SUNUCU- Ankara’dan Dışişleri Bakanlığından iyi günler. Gündemdeki sıcak başlıkları Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla konuşacağız.
Efendim, hoş geldiniz NTV yayınına, teşekkür ederiz bizi Dışişleri Bakanlığı bahçesinde ağırlıyorsunuz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Hoş geldiniz.
SUNUCU- Bugüne kadar sizinle NTV’de çok yayın yaptık, stüdyomuzda ağırladık, ama virüs sonrası yeni normal süreçte artık bu da hayatımıza giren başlıklardan biri. Alışabildiniz mi bu yeni normale ve kontrollü mesai sürecine diyelim?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Alıştık, yeni normale hem kendimizi, hem Bakanlığımızı alıştırmaya çalışıyoruz ve Kovid-19 sonrası da dünyadaki yeni normale de kendimizi hazırlıyoruz, hem Bakanlığımızı, hem de ülkemizi hazırlamaya çalışıyoruz. Çünkü artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, farklı olacak ve dünyada dengeler değişecek, küreselleşmenin yanında içe kapanma, bölgeselleşme ve her ihtimale karşı tedarik ve diğer zamanında anlık tedarik gibi çok önemli tartışmalar var şimdi, bunlara kendimizi hazırlamamız lazım. Özellikle bu bölgeselleşme çabaları var şu anda, bizim hazır olup bu fırsatları iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Ülkemizi ve Bakanlığımızı buna adapte etmeye çalışıyoruz.
Daha önce, Kovid-19 öncesi biliyorsunuz dijital diplomasiyi başlatmıştık, bu dönemde dijitalleşmenin ve dijital diplomasinin ne kadar önemli olduğunu da gördük. Sadece kendimiz çalışmıyoruz, daha önce de arz ettim; Türkiye’de birçok uzmanın görüşünü aldık; Kovid-19 sonrası Türkiye ve dünya nasıl olacak. O da yetmedi, dünyadan çok önemli fikir insanlarının, yazarlarının, Nobel ödüllü yazarların, eski devlet başkanlarının görüşlerini de aldık, onları da kitap haline getirdik. Bir tanesini daha önce de göstermiştim, “Eski Sorunlar Yeni Trendler” diye Türkiye’de yazarların ve düşünürlerin görüşleri. Diğeri ise, dünyadan yazarların görüşleri, daha henüz o kitap haline gelmedi, Türkçe çevirisini de yapıyoruz. “Kovid-19 Sonrası Dünya, İşbirliği mi, Rekabet mi?” Dolayısıyla bunlara kendimizi hazırlamamız lazım, çalışıyoruz. Kişi olarak da, çalışma arkadaşlarımız olarak da, aile olarak da tabii ki kendimizi yeni normale adapte ettik, ediyoruz.
SUNUCU- Hepimiz için yeni bir dönem gerçekten, hem kurumlar, hem devletler, hem kişiler için. Bu dönemde buzdolabına kaldırılmış bazı sorunların da yeniden gündemimize geldiğini görüyoruz, şimdi bunların hepsini değerlendireceğiz.
Sıcak başlıkla isterseniz devam edelim, bir Ayasofya tartışması var bir süredir, hem içeride muhalefetle iktidar arasında sürüyor, hem de uluslararası camiada gelen tepkiler. Son olarak Amerika’nın 2019 Dini Özgürlükler Raporunda da Ayasofya’ya bir atıf yapıldığını görüyoruz. Bu tartışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz, bir uluslararası konu mudur Ayasofya ve ibadete açılacak mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Kesinlikle uluslararası bir konu değildir, bu ulusal egemenlik konusudur. Neden? Ayasofya biliyorsunuz İstanbul’un fethiyle Osmanlı’nın mülkü olmuştur. Daha sonra ise Ayasofya yine bir vakfa devredilmiştir. Kimin adına kurulmuş? Fatih Sultan Mehmet adına kurulmuştur. Ve yine 1462’de Fatih Vakfiyesine cami olarak tescil edilmiştir. Dolayısıyla bu bir egemenlik meselesidir. Kimse Türkiye’de dini azınlıkların hakları ya da dini özgürlükleri tartışmaya açmasın. Geçmişte bizde de sorunlar oldu, ama son 20 yıldır Türkiye’de farklı dinlere mensup azınlıkların haklarıyla ilgili attığımız adımlar ortada. Geçmişte bunu sorgulamaya çalışan, hatta Türkiye’deki dini azınlıkların liderleriyle de özellikle Cumhurbaşkanımız o zaman Başbakan iken toplantı yapmak isteyen liderler de oldu, örneğin Sayın Merkel. O toplantılarda dini liderler Türkiye’de AK Parti iktidarlarının ve Türkiye’nin son 20 yılda kendi haklarını nasıl verdiğini, nasıl özgürce yaşadıklarını, farklı dinlere mensup kişilerden bahsediyorum ya da temsilcilerden bahsediyorum, dolayısıyla kimse Türkiye’yi sorgulamasın. Hele hele Amerika gibi bir ülkenin bunu sorgulaması gerçekten abesle iştigal, yani trajikomik. Neden? Irkçılık var mı Amerika’da? Had safhada, işte görüyoruz. İslam düşmanlığı? Evet, var son zamanlarda. Yabancı düşmanlığı? Var. Amerika’daki Müslümanlara yönelik tacizler, saldırılar, Kongre üyesi Müslümanlar da dahil en üst düzeyden geliyor mu? Geliyor. Türkiye tam tersini yapıyor, biz de yine aynı şekilde bunun tam tersini olumlu anlamda yapıyoruz. Böyle bir durumda Ayasofya’nın tartışmaya açılması, fetihten 567 yıl sonra halen Türk milleti karşıtlarının Ayasofya’nın, hatta İstanbul’un kime ait olduğunu tartışmaya açması manidar, bunu kabullenememişler.
