bitti artık. Savaştan sonra Paşinyan’a Ermenistan halkının destek vermesi aslında barış istiyoruz demektir. Ama barışı istemeyenlerin sesi çok çıkıyor. Gerek Ermenistan’da gerekse Ermeni diasporası içinde barışı istemeyenlerin sesi çok çıkıyor. Dolayısıyla bu bir baskı oluşturuyor. Şunu Ermenistan’ın da anlaması lazım, biz bunu da tavsiye ediyoruz: Burada kalıcı bir barış için adım atmak lazım. Son müzakerelerin daha önceki müzakerelere göre daha iyi geçtiğini görüyoruz. Brüksel’de görüşmeler oldu. En son Prag’da da dörtlü görüşmeler oldu, ikili görüşmeler oldu. Bir toplantıdan önce basına fotoğraflar yansıdı, videolar yansıdı biliyorsunuz. Orada Orban da vardı, sohbetler de oldu. Sonuçta Ermenistan ile Azerbaycan’ın kalıcı bir barış anlaşması imzalaması lazım. Bu kalıcı barış anlaşmasına giden yolda da sınırların işaretlenmesi vesaire… Bu toplantıları da öne aldılar. Dışişleri Bakanlarını görevlendirdiler. 5 prensip üzerinde anlaştılar. Sonuçta bu prensip anlaşmalarını hayata geçirmek lazım. Bu olmadığı sürece biraz önce söylediğiniz provokasyonlar devam eder. Provokasyonlar olduğu zaman da huzur olmaz.
SUNUCU- Çünkü kalıcı barış yok.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, kalıcı barış yok. Bu anlaşma imzalandığı zaman, önemi nedir; kalıcı barış. Her iki tarafın da o sürece kadar yapacağı çalışmalar var. Sınırların kayma olan yerlerde işaretlenmesi, belirlenmesi vesaire. Bunun için komisyon da oluşturdular. Sonra birbirlerinin toprak bütünlüğüne, egemenliğine saygı, esas temel bu. Bir daha birbirlerine bu anlamda saldırmamaları gerekiyor. Ermenistan’ın da bu anlamda provokasyonlara girmemesi demektir. Dikkat ediyorsanız, Karabağ Muharebesi de bu nedenle başladı, Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırması sonucunda, zaten Azerbaycan’ın kendi toprakları işgal edilmiş, sonuçta bu bitti.
Şimdi barış konusunda ve bizimle normalleşme konusunda biz samimiyiz. Ermenistan’ın zorluklarını da biliyoruz. Onları zor duruma düşürmek gibi bir amacımız da yok. Kalıcı barış için böyle bir niyet gütmeyiz biz. Ama tabii Türkiye ile Ermenistan arasındaki sürecin, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki süreçten tam bağımsız olduğunu düşünmek aldatıcı olur. Böyle bir şey olmaz. Biz elbette Azerbaycan’la her zaman eşgüdüm yapıyoruz. Bundan bazen Ermeniler rahatsızlık duyuyorlar ama…
SUNUCU- Böyle bir hava mı var Sayın Bakan, yani bırakalım biz Azerbaycan’ı, biz kendi diyaloğumuzu geliştirelim şeklinde bir hava mı sezdiniz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bazen beklentilerin olduğunu görüyoruz işin doğrusu, ama bunu da söylüyoruz uygun bir şekilde.
SUNUCU- Kırmızı çizginiz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Biz Azerbaycan’dan tamamen bağımsız hareket etmeyiz, bunu açıkça söylemek lazım. 2009’da bazı kırılganlıklar, alınganlıklar oldu, o zaman daha iyi yönetilebilirdi süreç. Azerbaycan’la daha iyi yönetilebilirdi. Sayın Cumhurbaşkanımız ile Cumhurbaşkanı Aliyev sürekli temastalar. Ceyhun kardeşimizle biz sürekli temastayız ve bu işbirliğimiz aslında Ermenistan’ın aleyhine değil. Tam tersine bu barış anlaşmasını da Azerbaycan teklif etti. Azerbaycan da Ermenistan’la kalıcı bir barış ve tam normalleşme için son derece samimi. Azerbaycan’ın tek derdi vardı, işgal edilmiş topraklarını geri almak, başka bir derdi yok.
Şimdi bu geçişlerin olması, açılması kimin yararına? Hepimizin yararına. Ermenistan’ın da yararına. Dolayısıyla bunların da hayata geçmesi lazım. Şimdi Kuzey Koridor alternatif olmaktan çıktıktan sonra artık taşımacılıkta, lojistikte, enerji hatlarında en önemli güzergâh nedir? Doğu-Batı Orta Koridor, yani bizim üzerimizden. Ermenistan da bu işe dahil olursa, Ermenistan da dahil olacak. Gürcistan, Azerbaycan, Orta Asya ülkeleri. Niye biz şimdi Orta Asya ülkeleriyle Azerbaycan ve Türkiye’nin merkezinde olduğu üçlü toplantılar yapıyoruz. Enerji Bakanlarımız, Ulaştırma Bakanlarımız katılıyor? Çünkü bu fırsatları değerlendirmemiz lazım. Ermenistan’ın da buna dahil olması lazım. Biz jestler de yaptık, hava sahamızı açtık, doğrudan uçuşlar başladı. Diğer jestleri de yapıyoruz. Sınırda bazı çalışmalar… Bizim sınırlarımızda da nehirler var. Kayma var mı yok mu? Yollar var. Köprüler var. Geçişler yarın normalleştiği zaman - yani sınırların açılması gerekiyor - ona da hazırlık yapmak lazım.
