MODERATÖR- Son anda yeni bir program vardı, ama yine de programa
gelebildiniz, çok teşekkür ediyoruz. Efendim, hemen sıcak gündem maddesiyle
başlamak istiyorum müsaade ederseniz.
Ermenistan’ın Azerbaycan’a bir saldırı başlattığını gördük. Bütün dünyadan
değişik sesler var. Siz Ermenistan’ın tam olarak neyin peşinde olduğunu
nasıl değerlendiriyorsunuz?
SORU- Ermenistan tabii bu Karabağ problemi, Azerbaycan’ın işgal edilmiş
toprakları meselesi 30 yıldır çözülmeyince cesareti artıyor Ermenistan’ın.
Ve son saldırılarla da esasen Minsk Üçlüsünün çabalarını, aynı şekilde AGİT
çatısı altındaki çabaları tanımadığını, diğer taraftan Karabağ konusunda ve
Azerbaycan’ın işgal edilmiş toprakları konusunda Birleşmiş Milletler’in çok
sayıda kararı var, 4 tane karar var; 1993 yılında 822, 53, 74 ve 84 nolu
kararlar. Bu kararları da yok sayıyorum, yani uluslararası hukuku hiçe
sayıyorum diyor. Ben sorunun diplomasiyle ve müzakereyle çözülmesini
istemiyorum diyor.
Diğer taraftan Azerbaycan’ın yüzde 20 topraklarını işgal ediyorum, ama bu
yetmez daha fazlasını istiyorum diyor. Bunu neyle gösterdi? Temmuz ayında
Tovuz’a saldırarak. Tovuz şu anda Ermenistan’ın işgal ettiği bir alan
değil, ama orası kritik bir bölge. Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu ve önemli gaz
ve petrol boru hatlarının geçtiği bir güzergâh. Yani burada sistematik ve
planlı bir saldırı yaptıkları ortada. O zaman bu saldırıyı durdurmuştuk,
yani Azerbaycan karşı hamle yaptı ve Rusya devreye girdi, bir ateşkes ilan
edildi. Bu saldırıyla bu ateşkesi de tanımadığını Ermenistan herkese
göstermiş oldu.
Konuştuğumuz herkese aynı şeyi soruyoruz. Temmuz ayında da çok güçlü bir
uyarı gönderdik Ermenistan’a, aklını başına al, biz tüm imkânlarımızla
Azerbaycan neyi istiyorsa Azerbaycan’ın yanındayız, bu saldırılar yanına
kalmaz. Zaten sahada o zaman gerekeni Azerbaycan yaptı. Peki, tüm bu
uyarılara rağmen bu cesareti nereden buluyor? Bu soruyu herkese soruyoruz,
Lavrov’a da sorduk, Maas’a da sorduk, bu sabah Estonya Dışişleri Bakanıyla
da görüştük, bugün öğleden sonra ve yarın diğer bakanlarla da özellikle
Karabağ meselesini görüşeceğiz, görüşüyoruz. Yani sahada ve masada
Azerbaycan’ın yanındayız diyoruz ya, bu boş bir söz değil çabalarımızı
sürdürüyoruz.
Sonuçta Ermenistan bu saldırılarıyla uluslararası sistemi ve uluslararası
hukuku hiçe sayıyorum, ben kendi bildiğimi yaparım diyor. Bunun da bir
karşılığı olmalı, biz de bunu söylüyorum.
MODERATÖR- Efendim, siz bir açıklama yaptınız, oldukça da etkili bir
açıklamaydı, Azerbaycan ne istiyorsa, nasıl istiyorsa o şekilde
Azerbaycan’ın yanındayız dediniz. Bu tabii farklı şekilde de yorumlandı.
Türkiye şu anda Azerbaycan için tam olarak ne yapıyor, neler yapacak?
Ermenistan tarafının Ankara’ya yönelik bazı suçlamaları var asker
gönderdiğiniz, mermi gönderdiğini, silah gönderdiğinize yönelik, bunlara
nasıl cevap verirsiniz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bu sorun 30 yıldır çözüldü mü?
Çözülmedi. Uluslararası toplumun, Minsk Üçlüsünün somut bir adımı oldu mu?
Olmadı. Biz Rusya’yla da bu sorunun çözümü için ikili düzeyde, özellikle bu
Suriye’de yaptığımız işbirliğini buraya da yansıtmak istedik, çabalarımız
oldu, Sayın Cumhurbaşkanımızın Putin’e teklifleri oldu, Lavrov’la
görüşmelerimiz oldu. Ama ikili düzeyde olsun, çok taraflı düzeyde olsun, bu
sorun çözülmedi. Çözülmedikçe de Ermenistan cesaretlendiriliyor ve
saldırıyor. Dolayısıyla artık bu sorunun çözülmesi lazım. Bu sorunu
diplomasi yoluyla çözmek istiyorsa uluslararası toplum, sadece Ermenistan’a
burada bir seçim yapma dememesi gerekiyor ya da BM kararlarına bakıyoruz,
uluslararası toplumun çağrılarına bakıyoruz, efendim çatışma dursun. Dursun
da, Ermenistan’a da Azerbaycan topraklarından çekil diyor musun? Hayır,
demiyorsun, bu doğru bir yaklaşım değil. O nedenle artık bu sorun çözülmesi
gerekiyor. İşte burada diplomasi yoluyla çözülecekse, biz yine
Azerbaycan’ın haklarını masada savunuruz, savunmaya devam ederiz. Ama
diplomasi yoluyla bugüne kadar çözülmedi, Azerbaycan da kendi topraklarını
işgalden kurtarmak istiyor, mücadeleyi kendi topraklarında veriyor.
Dünyanın hangi ülkesinde yani kendi topraklarında bir mücadele verilirken
işgalci ile toprakları işgal edilen ülke eşit muamele görüyor? Ukrayna’da,
Kırım’da bunu yapıyor muyuz? Haklı olarak Ukrayna’yı ve Kırım’ı
destekliyoruz. Haklı olarak Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü destekliyoruz.
Yani burada eşit yaklaşmak gerekiyor. O nedenle Azerbaycan sahada bunu
çözmek istiyorsa da, biz tabii ki tüm imkânlarımızla Azerbaycan’ın yanında
olacağız dedik. Peki, bugün şu anda Azerbaycan’ın bu anlamda bir isteği
olursa biz gereğini yaparız. Ama Azerbaycan’ın şu anda görüyoruz ki
kapasitesi yeterli. Sayın Aliyev de sık sık söylüyor; gel baş-başa kalalım,
ne olacağını gör diyor. Bu ne demektir? Benim gücüm var topraklarımı geri
alacağım, başka ülkeler de karışmasın diyor.
MODERATÖR- Siz de bu noktada mısınız Sayın Bakanım?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Elbette Ermenistan bugün başka
ülkelerden destek bulmasaydı Batıdan, hatta Rusya’dan, bu cesareti
bulamazdı. Dolayısıyla Azerbaycan diyor ki benim gücüm yeter diyor, doğru,
gücü de yeter, kapasitesi yeter. Peki, Türkiye olarak bugüne kadar diğer
ülkelerle savunma sanayi alanında işbirliğimiz ya da askeri alanda
işbirliğimiz olduğu gibi Azerbaycan’la da işbirliğimiz olmadı mı? Oldu.
