AHU ÖZYURT- Sevgili Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu Ankara’da,
makamına kameralarımız da kuruldu.
Günaydın efendim, çok teşekkür ediyoruz yayınımıza katıldığınız için.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Günaydın, ben çok teşekkür ederim, iyi
yayınlar Ahu Hanım.
AHU ÖZYURT - Şimdi size bir iki tane sorum var arka arkaya, ama önce
yönetmenimden mümkünse bu yardım haritasını göstermek isterim, ben bunu
sabah Deutsche Welle’nin sitesinden aldım, Türkiye’nin yardım gönderdiği
ülkeler haritası. Bir kısacık onu ekrana vereyim. Bunun aslında birazcık da
önümüzdeki dönemde bizim diplomasimize, dış politikamıza etkisi olacağını
da hep konuşuyoruz stüdyomuzda. Amerika’dan Somali’ye kadar uzanan, Afrika
ülkelerine, Asya’ya kadar uzanan bir coğrafyadan bahsediyoruz. Şöyle
arkamda, Afrika’nın ucu var, Endonezya var, Asya’nın bir ucundan Çin var,
Güney Amerika bile var. Bu kadar geniş bir coğrafyaya yardım yolladık.
Zaman zaman eleştirilerin hedefi de olsa bu aslında önemli bir sağlık
diplomasisi meselesi. Bunu detaylı da soracağım, getirdiğimiz vatandaşları
da ayrıca soracağım, ama bütün bu süreçten sonra anladığımız kadarıyla
uluslararası diplomaside, uluslararası kuruluşlarda yeni bir dünya dengesi
arayışı başlıyor efendim. Türkiye’yi burada nereye konumluyoruz ve nasıl
bir farklılık görüyorsunuz.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Çok teşekkür ediyorum, öncelikle biraz
önce haritayı gösterdiniz. Bugüne kadar 128 ülke Türkiye’den tıbbi malzeme
yardımı talebinde bulundu, hibe, ihracat izni ya da satın alma şekliyle
talepte bulundu. Yaklaşık yarısını karşıladık. Dün yine Sayın
Cumhurbaşkanımızın talimatıyla dün akşam Sağlık Bakanımızla da birkaç defa
görüştük, Paraguay’ın bu anlamda talebini nasıl karşılayabiliriz, ne
kadarını karşılayabiliriz diye. Dünyadaki ülkelerin üçte ikisi, tam üçte
ikisi Türkiye’den tıbbi malzeme talebinde bulundu. Bu esasen Türkiye’nin
her şeyden önce güvenilir bir kaynak olduğunu gösteriyor. Ayrıca, girişimci
ve insani dış politikamızın bir göstergesi olarak görüyoruz. İçerideki
tartışmaları da doğrusu anlamsız buluyorum, neden? Bazen söylüyoruz, bizim
de ihtiyacımız var diye, bunu yanlış anlıyorlar. Yani Türk milletinin
ihtiyacı olanı milletimize vermiyoruz da alıp başka ülkeye veriyoruz gibi
yorumluyorlar. Tüm bugüne kadar yapılan çalışmaları başka türlü
yorumlayanlar için söylüyorum bunu, oysa bu doğru değil. Bugüne kadar
sağlık hizmetleri bakımından herhangi aksayan bir şey oldu mu? Hiç olmadı.