Sonuçta bizim Cumhurbaşkanımızın Paşinyan’la görüşmesi de tüm bunları dostane bir şekilde, samimi bir ortamda, samimi bir yaklaşımla görüştüğü bir toplantı oldu, faydalı bir toplantı oldu. Ama Ermenistan üzerindeki baskıyı da görüyoruz.
SUNUCU- O, Paşinyan’ın yüzünden de okunuyor Sayın Bakan.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Kolay değil tabii.
SUNUCU- Fotoğraflara ve videolara yansıyan da o aslında.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Kolay değil.
SUNUCU- Peki. Bir diğer konu, önemli konu; aslında Çekya’dan 1 gün önceydi zannediyorum sizin Libya ziyaretiniz. Kısa, ama sonuçları açısından bakıldığında, kazanımları açısından bakıldığında oldukça önemli bir ziyaretti. İmzalanan hidrokarbon anlaşması bazı kesimlerde ve ülkelerde bir öfke nöbetine yol açtı adeta. Atina yönetimi, Fransa, Mısır ve İsrail’le görüştü, rahatsız olduğunu dile getirdi. Bir yandan da bizim bu anlaşmalarla; efendim, işte meşru bir hükümet yok karşı tarafta, neyin anlaşması, niye imzalanıyor filan gibi, bu ilk münhasır ekonomik bölge anlaşmasında da buna benzer bir süreç yaşanmıştı ama, siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu eleştirileri? Atina’yı aslında Yunanistan sorusuyla da birleştirebiliriz, ama bu konu özelinde bu rahatsızlığı hemen gidip diğer ülkelerle paylaşması, ama bu arada şu tarafı hiç görmedi galiba: Libya’nın bu anlaşmaları sadece bizimle imzalamadığı gerçeğini.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Güzel bir nokta. Bu sadece Yunanistan için geçerli değil, diğer ülkeler için de geçerli. Biz 2019’da Deniz Yetki Alanları Anlaşmasını imzaladığımız zaman da aynı şeyleri söylediler: “o günkü hükümetin yetkisi yok”. Ama bizden önce ve sonra Avrupa ülkeleri de imzaladı…
SUNUCU- Sıraya girdiler hepsi.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şöyle baktığımızda, İspanya 8 tane mutabakat muhtırası imzalamış. Ne zaman? 2021’de. Gayet doğal. Yine İtalya’ya baktığımız zaman, 2021’de 2 mutabakat muhtırası imzalamış. Mısır’a baktığımız zaman, toplam 25, 2021’de. Yine Malta imzalamış, Nijer imzalamış. Geçen gün Malta Dışişleri Bakanıyla da görüştük telefonda, o da teyit etti.
Öncesini bırakalım, şu anda Dibeybe Hükümeti’nin bir anlaşma imzalama yetkisi yok, çünkü meşruiyeti yok diyorlar değil mi? BM’ye kim davet ediliyor? Dibeybe davet ediliyor. Diğer uluslararası toplantılara kim davet ediliyor? Şu andaki Hükümetin başındaki Başbakan ya da Dışişleri Bakanı Necla Manguş ya da başka bir Bakan konusuna göre. Peki, tüm uluslararası toplantılarda… Şimdi Arap Ligi’ne kim başkanlık yapıyor? Libya başkanlık yapıyor. En son Mısır’daki Arap Ligi Toplantısına kim başkanlık yaptı? Necla Manguş başkanlık yaptı. Kendi çıkarınıza göre böyle açıklamalar yaparsanız çifte standarda düşersiniz. Avrupa Birliği de açıklama yapıyor. Mısır da yaptı. Meşruiyetle ilgili yaptı Mısır, bizim anlaşmaya karşı bir şey söylemedi. En son Eylül 2022’de aynı Hükümet, Dibeybe Hükümeti Malta’yla, bir Avrupa Birliği üyesi ülkeyle, bizim de ilişkilerimizin çok iyi olduğu bir ülke, elektrik ve yenilebilir enerji muhtırası imzaladı. Peki, bu ülkelerden hiç ses çıktı mı? Mısır’a göre o zaman da meşru değildi bu Hükümet. Onların neden söylediklerini biz biliyoruz, ama…
SUNUCU- Bizim çıkarımıza aykırı, biz bu anlaşmaya karşıyız desinler.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Biz imzaladığımız zaman tamam sen meşru görmüyorsun, bu senin görüşün. Malta’yla imzaladığı zaman hiç sesin çıkmıyor da, niye Türkiye’yle imzaladığı zaman sesin çıkıyor? Avrupa için de söylüyorum.
SUNUCU- Ya da meşruiyet diyorsun.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Meşruiyet bakımından diyor zaten, onu söylüyorum.
SUNUCU- Ben bu anlaşmalardan rahatsızım desin açık açık.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bu anlaşmalardan bağımsız bir şekilde meşru olmadığını Mısır söylüyor. Burada hakkını verelim, o kendi görüşüdür. Fakat neden Malta’yla imzaladığı zaman bu meşru değil, imzalama yetkisi yoktur demiyorsun da Türkiye ile imzaladığı zaman söylüyorsun; benim sorum bu.
