Bakan Çavuşoğlu: Türkiye Bağımsızlığından Bu Yana En Sıkıntılı Anlarında Bosna-Hersek’i Yalnız Bırakmamıştır, Asla Bırakmayacaktır
Ziyaret arifesinde Türkiye Dışişleri Bakanı Oslobodjenje'ye konuştu
„Saraybosna-Belgrad Otoyolu Türkiye'nin önceliğidir“, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu söyledi Oslobodjenje'ye. Gazetemize verdiği mülakatta Türkiye'nin Balkanlara bakış açısından, ülkesinin çabalarından ve AB ile işbirliğinden yanısıra BH'in Avrupa-Atlantik yolundaki gayelerinden bahsetti.
Bosna Hersek uzun zamandır Avrupa-Atlantik entegrasyonunu ve Avrupa Birliği ile NATO yolunu seçti. Türkiye bunu her zaman destekledi. Rusya ise tam aksine, kısa bir süre önce Bosna Hersek’in NATO yoluna devam etmesi durumunda net bir tehdit iletti: Ülkeniz Rusya'nın bu tutumuna nasıl bakıyor?
“Farklı ülkelerin, bir konuya birbirlerinden farklı bakışları olabilir. Ama biz Bosna-Hersek’le ilgili olarak, Bosna-Hersek’in aldığı kararları esas alıyoruz. Bosna Hersek’in, Avrupa-Atlantik ve Avrupa kurumlarına ilişkin işbirliği ve entegrasyon süreçleri, Bosna Hersek’in egemen kararları doğrultusunda ilerlemektedir.
Türkiye, bir NATO Müttefiki ve AB’yle üyelik müzakereleri sürdüren bir ülke olarak, Bosna Hersek’in anılan kurumlarla işbirliğinin ve devamında entegrasyonunun, Bosna Hersek’in ve bölgenin istikrarı açısından önem taşıdığını, bunun hiç kimseyi rahatsız etmemesi gerektiğini değerlendirmekte ve desteklemektedir.”- net bir şekilde söyledi Çavuşoğlu.
Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna Hersek arasında diplomatik arşivler ve protokoller alanında işbirliğinin güçlendirilmesine ilişkin iki ülkenin bakanlıkları arasında yakın zamanda Antalya'da iki Mutabakat Zaptı imzaladınız. Sosyal ağlardaki resmi hesabınız aracılığıyla Bosna Hersek'in istikrarını ve bütünlüğünü desteklemeye devam edeceğinizi belirttiniz. Türkiye Cumhuriyeti ile Bosna Hersek arasındaki işbirliği alanında bundan sonraki adımlar nelerdir?
Sayın Turkoviç'le birlikte daha önce imzaladığımız, sizlerin de değindiği Bakanlıklarımız arasındaki işbirliğini ilerletecek iki önemli belgenin uygulamasına hemen başladık. Geride kalan sürede Bakanlıklarımızdan uzman heyetler pandemi nedeniyle çevrimiçi de olsa bir araya gelerek bu alanlardaki işbirliğimizin parametrelerini ele aldılar. Şimdi Bakanlıklarımız arasında tecrübe alışverişi sağlayabilmek için diplomat değişimine imkan verecek bir belge üzerinde çalışmaktayız.
Mevlüt Çavuşoğlu: İhtiyaç olduğu sürece tıbbi yardımlarımız devam edecek.
Otoyol önceliktir
Bunların dışında ülkelerimiz arasında enerji, kültür, spor, güvenlik gibi birçok alanda ikili anlaşmaların müzakerelerini sürdürmekteyiz. Bunları en kısa sürede tamamlayarak imzalamak istiyoruz. Keza, Bosna-Hersek'le karşılıklı ticaretimizin geliştirilmesi, bu ülkede yatırımlarımızın artırılması için de her türlü tedbiri almak için birlikte gayret gösteriyoruz.
Bosna-Hersek’le aramızdaki serbest ticaret anlaşmasına büyük önem veriyoruz. Bunun güncellenerek yeni sektörleri de kapsayan şekli kısa süre önce parlamentomuzda onaylandı ve önümüzdeki haftalarda yürürlüğe girecek. Yeni STA’nın da ikili ekonomik ilişkilerimize ivme kazandırmasını bekliyoruz.