Veya solunum cihazı başta olmak üzere ki bunu daha yeni üretmeye başladık,
hastanelerde hiç yetersizlik oldu mu? Hayır. Tüm dünya tam tersine
Türkiye’nin sağlık sisteminin çok güçlü olduğunu ve hiç ayrım
yapılmaksızın, yani hangi hastalığa kapılırsa kapılsın veya yurt dışında
birçok ülkenin yaptığı gibi ancak işte yoğun bakıma ihtiyacı varsa
hastaneye alabiliriz gibi bir yaklaşım içine girmeksizin tüm
vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerini fazlasıyla karşıladığımız gibi bu
tecrübemizi dünyanın her yeriyle paylaşıyoruz. Bu anlamda da Türkiye’yi
model ülke olarak gösteriyor Dünya Sağlık Örgütü de, uluslararası toplum
da, ülkeler de. Amerika başta olmak üzere, orada da konuşuyoruz
dostlarımızla, gerçekten öyle. Dolayısıyla bu tür yapılacak yardımlar
gelecekte Türkiye’nin güvenilir kaynak olarak da bir marka olmasını da
sağlayacaktır. Çünkü korona sonrası sizin de söylediğiniz gibi küresel
sistem değişiyor, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ama tüm ülkeler
özellikle sağlık güvenliği bakımından, gıda güvenliği bakımından veya diğer
ihtiyaçlarını karşılama bakımından kaynak çeşitliliğine gidecek, bu defa
güvenilir ülkelere yönelecek. İşte bu anlamda Türkiye gerçekten güvenilir
bir kaynak ülke olduğunu gösterdi, bir dost olduğunu gösterdi. Dolayısıyla
bu tür yardımları kendi ihtiyaçlarımızı karşıladıktan sonra ki üretim
kapasitemiz artıyor, solunum cihazlarıyla ilgili biliyorsunuz ihracat ön
izin şartı kaldırıldı, inşallah gelecekte çok sayıda ülkenin talebini bu
şekilde karşılamış olacağız.
Gelelim küresel sisteme. Esasen küresel sistemle ilgili eleştiriler
koronavirüs patlak vermeden önce, yani bu pandemi başlamadan önce gündeme
getiriliyordu. Bunu en çok gündeme getiren ülkelerden bir tanesi Türkiye,
en çok gündeme getiren lider de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Her platformda dünya beşten büyüktür mottosuyla, sloganıyla, içi boş bir
şekilde değil, küresel sistemin bir değişime tabi tutulması gerektiğini
söylüyordu. Küresel sistem deyince ilk akla gelen tabii çatı örgüt
Birleşmiş Milletler. Birleşmiş Milletler’in Güvenlik Konseyi de tabii
önemli kararların alındığı bir kurum, en önemli kurumlardan bir tanesi.
Yeterince temsil kapasitesine sahip mi? Hayır, temsil edilmiyor tüm ülkeler
veya tüm uluslar, tüm dinler, tüm coğrafyalar; hayır. Kapsayıcı mı? Hayır.
Çözüm üretebiliyor mu? Hayır. Karar alma mekanizması bugün tıkanıklığa yol
açıyor mu? Evet.
Birleşmiş Milletler’in dışındaki örgütlere baktığımızda ise Avrupa Birliği
başta olmak üzere, onların da bugün de gördük ki, geçmişte de böyleydi,
toplumların beklentilerini karşılamadığını görüyoruz, çatışmaları
durduramadığını, var olan sorunları çözemediğini, böyle bir kapasitesinin
olmadığını da herkes görüyor, herkes söylüyor.
Şimdi pandemi başladıktan sonra özellikle Dünya Sağlık Örgütü üzerinden
yine ciddi bir küresel sisteme yönelik eleştiriler gelmeye başladı,
suçlamalar gelmeye başladı. Bize göre, bu noktada Dünya Sağlık Örgütü başta
olmak üzere diğer uluslararası örgütleri eleştirmenin zamanı değil. Evet
doğrudur, eleştiriler doğrudur. Ama elimizdeki malzeme budur ve bugün bir
mücadele yapıyoruz. Yani koronavirüsle mücadele ediyoruz, kovid-19’la
mücadele ediyoruz. Dolayısıyla azami bir şekilde bu kurumlardan
faydalanabilmeyiz ve destek vermeliyiz, desteği kesmememiz lazım. Pandemi
gittikten sonra bu sefer oturup aklıselim bir şekilde, ders alarak bu Dünya
Sağlık Örgütü ve diğer örgütler dahil, Gıda Örgütü dahil, Birleşmiş
Milletler’in kendisi, Avrupa Birliği’nin kendisi, Avrupa Konseyi’nin
kendisi dahil hepsini bir gözden geçirip reforma tabi tutmak gerekiyor.