Yunanistan’ı anladık. Yunanistan zaten zavallı. O her konuda bunu yapmak zorunda. Öyle hissediyor kendisini. Öyle bir acınacak duruma düştüler ki, bu anlaşmadan sonra da herkese gidiyorlar yalvarıyorlar “ortak açıklama yapalım” diye. Bu ülkelerdeki Bakanlar da hepsi dostumuz, arıyorlar önceden bizi, artık bıktı millet bundan.
Şimdi bu anlaşmaya baktığın zaman, dört tane imzaladık, diğer üçüyle ilgili de bir şey söylemiyorlar dikkat ediyorsanız. Ama bizim hidrokarbon muhtırası neyi kapsıyor? Biz Libya topraklarında, Türkiye topraklarında da olabilir, denizde de olabilir, offshore olabilir, karada olabilir biz araştırma yapabiliriz, sondaj yapabiliriz, transfer yapabiliriz, ticaret yapabiliriz, yani işbirliğini içeriyor. Sana ne, yani senin duyduğun rahatsızlık ne, sana zararı ne?
SUNUCU- Ama işte rahatsızlık duyduğu yer burası zaten, çünkü Türkiye bu anlamda…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hani spesifik bir alan olsa, dese ki işte benim burada deniz yetki alanlarıma giriyor, burada olamaz falan, öyle bir spesifik alan da yok…
SUNUCU- Hak ihlali falan böyle bir şey söylese belki tartışılabilir.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani o tartışmalı bir konu, onun açısından tartışmalı. Şimdi biz bir anlaşma imzalarken gidip bunlardan icazet mi alacağız?
Meşruiyet konusunda da çifte standart ve ikiyüzlülüğün örneğini verdim, niye rahatsız oluyorlar? Çünkü bugün Libya’da en önemli aktör Türkiye. Neden? Yine aynı sebepten dolayı. Türkiye’nin tek bir gayesi var; Libya’nın birliği, beraberliği, istikrarı. Tüm taraflarla da şimdi biz görüşüyoruz. Geliyorlar, biz gidiyoruz, temaslarımız var. Libya’nın birlik içinde bir seçime gitmesi için gerekli desteği veriyoruz. Güvenliğinin tesis edilmesi, milli ordunun kurulması, güvenlik güçlerinin tesis edilmesi dahil her alanda desteğimiz var bizim. Ama herkesin başka bir ajandası var. Biz her zaman da meşruiyetten yana olduk. Meşru yönetim kimse ondan yana olduk. Mesela Fethi Başağa bizim canımız, ciğerimiz ve Trablus’un korunması konusunda da bizimle en yakın işbirliği içinde olan Fethi Başağa’ydı. Ama biz Fethi Başağa’ya da söyledik, yani meşru bir yönetim yenisi gelinceye kadar meşru yöntemlerle… Şu andaki meşru yönetim bize göre Dibeybe. Seversin sevmezsin ayrı bir şey. Biz bunu açıkça kendisine de söylüyoruz, diğerlerine de söylüyoruz.
SUNUCU- Uluslararası toplumun muhatap aldığı bir kişiyle oturuyoruz masaya yani.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sadece Türkiye’nin değil ki, tüm uluslararası toplumun.
SUNUCU- Sanki gayrimeşru bir örgütün başındaki isimle konuşuyormuşuz, müzakere ediyormuşuz gibi bir yola çıkarmaya çalışıyorlar. Ajanda dediniz, her ülkenin başka bir ajandası var dediniz, bu vesileyle biz de Yunanistan’ın kirli ajandasına gelelim. Şimdi bu kirlilik aslında her geçen gün artıyor, ama Yunanistan yalnız değil. Amerika Birleşik Devletleri’nin artık alenen provokatif bir şekilde de bu desteği sürdürdüğünü, özellikle de hibe edilen askeri araçların sevk edilmesi son kısımda dikkat çekiciydi. Dışişleri Bakanlığımız bu anlamda iki ülkeye de protesto notası verdi. Son durum nedir bu olayda? Bütünleyici olsun bir daha bölmemek açısından, süreyi de daha tasarruflu kullanmak açısından sormuş olayım. Bu tavra karşı Sayın Cumhurbaşkanının açıklamaları her sorulduğunda çok netti. Sahaya yansımalarıyla ilgili adımlar atacak mı Türkiye? Yani biz biraz, Milli Savunma Bakanı da her fırsatta açıklama yapıyor, ama biraz böyle pasif mi davranıyoruz? Daha çok diplomasiyi gözeten tarafta mıyız? Böyle sanki bir atraksiyon da bekliyorlar Türkiye’den. Ama bunun içinde de bir tuzak var mı bize kurulmuş ya da planlanmış? Çünkü o anlamda bizi de oraya çekmek, sahada eylemsel hale getirmek de o kirli ajandanın bir parçası olabilir.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sondan başlayalım. Şimdi Yunanistan niye rahatsız son zamanlarda? Gelip Cumhurbaşkanımızla yemek yedikten sonra 15 gün içinde gidip Türkiye aleyhine niye kampanya başlattı?