Olamaz mı? Olur. Hatta herkesten daha fazla olur ve olmalıdır. Dolayısıyla
bugüne kadar Azerbaycan’ın askeri kapasitesinin güçlenmesinde Azerbaycan
kendi topraklarını kurtarmak için gerekli tedbirleri almıştır. İhtiyacı
olan savunma sanayiyle ilgili malzemeleri bizden ya da başkasından
almıştır, ithal etmiştir. En doğal hakkıdır, herkes istediği yerden alır.
Bizden de alması gayet doğaldır. Bu bizim Azerbaycan’la “bir millet-iki
devlet” anlayışıyla iki ülke arasında bugüne kadar imzalanan anlaşmaların
gereği olmuştur. Bugün de Azerbaycan’ın tek başına kendi topraklarını
kurtaracak kapasitesi vardır. Ama Türkiye’ye hangi alanda nasıl bir ihtiyaç
duyarsa devlet olarak da, millet olarak da, Hükümetimiz olarak da biz
varız. Bunu da sadece biz söylemiyoruz, tüm milletimiz söylüyor. Arada
çatlak sesler de çıkıyor, onları da görüyorsunuz, sizler zaten
yayınlıyorsunuz. Sonuçta bizim söylemek istediğimiz bu, Azerbaycan nerede
nasıl Türkiye’ye ihtiyaç duyarsa, biz kardeş olarak can Azerbaycan’ın
yanındayız.
MODERATÖR- Efendim, başta pek çok ülkeden, örgütten çatışmaları durdurun
mesajı geldi. Siz de biraz evvel AGİT’ten, Minsk Grubundan bahsettiniz. Ama
bir şey de söylediniz, sahada bir çözümden yanasınız, öyle anlıyorum ya da
Azerbaycan’ın bu yolu tercih etmesinin daha kendileri açısından mantıklı
olduğunu söylüyorsunuz. Yani siz ateşkesin soruna çözüm getireceğini değil
soruna kaynak teşkil eden Karabağ işgalinin ortadan kalkmasını mı şart
koşuyorsunuz, muhataplarınıza bunu mu anlatıyorsunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Biz bugüne kadar bu sorunun diplomasi
yoluyla barışçıl bir şekilde ve Birleşmiş Milletlerin biraz önce söylediğim
kararları, AGİT kararları çerçevesinde kardeş Azerbaycan’ın toprak
bütünlüğü, sınır bütünlüğü çerçevesinde çözümünü savunduk, savunageldik tüm
platformlarda. Ama Azerbaycan’ın buradaki endişesini de çok iyi anlıyoruz.
Çünkü 30 yıldır bu sorun çözülmediği gibi bu sorunu çözmek için herhangi
bir somut adım da görmedi Azerbaycan, biz de göremedik. Tüm teşvik
etmelerimize rağmen, AGİT Grubuyla sürekli bir araya geliyoruz, Şubat
ayında da yanılmıyorsam yine Türkiye’ye geldiler, kendileriyle görüştük.
Somut hiçbir öneri ile gelmediler. Biz kendilerini teşvik etmeye
çalışıyoruz. Şimdi 30 yıldır çözülmediği gibi Ermenistan saldırganlığını
sürdürüyor.
Ayrıca, Ermenistan başka özellikle Ortadoğu bölgelerinden getirdiği
Ermenileri de illegal bir şekilde işgal ettiği topraklara yerleştiriyor.
Yani bu çözümsüzlük Ermenistan’a yarıyor. Evet diplomasiyle çözülsün, ama
çözüldü mü? Hayır. Çözmek için çaba sarf ettiler mi? Hayır. Çözümün içinde
olan ülkeler, çözmek için bu grupların içinde olan ülkelere baktığımız
zaman Ermenistan mı-Azerbaycan mı diye sorduğun zaman yüzde 100
Ermenistan’ı tercih eden, Ermenistan’ı destekleyen ülkeler. Dolayısıyla bu
ülkelerle de sorunun çözülmeyeceği ortada. Eğer bu ülkeler, evet ateşkes
olsun diyebilir, doğru, çatışmayı kimse istemez. Ama burada biraz önce
söylediğim gibi Ermenistan’la Azerbaycan’a eşit muamele yapmamaları
gerekiyor.
MODERATÖR- Tek başına ateşkes de sizin için sorunu çözmüyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ayrıca, tek başına ateşkes sorunu
çözmez. Yine biraz önce vurguladığım gibi, ateşkes ve Ermenistan derhal
Azerbaycan topraklarından çekilsin demeleri gerekiyor. Bunu diyorlar mı?
Hayır. Diplomasiye dönelim diyorlar. 30 yıldır diplomaside bir şey oldu mu?
Hayır. Peki, somut olarak bu sorunun çözümü için bir önerin var mı? Yok.
Nasıl çözülecek bu olay?
MODERATÖR- Siz muhataplarınıza bunu mu vurguluyorsunuz şu anda?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Aynen bunları gayet güzel bir şekilde
sakin sakin, tane tane anlatıyoruz, anlatacağız. Ama bunu sadece masada
anlattığın zaman da sağır kulaklara hitap etmiş oluyorsunuz. Dolayısıyla
ikisini birden götürmek her zaman sahada ve masada daha etkili oluyor, biz
bunu diğer alanlarda da gördük. Biz, evet diplomasiye varız, Azerbaycan da
var. Azerbaycan bugüne kadar çok sabretti. Ya toprakları yüzde 20 işgal
edilmiş bir ülke, yüzde 20’si. Diğer taraftan 1 milyondan fazla Azerbaycan
Türkçesiyle kaçgın-göçkün dediğimiz yerinden edilmiş insanlar var. Bunların
nasıl şartlarda yaşadığını ben gördüm. Avrupa Konseyi yıllarımda da
ziyaretlerimizde gittik inceledik gördük. Yani bu büyük bir travma, 30
yıldır bu insanlar evlerinden-şehirlerinden uzakta yaşıyor. Azerbaycan
tabii güçlendikçe onlara daha fazla imkân veriyor, ama herkes evine dönmek
istiyor. Ama hiç kimse bunu görmüyor, görmezden geliyorlar. Yani bizim,
Azerbaycan’ın isyanı bu. Azerbaycan ahlaken de, hukuken de haklıdır ve tüm
ülkelerin ve uluslararası toplumun da hukukun gereği ve ahlakın gereği
olarak Azerbaycan’ı tıpkı Ukrayna’yı, tıpkı Gürcistan’ı, tıpkı işgal
edilmiş diğer topraklar, işgal edilmiş ülkelerde olduğu gibi Azerbaycan’ı
desteklemelidir, biz bunu söylüyoruz, haksız da değiliz.
MODERATÖR- Siz sahayı da önemsiyorsunuz ve teşvik ediyorsunuz görebildiğim
kadarıyla Sayın Bakanım?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi saha ihtiyaç olduğu zaman, yani
şimdi uluslararası ilişkilerde bir tabir var; sert güç-yumuşak güç, hard
power-soft power. İkisi de yerinde kullanıldığı zaman etkili olur. Biz her
zaman diplomasiyi anlatırken yumuşak gücümüzü ön plana çıkarıyoruz, insani
yardımlarımız, kurumlarımız, Türk Hava Yolları’mız, TİKA’mız, Yunus Emre
Türk Kültür Merkezi’miz, Yurt Dışı Türkler Başkanlığı’mız, AFAD’ımız,
Kızılay’ımız, yani tüm değerlerimizle beraber. Ama şimdi Doğu Akdeniz’de
veya Suriye’nin kuzeyinde terörle mücadele ederken sahada olmasanız bu
mücadeleyi yapabilir misiniz? Veya Doğu Akdeniz’de 2003 yılından bugüne
kadar, belki onu da konuşuruz, bizim tüm çağrılarımıza rağmen Türkiye’yi ve
Kıbrıs Türklerini dışlayan ve haklarımızı yok sayan adımlara karşı,
yaptığımız tüm çağrılara rağmen bu adımlar devam ettikten sonra sahada
olmasak bu konularda sonuç elde edebilir miydik? Hayır, edemedik maalesef.