Yaklaşık 10 sene önce Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisine ilk defa bir
Türk, ilk defa bir Müslüman olarak Başkan seçildiğimizde Genel Sekreterle
beraber birinci önceliğiniz kurumu reforma tabi tutmaktı, İnsan Hakları
Mahkemesi dahil. Onun da çok faydasını gördük. Dolayısıyla reform devam
eden bir süreçtir. Aklıselim bir şekilde küresel sistemi yenilememiz lazım,
reforma tabi tutmamız lazım, yeni gelişmelere adapte edebilmesi lazım
uluslararası örgütlerin ve Türkiye olarak biz bugüne kadar küresel sistemi
destekledik ve çok taraflı, etkin politikaları ya da kurumları destekledik.
Yani kısacası etkin çok taraflılığı bugüne kadar destekledik yetersiz
olmasına rağmen. Yani ülkelerin bireysel politikaları, ticaret savaşları,
tek kutuplu dünya gibi yaklaşımlara biz hep karşı çıktık hangi ülke olsun,
kim olursa olsun. Bugün çok taraflılığı bizim güçlendirmemiz lazım. BM
içinde de biliyorsunuz bugün en çok ihtiyaç olan Barış İçin Arabuluculuk ve
Medeniyetler İttifakını da Finlandiya ve İspanya’yla da eşbaşkanlığını
birlikte yürütüyoruz ki bugün dünyanın karşı karşıya kaldığı önemli
sorunlardan ikisi, artan ırkçılık, yabancı düşmanlığı, hoşgörüsüzlük ve
sorunların çözülememesi. İşte Türkiye küresel sistemde var. Ama şu anda
kavga etmenin zamanı değil. Bu pandemi geçtikten sonra küresel sistemi
tepeden tırnağa gözden geçirip reforma tabi tutmamız gerekiyor.
AHU ÖZYURT- Efendim, şimdi bu süreçte biz devletimizin güçlü kurumlarını,
işte tıbbiyesi gibi, sağlık ordusu gibi gördük. Aynı zamanda Hariciyemizin
de hakikaten aksiyon üzerinde dünyanın en uzak ücra köşelerinden biri
vatandaşlarımızın nasıl ülkeye getirebildiğini gördük. Bu da hakikaten
Dışişleri Bakanlığı’nın gücünü bir kez daha gösterdi bize. Ama hala dönmek
isteyenler var. Beklesinler mi, Haziran ayında bazı uçuşların başlayacağı
anlaşılıyor, Türk Hava Yollarımız büyük bir cesaretle açacak muhtemelen. Ne
tavsiye edersiniz izleyen veya merak eden izleyicilerimiz varsa?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Evet, Dışişleri Bakanlığımız gerçekten
gece gündüz arkadaşlarımızla beraber Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla
çalışıyoruz. Bugünün sorunlarını çözmek için ya da vatandaşlarımızın
taleplerini karşılamak için de çalışıyoruz. Biraz önce bahsettiğimiz
küresel sistemle ilgili de ortaya vizyonlar koyuyoruz Sayın
Cumhurbaşkanımızın riyasetinde. Hatırlayacaksınız geçen sene dijital
diplomasiyi başlamıştık Büyükelçiler Konferansımızda. Eğer gerçekleştirmiş
olabilseydik Mart’ın sonunda Antalya Diplomasi Forumu ki bu yeni
inisiyatifimiz, ana teması da dijital çağda diplomasiydi.
Ayrıca, yine biraz önce söylemeyi unuttuğum için bunları müsaadenizle
söylüyorum, Yeniden Asya Girişimi başlatmıştık. Bazıları dediler ki,
efendim, Batıyı bırakıp Asya’ya gidiyor, bunların vizyonu bu. Ama bugün
görüyoruz ki Asya merkezli bir ekonomik büyüme var ve dünya ekonomisinin ve
büyümenin yüzde 50’sinden fazlası Asya’da gerçekleşiyor. Dolayısıyla bu
inisiyatiflerimizle de geleceğe yönelik politikalar oluşturmaya
çalışıyoruz. Ne kadar haklı olduğumuz da ortaya çıktı.