Bakınız ben size başka bir şey daha göstereceğim; burada 1462 tarihli işte Fatih Vakfiyesinin orijinali. Yani Ayasofya’nın cami olarak tapusunun bu vakfa devredilmesi, tescil edilmesini gösteriyor. Yani bu ilk sayfası, bunun devamı, orijinali burada. Dolayısıyla bunun nesini tartışıyorsunuz?
Ayrıca, 1972 UNESCO Sözleşmesi Doğal ve Kültürel Mirasların Korunmasıyla ilgili. O sözleşmeye baktığınız zaman da, herhangi bir mülkiyetin tabii tarihi dokusunun korunması başka bir şey, Türkiye’de özel şahısların da mülkleri var, evi de var, bizim Bakanlığın İstanbul Temsilciliği var, yine şehirler var, kaleler var, bunlar dokusuna uygun korunur, burada herhangi bir restorasyon gibi çalışmalar yapıldığı zaman izinler almak gerekiyor, dolayısıyla o ayrı. Ama o mülkiyetin bu şekilde cami veya başka türlü kullanılmasına bir mani yoktur bu sözleşmeye baktığımız zaman. Bu nedir? İşte hazmedememe, kabullenememedir.
Burada önemli olan, Türk milleti ne istiyor? Bunun çerçevesini daha önce de söyledim, Cumhurbaşkanımız zaten çizdi. Bir derneğimiz Danıştay’a başvurdu. Yani 1934’te müze olarak Ayasofya’nın müze olmasıyla ilgili bir karara karşı, bu kararın iptaline yönelik bir başvuru oldu. Zaten 2 Temmuz’da öyle görünüyor, Danıştay bunu değerlendirecek, Danıştay tabii kararı verecek. Dolayısıyla bu doğrultuda biz kendi egemenlik hakkımız olarak şey yaparız. Kimse, efendim başka tartışmalara da giriyorlar; efendim, burası bir devletin olamaz, ibadet yeriydi, dolayısıyla Rabbimize ait. Elbet de mal da, mülk de ona aittir, yerin ve göğün yaratıcısı Allah’tır. Ama camiler, vakıflar, dernekler, kişiler bize ait mallar-mülkler de Rabbimize aittir ve aynı şekilde hamd da onadır. Ama biz buralarda emanetçiyiz ve bu emaneti de uygun bir şekilde kullanmaya çalışıyoruz kendimize ait olanlarda. Dolayısıyla kimse böyle boş tartışmalara girmesin. İçeride bazen böyle hani bizim bu konudaki görüşlerimizi boşa çıkarmak için demagoji yapanlar var.
SUNUCU- Siyasi malzeme olarak kullanıldığına dair.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet. Dolayısıyla bunlara girmeyelim, burada milletimiz ne derse onu yaparız, Danıştay’ın kararını bekleyeceğiz, biraz önce de hukuki veçheleriyle de, tarihi belgeleriyle de anlatmaya çalıştım.
SUNUCU- Sadece Amerika’nın raporunda değil Yunanistan’ın da tepkisi var Ayasofya’yla ilgili. Son zamanlarda Yunanistan’la aramızda bir aslında bu sondaj gerilimiyle başlayan süreçte tansiyonun bir adım adım yükseldiğini görüyoruz, sizce bilinçli bir politika mı? Buradan Yunanistan’ın İtalya’yla yaptığı anlaşmaya ve bunun Türkiye’nin Libya’yla yaptığı anlaşmaya bir karşılık olarak yorumlanıp yorumlanmadığına geçmek istiyorum ve tabii Türkiye’yi nasıl etkiler?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Esasen dini azınlıkların, yani azınlıkların hakları, dini özgürlükler konusunda sadece bize değil yani ders verebilecek en son ülkelerden bir tanesi Yunanistan’dır, neden? Avrupa’da başkentinde cami olmayan tek ülke Yunanistan’dır, yani Atina camisi olmayan tek başkenttir. İkinci büyük şehri Selanik’te sürekli açık bir camisi yoktur. Diğer taraftan, Batı Trakya’da Türk azınlığın seçtiği müftüler cenaze namazı ya da Cuma namazı kıldırdığı için hapis cezası aldı, para cezası aldı, inanabiliyor musunuz? Şimdi Bartholemeos’nun kendi inancına göre ibadet yaptırmasından dolayı Türkiye’nin ona bir ceza vermesi gibi; böyle bir şey kabul edilebilir mi? Ama Yunanistan bunu yapıyor. Ve oradaki Türk azınlık Türk ismini de kullanamıyor. Üç tane İnsan Hakları Mahkemesi kararı var, mahkûm etti Yunanistan’ı ve 10 yıldan önce, belki 15 sene önce, şu anda tarihlerini tam hatırlamıyorum, Avrupa Konseyi yıllarımızda da gündeme getirildi, henüz bunları bile uygulamadı Yunanistan. Dolayısıyla Yunanistan’ın bu konuları gündeme getirmesi hem ikiyüzlülük, hem aymazlık, hem de haddini aşmadır. Ama ilk defa bunu gündeme getirmiyor, yani İstanbul’un fethini kabullenememişler, hala işte Konstantinapol diyorlar, İstanbul demek istemiyorlar. Dolayısıyla yeri geldiği zaman da fırsatı kaçırmıyorlar, gereken cevabı vermek de bize düşüyor tabii ki, gereken cevabı da veriyoruz.