SUNUCU- Ne değişti?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ne değişti? Yunanistan şu anda Türkiye’nin sadece bölgesel değil, küresel bir aktör olmasından çok rahatsız. Ve özellikle şu süreçte oynadığımız rol neticesinde herkesin takdirini kazanan, oynadığımız rol neticesinde Yunanistan’da çok ciddi bir hazımsızlık var. Yunanistan her zaman şunu söylüyor: Türkiye yaptırımlara katılmadı, Türkiye’ye yönelik yaptırımlar, ama bu destek bulmuyor. Diğer taraftan Yunanistan tabii, özellikle bizim hani bir şey yapıyor muyuz diye sordunuz ya bu, silahsızlandırılmış adaların statüsünü ihlal etmesinden sonra Birleşmiş Milletler’e gönderdiğimiz mektuplar var. Biz hukuki argümanlarımıza çok güveniyoruz ve bunun egemenlikle doğrudan bağlantısı var diye izah etmemizden sonra çok panikledi Yunanistan. Şimdi Yunanistan’a diyorum ki, gel kendine güveniyorsan, milleti de kandırma, yalan da söyleme. Bu silahsızlandırılmış adaların statüsüyle ilgili Uluslararası Adalet Divanı’nın yargı yetkisine koyduğun rezervi kaldır, çok açık söylüyoruz.
SUNUCU- Bununla yüzleş aslında.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yunanistan öyle bir yalan söylüyor ki millete hukuk diyor. Bakınız Uluslararası Adalet Divanı’na ben üyeyim diyor, ama üç konuda yargı yetkisine rezerv koymuş, adaların statüsü, hava sahası. Neden? 6 millik kara sularının üzerinde 10 millik hava sahası talebi var. ABD Dışişleri Bakanlığı bile Kongre’ye yazdı, bu uluslararası hukuka aykırı diye. Son zamanlarda terazisi bozulmasına rağmen bunu yazdı ABD Dışişleri Bakanlığı. Sonuçta bir de deniz yetki alanları, niye? Çünkü haksız. Sonuçta tabii biz bunu mektuplarla bildirince saçmalamaya başladı. Siyasi argümanlar, Türkiye işte bizim egemenliğimize göz dikti, vesaire şudur budur.
Diğer taraftan, Yunanistan baktı ki bu söylemlerle bir şey yok, bu sefer kışkırtarak “biz bir müdahale edelim Türkiye’ye yönelik de, şimdi AB içinde bir birlik, beraberlik var, Türkiye’ye yönelik yaptırımları da hemen hayata geçirelim” peşinde. Ama Yunanistan’a şunu söylüyoruz: Eğreti ata binen çabuk iner ya da çabuk düşer. Öyle benim arkamda ABD var, benim arkamda Avrupa Birliği var, ben istediğimi yaparım dersen ona biz “kalimera” deriz, yani günaydın deriz, yani uyan bu uykudan, hayalden, bunların hiçbir faydası olmaz. Kimse senin arkanda durmaz. Şurada yanı başında güçlü bir Türkiye var, bu nefret, hazımsızlık, kin, Türkiye’nin toprakları, Anadolu topraklarını işgal etmeye kalktın edemedin, denize döktü Türk milleti, Mustafa Kemal Atatürk ve tüm Türk milleti o zaman birleşti denize döktü kardeşim seni. Sen onu hazmedememişsin, her platformda halen Türkiye düşmanlığı yapıyorsun. Oysa Türkiye güçlü bir ülke, Türkiye’yle iyi geçin, uluslararası hukuka uy. Yunanistan ne yapıyor? Geliyor özellikle işte bu hava sahası konusunda bir ihlalde bulunuyor, bu sefer biz misliyle karşılık veriyoruz. Sahada, denizde, karada ne yapıyorsanız, her türlü adımına karşı biz fazlasıyla zaten karşılık da veriyoruz. Bu sefer yaptığınız zaman da gidiyor işte Türkiye benim hava sahamı ihlal ediyor, Türkiye şunu yapıyor, Türkiye bunu yapıyor. En son bir mektup da, tüm iddialarına karşı yazdığımız mektubu da tüm NATO ülkelerine, aynı zamanda BM Genel Sekreteri, ondan sonra BM Güvenlik Konseyi, Avrupa Birliği üyelerine gönderdik, ondan da çıldırdı. Ama biz bunun sahada ve masada peşini bırakmayacağız tabii ki.
SUNUCU- Sayın Bakan, aslında Yunanistan öteden beri bu hak iddialarını sürdürüyor. İşte Kardak krizi yakın tarihte aklımıza gelenlerden bir tanesi, ama bir dönem duruyor, sanki iyi komşuluk ilişkilerine riayet edermiş gibi davranıyor. Fakat bu dönem tabii en ayyuka çıktığı ve en fazlasıyla hissettiğimiz bir dönem diyebiliriz. Hem siyasi olarak, hem bu silahlanma hadisesinden dolayı. Ama bir düğmeye basma dönemi var, onu stratejik, taktik strateji olarak da kullanıyor olabilir, ama bu sefer Amerika’nın desteğinin de aleni olması. Oradan sonuç alınamayacağı ihtimaline karşı Akdeniz’de, Güney Kıbrıs’la ilgili bir hamle yapılması, işte silah ambargosunun kaldırılması. Türkiye buna da mukabele etti, cevabını verdi, hatta meydan da okudu. Ama bu sadece tarihten kalan o acının yansıması olarak, bir de sizin sözünü ettiğiniz, altını çizdiğiniz “gel iyi geçinelim, yürütelim, bölgemizde iki önemli ülkeyiz” noktasının, Türkiye ondan, kendisinden çok çok uzakta olduğu için sanki biraz bunları gündeme getiriyor ve arkasında da bu gücü, bu desteği hissediyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- “Türkiye’nin kendisinden çok uzak olduğunu hissettiği için” ne demek siyasi olarak mı?