Yani saha…
MODERATÖR- Tamamlayıcı bir unsur.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tamamlayıcı bir unsur, yeri geldiği
zaman çok önemli bir unsur. O nedenle sahada ve masada diyoruz, ikisini
birden kullanmakta fayda var.
MODERATÖR- Siz ayrıca iki devlet-tek millet vurgusuyla Azerbaycan’la da
yakın ilişki içindesiniz, meslektaşınızla da görüşüyorsunuz. Onlardaki
duruşu nasıl değerlendiriyorsunuz, kararlı diyebilir miyiz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Son derece vakur ve kararlı. Halkta da
bu duruşu görüyoruz, halkın da hassasiyetini, duygularını görebiliyoruz
bize yazdıklarından takip ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de
aynı vakur duruşu görüyoruz. Cumhurbaşkanımız ile sürekli temastalar.
Bizler yine Ceyhun kardeşimiz olsun, diğer muhataplarımızla sürekli
temastayız. Kararlı duruyor, güçlü duruyor. Haklıysan zaten hem kararlı
olursun, hem de güçlü olursun. Haklısın çünkü, yüzde 100 haklısın
tereddütsüz.
MODERATÖR- Teşekkürler. Metin Bey.
SORU- Efendim, malumunuz yarın Avrupa Birliği Liderleri Zirvesi başlıyor.
Geçtiğimiz haftalarda da Türkiye’nin en önemli gündem maddesi Doğu
Akdeniz’deki gerilimdi malumunuz. Yarın Avrupa Birliği Liderler Zirvesi
başlayacak. Bu liderler zirvesinden Türkiye olarak beklentilerimiz nedir?
Türkiye’nin diyalog çağrılarının bu liderler zirvesinden sonra daha hız
kazanacağını düşünüyor musunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Yeni oluşan yapıyla konsey, komisyon
başkanlarıyla, Borrell olsun, diğer komiserler olsun, teknik düzeyde olsun
Avrupa Birliği’yle biraz daha sağlıklı ilişkilerimiz var.
MODERATÖR- Biraz daha makul bir ilişki.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Daha makul bir yaklaşım var, daha iyi
bir diyalog var. Cumhurbaşkanımızın 9 Mart’tı yanlış hatırlamıyorsam
pandemi öncesi, pandemi tam başladığı zaman o gönül selamının da başladığı
gün oldu.
MODERATÖR- Brüksel ziyaretinde.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Brüksel ziyareti. Borrell’le bizim
temaslarımız, diğer düzeydeki temaslarımız, yardımcılarımız, ilgili
komiserlerle bazı bakanlarımızın temasları, daha olumlu bir atmosfer var.
Ama gerçekçi olmamız lazım, zorluklar da var. Zorluk esasen Avrupa
Birliği’nin kendi içinde. Avrupa Birliği’nin içinde Avrupa Birliği’nin
içinde her politikası konusunda bir bölünmüşlük de var. İster istemez tabii
bir Türkiye karşıtlığı da var, bazı ülkeler bunu körüklüyor.
Diğer taraftan, Türkiye’nin Avrupa Birliği’yle ilişkilerini rehin almaya
çalışan üyeler de var, işte Rum Kesimi bunlardan bir tanesi, aynı şekilde
Yunanistan. Ama Yunanistan ve Rum Kesimi olmadığı zaman da diğer bazı
ülkeler de bunu yapmaya çalışıyorlar.
Bunlara rağmen değişik alanlarda işbirliği yapacağımızı düşünüyoruz. Doğu
Akdeniz’deki kararlı adımlarımız neticesinde tabii biraz gerginlik oldu.
Ama biz de kendi hakkımızı, Kıbrıs Türk halkının haklarını savunmaya
çalışıyoruz, savunuyoruz kararlı bir şekilde. Sonuçta bu süreçte de
diplomasiyi hiçbir zaman kenara bırakmadık. Özellikle Sayın Merkel ile
Cumhurbaşkanımız arasında çok sık bir görüşme oldu; telefon görüşmeleri,
video konferans aracılığıyla görüşmeler, ayni 7 defa son zamanlarda
görüştüler. Aynı şekilde Michel’le, Ursula’yla diğer temaslarımız. Burada
nedir? Var olan sorunlara diplomatik bir çözüm bulmak. Esasen diplomasiye
tanıdığımız fırsatları da Yunanistan ve Rum Kesimi teptiği için biz de
ilave adımlar da attık. Şimdi yeni fırsatlar da ortaya çıktı bakım için
gemimizin gelmesiyle. Dolayısıyla pozitif bir atmosferde daha önce bizim
tüm çağrılarımıza rağmen istikşafi görüşmelere yanaşmayan Yunanistan da bu
görüşmelere hazır olduğunu açıkladı, bu da güzel bir şey. Esasen daha önce
de söyledim, 2016 yılından bu yana Avrupa Birliği içindeki Yunanistan
bizimle bu görüşmeleri yapmaktan imtina etti, kaçtı. Dolayısıyla şimdi
burada olumlu bir atmosferde, biz diplomasiye varız diyoruz her zaman,
kendine güvenen ülke masada olmalı, diplomaside aktif olmalı, tezlerini de
güçlü bir şekilde savunmalı.
Diğer taraftan, tabii bu zirve Doğu Akdeniz zirvesi değil ki. Burada Sayın
Cumhurbaşkanımızın da Merkel’e, Charles Michel’e, Ursula von der Leyen’e
söylediği gibi Türkiye’nin de beklentileri var. Örneğin 18 Mart mutabakatı
artık geçerliliğini yitirmedi, ama güncellenmesi gerekiyor, çünkü sorun
devam ediyor, Avrupa Birliği yükümlülüklerini yerine getirmedi, biz
getirdik. Bu sorun devam edecekse daha neler yapılması gerekiyor. Diğer
taraftan, Gümrük Birliği Anlaşmasının müzakereleri konusunda somut adımlar
bekliyoruz, bu zirvede bunlar ele alınacak. Aynı şekilde vize serbestisiyle
ilgili Ukrayna vatandaşlarına tanınan esneklik bize de tanınması gerekiyor,
birkaç tane detaya takılıp da süreci ötelememesi gerekiyor Avrupa
Birliği’nin, bunu da tüm görüşmelerimizde net bir şekilde söyledik. Terörle
mücadelesi konusunda beklentilerimiz var. Yani bu zirvede Türkiye’ye
yönelik olumlu adımlar bekliyoruz. Bugüne kadar değişik sebeplerle
başlayamayan bu Gümrük Birliği Anlaşmasının güncellenmesi müzakereleri
dahil bunların başlaması gerekiyor. Yani Avrupa Birliği artık şu pozitif
atmosferde Türkiye’ye yönelik daha somut adımlar atması gerekiyor, tek
taraflı olmaz bu işler ve zirveden de esasen beklentilerimiz bu.