Gelelim vatandaşlarımıza, gerçekten 103 ülkeden 65 bin vatandaşımızı hiçbir
sorun yaşamadan ülkemize getirdik, bu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en
büyük tahliye operasyonu. Ve vatandaşlarımızı karantina şartıyla getirip
yurtlara yerleştiriyoruz, 14 gün karantinada kalıyor, daha sonra evlerine
gidiyor. Kimleri getiriyoruz? Yurt dışına öğrenci olarak giden, yurt
dışında kalan, öğrenci olarak bulunan ya da geçici süreliğine o ülkelere
giden iş adamımız var, işçilerimiz var veya başka sebeple kısa süreliğine
gidip de orada kalma imkanı olmayan vatandaşlarımızı getiriyoruz. Tüm
vatandaşlarımızın hepsini getirmek için yoğun çaba sarf ediyoruz. Ama bazı
ülkelerde, Latin Amerika ülkelerinde örneğin katı bir sokağa çıkma yasağı
var, yani vatandaşımızı başka bir komşu ülkeye bile götüremediğimiz
durumlar oluyor. Ama bir uçağımız kalktığı zaman, işte bugün Latin Amerika
bölgesinden kalkan uçak önce Arjantin’e gidecek Buenos Aires’e, daha sonra
Sao Paulo’ya uğrayacak ve vatandaşlarımızı alacak. Dün anlatmıştım,
Bolivya’dan bir vatandaşımızı 8 saat uzaklıktan araçla aldık getirdik
Büyükelçiliğimize ve Sao Paulo’ya götürdük ve oradan uçağı bindireceğiz. Bu
tür imkânlarımız olduğu zaman bunları biz kullanıyoruz.
Bazı vatandaşlarımız tahliye zamanında önce başvurusunu yaptı, sonra
değişik sebeplerden dolayı vazgeçti, şimdi 3 gün sonra tekrar ben dönmek
istiyorum diyor. Tabii bunları her gün 3 vatandaşa, 5 vatandaşa uçak
göndermek tam olarak mümkün olmuyor. Vatandaşımızı da anlayabiliyoruz,
psikolojik olarak farklı duygular içinde olabilir veya başka sebepler
olabilir, tam olarak da suçlayamıyoruz. Ama o zaman diyoruz ki, yeni bir
tahliye sürecine kadar bir ihtiyacınız varsa bunu karşılayalım. Ve şu ana
kadar getiremediğimiz vatandaşlarımıza ise veya getirmeden önce ihtiyacı
olan tüm vatandaşlarımıza ne ihtiyacı varsa onları karşıladık, ilaç, gıda,
barınma dahil.
Gerçekten burada Büyükelçilerimize, Başkonsoloslarımıza huzurlarınızda çok
teşekkür ediyorum, çok güzel çalışma yaptı arkadaşlarımız Ankara’daki
Koordinasyon ve Destek Merkezimizle beraber, içeride de diğer kurum ve
bakanlıklarımızla beraber Cumhurbaşkanı Yardımcımızın başkanlığında.
Ve vatandaşlarımızın hepsini getireceğiz, biraz sabırlı olmalarını
istiyoruz, çünkü Türkiye’de de bir karantina kapasitesi var, bu karantina
kapasitesi sadece yurt sayısıyla ilgili değil. Hep söylüyorum, tekrar
söylemek istiyorum, Türkiye’deki burada verebileceğimiz özellikle sağlık
hizmetiyle sınırlı, çünkü tüm bu yurtlara doktor, sağlık personeli tahsis
ediyor Sağlık Bakanlığımız, kendilerine çok teşekkür ediyoruz. İçişleri
Bakanlığımız, Kızılayımız, AFAD’ımız yiyecek içecek, Gençlik ve Spor
Bakanlığımız, Ulaştırma Bakanlığımız, Türk Hava Yollarımız, yani büyük bir
operasyon ve tüm kurumlarımızla birlikte bunları hep gerçekleştiriyoruz.
Dolayısıyla karantina süresi biten vatandaşlarımızın yerine yenilerini
getiriyoruz, ama bu sürede de yurt dışında vatandaşlarımızın hep yanında
oluyoruz, olmaya devam edeceğiz.
AHU ÖZYURT - Birkaç tane böyle sıcak dış politika sorum var efendim, çok da
,vaktinizi almak istemiyorum. Bir, Amerika’yla işler yolunda gidiyor mu?