Diğer anlaşmaya gelecek olursak, esasen burada bir; İyon Denizinde olduğu için bizi ilgilendiren bir durum yok. Yani Doğu Akdeniz ve Ege’yi ilgilendiren bir durum yok. Bizim Libya’yla imzaladığımız deniz yetki alanlarının sınırlandırılması, yani kıta sahanlığının sınırlandırılması anlaşmasıyla da ilgisi yok. Ama bu anlaşma esasen gerçekleri görme bakımından, Yunanistan’ın da gerçekleri, bizim savunduğumuz gerçekleri kabul etmesi bakımından çok anlamlı bir anlaşmadır. Neden? Yunanistan bugüne kadar adaların, adacıkların, kayacıkların, hatta kayaların da ana kara gibi muamele edilmesi gerektiğini hep savunmuştur. Yani ne diyor? Bu adaların da, adacıkların da kıta sahanlığı vardır, karasuları değil.
SUNUCU- O yüzden bir türlü anlaşamıyoruz zaten bu konuda Yunanistan’la.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet. Biz de bunun tam tersini savunuyoruz. Nedir? Özellikle burada istisnalar var, mahkeme kararları var, uygulamalar var. Örneğin kendi karasına, ana karasına uzak, ama başka bir ülkenin –Yunanistan’ın bazı adalarında olduğu gibi- bizim sınırımıza yakın olan adaların tam etkinliği olamaz, yani ana kara gibi muamele edilemez. Biz bunu Libya’yla deniz yetki alanlarımızı belirlerken, imzalarken anlaşmayı, kıta sahanlığımızın Batı sınırlarını da belirledik, Batı sınırlarını belirlerken de biz buna riayet ettik. Bakınız şurada bazı Yunan adaları var, o Yunan adalarının karasularına saygı duyduk, kıta sahanlığı olamaz dedik. Esasen bizim söylediğimizi Yunanistan bu anlaşmayla kabul etmiştir. Bakınız burada şu adalar var, bu nedir? Othoni Adası, aynı şekilde Kefalonya Adası ve Strafades Adaları. Yunanistan İtalya’yla anlaşmayı imzalarken ki 70’li yıllarda bu anlaşmayı imzalamış, ona geleceğim şimdi, kıta sahanlığı anlaşması imzalamış. Şimdi yeni imzaladıkları anlaşma münhasır ekonomik bölgeyle ilgilidir. Bu anlaşmayı imzalarken bu adalara tam etkinlik vermemiş, yani kıta sahanlığı bu adalardan başlamamış sınırları, ana karadan başlamış. Burada tabii Arnavutluk’u ilgilendiren bir konu var, bizi doğrudan ilgilendiren bir konu değil, çünkü bizimle bir ilgisi yok. Bakınız bu adalara kıta sahanlığı hakkı vermemiş, tıpkı Ege’de, Doğu Akdeniz’de bizim savunduğumuzu Yunanistan İtalya’yla yaptığı anlaşmada kabul etmiş.
SUNUCU- Tutarsızlığı ortaya çıktı yani.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, bunu hatta eski Dışişleri Bakanı Nikos Kocias da eleştirdi, Yunanistan adaların tam etkinliğini kabul etmedi diye eleştirdi. Diğer taraftan, kıta sahanlığı anlaşması önceden yapılmış, bu anlaşma ise münhasır ekonomik bölge. Münhasır ekonomik bölge ile kıta sahanlığının arasındaki fark ne? Esasen denizin altındaki hidrokarbon zenginlikleri için kıta sahanlığı yeterlidir. Eğer denizin içindeki zenginlikler, örneğin balıkçılık gibi denizin içindeki zenginliklerden faydalanması konusunda burada münhasır ekonomik bölgeye girer. Yani biz şimdi Libya’yla yaptığımız anlaşma gereği belirlediğimiz kıta sahanlığının içinde her yerde hidrokarbon çalışmaları yaparız. Libya’yla da görüşüyoruz, bir anlaşma imzaladığımız zaman, onların kıta sahanlığında başka ülkelerin şirketleriyle de hep beraber biz sondaj yapabiliriz; o ayrı, iki ülkeyi ilgilendiren. Ama bu anlaşma esasen balıkçılıkla ilgiliydi ve öyle görünüyor ki Yunanistan, bu bizi ilgilendiren bir konu değil, ama basında da takip ediyoruz; bu kıta sahanlığının çizgisi bu siyah çizgi, bu çizginin Yunanistan tarafında İtalya’ya balıkçılıkla ilgili bazı haklar vermiş. Yani bu da şu anlama geliyor, bizi ilgilendiren tarafı: Yunanistan yeri geldiği zaman buna benzer işbirliğini, esnekliği gösterebiliyor. Ayrıca, burada diplomasinin işlemesinden de biz memnunuz doğrusu. Biz Yunanistan’a ne diyoruz? Bizi üçüncü taraflara şikâyet etme yerine ya da üçüncü taraflardan medet umma yerine gelin Ege’de ve Doğu Akdeniz’de biz işbirliği yapalım, bizimle diyaloğu tercih edin; geçmiş hükümetlere de, şu andaki Yunanistan’daki Hükümete de aynı tavsiyelerde bulunuyoruz. Dolayısıyla bu anlaşma bizi doğrudan ilgilendirmese bile anlaşmanın içeriği bakımından, esasen uluslararası hukuk bakımından ve bizim tezlerimizin de haklılığını gösterme bakımından son derece faydalı bir anlaşma oldu.