SORU- Efendim, bu Doğu Akdeniz konusunda uluslararası bir konferans
çağrınız vardı Türkiye olarak, bu çağrıya da olumlu bir tepki geldi. Nasıl
görüyorsunuz, yani bu konferansın toplanacağını bekliyor musunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Doğu Akdeniz’de bir konferans fikri
bizden çıktı, Sayın Cumhurbaşkanımızdan çıktı. Tüm açıklamalarımızda ne
diyorduk bu kararlı adımları attığımız dönemlerde bile? Biz Doğu Akdeniz
etrafında kıyıdaş ülkelerle bir araya gelip hakça paylaşım konusunda bir
anlaşmaya varız dedik. Başkalarının haklarında gözümüz yok, ama kendi
hakkımızı da yedirmeyiz. Bugüne kadar Türkiye’yi dışlayıcı adımlar atıldığı
için bu adımlar karşısında biz de kendi tek taraflı adımlarımızı attık,
oysa Doğu Akdeniz etrafında birçok ülke var. Ve bu fikirden yola çıkarak
yine Doğu Akdeniz’de uluslararası bölgesel bir konferansın düzenlenmesi
fikri ortaya çıktı. Borrell’le Dışişleri Bakanı olarak beni
görevlendirdiler, Sayın Cumhurbaşkanımız da talimat verdi, şimdi biz bunun
üzerinde çalışıyoruz. Dün arkadaşlarımızla da bir toplantı yaptık, hangi
formatta olur, kimler katılır, kimler katılmaz, bunların üzerinde
çalışıyoruz. Aynı şekilde hangi konuları ön plana çıkarmamız lazım? Kolay
uzlaşıcı sağlanabilecek alanlar ne, zor çetrefilli konular ne, bunları bir
liste haline getiriyoruz.
Diğer taraftan, Doğu Akdeniz deyince tabii Kıbrıs da var, Kıbrıs’ta da iki
taraf var. Şimdi Rum Kesimi Avrupa Birliği’ne uluslararası hukuka aykırı
bir şekilde kabul edildi, ama Türk tarafı hep dışlandı. Burada bir
konferans olacaksa Kıbrıs’tan her iki tarafın da katılması gerekiyor
temsilci olarak. Buna ister resmi derler, ister gayri resmi derler, ama
Türk tarafı olmayacaksa Rum tarafının da buraya katılması doğru olmaz,
çünkü hakça paylaşım için her iki tarafın da görüşünü dinlememiz lazım.
İkisi arasında diğer taraftan Kıbrıs’ta bir siyasi çözüm konusunda bir
garanti yok, geçmiş tecrübelerimizden yola çıkarak bunu söylüyoruz. Ama
hidrokarbon zenginliklerinin paylaşımı konusu çok basit, Rum tarafını ikna
edebilirlerse hakça paylaşım konusunda, bu bir şirket olur, ortak komisyon
olur, herhangi bir bölgesel örgütün ya da Birleşmiş Milletler’in bir
mekanizması çerçevesinde olur, hakça paylaşımı bizim tesis etmemiz
gerekiyor. Bunun için de konferansa ya iki tarafın da katılması gerekiyor
ya da hiçbirisinin katılmaması gerekiyor. Ama bizim tercihimiz her iki
taraf da gelsin, bu sorunu da belki burada çözeriz, bunu çözdüğümüz zaman
da Doğu Akdeniz’de sorunun yüzde 51’i zaten çözülmüş oluyor.
SORU- Efendim, şimdi özellikle Rum Kesimi, bugüne kadar Türkiye’nin genelde
Rumlarla ilgili tezi Rumların Avrupa Birliği’nin şımarık çocuğu muamelesi
görmesiydi. Bu son olaylarda da, mesela Belarus’a yönelik yaptırımlarda
Rumların vetosu vardı. Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinde bir anlayış
noktasına geldi mi, yani Türkiye’yi daha iyi anlayan, Türkiye’nin tezlerine
daha yakın bir noktaya geldi mi sizce? Ve içeride bunu destekleyen kişiler
var mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Avrupa Birliği ülkelerinin çoğunluğu
Türkiye’nin haklı taleplerini çok iyi anlıyorlar. Doğu Akdeniz konusunda da
önemli üye ülkelerin dışişleri bakanları, liderleri bile hukuken Meis Adası
konusunda, sözde Sevilla haritası konusunda Türkiye’nin haklı olduğunu,
Meis için talep edilen 40 bin kilometrekarelik bir kıta sahanlığı konusunda
Türkiye’nin haklı olduğunu kabul ediyorlar.
Ayrıca, biz tezimizi çok güzel bir şekilde anlattık mahkeme kararlarıyla
beraber, yani uluslararası mahkemelerin kararlarıyla beraber. Aynı şekilde
uluslararası hukukta içtihatlar, işin hukuki boyutuyla ve uygulamalar,
örnekleriyle beraber…
MODERATÖR- İngiltere, Fransa, Malta.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, bir de İngiltere, Malta, Latin
Amerika, Ukrayna, Romanya, diğer taraftan yine Yunanistan, İtalya, çok
örnekleri var. Bunları biz çok güzel anlattık.
Bir de, konuyu bilmeyen, sanki birden Türkiye karar verdi, Doğu Akdeniz’e
gemileri indirdi gibi algılıyor, oysa bunun geçmişini anlatmak lazım. Yani
Türkiye’yi ve Kıbrıs Türklerini dışlayan hangi adımlar atıldı, hangi
anlaşmalar imzalandı ve buraya nasıl gelindi? Hangi çağrılarda bulunduk,
çözüm için hangi önerilerde bulunduk, bugün çözüm için ne düşünüyoruz,
bunları çok güzel bir şekilde anlattık, Avrupa Parlamentosu’na hitap ettik
video konferansla, ikili düzeylerde anlattı, üçlü, dörtlü düzeylerde
anlattık. Cumhurbaşkanımız tüm muhataplarına anlattı. Bir de bunu mektuba
döktük, ilk önce 4 sayfalık bir mektubu tüm AB üyesi ülkelere, yine
Güvenlik Konseyinde P5, yine diğer geçici üyelere de gönderdik, diğer
taraftan NATO Genel Sekreterine, BM Genel Sekreterine de gönderdik, güzel
cevaplar da geldi.
Ayrıca, Sayın Cumhurbaşkanımız en son tüm AB liderlerine bir mektup
gönderdi, işte Macron da o mektubu aldıktan sonra görüşmek istedi, Merkel
de mektubu okuduğunu, gayet bir güzel bir şekilde anlatıldığın söyledi,
üzerine çalışmamız gereken alanlar da var dedi dolayısıyla.