İki, Ege’de bir gerginlik ihtimalinden bahsediliyor. Bunlardan hangisini
önce yanıtlamak istersiniz, onu size bırakayım.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Efendim, Amerika’yla ilişkilerde temel
sorunlar devam ediyor. FETÖ sorunu devam ediyor. Aynı şekilde Suriye’de
biliyorsunuz YPG’yle Amerika’nın angajmanı devam ediyor. Amerika’nın da
bizden malum S-400’ü almamamız, aldık, Türkiye’ye geldi ya da aktive
etmememiz gibi bazı talepleri var. Bizim de verdiğimiz cevaplar ortada,
aldık bunu ve ne için aldığımızı da izah ediyoruz, Cumhurbaşkanımız bizzat
Washington’da hem Senatörlere, hem de Trump’a ve tüm muhataplarımıza sarih
bir şekilde, net bir şekilde anlattı, bizler de anlatıyoruz. Dolayısıyla
Kongredeki atmosfer ortada.
Türkiye’nin bu son gönderdiği yardımlar sebebiyle pozitif bir ortam oluştu
mu? Oluştu, halk nezdinde de oluştu. Son işte Kongre üyelerinin
Büyükelçimize yazdığı teşekkür mektubunu sizler de görmüşsünüzdür. Buna
benzer olumlu bir atmosfer var.
İdlib’den sonra, İdlib’de Rejime karşı verdiğimiz o mücadeleden sonra da
Amerika’da ortam biraz değişti, Türkiye’nin oynadığı rolü daha iyi anlamaya
başladılar. Cumhurbaşkanımızla Trump arasında son derece samimi bir diyalog
var, sık sık görüşüyorlar. Yani pozitif olan konular da var, ama temel
sorunlar da henüz daha masada. Yani burada ne karamsar olalım, ne de her
şey bitti, güllük gülistanlık oldu, ilişkiler çok iyi noktaya geldi
diyelim. Yarın da zaten Pompeo’yla bazı konuları telefonda ele alacağız,
teyitleştik. Dolayısıyla bu diyalogu devam ettireceğiz, diyalog yoluyla
sorunların çözülmesini biz her zaman tercih ediyoruz başından beri,
inşallah düzelir. Ama iki tarafın da aynı samimiyet içinde ve yaklaşım
içinde olması gerekiyor.
AHU ÖZYURT - Ege’de bir sıkıntı var mı efendim yoksa yani günlük klasik
karşılıklı hani dış politikamızda yaşadığımız zaman zaman işte onlar bizim
uçağımızı taciz etti, siz benim helikopterimi taciz ettiniz bunlar artık
hani rutine binmiş şeyler mi, yeni bir gerginlik ihtimali var mı?
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Şimdi Ege’de biliyorsunuz çözüme
kavuşmamış sorunlar var Yunanistan’la. Kıta sahanlığı var, yine FIR
hattının kontrolü var, yani sivil havacılık uçuşların. Diğer taraftan
aidiyeti belli olmayan ada, adacıklar var. Kardak krizini hatırlarsanız her
sene bu sene olmadı, ama her sene orada bir gerginlik olur dolayısıyla
rutin diyebiliriz esasen bunu. Ve verdiğimiz cevapta da biliyorsunuz bunun
bizim Türk Hava Kuvvetleri olarak ve Silahlı Kuvvetler olarak, Milli
Savunma Bakanlığı olarak buradaki uygulamalarımızın rutin bir uygulama
olduğunu da açıklamamızda vurguladık. Diğer taraftan, bu tür gerginlikleri
azaltmak için güven arttırıcı tedbirler adı altında bizim askerlerimizle
Yunanistan arasında bir diyalog başlatıldı, bu diyaloğun devam etmesi
konusunda Milli Savunma Bakanımız ve askerlerimiz samimi. En son Milli
Savunma Bakanımız yine muhatabıyla görüşmesinde…
AHU ÖZYURT - Görüşüyor doğru.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bunu devam ettirelim önerisinde bulundu.
Dolayısıyla, bu tür gerginlikleri diyalogla ve güven arttırıcı tedbirlerle
ancak aşabiliriz, ama son uygulamalar biraz önce söylediğim gibi rutin
uygulamamıza Yunanistan’ın verdiği reaksiyondur.
AHU ÖZYURT - Peki, çok teşekkür ediyoruz vakit ayırdığınız için efendim.