SUNUCU- Teknik tarafı bu. Şimdi bu anlaşmaya imza atarken Yunanistan Dışişleri Bakanı da söyledi, bu Türkiye ile Libya’nın yaptığı gibi hukuki altyapısı olmayan bir anlaşma değil dedi. Bunu neden hatırlatıyorum? Evet, teknik olarak bizi ilgilendirmiyor olabilir, ama uluslararası ilişkiler açısından baktığımızda Türkiye karşıtı cephe gibi algılanabilir mi? Daha önce EastMed’i hatırlatalım, işte orada bizim Mısır’la ilişkilerimiz malum, İsrail’le malum. Biz Türkiye’ye karşı böyle etap etap imzalar atarak birleşiyoruz mesajını alıyor musunuz buradan?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Burada tam tersi Yunanistan esasen bizim Libya’yla imzaladığımız anlaşmanın uluslararası hukuka uygun olduğunu bu şekilde tescillemiş oldu. Bir kere BM’nin resmi olarak, meşru olarak tanımladığı şu andaki Hükümet mutabakat zaptını istediği ülkeyle ya da uluslararası örgütle imzalayabilir, bu artık tartışılmıyor bile belgeleriyle ortaya koyunca. Burada Yunanistan bu adalara tam etkinlik vermemiştir. Biz de bu anlaşmayı imzalarken, sınırlarımızı belirlerken biraz önce haritada gösterdim, bir kere daha göstereyim, Yunanistan’ın bu adalarına tam etkinlik vermedik, sadece 6 millik kara sularını dikkate aldık. Dolayısıyla esasen uluslararası hukuk ve uygulamalar bakımından bizim tezimize yaklaşmışlardır. Ama bu anlaşmanın bizim Doğu Akdeniz’deki anlaşmalarımızla bir ilgisi yok. Yani burada başka ülkelerle işbirliği yapabilir, Yunanistan’ın İtalya’yla işbirliğine gitmesi, anlaşması bizi memnun eder. Doğu Akdeniz ve Ege’ye de örnek olacak bir şekilde esasen hem siyasi bakımdan, hem de uluslararası hukuk bakımından. Yunanistan Doğu Akdeniz’le ilgili, buralarda tabii bizim herhangi bir deniz yetki alanımız olmadığı için, Doğu Akdeniz ve Ege bölgesinde, özellikle Doğu Akdeniz bölgesinde bugüne kadar bizi dışlayarak diğer ülkelerle işbirliği yapma çalışmaları oldu mu? Oldu. Biz ne dedik? Bizim Türkiye’nin içinde olmadığı hiçbir anlaşmanın geçerliliği yoktur. Ve hukuki olarak da yoktur, aynı şekilde uygulamada da yoktur. Ve herkes bu Akdeniz’in etrafında, Doğu Akdeniz’in güneyinde, batısında ve de kuzeyinde kim varsa bizimle iş birliği yapmak durumundadır. Ekonomik fizibilite bakımından öyle, yani fizibil olması bakımından. Yine bizim kıta sahanlığımızdan geçmesi lazım herhangi bir projenin. Bu İsrail gazı için de geçerli, Lübnan için de geçerli, Mısır için de geçerli. Yani en fizibil güzergâh Türkiye’dir. Dolayısıyla siyasi kararlar alıyorlar, anlaşmalar imzalıyorlar, EastMed diyorlar, ama onun ekonomik olarak fizibil olmadığını özellikle bugünkü fiyatlarla herkes, kendileri de kabul ediyor. Dolayısıyla, yani burada Yunanistan’ın bizimle işbirliği yapması gerekiyor.
SUNUCU- Libya’ya geçeceğim son olarak, Mısır’la yeni bir temas ya da yeni bir adım vesaire bir şey var mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Mısır’da geçmişte tabii Cumhurbaşkanımızın da yetkilendirmesiyle temaslarımız oldu. Yani Dışişleri Bakanı Samih Şükri’yle değişik platformlarda görüştük, geçen sene New York’ta görüştük. Özellikle uluslararası platformlarda birbirimize karşı olmama konusunda biz her zaman da buna azami dikkat ettik işin doğrusu. Fakat bu Libya’daki dengeler bakımından Libya’da farklı taraflarda olmamız biraz daha gerginleştirdi, ama bugünkü geldiğimiz noktada ise Mısır içinde geçerli, yani en akılcı yol Türkiye’yi görmezden gelmek yerine, Türkiye’yle diyalog, Türkiye’yle burada işbirliği yapmaktır. Dolayısıyla, bizim Mısır’daki karşıtlığımız neydi? Biz darbeye karşıyız, Mısır halkına bir karşıtlığımız olabilir mi? Onlar bizim kardeşimiz. Ayrıca Mısır Ortadoğu için, İslam dünyası için, işte Filistin yine İsrail’in bu işgal planları ortada. Afrika için, Akdeniz için, İslam dünyası için onu söyledim önemli bir ülke. Biz bu ülkenin her zaman istikrarlı olmasını istiyoruz. Darbelerle ve kaoslarla koskoca güçlü bir ülkenin ve milletin enerjisinin heba olmasını istemiyoruz, güçlü bir, istikrarlı bir Mısır’a, İslam dünyasının da, Ortadoğu’nun da yine Arap dünyasının da ihtiyacı var biz her zaman bunu savunuyoruz dolayısıyla, darbelere de karşıyız.
SUNUCU- Oradan gelelim Libya’daki duruma. Son olarak Kahire’nin de içinde olduğu bir ateşkes çağrısı vardı, ama Hafter’in ateşkes çağrıları dışında attığı imzaların da ne kadar güvenilir olduğu zaten tartışma konusu. Dengelerin değiştiğini görüyoruz Libya’da nedir son durum sizin açınızdan?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi bu ateşkes çağrısı ya da ortak açıklama bize göre ölü doğmuştur ve gerçekçi de değildir, samimi de değildir. Neden? Bir, neden ölü doğmuştur? Şimdi ateşkes kimin arasında olur? İki çatışan taraf arasında olur değil mi? Yani silahların susturulması anlamında. Esasen hukuki anlamda ateşkes iki meşru taraftan olur. Burada tam ateşkes kelimesine de kullanmak doğru değil, yani teröristlerle, darbecilerle ateşkes olmaz. Ama burada çatışmaların durdurulması anlamında kullanılıyor hukuki bir terim değil, ama siyasi bir terim. Sonuçta ateşkes tabirinin kullanılması bu anlamda hukuki olmasa bile faydalı olabilir. Neden? Serrac var mıydı burada? Yok. Peki, Serrac’ın olduğu ortamlarda Hafter ateşkesi kabul etti mi? Hayır. Rusya’nın bastırmasıyla kerhen bir açıklama yaptı, fakat gerçek yüzünü de Moskova’da gördük. Biz Sayın Serrac ve ekibiyle Moskova’ya gittik ve orada ortaya çıkan metni Serrac imzaladı. Neden? Ateşkesi istiyordu. Peki, Hafter istedi mi? Hayır. Oradan Berlin’e gittik Sayın Cumhurbaşkanımız da katıldı Berlin’de herkes vardı. Bu kadar ülke var ve bu ülkeler Hafter’in oradaki ortak deklarasyon ki bu deklarasyon BM tarafından da onaylandı BM Güvenlik Konseyi bunu onayladı. BM’nin de onayladığı bir belgeyi Hafter reddetti.