Sonuçta biz tezimizi çok iyi anlattık, ama bu ülkelerin ve Avrupa
Birliği’nin kurum olarak bizim tezimizi anlaması yetmiyor, çoğunluğunun
bizim lehimize olması da yeterli olmuyor, çünkü kararlar konsensüsle
alınıyor ve burada birçok karar alınıyor. Bu kararlar alınırken biraz önce
söylediğiniz tabiri kullanmak istemiyorum ama, doğru bir tabir, Yunanistan
ve Rum Kesimi her zaman başka konuları bahane ederek hep Avrupa Birliği’ni
adeta rehin almıştır. İşte siz bu konuda haksız da olsa desteklemeseniz
alınacak diğer kararları veto ederiz. En son yine Rum Kesimi -Yunanistan
demiyor bunu- bizi desteklemezseniz, Türkiye’ye yaptırım kararı almazsanız
Belarus’la ilgili kararı veto edeceğiz. Şimdi Belarus’la ilgili kararla
Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin ne ilgisi var? Yani ben Belarus hakkında
illa karar alınsın demiyorum, alırlar-almazlar onların bileceği bir iş, biz
katılırız-katılmayız aday ülke olarak, müzakere eden ülke olarak o da bizim
bileceğimiz bir iş. Ama sonuçta başka bir konu da olabilir. İşte bu
oybirliğiyle kararların alınması şartı, kuralı, içtüzük bu ülkeleri Avrupa
Birliği’nin sadece Türkiye’yle olan ilişkilerini değil, diğer
politikalarını da rehin almasına sebep oluyor ve bundan da çok ciddi bir
rahatsızlık var.
MODERATÖR- İç tüzük değişebilir mi bu manada, teknik olarak kolay mıdır
sizin mesleki tecrübeniz var?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bizim tezimiz şu, Cumhurbaşkanımız dünya
beşten büyüktür niye diyor? Oradaki veto hakkından, yani beş üyeden bir
tanesi hayır dediği zaman çok önemli hayati konularda bile karar
alınamıyor. Bunun sebebi ne? Oy birliğiyle karar çıkması lazım veto hakkı.
Ne diyoruz? Reform yapılması lazım bu sistemin değişmesi gerekiyor diyor.
Avrupa Birliğinin de bugün bunu dostane söylüyoruz. İkinci Dünya Savaşından
sonra Fransa, Almanya dolayısıyla Avrupa ülkeleri bir daha savaşmasın diye
kurulan bir birlik bugün başka bir boyuta taşındı. Ama bugün Avrupa’nın
yaşadığı sorunlar ya da Avrupa halklarının ihtiyaçları çok farklı. Bugün
politikaları da başarısız olduğuna göre birçok politikası bunu gözden
geçirmesi gerekiyor, bunun içinde bir reform sürecine girmesi gerekiyor.
Benim Meclis Başkanlığı dönemimde Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi dahil,
İnsan Hakları Mahkemesi dahil tüm kurumu biz reforme ettik ve onun çok
faydasını gördük. Mahkemeden o zaman 5 bin dosyayı, davayı Türkiye geri
getirdik bu reformun bir parçasıydı. Oradaki yükü, dosya sayısını azaltmak
için tüm üye ülkelere yaptırdık bunu. Sonuçta Avrupa Birliği reforma
giderken belki bunu da değiştirme ihtiyacı duyar olabilir.
MODERATÖR- Teknik olarak bu mümkün öyle bir bakış varsa.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Mümkün teknik olarak mümkün bu sadece
yine ama bunun içinde konsensüs lazım.
MODERATÖR- Efendim müsaade ederseniz Atina’ya bağlanacağım Tevfik Durul
karşımda Tevfik Bey buyurun.
TEVFİK DURUL- Merhabalar efendim. Yunanistan son dönemde yaşanan tüm bu
gerilimin ardından Türkiye’yi ve bölge siyasetini anlayabildi mi? Duruşunu
düzeltmek zorunda kalıyor mu? Siz başka ülkelerin provokasyonlara gelmemesi
uyarıları yaptınız, gerçek tabloyu görmeye başladılar mı? Bu konuda
değerlendirmenizi alabilir miyiz? Teşekkürler.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Başka ülkeler derken tabii özellikle
Fransa’nın çok aktif olduğunu görüyoruz, bunu da saklamadılar Doğu
Akdeniz’de sadece Yunanistan değil, Rum Kesimine de aynı desteği vermeye
çalıştılar. Sonuç itibariyle biz iki komşuyuz aramızda da çözülmemiş
sorunlar var, geçmişten bu yana çözülememiş. Bu sorunları bir paket halinde
mi, diplomasiyle mi, mahkeme yoluyla mı nasıl çözeceğimize karar verme
konusunda da bizden önceki iktidar istikşafi görüşmeler diye bir mekanizma
oluşturmuş, yani Yunanistan’la, Türkiye oluşturmuş. Biz de bunu faydalı
gördüğümüz için devam ettirdik ve epeyce yaklaşım da olmuştu, yan farklı
konuların nasıl çözüleceği konusunda. Ama 2016’dan bu yana biraz önce de
söyledim Yunanistan bu görüşmeleri yapmak istemedi ya da sil baştan
başlamak istedi ki 2000 yılında 2002 yılında ilk toplantıların başladığı bu
süreçte her şeyi baştan almak tabii çok 2016’dan bahsediyoruz 14 yıllık bir
sürecin kaybı demektir. Biz kaldığımız yerden daha önce ki iktidarların ya
da kişilerin bu süreci yürüten, kaç defa anlattık. Sayın Cumhurbaşkanımız
New York’ta Miçotakis’e neler söylediğini, Londra’da bunları tekrar
ettiğini, bu diyalogları devam ettirmemiz gerektiğini. Aramızda çözülememiş
sorunlar var bu sorunları çözmek için bizleri görevlendirdiler. Ama bu
hükümette benim kişisel olarak yakın dostum olmasına rağmen Dendias da iç
kamuoyu baskısı sebebiyle, biraz da Avrupa Birliğinden bu koşulsuz
aldıkları destek sebebiyle bu görüşmelere hazır olmadıklarını söyledi; ben
çok şaşırdım Cenevre’de. Belki o görüşmeler olsaydı, devam etseydik bu
kadar tansiyon yükselmezdi. Çünkü görüşmeler olunca daha pozitif bir
atmosfer oluşturuyorsunuz ve var olan sorunları aşmak için öneriler
getiriyorsunuz masaya. Bir önceki hükümeti istikşafi görüşmelerin
başlamaması konusunda ya da yüksek düzeyli işbirliği mekanizmasının konsey
mekanizması var biliyorsunuz toplantısını kaç defa söylemelerine rağmen
Selanik’te onların ev sahipliğinde yapılacak yapmamaları konusunda
eleştirebiliriz bunu yapabiliriz. Ama o günkü Dışişleri Bakanı Koçias’la
biz sık sık gayri resmi olarak da bir araya geliyorduk. Ben Yunanistan’a
gidiyordum, o İstanbul’a geliyordu, Antalya’ya gidiyordu veya bir yerde
başka bir adada buluşuyorduk, oturuyorduk bu meseleleri nasıl çözeceğimizi
konuşabiliyorduk. Ama yakın dostum olmasına rağmen Dendias’la bu ortamı
yakalayamadık biz. Şimdi istikşafi görüşmelerin başlaması konusunda bir
irade ortaya çıktı ev sahipliği sırası bizde. Kendisiyle de önümüzdeki
süreçte görüşme konusunda bir şeyimiz var diyalogumuz var arkadaşlar bunu
görüşüyorlar. Yani sonuç itibariyle Yunanistan bu süreçte bana göre şunu
anlamadıysa anlaması gerekiyor, yani burada birilerinin birilerinden
aldıkları destekle ya da onların silah satmak amacıyla ortamı
gerginleştirirken onların teşvikiyle yanlış adımlar atmaması gerekiyor. Biz
iki komşuysak, sorunları da birlikte çözmemiz gerekiyorsa bu maksimalist
yaklaşımlardan vazgeçip, sözde Sevilla haritası gibi saçma sapan şeylerden
maksimalist yaklaşımlardan uzaklaşıp gerçekçi bir şekilde Türkiye’yle
oturup konuşması gerekiyor. O zaman biz de kendi tezimiz ne, ne istiyoruz?