SUNUCU- Yok, mesafe olarak dediniz ya, küresel güç olmaya başladıkça Türkiye, düğmeye basma hadisesiyle örtüşüyor sanki o.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Türkiye’nin küresel güç olması ya da küresel aktör olmasının Yunanistan’la bir ilgisi yok. Yunanistan’la bizim yıllardır çözülemeyen sorunlar var. İstikşafi görüşmeler başlamış bizden önce. Sonra tekrar biz bunu başlattık, tekrar işte kesintiye uğradı. Doğu Akdeniz krizinden sonra, orada Yunanistan darbeyi yedikten sonra tekrar biz istikşafi görüşmeleri, istişari görüşmeler olarak başlattık. Çünkü istikşafi nedir? Sorunun ne olduğunu tespit etmek için yapılan görüşmelerdir. Sorunun ne olduğu zaten açık belli, hangi konularda anlaşmazlıklar var Yunanistan’la, ama nasıl çözüleceği konusunda istişare etmek lazım. Yani diplomasiyle mi çözeceğiz? Mahkemeye mi götüreceğiz? Tamamını mı çözeceğiz? Yunanistan mesela sadece deniz yetki alanlarına gidelim öbürlerini unutalım diyor, konuşmayalım onları. Şimdi bir tane sorunu çözmek iki ülke arasındaki gerginliği azaltmaz ki. Ayrıca bu arada şunu da hatırlatmak isterim: Yunanistan hem askerler arasındaki güven artırıcı önlemler toplantısına gelmiyor, hem de NATO içinde çatışmasızlık mekanizması oluşturuldu biliyorsunuz, Genel Sekreterin de girişimi oldu, oradaki toplantılardan da kaçıyor. İyi niyetli olsa Yunanistan bu toplantılara gelir.
Yani sonuçta, Türkiye’nin küresel aktör olmasının Yunanistan’a ne şeyi var? Hazımsızlık. Biraz önce söylediğim o…
SUNUCU- Amerika vardır, Yunanistan eliyle yapılıyordur.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Amerika’nın denge terazisi bozuldu. Daha önce Kıbrıs’ta da dengeliydi, Yunanistan-Türkiye ilişkilerinde de dengeliydi, yani belli lobileri mutlu edeceğiz diye Amerika’nın teraziyi bozması son derece yanlıştır ve bu ülkelere de bir faydası yoktur. Yani Yunanistan’daki ABD Büyükelçisi de bilsin ki, Atina’daki Büyükelçi, bu işlerin ne ABD’ye faydası olur, ne Yunanistan’a faydası olur, Kıbrıs’ta da olmaz. Biz, kim olursa olsun, ne olursa olsun, dünya da karşımıza dikilse çıkarlarımızı korumak zorundayız, koruyacağız da, Kıbrıs Türklerinin haklarını da koruyacağız, kendi çıkarlarımızı da koruyacağız. Bunu Doğu Akdeniz’de gösterdik, Ege’de de gösteriyoruz, her yerde gösteriyoruz, korumak zorundayız kim olursa olsun. Ve ABD’nin aldığı -güya bir yıllıkmış- bu karar karşısında da gerekenleri yapacağımızı Sayın Cumhurbaşkanımız da Başkomutan olarak da açıkladı. Daha önce Milli Güvenlik Kurulunda, dün de Kabine Toplantısında, bu anlamda da Cumhurbaşkanımızın talimatlarını aldık, gerekeni Milli Savunma Bakanlığımız, ilgili kurumlarımızla yapmaya devam edeceğiz.
Sonuçta, ABD burada ciddi bir hatanın içinde, bu denge politikasına tekrar dönmesi lazım, müttefikler arasında da ABD’nin taraf tutmaması lazım.
SUNUCU- Ayrım gözetmemesi lazım.
Bu konuyla ilgili sabır testinden mi geçiyoruz: bir?
İkincisi; bu testin sonu ya da beklediğimiz bir yer var mı? Yani bir savaşa girecek Türkiye’yle Yunanistan deniyor ya hani, -sorunun bir kısmında bizi de tahrik etmeye mi çalışıyorlar demiştim- savaşır mıyız Yunanistan’la, savaş açar mıyız Yunanistan’a?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yunanistan, o, bu fark etmez, biz Türkiye olarak, Cumhurbaşkanımız o gün Prag’da basın toplantısında ne dedi? Türkiye’ye tehdit oluşturan, Türkiye’ye saldıran kim olursa olsun, ister ülke, ister terör örgütü hiç fark etmez, ona karşı ne gerekiyorsa onu yaparız, bunu bertaraf etmek için gücümüz de var, Türkiye muktedirdir, gücümüz var. O anlamda zaten Cumhurbaşkanımız, kim olursa olsun Türkiye’ye yönelik tehdit oluşturan ve Türkiye’ye saldıran kim olursa olsun bir gece ansızın, bu Yunanistan, o, bu fark etmez.
Açıkça söylüyoruz işte, hangi şartlar? Yunanistan ister üzerine alınsın, ister alınmasın. Diğerleri ister alınsın, terör destekçileri alınsın-alınmasın fark etmez, bu Türkiye’nin tutumudur. Ulusal güvenliği için ve devletimizin, milletimizin bekası için bunu yapmak zorunda kaldığımız zaman tereddüt yaparız. Ve artık dünyada da herkes şunu biliyor: Türkiye yaparız derse yapar. Bugüne kadar Libya’da yaparız dedik yaptık, Suriye’de yaparız dedik yaptık, diğer platformda, Doğu Akdeniz’de yaparız dedik yaptık. Türkiye muktedirdir, Türkiye’yi kimse hafife almasın. Biz kimseye böyle kabadayılık falan yapmıyoruz, bizim kendi çıkarlarımızı korumak için de ne yapabileceğimizi herkesin bilmesi lazım.