Şimdi gelelim bu Hafter’i Mısır’da bir araya getiren ülkelere. Peki, siz Berlin’de yok muydunuz? Vardınız. Madem Hafter’i çağırıp bir ateşkes açıklaması yaptırma gücünüz var da bunu niye Birleşik Arap Emirlikleri için de söylüyorum Berlin’de yapmadınız? Bunlar da samimi değil. Orada da istemediler, bunlar da ister gibi göründüler işteşelerse çünkü Hafter’in her şeyi bunlar, bunlar destek vermese Hafter sıfır. Diğer taraftan şimdi Hafter bu anlamda da meşruiyetini tamamen siyasi süreç için kaybetti zaten meşru değil, tek meşru taraf Serrac tarafı BM tanıyor, tüm dünya tanıyor. Ama Hafter bu anlaşmaları desteklemek yerine tam tersine siyasi anlaşmayı da reddettiğini, ülkeye el koyduğunu ilan etti. Bu nedir? Korsan bir darbe girişimidir. Ondan sonra ne oldu? Sahada sürekli kaybetti. Esasen sahada kaybettiğini göstermemek için, tersine kaybetmediğini göstermek için o açıklamaları yaptı. Şimdi bu kadar uluslararası toplum gayret sarf ediyor ve Hafter buna yanaşmıyor. Şimdi kaybetmeye başlayınca Kahire’den bir açıklama çıkıyor. Burada herkesin olduğu ortamda, yani BM çatısı altında bağlayıcı bir ateşkese silahların susturulmasına gidebiliriz. Ondan sonra da siyasi sürece odaklanmamız lazım askeri komiteler, yine siyasi komite, insani komite, ekonomik komite bunların çalışması lazım. Hafter şimdi petrol ihracatını engelliyor dolayısıyla, bu ülkenin önemli bir gelir kaynağı bunlara da el koydu korsan bir şekilde. Dolayısıyla, Hafter’in samimi olmadığını ve bu davranışlarıyla da artık Libya’nın geleceğinde yerinin olmadığını kendisi ispat etmiş durumda.
SUNUCU- Libya’da olmadığına yönelik iddialar vardı böyle bir bilgi var mı sizde?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Onları ben bilemiyorum tabii istihbari kaynaklara sormak lazım, ama sahada ciddi bir bozuntu var bunu görüyoruz, özellikle de aşiret, kabile liderlerine, kabilelere baktığımız zaman hızlı bir şekilde Serrac tarafına Ulusal Mutabakat Hükümeti tarafına, meşru tarafa geçişler var. Daha önce tabii Hafter oraları kontrol ettiği için baskı sebebiyle yapamamışlardır. Serrac meşru hükümet giderek sahada güçleniyor. Bu ülkenin birliği, beraberliği bakımından da esasen önemlidir.
SUNUCU- Sayın Cumhurbaşkanının Trump’la görüşmesinde de Libya konusunun konuşulduğunu biliyoruz, Sayın Cumhurbaşkanı açıkladı ve yeni bir sürecin başlayabileceğini söyledi. Bu yeni bir komite oluşturulup üzerinde çalışılması anlamında bir süreç mi?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- O gün evet Libya’yı Cumhurbaşkanımız Erdoğan’la Trump telefonda görüştüler, istişare ettiler, her iki tarafta birbirinin pozisyonuyla ilgili ne olduğunu da tabii görmekte istiyoruz. Çünkü Amerika bugün açıklamalarında var, ama nedense Libya’da çok aktif değil, belki geçmişte yaşanan travmalarda olabilir. Ama bugün NATO’nun da aynı şekilde NATO’nun güney kanadı burası ve orta yani bizim üyelerimiz var, müttefikler var, birde ortaklar var. Dolayısıyla, bu bölgenin istikrarı ve burada istenmeyen oluşumların engellenmesi NATO’nun ittifakında faydasına. Dolayısıyla, ABD’nin de burada biraz daha aktif rol oynaması lazım hem ateşkesin sağlanması hem de siyasi süreçte. Bunu konuştuk sonuçta da Trump ve Cumhurbaşkanımız, Dışişleri Bakanları, Savunma Bakanları, aynı şekilde yine İstihbarat, Ulusal Güvenlik Danışmanı gibi ekiplerle önce çalışacağız, önce bir uzman düzeyinde arkadaşlarımız bir araya gelecek, daha sonra bizler Bakan düzeyinde bunları ele alırız temasa geçtik bu telefon görüşmesinden sonra. Konuyu liderlerin seviyesine çıkarttıktan sonra iki Başkan yine bunu değerlendirecektir, ama biraz hızlı adım atmamız lazım, zaman kaybına tahammülümüz yok, bir an önce Libya’yı istikrara kavuşturmamız gerekiyor.