Neler oldu, neler olması gerekiyor? Bunları da söyleriz. Son zamanlarda
Yunanistan’ın bu diyaloğa hazır olduğunu söylemesi, açıklaması esasen
Yunanistan bakımından da olumlu bir adımdır bunu da söylemekte fayda var.
İnşallah bu tutumlarını sürdürürler.
Diğer taraftan, Ege’de ve Doğu Akdeniz’de kışkırtıcı adımlardan da
vazgeçmeleri gerekiyor. Görüyoruz ki kendi kamuoyunu tatmin etmek istiyor,
işte gemi gönderiyor oradan çekiliyor vesaire bu tür popülist adımların hiç
kimseye bir faydası olmaz, hele hele Yunanistan’a hiçbir faydası olmaz. Son
zamanlardaki tutumlarını daha olumlu buluyoruz onu da kayda geçirmek
isterim.
MODERATÖR- Sayın Bakanım, bu Meis Adasındaki Yunan bayrağının kırmızıya
boyanması meselesi var bu konuyla ilgili bir yorumunuz olur mu?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi biz millet olarak kendi bayrağımız
için hassasız değil mi? Esasen herkes kendi bayrağı için hassas. Bizim
bayrağımız geçtiğimiz günlerde Yunanistan’da yakıldı ve tepkimizi de
gösterdi veya başka yerde teröristlerde bunu yapıyor. Dolayısıyla, bizim
kendi bayrağımıza gösterdiğimiz hassasiyeti herkesin bayrağına göstermemiz
gerekiyor, yani bu Yunanistan’da olabilir, başka bir Avrupa ülkesi de veya
dünyanın herhangi bir yerinde bir ülke olabilir. O nedenle biz bayraklara
yapılan saldırıları doğru bulmuyoruz, yani kendi bayrağımıza gösterdiğimiz
hassasiyeti herkesin bayrağına göstermek gerektiğini düşünüyoruz ve bu tür
saldırıları da işin doğrusu doğru bulmuyoruz. Yunanistan’la ilişkilerimiz
gergin diye veya bir ülkeyle ilişkilerimizde sorun var diye bu ilkesel
tutumdan vazgeçecek de değiliz. Bu zaten tarihten bu yana savaşlarda bile
Türk milleti her zaman başkalarının bayraklarına, sembollerine de aynı
şekilde saygı duymuştur, biz de kendi bayrağımıza ve değerlerimize saygı
bekleriz.
MODERATÖR- Efendim, müsaade ederseniz Washington’a DC’ye bağlanacağız
Dildar Baykan karşımda hem de Amerika seçime gidiyor dün de sabaha karşı
bizim saatimizle ilk canlı yayın tartışmasını da yapmış oldu Trump’la Joe
Biden. Washington’dayız, Dildar Hanım buyursunlar.
DİLDAR BAYKAN- Merhabalar tekrar. Benim sorum şu olacak, Amerika Birleşik
Devletlerinin Doğu Akdeniz’deki duruşu hakkında görüşleriniz nelerdir
acaba?
MODERATÖR- Efendim, bu arada Pompeo bu arada çok geliyor hatta bugün
bildiğim kadarıyla Girit’te olması gerekiyor, nasıl görüyorsunuz
Amerika’nın bu yaklaşımını? Daha çok kurumları mı destekliyorlar, yoksa
ortada bir politika gibi mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ortada bir politika olmadığı ortada.
Şimdi ABD’nin bugüne kadar Kıbrıs ve Doğu Akdeniz konusunda yani Türkiye
Yunanistan ilişkilerinde dengeli bir tutum sergilediğini gördük. Yani
Avrupa Birliği Rum Kesimini üye yaptı tamam, uluslararası hukuku çiğnedi
anlaşmaları yok saydı, ama burada ABD’nin iki tarafa da eşit davrandığını
gördük, hatta önceki dönemdeki yöneticiler Biden Başkan Yardımcısıyken,
Kerry Dışişleri Bakanıyken adaya gittiği zaman kuzeye de geçip KKTC’deki
yetkililerle görüşmeler yaptılar, Pompeo bunu yapmadı, kendisine de
telefonda söyledim. Yani daha önceki yönetimler yapıyordu siz de yapmanız
lazım, burada eşitliği bozmamanız lazım. Her ne kadar öldürücü bir silah
vermiyoruz sadece askeri malzeme, kılık, kıyafet gibi bir şeyler veriyoruz
diyerek bir yıllığına da olsa, kısıtlı da olsa bu ambargoyu kaldırmaları da
doğru değil, yani eşitliği bozuyor bizim itirazımız o.
Doğu Akdeniz konusunda genellikle bir tutum sergilemiyorlar daha çok bunun
diyalogla çözülmesi gerektiğini, diplomasiyle çözülmesi gerektiğini
vurguluyorlar orada da bir sıkıntı görmüyoruz. Tabii Amerikan yönetimleri
bu diaspora ve lobi güçlerinin etkisinde her zaman kalır. Fakat son
zamanlarda sembolik de deseler Amerika’nın bu Kıbrıs’taki politikası
eşitliği bozuyor bu da doğru değil kendilerine de her düzeyde bunu ilettik.
Yani ziyaretler konusunda herkes herkesi ziyaret edebilir burada kısıtlama
yok, ama Kıbrıs konusunda, Doğu Akdeniz konusunda da aynı Suriye’de YPG,
PKK konusunda bazı ülkelerde de rekabet halinde olduğunu da görüyoruz. İşte
klasik orayı şu ülkeye kaptırmamamız lazım, o da diyor ki bu ülkeye
kaptırmamamız lazım böyle arada bunları yaparken haksızlıklar olur. Seçimle
ilgili bir soru olmadı galiba değil mi?
MODERATÖR- Ben soruyorum ne öngörüyorsunuz diye Sayın Bakanım? Cevap
vermeyebilirsiniz efendim.
SORU- En azından bakabildiniz mi önemli bölümlerine?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Baktım biraz gergin geçti biraz gergindi
karşılıklı.