Bizim söylediğimiz gayet açık, biz savaş istiyoruz demiyoruz, biz Yunanistan’ın egemenliğine göz diktik demiyoruz, tam tersi Yunanistan barış için imzalanan anlaşmaları ihlal ediyor diyoruz, Lozan Barış Antlaşması, Paris Barış Antlaşması. Bu anlaşmaların amacı ne? Barışı tesis etmek. Bu adaları silahlandıramazsın demelerinin sebebi de bu, yani barış için imzalanan anlaşma, barışın devamı için buralara silah getirme kardeşim; ama Yunanistan getiriyor. Ne demek bu? Ben barış istemiyorum, ben çatışma istiyorum demektir, bunun da bir cevabının olması gerekiyor.
SUNUCU- Bu konu özelinde bir özel başlık daha açmak istiyorum müsaadenizle ben oradan geldiğim için Gümülcine’den, oralı olduğum için, şimdi orada Batı Trakya’daki vatandaşlarımız var, müftüler seçiliyor, son zamanlarda seçim heyecanı da yaşanıyor. Onların bakış açısı ne? Bir tedirginlikleri var mı, bir endişeleri var mı? Onların da sorunları yıllardır bizim sorunumuz ve Türkiye yakından ilgileniyor. Ama orayla ilgili de, oradaki vatandaşlarımızla ilgili de birkaç mesajınız önemli diye düşünüyorum.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tedirginlik değil, zulüm var orada, baskı var orada, yani insan hakları ihlallerinin her biçimi var orada. Topluma yönelik baskı var orada, din özgürlüğü yok orada, Batı Trakya Türk toplumunun kendi seçtiği müftüleri tanımıyorlar. Düşünebiliyor musunuz, Rum Ortodoks Kilesinin Patriğini biz seçeceğiz; öyle bir şey var mı? Lozan’ın neresinde var bu? Biz tam tersi kendileri seçebilsin diye Sen Sinod üyeliği, yani Türkiye’de yeterince sayı olmadığı zaman dışarıdan önerdikleri isimlere vatandaşlık veriyoruz ve Sen Sinod’un sayısı tamamlanıyor, böylece seçimleri yapabiliyorlar. Şimdi Patriği Türkiye’nin seçtiğini düşünün. Yunanistan Batı Trakya’daki seçilmiş müftüleri tanımıyor, kendisi atanmış sözde müftüler görevlendiriyor. Her türlü Türk ismini kullanamıyorlar. Söylüyoruz, İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları var, 15 sene oldu, 16’ncı seneye girdi kullanamıyorlar Türk ismini; dünyanın neresinde var bu? Avrupa Birliği’nin göbeğinde oluyor bu. Avrupa Birliği insan haklarından, demokrasiden, İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarının uygulanmasından bahsediyor, bunu söylüyoruz, hiç kimsenin sesi çıkmıyor.
Bakınız, Atina’da bir tane cami açtılar, yani bir yeri camiye çevirdiler. Gerçek anlamda cami inşa edilmeyen tek başkent Avrupa’da Atina’dır. Şimdi cami açıldı, bu cami yönetiminde sizce kimlerin olması lazım?
SUNUCU- İmam, müezzin.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani sonuçta Müslümanların olması lazım değil mi? 5 tanesi Rum Ortodoks, 4 tanesi Müslüman; dünyanın neresinde var bu?
SUNUCU- Orada da azınlık.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yani cami yönetimine 5 tane Ortodoks koyuyorsun. Şimdi bizim aynı şekilde Sen Sinod’un çoğunluğunu düşünün Müslüman yaptık, bu kabul edilebilir mi? Biz 4 çocuk için adada okul açtık eğitimlerine devam etsinler diye, onlar sayı 10’a düştüğü zaman okulu kapatıyorlar; aramızdaki fark bu. Şimdi hangimiz daha insaniyiz? Hangimiz hak-hukuktan yanayız, hangimiz değiliz?
SUNUCU- Ve hangimiz senelerdir bunları ihlal ediyoruz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet.
SUNUCU- Sayın Bakan, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda çalışmalar devam ediyor. Bu konudaki en önemli adımlardan bir tanesi, İsveç’ten bir heyet iadeleri görüşmek üzere Ankara’ya gelmişti, çok da uzun süreli bir toplantıydı bu. Bakanlığınızdan da bir heyetin oraya gideceği bilgisi var. Süreç nasıl işliyor, onu da bir değerlendirelim isterseniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi bir şeye açıklık getirelim, biz Finlandiya ve İsveç’le ilişkileri kesen bir ülke değiliz, aslında tüm zorluklara rağmen ilişkilerimizin iyi olduğu iki ülkeden bahsediyoruz. Bizim itirazımız onların NATO üyeliğine, diğer taraftan ikili ilişkilerimizi kesmiş değiliz. O yüzden, toplantılar, görüşmeler, ister ticari olsun, ister siyasi olsun istişareler var. Bu görüşmeleri biz zaten yapıyoruz. Diğer taraftan, bu NATO üyelikleriyle ilgili bir mekanizma oluşturuldu, bunun ilk toplantısı Helsinki’de yapıldı. Helsinki’de yapılan toplantı bir değerlendirme bakımından faydalı oldu, ama herkes açıkça gördü ki bu iki ülke henüz Madrid’de imzaladığımız mutabakat zaptının yükümlülüklerini yerine getirmedi; bu bir.