SUNUCU- Zamanın işlediği konulardan biri İsrail’in ilhak planı 1 Temmuz’dan itibaren bir sürecin başlatılacağı yönünde açıklamalar var. Sizin bu konuda dün açıklamalarınız da oldu, ama Müslüman dünyasının tepkisini önce kendisi Müslüman dünyası bir arada yükseltilmesi nasıl sağlanacak? Ve bunun tabii uluslararası arenaya taşınması nasıl sağlanacak?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bu konuda çok çaba sarf ediyoruz gerçekten. Geçmişte Zirve Dönem Başkanlığı yürütürken de şimdi Suudi Arabistan’a dönüşümlü olduğu için esasen sıra Afrika’daydı Gambiya hazır olmadığı için Suudi Arabistan üstlendi, sonra Afrika’ya tekrar Gambiya’ya geçecek. O dönemde de hatırlayacaksınız olağanüstü zirveler ve Dışişleri Bakanları Toplantısı yaptık ve BM Genel Kurulundan çok önemli iki karar aldırdık. Amerika’nın, İsrail’in tüm çabalarına rağmen ezici çoğunlukla iki kararı çıkarttık. Dolayısıyla, bir taraftan İslam dünyası ümmet olarak kararlı duruşumuzu göstermemiz lazım. Diğer taraftan da, uluslararası toplumla birlikte hareket etmemiz lazım. Dünya geneline baktığımız zaman uluslararası toplum da bu İsrail’in ilhak planlarına karşı ve sözde yüz yılın planın da gerçekçi olmadığını herkesin BM parametreleri çerçevesinde iki devletli çözümün olması gerektiğini söylüyor, savunuyor. Dolayısıyla, biz Cumhurbaşkanımız bu yine Hükümet programında yer alır almaz birçok liderle görüştü İslam dünyasından. Ve İslam dünyasından olmayan liderlerle görüşmelerinde gündeme getirdi. Aynı şekilde ben de Dışişleri Bakanı olarak Cumhurbaşkanımızın talimatıyla çok yoğun temaslarda bulundum. Bir taraftan İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanlarını toplantıya çağırdık. Önce Genel Sekreterle konuştum, daha sonra Filistin Dışişleri Bakanı ve Ürdün Dışişleri Bakanlarıyla görüştük ve kendi aramızda bir mutabakat sağladık. Filistin Dışişleri Bakanı yazılı olarak başvuracak, Ürdün ve Türkiye olarak da hemen destekleyici başvurumuzu yapacağız böyle yaptık, dün toplandı burada da bu mesajları verdik.
Önce İslam İşbirliği Teşkilatı olarak ki İslam İşbirliği Teşkilatı Kudüs için, Filistin için kurulmuştur. Bu teşkilat bu görevini yerine getirmesi lazım ve birlik beraberlik içinde hareket etmemiz lazım. Bu yüz yılın planı ve bazı Amerika’nın baskısıyla zikzak çizen ülkeler oldu açıkçası bunu en iyi Filistin bilir. Ama son Şubat ayından bu yana ortak açıklamalarımızı tartışmasız yapıyoruz bu da güzel bir gelişme bu birliği sağlamamız lazım. Ama sadece İslam İşbirliği Teşkilatı ve İslam dünyasının meselesi değil bu, tüm dünyanın meselesi. O nedenle Ortadoğu dörtlüsünün diğer üyelerini harekete geçiyoruz BM, Avrupa Birliği ve Rusya. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’la bu konuda görüşme yaptım. Aynı şekilde AB Komisyonu Yüksek Temsilcisi Sayın Borrell’le de bir telefon görüşmesi yaptık. AB içinde bir iki tane böyle ülkenin itirazı olduğunu da bu vesileyle öğrenmiş olduk, onlara yönelikte çalışmalarımız var, önümüzdeki günlerde de olacak. Dolayısıyla, Avrupa Birliğinin de çok aktif rol oynaması lazım. Ve bu Ortadoğu dörtlüsü ülkelerin Rusya’nın işin içinde olması gerekiyor. Yine Güvenlik Konseyi üyesi ülkeler aynı şekilde çaba sarf etmesi gerekiyor. AB üyesi ülkelerin bazılarının işti Heiko Maas’da yine İsrail’e gidiyordu, bireysel çabaların olduğunu da görüyoruz. Fakat burada özellikle Borel’e teklif ettiğim gibi İslam İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Birliği ve diğer kuruluşlar ve diğer ülkeler, Rusya dahil ülkelerle beraber bir konferans düzenlememiz lazım, ortak hareket etmemiz lazım ve İsrail’e güçlü mesajın verilmesi gerekiyor. Eğer ilhak yaparsa da bunun bir karşılığının olacağını da İsrail’in görmesi gerekiyor. Çünkü İsrail’in yaptıkları, attığı adımlar, aldığı kararlar uluslararası hukuka ve BM kararlarına karşı. Dolayısıyla, bu mesajı daha güçlü şekilde vermek için çabalarımızı sürdüreceğiz.