SORU- Evet bekleniyordu.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bekleniyordu bugüne kadar karşılıklı
suçlamalardan sonra gergin olması bekleniyordu tabii değerlendirmeyi
Amerikan halkı yapacak seviyesiyle ilgili düşüktü, yüksekti, oydu, buydu
biz bir şey dersek doğru olmaz, ama Amerikan halka televizyondaki bu
tartışmalara önem veriyor iki tane daha olacak. Sonuçta biz Türkiye olarak
Amerikan halkı hangi adayı iş başına getirirse, hangi yönetim gelirse
gelsin ilişkilerimizi geliştirmek isteriz, ama Amerika’da da aynı anlayış
olması gerekiyor. Son zamanlarda işte ilişkilerimizi zehirleyen konulardan
kurtulmamız gerekiyor, bunlardan bir tanesi biraz önce bahsettim YPG-PKK,
FETÖ meselesi var. Diğer taraftan bu savunma sanayiyle ilgili konuları da
kendi aramızda halletmemiz lazım. Bunları yeni dönemde hangisi seçilirse
seçilsin halletmek için karşılıklı birlikte adımları da atabiliriz. Yani
seçim öncesi fazla yorum yapmak istemiyorum, çünkü başka ülkelerin de veya
adayların da Türkiye’yi seçim öncesi malzeme yapmasına karşıyız. Burada
özellikle demokratların Türkiye’yi hedef aldığını gördük. Biden Ocak ayında
daha adaylığını koymadan önce Türkiye karşıtlarının desteğini kendi partisi
içinde almak için Türkiye’yle ilgili açıklamalar yaptı buna tepkiyi
gösterdik zaten. Diğer taraftan Pelosi’nin yaptığı açıklama kabul edilir
bir açıklama değil, gerekli cevabı verdik, ilk milletvekili olduğum zaman
dostluk grubundaydım daha Türkiye’nin nerede olduğunu bilmeyen insanların
Türkiye’yle ilgili ahkam kestiğini de gördüm. Türkiye’de demokrasi var,
halkın iradesi var, kendi içimizde eleştiriler yapabiliriz, sorunlar
olabilir, güvenlik mi, daha fazla özgürlük mü dengesi konusunda, darbeler
zamanında, darbe girişimleri zamanında bunlar her zaman tartışılan
konulardır. Ama Türkiye 19 yıldır hep ileriye gitmiştir bu konuda. Sonuç
itibariyle Türkiye’yi başka ülkelerle aynı kategoriye koymak kasıtlı
değilse cehaletten kaynaklanır, birde Türk halkının iradesine saygı
duyacaksınız. Biz de milletimiz niye 15 Temmuz’da darbeye karşı sokağa
çıktı? Biz milletimiz dikta rejimlerine karşı bu askeri olabilir, başka
olabilir milletimiz kendisine hizmetkar olanı sever ve destekler biz de
şiarla çalışıyoruz Cumhurbaşkanımızın liderliğinde. Sonuç itibarıyla ilginç
bir seçim olacak.
Diğer taraftan tabii Biden’ın son çağrısını da doğru bulmuyorum. Ateşkes
çağırısına bir şey diyemem, ama Türkiye gibi ülkelerin buradan uzak durması
çağırısını son derece yanlış buluyoruz. Anlamıyorlarsa bir kere daha
söyleyelim, biz Azerbaycan’la bir millet iki devletiz ve yeri geldiği zaman
da bir devlet gibi davranıyoruz. O yüzden Azerbaycan’ın meselesi bizim
meselemiz, Azerbaycan’ın sorunu bizim sorunumuz, o yüzden Azerbaycan’la
Türkiye’yi ayrı göstermeye çalışmasınlar. Türkiye oradan çekilsin demek
yerine, Ermenistan Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarından çekilsin
deseydi o zaman tarafsız bulurduk, ama bu da yine içeride Ermeni
diasporasının oyunu almaya yönelik mesaj.
MODERATÖR- Hepsinin iç politikada bir karşılığı var, siz de bunları
anlayışla karşılayabiliyorsunuz, bir yere kadar tolere edilebiliyor en
azından Türkiye açısından.
SORU- Biraz böyle özellikle Dağlık Karabağ konusunda çözümsüzlüğün çözüm
olarak sunulduğunu görüyoruz, yani herkes ateşkes ilan etsin, ama sorun
çözülmüyor ortada.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Onu anlatmaya çalıştım.
Şimdi Macron da yine bir açıklama yapmış, bizim açıklamalarımızı tehlikeli
buluyormuş. İyi de Sayın Macron, bugüne kadar Ermenistan’ı desteklemekten
başka ne yaptınız? Siz de Minsk Üçlüsünün içindesiniz, Rusya, ABD ve
Fransa. Şimdi bu ülkeler baktığımız zaman, sonuçta Ermenistan mı,
Azerbaycan mı? Ermenistan’ı tercih ediyorlar, destek veriyorlar, işte
Macron’un da açıklamaları bunun göstergesi. Bizim kardeş ülke için
yaptığımız açıklamanın neresi tehlikeli, neresi kabul edilemez? Sen de çık
de ki dürüst bir şekilde, Ermenistan Azerbaycan’ın topraklarını işgal
ediyor ve buradan çekilsin, BM Güvenlik Konseyi kararları var, ben de bu
Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesiyim desin, dürüst davransın, biz kendisini
tebrik edelim.
MODERATÖR- O kadar AGİT kararı var, onları da hatırlamıyorlar.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- AGİT kararı var tabii. Zaten bu AGİT
çerçevesinde, BM çerçevesinde değil de AGİT şemsiyesi altında bu sorunun
çözümü konusunda mekanizma kuruldu. Biz de Minsk Grubunun içindeyiz, ama
bir de Minsk Üçlüsü var bu işi yürüten ve bugüne kadar yürütmediler, Fransa
da bunun içinde.
MODERATÖR- Macron’un bir ifadesi var, Ermenistan için endişeliyim diye.
Bunu nasıl değerlendirirsiniz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ermenistan için endişeliyim, yani
Ermenistan’ı savunmak için mi söylüyor? Tam cümleyi göremediğim için.
MODERATÖR- Benim anladığım, Ermenistan için endişeliyim, yani Türkiye’yle
Azerbaycan bir olup Ermenistan’ın toprak bütünlüğüne zarar verecek gibi
anlıyorum veya Ermenistan’a saldıracak gibi.
SORU- Efendim, ben müsaade ederseniz buradan okuyayım. Şöyle diyor,
Türkiye’nin Azerbaycan-Ermenistan cephe hattındaki çatışmalara ilişkin
acıkmalarının tehlikeli olduğunu, savaş mesajları verdiğini söylüyor. Bu
açıklamaları Azerbaycan toprakları yeniden fethetmeye yönelik olması kabul
edilemez diyor ve Ermenistan’a dayanışma mesajı veriyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi Azerbaycan’ın topraklarını yeniden
fethetmesi demek, esasen Azerbaycan’ın topraklarının işgal edildiğini kabul
etmek demektir, ama bunu daha açık, dürüstçe söylemesi gerekiyor.
Şunu derse anlarım, Azerbaycan kendi topraklarını geri aldıktan sonra
Ermenistan topraklarına saldırmasın derse anlarım, bizde bunu söyleriz,
çünkü bizim kimsenin toprağında gözümüz yok, Azerbaycan’ın da başkanının
toprağında gözü yok. Yani Azerbaycan’ sanki Ermenistan topraklarına
saldırmış gibi muamele etmek, biraz önce anlatmaya çalıştığım
ikiyüzlülüğün, çifte standardın göstergesi ve bu sorunun bugüne kadar
çözülmemesinin de göstergesi. Azerbaycan kendi topraklarında mücadele
ediyor, kendi topraklarında.
MODERATÖR- İşgalciyi kovuyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- İşgalciyi kovuyor. Şimdi biz kendi
topraklarımızda herhangi bir yerinde terörist olur veya işgalciyi kabul
edebilir miyiz? Edemeyiz. Fransa kabul eder mi? Edemez. Sömürdüğü ülkelerde
de edemez, yani kendisinden şu anda çok uzakta ülkeler var, edemez, hiçbir
ülke edemez. Azerbaycan niye kabullensin? Azerbaycan 30 yıldır sabretti,
nereye kadar, bu sabır da sınırsız değil ki.