Eklemek istediğiniz, benim gözümden kaçan bir şeyler var mı? Başka sorular
da bilmiyorum ama…
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bu süreçte Avrupa Birliğiyle de
ilişkileri normalleştirmeye çalışıyoruz. Avrupa Birliğinin de çok ciddi bir
reforma tabi tutulması gerektiğini bu süreçte gördük. Cumhurbaşkanımızın
hem Charles Michel’le hem de Ursula Hanım’la diyaloğu ortada. Bizim de
gerek Yüksek Temsilci Borel’le ve de Genişlemeden Sorumlu Komiser
Varhelyi’yle diğer Komiserlerle diyaloğumuz ortada, Ticaret Bakanımızın da
aynı şekilde. İlgili arkadaşlarımızın, İçişleri Bakanımızın muhataplarıyla
birçok konu var. Ama şu süreç gösterdi ki, Avrupa Birliği içinde çok ciddi
tartışmalar var ve Avrupa Birliği Avrupa halklarının da beklentilerini
karşılayamıyor ve temel soru şu, bu süreçte Türkiye AB üyesi olsaydı Avrupa
Birliği daha mı güçlü olurdu? Şu mücadelesini daha iyi mi yapabilirdi,
yoksa tersi mi?
AHU ÖZYURT - Doğru.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Tüm Avrupa ülkeleri ve Avrupa halkları
birinci şıkkı seçiyor, yani Türkiye AB üyesi olsaydı bugün Avrupa Birliği
sadece koronayla değil, her türlü zorlukla mücadelede daha güçlü olurdu.
Bugün halkımız bu şartlarda Avrupa Birliğini tercih eder mi, etmez mi?
Anketlerde bazen destek çıkıyor, ama çoğu zaman düşüyor. Avrupa Birliğinin
bu politikaları yüzünden. Neticede Avrupa Birliği İkinci Dünya Savaşından
sonra Avrupa’da özellikle ırkçılık ve diğer akımlardan dolayı savaşlar
başlamasın diye kurulmuştu Avrupa Konseyiyle beraber ekonomik çıkarlar ve
değerler etrafında birleştirmek. Ama bugün bunu başarmada zayıf ve ortak
hareket etme konusunda da zayıf. Ama ilişkilerimizde geçen döneme göre bir
yumuşama var, bunu somut adımlara dönüştürmemiz gerekiyor. Göç anlaşmasını
revize etmemiz gerekiyor, bunun için çalışıyoruz Borel’le birlikte. Diğer
taraftan Gümrük Birliği ve vize serbestisi gibi önemli konuları da bir an
önce halletmemiz lazım ki biraz önce en başında konuştuk işte güvenli
kaynak kim olabilir diye? Avrupa içinde herkes Türkiye’yi gösteriyor.
Dolayısıyla, ticaretin önündeki engelleri kaldırmak için de Gümrük Birliği
anlaşmasını bir an önce revize edip hayata geçirmemiz lazım her iki taraf
için yararlı olan bir adım, bunu da eklemek istedim efendim.
AHU ÖZYURT - Peki, çok teşekkür ederim efendim. Önümüzdeki günlerde bir
kere daha vakit ayırırsanız biraz daha sıcak bölgeleri de Libya’yı da,
Suriye’yi de konuşalım orada da çünkü önemli gelişmeler var yakından takip
ediyoruz ama.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Memnuniyetle efendim.
AHU ÖZYURT - Bizim de birinci yaşımız, bizim de bu doğum günümüzde
yayınımıza katıldığınız için de ayrıca teşekkür ederiz TV100 ailesi olarak.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Bu vesileyle birinci yılını
kutluyorsunuz ve sizi tebrik ediyorum. Başarılı yayınlar yapıyorsunuz,
takip ediyorum ve inşallah ileride tekrar beraber oluruz.
İyi yayınlar diliyorum, nice nice başarılı yıllar diliyorum efendim.
AHU ÖZYURT - Çok teşekkür ederiz efendim, kolay gelsin diyelim, bütün
Dışişleri camiasına da buradan sevgilerimizi gönderelim. Hepsi büyük
mücadele içindeler tıpkı doktorlarımız gibi, kolay gelsin diyoruz efendim.
DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU- Sağ olun efendim.