SUNUCU- İdlib’e geçelim süremiz de daralıyor hızlanacağım biraz. İdlib’de kırılgan bir ateşkes devam ediyor, ama bir taraftan Rusya’nın ve rejimin ihlalleri var. Devam edecek mi sizce bu ateşkes ve gözlem noktalarıyla ilgili bir güncelleme planı var mı Türkiye’nin?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Gözlem noktalarıyla ilgili durum şu anda zaten mevcudiyetini koruyor, bu konularda zaten gerekli çalışmaları yapıyoruz, ama şimdi esas odaklandığımız ne? Bu İdlib bölgesini de yine güvenli bir bölge haline getirmek, yolların açılması ve Rusya’yla 5 Mart’ta yine vardığımız mutabakat gereği ortak devriyelerin yapılması. Burada zorluğumuz ne? Evet, Rejim ihlallerini sürdürüyor, buna rağmen ateşkesi genel anlamda devam ettiriyoruz. Bazı radikal gruplarında yine burada problem çıkardığını da görüyoruz. Dolayısıyla, ne Rejime ne de herhangi bir gruba burada bu mutabakatı bozması için izin de vermememiz lazım, fırsat da vermememiz lazım. Ve geçen gün yine Lavrov’la da bu konuyu konuştuk ve bu konuları yüz yüze ekiplerimizin ele alması konusunda zaten sürekli online bir şekilde görüşüyoruz, ama konusunda da yine Cumhurbaşkanlarımız yani Erdoğan ve Putin’de mutabık kalmıştı bunu Lavrov’la da yine bir kere daha teyit ettik, önümüzdeki günlerde bu konuları çalışacağız. Ama diğer taraftan siyasi sürece ağırlık vermemiz lazım, siyasi süreç izlediği zaman güven arttırıcı adımlarla, zorla alıkonulan insanların da takasıyla biraz daha ılımlı bir hava oluyor. Kimle? Rejimle, muhalifler arasında. Ve Anayasa Komisyonunun özellikle bu yazım ekibinin taslağı oluşturma ekibinin de önümüzdeki günlerde toplanacağı bilgisini daha önce Pederson bize söylemişti, Lavrov da bir kere daha teyit etti. Neden Lavrov’ın teyit etmesi önemli? Çünkü Rejimin garantörü Rusya Federasyonudur ve onlarla teması Rusya Federasyonu ve İran sürdürüyor. Yani dolayısıyla bunun yani Rejimin de bu konuda samimi yaklaşması gerekiyor. Bizim de ricamız şu oldu: Son ikinci toplantıya Rejim anayasayla ilgisi olmayan kabul edilemez ön şartlarla geldi, bu tür şartlarla gelmesin doğrudan anayasaya odaklansın, yani ateşkesin devam etmesi önemli bunun için çalışıyoruz. Siyasi sürecinde ağırlık kazanması Suriye’nin geleceği bakımından önemlidir, bunun içinde çalışıyoruz. Daha önce Astana formatında üçlü Dışişleri Bakanları toplantısını yaptık ev sahipliği sırası İran’da. Ve bu korona yüzünden gerçekleştiremedik, erteledik. O hak saklı kalsın, yine zirveyi İran yapsın, ama belki bir video konferansla öncesinde de liderleri de bir araya getirebiliriz. Biz Rusya’yla tamam yapalım dedik, ev sahibi olan İran’a da yani zirvenin ev sahipliği yapacak İran’a da ilettik, şimdi onlardan bu konuda tarih bekliyoruz, yani çabalarımızı sürdürmemiz lazım.
SUNUCU- Türkiye, İran, Rusya liderleriyle bir video konferans planlıyor.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabii Astana ve Soçi formatında biliyorsunuz dönüşümlü ev sahipliği yapıyorduk, şimdi sıra İran’da video konferansla yapalım bundan sonra yine zirveyi İran’da gerçekleştirelim.
SUNUCU- Bir başka konu sizin bu süreçte Kültür ve Turizm Bakanıyla birlikte eş güdümlü olarak Türkiye’ye yabancı turist gelmesini sağlamak için attığınız adımları da biliyoruz, mektuplar gönderildi Başkentlere belki muhataplarınıza. Cumhurbaşkanı da muhataplarıyla bu konuyu konuştuğunu aktardı. Şimdi yabancı turist bizim için önemli, Türkiye için önemli olan ülkeler işte Almanya, Rusya, İngiltere. Buralar bize turist gönderecek mi bu ülkeler, çünkü Almanya’dan son olarak 31 Ağustos’a kadar gitmeyin uyarısını uzattıklarını öğrendik, bekleyelim mi yabancı turistleri bu yaz?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, bu yaz yabancı turistleri, konukları ülkemizde ağırlayacağız, güvenli bir şekilde ağırlayacağız. Ülkesinden güvenli bir şekilde yola çıkacak, tekrar ülkesine güvenli bir şekilde dönecek. Bunun içinde uçaklarda alınacak tedbirler, havaalanında alınacak tedbirler, otellerde alınacak tedbirler ve personelim işte sağlık durumu dahil tüm tedbirler alındı, kriterler belirlendi Kültür ve Turizm Bakanımız ve Bakanlığımız çok güzel bir çalışma yapıyor. Yine turizmle ilgili STK’larla birlikte yürütüyorlar ve sertifikasyon yapılıyor. Şimdi otellerde sertifikasyon için başvuruyorlar, bu sertifikasyonu hak eden otellere turistler gelecek. Bu arada işte herhangi bir vaka çıkarsa ne yapılacak, tedavisi nasıl olacak? Havaalanlarında işte ateş nasıl ölçülecek? Bunların hepsi Sağlık Bakanlığımızla beraber Kültür ve Turizm Bakanlığımız ilgili arkadaşlarımız çalışıyor. Biz de Dışişleri Bakanlığı olarak Kültür ve Turizm Bakanımızın ve Bakanlığımızın çalışmalarına destek veriyoruz, tüm mektupları ulaştırdık. Bir taraftan Mehmet Ersoy Bakanımız muhataplarıyla görüşüyor, bir taraftan Heiko Maas başta olmak üzere Dışişleri Bakanlarıyla Lavrov, bize en çok turist gönderen ülkelerin yetkilileriyle görüşüyoruz. Ve neler yaptığımız anlatıyoruz, o ülkelerden de ekip istiyoruz. Gönderin ekibinizi hem resmi kurumlarınızdan insanlar olsun, hem sektörden insanlar olsun yine sağlıkçı olsun içinde, bizim aldığımız tedbirleri yerinde görsünler. Önümüzdeki günlerde Kültür ve Turizm Bakanımızın yine Antalya’ya büyükelçiler ve basınla ilgili bir programı var o da faydalı olacaktır ve görsünler ki gelen turistler güven içinde olacak. Gerçekten dünyada sağlık kapasitesi bakımından en iyisi biziz, bu zor zamanda da gördük. Koronayla mücadeleyle en etkin ülkelerden birisi olduk, birçok ülkeye de yardım ettik. Ve herkesten kısa süre içinde diğerlerine göre daha kısa süre içinde kontrol altında tuttuk. Yani bunu söylerken buradan vatandaşlarımıza da halkımız da bir uyarı yapmak istiyoruz her şey bitmiş gibi bazı görüntüleri görüyoruz, rehavete kapılmayalım, kontrollü sosyal hayata geçtik o kontrolü kaybetmeyelim lütfen, ama diğer taraftan bu başarımız ortada. Çalışıyoruz uçuşlarla ilgili bazı ülkelerde başladı, başlıyor bu günlerde Haziran içinde epeyce ülkeden uçuşlar gelecek, geliyor. Bazıları 1 Temmuz’da olacak, AB Komisyonu da aynı şekilde 1 Temmuz’dan sonra AB dışına açılsın dendi
Almanya’da görüyoruz ki vatandaşlarımız davalar açıyorlar Almanya’nın bu kararlarına; yani Schengen’le sınırlı olamaz, bölgelerde davaların hepsi de vatandaşlarımızın lehine sonuçlanıyor, yani bu seyahat kısıtlanamaz.