Hiç unutmuyorum, Sayın Aliyev’in ilk seçildiğinde yemin törenine ben de
gitmişmiş ve oradaki konuşmasında, elbette bizim de sabrımız sınırsız
değildir cümlesini hiç konuşmuyorum konuşmasında, 2003 yılından
bahsediyorum. Bu nedir biliyor musunuz? 17 sene önce…
MODERATÖR- Ben de bir toplantıda hasbelkader bulunmuştum Sayın Bakanım,
sizin heyetinizdeydik galiba, orada da Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte
ortak basın toplantısında Ermenistan’a ilişkin bir meselede Aliyev
sinirlenmişti ve hiç fille karışkan bir olur demişti, yani fille karınca
bir olur mu gibi de zihninde bir mukayese var gördüğüm kadarıyla.
Alaattin Doğru’ya bağlanacağım müsaade ederseniz Paris’e Sayın Bakanım,
buyursunlar Alaattin Bey.
SORU- Merhabalar.
Az önce Fransa demişken Macron’un açıklamaları, tam konu buraya gelmişken,
Fransa’yla ilişkilerde tansiyon düşme eğilimindeydi, ancak Türkiye’ye
karşıtlığından vazgeçmiyor. Macron’un düşmanlıkta ısrar etmesini neye
bağlıyorsunuz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi bu konuları daha önce de anlattık.
Fransa özelikle Suriye’de YPG-PKK’ya yönelik başlattığımız operasyondan
sonra her platformda Türkiye karşıtlığı politikası izledi, bunu da
gizlemiyor. En son telefon görüşmesinde de söyledi, biz oraya niye
girmişiz, niye bunlarla mücadele etmişiz? Neymiş efendim de oradaki sözde,
onun tabiriyle söylüyorum, Kürtler DEAŞ’la mücadele ediyormuş. Bizim
oradaki Kürt kardeşlerimizle sorunumuz yok ki zaten. Ama Kürtlerle
PKK-YPG’yi ayırt edelim, o masum Kürt kardeşlerimizle onları bir tutma.
Diğer taraftan, şimdi bizim girdiğimiz yerde DEAŞ mı vardı? PKK-YPG vardı.
DEAŞ nerede vardı? El Bab bölgesinde vardı. Orada kim temizledi? Biz
temizledik. Zaten biz girdiğimiz zaman diğer doğusunda da DEAŞ kalmamıştı,
hatta aşağıda Rakka bölgesine, Deyrizor bölgesinde DEAŞ’lıları PKK’lılar
otobüslere bindirdiler gönderdiler.
Diğer taraftan, Libya’da tabii yanlış tarafta durduğu için ve çok
umutlulardı, Hafter kısa süre içerisinde tüm Libya’yı ele geçirecekti,
Fransa bunu her platformda söylüyordu herkese, tüm ziyaret ettikleri
ülkelerde görüşmelerde söylüyordu, kısa sürede halledeceğiz, Hafter
halledecek diyorlardı, olmadı, oradan da canları sıkıldı. Sonra bir gemi
olayı oldu, gemide de ispatlayamadılar, biz olmadığını ispatladık, orada da
zor duruma düştüler, gereksiz bir agresif hale geldi. Ama en son
Cumhurbaşkanımızla Macron’un telefon görüşmesiyle olumlu oldu, faydalı
oldu, bu diyalogu sürdürelim kararı çıktı. Eylül ayı başında Le Drian
Dışişleri Bakanı beni davet etmişti Fransa’ya, Paris’e, çünkü ziyaret
sırası bende. O ziyareti de o günkü programa uymadığı için
gerçekleştirememiştik. Ve o telefon görüşmesinde de Cumhurbaşkanımızla
Macron bizim bir an önce bir araya gelmemiz konusunda hemfikir oldular,
şimdi tarih konusunda…
MODERATÖR- Dışişleri bakanları olarak.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Dışişleri bakanları olarak. Zaten Eylül
ayı başında Le Drian davet etmişti demiştim, tarihi uymadı, şimdi yeni bir
tarih konusunda çalışıyorlar. Şimdi bu diyalogu başlatmışken, sürdürmüşken
Fransa’nın Türkiye karşıtlığını devam ettirmesi doğru değil. Biz kategorik
olarak hiçbir zaman Fransa karşıtı olmadık, ama Fransa’nın yanlış
politikalarını geçmişte de, bugünde de eleştirdik, olursa gene eleştiririz.
Fransa da bizi eleştirebilir, bu doğaldır, bizimle her zaman her konuda
hemfikir olmak durumunda değildir. Ama ortada gerçekler varken burada
Azerbaycan toprakları için endişe duymazken Ermenistan’a dayanışma
göstermesi işgali desteklemesi anlamına gelir, yani Libya’da Hafter’i
desteklediği gibi, darbeciyi desteklediği gibi. Güvenlik Konseyi üyesi bir
ülkenin her zaman meşruiyetten yana olması lazım, hukuken de, ahlaken de
bunu yapması gerekiyor.
MODERATÖR- Kudüs’teyiz, Esat Fırat karşımızda, buyursunlar.
SORU- Efendim, merhabalar.
Dün bildiğiniz üzere Kuveyt Emiri Sabah vefat etti, Filistin davasındaki
net tavrıyla da bilinen bir isimdi. Türkiye’yle de yakın ilişkiler içinde
olan ve sizin de yakından tanıdığınız bir isimdi. Bu konuda neler söylemek
istersiniz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Her şeyden önce Allah’tan rahmet
diliyorum.
Çok kıymetli bir insandı Kuveyt Emiri El Sabah, hepimizin saygı duyduğu bir
insandı ve bölgedeki sorunların çözülmesi konusunda çok çaba sarf etti,
akil bir insandı. Katar’ın 4 ülkeyle yaşadığı sorun konusunda da
arabuluculuk yaptı, çok çaba sarf etti.
MODERATÖR- Bölgede ağırlığı olan bir isimdi.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bölgede ağırlığı olan, hepimizin
saydığı, sevdiği bir insandı. Sayın Cumhurbaşkanımızın da kendisine yönelik
özel bir muhabbeti vardı, rahmetlinin de Cumhurbaşkanımıza keza yönelik
sevgisi, saygısı vardı.
Ümmetin davası konusunda dik durdu. Bu biraz önce söylediğim çabaları sarf
ederken çok da baskı gördü. Türkiye’ye karşı olumsuz politika izlemesi
konusunda da çok baskı gördü, ama ilkesinden hiçbir zaman vazgeçmedi, o
yüzden kendisini her zaman saygıyla ve rahmetle anacağız.
Bu sabah Dışişleri Bakanı kardeşimle de Muhammed’le görüştüm, cenaze bugün
defnediliyor ikinci namazından sonra saat 15:00 gibi, yarın sabahtan öğleye
kadar, Pazar ve Pazartesi günü yine aynı şekilde sabahtan öğleye kadar
taziyeler var, inşallah bu taziyelere de katılırız.
Sonuçta İslam dünyası, yine Ortadoğu Körfez Bölgesi gerçekten çok önemli
bir insanı, lideri kaybetti diyoruz. Tabii Cenab-ı Allah’ın takdiri, Allah
rahmet eylesin, mekanı Cennet olsun inşallah.