Altyapı alanındaki çalışmalarımız ve bu bağlamda Saraybosna-Belgrad Otoyolu projesi bizim için çok öncelikli. Altyapı, sanayi yatırımları, eğitim, turizm ve gelecekte yenilenebilir enerji diğer işbirliği alanları olarak öne çıkıyor. Bosna-Hersek'in istikrar ve bütünlüğü için müreffeh bir toplumun inşasını ve ülkenin topyekün kalkınmasını elzem görüyoruz. Bu çerçevede, bütün imkanlarımızla Bosna Hersek'in yanında olmaya devam edeceğiz.
Hırvatistan Cumhuriyeti'nin Bosna Hersek'teki rolünün önemini vurguladınız ve Türkiye Cumhuriyeti-Hırvatistan-Bosna Hersek üçlü mekanizmasını liderler seviyesine yükseltmeye karar verdiniz. Böyle bir karar ne anlama geliyor ve Bosna Hersek'e ne getirebilir? Güneydoğu Avrupa İşbirliği Sürecinin (SEECP) bir parçası mı? SEECP ülkelere ne gibi faydalar sağlıyor?
Bir Balkan ülkesi olarak Balkanlarda temel hedefimiz, bölgede barış ve istikrar ortamının korunması ve bölgenin refahının artırılmasıdır. Bu hem Türkiye’nin, hem bölge ülkelerinin, hem de Avrupa’nın geri kalanının çıkarınadır. Bu anlayışla bölge ülkeleriyle ilişkilerimizi pekiştirmeye çalışırken, bölge ülkeleri arasında da iyi ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken de hiçbir ülkeyi dışlamayan “kapsayıcılık” ile bölgedeki sorunların çözümünde “bölgesel sahiplenme” ilkelerine özel önem veriyoruz. Bu anlayışla 2009 yılında Türkiye-Bosna-Hersek-Sırbistan ve 2010 yılında Türkiye-Bosna-Hersek-Hırvatistan Üçlü Danışma Mekanizmalarının kurulmasına öncülük ettik. Her iki mekanizma çerçevesinde Dışişleri Bakanları olarak birçok defa bir araya geldik. Belirttiğiniz üzere Türkiye-Bosna-Hersek-Hırvatistan mekanizmasını da liderler seviyesine çıkartmaya hazırız. Bu sayede anılan mekanizmanın profilini yükseltmek ve somut işbirliği projelerini daha etkin bir şekilde hayata geçirmek istiyoruz. Somut projelerin hayata geçmesi, Saraybosna-Belgrad Otoyolu projesinde olduğu gibi hem bölgenin hem Bosna-Hersek’in çıkarına olacaktır.
Bosna-Hersek'in istikrar ve bütünlüğü için müreffeh bir toplumun inşasını ve ülkenin topyekün kalkınmasını elzem görüyoruz
Üçlü mekanizma girişimleri, Güney Doğu Avrupa İşbirliği Süreci’nin (GDAÜ) bir parçası değildir. Ancak, bölgesel girişimlerin birbirlerini desteklediklerini ve tamamladıklarını da unutmamak lazım. Biz bu anlayışla hareket ediyoruz. 13 bölge ülkesini bir araya getiren GDAÜ, üyelerin birlikte hareket edebildikleri, ortak işbirliği alanları geliştirebildikleri özel bir platformdur. Dolayısıyla tüm üye ülkelere birçok imkanlar sunmaktadır. Zaten böyle olmasaydı, 1996 yılından günümüze güçlenerek gelemezdi. Örnek vermek gerekirse, 2020 Haziran ayında üstlendiğimiz GDAÜ Dönem Başkanlığımız çerçevesinde, COVID-19 salgını sonrası dönemde sağlık alanında işbirliği; beyin göçü, insan kaynağı niteliğinin arttırılması, eğitim; bağlanırlık ve bölge içi altyapıların güçlendirilmesi; bölge içi ve dışı ticaretin arttırılması; göç yönetimi; gençlik, kültür ve turizm; güvenlik başlıkları altında katılımcıları biraraya getiren ve bu ortak konuları ele almalarına imkan tanıyan etkinlikler düzenledik. “Komşular Birlikte Görür” (Neighbours SEE Together) sloganıyla düzenlediğimiz bu çalışmalardan şüphesiz tüm üye ülkeler fayda sağlamıştır. 2021 Haziran ayında düzenleyeceğimiz Zirve toplantısıyla da tüm bu çalışmalarımızı değerlendireceğiz.