Diğer taraftan, tahliyelerle biliyorsunuz 128 ülkeden 80 binden fazla vatandaşımızı getirdik. Şimdi normal yaşayan vatandaşlarımız da gelmek istiyor kara yoluyla ve hava yoluyla, onlara da aynı şekilde yardımcı oluyoruz. İşte uçuşları açıyoruz, bazılarını da Temmuz ortasında açacağız, yani o ülkedeki korona durumuna da bakıyoruz.
SUNUCU- Türkiye’yi de koruyoruz bir taraftan.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tabii, ülkemizi de korumamız lazım, imajımız bozulmasın. Dolayısıyla bu takvimlendirmeyi Kültür ve Turizm Bakanlığımız, Ulaştırma Bakanlığımız, Sağlık Bakanlığımız birlikte, Bilim Kurulu da içinde birlikte yaptılar. Bu doğrultuda bazı ülkeler zaten hemen onayını verdi, bazı ülkelerle de şu anda o tarihlerde uçuşların başlaması için çalışmalarımızı temaslarımızı sürdürüyoruz.
SUNUCU- Çok kısa bir yanıt rica edeceğim, Suudi Arabistan’da Kovid-19 pozitif tedavisi gören 100’ün üzerinde vatandaşımızın Türkiye’ye gelmek istediği şeklinde haberler var, bu konuda orada mı tedavisi devam etsin istiyorlar, yoksa gelemiyorlar mı, nedir?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Biz Kovid-19 pozitif çıkan 70 civarında vatandaşımızı Suudi Arabistan’dan getirdik, diğer ülkelerden de biliyorsunuz getirdiğimiz acil durumda olan vatandaşlarımız oldu getirdik, yani biz burada böyle bir ayrım yapmıyoruz. Burada mesele şu, bazı şirketlerde çalışanlar sıkıntı oldu, onları da bizzat takip ettik. Son günlerde 150 civarında yine Suudlu şirkette çalışan. Suudlu şirketin kendi devletiyle çözmesi gereken şeyler vardı, bunları çözdük. Diğer taraftan, Suudi Arabistan’dan da binlerce vatandaşımızı biz tahliye ettik. Ama Suudi Arabistan’ın önce şöyle bir kararı vardı: Kovid-19 sebebiyle ülkede yaşayıp da çalışma izni olup da ülkeyi terk edenler bir daha giremez kararı çıktı. Biz bunları vatandaşlarımıza duymamış olabilirler, ulaştırdık, yani kararı siz vereceksiniz dedik. Bazıları bu karardan sonra gelmek istemedi. Bizim ilk tahliye kararımızın çerçevesi neydi? Bir ülkeye geçici olarak gidip ya da o ülkede öğrenci olarak bulunan vatandaşlar. Şimdi takdir edersiniz ki o ülkede oturma izni var, evi barkı var, bunların hepsini getirmemiz mümkün değil, hele hele 14 günlük karantina döneminde mümkün değil. Ayrıca, sadece Almanya’da 3,5 milyon vatandaşımız var, yarısı gelmek istedi. Fransa’dan da gelmek istedi. Şimdi Suudi Arabistan’da zaten bir taraftan uçuşlar, dün Hatay milletvekillerimiz geldi hem AK Parti, hem CHP’den arkadaşlarımız birlikte geldi, hoşuma da gitti, birlikte geldiler, onlarla da görüştük. Çünkü Suudi Arabistan’da Arapça bildiği için Hataylı vatandaşımız çok. Bazıları da şimdi charter uçaklar düzenlemişler tur şirketleri, bizim o tahliye kriterimize girmeyip de orada yaşayanlar, onların izinlerinin alınması için de biz Dışişleri Bakanlığı olarak çalışacağız. Zaten Kabine Toplantısında da bu konuyu da gündeme getirdik. Diğer Bakanlarımızın da olumlu görüş vermesiyle, Cumhurbaşkanımızdan da bu çerçevedeki vatandaşlarımızın gelmesi yönünde gereken çalışmaları yapacağız, talimat aldık.
SUNUCU- Peki, çok teşekkürler, sağ olun efendim bilgiler ve yorumlar için.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Ben teşekkür ederim.
SUNUCU- Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu sorularımızı yanıtladı, Ankara’dan iyi günler.