İkincisi, önce İsveç Adalet Bakanlığından bir heyet geldi bu iadeler vesaire, bunları Adalet Bakanlığımızla görüştüler. Diğer taraftan, Finlandiya’dan bir heyet şimdi gelecek, aynı şekilde iade ve diğer konular görüşülecek. Bunun uygulanması ve taleplerimizin yerine getirilmesi için bu tür temaslar devam ediyor, ama henüz daha somut adım görülmedi, onlar tarafından herhangi bir atılan adım yok. Tamam, silah ambargosunu kaldırdığını İsveç açıkladı, bu önemli bir şey, müttefikler arasında böyle bir şey olmaması lazım zaten, olması saçma. Fakat esas bizim terörle ilgili beklentilerimizde bir adım atılmadı.
Biz bunları neden istiyoruz, neden itiraz ettik? Biz, sözde değil özde müttefik istiyoruz. Teröre destek veren ülkeler özde müttefik olamaz. Zaten NATO içinde bizim yeterince sözde müttefikimiz var, o yüzden yeni sözde müttefik istemiyoruz biz, özde müttefik istiyoruz.
SUNUCU- Peki Sayın Bakan, çok teşekkür ediyorum.
Son soru şu olsun mu: Büyükelçiler Kararnamesi, sizin de ekip arkadaşlarınızdan birçok isim yeni görevleri nedeniyle farklı ülkelerde büyükelçiliklere atandılar. Bir yandan da tabii merak edilen yeni kadro, buna yönelik hazırlıklar ne durumda? Belki bu konuya dair de birkaç görüşünüzü ve o arkadaşlarla ilgili düşüncelerinizi paylaşmak istersiniz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ben her zaman söylüyorum, gerçekten dünyanın en iyi diplomatlarıyla çalışıyorum. Bunun hem faydasını görüyorum, hem de gururunu yaşıyorum ve Bakan Yardımcısı arkadaşlarımız, üç tane arkadaşımız var şu anda. Yavuz Bey şimdi Hırvatistan’a gidiyor. Yavuz Bey, Estonya ve Hırvatistan’ı isterim dedi, sordum bir gün. Dedim ki, Hırvatistan’da hem Boşnaklar var hem de bize de yakın, Balkanlar senin için daha iyi olur dedim, bizim için de iyi olur. Oraya gitti kendi isteğiyle, sonuçta yıllardır bize hizmet eden bir arkadaşımız. Özellikle Meclis ve siyasi partilerle ilişkiler, sivil toplum örgütleriyle vesaire çok yükümüzü aldı. Ama şimdi arkadaşlarımızın tabii bir gelecek kariyeri var, onu da engellememek lazım. Son zamanlarda işte tahliyelerimiz oldu, Kovid oldu, Afganistan oldu, Ukrayna Savaşı vesaire… Şimdi Sedat Bey bizim, hepimizin, herkesin Bakanlıkta saygı duyduğu, en zor dosyaları yürüten bir arkadaşımız ve 7 yıldır merkezde. Şimdi New York’a, BM’ye gidiyor. Sonuçta o arkadaşlarımızın da geleceği var, kariyeri var…
SUNUCU- Engellemek değil bilakis desteklemek de lazım.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Desteklemek lazım, sürekli burada bize faydası var diye tutmak da doğru olmaz. Dolayısıyla tabii Feridun Bey de emekli oldu, Volkan Bey’in Başkanlığı döneminde Feridun Bey devam etsin dedik emekli olduğu halde ve işte en son Genel Kurulu da tamamladık ve Feridun Bey’in yerine Sedat Bey’i gönderiyoruz. Faruk Bey zaten AB’den sorumlu eskiden beri, her ne kadar Bağdat Büyükelçiliği olsa da, o işlerden sorumluydu, onu da Brüksel’e görevlendirdik. Tabii Bakanlığımızda çok zengin bir kadromuz var, bunların içinden biz gerek Bakan Yardımcıları, gerekse diğer genel müdür vesaire, gidenlerin yerine arkadaşlarımızı görevlendireceğiz, bu böyledir. Yani bizim Bakanlıkta genelde eskiden beri bir alışkanlık var, gelenek var daha doğrusu alışkanlık demeyelim, 2 yıl merkez görev yapar, 4 yıl dışarıda görev yapar, bu rutindir. Ama tabii merkezde görev verdiğimiz arkadaşlarımızın biraz daha uzun kalması lazım, çünkü o görevde devamlılık da önemli. Birden 2 yıl sonra gitmek, o zaman verimli olamaz, arkadaşlar da verimli olamaz. O yüzden sadece Bakan Yardımcısı değil Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı düzeyindeki arkadaşlarımızı da biraz 2 yıldan fazla merkezde tutuyoruz.