Özetle, Balkan ülkeleriyle yakın diyalog içinde, bölgenin barış ve istikrarına yönelik aktif politikamızı sürdüreceğiz.
Türkiye, Sırbistan ile ilişkilerde de aktif: Bu konudaki ilerlemeden memnun musunuz?
Sırbistan ile ilişkilerimizin tarihin en iyi seviyesinde olduğunu söyleyebiliriz. Liderler arası yakın diyalog, üst düzey ziyaretler, karşılıklı güven ve pozitif gündemle ilişkilerimizi daha da ileri seviyelere getirme gayretindeyiz. Bunun Bosna-Hersek ve tüm bölgeye oldukça olumlu yansımaları olduğunu müşahede ediyoruz. Türkiye-Bosna Hersek-Sırbistan üçlü mekanizmasına ilaveten, tüm bölge açısından büyük kazanımlar vaat eden Saraybosna-Belgrad Otoyolu Projesi gibi büyük projelerde de bunun izlerini görebilirsiniz. Bu iyi ilişkilerin bir nişanesi olarak yakın zamanda Yeni Pazar’da bir Başkonsolosluk kurduk. Uygun bir vesileyle ilk fırsatta bunun da resmi açılışının yapılması öngörülüyor. Sırbistan’ın son dönemde yatırımcılarımıza sağladığı destek sayesinde yatırımlarımız da önemli ölçüde arttı. Bunların hepsini gerek ikili ilişkilerimiz gerekse bölgesel barış ve istikrar bakımından çok olumlu gelişmeler olarak değerlendiriyoruz.
Bosna Hersek ve topraklarına yönelik artan saldırılar hususunda Türkiye Cumhuriyeti'nin tutumu nedir?
Bosna-Hersek’in veya herhangi bir ülkenin egemenliğinin veya toprak bütünlüğünün tartışılması dahi, yalnızca ilgili ülkenin değil, komşularının ve içinde bulunduğu bölgenin ve hatta kıtanın istikrarını tehlikeye sokar. Yani, Bosna-Hersek’i örnek alırsak, Balkanların ve hatta Avrupa’nın istikrarını tehlikeye atabilecek bir durumdan bahsediyor oluruz. Bir Balkan ülkesi olarak, Türkiye’nin Bosna-Hersek’in siyasi birliği ve toprak bütünlüğüne desteği tamdır. Bu desteğimizi her düzeyde ikili ve çok-taraflı tüm platformlarda vurguluyoruz.
Ülkeniz Covid-19 salgınına karşı mücadelede Bosna Hersek'e aktif olarak yardım ediyor. Vatandaşlar için 30 bin doz aşı, polis teşkilatları için 10.000 doz aşı ve koruyucu ekipman bağışladınız. Türkiye'nin de pandemi nedeniyle büyük sorunlarla karşı karşıya olduğu göz önüne alındığında, Bosna Hersek'i desteklemeye devam etmeyi planlıyor musunuz?
Sayın Cumhurbaşkanımızın 2020 yılında Bosna-Hersek basınına verdiği yazılı mülakatta belirttiği gibi, Türkiye bağımsızlığından bu yana geçen sürede en sıkıntılı anlarında dahi Bosna-Hersek’i yalnız bırakmamıştır, asla bırakmayacaktır. 2014’deki sel felaketinde olduğu gibi, pandemi sürecinde verdiğimiz destekle de bunu bir kez daha somut bir şekilde göstermiş olduk sanırım.
“Girişimci ve İnsani” dış politikamız çerçevesinde benimsediğimiz sorumluluk sahibi, insan odaklı, vicdani ve ilkeli tutumuzu, salgın koşullarında dünya milletlerine yardım konusunda da sürdürdük. Salgın sürecinde dünyanın dört bir yanından aldığımız yardım taleplerini imkanlarımız ölçüsünde karşılamaya çalıştık.