SUNUCU- Aslında gelenekle kariyer planlaması uyuşuyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabii uyuşuyor. Biz aynı zamanda tabii geleneklerimiz de var, ama yeniliklere açık bir Bakanlığız. Antalya Diplomasi Forumu, Dijital Diplomasi, aynı şekilde Yeniden Asya, ekonominin gücü Asya’ya doğru kayıyor, güç merkezi. Yani sonuçta yapay zekâdan faydalanıyoruz hem hizmette, hem dış politika analizinde. 500 yıllık, sadece Reis-ül Küttaplık için söylüyoruz bunu, daha öncesine de dayanıyor. Gelecek sene Cumhuriyetimizin 100. yılı aynı zamanda Reis-ül Küttaplığın kuruluşunun 500. yılı, onu esas alsak bile 500 yıllık bir gelenekten bahsediyoruz. Ama yeniliklere de açığız, evet dışardan da olur, oluyor da, arkadaşlarımızı görevlendiriyoruz. Bizim için dışarıdan-içeriden fark etmez, daha önceki dönemlerde de oluyordu, şimdiki dönemlerde de olur, bunlar gayet doğal, bunu başka yere çekmenin de hiçbir anlamı yok. Gayet isabetli isimler, yanlış-hata olursa da gerekeni yapıyoruz zaten, uyarılarımız olur, geri çekme imkânımız var, ama bizim derdimiz; motivasyonu arttırmak. Çünkü dış politikanın alanı çok genişledi, o yüzden görevlendirmede de çeşitliliği de arttırmamız lazım. Tabii özellikle Fransızca konusunda biraz eksiğimiz var, çünkü Fransızca konuşan özellikle Afrika ülkelerinde de misyon sayımız arttı. Şimdi farklı dillerden de alıyoruz, Japonca da alıyoruz, Çince, Rusça, Arapça, işte Farsça da mesela, maalesef Bakanlık içinde Farsça bilen arkadaşımız yok. Sonuçta son iki görevlendirmemize baktığımız zaman Tahran’a, dışarıdan arkadaşlarımızı görevlendirdik. Şimdi bu dillerde de uzmanlaşıyoruz, maalesef bu FETÖ’den sonra, FETÖ bizim Bakanlığa da güçlü bir şekilde sızmış hem de, ve 15 Temmuz’dan sonra bu FETÖ’cüleri Bakanlığımızdan çıkarttık, attık, bayağı sayı olarak yüzde 22’den bahsediyorum, azaltmıştık. 600’den fazla konsolosluk ihtisas memuru ve meslek memuru, şimdi bu açığı kapatıyoruz. Ondan dolayı yetersizlikten dolayı yeni misyonlar da açıyoruz, arkadaşlarımızın işte dil eğitimi ve master, doktora gibi eğitimlerini istediğimiz düzeyde yapamadık. Şimdi o anlamda da tekrar normale dönmeye başlıyor…
SUNUCU- Uzmanlığı önemsiyoruz dediniz, bu anlamda Kıbrıs’a da hukuk lazım oraya, o yüzden değerlendirebiliriz herhalde?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Elbette hukuk lazım, teknik müzakereler de var, ama Türkiye-Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilişkileri de var. O nedenle Sayın Feyzioğlu’nun burada başarılı olacağını ben düşünüyorum, oraya uygun. Yani biz kişiye göre görev değil de göreve göre uygun arkadaş bulmaya çalışıyoruz, hangi ülkede hangi arkadaşımız daha verimli olur. Merkezdeki görevlendirmelerde de öyle, objektif değerlendirme yapıyoruz. Bakanlığa adaleti getirdik, bununla gurur duyuyorum. Eskiden çok ekipçilik vardı Bakanlıkta, yani öz eleştiri yapalım, vardı. Adaletsizlik çoktu, bir grup hep iyi yerlere giderdi, bir grup hep böyle daha işte bizde bir sınıflandırma var A-B-C-D-E-F’ye kadar gidiyor, o D-E-F bölgesine giderdi. Oralardan geri dönenler de, ara-sıra Alanya şivesi giriyor devreye…
SUNUCU- Çok da güzel oluyor ama.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Oralardan dönenler de merkezde âtıl kalırdı, şimdi mesela Sedat Bey bizim Amman’dan döndü, Ürdün’den döndü. Ama son derece bilgisi-birikimi, dirayeti, soğukkanlılığı, anında hemen çözümler üretmesi, hemen bir konuyu kaleme alalım dediğimiz zaman 5-10 dakika içinde hemen birlikte yaptığımız…
SUNUCU- Ve A bölgesine gidiyor şimdi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- A bölgesine gidiyor. Şimdi her yerden gelen, Afrika’dan gelen arkadaşımızı genel müdür yapıyoruz, üst düzey görevler veriyoruz. Nerede işini iyi yapıyorsa, o arkadaşlarımızı biz ödüllendiriyoruz, objektif. Tam istediğimiz gibi olur mu? Mümkün değil, yani bürokraside mümkün değil yani bunu yapmak. Çünkü eksiklikler oluyor, dengeler oluyor vesaire, her şey istediğiniz gibi olmaz. Ama Bakanlık biliyor ki Bakanları, Cumhurbaşkanımız da sağ olsun bize güveniyor, adaletli davranmaya çalışıyor. Atamalarda Bakanın yanında olanlar herkes iyi yere gidecek, alt düzeyde bizim arkadaşlarımız da var, diğerleri gidemeyecek diye bir şey yok, öyle adaletsizliklere fırsat vermemeye çalışıyoruz.
SUNUCU- Peki efendim, çok teşekkür ediyorum katıldığınız ve gündeme dair birçok başlığı, soruları içtenlikle cevapladığınız için sağ olun.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ederim.
SUNUCU- Evet efendim, Net Bakış Özel’i noktalıyoruz. Konuğumuz, Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu idi.
Yeni bir programla yeniden birlikte olmak dileğiyle diyelim, hoşça kalın.
* Interpress deşifresidir.