AB ile yeni dönem
Saraybosna-Belgrad Otoyolu bizim için çok önceliklidir
Ancak tabiatıyla, tarihi, kültürel ve insani bağlarımız bulunan yakın coğrafyamızdaki kardeşlerimizin ihtiyaçlarını karşılamak üzere, ülkemiz devleti, milleti, özel sektörüyle seferber olmuştur. Bu kapsamda, Balkanlar'da bizim için çok müstesna bir yere sahip Bosna-Hersek'in iletmiş olduğu destek çağrısına da hemen yanıt verdik ve tıbbi malzeme ile koruyucu malzeme desteğinde bulunduk. Yabancı tedarikçilerden temin ettiğimiz aşılardan geçtiğimiz haftalarda Bosna-Hersek'e toplam 40.000 doz gönderdik. Bosna Hersek’e olan tıbbi malzeme ve aşı yardımlarımızın Bosna-Hersek halkının salgınla mücadelede yüklerinin hafifletilmesine katkı sağlamış olduğunu umuyoruz.
Aşı yardım ağımızı, yerli aşımız üretime girdiğinde genişletmeyi umuyoruz. İhtiyaç olduğu sürece ve imkanlarımız ölçüsünde tıbbi yardımlarımız da devam edecek. Diğer her alanda olduğu gibi, bu alanda da Bosna-Hersek'in yanında olmayı sürdüreceğiz.
Türkiye bir NATO üyesidir, ancak AB üyeliği süreci ilerleme kaydetmiyor: Beklentileriniz nedir?
Biz her zaman AB ile ilişkilerimizi, tam üyelik perspektifiyle, somut ve olumlu bir gündem temelinde geliştirmeyi samimi biçimde arzu ettik. Gerginliğin azaltılması ve diyalog kanallarının açılması için çabaladık.
Mart ayındaki AB Zirvesi’nde kabul edilen kararlarla, AB de olumlu yönde iradesini ortaya koydu ve bazı öneriler sundu. Aynı zamanda, bazı koşullar getirdi ve somut adımların atılması için Haziran ayındaki Zirveyi işaret etti. Biz, Haziran ayına kadar beklenmesine gerek bulunmadığını, olumlu gündemin unsurlarına dair somut adımların biran önce atılabileceğini düşünüyoruz. Aksi halde yakalanan ivme kaybedilebilir.
AB Konseyi Başkanı Michel ve Komisyon Başkanı von der Leyen’in, 6 Nisan’da ülkemize yaptıkları ziyaret, yararlı ve verimli geçmiştir. Salgın koşullarına rağmen iki AB liderinin, ülkemizi birlikte ziyaret etmelerinin taşıdığı mesajın farkındayız. Pek çok konuyu ele aldık bu ziyaret sırasında. Önümüzdeki dönemde de yine bazı üst düzey ziyaretler planlanmaktadır.
Bugün AB ile ilişkilerimizde yeni bir dönem başlatmak için önümüzde bir fırsat mevcuttur. Ancak, bu sadece Türkiye’nin çabalarıyla gerçekleşemez. Her iki tarafın da karşılıklı olarak çaba göstermesi ve adım atması gerekir. Bazı AB üyelerinin ülkemizle olan sorunlarını AB gündemine taşıması, üyelik dayanışması ve veto hakkını kötüye kullanarak Türkiye- AB ilişkilerine zarar vermesi doğru bir yaklaşım değildir. Bunu bazı diğer aday Balkan ülkelerine karşı da gördük ve bugün de görüyoruz.
AB’den temel beklentimiz Türkiye’nin üyelik perspektifinin güçlendirilmesidir. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi çalışmasına başlanması, üst düzey işbirliği ve istişare mekanizmalarımıza yeniden işlerlik kazandırılması, Türk vatandaşlarına vize serbestisi sağlanması, göç işbirliğimizin yeni gerçekler ışığında gözden geçirilmesi, başta terörizmle mücadele olmak üzere güvenlik işbirliğimizin güçlendirilmesi arzumuzdur. Bunların gerçekleştirilmesi, sadece Türkiye’nin değil AB’nin de yararınadır. Türkiye-AB ilişkilerinin kötüye gitmesi kimseye fayda getirmez.